89 Kayıt Bulundu.
Bize Abdân, ona Abdullah, ona Yunus, ona Zührî, ona Urve b. Zübeyir ve Said b. Müseyyeb, onlara Hakem b. Hizam (ra) şöyle demiştir: Peygamber'den (dünyalık) istedim, verdi, Sonra yine istedim, yine verdi. Sonra üçüncü defa yine istedim, yine verdi ve sonra şöyle buyurdu: "Ey Hakim! Şüphesiz bu dünya malı, yeşil ve tatlıdır. Her kim bu malı tokgözlü olarak alırsa, o mal kendisi için bereketli ve hayırlı kılınır. Her kim de bunu açgözlülük ile alırsa bu mal, alan kimse için bereketli ve şerefli olmaz. O kimse bir yiyip de doymayan gibi doymaz. Veren el alan elden hayırlıdır." Hakîm der ki: Ben “Ey Allah'ın Rasulü, Seni hak ile gönderen Allah'a yemin ederim ki, ben şu dünyadan ayrılıncaya kadar senden sonra hiçbir kimsenin malından bir şey almayacağım” dedim. Ebu Bekir, Beytü'l-mâl'deki hakkını vermek için Hakîm'i çağırırdı. Fakat Hakîm, Ebu Bekir'in bu ihsanını kabul etmezdi. Sonra Ömer de hakkını vermek için onu çağırmıştı fakat Hakîm ondan da bir şey kabul etmemiştir. Bunun üzerine Ömer “Ey Müslüman topluluğu! Ben sizleri Hakîm üzerine şahit tutuyorum. Ben ganimet malından onun hakkını kendisine veriyorum fakat o bu hakkını almaktan çekiniyor” dedi. Hakîm, Peygamber'den (sav) sonra vefat edinceye kadar hiçbir insanın malından almamıştır.
Bize Kuteybe, ona Süfyan, ona Zühri, ona Said ve Urve, onlara da Hakim b. Hızâm şöyle demiştir: Rasulullah’tan (sav) bir şeyler istedim, bana verdi. Sonra tekrar istedim, yine verdi. Sonra tekrar istedim yine verdi. Sonrasında şöyle buyurdu: "Şüphesiz bu mal, caziptir, tatlıdır. Kim bunu temiz kalple (gerçekten ihtiyacı olduğu için) alırsa onun için bereketli olur. Kim de açgözlülükle alırsa ona bereketi olmaz. O yiyip yiyip doymayan kimse gibi olur. Veren el de alan elden üstündür."
Bize Muhammed b. Yusuf, ona Evzâî, ona İbn Şihâb, ona Saîd b. el-Müseyyeb ve Urve b. Zübeyir, onlara da Hakim b. Hızâm şöyle demiştir: Rasulullah'tan (sav) (dünyalık) istedim, bana verdi. Sonra yine istedim, verdi. Sonra yine istedim bana "ey Hakim! Şüphesiz bu mal, çekicidir, tatlıdır. Kim onu tok gözlülükle alırsa, ona bereket getirir. Kim de onu açgözlülükle alırsa, onun bereketini göremez ve o yiyip de doymayan kimse gibi olur. Veren el alan elden hayırlıdır" buyurdu.
Bize Abdulcebbâr b. Alâ b. Abdulcebbâr, ona Süfyân, ona Zührî, ona Urve, ona da Hakîm b. Hizâm şöyle rivayet etmiştir: Ben Rasulullah’dan (sav), (dünyalık bir şey) istedim, o da bana verdi, sonra tekrar istedim, yine verdi, sonra tekrar istedim, yine verdi. Ardından Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Ey Hakîm! Kesinlikle bu mal çekici ve tatlıdır. Kim onu, gönül hoşluğuyla alırsa kendisi için malı bereketlenir. Kim de ihtirasla alırsa malı bereketlenmez. Böylesi yiyip de doymayan kimse gibidir. Veren el, alandan hayırlıdır.
Bize Muhammed b. Yusuf, ona Evzâî, ona İbn Şihâb, ona Saîd b. Müseyyeb ve Urve b. Zübeyir, onlara da Hakim b. Hızâm şöyle demiştir: Ben Rasulullah'tan (sav) (dünyalık) istedim, verdi. Sonra yine istedim, verdi. Sonra yine istedim bana: "Ey Hakim! Şüphesiz bu mal, çekicidir, tatlıdır. Kim onu tok gözlülükle alırsa, ona bereket getirir. Kim de onu açgözlülükle alırsa, onun bereketini göremez ve o yiyip de doymayan kimse gibi olur. Veren el alan elden hayırlıdır" buyurdu.
