حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ الأَرُزِّىُّ وَإِبْرَاهِيمُ بْنُ خَالِدٍ أَبُو ثَوْرٍ الْكَلْبِىُّ - الْمَعْنَى - قَالاَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَهَّابِ - قَالَ مُحَمَّدٌ عَبْدُ الْوَهَّابِ بْنُ عَطَاءٍ - أَخْبَرَنَا سَعِيدٌ عَنْ قَتَادَةَ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ أَنَّ رَجُلاً عَلَى عَهْدِ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم كَانَ يَبْتَاعُ وَفِى عُقْدَتِهِ ضَعْفٌ فَأَتَى أَهْلُهُ نَبِىَّ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالُوا يَا نَبِىَّ اللَّهِ احْجُرْ عَلَى فُلاَنٍ فَإِنَّهُ يَبْتَاعُ وَفِى عُقْدَتِهِ ضَعْفٌ فَدَعَاهُ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم فَنَهَاهُ عَنِ الْبَيْعِ فَقَالَ يَا نَبِىَّ اللَّهِ إِنِّى لاَ أَصْبِرُ عَنِ الْبَيْعِ. فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم
"إِنْ كُنْتَ غَيْرَ تَارِكٍ الْبَيْعَ فَقُلْ هَاءَ وَهَاءَ وَلاَ خِلاَبَةَ."
[قَالَ أَبُو ثَوْرٍ عَنْ سَعِيدٍ.]
Bize Muhammed b. Abullah er-Rüzzi ve İbrahim b. Halid Ebu Sevr el-Kelbî -mana ile-, onlara Abdulvehhab (Muhammed, Abdulvehhab b. Ata dedi), ona Said, ona Katade, ona da Enes b. Malik şöyle söylemiştir: Rasulullah (sav) zamanında fayda ve zararını kavrayamayacak kadar akli dengesi zayıf bir adam alışveriş yapıyordu. Ailesi Hz. Peygamber'e (sav) gelerek, Ey Allah'ın Peygamberi! Bu kişinin alışveriş yapmasını kısıtla. Çünkü o akli dengesi zayıf olarak alışveriş yapmaktadır dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) onu çağırıp alışveriş yapmasını yasakladı. O kişi ise Ey Allah'ın Peygamberi! Alışveriş yapmadan duramam dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav); "eğer alışverişi terk edemiyorsan alış-veriş sırasında aldatma yok de" buyurdu.
[Ebu Sevr Said'den an rivayet lafzıyla nakletmiştir.]
Öneri Formu
Hadis Id, No:
22634, D003501
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ الأَرُزِّىُّ وَإِبْرَاهِيمُ بْنُ خَالِدٍ أَبُو ثَوْرٍ الْكَلْبِىُّ - الْمَعْنَى - قَالاَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَهَّابِ - قَالَ مُحَمَّدٌ عَبْدُ الْوَهَّابِ بْنُ عَطَاءٍ - أَخْبَرَنَا سَعِيدٌ عَنْ قَتَادَةَ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ أَنَّ رَجُلاً عَلَى عَهْدِ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم كَانَ يَبْتَاعُ وَفِى عُقْدَتِهِ ضَعْفٌ فَأَتَى أَهْلُهُ نَبِىَّ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالُوا يَا نَبِىَّ اللَّهِ احْجُرْ عَلَى فُلاَنٍ فَإِنَّهُ يَبْتَاعُ وَفِى عُقْدَتِهِ ضَعْفٌ فَدَعَاهُ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم فَنَهَاهُ عَنِ الْبَيْعِ فَقَالَ يَا نَبِىَّ اللَّهِ إِنِّى لاَ أَصْبِرُ عَنِ الْبَيْعِ. فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم
"إِنْ كُنْتَ غَيْرَ تَارِكٍ الْبَيْعَ فَقُلْ هَاءَ وَهَاءَ وَلاَ خِلاَبَةَ."
[قَالَ أَبُو ثَوْرٍ عَنْ سَعِيدٍ.]
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Abullah er-Rüzzi ve İbrahim b. Halid Ebu Sevr el-Kelbî -mana ile-, onlara Abdulvehhab (Muhammed, Abdulvehhab b. Ata dedi), ona Said, ona Katade, ona da Enes b. Malik şöyle söylemiştir: Rasulullah (sav) zamanında fayda ve zararını kavrayamayacak kadar akli dengesi zayıf bir adam alışveriş yapıyordu. Ailesi Hz. Peygamber'e (sav) gelerek, Ey Allah'ın Peygamberi! Bu kişinin alışveriş yapmasını kısıtla. Çünkü o akli dengesi zayıf olarak alışveriş yapmaktadır dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) onu çağırıp alışveriş yapmasını yasakladı. O kişi ise Ey Allah'ın Peygamberi! Alışveriş yapmadan duramam dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav); "eğer alışverişi terk edemiyorsan alış-veriş sırasında aldatma yok de" buyurdu.
[Ebu Sevr Said'den an rivayet lafzıyla nakletmiştir.]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, İcâre 68, /812
Senetler:
1. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
2. Ebu Hattab Katade b. Diame es-Sedusî (Katade b. Diame b. Katade)
3. Ebu Nadr Said b. Ebu Arûbe el-Adevî (Saîd b. Mihrân)
4. Ebu Nasr Abdulvehhab b. Ata el-Iclî (Abdulvehhab b. Ata)
5. Ebu Cafer Muhammed b. Abdullah er-Rüzzî (Muhammed b. Abdullah)
Konular:
Ahlak, ticaret ahlakı
Aldatmak, alış-verişte aldatmak
Aldatmak, hile yapmak
KTB, BUYU', ALIŞ-VERİŞ
Ticaret, Hasta, Özürlü, Akıl eksikliği olan, kişinin ticareti
Ticaret, yasak olan şekilleri
حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ حَدَّثَنَا اللَّيْثُ عَنْ يَزِيدَ بْنِ أَبِى حَبِيبٍ عَنْ عَطَاءِ بْنِ أَبِى رَبَاحٍ عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ - رضى الله عنهما - أَنَّهُ سَمِعَ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَقُولُ عَامَ الْفَتْحِ ، وَهُوَ بِمَكَّةَ « إِنَّ اللَّهَ وَرَسُولَهُ حَرَّمَ بَيْعَ الْخَمْرِ وَالْمَيْتَةِ وَالْخِنْزِيرِ وَالأَصْنَامِ » . فَقِيلَ يَا رَسُولَ اللَّهِ ، أَرَأَيْتَ شُحُومَ الْمَيْتَةِ فَإِنَّهَا يُطْلَى بِهَا السُّفُنُ ، وَيُدْهَنُ بِهَا الْجُلُودُ ، وَيَسْتَصْبِحُ بِهَا النَّاسُ . فَقَالَ « لاَ ، هُوَ حَرَامٌ » . ثُمَّ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم عِنْدَ ذَلِكَ « قَاتَلَ اللَّهُ الْيَهُودَ ، إِنَّ اللَّهَ لَمَّا حَرَّمَ شُحُومَهَا جَمَلُوهُ ثُمَّ بَاعُوهُ فَأَكَلُوا ثَمَنَهُ » . قَالَ أَبُو عَاصِمٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْحَمِيدِ حَدَّثَنَا يَزِيدُ كَتَبَ إِلَىَّ عَطَاءٌ سَمِعْتُ جَابِرًا - رضى الله عنه - عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم .
Bize Kuteybe, ona Leys, ona Yezid b. Ebu Habib, ona Atâ b. Ebu Rabâh, ona da Cabir b. Abdullah (ra) Rasulullah'ın (sav) fetih yılında Mekke'de şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Şüphesiz Allah ve Rasulü şarap, leş, domuz ve putların satışını haram kıldı." Kendisine “ey Allah'ın Rasulü, leş yağları konusunda ne dersin? Onlarla gemiler boyanıyor, deriler yağlanıyor, insanlar aydınlanıyor” diye soruldu. Rasulullah da (sav): "Hayır, o da haramdır" buyurdu. Daha sonra Rasulullah (sav) şöyle devam etti: "Allah, Yahudileri kahretsin! Allah onlara leşlerin iç yağlarını yasakladığı zaman, onu erittiler sonra satıp parasını yediler."
Ebu Asım der ki: Bize Abdulhamid, ona Yezid, ona da Atâ, ona da Cabir (ra) bu hadisi Hz. Peygamber'den (sav) rivayet etmiştir.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Dahhâk b. Mahled arasında inkita vardır
Öneri Formu
Hadis Id, No:
279184, B002236-2
Hadis:
حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ حَدَّثَنَا اللَّيْثُ عَنْ يَزِيدَ بْنِ أَبِى حَبِيبٍ عَنْ عَطَاءِ بْنِ أَبِى رَبَاحٍ عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ - رضى الله عنهما - أَنَّهُ سَمِعَ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَقُولُ عَامَ الْفَتْحِ ، وَهُوَ بِمَكَّةَ « إِنَّ اللَّهَ وَرَسُولَهُ حَرَّمَ بَيْعَ الْخَمْرِ وَالْمَيْتَةِ وَالْخِنْزِيرِ وَالأَصْنَامِ » . فَقِيلَ يَا رَسُولَ اللَّهِ ، أَرَأَيْتَ شُحُومَ الْمَيْتَةِ فَإِنَّهَا يُطْلَى بِهَا السُّفُنُ ، وَيُدْهَنُ بِهَا الْجُلُودُ ، وَيَسْتَصْبِحُ بِهَا النَّاسُ . فَقَالَ « لاَ ، هُوَ حَرَامٌ » . ثُمَّ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم عِنْدَ ذَلِكَ « قَاتَلَ اللَّهُ الْيَهُودَ ، إِنَّ اللَّهَ لَمَّا حَرَّمَ شُحُومَهَا جَمَلُوهُ ثُمَّ بَاعُوهُ فَأَكَلُوا ثَمَنَهُ » . قَالَ أَبُو عَاصِمٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْحَمِيدِ حَدَّثَنَا يَزِيدُ كَتَبَ إِلَىَّ عَطَاءٌ سَمِعْتُ جَابِرًا - رضى الله عنه - عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم .
Tercemesi:
Bize Kuteybe, ona Leys, ona Yezid b. Ebu Habib, ona Atâ b. Ebu Rabâh, ona da Cabir b. Abdullah (ra) Rasulullah'ın (sav) fetih yılında Mekke'de şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Şüphesiz Allah ve Rasulü şarap, leş, domuz ve putların satışını haram kıldı." Kendisine “ey Allah'ın Rasulü, leş yağları konusunda ne dersin? Onlarla gemiler boyanıyor, deriler yağlanıyor, insanlar aydınlanıyor” diye soruldu. Rasulullah da (sav): "Hayır, o da haramdır" buyurdu. Daha sonra Rasulullah (sav) şöyle devam etti: "Allah, Yahudileri kahretsin! Allah onlara leşlerin iç yağlarını yasakladığı zaman, onu erittiler sonra satıp parasını yediler."
Ebu Asım der ki: Bize Abdulhamid, ona Yezid, ona da Atâ, ona da Cabir (ra) bu hadisi Hz. Peygamber'den (sav) rivayet etmiştir.
Açıklama:
Rivayet muallaktır; Buhari ile Dahhâk b. Mahled arasında inkita vardır
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Buyû' 112, 1/632
Senetler:
1. Cabir b. Abdullah el-Ensârî (Cabir b. Abdullah b. Amr b. Haram b. Salebe)
2. Ebu Muhammed Ata b. Ebu Rabah el-Kuraşî (Ata b. Eslem)
3. İbn Ebu Habib Yezid b. Kays el-Ezdî (Yezid b. Süveyd)
4. Ebu Fadl Abdülhamid b. Cafer el-Ensârî (Abdülhamid b. Cafer b. Abdullah b. Hakem b. Rafi' b. Sinan)
5. Ebu Âsım Dahhâk b. Mahled en-Nebîl (Dahhâk b. Mahled)
Konular:
Ticaret, yasak olan şekilleri
Bana Yahya, ona Malik, ona Muhammed b. Yahya b. Hebbân ve Ebu Zinâd, onlara A'rec, ona da Ebu Hureyre şöyle rivayet etmiştir:
Rasulullah (sav) Mülâmese ve münâbeze yoluyla yapılan alış verişleri yasakladı.
Murabaha Yoluyla (Kar Koyarak) Şatış Konusu: İmam Malik der ki: Bize göre, bu konuda üzerinde ittifak edilen husus şudur: Bir kimse bir beldeden aldığı kumaşı, başka bir beldeye getirip orada murabaha ile (kârla) satarken komisyon ve ambalaj ücretleri ile kendi masraflarını ve dükkân kirasını, alış fiyatına ilâve ederek hesaplayamaz. Fakat nakliye ücretini alış fiyatına ilâve edebilir. Yalnız bunda bir kâr aramaz, kârsız olarak ilâve eder. Ancak satıcı, kendisiyle pazarlık yapan kimseye bütün bu masrafları bildirir, o da bunu öğrendikten sonra hepsinin üzerine satıcıya kâr verirse bunda bir mahzur yoktur.
İmam Malik der ki: Yıkama, dikme, boyama ve benzeri şeyler kumaşla aynı konumdadır. Kumaşta hesaba katıldığı gibi, bunda da kâr hesaba katılır. Eğer satıcı kumaşı satar, bunlardan hiçbir şey açıklamazsa kâr da hesaba katamaz. Bu durumda kumaş elden çıkmış ise, taşıma kirası fiyatından sayılır. Ama bu kira üzerine kâr eklenemez. Eğer (eklenmişse ve) kumaş daha henüz elden çıkmamış ise, aralarındaki alış veriş feshedilir. Ancak kendi aralarında gönüllü olarak anlaşırlarsa, o zaman alış verişleri geçerli olur.
İmam Malik der ki: Bir kimse, altın veya gümüşle, mesela on dirhemin bir dinar olduğu bir günde, bir mal satın alarak başka bir beldeye getirip veyahut satın aldığı yerde, satacağı günün rayici üzerinden murabaha ile sattığında, eğer o malı dirhem ile satın almış, dinar ile satmış ise veyahut dinar ile almış, dirhem ile satmış ise ve mal da henüz elinden çıkmamış ise müşteri muhayyerdir. Dilerse alır, dilerse bırakır. Eğer mal satıcının elinden çıkmış ise, satın almış olduğu fiyat üzerinden müşteriye kalır ve o fiyattan, müşterinin kendisine verdiği oranda kâr hesaplanır.
