حَدَّثَنِى يَحْيَى عَنْ مَالِكٍ عَنْ عَمْرِو بْنِ يَحْيَى الْمَازِنِىِّ عَنْ أَبِيهِ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ لاَ ضَرَرَ وَلاَ ضِرَارَ.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
37261, MU001435
Hadis:
حَدَّثَنِى يَحْيَى عَنْ مَالِكٍ عَنْ عَمْرِو بْنِ يَحْيَى الْمَازِنِىِّ عَنْ أَبِيهِ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ لاَ ضَرَرَ وَلاَ ضِرَارَ.
Tercemesi:
Bana Yahya, ona Mâlik, ona Amr b. Yahya el-Mâzinî, ona da babasının rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav): “Zarar vermek de yoktur (kendisine verilen tarafından) zarara karşılık vermek de yoktur” buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Akdiye 1435, 1/286
Senetler:
()
Konular:
Ahlak, ticaret ahlakı
Arazi, toprak anlaşmazlıkları
Yargı, mallara ait zararlar
Öneri Formu
Hadis Id, No:
37266, MU001440
Hadis:
حَدَّثَنِى يَحْيَى عَنْ مَالِكٍ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ حَرَامِ بْنِ سَعْدِ بْنِ مُحَيِّصَةَ أَنَّ نَاقَةً لِلْبَرَاءِ بْنِ عَازِبٍ دَخَلَتْ حَائِطَ رَجُلٍ فَأَفْسَدَتْ فِيهِ فَقَضَى رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَنَّ عَلَى أَهْلِ الْحَوَائِطِ حِفْظَهَا بِالنَّهَارِ وَأَنَّ مَا أَفْسَدَتِ الْمَوَاشِى بِاللَّيْلِ ضَامِنٌ عَلَى أَهْلِهَا .
Tercemesi:
Bana Yahya, ona Mâlik, ona İbn Şihâb ona da Harâm b. Sa'd b. Muhayyisa'nın haber verdiğine göre:
Berrâ b. Âzib'e ait bir deve bir adamın bahçesine girip zarar vermişti. Bunun üzerine Rasulullah (sav) gündüz vakitlerinde bahçelerin korunmasının bahçe sahiplerine ait olduğuna, geceleyin hayvanların verdiği zararın ise bahçe sahiplerine ödenmesine hükmetti.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Akdiye 1440, 1/287
Senetler:
()
Konular:
Arazi, mülkiyet hukuku
Yargı, mallara ait zararlar
Yargı, mallara ait zararlar, heder olanlar
Bize Ebû Abdullah el-Hafız, ona Ebû’l-Fadl b. İbrahim, ona Ahmed b. Seleme, ona İshak b. İbrahim, ona Cerîr, ona Mansur, ona eş-Şa’bî, ona el-Muğîre b. Şu’be’nin âzâdlısı Verrâd, ona da el-Muğîre b. Şu’be (ra) Rasûlullah’dan (sav) şöyle rivayet etmiştir:
“Allah sizlere, annelere (ve babalara) itâatsizlik etmeyi, kız çocuklarını diri diri toprağa gömmeyi, verilmesi gerekeni vermemeyi ve alınması gerekmeyeni almayı haram kıldı. Ayrıca dedikoduyu, çok soru sormayı ve malı zâyi etmeyi de sizin için hoş görmedi.”
Bunu el-Buhârî es-Sahîh’de Osman b. Ebî Şeybe vasıtasıyla Cerîr’den, Müslim de İshak b. İbrahim’den rivayet etmiştir.
Açıklama: “Malı zâyi etmek”; servetini gereksiz yere telef etmek, israf edip tüketmektir. Şüphesiz ki servet, Allah’ın insanlara bir lütfudur. Her türlü servetin nihaî sahibi Allah’tır. Âyet-i kerîmede; “Yerlerin ve göklerin mirası Allah’a âittir” (Âl-i İmrân, 180; Hadîd, 10) buyurulmaktadır.
