Allah uğrunda, hakkını vererek cihad edin. O, sizi seçti; din hususunda üzerinize hiçbir zorluk yüklemedi; babanız İbrahim'in dininde (de böyleydi). Peygamberin size şahit olması, sizin de insanlara şahit olmanız için, O, gerek daha önce (gelmiş kitaplarda), gerekse bunda (Kur'an'da) size "Müslümanlar" adını verdi. Öyle ise namazı kılın; zekâtı verin ve Allah'a sımsıkı sarılın. O, sizin mevlânızdır. Ne güzel mevlâdır, ne güzel yardımcıdır!
Öneri Formu
Hadis Id, No:
55690, KK22/78
Hadis:
وَجَاهِدُوا فِي اللَّهِ حَقَّ جِهَادِهِ هُوَ اجْتَبَاكُمْ وَمَا جَعَلَ عَلَيْكُمْ فِي الدِّينِ مِنْ حَرَجٍ مِّلَّةَ أَبِيكُمْ إِبْرَاهِيمَ هُوَ سَمَّاكُمُ الْمُسْلِمينَ مِن قَبْلُ وَفِي هَذَا لِيَكُونَ الرَّسُولُ شَهِيدًا عَلَيْكُمْ وَتَكُونُوا شُهَدَاء عَلَى النَّاسِ فَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ وَاعْتَصِمُوا بِاللَّهِ هُوَ مَوْلَاكُمْ فَنِعْمَ الْمَوْلَى وَنِعْمَ النَّصِيرُ
Tercemesi:
Allah uğrunda, hakkını vererek cihad edin. O, sizi seçti; din hususunda üzerinize hiçbir zorluk yüklemedi; babanız İbrahim'in dininde (de böyleydi). Peygamberin size şahit olması, sizin de insanlara şahit olmanız için, O, gerek daha önce (gelmiş kitaplarda), gerekse bunda (Kur'an'da) size "Müslümanlar" adını verdi. Öyle ise namazı kılın; zekâtı verin ve Allah'a sımsıkı sarılın. O, sizin mevlânızdır. Ne güzel mevlâdır, ne güzel yardımcıdır!
Açıklama:
Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım:
هُوَ سَمَّاكُمُ الْمُسْلِمينَ مِن قَبْلُ وَفِي هَذَا
Yazar, Kitap, Bölüm:
Kur'an, Kur'an-ı Kerim, Hac 22/78, /
Senetler:
()
Konular:
Allah İnancı, Allah'ın kulu ile ilişkisi
Cihad, Allah yolunda tozlanmak, çalışıp çabalamak
Cihad, cihada teşvik
Hz. Peygamber, örnekliği
İbadet, Namaz
İbadet, Zekat
İman, Esasları, Kitaplara iman
İslam, kolaylık dinidir
KTB, CİHAD
KTB, NAMAZ,
Kulluk, Allah'a kulluk
Müslüman, iyi Müslüman Olmak
Peygamberler, Hz. İbrahim ve ailesi
Açıklama: İlgili sened için bkz. N003337 numaralı hadis.
Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım:
اَ شِغَارَ فِى الإِسْلاَمِ
Öneri Formu
Hadis Id, No:
27806, N003338
Hadis:
أَخْبَرَنَا عَلِىُّ بْنُ مُحَمَّدِ بْنِ عَلِىٍّ قَالَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ كَثِيرٍ عَنِ الْفَزَارِىِّ عَنْ حُمَيْدٍ عَنْ أَنَسٍ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « لاَ جَلَبَ وَلاَ جَنَبَ وَلاَ شِغَارَ فِى الإِسْلاَمِ » . قَالَ أَبُو عَبْدِ الرَّحْمَنِ هَذَا خَطَأٌ فَاحِشٌ وَالصَّوَابُ حَدِيثُ بِشْرٍ .
Tercemesi:
Bize Ali b. Muhammed b. Ali (el-Mesîsî), ona Muhammed b. Kesir (es-Sekafî), ona (İbrahim b. Muhammed) el-Fezârî, ona Humeyd (b. Ebu Humeyd et-Tavîl), ona da Enes'i (b. Malik) (ra) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur:
"İslam'da zekat toplarken hayvanların, zekat memurunun yanına kadar sevk zorunluluğu da hayvanları, zekat memurunun uzağında bir yere götürmek de akrabaları karşılıklı mehir sayarak evlenme usulü de yoktur."
Ebu Abdurrahman (en-Nesâî) şöyle demiştir:
"Hadisin bu senedi apaçık bir hatadır. Doğru olan sened, Bişr üzerinden gelen seneddir."
