Bize Abdullah b. Yusuf, ona Malik, ona Nâfi ona da Abdullah b. Ömer (ra) şöyle rivayet etmiştir:
Rasulullah (sav) habelü'l-habele satışını (yani gebe devenin dişi doğacak yavrusundan doğacak yavruları satmayı) yasakladı. Câhiliye döneminde insanlar bir deveyi, dişi doğacak yavrusunun doğurmasına bağlı olarak satma işlemini yapıyorlardı.
Açıklama: Açıklama için bk. D003380 nolu hadisin izahı.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
13382, B002143
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ يُوسُفَ أَخْبَرَنَا مَالِكٌ عَنْ نَافِعٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ - رضى الله عنهما - أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم نَهَى عَنْ بَيْعِ حَبَلِ الْحَبَلَةِ ، وَكَانَ بَيْعًا يَتَبَايَعُهُ أَهْلُ الْجَاهِلِيَّةِ ، كَانَ الرَّجُلُ يَبْتَاعُ الْجَزُورَ إِلَى أَنْ تُنْتَجَ النَّاقَةُ ، ثُمَّ تُنْتَجُ الَّتِى فِى بَطْنِهَا .
Tercemesi:
Bize Abdullah b. Yusuf, ona Malik, ona Nâfi ona da Abdullah b. Ömer (ra) şöyle rivayet etmiştir:
Rasulullah (sav) habelü'l-habele satışını (yani gebe devenin dişi doğacak yavrusundan doğacak yavruları satmayı) yasakladı. Câhiliye döneminde insanlar bir deveyi, dişi doğacak yavrusunun doğurmasına bağlı olarak satma işlemini yapıyorlardı.
Açıklama:
Açıklama için bk. D003380 nolu hadisin izahı.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Buyû' 61, 1/613
Senetler:
1. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
2. Nafi' Mevlâ İbn Ömer (Ebu Abdullah Nafi')
3. Ebu Abdullah Malik b. Enes el-Esbahî (Malik b. Enes b. Malik b. Ebu Amir)
4. Ebu Muhammed Abdullah b. Yusuf el-Kila'î (Abdullah b. Yusuf)
Konular:
Ticaret, elde / malik olmayan, olunmayan malın
YASAKLANAN SATIŞ ŞEKİLLERİ
Bana Yahya, ona Malik, ona Muhammed b. Yahya b. Hebbân ve Ebu Zinâd, onlara A'rec, ona da Ebu Hureyre şöyle rivayet etmiştir:
Rasulullah (sav) Mülâmese ve münâbeze yoluyla yapılan alış verişleri yasakladı.
Murabaha Yoluyla (Kar Koyarak) Şatış Konusu: İmam Malik der ki: Bize göre, bu konuda üzerinde ittifak edilen husus şudur: Bir kimse bir beldeden aldığı kumaşı, başka bir beldeye getirip orada murabaha ile (kârla) satarken komisyon ve ambalaj ücretleri ile kendi masraflarını ve dükkân kirasını, alış fiyatına ilâve ederek hesaplayamaz. Fakat nakliye ücretini alış fiyatına ilâve edebilir. Yalnız bunda bir kâr aramaz, kârsız olarak ilâve eder. Ancak satıcı, kendisiyle pazarlık yapan kimseye bütün bu masrafları bildirir, o da bunu öğrendikten sonra hepsinin üzerine satıcıya kâr verirse bunda bir mahzur yoktur.
İmam Malik der ki: Yıkama, dikme, boyama ve benzeri şeyler kumaşla aynı konumdadır. Kumaşta hesaba katıldığı gibi, bunda da kâr hesaba katılır. Eğer satıcı kumaşı satar, bunlardan hiçbir şey açıklamazsa kâr da hesaba katamaz. Bu durumda kumaş elden çıkmış ise, taşıma kirası fiyatından sayılır. Ama bu kira üzerine kâr eklenemez. Eğer (eklenmişse ve) kumaş daha henüz elden çıkmamış ise, aralarındaki alış veriş feshedilir. Ancak kendi aralarında gönüllü olarak anlaşırlarsa, o zaman alış verişleri geçerli olur.
İmam Malik der ki: Bir kimse, altın veya gümüşle, mesela on dirhemin bir dinar olduğu bir günde, bir mal satın alarak başka bir beldeye getirip veyahut satın aldığı yerde, satacağı günün rayici üzerinden murabaha ile sattığında, eğer o malı dirhem ile satın almış, dinar ile satmış ise veyahut dinar ile almış, dirhem ile satmış ise ve mal da henüz elinden çıkmamış ise müşteri muhayyerdir. Dilerse alır, dilerse bırakır. Eğer mal satıcının elinden çıkmış ise, satın almış olduğu fiyat üzerinden müşteriye kalır ve o fiyattan, müşterinin kendisine verdiği oranda kâr hesaplanır.
İmam Malik derki: Bir kimse, kendisine yüz dinara mal olan bir malı yüzde 10 kârla satsa, sonra bu malın kendisine doksan dinara mal olduğunu anlasa ve mal da elinden çıkmış bulunsa muhayyer olur. İsterse malın, kendisinden teslim alındığı günkü kıymetini alır. Ancak, malın kıymeti ilk satışta kararlaştırılan fiyattan fazla olursa, bu fiyattan fazlasını alamaz. Bu da yüz on dinar eder. İsterse de doksan dinar üzerinden kendisine kâr takdir edilir. Ancak malın kararlaştırılan fiyatı satıldığı günkü kıymetinden aşağı olursa satıcı kararlaştırdıkları fiyat ile ana parasını ve kârını almak arasında muhayyer olur ki bu da doksan dinar eder.