Yüce Allah, servet nasip ettiği insanlara bazı sorumluluklar da yüklemiştir. Yüklediği sorumluluğun başında da, bu servetin insanlığın faydasına olacak şekilde kullanılması gelir. Bunun yolu da tasadduk ve hayır-hasenatın yanında iş yerleri açmak, çeşitli yatırımlarla insanlara faydalı olmak gelir. Servetin gereksiz yere telef edilip tüketilmesi ise, Yüce Mevlâ’nın izin vermediği ve meşrû görmediği haksız ve çirkin bir davranıştır.
“Verilmesi gerekeni vermeyip alınması gerekmeyeni almak” cümlesinde de; genel bir ifâde ile yapılması gerekeni yapmamak ve yapılmaması gerekeni yapmak kastedilmektedir. Devlete veya insanlara karşı yapması gerekeni yapmamak ve vermesi gereken borcunu vermemektir. Buna mukabil hakkı olmayan veya kendisine ait olmayan şeyleri istemektir.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
148267, BS011452
Hadis:
أَخْبَرَنَا أَبُو عَبْدِ اللَّهِ الْحَافِظُ أَخْبَرَنَا أَبُو الْفَضْلِ بْنُ إِبْرَاهِيمَ حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ سَلَمَةَ حَدَّثَنَا إِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ أَخْبَرَنَا جَرِيرٌ عَنْ مَنْصُورٍ عَنِ الشَّعْبِىِّ عَنْ وَرَّادٍ مَوْلَى الْمُغِيرَةِ بْنِ شُعْبَةَ عَنِ الْمُغِيرَةِ بْنِ شُعْبَةَ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- قَالَ :« إِنَّ اللَّهَ حَرَّمَ عَلَيْكُمْ عُقُوقَ الأُمَّهَاتِ وَوَأْدَ الْبَنَاتِ وَمَنَعَ وَهَاتِ وَكَرِهَ لَكُمْ ثَلاَثًا قِيلَ وَقَالَ وَكَثْرَةَ السُّؤَالِ وَإِضَاعَةَ الْمَالِ ». رَوَاهُ الْبُخَارِىُّ فِى الصَّحِيحِ عَنْ عُثْمَانَ بْنِ أَبِى شَيْبَةَ عَنْ جَرِيرٍ وَرَوَاهُ مُسْلِمٌ عَنْ إِسْحَاقَ بْنِ إِبْرَاهِيمَ.
Tercemesi:
Bize Ebû Abdullah el-Hafız, ona Ebû’l-Fadl b. İbrahim, ona Ahmed b. Seleme, ona İshak b. İbrahim, ona Cerîr, ona Mansur, ona eş-Şa’bî, ona el-Muğîre b. Şu’be’nin âzâdlısı Verrâd, ona da el-Muğîre b. Şu’be (ra) Rasûlullah’dan (sav) şöyle rivayet etmiştir:
“Allah sizlere, annelere (ve babalara) itâatsizlik etmeyi, kız çocuklarını diri diri toprağa gömmeyi, verilmesi gerekeni vermemeyi ve alınması gerekmeyeni almayı haram kıldı. Ayrıca dedikoduyu, çok soru sormayı ve malı zâyi etmeyi de sizin için hoş görmedi.”
Bunu el-Buhârî es-Sahîh’de Osman b. Ebî Şeybe vasıtasıyla Cerîr’den, Müslim de İshak b. İbrahim’den rivayet etmiştir.
Açıklama:
“Malı zâyi etmek”; servetini gereksiz yere telef etmek, israf edip tüketmektir. Şüphesiz ki servet, Allah’ın insanlara bir lütfudur. Her türlü servetin nihaî sahibi Allah’tır. Âyet-i kerîmede; “Yerlerin ve göklerin mirası Allah’a âittir” (Âl-i İmrân, 180; Hadîd, 10) buyurulmaktadır.
Yüce Allah, servet nasip ettiği insanlara bazı sorumluluklar da yüklemiştir. Yüklediği sorumluluğun başında da, bu servetin insanlığın faydasına olacak şekilde kullanılması gelir. Bunun yolu da tasadduk ve hayır-hasenatın yanında iş yerleri açmak, çeşitli yatırımlarla insanlara faydalı olmak gelir. Servetin gereksiz yere telef edilip tüketilmesi ise, Yüce Mevlâ’nın izin vermediği ve meşrû görmediği haksız ve çirkin bir davranıştır.
