471 Kayıt Bulundu.
Giriş
Bize Ebu Tahir, ona Abdullah b. Vehb, ona Amr b. Haris, ona Bükeyr b. Eşec, ona da Büsr b. Said Ebu Said el-Hudrî'nin şöyle dediğini rivayet etti: Übey b. Ka'b'ın yanında bir meclisteydik. O esnada Ebu Musa el-Eşarî kızgın bir şekilde gelip durdu ve Allah için size soruyorum. Sizden biri Hz. Peygamber'in; "izin üç defa istenir. Verilirse içeri gir, verilmezse geri dön" dediğini duydu mu diye sordu. Übey, ne oldu dedi. Ebu Musa, ben dün Hz. Ömer'in yanına girmek için üç defa izin istedim. Fakat bana izin verilmedi ve ben de geri döndüm. Sonra bugün tekrar onun yanına giderek dün geldiğimi, üç defa selam verdiğimi daha sonra da döndüğümü söyledim. Ömer, seni duyduk ama o esnada meşguldük. Sana izin verilinceye kadar izin istemeye devam etseydin ya dedi. Ben de Hz. Peygamber'den duyduğum şekilde izin istedim dedim. Ömer, vallahi ya bana bununla alakalı bir şahit getirirsin ya da sırtını ve karnını acıtırım dedi. Bunun üzerine Übey b. Ka'b, vallahi sana ancak yaşça en küçüğümüz şahitlik edecektir. Kalk ey Ebu Said dedi. Ben de kalkarak Ömer'in yanına gittim ve ona Hz. Peygamber'in böyle söylediğini işittim dedim.
Açıklama: Konuyla ilgili bu hadisler Nur suresi 27-28. âyetlerin içeriği ile aynı manayı ifade etmektedir. İslamda bir eve veya özel bir mekâna girmeden önce izin isteme ve selam vermeye bağlanmıştır. İzin iseteme de üç defadır. Üç defa kapı vurulur veya zil çalınır. Mekân sahibi izin verirse selam verilerek içeri girilir, verilmez ise ısrar etmeden geri dönülür. İçeri girmeden önce izin istemenin meşruiyeti insanların mahremiyetlerini,özel hallerini korumaya matuftur. Önce selam mı yoksa izin mi isteneceğini noktada ihtilaf olsa da hadislerde selamın izin istemeden önce zikredildiği görülmektedir.
Bize Ebu Ammar Hüseyin b. Hureys Ebu Ammar, ona Fadl b. Musa, ona Talha b. Yahya, ona da Ebu Bürde Ebu Musa el-Eşarî'den şunu rivayet etti: Ebu Musa, Ömer b. Hattab'a gelerek; es-Selâmüaleyküm! Ben Abdullah b. Kays'ım dedi. Fakat Ömer ona izin vermedi. Yine es-Selâmü aleyküm! Ben Ebû Musa'yım. es-Selâmü aleyküm! Ben Eş'ari'yim dedi. Sonra çekti gitti. Ömer, onu bana geri getirin, onu bana geri getirin dedi. Bunun üzerine Ebu Musa geri geldi. Ömer, ey Ebu Musa! Seni geri çeviren ne oldu? Biz meşguldük dedi. Ebu Musa, ben Hz. Peygamber'in; "izin üç defa istenir. İzin verilirse (gir), izin verilmezse de geri dön" dediğini duydum dedi. Bunun üzerine Hz. Ömer, ya bana bununla alakalı şahit getirirsin ya da ben yapacağımı bilirim dedi. Ebu Musa oradan ayrıldı. Ömer, eğer şahit bulursa, onu akşam vakti minberin yanında bulursunuz. Şahit bulamazsa, onu orada bulamazsınız dedi. Akşam olunca onu minberin yanında buldular. Ömer, ey Ebu Musa! Ne yaptın, şahit buldun mu dedi. Ebu Musa; evet, Übey b. Ka'b'ı buldum dedi. Hz. Ömer,o adil birisidir. Ey Ebu Tufeyl! Bu ne diyor dedi. Übey, ben Hz. Peygamber'in bunu söylediğini duydum. Ey Hattaboğlu! Sakın Hz. Peygamber'in ashabına zorluk çıkarma dedi. Ömer, sübhanallah! Ben sadece duyduğum bir şeyin aslının olup olmadığını öğrenmek istedim dedi.