İmam Malik derki: Bir kimse, kendisine yüz dinara mal olan bir malı yüzde 10 kârla satsa, sonra bu malın kendisine doksan dinara mal olduğunu anlasa ve mal da elinden çıkmış bulunsa muhayyer olur. İsterse malın, kendisinden teslim alındığı günkü kıymetini alır. Ancak, malın kıymeti ilk satışta kararlaştırılan fiyattan fazla olursa, bu fiyattan fazlasını alamaz. Bu da yüz on dinar eder. İsterse de doksan dinar üzerinden kendisine kâr takdir edilir. Ancak malın kararlaştırılan fiyatı satıldığı günkü kıymetinden aşağı olursa satıcı kararlaştırdıkları fiyat ile ana parasını ve kârını almak arasında muhayyer olur ki bu da doksan dinar eder.
İmam Malik der ki: Bir kimse murabaha ile bir mal satsa ve bu mal “bana yüz dinara mal oldu” dese, sonra da bu malın yüz yirmi dinara mal olduğu anlaşılsa, müşteri muhayyer olur. İster satıcıya malın teslim aldığı günkü kıymetini öder, isterse de ona verdiği kâr üzerinden neye ulaşırsa onu öder. Ancak bu, malı satın aldığı fiyattan daha aşağı olursa, o takdirde malın sahibine kararlaştırdıkları fiyattan daha noksan veremez. Çünkü baştan bu fiyata razı olmuştu. Mal sahibi ise, daha fazla talep etmektedir. Aynı zamanda, müşterinin elinde, bu konuda fatura üzerindeki fiyatı düşüreceğine dair satıcı aleyhinde herhangi bir delil de yoktur.
Fatura Üzerinden Satış Konusu: İmam Malik der ki: Bize göre durum şudur: Bir kaç kişi ortak olarak bir mal, meselâ bir bez veya ince kumaş satın alır, bunu duyan bir kimse, onlardan birine “Filancadan satın aldığın kumaşın vasfını ve durumunu öğrendim. Senin hissene şu kadar kâr versem bana satar mısın?” dediğinde, diğeri de “evet” derse, sonra o kişi, kârı verip onun yerine geçip, diğerlerine ortak olduktan sonra mala bakınca, kalitesiz görüp pahalı bulsa bile, belirli vasıflar ve fatura üzerinden satın almış ise, bu alış veriş kendisi için kesinleşmiştir. Muhayyerliği de yoktur. İmam Malik der ki: Bir kimseye bir kaç çeşit kumaş gelip de alıcılar yanına toplandığında onlara faturasını okuyarak “her balyada şu kadar Basra çarşafı, şu kadar Sabur çarşafı var, ölçüsü de şu kadardır” der, kumaşın cins ve çeşitlerini onlara açıklar ve “bu vasıflar üzere benden alınız” der, onlar da kendilerine anlatılan vasıflar üzere balyaları alırlar, sonra açınca pahalı bulurlar ve pişman olurlarsa bile, eğer satılan şey faturaya uygun ise buna uymaları lâzımdır, cayamazlar. Bu usul, insanların tatbik ettiği muamelelerdendir. Mal faturaya uygun olup, aykırı bir durum bulunmadığı zaman, aralarında bunu caiz görüyorlar.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
37190, MU001366
Hadis:
حَدَّثَنَا يَحْيَى عَنْ مَالِكٍ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ يَحْيَى بْنِ حَبَّانَ وَعَنْ أَبِى الزِّنَادِ عَنِ الأَعْرَجِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم نَهَى عَنِ الْمُلاَمَسَةِ وَالْمُنَابَذَةِ .
باب بَيْعِ الْمُرَابَحَةِ حَدَّثَنِى يَحْيَى قَالَ مَالِكٌ الأَمْرُ الْمُجْتَمَعُ عَلَيْهِ عِنْدَنَا فِى الْبَزِّ يَشْتَرِيهِ الرَّجُلُ بِبَلَدٍ ثُمَّ يَقْدَمُ بِهِ بَلَدًا آخَرَ فَيَبِيعُهُ مُرَابَحَةً إِنَّهُ لاَ يَحْسِبُ فِيهِ أَجْرَ السَّمَاسِرَةِ وَلاَ أَجْرَ الطَّىِّ وَلاَ الشَّدِّ وَلاَ النَّفَقَةَ وَلاَ كِرَاءَ بَيْتٍ فَأَمَّا كِرَاءُ الْبَزِّ فِى حُمْلاَنِهِ فَإِنَّهُ يُحْسَبُ فِى أَصْلِ الثَّمَنِ وَلاَ يُحْسَبُ فِيهِ رِبْحٌ إِلاَّ أَنْ يُعْلِمَ الْبَائِعُ مَنْ يُسَاوِمُهُ بِذَلِكَ كُلِّهِ فَإِنْ رَبَّحُوهُ عَلَى ذَلِكَ كُلِّهِ بَعْدَ الْعِلْمِ بِهِ فَلاَ بَأْسَ بِهِ . قَالَ مَالِكٌ فَأَمَّا الْقِصَارَةُ وَالْخِيَاطَةُ وَالصِّبَاغُ وَمَا أَشْبَهَ ذَلِكَ فَهُوَ بِمَنْزِلَةِ الْبَزِّ يُحْسَبُ فِيهِ الرِّبْحُ كَمَا يُحْسَبُ فِى الْبَزِّ فَإِنْ بَاعَ الْبَزَّ وَلَمْ يُبَيِّنْ شَيْئًا مِمَّا سَمَّيْتُ إِنَّهُ لاَ يُحْسَبُ لَهُ فِيهِ رِبْحٌ فَإِنْ فَاتَ الْبَزُّ فَإِنَّ الْكِرَاءَ يُحْسَبُ وَلاَ يُحْسَبُ عَلَيْهِ رِبْحٌ فَإِنْ لَمْ يَفُتِ الْبَزُّ فَالْبَيْعُ مَفْسُوخٌ بَيْنَهُمَا إِلاَّ أَنْ يَتَرَاضَيَا عَلَى شَىْءٍ مِمَّا يَجُوزُ بَيْنَهُمَا . قَالَ مَالِكٌ فِى الرَّجُلِ يَشْتَرِى الْمَتَاعَ بِالذَّهَبِ أَوْ بِالْوَرِقِ وَالصَّرْفُ يَوْمَ اشْتَرَاهُ عَشَرَةُ دَرَاهِمَ بِدِينَارٍ فَيَقْدَمُ بِهِ بَلَدًا فَيَبِيعُهُ مُرَابَحَةً أَوْ يَبِيعُهُ حَيْثُ اشْتَرَاهُ مُرَابَحَةً عَلَى صَرْفِ ذَلِكَ الْيَوْمِ الَّذِى بَاعَهُ فِيهِ فَإِنَّهُ إِنْ كَانَ ابْتَاعَهُ بِدَرَاهِمَ وَبَاعَهُ بِدَنَانِيرَ أَوِ ابْتَاعَهُ بِدَنَانِيرَ وَبَاعَهُ بِدَرَاهِمَ وَكَانَ الْمَتَاعُ لَمْ يَفُتْ فَالْمُبْتَاعُ بِالْخِيَارِ إِنْ شَاءَ أَخَذَهُ وَإِنْ شَاءَ تَرَكَهُ فَإِنْ فَاتَ الْمَتَاعُ كَانَ لِلْمُشْتَرِى بِالثَّمَنِ الَّذِى ابْتَاعَهُ بِهِ الْبَائِعُ وَيُحْسَبُ لِلْبَائِعِ الرِّبْحُ عَلَى مَا اشْتَرَاهُ بِهِ عَلَى مَا رَبَّحَهُ الْمُبْتَاعُ . قَالَ مَالِكٌ إِذَا بَاعَ رَجُلٌ سِلْعَةً قَامَتْ عَلَيْهِ بِمِائَةِ دِينَارٍ لِلْعَشَرَةِ أَحَدَ عَشَرَ ثُمَّ جَاءَهُ بَعْدَ ذَلِكَ أَنَّهَا قَامَتْ عَلَيْهِ بِتِسْعِينَ دِينَارًا وَقَدْ فَاتَتِ السِّلْعَةُ خُيِّرَ الْبَائِعُ فَإِنْ أَحَبَّ فَلَهُ قِيمَةُ سِلْعَتِهِ يَوْمَ قُبِضَتْ مِنْهُ إِلاَّ أَنْ تَكُونَ الْقِيمَةُ أَكْثَرَ مِنَ الثَّمَنِ الَّذِى وَجَبَ لَهُ بِهِ الْبَيْعُ أَوَّلَ يَوْمٍ فَلاَ يَكُونُ لَهُ أَكْثَرُ مِنْ ذَلِكَ وَذَلِكَ مِائَةُ دِينَارٍ وَعَشَرَةُ دَنَانِيرَ وَإِنْ أَحَبَّ ضُرِبَ لَهُ الرِّبْحُ عَلَى التِّسْعِينَ إِلاَّ أَنْ يَكُونَ الَّذِى بَلَغَتْ سِلْعَتُهُ مِنَ الثَّمَنِ أَقَلَّ مِنَ الْقِيمَةِ فَيُخَيَّرُ فِى الَّذِى بَلَغَتْ سِلْعَتُهُ وَفِى رَأْسِ مَالِهِ وَرِبْحِهِ وَذَلِكَ تِسْعَةٌ وَتِسْعُونَ دِينَارًا . قَالَ مَالِكٌ وَإِنْ بَاعَ رَجُلٌ سِلْعَةً مُرَابَحَةً فَقَالَ قَامَتْ عَلَىَّ بِمِائَةِ دِينَارٍ . ثُمَّ جَاءَهُ بَعْدَ ذَلِكَ أَنَّهَا قَامَتْ بِمِائَةٍ وَعِشْرِينَ دِينَارًا خُيِّرَ الْمُبْتَاعُ فَإِنْ شَاءَ أَعْطَى الْبَائِعَ قِيمَةَ السِّلْعَةِ يَوْمَ قَبَضَهَا وَإِنْ شَاءَ أَعْطَى الثَّمَنَ الَّذِى ابْتَاعَ بِهِ عَلَى حِسَابِ مَا رَبَّحَهُ بَالِغًا مَا بَلَغَ إِلاَّ أَنْ يَكُونَ ذَلِكَ أَقَلَّ مِنَ الثَّمَنِ الَّذِى ابْتَاعَ بِهِ السِّلْعَةَ فَلَيْسَ لَهُ أَنْ يُنَقِّصَ رَبَّ السِّلْعَةِ مِنَ الثَّمَنِ الَّذِى ابْتَاعَهَا بِهِ لأَنَّهُ قَدْ كَانَ رَضِىَ بِذَلِكَ وَإِنَّمَا جَاءَ رَبُّ السِّلْعَةِ يَطْلُبُ الْفَضْلَ فَلَيْسَ لِلْمُبْتَاعِ فِى هَذَا حُجَّةٌ عَلَى الْبَائِعِ بِأَنْ يَضَعَ مِنَ الثَّمَنِ الَّذِى ابْتَاعَ بِهِ عَلَى الْبَرْنَامِجِ .
باب الْبَيْعِ عَلَى الْبَرْنَامِجِ . قَالَ مَالِكٌ الأَمْرُ عِنْدَنَا فِى الْقَوْمِ يَشْتَرُونَ السِّلْعَةَ الْبَزَّ أَوِ الرَّقِيقَ فَيَسْمَعُ بِهِ الرَّجُلُ فَيَقُولُ لِرَجُلٍ مِنْهُمُ الْبَزُّ الَّذِى اشْتَرَيْتَ مِنْ فُلاَنٍ قَدْ بَلَغَتْنِى صِفَتُهُ وَأَمْرُهُ فَهَلْ لَكَ أَنْ أُرْبِحَكَ فِى نَصِيبِكَ كَذَا وَكَذَا فَيَقُولُ نَعَمْ . فَيُرْبِحُهُ وَيَكُونُ شَرِيكًا لِلْقَوْمِ مَكَانَهُ فَإِذَا نَظَرَ إِلَيْهِ رَآهُ قَبِيحًا وَاسْتَغْلاَهُ . قَالَ مَالِكٌ ذَلِكَ لاَزِمٌ لَهُ وَلاَ خِيَارَ لَهُ فِيهِ إِذَا كَانَ ابْتَاعَهُ عَلَى بَرْنَامِجٍ وَصِفَةٍ مَعْلُومَةٍ . قَالَ مَالِكٌ فِى الرَّجُلِ يَقْدَمُ لَهُ أَصْنَافٌ مِنَ الْبَزِّ وَيَحْضُرُهُ السُّوَّامُ وَيَقْرَأُ عَلَيْهِمْ بَرْنَامِجَهُ وَيَقُولُ فِى كُلِّ عِدْلٍ كَذَا وَكَذَا مِلْحَفَةً بَصْرِيَّةً وَكَذَا وَكَذَا رَيْطَةً سَابِرِيَّةً ذَرْعُهَا كَذَا وَكَذَا وَيُسَمِّى لَهُمْ أَصْنَافًا مِنَ الْبَزِّ بِأَجْنَاسِهِ وَيَقُولُ اشْتَرُوا مِنِّى عَلَى هَذِهِ الصِّفَةِ . فَيَشْتَرُونَ الأَعْدَالَ عَلَى مَا وَصَفَ لَهُمْ ثُمَّ يَفْتَحُونَهَا فَيَسْتَغْلُونَهَا وَيَنْدَمُونَ . قَالَ مَالِكٌ ذَلِكَ لاَزِمٌ لَهُمْ إِذَا كَانَ مُوَافِقًا لِلْبَرْنَامِجِ الَّذِى بَاعَهُمْ عَلَيْهِ . قَالَ مَالِكٌ وَهَذَا الأَمْرُ الَّذِى لَمْ يَزَلْ عَلَيْهِ النَّاسُ عِنْدَنَا يُجِيزُونَهُ بَيْنَهُمْ إِذَا كَانَ الْمَتَاعُ مُوَافِقًا لِلْبَرْنَامِجِ وَلَمْ يَكُنْ مُخَالِفًا لَهُ .