“Verilmesi gerekeni vermeyip alınması gerekmeyeni almak” cümlesinde de; genel bir ifâde ile yapılması gerekeni yapmamak ve yapılmaması gerekeni yapmak kastedilmektedir. Devlete veya insanlara karşı yapması gerekeni yapmamak ve vermesi gereken borcunu vermemektir. Buna mukabil hakkı olmayan veya kendisine ait olmayan şeyleri istemektir.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Beyhakî, Sünen-i Kebir, Hacr 11452, 11/517
Senetler:
1. Ebu Abdullah Muğîra b. Şube es-Sekafî (Mugîra b. Şube b. Ebu Amir b. Mesud b. Muattib)
2. Ebu Said Verrâd es-Sekafi (Verrâd)
3. Ebu Amr Amir eş-Şa'bî (Amir b. Şerahil b. Abdin)
4. Ebu Attab Mansur b. Mu'temir es-Sülemî (Mansur b. Mu'temir b. Abdullah)
5. Ebu Abdullah Cerir b. Abdulhamid ed-Dabbî (Cerir b. Abdülhamid b. Cerir b. Kurt b. Hilal b. Ekyes)
6. İshak b. Râhûye el-Mervezî (İshak b. İbrahim b. Mahled)
7. Ahmed b. Seleme el-Bezzâz (Ahmed b. Seleme b. Abdullah)
8. Muhammed b. İbrahim el-Müzekkî (Muhammed b. İbrahim b. Fadl)
9. Hakim en-Nîsâbûrî (Muhammed b. Abdullah b. Hamdûye b. Nu'aym b. el-Hakem)
Konular:
Adab, sohbet adabı
Adab, soru sorma adabı
Amel, Allah'ın razı olmayacağı ameller
Borç, vermek/almak
Çocuk, fakirlik korkusuyla çocukları öldürmek,
Dilencilik, dilencilikten uzak durmak
Gıybet, gıybet etmek, dedi kodu yapmak
Hak, haksızlık yapmak
İsyan, anne-babaya isyan, saygısızlık
Olumsuz Davranışlar, Yasaklanan Bazı Hususlar
Yargı, mallara ait zararlar
Bize Ebû Tahir el-Fakîh, ona Ebû Bekir Muhammed b. İbrahim b. el-Fadl el-Fahhâm, ona Muhammed b. Yahya ez-Zühlî, ona Ya’lâ b. Ubeyd, ona Muhammed b. Sûka, ona Muhammed b. Ubeydullah es-Sekafî, ona da Verrâd şöyle rivayet etmiştir:
el-Muğîre b. Şu’be, Halife Muâviye’ye bir mektup yazdı. –Verrâd, o mektubu kendi eliyle yazdığını iddia etti-. Mektupta, ben Rasûlullah’ın (sav) şöyle buyurduğunu işittim, diyordu:
“Muhakkak ki Allah üç şeyi haram kılmış, üç şeyi yapmaktan da men etmiştir: Anne babaya isyan etmeyi, kız çocuklarını canlı canlı toprağa gömmeyi, verilmesi gerekeni vermeyip alınmaması gerekeni almayı haram kılmıştır. Üç şeyi de yasaklamıştır: Dedikoduyu, malı zayi etmeyi ve ısrarla çok soru sormayı.”
Öneri Formu
Hadis Id, No:
148268, BS011453
Hadis:
أَخْبَرَنَا أَبُو طَاهِرٍ الْفَقِيهُ أَخْبَرَنَا أَبُو بَكْرٍ : مُحَمَّدُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ بْنِ الْفَضْلِ الْفَحَّامُ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يَحْيَى الذُّهْلِىُّ حَدَّثَنَا يَعْلَى بْنُ عُبَيْدٍ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ سُوقَةَ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ عُبَيْدِ اللَّهِ الثَّقَفِىِّ عَنْ وَرَّادٍ قَالَ كَتَبَ الْمُغِيرَةُ بْنُ شُعْبَةَ إِلَى مُعَاوِيَةَ وَزَعَمَ وَرَّادٌ أَنَّهُ كَتَبَهُ بِيَدِهِ إِنِّى سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- يَقُولُ :« إِنَّ اللَّهَ حَرَّمَ ثَلاَثًا وَنَهَى عَنْ ثَلاَثٍ : عُقُوقِ الْوَالِدَاتِ وَوَأْدِ الْبَنَاتِ وَلاَ وَهَاتِ وَنَهَى عَنْ ثَلاَثٍ ».