İmam Malik der ki: Bir kimse murabaha ile bir mal satsa ve bu mal “bana yüz dinara mal oldu” dese, sonra da bu malın yüz yirmi dinara mal olduğu anlaşılsa, müşteri muhayyer olur. İster satıcıya malın teslim aldığı günkü kıymetini öder, isterse de ona verdiği kâr üzerinden neye ulaşırsa onu öder. Ancak bu, malı satın aldığı fiyattan daha aşağı olursa, o takdirde malın sahibine kararlaştırdıkları fiyattan daha noksan veremez. Çünkü baştan bu fiyata razı olmuştu. Mal sahibi ise, daha fazla talep etmektedir. Aynı zamanda, müşterinin elinde, bu konuda fatura üzerindeki fiyatı düşüreceğine dair satıcı aleyhinde herhangi bir delil de yoktur.
Fatura Üzerinden Satış Konusu: İmam Malik der ki: Bize göre durum şudur: Bir kaç kişi ortak olarak bir mal, meselâ bir bez veya ince kumaş satın alır, bunu duyan bir kimse, onlardan birine “Filancadan satın aldığın kumaşın vasfını ve durumunu öğrendim. Senin hissene şu kadar kâr versem bana satar mısın?” dediğinde, diğeri de “evet” derse, sonra o kişi, kârı verip onun yerine geçip, diğerlerine ortak olduktan sonra mala bakınca, kalitesiz görüp pahalı bulsa bile, belirli vasıflar ve fatura üzerinden satın almış ise, bu alış veriş kendisi için kesinleşmiştir. Muhayyerliği de yoktur. İmam Malik der ki: Bir kimseye bir kaç çeşit kumaş gelip de alıcılar yanına toplandığında onlara faturasını okuyarak “her balyada şu kadar Basra çarşafı, şu kadar Sabur çarşafı var, ölçüsü de şu kadardır” der, kumaşın cins ve çeşitlerini onlara açıklar ve “bu vasıflar üzere benden alınız” der, onlar da kendilerine anlatılan vasıflar üzere balyaları alırlar, sonra açınca pahalı bulurlar ve pişman olurlarsa bile, eğer satılan şey faturaya uygun ise buna uymaları lâzımdır, cayamazlar. Bu usul, insanların tatbik ettiği muamelelerdendir. Mal faturaya uygun olup, aykırı bir durum bulunmadığı zaman, aralarında bunu caiz görüyorlar.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
37190, MU001366
Hadis:
حَدَّثَنَا يَحْيَى عَنْ مَالِكٍ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ يَحْيَى بْنِ حَبَّانَ وَعَنْ أَبِى الزِّنَادِ عَنِ الأَعْرَجِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم نَهَى عَنِ الْمُلاَمَسَةِ وَالْمُنَابَذَةِ .
باب بَيْعِ الْمُرَابَحَةِ حَدَّثَنِى يَحْيَى قَالَ مَالِكٌ الأَمْرُ الْمُجْتَمَعُ عَلَيْهِ عِنْدَنَا فِى الْبَزِّ يَشْتَرِيهِ الرَّجُلُ بِبَلَدٍ ثُمَّ يَقْدَمُ بِهِ بَلَدًا آخَرَ فَيَبِيعُهُ مُرَابَحَةً إِنَّهُ لاَ يَحْسِبُ فِيهِ أَجْرَ السَّمَاسِرَةِ وَلاَ أَجْرَ الطَّىِّ وَلاَ الشَّدِّ وَلاَ النَّفَقَةَ وَلاَ كِرَاءَ بَيْتٍ فَأَمَّا كِرَاءُ الْبَزِّ فِى حُمْلاَنِهِ فَإِنَّهُ يُحْسَبُ فِى أَصْلِ الثَّمَنِ وَلاَ يُحْسَبُ فِيهِ رِبْحٌ إِلاَّ أَنْ يُعْلِمَ الْبَائِعُ مَنْ يُسَاوِمُهُ بِذَلِكَ كُلِّهِ فَإِنْ رَبَّحُوهُ عَلَى ذَلِكَ كُلِّهِ بَعْدَ الْعِلْمِ بِهِ فَلاَ بَأْسَ بِهِ . قَالَ مَالِكٌ فَأَمَّا الْقِصَارَةُ وَالْخِيَاطَةُ وَالصِّبَاغُ وَمَا أَشْبَهَ ذَلِكَ فَهُوَ بِمَنْزِلَةِ الْبَزِّ يُحْسَبُ فِيهِ الرِّبْحُ كَمَا يُحْسَبُ فِى الْبَزِّ فَإِنْ بَاعَ الْبَزَّ وَلَمْ يُبَيِّنْ شَيْئًا مِمَّا سَمَّيْتُ إِنَّهُ لاَ يُحْسَبُ لَهُ فِيهِ رِبْحٌ فَإِنْ فَاتَ الْبَزُّ فَإِنَّ الْكِرَاءَ يُحْسَبُ وَلاَ يُحْسَبُ عَلَيْهِ رِبْحٌ فَإِنْ لَمْ يَفُتِ الْبَزُّ فَالْبَيْعُ مَفْسُوخٌ بَيْنَهُمَا إِلاَّ أَنْ يَتَرَاضَيَا عَلَى شَىْءٍ مِمَّا يَجُوزُ بَيْنَهُمَا . قَالَ مَالِكٌ فِى الرَّجُلِ يَشْتَرِى الْمَتَاعَ بِالذَّهَبِ أَوْ بِالْوَرِقِ وَالصَّرْفُ يَوْمَ اشْتَرَاهُ عَشَرَةُ دَرَاهِمَ بِدِينَارٍ فَيَقْدَمُ بِهِ بَلَدًا فَيَبِيعُهُ مُرَابَحَةً أَوْ يَبِيعُهُ حَيْثُ اشْتَرَاهُ مُرَابَحَةً عَلَى صَرْفِ ذَلِكَ الْيَوْمِ الَّذِى بَاعَهُ فِيهِ فَإِنَّهُ إِنْ كَانَ ابْتَاعَهُ بِدَرَاهِمَ وَبَاعَهُ بِدَنَانِيرَ أَوِ ابْتَاعَهُ بِدَنَانِيرَ وَبَاعَهُ بِدَرَاهِمَ وَكَانَ الْمَتَاعُ لَمْ يَفُتْ فَالْمُبْتَاعُ بِالْخِيَارِ إِنْ شَاءَ أَخَذَهُ وَإِنْ شَاءَ تَرَكَهُ فَإِنْ فَاتَ الْمَتَاعُ كَانَ لِلْمُشْتَرِى بِالثَّمَنِ الَّذِى ابْتَاعَهُ بِهِ الْبَائِعُ وَيُحْسَبُ لِلْبَائِعِ الرِّبْحُ عَلَى مَا اشْتَرَاهُ بِهِ عَلَى مَا رَبَّحَهُ الْمُبْتَاعُ . قَالَ مَالِكٌ إِذَا بَاعَ رَجُلٌ سِلْعَةً قَامَتْ عَلَيْهِ بِمِائَةِ دِينَارٍ لِلْعَشَرَةِ أَحَدَ عَشَرَ ثُمَّ جَاءَهُ بَعْدَ ذَلِكَ أَنَّهَا قَامَتْ عَلَيْهِ بِتِسْعِينَ دِينَارًا وَقَدْ فَاتَتِ السِّلْعَةُ خُيِّرَ الْبَائِعُ فَإِنْ أَحَبَّ فَلَهُ قِيمَةُ سِلْعَتِهِ يَوْمَ قُبِضَتْ مِنْهُ إِلاَّ أَنْ تَكُونَ الْقِيمَةُ أَكْثَرَ مِنَ الثَّمَنِ الَّذِى وَجَبَ لَهُ بِهِ الْبَيْعُ أَوَّلَ يَوْمٍ فَلاَ يَكُونُ لَهُ أَكْثَرُ مِنْ ذَلِكَ وَذَلِكَ مِائَةُ دِينَارٍ وَعَشَرَةُ دَنَانِيرَ وَإِنْ أَحَبَّ ضُرِبَ لَهُ الرِّبْحُ عَلَى التِّسْعِينَ إِلاَّ أَنْ يَكُونَ الَّذِى بَلَغَتْ سِلْعَتُهُ مِنَ الثَّمَنِ أَقَلَّ مِنَ الْقِيمَةِ فَيُخَيَّرُ فِى الَّذِى بَلَغَتْ سِلْعَتُهُ وَفِى رَأْسِ مَالِهِ وَرِبْحِهِ وَذَلِكَ تِسْعَةٌ وَتِسْعُونَ دِينَارًا . قَالَ مَالِكٌ وَإِنْ بَاعَ رَجُلٌ سِلْعَةً مُرَابَحَةً فَقَالَ قَامَتْ عَلَىَّ بِمِائَةِ دِينَارٍ . ثُمَّ جَاءَهُ بَعْدَ ذَلِكَ أَنَّهَا قَامَتْ بِمِائَةٍ وَعِشْرِينَ دِينَارًا خُيِّرَ الْمُبْتَاعُ فَإِنْ شَاءَ أَعْطَى الْبَائِعَ قِيمَةَ السِّلْعَةِ يَوْمَ قَبَضَهَا وَإِنْ شَاءَ أَعْطَى الثَّمَنَ الَّذِى ابْتَاعَ بِهِ عَلَى حِسَابِ مَا رَبَّحَهُ بَالِغًا مَا بَلَغَ إِلاَّ أَنْ يَكُونَ ذَلِكَ أَقَلَّ مِنَ الثَّمَنِ الَّذِى ابْتَاعَ بِهِ السِّلْعَةَ فَلَيْسَ لَهُ أَنْ يُنَقِّصَ رَبَّ السِّلْعَةِ مِنَ الثَّمَنِ الَّذِى ابْتَاعَهَا بِهِ لأَنَّهُ قَدْ كَانَ رَضِىَ بِذَلِكَ وَإِنَّمَا جَاءَ رَبُّ السِّلْعَةِ يَطْلُبُ الْفَضْلَ فَلَيْسَ لِلْمُبْتَاعِ فِى هَذَا حُجَّةٌ عَلَى الْبَائِعِ بِأَنْ يَضَعَ مِنَ الثَّمَنِ الَّذِى ابْتَاعَ بِهِ عَلَى الْبَرْنَامِجِ .