Tercemesi:
Bana Yahya, ona Malik, ona Muhammed b. Yahya b. Hebbân ve Ebu Zinâd, onlara A'rec, ona da Ebu Hureyre şöyle rivayet etmiştir:
Rasulullah (sav) Mülâmese ve münâbeze yoluyla yapılan alış verişleri yasakladı.
Murabaha Yoluyla (Kar Koyarak) Şatış Konusu: İmam Malik der ki: Bize göre, bu konuda üzerinde ittifak edilen husus şudur: Bir kimse bir beldeden aldığı kumaşı, başka bir beldeye getirip orada murabaha ile (kârla) satarken komisyon ve ambalaj ücretleri ile kendi masraflarını ve dükkân kirasını, alış fiyatına ilâve ederek hesaplayamaz. Fakat nakliye ücretini alış fiyatına ilâve edebilir. Yalnız bunda bir kâr aramaz, kârsız olarak ilâve eder. Ancak satıcı, kendisiyle pazarlık yapan kimseye bütün bu masrafları bildirir, o da bunu öğrendikten sonra hepsinin üzerine satıcıya kâr verirse bunda bir mahzur yoktur.
İmam Malik der ki: Yıkama, dikme, boyama ve benzeri şeyler kumaşla aynı konumdadır. Kumaşta hesaba katıldığı gibi, bunda da kâr hesaba katılır. Eğer satıcı kumaşı satar, bunlardan hiçbir şey açıklamazsa kâr da hesaba katamaz. Bu durumda kumaş elden çıkmış ise, taşıma kirası fiyatından sayılır. Ama bu kira üzerine kâr eklenemez. Eğer (eklenmişse ve) kumaş daha henüz elden çıkmamış ise, aralarındaki alış veriş feshedilir. Ancak kendi aralarında gönüllü olarak anlaşırlarsa, o zaman alış verişleri geçerli olur.
İmam Malik der ki: Bir kimse, altın veya gümüşle, mesela on dirhemin bir dinar olduğu bir günde, bir mal satın alarak başka bir beldeye getirip veyahut satın aldığı yerde, satacağı günün rayici üzerinden murabaha ile sattığında, eğer o malı dirhem ile satın almış, dinar ile satmış ise veyahut dinar ile almış, dirhem ile satmış ise ve mal da henüz elinden çıkmamış ise müşteri muhayyerdir. Dilerse alır, dilerse bırakır. Eğer mal satıcının elinden çıkmış ise, satın almış olduğu fiyat üzerinden müşteriye kalır ve o fiyattan, müşterinin kendisine verdiği oranda kâr hesaplanır.
İmam Malik derki: Bir kimse, kendisine yüz dinara mal olan bir malı yüzde 10 kârla satsa, sonra bu malın kendisine doksan dinara mal olduğunu anlasa ve mal da elinden çıkmış bulunsa muhayyer olur. İsterse malın, kendisinden teslim alındığı günkü kıymetini alır. Ancak, malın kıymeti ilk satışta kararlaştırılan fiyattan fazla olursa, bu fiyattan fazlasını alamaz. Bu da yüz on dinar eder. İsterse de doksan dinar üzerinden kendisine kâr takdir edilir. Ancak malın kararlaştırılan fiyatı satıldığı günkü kıymetinden aşağı olursa satıcı kararlaştırdıkları fiyat ile ana parasını ve kârını almak arasında muhayyer olur ki bu da doksan dinar eder.
İmam Malik der ki: Bir kimse murabaha ile bir mal satsa ve bu mal “bana yüz dinara mal oldu” dese, sonra da bu malın yüz yirmi dinara mal olduğu anlaşılsa, müşteri muhayyer olur. İster satıcıya malın teslim aldığı günkü kıymetini öder, isterse de ona verdiği kâr üzerinden neye ulaşırsa onu öder. Ancak bu, malı satın aldığı fiyattan daha aşağı olursa, o takdirde malın sahibine kararlaştırdıkları fiyattan daha noksan veremez. Çünkü baştan bu fiyata razı olmuştu. Mal sahibi ise, daha fazla talep etmektedir. Aynı zamanda, müşterinin elinde, bu konuda fatura üzerindeki fiyatı düşüreceğine dair satıcı aleyhinde herhangi bir delil de yoktur.
Fatura Üzerinden Satış Konusu: İmam Malik der ki: Bize göre durum şudur: Bir kaç kişi ortak olarak bir mal, meselâ bir bez veya ince kumaş satın alır, bunu duyan bir kimse, onlardan birine “Filancadan satın aldığın kumaşın vasfını ve durumunu öğrendim. Senin hissene şu kadar kâr versem bana satar mısın?” dediğinde, diğeri de “evet” derse, sonra o kişi, kârı verip onun yerine geçip, diğerlerine ortak olduktan sonra mala bakınca, kalitesiz görüp pahalı bulsa bile, belirli vasıflar ve fatura üzerinden satın almış ise, bu alış veriş kendisi için kesinleşmiştir. Muhayyerliği de yoktur. İmam Malik der ki: Bir kimseye bir kaç çeşit kumaş gelip de alıcılar yanına toplandığında onlara faturasını okuyarak “her balyada şu kadar Basra çarşafı, şu kadar Sabur çarşafı var, ölçüsü de şu kadardır” der, kumaşın cins ve çeşitlerini onlara açıklar ve “bu vasıflar üzere benden alınız” der, onlar da kendilerine anlatılan vasıflar üzere balyaları alırlar, sonra açınca pahalı bulurlar ve pişman olurlarsa bile, eğer satılan şey faturaya uygun ise buna uymaları lâzımdır, cayamazlar. Bu usul, insanların tatbik ettiği muamelelerdendir. Mal faturaya uygun olup, aykırı bir durum bulunmadığı zaman, aralarında bunu caiz görüyorlar.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Buyû' 1366, 1/249
Senetler:
()
Konular:
Ticaret, elde / malik olmayan, olunmayan malın
Ticaret, münabeze yoluyla
Ticaret, yasak olan şekilleri
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ الأَرُزِّىُّ وَإِبْرَاهِيمُ بْنُ خَالِدٍ أَبُو ثَوْرٍ الْكَلْبِىُّ - الْمَعْنَى - قَالاَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَهَّابِ - قَالَ مُحَمَّدٌ عَبْدُ الْوَهَّابِ بْنُ عَطَاءٍ - أَخْبَرَنَا سَعِيدٌ عَنْ قَتَادَةَ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ أَنَّ رَجُلاً عَلَى عَهْدِ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم كَانَ يَبْتَاعُ وَفِى عُقْدَتِهِ ضَعْفٌ فَأَتَى أَهْلُهُ نَبِىَّ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالُوا يَا نَبِىَّ اللَّهِ احْجُرْ عَلَى فُلاَنٍ فَإِنَّهُ يَبْتَاعُ وَفِى عُقْدَتِهِ ضَعْفٌ فَدَعَاهُ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم فَنَهَاهُ عَنِ الْبَيْعِ فَقَالَ يَا نَبِىَّ اللَّهِ إِنِّى لاَ أَصْبِرُ عَنِ الْبَيْعِ. فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم
"إِنْ كُنْتَ غَيْرَ تَارِكٍ الْبَيْعَ فَقُلْ هَاءَ وَهَاءَ وَلاَ خِلاَبَةَ."