قِيلَ وَقَالَ :« وَإِضَاعَةِ الْمَالِ وَإِلْحَافِ السُّؤَالِ ».
Tercemesi:
Bize Ebû Tahir el-Fakîh, ona Ebû Bekir Muhammed b. İbrahim b. el-Fadl el-Fahhâm, ona Muhammed b. Yahya ez-Zühlî, ona Ya’lâ b. Ubeyd, ona Muhammed b. Sûka, ona Muhammed b. Ubeydullah es-Sekafî, ona da Verrâd şöyle rivayet etmiştir:
el-Muğîre b. Şu’be, Halife Muâviye’ye bir mektup yazdı. –Verrâd, o mektubu kendi eliyle yazdığını iddia etti-. Mektupta, ben Rasûlullah’ın (sav) şöyle buyurduğunu işittim, diyordu:
“Muhakkak ki Allah üç şeyi haram kılmış, üç şeyi yapmaktan da men etmiştir: Anne babaya isyan etmeyi, kız çocuklarını canlı canlı toprağa gömmeyi, verilmesi gerekeni vermeyip alınmaması gerekeni almayı haram kılmıştır. Üç şeyi de yasaklamıştır: Dedikoduyu, malı zayi etmeyi ve ısrarla çok soru sormayı.”
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Beyhakî, Sünen-i Kebir, Hacr 11453, 11/518
Senetler:
1. Ebu Abdullah Muğîra b. Şube es-Sekafî (Mugîra b. Şube b. Ebu Amir b. Mesud b. Muattib)
2. Ebu Said Verrâd es-Sekafi (Verrâd)
3. Ebu Avn Muhammed b. Ubeydullah es-Sekafi (Muhammed b. Ubeydullah b. Said)
4. Ebu Bekir Muhammed b. Sûka el-Ğanevi (Muhammed b. Sûka)
5. Ebu Yusuf Ya'lâ b. Ubeyd et-Tenâfisî (Ya'lâ b. Ubeyd b. Ebû Ümeyye)
6. Muhammed b. Yahya ez-Zühli (Muhammed b. Yahya b. Abdullah b. Halid)
7. Ebu Bekir Muhammed b. İbrahim en-Neysâbûrî (Muhammed b. İbrahim b. Fadl)
8. Ebu Tahir Muhammed b. Mahmiş ez-Ziyâdî (Muhammed b. Muhammed b. Mahmiş b. Ali b. Davud b. Eyyüb)
Konular:
Adab, sohbet adabı
Amel, Allah'ın razı olmayacağı ameller
Çocuk, fakirlik korkusuyla çocukları öldürmek,
Dilencilik, dilencilikten uzak durmak
Gıybet, gıybet etmek, dedi kodu yapmak
Hak, haksızlık yapmak
İsyan, anne-babaya isyan, saygısızlık
Kültürel Hayat, yazışmalar, sahabelerin vs.