باب الْبَيْعِ عَلَى الْبَرْنَامِجِ . قَالَ مَالِكٌ الأَمْرُ عِنْدَنَا فِى الْقَوْمِ يَشْتَرُونَ السِّلْعَةَ الْبَزَّ أَوِ الرَّقِيقَ فَيَسْمَعُ بِهِ الرَّجُلُ فَيَقُولُ لِرَجُلٍ مِنْهُمُ الْبَزُّ الَّذِى اشْتَرَيْتَ مِنْ فُلاَنٍ قَدْ بَلَغَتْنِى صِفَتُهُ وَأَمْرُهُ فَهَلْ لَكَ أَنْ أُرْبِحَكَ فِى نَصِيبِكَ كَذَا وَكَذَا فَيَقُولُ نَعَمْ . فَيُرْبِحُهُ وَيَكُونُ شَرِيكًا لِلْقَوْمِ مَكَانَهُ فَإِذَا نَظَرَ إِلَيْهِ رَآهُ قَبِيحًا وَاسْتَغْلاَهُ . قَالَ مَالِكٌ ذَلِكَ لاَزِمٌ لَهُ وَلاَ خِيَارَ لَهُ فِيهِ إِذَا كَانَ ابْتَاعَهُ عَلَى بَرْنَامِجٍ وَصِفَةٍ مَعْلُومَةٍ . قَالَ مَالِكٌ فِى الرَّجُلِ يَقْدَمُ لَهُ أَصْنَافٌ مِنَ الْبَزِّ وَيَحْضُرُهُ السُّوَّامُ وَيَقْرَأُ عَلَيْهِمْ بَرْنَامِجَهُ وَيَقُولُ فِى كُلِّ عِدْلٍ كَذَا وَكَذَا مِلْحَفَةً بَصْرِيَّةً وَكَذَا وَكَذَا رَيْطَةً سَابِرِيَّةً ذَرْعُهَا كَذَا وَكَذَا وَيُسَمِّى لَهُمْ أَصْنَافًا مِنَ الْبَزِّ بِأَجْنَاسِهِ وَيَقُولُ اشْتَرُوا مِنِّى عَلَى هَذِهِ الصِّفَةِ . فَيَشْتَرُونَ الأَعْدَالَ عَلَى مَا وَصَفَ لَهُمْ ثُمَّ يَفْتَحُونَهَا فَيَسْتَغْلُونَهَا وَيَنْدَمُونَ . قَالَ مَالِكٌ ذَلِكَ لاَزِمٌ لَهُمْ إِذَا كَانَ مُوَافِقًا لِلْبَرْنَامِجِ الَّذِى بَاعَهُمْ عَلَيْهِ . قَالَ مَالِكٌ وَهَذَا الأَمْرُ الَّذِى لَمْ يَزَلْ عَلَيْهِ النَّاسُ عِنْدَنَا يُجِيزُونَهُ بَيْنَهُمْ إِذَا كَانَ الْمَتَاعُ مُوَافِقًا لِلْبَرْنَامِجِ وَلَمْ يَكُنْ مُخَالِفًا لَهُ .
Tercemesi:
Bana Yahya, ona Malik, ona Muhammed b. Yahya b. Hebbân ve Ebu Zinâd, onlara A'rec, ona da Ebu Hureyre şöyle rivayet etmiştir:
Rasulullah (sav) Mülâmese ve münâbeze yoluyla yapılan alış verişleri yasakladı.
Murabaha Yoluyla (Kar Koyarak) Şatış Konusu: İmam Malik der ki: Bize göre, bu konuda üzerinde ittifak edilen husus şudur: Bir kimse bir beldeden aldığı kumaşı, başka bir beldeye getirip orada murabaha ile (kârla) satarken komisyon ve ambalaj ücretleri ile kendi masraflarını ve dükkân kirasını, alış fiyatına ilâve ederek hesaplayamaz. Fakat nakliye ücretini alış fiyatına ilâve edebilir. Yalnız bunda bir kâr aramaz, kârsız olarak ilâve eder. Ancak satıcı, kendisiyle pazarlık yapan kimseye bütün bu masrafları bildirir, o da bunu öğrendikten sonra hepsinin üzerine satıcıya kâr verirse bunda bir mahzur yoktur.
İmam Malik der ki: Yıkama, dikme, boyama ve benzeri şeyler kumaşla aynı konumdadır. Kumaşta hesaba katıldığı gibi, bunda da kâr hesaba katılır. Eğer satıcı kumaşı satar, bunlardan hiçbir şey açıklamazsa kâr da hesaba katamaz. Bu durumda kumaş elden çıkmış ise, taşıma kirası fiyatından sayılır. Ama bu kira üzerine kâr eklenemez. Eğer (eklenmişse ve) kumaş daha henüz elden çıkmamış ise, aralarındaki alış veriş feshedilir. Ancak kendi aralarında gönüllü olarak anlaşırlarsa, o zaman alış verişleri geçerli olur.