Açıklama:
İlgili sened için bkz. N003337 numaralı hadis.
Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım:
اَ شِغَارَ فِى الإِسْلاَمِ
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Nikah 60, /2303
Senetler:
1. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
2. Ebu Ubeyde Humeyd b. Ebu Humeyd et-Tavîl (Humeyd b. Tarhan)
3. Ebu İshak İbrahim b. Muhammed el-Fezârî (İbrahim b. Muhammed b. Hâris b. Esma b. Harice)
4. Ebu Yusuf Muhammed b. Kesir es-Sekafi (Muhammed b. Kesir b. Ebu Ata)
5. Ali b. Muhammed el-Messîsî (Ali b. Muhammed b. Ali b. Ebu Medâ)
Konular:
İbadet, Zekat
Nikah, şiğar şeklindeki
أَخْبَرَنَا عَمْرُو بْنُ عَلِىٍّ قَالَ حَدَّثَنَا يَحْيَى قَالَ حَدَّثَنَا بَهْزُ بْنُ حَكِيمٍ قَالَ حَدَّثَنِى أَبِى عَنْ جَدِّى قَالَ سَمِعْتُ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم يَقُولُ « فِى كُلِّ إِبِلٍ سَائِمَةٍ فِى كُلِّ أَرْبَعِينَ ابْنَةُ لَبُونٍ لاَ يُفَرَّقُ إِبِلٌ عَنْ حِسَابِهَا مَنْ أَعْطَاهَا مُؤْتَجِرًا فَلَهُ أَجْرُهَا وَمَنْ أَبَى فَإِنَّا آخِذُوهَا وَشَطْرَ إِبِلِهِ عَزْمَةٌ مِنْ عَزَمَاتِ رَبِّنَا لاَ يَحِلُّ لآلِ مُحَمَّدٍ صلى الله عليه وسلم مِنْهَا شَىْءٌ » .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
21797, N002446
Hadis:
أَخْبَرَنَا عَمْرُو بْنُ عَلِىٍّ قَالَ حَدَّثَنَا يَحْيَى قَالَ حَدَّثَنَا بَهْزُ بْنُ حَكِيمٍ قَالَ حَدَّثَنِى أَبِى عَنْ جَدِّى قَالَ سَمِعْتُ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم يَقُولُ « فِى كُلِّ إِبِلٍ سَائِمَةٍ فِى كُلِّ أَرْبَعِينَ ابْنَةُ لَبُونٍ لاَ يُفَرَّقُ إِبِلٌ عَنْ حِسَابِهَا مَنْ أَعْطَاهَا مُؤْتَجِرًا فَلَهُ أَجْرُهَا وَمَنْ أَبَى فَإِنَّا آخِذُوهَا وَشَطْرَ إِبِلِهِ عَزْمَةٌ مِنْ عَزَمَاتِ رَبِّنَا لاَ يَحِلُّ لآلِ مُحَمَّدٍ صلى الله عليه وسلم مِنْهَا شَىْءٌ » .
Tercemesi:
Bize (Ebu Hafs) Amr b. Ali (el-Fellâs), ona (Ebu Said) Yahya (b. Said el-Kattân), ona (Ebu Abdulmelik) Behz b. Hakim (el-Kuşeyrî), ona babası (Hakîm b. Muaviye el-Behzî), ona da (Behz b. Hakim'in) dedesinin (Ebu Hakîm Muaviye b. Hayde el-Kuşeyri) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:
"[Zekata tabi olan develerin sayısı yüz yirmiyi geçince] her bir kırk sâime devede bir tane iki yaşını dolurup üç yaşına basmış bir dişi deve zekat gerekir. Develer hesaplanırken [cılız, yapılı gibi özelliklerine bakılarak] ayırım yapılmaz. Her kim sevap kazanmak için [develerinin] zekatını verirse verdiği zekatın ecrini alır. Kim de vermeye yanaşmazsa hem zekatını hem de Rabbimizin buyruklarından biri olmak üzere develerinin yarısını alırız. [Bilinmelidir ki] Muhammed'in (sav) soyuna zekattan bir şey almak helal değildir."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Zekât 4, /2245
Senetler:
1. Ebu Hakîm Muaviye b. Hayde el-Kuşeyri (Muaviye b. Hayde b. Muaviye b. Kuşayr b. Kab b. Rabi'a)
2. Hakim b. Muaviye el-Behzî (Hakim b. Muaviye b. Hayde b. Muaviye)
3. Ebu Abdulmelik Behz b. Hakim el-Kuşeyrî (Behz b. Hakim b. Muaviye b. Hayde b. Muaviye b. Kuşeyr b. Kab b. Amir)