Olumsuz Davranışlar, Yasaklanan Bazı Hususlar
Yargı, mallara ait zararlar
Öneri Formu
Hadis Id, No:
7622, B001406
Hadis:
حَدَّثَنَا عَلِىٌّ سَمِعَ هُشَيْمًا أَخْبَرَنَا حُصَيْنٌ عَنْ زَيْدِ بْنِ وَهْبٍ قَالَ مَرَرْتُ بِالرَّبَذَةِ فَإِذَا أَنَا بِأَبِى ذَرٍّ - رضى الله عنه - فَقُلْتُ لَهُ مَا أَنْزَلَكَ مَنْزِلَكَ هَذَا قَالَ كُنْتُ بِالشَّأْمِ ، فَاخْتَلَفْتُ أَنَا وَمُعَاوِيَةُ فِى (الَّذِينَ يَكْنِزُونَ الذَّهَبَ وَالْفِضَّةَ وَلاَ يُنْفِقُونَهَا فِى سَبِيلِ اللَّهِ) . قَالَ مُعَاوِيَةُ نَزَلَتْ فِى أَهْلِ الْكِتَابِ . فَقُلْتُ نَزَلَتْ فِينَا وَفِيهِمْ . فَكَانَ بَيْنِى وَبَيْنَهُ فِى ذَاكَ ، وَكَتَبَ إِلَى عُثْمَانَ - رضى الله عنه - يَشْكُونِى ، فَكَتَبَ إِلَىَّ عُثْمَانُ أَنِ اقْدَمِ الْمَدِينَةَ . فَقَدِمْتُهَا فَكَثُرَ عَلَىَّ النَّاسُ حَتَّى كَأَنَّهُمْ لَمْ يَرَوْنِى قَبْلَ ذَلِكَ ، فَذَكَرْتُ ذَاكَ لِعُثْمَانَ فَقَالَ لِى إِنْ شِئْتَ تَنَحَّيْتَ فَكُنْتَ قَرِيبًا . فَذَاكَ الَّذِى أَنْزَلَنِى هَذَا الْمَنْزِلَ ، وَلَوْ أَمَّرُوا عَلَىَّ حَبَشِيًّا لَسَمِعْتُ وَأَطَعْتُ .
Tercemesi:
Bize Ali, ona Huşeym, ona Husayn, ona Zeyd b. Vehb’in şöyle dediğini rivayet etti: Rebeze’den geçiyordum, Ebu Zer (ra) ile karşılaştım. Ona: Senin burada yerleşmene sebep ne? dedim. O dedi ki: Ben Şam’da idim, Muâviye ile yüce Allah’ın: “Altın ve gümüşü yığıp, biriktiren ve onları Allah yolunda infak etmeyenlere gelince…” (Tevbe, 9/34) buyruğu hakkında görüş ayrılığına düştük. O, ayet, Kitap ehli hakkında indi, dedi. Ben, hem bizim hem onların hakkında inmiştir, dedim. Bu husus hakkında benimle onun arasında bir ihtilâf çıktı. Osman’a (ra) beni şikâyet eden bir mektup yazdı. Osman da bana: Medine’ye gel! diye mektup yazdı. Ben de Medine’ye geldim. İnsanlar bundan önce beni hiç görmemişler gibi etrafımda toplanıp çoğaldılar. Bu durumu Osman’a söyleyince, o da bana: İstersen bir kenara çekil ve aynı zamanda yakın bir yerde bulun, dedi. İşte, benim buraya gelip yerleşmeme sebep, bu oldu. Eğer benim başıma Habeşli birisini emir tayin edecek olsalar dahi şüphesiz onu dinler, ona itaat ederim.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Zekât 4, 1/466
Senetler:
1. Ebu Zer el-Ğıfârî (Cündüb b. Abdullah b. Cünade)
2. Ebu Süleyman Zeyd b. Vehb el-Cühenî (Zeyd b. Vehb)
3. Ebu Hüzeyl Husayn b. Abdurrahman es-Sülemî (Husayn b. Abdurrahman)
4. Ebu Muaviye Hüşeym b. Beşir es-Sülemî (Hüşeym b. Beşir b. el-Kasım b. Dinar)
Konular:
Sahabe, Aralalarındaki ihtilaflar
Yargı, mallara ait zararlar
Yönetim, ulü'l-emre itaat
Zekat, vermemenin cezası
حَدَّثَنَا أَبُو الْيَمَانِ أَخْبَرَنَا شُعَيْبٌ حَدَّثَنَا أَبُو الزِّنَادِ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ - رضى الله عنه - قَالَ قَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « لاَ تَقُومُ السَّاعَةُ حَتَّى يَكْثُرَ فِيكُمُ الْمَالُ فَيَفِيضَ ، حَتَّى يُهِمَّ رَبَّ الْمَالِ مَنْ يَقْبَلُ صَدَقَتَهُ ، وَحَتَّى يَعْرِضَهُ فَيَقُولَ الَّذِى يَعْرِضُهُ عَلَيْهِ لاَ أَرَبَ لِى » .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
7635, B001412
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو الْيَمَانِ أَخْبَرَنَا شُعَيْبٌ حَدَّثَنَا أَبُو الزِّنَادِ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ - رضى الله عنه - قَالَ قَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « لاَ تَقُومُ السَّاعَةُ حَتَّى يَكْثُرَ فِيكُمُ الْمَالُ فَيَفِيضَ ، حَتَّى يُهِمَّ رَبَّ الْمَالِ مَنْ يَقْبَلُ صَدَقَتَهُ ، وَحَتَّى يَعْرِضَهُ فَيَقُولَ الَّذِى يَعْرِضُهُ عَلَيْهِ لاَ أَرَبَ لِى » .