İmam Malik der ki: Bir kimse, altın veya gümüşle, mesela on dirhemin bir dinar olduğu bir günde, bir mal satın alarak başka bir beldeye getirip veyahut satın aldığı yerde, satacağı günün rayici üzerinden murabaha ile sattığında, eğer o malı dirhem ile satın almış, dinar ile satmış ise veyahut dinar ile almış, dirhem ile satmış ise ve mal da henüz elinden çıkmamış ise müşteri muhayyerdir. Dilerse alır, dilerse bırakır. Eğer mal satıcının elinden çıkmış ise, satın almış olduğu fiyat üzerinden müşteriye kalır ve o fiyattan, müşterinin kendisine verdiği oranda kâr hesaplanır.
İmam Malik derki: Bir kimse, kendisine yüz dinara mal olan bir malı yüzde 10 kârla satsa, sonra bu malın kendisine doksan dinara mal olduğunu anlasa ve mal da elinden çıkmış bulunsa muhayyer olur. İsterse malın, kendisinden teslim alındığı günkü kıymetini alır. Ancak, malın kıymeti ilk satışta kararlaştırılan fiyattan fazla olursa, bu fiyattan fazlasını alamaz. Bu da yüz on dinar eder. İsterse de doksan dinar üzerinden kendisine kâr takdir edilir. Ancak malın kararlaştırılan fiyatı satıldığı günkü kıymetinden aşağı olursa satıcı kararlaştırdıkları fiyat ile ana parasını ve kârını almak arasında muhayyer olur ki bu da doksan dinar eder.
İmam Malik der ki: Bir kimse murabaha ile bir mal satsa ve bu mal “bana yüz dinara mal oldu” dese, sonra da bu malın yüz yirmi dinara mal olduğu anlaşılsa, müşteri muhayyer olur. İster satıcıya malın teslim aldığı günkü kıymetini öder, isterse de ona verdiği kâr üzerinden neye ulaşırsa onu öder. Ancak bu, malı satın aldığı fiyattan daha aşağı olursa, o takdirde malın sahibine kararlaştırdıkları fiyattan daha noksan veremez. Çünkü baştan bu fiyata razı olmuştu. Mal sahibi ise, daha fazla talep etmektedir. Aynı zamanda, müşterinin elinde, bu konuda fatura üzerindeki fiyatı düşüreceğine dair satıcı aleyhinde herhangi bir delil de yoktur.
Fatura Üzerinden Satış Konusu: İmam Malik der ki: Bize göre durum şudur: Bir kaç kişi ortak olarak bir mal, meselâ bir bez veya ince kumaş satın alır, bunu duyan bir kimse, onlardan birine “Filancadan satın aldığın kumaşın vasfını ve durumunu öğrendim. Senin hissene şu kadar kâr versem bana satar mısın?” dediğinde, diğeri de “evet” derse, sonra o kişi, kârı verip onun yerine geçip, diğerlerine ortak olduktan sonra mala bakınca, kalitesiz görüp pahalı bulsa bile, belirli vasıflar ve fatura üzerinden satın almış ise, bu alış veriş kendisi için kesinleşmiştir. Muhayyerliği de yoktur. İmam Malik der ki: Bir kimseye bir kaç çeşit kumaş gelip de alıcılar yanına toplandığında onlara faturasını okuyarak “her balyada şu kadar Basra çarşafı, şu kadar Sabur çarşafı var, ölçüsü de şu kadardır” der, kumaşın cins ve çeşitlerini onlara açıklar ve “bu vasıflar üzere benden alınız” der, onlar da kendilerine anlatılan vasıflar üzere balyaları alırlar, sonra açınca pahalı bulurlar ve pişman olurlarsa bile, eğer satılan şey faturaya uygun ise buna uymaları lâzımdır, cayamazlar. Bu usul, insanların tatbik ettiği muamelelerdendir. Mal faturaya uygun olup, aykırı bir durum bulunmadığı zaman, aralarında bunu caiz görüyorlar.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Buyû' 1366, 1/249
Senetler:
()
Konular:
Ticaret, elde / malik olmayan, olunmayan malın
Ticaret, münabeze yoluyla
Ticaret, yasak olan şekilleri
حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ إِسْمَاعِيلَ أَخْبَرَنَا جُوَيْرِيَةُ عَنْ نَافِعٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ - رضى الله عنه - قَالَ كَانُوا يَتَبَايَعُونَ الْجَزُورَ إِلَى حَبَلِ الْحَبَلَةِ ، فَنَهَى النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم عَنْهُ . فَسَّرَهُ نَافِعٌ أَنْ تُنْتَجَ النَّاقَةُ مَا فِى بَطْنِهَا .
Bize Musa b. İsmail, ona Cüveyriye, ona Nafi, ona Abdullah b. Ömer (ra) şöyle rivayet etmiştir:
Cahiliye döneminde insanlar, dişi deveyi, onun doğuracağı dişi yavrusunun doğuracağı yavruya varıncaya kadar satarlardı. Peygamber (sav) bunu yasakladı.
Nafi "habel'il-habele"yi, dişi devenin kendi karnındaki yavruyu doğurması şeklinde açıklamıştır.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
16250, B002256
Hadis:
حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ إِسْمَاعِيلَ أَخْبَرَنَا جُوَيْرِيَةُ عَنْ نَافِعٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ - رضى الله عنه - قَالَ كَانُوا يَتَبَايَعُونَ الْجَزُورَ إِلَى حَبَلِ الْحَبَلَةِ ، فَنَهَى النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم عَنْهُ . فَسَّرَهُ نَافِعٌ أَنْ تُنْتَجَ النَّاقَةُ مَا فِى بَطْنِهَا .