Açıklama: Hz. Ömer, hadîs naklinde hadîsçiler için tesebbüt yolunu açmıştır. O titizlik göstererek Hz. Peygamber hayatayken işitmediği bir hadisi rivayet edenlerden şahit getirmeyi talep etmiştir. Böylece hadisin dindeki önemini ortaya koymuştur.
Bize Nasr b. Ali el-Cehdamî, ona Bişr b. Mufaddal, ona Said b. Yezid, ona da Ebu Nadre, Ebu Said'in şöyle dediğini rivayet etti: Bu iki dedi. Ebu Musa üçüncü defa izin istedi. Ömer de bu üç dedi. Daha sonra Ebu Musa geri dönüp gitti. Bunun üzerine Hz. Ömer arkasından gidip onu geri çevirdi ve 'Şayet bu yaptığın Hz. Peygamber'den ise bunun için şahit getir. Yoksa seni herkese ibret olacak hale getiririm dedi. Bunun üzerine Ebu Musa bize geldi ve Hz. Peygamber'in; "izin üç defa istenir" dediğini bilmiyor musunuz? dedi. Bunun üzerine cemaat gülmeye başladı. Bunun üzerine ben de Müslüman kardeşiniz korkmuş bil halde size gelmiş siz ise gülüyor musunuz? Ben sana bu cezada ortak olacağım dedim. Ebu Musa, Hz. Ömer'e geldi ve işte Ebu Said dedi.
Bize Muhammed b. Müsenna ve İbn Beşşâr, o ikisine Muhammed b. Cafer, ona Şube, ona Ebu Mesleme, ona Ebu Nadre, ona Ebu Said; (T) Bize Ahmed b. Hasan b. Hirâş, ona Şebâbe, ona Şube, ona el-Cüreyrî ve Said b. Yezid, onlara da Ebu Nadre bu hadisi Ebu Said el-Hudrî rivayet etti. Bu senedlerle gelen rivayet Bişr b. Mufaddal'ın Ebu Seleme'den naklettiği rivayetin manasındadır.
Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Ebu Asım; (T) Bize Hüseyin b. Hurays, ona Nadr b. Şümeyl, o ikisine de İbn Cüreyc bu isnadla hadisin benzerini rivayet etti. Nadr'ın hadisinde beni ondan, pazarlarda ticaret alıkoydu cümlesini zikretmedi.
Bize Abdullah b. Ömer b. Muhammed b. Eban, ona Ali b. Haşim, ona da Talha b. Yahya (M005633 numaralı) hadisin senediyle rivayet etti. Ancak bu senedle gelen rivayette şunlar yer almaktadır: "Ömer, ey Ebu Münzir! Sen bunu Hz. Peygamber'den mi duydun diye sordu. O da evet. Ey Hattaboğlu, Hz. Peygamber'in ashabına zorluk çıkarma dedi." [Fakat ravi Talha b. Yahya, Ömer'in sübhanallah demesini ve sonrasını zikretmedi.]
Bize Abdullah b. Abdülvehhab, ona Halid b. Haris, ona Süfyân, ona Vâsıl el-Ahdeb, ona da Ebu Vail şöyle söylemiştir: Ben, Şeybe'ye geldim (T); Bize Kabîsa, ona Süfyân, ona Vâsıl, ona da Ebu Vail şöyle söylemiştir: Kabe'nin içinde bir sedir üzerinde Şeybe ile birlikte oturmuştum. Şeybe bana dedi ki, şu kürsüye Ömer b. Hattab (ra) da oturmuştu. Konuşma arasında bana, 'Kabe içinde altın, gümüş, ne kadar kıymetli eşya varsa bunların hiçbirini bırakmayıp, hepsini fakirlere taksim edeyim diye düşünmüşümdür' demişti. Ben de, 'Ey Müminlerin Emiri! Senin iki arkadaşın Rasulullah ile Ebu Bekir bu işi yapmadılar' dedim. Bunun üzerine Ömer şöyle dedi: 'Onlar mürüvvet sahibi iki kamil insandı. Ben de onlara uyarım.'