Tercemesi:
Bize Ebu Numan, ona Şuayb, ona Ebu Zinad, ona Abdurrahman, ona da Ebu Hureyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre Peygamber (sav) şöyle buyurdu:
"İçinizde mal çoğalıp da dolup taşmadıkça kıyamet kopmaz. Öyle ki mal sahibi, sadakasını kim kabul eder diye tasalanır. Hatta mal sahibi sadakayı vermek ister de kendisine sadaka vereceği kimse, benim mala ihtiyacım yoktur, der."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Zekât 9, 1/468
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Davud A'rec Abdurrahman b. Hürmüz (Abdurrahman b. Hürmüz)
3. Ebu Zinad Abdullah b. Zekvan el-Kuraşi (Abdullah b. Zekvan)
4. Şuayb b. Ebu Hamza el-Ümevi (Şuayb b. Dinar)
5. Ebu Yeman Hakem b. Nafi' el-Behrânî (Hakem b. Nafi')
Konular:
Kıyamet, alametleri
KTB, SADAKA
Yargı, mallara ait zararlar
Öneri Formu
Hadis Id, No:
7623, B001407
Hadis:
حَدَّثَنَا عَيَّاشٌ حَدَّثَنَا عَبْدُ الأَعْلَى حَدَّثَنَا الْجُرَيْرِىُّ عَنْ أَبِى الْعَلاَءِ عَنِ الأَحْنَفِ بْنِ قَيْسٍ قَالَ جَلَسْتُ . وَحَدَّثَنِى إِسْحَاقُ بْنُ مَنْصُورٍ أَخْبَرَنَا عَبْدُ الصَّمَدِ قَالَ حَدَّثَنِى أَبِى حَدَّثَنَا الْجُرَيْرِىُّ حَدَّثَنَا أَبُو الْعَلاَءِ بْنُ الشِّخِّيرِ أَنَّ الأَحْنَفَ بْنَ قَيْسٍ حَدَّثَهُمْ قَالَ جَلَسْتُ إِلَى مَلإٍ مِنْ قُرَيْشٍ ، فَجَاءَ رَجُلٌ خَشِنُ الشَّعَرِ وَالثِّيَابِ وَالْهَيْئَةِ حَتَّى قَامَ عَلَيْهِمْ فَسَلَّمَ ثُمَّ قَالَ بَشِّرِ الْكَانِزِينَ بِرَضْفٍ يُحْمَى عَلَيْهِ فِى نَارِ جَهَنَّمَ ، ثُمَّ يُوضَعُ عَلَى حَلَمَةِ ثَدْىِ أَحَدِهِمْ حَتَّى يَخْرُجَ مِنْ نُغْضِ كَتِفِهِ ، وَيُوضَعُ عَلَى نُغْضِ كَتِفِهِ حَتَّى يَخْرُجَ مِنْ حَلَمَةِ ثَدْيِهِ يَتَزَلْزَلُ ، ثُمَّ وَلَّى فَجَلَسَ إِلَى سَارِيَةٍ ، وَتَبِعْتُهُ وَجَلَسْتُ إِلَيْهِ ، وَأَنَا لاَ أَدْرِى مَنْ هُوَ فَقُلْتُ لَهُ لاَ أُرَى الْقَوْمَ إِلاَّ قَدْ كَرِهُوا الَّذِى قُلْتَ . قَالَ إِنَّهُمْ لاَ يَعْقِلُونَ شَيْئًا .