[قَالَ أَبُو ثَوْرٍ عَنْ سَعِيدٍ.]
Bize Muhammed b. Abullah er-Rüzzi ve İbrahim b. Halid Ebu Sevr el-Kelbî -mana ile-, onlara Abdulvehhab (Muhammed, Abdulvehhab b. Ata dedi), ona Said, ona Katade, ona da Enes b. Malik şöyle söylemiştir: Rasulullah (sav) zamanında fayda ve zararını kavrayamayacak kadar akli dengesi zayıf bir adam alışveriş yapıyordu. Ailesi Hz. Peygamber'e (sav) gelerek, Ey Allah'ın Peygamberi! Bu kişinin alışveriş yapmasını kısıtla. Çünkü o akli dengesi zayıf olarak alışveriş yapmaktadır dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) onu çağırıp alışveriş yapmasını yasakladı. O kişi ise Ey Allah'ın Peygamberi! Alışveriş yapmadan duramam dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav); "eğer alışverişi terk edemiyorsan alış-veriş sırasında aldatma yok de" buyurdu.
[Ebu Sevr Said'den an rivayet lafzıyla nakletmiştir.]
Öneri Formu
Hadis Id, No:
270842, D003501-2
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ الأَرُزِّىُّ وَإِبْرَاهِيمُ بْنُ خَالِدٍ أَبُو ثَوْرٍ الْكَلْبِىُّ - الْمَعْنَى - قَالاَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَهَّابِ - قَالَ مُحَمَّدٌ عَبْدُ الْوَهَّابِ بْنُ عَطَاءٍ - أَخْبَرَنَا سَعِيدٌ عَنْ قَتَادَةَ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ أَنَّ رَجُلاً عَلَى عَهْدِ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم كَانَ يَبْتَاعُ وَفِى عُقْدَتِهِ ضَعْفٌ فَأَتَى أَهْلُهُ نَبِىَّ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالُوا يَا نَبِىَّ اللَّهِ احْجُرْ عَلَى فُلاَنٍ فَإِنَّهُ يَبْتَاعُ وَفِى عُقْدَتِهِ ضَعْفٌ فَدَعَاهُ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم فَنَهَاهُ عَنِ الْبَيْعِ فَقَالَ يَا نَبِىَّ اللَّهِ إِنِّى لاَ أَصْبِرُ عَنِ الْبَيْعِ. فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم
"إِنْ كُنْتَ غَيْرَ تَارِكٍ الْبَيْعَ فَقُلْ هَاءَ وَهَاءَ وَلاَ خِلاَبَةَ."
[قَالَ أَبُو ثَوْرٍ عَنْ سَعِيدٍ.]
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Abullah er-Rüzzi ve İbrahim b. Halid Ebu Sevr el-Kelbî -mana ile-, onlara Abdulvehhab (Muhammed, Abdulvehhab b. Ata dedi), ona Said, ona Katade, ona da Enes b. Malik şöyle söylemiştir: Rasulullah (sav) zamanında fayda ve zararını kavrayamayacak kadar akli dengesi zayıf bir adam alışveriş yapıyordu. Ailesi Hz. Peygamber'e (sav) gelerek, Ey Allah'ın Peygamberi! Bu kişinin alışveriş yapmasını kısıtla. Çünkü o akli dengesi zayıf olarak alışveriş yapmaktadır dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) onu çağırıp alışveriş yapmasını yasakladı. O kişi ise Ey Allah'ın Peygamberi! Alışveriş yapmadan duramam dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav); "eğer alışverişi terk edemiyorsan alış-veriş sırasında aldatma yok de" buyurdu.
[Ebu Sevr Said'den an rivayet lafzıyla nakletmiştir.]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, İcâre 68, /812
Senetler:
1. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
2. Ebu Hattab Katade b. Diame es-Sedusî (Katade b. Diame b. Katade)
3. Ebu Nadr Said b. Ebu Arûbe el-Adevî (Saîd b. Mihrân)
4. Ebu Nasr Abdulvehhab b. Ata el-Iclî (Abdulvehhab b. Ata)
5. İbrahim b. Halid el-Kelbi (İbrahim b. Halid b. Ebu Yeman)
Konular:
Ahlak, ticaret ahlakı
Aldatmak, alış-verişte aldatmak
Aldatmak, hile yapmak
Sahabe, İlk Müslüman Nesiller
Ticaret, Hasta, Özürlü, Akıl eksikliği olan, kişinin ticareti
Ticaret, ticaret
Ticaret, yasak olan şekilleri
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ الأَرُزِّىُّ وَإِبْرَاهِيمُ بْنُ خَالِدٍ أَبُو ثَوْرٍ الْكَلْبِىُّ - الْمَعْنَى - قَالاَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَهَّابِ - قَالَ مُحَمَّدٌ عَبْدُ الْوَهَّابِ بْنُ عَطَاءٍ - أَخْبَرَنَا سَعِيدٌ عَنْ قَتَادَةَ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ أَنَّ رَجُلاً عَلَى عَهْدِ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم كَانَ يَبْتَاعُ وَفِى عُقْدَتِهِ ضَعْفٌ فَأَتَى أَهْلُهُ نَبِىَّ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالُوا يَا نَبِىَّ اللَّهِ احْجُرْ عَلَى فُلاَنٍ فَإِنَّهُ يَبْتَاعُ وَفِى عُقْدَتِهِ ضَعْفٌ فَدَعَاهُ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم فَنَهَاهُ عَنِ الْبَيْعِ فَقَالَ يَا نَبِىَّ اللَّهِ إِنِّى لاَ أَصْبِرُ عَنِ الْبَيْعِ. فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم
"إِنْ كُنْتَ غَيْرَ تَارِكٍ الْبَيْعَ فَقُلْ هَاءَ وَهَاءَ وَلاَ خِلاَبَةَ."
[قَالَ أَبُو ثَوْرٍ عَنْ سَعِيدٍ.]
Bize Muhammed b. Abullah er-Rüzzi ve İbrahim b. Halid Ebu Sevr el-Kelbî -mana ile-, onlara Abdulvehhab (Muhammed, Abdulvehhab b. Ata dedi), ona Said, ona Katade, ona da Enes b. Malik şöyle söylemiştir: Rasulullah (sav) zamanında fayda ve zararını kavrayamayacak kadar akli dengesi zayıf bir adam alışveriş yapıyordu. Ailesi Hz. Peygamber'e (sav) gelerek, Ey Allah'ın Peygamberi! Bu kişinin alışveriş yapmasını kısıtla. Çünkü o akli dengesi zayıf olarak alışveriş yapmaktadır dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) onu çağırıp alışveriş yapmasını yasakladı. O kişi ise Ey Allah'ın Peygamberi! Alışveriş yapmadan duramam dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav); "eğer alışverişi terk edemiyorsan alış-veriş sırasında aldatma yok de" buyurdu.
[Ebu Sevr Said'den an rivayet lafzıyla nakletmiştir.]