Tercemesi:
Bize Musa b. İsmail, ona Cüveyriye, ona Nafi, ona Abdullah b. Ömer (ra) şöyle rivayet etmiştir:
Cahiliye döneminde insanlar, dişi deveyi, onun doğuracağı dişi yavrusunun doğuracağı yavruya varıncaya kadar satarlardı. Peygamber (sav) bunu yasakladı.
Nafi "habel'il-habele"yi, dişi devenin kendi karnındaki yavruyu doğurması şeklinde açıklamıştır.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Selem 8, 1/635
Senetler:
1. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
2. Nafi' Mevlâ İbn Ömer (Ebu Abdullah Nafi')
3. Ebu Mihrak Cüveyriye b. Esma ed-Duba'î (Cüveyriye b. Esma b. Ubeyd b. Mihrak)
4. Ebu Seleme Musa b. İsmail et-Tebûzeki (Musa b. İsmail)
Konular:
cahiliye, âdetleri
Ticaret, elde / malik olmayan, olunmayan malın
Öneri Formu
Hadis Id, No:
303, M003836
Hadis:
حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ يَحْيَى حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ ح
وَحَدَّثَنَا أَبُو الرَّبِيعِ الْعَتَكِىُّ وَقُتَيْبَةُ قَالاَ حَدَّثَنَا حَمَّادٌ عَنْ عَمْرِو بْنِ دِينَارٍ عَنْ طَاوُسٍ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ
"مَنِ ابْتَاعَ طَعَامًا فَلاَ يَبِعْهُ حَتَّى يَسْتَوْفِيَهُ."
[قَالَ ابْنُ عَبَّاسٍ وَأَحْسِبُ كُلَّ شَىْءٍ مِثْلَهُ.]
Tercemesi:
Bize Yahya b. Yahya, ona Hammad b. Zeyd; (T)
Bize Ebu Rabî' el-Atekî ve Kuteybe, o ikisine Hammad, ona Amr b. Dinar, ona Tâvus, o da İbn Abbas'ın rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav); "her kim bir yiyecek satın alırsa, onu tamamıyla teslim almadıkça satmasın" buyurdu.
[İbn Abbas; zannederim her şey bunun gibidir demiş.]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Buyû' 3836, /629
Senetler:
()
Konular:
Sahabe, ictihadı
Ticaret
Ticaret, elde / malik olmayan, olunmayan malın
Öneri Formu
Hadis Id, No:
304, M003837
Hadis:
حَدَّثَنَا ابْنُ أَبِى عُمَرَ وَأَحْمَدُ بْنُ عَبْدَةَ قَالاَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ ح
وَحَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ وَأَبُو كُرَيْبٍ قَالاَ حَدَّثَنَا وَكِيعٌ عَنْ سُفْيَانَ - وَهُوَ الثَّوْرِىُّ - كِلاَهُمَا عَنْ عَمْرِو بْنِ دِينَارٍ بِهَذَا الإِسْنَادِ.
[عَنْ طَاوُسٍ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ] نَحْوَهُ [أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ "مَنِ ابْتَاعَ طَعَامًا فَلاَ يَبِعْهُ حَتَّى يَسْتَوْفِيَهُ." قَالَ ابْنُ عَبَّاسٍ وَأَحْسِبُ كُلَّ شَىْءٍ مِثْلَهُ]
Tercemesi:
Bize İbn Ebu Ömer ve Ahmed b. Abde, o ikisine Süfyan; (T)
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe ve Ebu Küreyb, o ikisine Veki', ona Süfyan es-Sevrî, ona da Amr b. Dinar bu isnadla benzeri bir nakilde bulunmuştur.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Buyû' 3837, /629
Senetler:
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Ebu Abdurrahman Tâvus b. Keysan el-Yemanî (Tâvus b. Keysan)
3. Amr b. Dinar el-Cümahî (Amr b. Dinar)
4. Süfyan es-Sevrî (Süfyan b. Said b. Mesruk b. Habib b. Rafi')
5. Ebu Süfyan Veki' b. Cerrah er-Ruâsî (Veki' b. Cerrah b. Melih b. Adî)
6. Ebu Küreyb Muhammed b. Alâ el-Hemdânî (Muhammed b. Alâ b. Kureyb)
Konular:
Ticaret, elde / malik olmayan, olunmayan malın
Öneri Formu
Hadis Id, No:
305, M003838
Hadis:
حَدَّثَنَا إِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ وَمُحَمَّدُ بْنُ رَافِعٍ وَعَبْدُ بْنُ حُمَيْدٍ قَالَ ابْنُ رَافِعٍ حَدَّثَنَا وَقَالَ الآخَرَانِ أَخْبَرَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ أَخْبَرَنَا مَعْمَرٌ عَنِ ابْنِ طَاوُسٍ عَنْ أَبِيهِ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم
"مَنِ ابْتَاعَ طَعَامًا فَلاَ يَبِعْهُ حَتَّى يَقْبِضَهُ."
