100 Kayıt Bulundu.
Bize Muhammed b. Ebî Ömer el-Adenî, ona Abdullah b. Muâz, ona Ma’mer, ona Âsım b. Ebî'n-Necûd, ona Ebû Vâil, ona da Muâz b. Cebel (ra) şöyle rivayet etmiştir: ““Bir yolculukta Rasûlullah’la (sav) beraberdim. Seyahat esnasında bir gün O’nun yakınında bulundum. Bunu fırsat bilerek; “- Ey Allah’ın rasûlü; beni cennete sokacak ve cehennemden uzaklaştıracak bir amel söyle!” dedim. Şöyle cevap verdi: “- Benden büyük bir şey istedin. Ama bu, şüphesiz Allah’ın kendisine kolaylaştırdığı kimse için kolaydır: Allah’a kulluk eder, O’na hiçbir şeyi ortak koşmazsın! Namazı kılar, zekâtı verir, Ramazan orucunu tutar, Kâbe’yi haccedersin!” Sonra Hz. Peygamber şöyle devam etti: “- Şimdi sana hayır kapılarını göstereyim mi? Oruç kalkandır. Su ateşi söndürdüğü gibi, sadaka da hataları silip söndürür. Bir de gece karanlığında namaz kılmak.” Sonra; “Onlar, yataklarından kalkıp korku ve ümit içinde Rablerine ibâdet ederler, kendilerine verdiğimiz rızıktan da allah için harcarlar. Yaptıklarına karşılık olarak onlar için ne mutluluklar saklandığını hiç kimse bilemez” (Secde, 32/16-17) meâlindeki âyeti okudu. Sonra da; “- Sana işin başını, direğini ve zirvesini söyleyeyim, o cihâdır” buyurdu. Sonra da; “- Sana, bütün bunların can damarını (bunlara sahip olacağın şeyi) haber vereyim mi?” dedi. Ben; “- Buyur, ey Allah’ın Rasûlü!” dedim. Hz. Peygamber dilini göstererek; “- Buna sahip ol!” buyurdu. Ben; “- Ey Allah’ın Rasûlü; konuştuklarımızdan dolayı da muâheze edilecek miyiz?” diye sordum. “- Anası ağlayasıca Muâz! İnsanları yüz üstü cehenneme sürükleyen, dillerinin hasâdından başka bir şey midir?” buyurdu.
Açıklama: Muâz’ın sözünü ettiği seyahat, Tebük seferidir. Bu sefer esnasında, sıcağın bastırdığı ve insanların etrafa dağıldığı bir sırada Muâz fırsatı değerlendirerek Hz. Peygamber’e yaklaştı ve aralarında yukarıda geçen konuşma cereyan etti. “Oruç kalkandır” ifâdesi; cehenneme karşı koruyucudur veya günah işlemeye mani olucudur anlamındadır. İbadetlerin zirvesi olarak cihadın zikredilmesi, cihâdın zorluğunu ve onun diğer amellere olan üstünlüğünü göstermek içindir. Cihâd sayesinde insan dinini yüceltir, kuvvetlendirir. “İnsanların dilleri yüzünden cehenneme sürüklenmeleri” cümlesi; pek çok günahı dilleriyle işlediklerini göstermektedir. Küfür, hakaret, iftirâ, yalan, gıybet, nemîme vb. pek çok büyük günah “dilin hasâdıdır”, bütün bu günahlar dil ile işlenmektedir. İşlenen her günahın başlangıcında dil mutlaka vardır. Dili yüzünden başına gelebilecek belâlardan kurtulmak için de insan diline sahip olmalıdır. Çok sözün yalansız olmayacağı, çok yalanın da çok günah demek olduğu herkesin malûmudur. Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım: الصَّدَقَةُ تُطْفِئُ الْخَطِيئَةَ كَمَا يُطْفِئُ الْمَاءُ النَّارَ
Bize Kuteybe, ona Leys b. Sa'd, ona İbn Aclân, ona Ka'ka', ona Ebu Salih, ona da Ebu Hureyre Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Müslüman, dilinden ve elinden diğer Müslümanların güvende oldukları kimsedir. Mümin ise insanların canları ve malları konusunda kendisine güven duyduğu kimsedir."
Açıklama: İsnad Muhammed b. Aclân dolayısıyla kavîdir.
Açıklama: Şeyhayn'ın şartlarına göre sahihtir.
Bize Yunus b. Abdula'la es-Sadefi ve Amr b. Sevvad el-Âmiri, o ikisine Abdulllah b. Vehb, ona Amr b. Haris, ona da Said b. el-Haris el-Ensari, Abdullah b. Ömer'in şunları anlattığını rivayet etti: Bir defasında Sa'd b. Ubade bir hastalıktan dolayı rahatsız olmuştu. Bunun üzerine Hz. Peygamber, Abdurrahman b. Avf, Sa'd b. Ebu Vakkas ve Abdullah b. Mesud ile birlikte Sa'd'ı ziyarete geldi. Hz. Peygamber, Sa'd'ın yanına geldiğinde onu baygın bir vaziyette gördü ve "Sa'd öldü mü?" diye sordu. Oradakiler; hayır ey Allah'ın elçisi! Ölmedi dediler. Hz. Peygamber (duygulanıp) ağladı. Rasulullah'ın (sav) ağladığını görünce, orada bulunanlar da ağladılar. Bunun üzerine Hz. Peygamber şöyle buyurdu: "İyi dinleyin! Şüphesiz, Allah gözyaşından ve kalpteki hüzünden dolayı azap etmez. Ancak bundan -diline işaret ederek- dolayı ya azap eder, ya da merhamet eder" buyurdu.
Bize Ebu Nuaym, ona Zekeriya, ona Şa'bî, ona da Abdullah b. Amr Hz. Peygamber'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Müslüman, dilinden ve elinden diğer Müslümanların güvende oldukları kimsedir."
Bize Zeyd b. Hubab, ona Ali b. Mes'ade el-Bâhilî, ona Katâde (b. Diame), ona da Enes b. Malik'in rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuuştur: "Kulun kalbi istikamet üzere (dosdoğru) oluncaya kadar imanı dosdoğru olmaz. Dili dosdoğru oluncaya kadar da kalbi dosdoğru olmaz. Komşusunun, kötülüğünden emin olmadığı kimse de cennete giremez."
Bize Hasan, ona Hammâd b. Seleme, ona Ali b. Zeyd, Yunus b. Ubeyd ve Humeyd, onlara da Enes b. Malik Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Mümin, insanların kendisine güven duyduğu kimsedir. Müslüman dilinden ve elinden Müslümanların güvende olduğu kimsedir, Muhacir de Allah'ın yasaklarından kaçınandır. Canım elinde olan Allah'a yemin ederim ki şerrinden dolayı komşusunun kendisine güven duymadığı kimse cennete giremez"
Bize Muhammed b. el-Müsenna'nın rivayet ettiğine göre Abdurrahman b. Mehdî şöyle derdi: "İşittiği şeylerin bazılarını anlatma konusunda dilini tutmayan kişi, kendisine uyulacak bir imam olamaz."
Bize İbrahim b. Said el-Cevherî, ona Ebu Üsame, ona Büreyd b. Abdullah ona da Ebu Büreyde'nin rivayet ettiğine göre Ebu Musa şöyle demiştir: Hz. Peygamber'e (sav) "Müslümanların en faziletlisi kimdir?" diye soruldu. "Dilinden ve elinden (gelecek zarardan) müslümanların emniyette olduğu kimsedir." buyurdu. (Tirmizi:) Bu hadis, Ebu Musa'dan gelen bu tarikle sahih garîb bir hadistir.