Öneri Formu
Hadis Id, No:
275067, D003501-2
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ الأَرُزِّىُّ وَإِبْرَاهِيمُ بْنُ خَالِدٍ أَبُو ثَوْرٍ الْكَلْبِىُّ - الْمَعْنَى - قَالاَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَهَّابِ - قَالَ مُحَمَّدٌ عَبْدُ الْوَهَّابِ بْنُ عَطَاءٍ - أَخْبَرَنَا سَعِيدٌ عَنْ قَتَادَةَ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ أَنَّ رَجُلاً عَلَى عَهْدِ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم كَانَ يَبْتَاعُ وَفِى عُقْدَتِهِ ضَعْفٌ فَأَتَى أَهْلُهُ نَبِىَّ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالُوا يَا نَبِىَّ اللَّهِ احْجُرْ عَلَى فُلاَنٍ فَإِنَّهُ يَبْتَاعُ وَفِى عُقْدَتِهِ ضَعْفٌ فَدَعَاهُ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم فَنَهَاهُ عَنِ الْبَيْعِ فَقَالَ يَا نَبِىَّ اللَّهِ إِنِّى لاَ أَصْبِرُ عَنِ الْبَيْعِ. فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم
"إِنْ كُنْتَ غَيْرَ تَارِكٍ الْبَيْعَ فَقُلْ هَاءَ وَهَاءَ وَلاَ خِلاَبَةَ."
[قَالَ أَبُو ثَوْرٍ عَنْ سَعِيدٍ.]
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Abullah er-Rüzzi ve İbrahim b. Halid Ebu Sevr el-Kelbî -mana ile-, onlara Abdulvehhab (Muhammed, Abdulvehhab b. Ata dedi), ona Said, ona Katade, ona da Enes b. Malik şöyle söylemiştir: Rasulullah (sav) zamanında fayda ve zararını kavrayamayacak kadar akli dengesi zayıf bir adam alışveriş yapıyordu. Ailesi Hz. Peygamber'e (sav) gelerek, Ey Allah'ın Peygamberi! Bu kişinin alışveriş yapmasını kısıtla. Çünkü o akli dengesi zayıf olarak alışveriş yapmaktadır dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) onu çağırıp alışveriş yapmasını yasakladı. O kişi ise Ey Allah'ın Peygamberi! Alışveriş yapmadan duramam dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav); "eğer alışverişi terk edemiyorsan alış-veriş sırasında aldatma yok de" buyurdu.
[Ebu Sevr Said'den an rivayet lafzıyla nakletmiştir.]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, İcâre 68, /812
Senetler:
1. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
2. Ebu Hattab Katade b. Diame es-Sedusî (Katade b. Diame b. Katade)
3. Ebu Nadr Said b. Ebu Arûbe el-Adevî (Saîd b. Mihrân)
4. Ebu Nasr Abdulvehhab b. Ata el-Iclî (Abdulvehhab b. Ata)
5. İbrahim b. Halid el-Kelbi (İbrahim b. Halid b. Ebu Yeman)
Konular:
Ahlak, ticaret ahlakı
Aldatmak, alış-verişte aldatmak
Aldatmak, hile yapmak
Sahabe, İlk Müslüman Nesiller
Ticaret, Hasta, Özürlü, Akıl eksikliği olan, kişinin ticareti
Ticaret, ticaret
Ticaret, yasak olan şekilleri
Öneri Formu
Hadis Id, No:
22630, D003497
Hadis:
حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ وَسُلَيْمَانُ بْنُ حَرْبٍ قَالاَ حَدَّثَنَا حَمَّادٌ ح
وَحَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ حَدَّثَنَا أَبُو عَوَانَةَ - وَهَذَا لَفْظُ مُسَدَّدٍ - عَنْ عَمْرِو بْنِ دِينَارٍ عَنْ طَاوُسٍ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم
"إِذَا اشْتَرَى أَحَدُكُمْ طَعَامًا فَلاَ يَبِعْهُ حَتَّى يَقْبِضَهُ."
[قَالَ سُلَيْمَانُ بْنُ حَرْبٍ "حَتَّى يَسْتَوْفِيَهُ."]
[زَادَ مُسَدَّدٌ قَالَ وَقَالَ ابْنُ عَبَّاسٍ وَأَحْسِبُ أَنَّ كُلَّ شَىْءٍ مِثْلُ الطَّعَامِ.]
Tercemesi:
Bize Müsedded (b. Müserhed) ve Süleyman b. Harb, o ikisine Hammad; (T)
Bize Müsedded (b. Müserhed), ona Ebu Avane, -bu hadis Müsedded'in lafzıdır- o ikisine (Hammad ve Ebu Avane'ye) Amr b. Dinar, ona Tâvus (b. Keysan), ona da (Abdullah) b. Abbas, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu nakletmiştir:
"Biriniz yemek satın aldığında, onu kabzetmedikçe satmasın."
[Süleyman b. Harb, "onu teslim almadıkça" rivayetiyle nakletmiştir.]
[Müsedded, İbn Abbas'ın şunu eklediğini nakletmiştir: Zannediyorum ki başka şeyler de yemek gibidir.]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, İcâre 67, /812
Senetler:
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Ebu Abdurrahman Tâvus b. Keysan el-Yemanî (Tâvus b. Keysan)
3. Amr b. Dinar el-Cümahî (Amr b. Dinar)
4. Ebu İsmail Hammad b. Zeyd el-Ezdî (Hammad b. Zeyd b. Dirhem)
5. Müsedded b. Müserhed el-Esedî (Müsedded b. Müserhed b. Müserbel b. Şerik)
Konular:
Ticaret, elde / malik olmayan, olunmayan malın
Ticaret, Teslim-tesellüm
Ticaret, ticaret
Ticaret, yasak olan şekilleri
Öneri Formu
Hadis Id, No:
22632, D003499
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَوْفٍ الطَّائِىُّ حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ خَالِدٍ الْوَهْبِىُّ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ إِسْحَاقَ عَنْ أَبِى الزِّنَادِ عَنْ عُبَيْدِ بْنِ حُنَيْنٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ قَالَ
"ابْتَعْتُ زَيْتًا فِى السُّوقِ فَلَمَّا اسْتَوْجَبْتُهُ لِنَفْسِى لَقِيَنِى رَجُلٌ فَأَعْطَانِى بِهِ رِبْحًا حَسَنًا فَأَرَدْتُ أَنْ أَضْرِبَ عَلَى يَدِهِ فَأَخَذَ رَجُلٌ مِنْ خَلْفِى بِذِرَاعِى فَالْتَفَتُّ فَإِذَا زَيْدُ بْنُ ثَابِتٍ فَقَالَ لاَ تَبِعْهُ حَيْثُ ابْتَعْتَهُ حَتَّى تَحُوزَهُ إِلَى رَحْلِكَ فَإِنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم نَهَى أَنْ تُبَاعَ السِّلَعُ حَيْثُ تُبْتَاعُ حَتَّى يَحُوزَهَا التُّجَّارُ إِلَى رِحَالِهِمْ."