[قَالَ ابْنُ عَبَّاسٍ وَأَحْسِبُ كُلَّ شَىْءٍ بِمَنْزِلَةِ الطَّعَامِ.]
Tercemesi:
Bize İshak b. İbrahim, Muhammed b. Rafi' ve Abd b. Humeyd, onlara Abdürrezzak, ona Mamer, ona İbn Tâvus, ona babası, ona da İbn Abbas Rasulullah'ın (sav); "her kim bir yiyecek satın alırsa, onu teslim almadıkça satmasın" buyurdu.
[İbn Abbas; "zannederim her şey (in hükmü) yiyecek gibidir" demiş.]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Buyû' 3838, /629
Senetler:
()
Konular:
Ticaret, elde / malik olmayan, olunmayan malın
Öneri Formu
Hadis Id, No:
310, M003843
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ حَدَّثَنَا عَلِىُّ بْنُ مُسْهِرٍ عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ ح
وَحَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ نُمَيْرٍ - وَاللَّفْظُ لَهُ - حَدَّثَنَا أَبِى حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ عَنْ نَافِعٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ قَالَ
"وَكُنَّا نَشْتَرِى الطَّعَامَ مِنَ الرُّكْبَانِ جِزَافًا فَنَهَانَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَنْ نَبِيعَهُ حَتَّى نَنْقُلَهُ مِنْ مَكَانِهِ."
Tercemesi:
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, ona Ali b. Müshir, ona Ubeydullah; (T)
Bize Muhammed b. Abdullah b. Nümeyr, ona babası, ona Ubeydullah, ona Nafi', ona da İbn Ömer şöyle demiş:
"Biz zahireyi de hayvanla gelenlerden göz karan ile satın alırdık; sonra Rasulullah (sav) bizi zahireyi aldığımız yerden götürmeden satmaktan nehiy buyurdu."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Buyû' 3843, /630
Senetler:
()
Konular:
Ticaret, elde / malik olmayan, olunmayan malın
Ticaret, yasak olan şekilleri
Öneri Formu
Hadis Id, No:
22630, D003497
Hadis:
حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ وَسُلَيْمَانُ بْنُ حَرْبٍ قَالاَ حَدَّثَنَا حَمَّادٌ ح
وَحَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ حَدَّثَنَا أَبُو عَوَانَةَ - وَهَذَا لَفْظُ مُسَدَّدٍ - عَنْ عَمْرِو بْنِ دِينَارٍ عَنْ طَاوُسٍ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم
"إِذَا اشْتَرَى أَحَدُكُمْ طَعَامًا فَلاَ يَبِعْهُ حَتَّى يَقْبِضَهُ."
[قَالَ سُلَيْمَانُ بْنُ حَرْبٍ "حَتَّى يَسْتَوْفِيَهُ."]
[زَادَ مُسَدَّدٌ قَالَ وَقَالَ ابْنُ عَبَّاسٍ وَأَحْسِبُ أَنَّ كُلَّ شَىْءٍ مِثْلُ الطَّعَامِ.]
Tercemesi:
Bize Müsedded (b. Müserhed) ve Süleyman b. Harb, o ikisine Hammad; (T)
Bize Müsedded (b. Müserhed), ona Ebu Avane, -bu hadis Müsedded'in lafzıdır- o ikisine (Hammad ve Ebu Avane'ye) Amr b. Dinar, ona Tâvus (b. Keysan), ona da (Abdullah) b. Abbas, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu nakletmiştir:
"Biriniz yemek satın aldığında, onu kabzetmedikçe satmasın."
[Süleyman b. Harb, "onu teslim almadıkça" rivayetiyle nakletmiştir.]
[Müsedded, İbn Abbas'ın şunu eklediğini nakletmiştir: Zannediyorum ki başka şeyler de yemek gibidir.]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, İcâre 67, /812
Senetler:
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Ebu Abdurrahman Tâvus b. Keysan el-Yemanî (Tâvus b. Keysan)
3. Amr b. Dinar el-Cümahî (Amr b. Dinar)
4. Ebu İsmail Hammad b. Zeyd el-Ezdî (Hammad b. Zeyd b. Dirhem)
5. Müsedded b. Müserhed el-Esedî (Müsedded b. Müserhed b. Müserbel b. Şerik)
Konular:
Ticaret, elde / malik olmayan, olunmayan malın
Ticaret, Teslim-tesellüm
Ticaret, ticaret
Ticaret, yasak olan şekilleri
Öneri Formu
Hadis Id, No:
22632, D003499
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَوْفٍ الطَّائِىُّ حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ خَالِدٍ الْوَهْبِىُّ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ إِسْحَاقَ عَنْ أَبِى الزِّنَادِ عَنْ عُبَيْدِ بْنِ حُنَيْنٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ قَالَ
"ابْتَعْتُ زَيْتًا فِى السُّوقِ فَلَمَّا اسْتَوْجَبْتُهُ لِنَفْسِى لَقِيَنِى رَجُلٌ فَأَعْطَانِى بِهِ رِبْحًا حَسَنًا فَأَرَدْتُ أَنْ أَضْرِبَ عَلَى يَدِهِ فَأَخَذَ رَجُلٌ مِنْ خَلْفِى بِذِرَاعِى فَالْتَفَتُّ فَإِذَا زَيْدُ بْنُ ثَابِتٍ فَقَالَ لاَ تَبِعْهُ حَيْثُ ابْتَعْتَهُ حَتَّى تَحُوزَهُ إِلَى رَحْلِكَ فَإِنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم نَهَى أَنْ تُبَاعَ السِّلَعُ حَيْثُ تُبْتَاعُ حَتَّى يَحُوزَهَا التُّجَّارُ إِلَى رِحَالِهِمْ."