Bize Muhammed b. Yusuf, ona Evzâî, ona Zührî, ona Saîd b. Müseyyeb, ve Urve b. Zübeyir, onlara da Hakîm b. Hizâm (ra) şöyle demiştir: Ben Rasulullah'tan (dünyalık mal) istedim, verdi, sonra yine istedim, yine verdi. Ardından şöyle buyurdu: "Ey Hakîm! Şu dünya malı, yeşil, tatlıdır. Her kim bu malı gönül tokluğu ile elde ederse ona bereketli kılınır. Her kim de açgözlülük ile elde ederse ondan bereket kaldırılır ve o kimse yedikçe doymayan kimse gibi olur. Veren el alan elden hayırlıdır." Hakîm der ki: Ben “ey Allah'ın Rasulü, Seni hak ile gönderen Allah'a yemin ederim ki, ben şu dünyadan ayrılıncaya kadar Senden sonra hiçbir kimsenin malına elimi uzatmayacağım” dedim. Daha Ebu Bekir, Beytu'l-mâl'daki payını vermek üzere Hakim'i çağırmış, fakat Hakim, Ebu Bekir'in ihsanından hiçbir şey kabul etmemiştir. Sonra Ömer de onu, hakkını vermek için çağırmış, ondan da hiçbir şey kabul etmemiştir. Bunun üzerine Ömer “ey Müslümanlar topluluğu! Ben , Allah'ın kendisine ayırdığı bu ganimet payını, Hakim'e sundum ama o almayı reddediyor” demiştir. Hakîm, Peygamber'den (sav) vefat edinceye kadar hiçbir kimseden bir şey almamıştır.
Bize Kuteybe, ona Süfyan, ona Zühri, ona Said ve Urve, onlara da Hakim b. Hızâm şöyle demiştir: Rasulullah’tan (sav) (dünyalık) istedim, bana verdi, sonra tekrar istedim, yine verdi, sonra tekrar istedim yine verdi ve sonrasında şöyle buyurdu: "Şüphesiz bu mal, caziptir, tatlıdır. Kim bunu kanaatkar bir şekilde alırsa onun için bereketli olur. Kim de açgözlülükle alırsa ona bereketi olmaz. O yiyip yiyip de doymayan kimse gibi olur. Veren el de alan elden üstündür."
Bize Abdân, ona Abdullah, ona Yunus, ona ez-Zührî, ona Urve b. Zübey ve Said b. Müseyyeb, onlara Hakem b. Hizam (ra) şöyle demiştir: Peygamber'den (dünyalık mal) istedim, o verdi, sonra yine istedim, yine verdi. Sonra üçüncü defa yine istedim, yine verdi. Bundan sonra şöyle buyurdu: "Ey Hakim! Şüphesiz bu dünya malı, yeşil, yemesi tatlı bir meyvedir. Her kim bu malı gönül tokluğu ile alırsa, o mal kendisi için bereketli ve hayırlı kılınır. Her kim de bunu açgözlülükle ile alırsa bu mal, alan kimse için bereketli ve şerefli olmaz. O ihtiraslı kimse bir obur gibidir ki, daima yer, bir türlü doymaz. Veren el alan elden hayırlıdır." Hakîm der k: Ben: “ey Allah'ın Rasulü! Seni hak ile gönderen Allah'a yemin ederim ki, ben şu dünyadan ayrılıncaya kadar senden sonra hiçbir kimsenin malından bir şey almayacağım' dedim. Ebu Bekir (ra), Beytü'l-mâl'deki hakkını vermek için Hakîm'i çağırırdı. Fakat Hakîm, Ebu Bekir'in bu ihsanını kabul etmezdi. Sonra Ömer (ra) de hakkını vermek için onu çağırmış, fakat Hakîm ondan da bir şey kabul etmemişti. Bundan sonra Ömer “Ey Müslüman topluluğu! Ben sizleri Hakîm üzerine şahit tutuyorum. Ben ganimet malından onun hakkını kendisine veriyorum fakat o bu hakkını kabul etmiyor” dedi. Hakîm, Peygamber'den (sav) sonra vefat edinceye kadar hiçbir insanın malından almamıştır.
Bize Muhammed b. Yusuf, ona Evzâî, ona Zührî, ona Saîd b. Müseyyeb, ve Urve b. Zübeyir, onlara da Hakîm b. Hizâm (ra) şöyle demiştir: Ben Rasulullah'tan (dünyalık mal) istedim, verdi, sonra yine istedim, yine verdi. Ardından şöyle buyurdu: "Ey Hakîm! Şu dünya malı, yeşil, tatlıdır. Her kim bu malı gönül tokluğu ile elde ederse ona bereketli kılınır. Her kim de açgözlülük ile elde ederse ondan bereket kaldırılır ve o kimse yedikçe doymayan kimse gibi olur. Veren el alan elden hayırlıdır." Hakîm der ki: Ben “ey Allah'ın Rasulü, Seni hak ile gönderen Allah'a yemin ederim ki, ben şu dünyadan ayrılıncaya kadar Senden sonra hiçbir kimsenin malına elimi uzatmayacağım” dedim. Daha Ebu Bekir, Beytu'l-mâl'daki payını vermek üzere Hakim'i çağırmış, fakat Hakim, Ebu Bekir'in ihsanından hiçbir şey kabul etmemiştir. Sonra Ömer de onu, hakkını vermek için çağırmış, ondan da hiçbir şey kabul etmemiştir. Bunun üzerine Ömer “ey Müslümanlar topluluğu! Ben , Allah'ın kendisine ayırdığı bu ganimet payını, Hakim'e sundum ama o almayı reddediyor” demiştir. Hakîm, Peygamber'den (sav) vefat edinceye kadar hiçbir kimseden bir şey almamıştır.