Bize Abdullah b. Saîd, ona Ebu Üsâme, ona Ubeydullah, ona da Nâfi şöyle rivayet etmiştir: Abdullah b. Abdullah ve Sâlim, Haccâc’ın İbn Zübeyir’i muhasara ettiği sırada, ama İbn Zübeyir öldürülmeden önceki gecelerden birinde İbn Ömer ile konuşmuş ve “Bu sene hac etmesen sana zararı olmaz. Çünkü senin Beyt’e ulaşmanın engelleneceğinden korkuyoruz” dediler. Abdullah b. Ömer “Bizler Rasulullah (sav) ile birlikte umre yapmak üzere çıktık. Kureyş kâfirleri bizim Beytullah’a ulaşmamıza engel oldular. Bunun üzerine Rasulullah (sav) beraberindeki hediyelik kurbanlıkları kesti, başını tıraş etti, sonra geri döndü. Ben de sizleri bir umre yapmayı niyet ettiğime şahit tutuyorum. Eğer Beytullah’a ulaşmama engel olunmazsa tavaf ederim. Eğer Beytullah’a ulaşmam engellenirse Rasulullah’ın (sav) ben de kendisi ile birlikte iken yaptığının aynısını yaparım” diyerek Zu’l-Huleyfe’den umre niyeti ile ihrama girdi, sonra yola koyuldu, arkasından “Her ikisinin (umre ile haccın) durumu birdir. Sizleri umrem ile birlikte bir hac yapmaya da niyet ettiğime şahit tutarım” dedi. Nâfi der ki: Her ikisi için bir tavaf ve bir sa’y yaptı. Sonra da (Kurban Bayramı birinci günü) olan Nahr günü gelip hediyelik kurbanlığını kesinceye kadar da ihramdan çıkmadı. Ayrıca o “Her kim umre ve haccı bir arada yapmak isteğiyle her ikisi için de niyet edip ihrama girecek olursa Nahr (Kurban Bayramı birinci) günü her ikisinin ihramından çıkacağı vakte kadar ihramdan çıkmasın” derdi.
Bize Yakub, ona babası, ona İbn İshak, ona da İbn Ayyâş'ın azadlı kölesi Ziyâd b. Ebu Ziyâd şöyle rivayet etmiştir: "Medine valisi Hişam b. İsmail insanlara öğle namazını kıldırdıktan sonra, Ömer'le birlikte namazdan doğruca hastalığa yakalanan Amr b. Abdullah b. Ebu Talha'yı ziyarete geçtik. Yanına varınca hiç oturmadan ayakta durumunu sorup oradan ayrıldık. Daha sonra evi, Ebu Talha'nın evinin bitişiğinde olan Enes b. Malik'in evine uğradık. Biraz oturunca Enes’in cariyesi geldi ve 'Namaz vakti geldi, ey Ebu Hamza!' dedi. Biz 'Allah sana acısın! Hangi namaz bu?' deyince, Enes 'İkindi namazı' diye cevap verdi. 'Öğleyi daha şimdi kıldık' dediğimizde, Enes 'Siz, namazı ya unuttuğunuz veya size unutturulduğu için ilk vaktinde kılmamışsınız. Ben Rasulullah'ı (sav), şehadet ve orta parmağını birleştirerek 'Ben işte şu ikisi gibi kıyametin bize (yakın) olduğu bir zamanda gönderildim' derken duymuşumdur dedi."
Bize Abdullah b. Abdülvehhab, ona Halid b. Haris, ona Süfyân, ona Vâsıl el-Ahdeb, ona da Ebu Vail şöyle söylemiştir: Ben, Şeybe'ye geldim (T); Bize Kabîsa, ona Süfyân, ona Vâsıl, ona da Ebu Vail şöyle söylemiştir: Kabe'nin içinde bir sedir üzerinde Şeybe ile birlikte oturmuştum. Şeybe bana dedi ki, şu kürsüye Ömer b. Hattab (ra) da oturmuştu. Konuşma arasında bana, 'Kabe içinde altın, gümüş, ne kadar kıymetli eşya varsa bunların hiçbirini bırakmayıp, hepsini fakirlere taksim edeyim diye düşünmüşümdür' demişti. Ben de, 'Ey Müminlerin Emiri! Senin iki arkadaşın Rasulullah ile Ebu Bekir bu işi yapmadılar' dedim. Bunun üzerine Ömer şöyle dedi: 'Onlar mürüvvet sahibi iki kamil insandı. Ben de onlara uyarım.'