471 Kayıt Bulundu.
Giriş
Bize Abd b. Humeyd, ona Abdürrezzak, ona Mamer, ona ez-Zührî ona da Ebu Seleme'nin rivayet ettiğine göre Ebu Hureyre şöyle demiştir: Hz. Peygamber (sav) onlara farz kılmaksızın, onları Ramazan ayını ibadetle geçirmeye teşvik eder ve şöyle buyururdu: "Kim (mükâfatına) inanarak ve (ecrini) umarak Ramazan gecelerini ibadetle geçirirse onun geçmiş günahları bağışlanır." [(Zührî dedi ki:) Hz. Peygamber (sav) vefat edene kadar durum böyle devam etti. Sonra da Ebu Bekir'in halifeliği ile Ömer'in halifeliğinin ilk zamanları böylece sürmüştür.]
Bize Harun b. Abbad el-Ezdi, ona Veki', ona el-Mesudi, ona Ali b. Akmer, ona Ebu Ahves, ona da Abdullah b. Mesud şöyle rivayet etmiştir: "(Ezanların) okundukları zaman şu beş vakit namaza devam edin. Zira onlar, hidayet sünnetlerindendir. Allah, Nebî'sine (sav) hidayet sünnetlerini vazetmiştir. Nifakı ayan beyan açık olan münafıklar dışında beş vakit namazdan geri duran birini görmedim Yine ben, bir adamın namaz safına kadar iki adamın arasında taşınarak götürüldüğünü gördüm. Hepinizin evlerinde mescid bulunmaktadır. Şayet namazları evlerinizde kılar ve mescitlerinizi terk ederseniz Nebi'nizin (sav) sünnetini terk etmiş olursunuz. Nebi'nizin (sav) sünnetini terk ederseniz de kafir olursunuz."
Açıklama: لَكَفَرْتُمْ ifadesiyle, hakiki anlamda küfre düşmeyi değil, böyle bir alışkanlığın ne kadar büyük bir hata olduğu kastedilmektedir. Diğer bir ifadeyle namazların camilerde ve cemaat ile kılınmasına özen gösterilmesi talep edilmektedir. Nitekim başka bir rivayette 'küfür' yerine 'dalalet' kelimesi kullanılmış ve rivayetin bu tarikinin sahih olduğu belirtilmiştir.
Bize Müsedded, ona İsmail b. İbrahim, ona İbn Cüreyc, ona da Atâ, Ebu Hureyre'nin (ra) şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Her namazda Kur'ân okunur. Rasulullah'ın (sav) bize (sesli okuyarak) duyurduklarını biz de sizlere duyuruyoruz. Gizli okuduklarını da gizli okuyoruz. Ümmü'l-Kur'ân'dan (Fatiha'dan) başka bir şey okumazsan bu sana yeter. Fazla okursan daha hayırlıdır."
Bize Ebu Bekir b. Hallad el-Bahilî, ona Muhammed b. Cafer, ona Şube, ona da Vakıd b. Muhammed b. Zeyd, Nafi'in şöyle dediğini rivayet etti: İbn Ömer bir fakir gördü. Onun önüne tekrar tekrar yiyecek koymaya başladı. -O da önüne konulanları (büyük bir iştahla) çokça yiyordu.- Bunu gören İbn Ömer: 'Bu adam bir daha benim yanıma girmesin. Çünkü ben Rasulullah'ı (sav) şöyle buyururken işittim: "Kâfir yedi bağırsak dolusu yer".' dedi.
Bize Muhammed b. Râfi' (el-Kuşeyrî) ve Abd b. Humeyd (el-Keşşî), ona (İbn Râfi'e) Abdürrezzak (b. Hemmâm), ona da İbn Cüreyc’in (el-Mekkî) rivayet ettiğine göre Abdullah b. Ebu Müleyke (el-Kuraşî) şöyle demiştir: Osman b. Affân’ın bir kızı Mekke’de vefat etti. Bizler de cenazeye katılmak için gelmiştik. (Abdullah) b. Ömer ve (Abdullah) b. Abbas da gelmişti ve ben de o ikisinin arasında oturuyordum. Ben, onlardan birinin yanına varıp oturmuş, ardından da diğeri gelmiş, yanıma oturmuştu. [Yani böylelikle aralarına oturmuştum.] Abdullah b. Ömer, karşısında duran Amr b. Osman’a; “Cenazede ağlamayı men etmeyecek misin? Zira Rasulullah (sav); ‘Şüphesiz ölen kişi, ailesinin ona ağlaması sebebiyle azap görür.’ buyuruyor.” bedi. Bunun üzerine (Abdullah) b. Abbas; “Ömer de bu hadisin bir kısmını söylerdi.” dedi ve anlatmaya koyuldu: “Ömer’le birlikte Mekke’den ayrılarak yola çıkmıştım. Beydâ denilen yere vardığımızda baktım ki bir kervan, bir ağacın altında duruyor! Ömer dedi ki; ‘Git, bak bakalım. Bu kervandakiler kimlermiş?’ (Gidip) baktım ki Suheyb! Hemen (gelip) Ömer’e haber verdim. ‘Onu, bana çağır.’ dedi. Suheyb’in yanına döndüm ve ‘Kalk, mü’minlerin emirine katıl.’ dedim. [Gel zaman, git zaman] bilahare Ömer vurulunca Suheyb ağlayarak ve ‘Vah kardeşim! Vah arkadaşım!’ diyerek geldi. Bunun üzerine Ömer; ‘Ey Suheyb! Rasulullah (sav); ‘Şüphesiz ölen kişi, ailesinin ona olan bazı ağlamaları sebebiyle azap görür.’ buyurmuşken bana mı ağlıyorsun?’ dedi.” (Abdullah) b. Abbas sözlerine şöyle devam etti: “Ömer vefat edince bu rivayeti, Hz. Âişe’ye anlattım. Buna karşılık Hz. Âişe dedi ki; ‘Allah, Ömer’e rahmet etsin. Hayır. Vallahi, Rasulullah (sav); ‘Şüphesiz Allah, bir kimsenin ağlaması sebebiyle mümine azap eder.’ buyurmadı. Fakat; ‘Şüphesiz Allah, ailesinin kendisine ağlaması sebebiyle kafirin azabını artırır.’ buyurdu.’ Hz. Âişe ayrıca; ‘Size Kur’an yeter; ‘Hiçbir günahkâr nefis, bir başkasının günahını yüklenmez.’ (En’am, 6/164) dedi.” Ravi diyor ki; “Bu noktada (Abdullah) b. Abbas şöyle dedi: ‘Güldüren ve ağlatan ancak Allah’tır.” Ravi (Abdullah) b. Ebu Müleyke şöyle dedi: “Vallahi, [bu durum karşısında] (Abdullah) b. Ömer hiçbir şey söylemedi.”
Bize Muhammed b. Abdüla'la, ona Halid (b. Haris el-Huceymî), ona Şu'be, ona Süleyman (b. Mihrân el-A'meş), ona da İbrahim (en-Neha'î), Hemmam'ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: Cerir'i gördüm. Küçük abdestini yaptı. Ardından su istedi ve abdest aldı. (Bu esnada) Mestlerinin üzerini de mesh etti. Sonra kalkıp namaz kıldı. Yaptığı şey kendisine sorulunca: 'Hz. Peygamber'i (sav), böyle yaparken gördüm.' dedi.
Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Gunder, ona Şu'be, ona Kays b. Müslim, ona Tarık b. Şihâb, ona Ebu Musa el-Eş'arî (ra) şöyle söylemiştir: Ben, (Yemen'den) Hz. Peygamber'in (sav) yanına geldim. Hz. Peygamber (sav) Mekke'nin Bathâ bölgesinde devesini çökertmiş (konaklamıştı). Hz. Peygamber (sav) bana: "Hacca niyet ettin mi?" diye sordu. Ben: Evet, dedim. Hz. Peygamber (sav) "Hangi tür hac içi ihrama girip telbiye getirdin?" dedi. Hz. Peygamber'in (sav) ihrama girip telbiye getirmesi gibi, dedim. Hz. Peygamber (sav), "Güzel yaptın! Sen Kabe'yi tavaf et, Safa ile Merve arasını da say yap, sonra da ihramdan çık!" buyurdu. (Benim beraberimde kurbanlığım yoktu.) Ben, Kabe'yi tavaf edip Safa ile Merve arasında sa'y yaptım. Sonra (ihramdan çıkıp) Kays'tan bir kadına geldim. Kadın saçlarımı tarayıp düzeltti. Sonra da terviye günü niyetiyle ihrama girip telbiye getirdim. Artık ben hac fiillerini soranlara hep bu şekilde fetva verdim. Nihayet Ömer'in halifelik zamanında, O 'Allah'ın Kitabı'nı dikkate aldığımızda o bizlere haccı da, umreyi de Allah için tam yapın (Bakara, 2/196) buyurarak haccı tamamlamayı emrediyor. Bu çerçevede Hz. Peygamber'in (sav) sözüne baktığımızda (görüyoruz ki) O, kurban kesilinceye kadar ihramdan çıkmamıştır.' dedi.
Bize Muhammed b. Bekkâr b. er-Reyyân ve Süreyc b. Yunus, -lafız Süreyc’e aittir-, o ikisine İsmail b. Cafer, ona Musa b. Ukbe, ona Salim b. Abdullah b. Ömer, ona babasının rivayet ettiğine göre; "Hz. Peygamber (sav) Zülhuleyfe’de vadinin iç tarafında istirahat ettiği esnada, birileri gelerek ona: "Sen gerçekten mübarek bir Bathâ’dasın." denilmiştir. Musa dedi ki: Salim de Abdullah’ın vaktiyle mescitte, devesini çöktürdüğü yerde develerimizi çöktürmemizi sağladı. Abdullah bunu yaparak Rasulullah'ın (sav) istirahate çekildiği yeri isabet ettirmek istiyordu. Burası ise vadinin iç tarafındaki mescidin aşağısındadır. Onunla kıble arasında ortada bir yerdedir."