471 Kayıt Bulundu.
Bize Abdullah b. Münir, ona Yezid el-Adenî, ona Süfyan, ona Zeyd b. Eslem, ona İyâz b. Abdullah b. Ebu Serh'in naklettiğine göre Ebu Said el-Hudrî (ra) şöyle demiştir: Hz. Peygamber (sav) devrinde fitreyi bir sa' miktarı (3,264 kg. civarı) yiyecek (buğday) veya kuru hurma veya arpa ya da kuru üzüm olarak veriyorduk. Ancak Muaviye, (hilâfet makamına) gelip de Şam buğdayı piyasaya çıkınca şöyle dedi: "Bir müd (yarım sa') Şam buğdayının (diğerlerinin) iki müd (bir sa') miktarına denk olduğu görüşündeyim."
Bize Ebu Numan, ona Hammad b. Zeyd, ona Eyüb, ona da Nâfi'nin naklettiğine göre İbn Ömer (r.anhüma) şöyle demiştir: Hz. Peygamber (sav), fıtır sadakasını -Ramazan sadakası da demiş olabilir- kuru hurma veya arpadan bir sa' miktarında (3,264 kg. civarında verilmek üzere) hür veya köle, erkek veya kadın herkese farz kılmıştır. İnsanlar bu miktarı yarım sa' miktarı buğdaya denk kabul etti. İbn Ömer (r.anhüma), fitreyi hurma olarak vermeyi (tercih ederdi ama) Medine halkı hurma bulamaz hale geldiğinde arpa olarak verirdi. Yine İbn Ömer (bakımını gözettiği) yetişkin ve çocukların (herkesin) fitresini verirdi, hatta benim çocuklarımın fitresini bile. İbn Ömer fitreyi, alma hakkına sahip kişilere verirdi. Fitreyi bayram gününden bir veya iki gün önce verirlerdi.
Bize Müsedded (b. Müserhed), ona Ebu Avane (Vazzah b. Abdullah), ona Ebu Bişr (Cafer b. Ebu Vahşiyye), ona da Ebu Mütevekkil (Ali b. Davud), Ebu Said el-Hudrî'nin şöyle dediğini rivayet etti: Rasulüllah'ın (sav) ashabından bir grup bir sefere çıktı ve Arap kabilelerinden birisinin yanında konakladı. Onlardan kendilerini misafir etmelerini istediler. Kabiledekiler ise misafir etmekten kaçındılar. (O esnada) kabilenin reisini akrep soktu. Onun için her şeyle şifa aradılar ama hiçbir şey fayda vermiyordu. Onlardan bazıları, şu yanınıza konaklayan kafileye gitseniz, belki onların birinde reisinize fayda verecek bir şey vardır, dediler. Bunun üzerine birkaç kişi (kafileye gelip) reisimizi akrep soktu; kendisi için her çareye başvurduk fakat hiçbir şey fayda vermiyor. Sizden birinizin yanında arkadaşımıza şifa verecek bir şey, yani rukye (dua) var mı? diye sordular. Kafileden bir adam (ki o Ebu Said'dir): Ben dua ederim ama sizden bizi misafir etmenizi istedik, fakat siz misafir etmekten kaçındınız. Onun için ben de şimdi benim için bir ücret tayin edinceye kadar dua etmiyorum, dedi. Bunun üzerine onun için bir sürü koyun kararlaştırdılar, o da hastaya gelip üzerine Fatiha suresini okudu ve üfledi. Nihayet adam iyileşti, sanki bağından kurtulmuş (hayvan) gibi idi. (Kabile reisi) kafileye anlaştıkları ücreti verdi. Kafiledekiler sürüyü paylaşınız dediler. Okuyup dua eden (Ebu Said) ise Rasulullah'a (sav) gidip de meseleyi danışmadıkça yapmayınız, dedi. Onlar da Rasulullah'a (sav) gidip hâdiseyi anlattılar. Rasulullah (sav): "Onun (Fâtiha'nın) bu kadar tesirli bir dua olduğunu nereden bildiniz? İyi yapmışsınız, sizinle bana da bir pay ayırınız" buyurdu.
Bize Süleyman b. Davud el-Mehri, ona İbn Vehb, ona Yunus, ona İbn Şihab, ona Urve b. ez-Zübeyr, ona da Rasulullah'ın (sav) zevcesi Hz. Aişe (r.anha) şöyle demiştir: "Ebu Hureyre'nin (ra) yaptığına şaşmaz mısın? Geliyor, odamın yanına oturuyor ve bana duyurarak Hz. Peygamber'den (sav) hadis rivayet ediyor. Ben de o sırada namaz kılıyordum. Ben namazımı bitirmeden o kalkıp gitti. Eğer yetişseydim ona şöyle diyecektim: Rasulullah (sav) sizin konuştuğunuz gibi hızlı ve sesli konuşmazdı."