Tercemesi:
Bize Ayyâş, ona Abdüla’lâ, ona el-Cüreyrî, ona Ebu’l-Alâ, ona Ahnef b. Kays: Oturdum, dedi; (T) Bana İshak b. Mansur, ona Abdüssamed, ona babası, ona el-Cüreyrî, ona Ebu’l-Alâ b. eş-Şihhîr’in rivayet ettiğine göre Ahnef b. Kays kendilerine rivayetle dedi ki: Kureyşli bir topluluğun yanına oturdum, saçları, elbiseleri ve kılığı haşin bir adam geldi ve onların başına dikilerek selam verdikten sonra: Mallarını yığıp biriktirenlere, cehennem ateşinde kızdırılacak taşları haber ver, sonra bu taş onlardan birisinin memesinin ucu üzerine konulacak, ta ki (o aşırı sıcağı) iki kürek kemiğinin arasından çıkacak. Kürek kemiğinin arasına konulacak ve nihayette memesinin ucundan çıkacak ve (böylece) gidip gelecek ve sarsılıp duracak, dedi. Sonra (o adam) arkasını dönüp, bir direğin yanına oturdu. Ben de onun arkasından gittim, yanına oturdum, kim olduğunu bilmiyordum, ona: Gördüğüm kadarıyla, onlar, senin söylediklerinden hoşlanmadılar, dedim. O da: Onların akılları hiçbir şeye ermez, dedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Zekât 4, 1/466
Senetler:
1. Ebu Zer el-Ğıfârî (Cündüb b. Abdullah b. Cünade)
2. Ebu Bahr Ahnef b. Kays et-Temîmî (Dahhak b. Kays b. Muaviye b. Husayn)
3. Ebu Ala Yezid b. Abdullah el-Amirî (Yezid b. Abdullah b. Şihhîr b. Avf b. Ka'b)
4. Ebu Mesud Said b. İyâs el-Cüreyrî (Said b. İyâs)
5. Ebu Muhammed Abdula'lâ b. Abdula'lâ el-Kuraşi (Abdula'lâ b. Abdula'lâ b. Muhammed)
6. Ebu Velid Ayyaş b. Velid er-Rakkam (Ayyaş b. Velid)
Konular:
İnfak, Allah yolunda
Yargı, mallara ait zararlar
Zekat, vermemenin cezası
Öneri Formu
Hadis Id, No:
7639, B001413
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُحَمَّدٍ حَدَّثَنَا أَبُو عَاصِمٍ النَّبِيلُ أَخْبَرَنَا سَعْدَانُ بْنُ بِشْرٍ حَدَّثَنَا أَبُو مُجَاهِدٍ حَدَّثَنَا مُحِلُّ بْنُ خَلِيفَةَ الطَّائِىُّ قَالَ سَمِعْتُ عَدِىَّ بْنَ حَاتِمٍ - رضى الله عنه - يَقُولُ كُنْتُ عِنْدَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَجَاءَهُ رَجُلاَنِ أَحَدُهُمَا يَشْكُو الْعَيْلَةَ ، وَالآخَرُ يَشْكُو قَطْعَ السَّبِيلِ ، فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « أَمَّا قَطْعُ السَّبِيلِ فَإِنَّهُ لاَ يَأْتِى عَلَيْكَ إِلاَّ قَلِيلٌ حَتَّى تَخْرُجَ الْعِيرُ إِلَى مَكَّةَ بِغَيْرِ خَفِيرٍ ، وَأَمَّا الْعَيْلَةُ فَإِنَّ السَّاعَةَ لاَ تَقُومُ حَتَّى يَطُوفَ أَحَدُكُمْ بِصَدَقَتِهِ لاَ يَجِدُ مَنْ يَقْبَلُهَا مِنْهُ ، ثُمَّ لَيَقِفَنَّ أَحَدُكُمْ بَيْنَ يَدَىِ اللَّهِ لَيْسَ بَيْنَهُ وَبَيْنَهُ حِجَابٌ وَلاَ تُرْجُمَانٌ يُتَرْجِمُ لَهُ ، ثُمَّ لَيَقُولَنَّ لَهُ أَلَمْ أُوتِكَ مَالاً فَلَيَقُولَنَّ بَلَى . ثُمَّ لَيَقُولَنَّ أَلَمْ أُرْسِلْ إِلَيْكَ رَسُولاً فَلَيَقُولَنَّ بَلَى . فَيَنْظُرُ عَنْ يَمِينِهِ فَلاَ يَرَى إِلاَّ النَّارَ ، ثُمَّ يَنْظُرُ عَنْ شِمَالِهِ فَلاَ يَرَى إِلاَّ النَّارَ ، فَلْيَتَّقِيَنَّ أَحَدُكُمُ النَّارَ وَلَوْ بِشِقِّ تَمْرَةٍ ، فَإِنْ لَمْ يَجِدْ فَبِكَلِمَةٍ طَيِّبَةٍ » .