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Avf et-Tâî, ona Ahmed b. Halid el-Vehbî, ona Muhammed b. İshak, ona Ebu Zinad (Abdullah b. Zekvan), ona Ubeyd b. Huneyn, ona da (Abdullah) b. Ömer şöyle haber vermiştir:
"Çarşıdan zeytinyağı satın aldım. Ticareti tamamlayıp kendi mülküme geçirdikten sonra bir adamla karşılaştım ve bana iyi bir karla satın almak istedi. Bende onunla anlaşıp el sıkışmak istedim. Bu esnada bir adam arkamdan gelerek kolumu tuttu. Baktım ki, o Zeyd b. Sabit ve şöyle dedi. Malını depoladığın yere muhafaza etmedikçe aldığın yerde satma. Hz. Peygamber (sav), tüccarların satın aldıkları malı depolarına koymadıkça satmalarını yasakladı."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, İcâre 67, /812
Senetler:
1. Ebu Saîd Zeyd b. Sabit el-Ensarî (Zeyd b. Sabit b. Dahhak b. Zeyd)
2. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
3. Ebu Abdullah Ubeyd b. Huneyn et-Tâî (Ubeyd b. Huneyn)
4. Ebu Zinad Abdullah b. Zekvan el-Kuraşi (Abdullah b. Zekvan)
5. İbn İshak el-Kuraşî (Muhammed b. İshak b. Yesar b. Hıyar)
6. Ebu Said Ahmed b. Halid el-Vehbî (Ahmed b. Halid b. Musa)
7. Muhammed b. Avf et-Tâî (Muhammed b. Avf b. Süfyan et-Tâî)
Konular:
Ticaret, elde / malik olmayan, olunmayan malın
Ticaret, satıcının pazar yeri dışında karşılanması
Ticaret, Teslim-tesellüm
Ticaret, ticaret
Ticaret, yasak olan şekilleri
Öneri Formu
Hadis Id, No:
275055, D003497-2
Hadis:
حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ وَسُلَيْمَانُ بْنُ حَرْبٍ قَالاَ حَدَّثَنَا حَمَّادٌ ح
وَحَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ حَدَّثَنَا أَبُو عَوَانَةَ - وَهَذَا لَفْظُ مُسَدَّدٍ - عَنْ عَمْرِو بْنِ دِينَارٍ عَنْ طَاوُسٍ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم
"إِذَا اشْتَرَى أَحَدُكُمْ طَعَامًا فَلاَ يَبِعْهُ حَتَّى يَقْبِضَهُ."
[قَالَ سُلَيْمَانُ بْنُ حَرْبٍ "حَتَّى يَسْتَوْفِيَهُ."]
[زَادَ مُسَدَّدٌ قَالَ وَقَالَ ابْنُ عَبَّاسٍ وَأَحْسِبُ أَنَّ كُلَّ شَىْءٍ مِثْلُ الطَّعَامِ.]
Tercemesi:
Bize Müsedded (b. Müserhed) ve Süleyman b. Harb, o ikisine Hammad; (T)
Bize Müsedded (b. Müserhed), ona Ebu Avane, -bu hadis Müsedded'in lafzıdır- o ikisine (Hammad ve Ebu Avane'ye) Amr b. Dinar, ona Tâvus (b. Keysan), ona da (Abdullah) b. Abbas, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu nakletmiştir:
"Biriniz yemek satın aldığında, onu kabzetmedikçe satmasın."
[Süleyman b. Harb, "onu teslim almadıkça" rivayetiyle nakletmiştir.]
[Müsedded, İbn Abbas'ın şunu eklediğini nakletmiştir: Zannediyorum ki başka şeyler de yemek gibidir.]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, İcâre 67, /812
Senetler:
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Ebu Abdurrahman Tâvus b. Keysan el-Yemanî (Tâvus b. Keysan)
3. Amr b. Dinar el-Cümahî (Amr b. Dinar)
4. Ebu İsmail Hammad b. Zeyd el-Ezdî (Hammad b. Zeyd b. Dirhem)
5. Ebu Eyyüb Süleyman b. Harb el-Vâşihî (Süleyman b. Harb b. Büceyl)
Konular:
Ticaret, elde / malik olmayan, olunmayan malın
Ticaret, Teslim-tesellüm
Ticaret, ticaret
Ticaret, yasak olan şekilleri
Öneri Formu
Hadis Id, No:
275057, D003499-2
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَوْفٍ الطَّائِىُّ حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ خَالِدٍ الْوَهْبِىُّ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ إِسْحَاقَ عَنْ أَبِى الزِّنَادِ عَنْ عُبَيْدِ بْنِ حُنَيْنٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ قَالَ
"ابْتَعْتُ زَيْتًا فِى السُّوقِ فَلَمَّا اسْتَوْجَبْتُهُ لِنَفْسِى لَقِيَنِى رَجُلٌ فَأَعْطَانِى بِهِ رِبْحًا حَسَنًا فَأَرَدْتُ أَنْ أَضْرِبَ عَلَى يَدِهِ فَأَخَذَ رَجُلٌ مِنْ خَلْفِى بِذِرَاعِى فَالْتَفَتُّ فَإِذَا زَيْدُ بْنُ ثَابِتٍ فَقَالَ لاَ تَبِعْهُ حَيْثُ ابْتَعْتَهُ حَتَّى تَحُوزَهُ إِلَى رَحْلِكَ فَإِنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم نَهَى أَنْ تُبَاعَ السِّلَعُ حَيْثُ تُبْتَاعُ حَتَّى يَحُوزَهَا التُّجَّارُ إِلَى رِحَالِهِمْ."
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Avf et-Tâî, ona Ahmed b. Halid el-Vehbî, ona Muhammed b. İshak, ona Ebu Zinad (Abdullah b. Zekvan), ona Ubeyd b. Huneyn, ona da (Abdullah) b. Ömer şöyle haber vermiştir:
"Çarşıdan zeytinyağı satın aldım. Ticareti tamamlayıp kendi mülküme geçirdikten sonra bir adamla karşılaştım ve bana iyi bir karla satın almak istedi. Bende onunla anlaşıp el sıkışmak istedim. Bu esnada bir adam arkamdan gelerek kolumu tuttu. Baktım ki, o Zeyd b. Sabit ve şöyle dedi. Malını depoladığın yere muhafaza etmedikçe aldığın yerde satma. Hz. Peygamber (sav), tüccarların satın aldıkları malı depolarına koymadıkça satmalarını yasakladı."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, İcâre 67, /812
Senetler:
1. Ebu Saîd Zeyd b. Sabit el-Ensarî (Zeyd b. Sabit b. Dahhak b. Zeyd)
2. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
3. Ebu Abdullah Ubeyd b. Huneyn et-Tâî (Ubeyd b. Huneyn)
4. İbn İshak el-Kuraşî (Muhammed b. İshak b. Yesar b. Hıyar)
5. Ebu Said Ahmed b. Halid el-Vehbî (Ahmed b. Halid b. Musa)
6. Muhammed b. Avf et-Tâî (Muhammed b. Avf b. Süfyan et-Tâî)
Konular:
Ticaret, elde / malik olmayan, olunmayan malın
Ticaret, satıcının pazar yeri dışında karşılanması
Ticaret, Teslim-tesellüm
Ticaret, ticaret
Ticaret, yasak olan şekilleri