94 Kayıt Bulundu.
Bize Abdullah b. Yusuf, ona Mâlik, ona İshak b. Abdullah b. Ebu Talha, ona da Enes b. Mâlik şöyle demiştir: Ebu Talha, Ümmü Suleym'e hitaben “ben bu defa gerçekten Rasulullah'ın (sav) sesinin çok zayıf çıktığını işittim ve anladım ki karnı aç. Yanında yiyecek bir şey var mı?” dedi. Ümmü Suleym “evet” dedi ve arpadan yapılmış birkaç ekmek parçası çıkardı. Sonra bir baş örtüsü çıkartıp onun bir kısmı ile ekmekleri sarıp dürdü. Sonra bohçayı benim elimin altına gizledi ve örtünün bir kısmını da benim üstüme sarıp sarmalayıp Rasulullah'ın yanına gönderdi. Enes der ki: Ben bunu götürdüm ve Rasulullah'ı (sav) mescitte buldum. Beraberinde insanlar vardı. Ben de onların yanına varıp dikeldim. Rasulullah (sav) bana "seni Ebu Talha mı gönderdi?" diye sordu. Ben “evet” dedim. Rasulullah (sav) "yemek için mi?" dedi. Ben de “evet” dedim. Bunun üzerine Rasulullah (sav) beraberinde bulunanlara hitaben "hadi kalkın" buyurdu ve yürüdü, ben de önlerinde yürüyüp önceden Ebu Talha'ya geldim ve durumu ona haber verdim. Ebu Talha Ümmü Suleym'e “ey Ümmü Suleym, Rasulullah (sav) beraberinde insanları getiriyor, halbuki onları doyurabileceğimiz bir şey yoktur” dedi. Ümmü Suleym “Allah ve Rasulü en iyi bilendir” dedi. Sonra Ebu Talha gidip Rasulullah'ı karşıladı. Rasulullah (sav) Ebu Talha ile beraber geldi ve "ey Ümmü Suleym, yanında ne varsa getir" buyurdu. O da bu ekmekleri getirdi. Rasulullah (sav) emretti ve ekmekler küçük küçük parçalara bölündü. Ümmü Suleym bir yağ tulumundan bu bölünen ekmek parçalarının üzerine yağ sıktı ve onları bulayıp katık yaptı. Sonra Rasulullah (sav) o katık üzerine Allah'ın, söylemesini istediği şeyleri söyleyip dua etti ve "on kişi içeriye al" buyurdu. Ebu Talha on kişiyi içeriye aldı. Onlar doyuncaya kadar yediler, sonra dışarı çıktılar. Ardından "on kişiye daha al" buyurdu. Ebu Talha onları da içeriye aldı. Onlar da doyuncaya kadar yedikten sonra dışarıya çıktılar. Sonra Rasulullah (sav) tekrar "on kişi daha al" dedi. Böylece, tamamı yetmiş ya da seksen kişi olan topluluğun hepsi de yedi ve doydu.
Bana Amr b. Abbas, ona İbn Mehdi, ona Süfyân, ona Muhammed b. Münkedir, ona da Câbir (ra) şöyle demiştir: Peygamber (sav) bana "etrafı saçaklı oda döşemeleriniz var mı?" diye sordu. Ben de “bizim öyle döşemelerimiz nereden olacak ki?” diye cevap verdim. Peygamber (sav) "ileride sizin de süslü oda döşemeleriniz olacak" buyurdu. Ben eşime “şu süslü döşemeleri gözümün önünden kaldır” derim, o da bana “Peygamber (sav) "sizin yakında süslü ev ve yatak döşemeleriniz olacaktır" buyurmadı mı?” der, ben de onu bırakırım.
Bize İsmail, ona Malik, ona Vehb. b. Keysân, ona da Cabir b. Abdullah (r.anhuma) şöyle demiştir: Rasulullah (sav) sahil tarafına, üç yüz kişilik bir askerî kuvvet gönderip başlarına da Ebu Ubeyde b. Cerrâh'ı kumandan tayin etti. Biz yola çıktık ve bir süre yol aldıktan sonra azığımız tükendi. Bunun üzerine Ebu Ubeyde müfrezenin bütün azıklarının bir araya getirilmesini emretti. Tamamı iki azık torbası kadar hurma idi. Ebu Ubeyde, bitinceye kadar, her gün bize o azıktan azar azar veriyordu. Artık her birimize günde birer hurmadan başka bir şey düşmüyordu. (Râvi Vehb der ki:) Ben Câbir'e “günde bir hurma sizin beslenmenize yeter mi?” dedim. Câbir de şu cevabı verdi: Bu bir hurma da tükenince onun yokluğunun acısını da tattık. Sonra deniz sahiline ulaştık, bir de baktık ki, küçük dağ gibi büyük bir balık duruyor. Müfreze on sekiz gün boyunca bu balığın etinden yedi. Sonra Ebû Ubeyde balığın iki kaburga kemiğinin yukarı dikilerek (köprü gibi) çatılmasını emretti. Ardından bir deve hazırlanarak sürülmesini emretti, deve bu iki kaburga kemiğine değmeden, altından geçti.
Bize Müsedded, ona Yahya, ona İbn Cüreyc, ona Amr, ona da Câbir (ra) şöyle rivayet etmiştir: Başımıza komutan olarak tayin edilen Ebu Ubeyde ile birlikte Ceyşü'l-habat gazasına çıktık ve ve şiddetli bir açlık baş gösterdi. Derken, daha önce benzerini görmediğimiz büyüklükte ve Anberin denilen bir balık, ölü olarak deniz kıyısına vurdu. 15 gün boyunca ondan yedik. Ebu Ubeyde onun kemiklerinden birini aldı (kaldırdı) altından bir süvari geçebiliyordu. Bana Ebu Zübeyir'in aktardığına göre Cabir, Ebu Ubeyde'nin "yiyin" dediğini işitmiştir. Medine'ye geldiğimizde bunu Hz. Peygamber'e (sav) bildirdik. O, "Allah'ın size çıkardığı rızkı yiyin, yanınızda varsa bize de ikram edin" buyurdu. Bazıları o balıktan biraz getirdi, Rasulullah (sav) da onu yedi.
Bize Müsedded, ona Yahya, ona İbn Cüreyc, ona Amr, ona da Câbir (ra) şöyle rivayet etmiştir: Başımıza komutan olarak tayin edilen Ebu Ubeyde ile birlikte Ceyşü'l-habat gazasına çıktık ve ve şiddetli bir açlık baş gösterdi. Derken, daha önce benzerini görmediğimiz büyüklükte ve Anberin denilen bir balık, ölü olarak deniz kıyısına vurdu. 15 gün boyunca ondan yedik. Ebu Ubeyde onun kemiklerinden birini aldı (kaldırdı) altından bir süvari geçebiliyordu. Bana Ebu Zübeyir'in aktardığına göre Cabir, Ebu Ubeyde'nin "yiyin" dediğini işitmiştir. Medine'ye geldiğimizde bunu Hz. Peygamber'e (sav) bildirdik. O, "Allah'ın size çıkardığı rızkı yiyin, yanınızda varsa bize de ikram edin" buyurdu. Bazıları o balıktan biraz getirdi, Rasulullah (sav) da onu yedi.