4. Ebu Said Yahya b. Said el-Kattan (Yahya b. Said b. Ferruh)
5. Ebu Hafs Amr b. Ali el-Fellâs (Amr b. Ali b. Bahr b. Kenîz)
Konular:
İbadet, Zekat
Zekat, Hz. Peygamber ve Ehl-i Beyt'ine haram olması
Zekat, mallarının nisabı
Bize Muhammed b. Ebî Ömer el-Adenî, ona Abdullah b. Muâz, ona Ma’mer, ona Âsım b. Ebî'n-Necûd, ona Ebû Vâil, ona da Muâz b. Cebel (ra) şöyle rivayet etmiştir:
““Bir yolculukta Rasûlullah’la (sav) beraberdim. Seyahat esnasında bir gün O’nun yakınında bulundum. Bunu fırsat bilerek;
“- Ey Allah’ın rasûlü; beni cennete sokacak ve cehennemden uzaklaştıracak bir amel söyle!” dedim. Şöyle cevap verdi:
“- Benden büyük bir şey istedin. Ama bu, şüphesiz Allah’ın kendisine kolaylaştırdığı kimse için kolaydır: Allah’a kulluk eder, O’na hiçbir şeyi ortak koşmazsın! Namazı kılar, zekâtı verir, Ramazan orucunu tutar, Kâbe’yi haccedersin!”
Sonra Hz. Peygamber şöyle devam etti:
“- Şimdi sana hayır kapılarını göstereyim mi? Oruç kalkandır. Su ateşi söndürdüğü gibi, sadaka da hataları silip söndürür. Bir de gece karanlığında namaz kılmak.”
Sonra; “Onlar, yataklarından kalkıp korku ve ümit içinde Rablerine ibâdet ederler, kendilerine verdiğimiz rızıktan da allah için harcarlar. Yaptıklarına karşılık olarak onlar için ne mutluluklar saklandığını hiç kimse bilemez” (Secde, 32/16-17) meâlindeki âyeti okudu. Sonra da;
“- Sana işin başını, direğini ve zirvesini söyleyeyim, o cihâdır” buyurdu. Sonra da;
“- Sana, bütün bunların can damarını (bunlara sahip olacağın şeyi) haber vereyim mi?” dedi. Ben;
“- Buyur, ey Allah’ın Rasûlü!” dedim. Hz. Peygamber dilini göstererek;
“- Buna sahip ol!” buyurdu. Ben;
“- Ey Allah’ın Rasûlü; konuştuklarımızdan dolayı da muâheze edilecek miyiz?” diye sordum.
“- Anası ağlayasıca Muâz! İnsanları yüz üstü cehenneme sürükleyen, dillerinin hasâdından başka bir şey midir?” buyurdu.
Açıklama: Muâz’ın sözünü ettiği seyahat, Tebük seferidir. Bu sefer esnasında, sıcağın bastırdığı ve insanların etrafa dağıldığı bir sırada Muâz fırsatı değerlendirerek Hz. Peygamber’e yaklaştı ve aralarında yukarıda geçen konuşma cereyan etti.
“Oruç kalkandır” ifâdesi; cehenneme karşı koruyucudur veya günah işlemeye mani olucudur anlamındadır.
İbadetlerin zirvesi olarak cihadın zikredilmesi, cihâdın zorluğunu ve onun diğer amellere olan üstünlüğünü göstermek içindir. Cihâd sayesinde insan dinini yüceltir, kuvvetlendirir.
“İnsanların dilleri yüzünden cehenneme sürüklenmeleri” cümlesi; pek çok günahı dilleriyle işlediklerini göstermektedir. Küfür, hakaret, iftirâ, yalan, gıybet, nemîme vb. pek çok büyük günah “dilin hasâdıdır”, bütün bu günahlar dil ile işlenmektedir. İşlenen her günahın başlangıcında dil mutlaka vardır. Dili yüzünden başına gelebilecek belâlardan kurtulmak için de insan diline sahip olmalıdır. Çok sözün yalansız olmayacağı, çok yalanın da çok günah demek olduğu herkesin malûmudur.
Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım:
الصَّدَقَةُ تُطْفِئُ الْخَطِيئَةَ كَمَا يُطْفِئُ الْمَاءُ النَّارَ
Öneri Formu
Hadis Id, No:
30731, İM003973
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ أَبِى عُمَرَ الْعَدَنِىُّ حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُعَاذٍ عَنْ مَعْمَرٍ عَنْ عَاصِمِ بْنِ أَبِى النَّجُودِ عَنْ أَبِى وَائِلٍ عَنْ مُعَاذِ بْنِ جَبَلٍ قَالَ كُنْتُ مَعَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فِى سَفَرٍ فَأَصْبَحْتُ يَوْمًا قَرِيبًا مِنْهُ وَنَحْنُ نَسِيرُ فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَخْبِرْنِى بِعَمَلٍ يُدْخِلُنِى الْجَنَّةَ وَيُبَاعِدُنِى مِنَ النَّارِ . قَالَ « لَقَدْ سَأَلْتَ عَظِيمًا وَإِنَّهُ لَيَسِيرٌ عَلَى مَنْ يَسَّرَهُ اللَّهُ عَلَيْهِ تَعْبُدُ اللَّهَ لاَ تُشْرِكُ بِهِ شَيْئًا وَتُقِيمُ الصَّلاَةَ وَتُؤْتِى الزَّكَاةَ وَتَصُومُ رَمَضَانَ وَتَحُجُّ الْبَيْتَ » . ثُمَّ قَالَ « أَلاَ أُدُلُّكَ عَلَى أَبْوَابِ الْخَيْرِ الصَّوْمُ جُنَّةٌ وَالصَّدَقَةُ تُطْفِئُ الْخَطِيئَةَ كَمَا يُطْفِئُ النَّارَ الْمَاءُ وَصَلاَةُ الرَّجُلِ فِى جَوْفِ اللَّيْلِ » . ثُمَّ قَرَأَ ( تَتَجَافَى جُنُوبُهُمْ عَنِ الْمَضَاجِعِ ) حَتَّى بَلَغَ ( جَزَاءً بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ ) ثُمَّ قَالَ « أَلاَ أُخْبِرُكَ بِرَأْسِ الأَمْرِ وَعَمُودِهِ وَذُرْوَةِ سَنَامِهِ الْجِهَادُ » . ثُمَّ قَالَ « أَلاَ أُخْبِرُكَ بِمِلاَكِ ذَلِكَ كُلِّهِ » . قُلْتُ بَلَى . فَأَخَذَ بِلِسَانِهِ فَقَالَ « تَكُفُّ عَلَيْكَ هَذَا » . قُلْتُ يَا نَبِىَّ اللَّهِ وَإِنَّا لَمُؤَاخَذُونَ بِمَا نَتَكَلَّمُ بِهِ قَالَ « ثَكِلَتْكَ أُمُّكَ يَا مُعَاذُ هَلْ يَكُبُّ النَّاسَ عَلَى وُجُوهِهِمْ فِى النَّارِ إِلاَّ حَصَائِدُ أَلْسِنَتِهِمْ » .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Ebî Ömer el-Adenî, ona Abdullah b. Muâz, ona Ma’mer, ona Âsım b. Ebî'n-Necûd, ona Ebû Vâil, ona da Muâz b. Cebel (ra) şöyle rivayet etmiştir:
““Bir yolculukta Rasûlullah’la (sav) beraberdim. Seyahat esnasında bir gün O’nun yakınında bulundum. Bunu fırsat bilerek;
“- Ey Allah’ın rasûlü; beni cennete sokacak ve cehennemden uzaklaştıracak bir amel söyle!” dedim. Şöyle cevap verdi:
“- Benden büyük bir şey istedin. Ama bu, şüphesiz Allah’ın kendisine kolaylaştırdığı kimse için kolaydır: Allah’a kulluk eder, O’na hiçbir şeyi ortak koşmazsın! Namazı kılar, zekâtı verir, Ramazan orucunu tutar, Kâbe’yi haccedersin!”
Sonra Hz. Peygamber şöyle devam etti:
“- Şimdi sana hayır kapılarını göstereyim mi? Oruç kalkandır. Su ateşi söndürdüğü gibi, sadaka da hataları silip söndürür. Bir de gece karanlığında namaz kılmak.”
Sonra; “Onlar, yataklarından kalkıp korku ve ümit içinde Rablerine ibâdet ederler, kendilerine verdiğimiz rızıktan da allah için harcarlar. Yaptıklarına karşılık olarak onlar için ne mutluluklar saklandığını hiç kimse bilemez” (Secde, 32/16-17) meâlindeki âyeti okudu. Sonra da;
“- Sana işin başını, direğini ve zirvesini söyleyeyim, o cihâdır” buyurdu. Sonra da;
“- Sana, bütün bunların can damarını (bunlara sahip olacağın şeyi) haber vereyim mi?” dedi. Ben;
“- Buyur, ey Allah’ın Rasûlü!” dedim. Hz. Peygamber dilini göstererek;
“- Buna sahip ol!” buyurdu. Ben;
“- Ey Allah’ın Rasûlü; konuştuklarımızdan dolayı da muâheze edilecek miyiz?” diye sordum.