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Avf et-Tâî, ona Ahmed b. Halid el-Vehbî, ona Muhammed b. İshak, ona Ebu Zinad (Abdullah b. Zekvan), ona Ubeyd b. Huneyn, ona da (Abdullah) b. Ömer şöyle haber vermiştir:
"Çarşıdan zeytinyağı satın aldım. Ticareti tamamlayıp kendi mülküme geçirdikten sonra bir adamla karşılaştım ve bana iyi bir karla satın almak istedi. Bende onunla anlaşıp el sıkışmak istedim. Bu esnada bir adam arkamdan gelerek kolumu tuttu. Baktım ki, o Zeyd b. Sabit ve şöyle dedi. Malını depoladığın yere muhafaza etmedikçe aldığın yerde satma. Hz. Peygamber (sav), tüccarların satın aldıkları malı depolarına koymadıkça satmalarını yasakladı."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, İcâre 67, /812
Senetler:
1. Ebu Saîd Zeyd b. Sabit el-Ensarî (Zeyd b. Sabit b. Dahhak b. Zeyd)
2. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
3. Ebu Abdullah Ubeyd b. Huneyn et-Tâî (Ubeyd b. Huneyn)
4. Ebu Zinad Abdullah b. Zekvan el-Kuraşi (Abdullah b. Zekvan)
5. İbn İshak el-Kuraşî (Muhammed b. İshak b. Yesar b. Hıyar)
6. Ebu Said Ahmed b. Halid el-Vehbî (Ahmed b. Halid b. Musa)
7. Muhammed b. Avf et-Tâî (Muhammed b. Avf b. Süfyan et-Tâî)
Konular:
Ticaret, elde / malik olmayan, olunmayan malın
Ticaret, satıcının pazar yeri dışında karşılanması
Ticaret, Teslim-tesellüm
Ticaret, ticaret
Ticaret, yasak olan şekilleri
Öneri Formu
Hadis Id, No:
275057, D003499-2
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَوْفٍ الطَّائِىُّ حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ خَالِدٍ الْوَهْبِىُّ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ إِسْحَاقَ عَنْ أَبِى الزِّنَادِ عَنْ عُبَيْدِ بْنِ حُنَيْنٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ قَالَ
"ابْتَعْتُ زَيْتًا فِى السُّوقِ فَلَمَّا اسْتَوْجَبْتُهُ لِنَفْسِى لَقِيَنِى رَجُلٌ فَأَعْطَانِى بِهِ رِبْحًا حَسَنًا فَأَرَدْتُ أَنْ أَضْرِبَ عَلَى يَدِهِ فَأَخَذَ رَجُلٌ مِنْ خَلْفِى بِذِرَاعِى فَالْتَفَتُّ فَإِذَا زَيْدُ بْنُ ثَابِتٍ فَقَالَ لاَ تَبِعْهُ حَيْثُ ابْتَعْتَهُ حَتَّى تَحُوزَهُ إِلَى رَحْلِكَ فَإِنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم نَهَى أَنْ تُبَاعَ السِّلَعُ حَيْثُ تُبْتَاعُ حَتَّى يَحُوزَهَا التُّجَّارُ إِلَى رِحَالِهِمْ."
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Avf et-Tâî, ona Ahmed b. Halid el-Vehbî, ona Muhammed b. İshak, ona Ebu Zinad (Abdullah b. Zekvan), ona Ubeyd b. Huneyn, ona da (Abdullah) b. Ömer şöyle haber vermiştir:
"Çarşıdan zeytinyağı satın aldım. Ticareti tamamlayıp kendi mülküme geçirdikten sonra bir adamla karşılaştım ve bana iyi bir karla satın almak istedi. Bende onunla anlaşıp el sıkışmak istedim. Bu esnada bir adam arkamdan gelerek kolumu tuttu. Baktım ki, o Zeyd b. Sabit ve şöyle dedi. Malını depoladığın yere muhafaza etmedikçe aldığın yerde satma. Hz. Peygamber (sav), tüccarların satın aldıkları malı depolarına koymadıkça satmalarını yasakladı."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, İcâre 67, /812
Senetler:
1. Ebu Saîd Zeyd b. Sabit el-Ensarî (Zeyd b. Sabit b. Dahhak b. Zeyd)
2. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
3. Ebu Abdullah Ubeyd b. Huneyn et-Tâî (Ubeyd b. Huneyn)
4. İbn İshak el-Kuraşî (Muhammed b. İshak b. Yesar b. Hıyar)
5. Ebu Said Ahmed b. Halid el-Vehbî (Ahmed b. Halid b. Musa)
6. Muhammed b. Avf et-Tâî (Muhammed b. Avf b. Süfyan et-Tâî)
Konular:
Ticaret, elde / malik olmayan, olunmayan malın
Ticaret, satıcının pazar yeri dışında karşılanması
Ticaret, Teslim-tesellüm
Ticaret, ticaret
Ticaret, yasak olan şekilleri