“- Anası ağlayasıca Muâz! İnsanları yüz üstü cehenneme sürükleyen, dillerinin hasâdından başka bir şey midir?” buyurdu.
Açıklama:
Muâz’ın sözünü ettiği seyahat, Tebük seferidir. Bu sefer esnasında, sıcağın bastırdığı ve insanların etrafa dağıldığı bir sırada Muâz fırsatı değerlendirerek Hz. Peygamber’e yaklaştı ve aralarında yukarıda geçen konuşma cereyan etti.
“Oruç kalkandır” ifâdesi; cehenneme karşı koruyucudur veya günah işlemeye mani olucudur anlamındadır.
İbadetlerin zirvesi olarak cihadın zikredilmesi, cihâdın zorluğunu ve onun diğer amellere olan üstünlüğünü göstermek içindir. Cihâd sayesinde insan dinini yüceltir, kuvvetlendirir.
“İnsanların dilleri yüzünden cehenneme sürüklenmeleri” cümlesi; pek çok günahı dilleriyle işlediklerini göstermektedir. Küfür, hakaret, iftirâ, yalan, gıybet, nemîme vb. pek çok büyük günah “dilin hasâdıdır”, bütün bu günahlar dil ile işlenmektedir. İşlenen her günahın başlangıcında dil mutlaka vardır. Dili yüzünden başına gelebilecek belâlardan kurtulmak için de insan diline sahip olmalıdır. Çok sözün yalansız olmayacağı, çok yalanın da çok günah demek olduğu herkesin malûmudur.
Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım:
الصَّدَقَةُ تُطْفِئُ الْخَطِيئَةَ كَمَا يُطْفِئُ الْمَاءُ النَّارَ
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Fiten 12, /640
Senetler:
1. Ebu Abdurrahman Muaz b. Cebel el-Ensarî (Muaz b. Cebel b. Amr b. Evs b. Âiz)
2. Ebu Vâil Şakik b. Seleme el-Esedî (Şakik b. Seleme)
3. Asım b. Ebu Necûd el-Esedî (Âsım b. Behdele)
4. Ebu Urve Mamer b. Raşid el-Ezdî (Mamer b. Râşid)
5. Abdullah b. Muaz es-San'ânî (Abdullah b. Muaz)
6. Muhammed b. Ebu Ömer el-Adenî (Muhammed b. Yahya b. Ebu Ömer)
Konular:
Adab, sohbet adabı
Hz. Peygamber, ayetleri tefsiri
İbadet, Namaz
İbadet, Zekat
Konuşma, konuşma adabı
KTB, NAMAZ,
KTB, TEVHİD
Kulluk, ümitle korku arasındaki denge
Oruç Olgusu
Sadaka, fazileti
Şirk, Şirk- Müşrik
Takva, eline ve diline sahip olmak
Tevhid, Cennete götüren ameller
Açıklama: Zekat ödemelerinde teslim, mükelleflerin yükümlülüğündedir. Teslim esnasında uygulama, yularıyla birlikte devenin getirilip verilmesidir. Hadiste bu tasvir üzerinden mübalağa yollu bir vurgu söz konusudur.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
35489, MU000608
Hadis:
حَدَّثَنِى يَحْيَى عَنْ مَالِكٍ أَنَّهُ بَلَغَهُ أَنَّ أَبَا بَكْرٍ الصِّدِّيقَ قَالَ لَوْ مَنَعُونِى عِقَالاً لَجَاهَدْتُهُمْ عَلَيْهِ .
Tercemesi:
Bana Yahya (b. Yahya), ona da Malik'in (b. Enes) [İmam Malik] rivayet ettiğine göre ona Ebu Bekir es-Sıddık'ın (ra) şöyle dediği ulaşmıştır:
Bir deve yularını dahi bana vermezlerse ondan dolayı mutlaka kendileriyle savaşırım.
Açıklama:
Zekat ödemelerinde teslim, mükelleflerin yükümlülüğündedir. Teslim esnasında uygulama, yularıyla birlikte devenin getirilip verilmesidir. Hadiste bu tasvir üzerinden mübalağa yollu bir vurgu söz konusudur.
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Zekât 608, 1/92
Senetler:
()
Konular:
İbadet, Zekat
Sahabe, Hz. Peygamber'den sonraki durumları