Tercemesi:
Bize Abdullah b. Muhammed, ona Ebu Asım en-Nebil, ona Sa’dan b. Bişr, ona Ebu Mücahid, ona da Muhil b. Halife et-Taî, Adiy b. Hatim ’in şöyle anlattığını nakletti: Rasulullah'ın (sav) yanında bulunduğum bir sırada Efendimize (sav) iki kişi geldi. Onlardan biri fakirlikten, diğeri de yol kesilmesinden (emniyet ve asayişsizlikten) şikayet ediyordu. Rasulullah (sav) (bunlara cevaben) şöyle dedi: "Yol kesilmesi meselesine gelince, çok sürmez (öyle bir zaman gelir ki) ticaret kervanı kimsenin himaye ve kefaletine muhtaç olmadan tâ Mekke'ye kadar çıkar (gider). Fakirlik sıkıntısına gelince, sizlerden biri sadakasıyla dolaşıp da bu sadakayı kabul edecek bir kimse bulamayacak hale (müreffeh duruma) gelmedikçe kıyamet kopmaz. Sonra (ahirette) her biriniz muhakkak Allah'ın huzurunda, Allah ile kendi arasında hiçbir perde olmayarak ve Allah'ın kelamını tercüme edecek bir tercüman da bulunmayarak duracaktır. Sonra Allah o kula “Ben sana mal vermedim mi?” diye muhakkak soracaktır. O kul da “Evet (verdin Allah'ım)” diye kesinlikle cevap verecektir. Sonra Allah “Ben sana bir Rasûl ( elçi) göndermedim mi?” diye elbette soracaktır. O kul da “Evet (gönderdin Rabb'im)” diye şübhesiz cevap verecektir. Bu halde o kimse sağına bakar; cehennem ateşinden başka bir şey göremez. Sonra soluna bakar; cehennem ateşinden başka bir şey göremez. Dolayısıyla şimdi sizin her biriniz, tek bir hurmanın yarısı ile bunu da bulamazsa güzel bir sözle olsun kendisini cehennem ateşinden korusun.”
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Zekât 9, 1/468
Senetler:
1. Ebû Tarîf Adî b. Hatim et-Taî (Adî b. Hatim b. Abdullah b. Sa'd b. Haşrec)
2. Muhil b. Halife et-Tai (Muhil b. Halife)
3. Ebu Mücahid Sa'd et-Taî (Sa'd)
4. Sa'dan Said b. Beşir el-Cühenî (Said b. Beşir)
5. Ebu Âsım Dahhâk b. Mahled en-Nebîl (Dahhâk b. Mahled)
6. Ebu Cafer Abdullah b. Muhammed el-Cu'fî (Abdullah b. Muhammed b. Abdullah)
Konular:
KTB, SADAKA
Sadaka, fazileti
Terör, yol kesmek
Yargı, mallara ait zararlar
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى حَدَّثَنَا خَالِدُ بْنُ الْحَارِثِ حَدَّثَنَا حُمَيْدٌ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ قَالَ كَانَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم عِنْدَ إِحْدَى أُمَّهَاتِ الْمُؤْمِنِينَ فَأَرْسَلَتْ أُخْرَى بِقَصْعَةٍ فِيهَا طَعَامٌ فَضَرَبَتْ يَدَ الرَّسُولِ فَسَقَطَتِ الْقَصْعَةُ فَانْكَسَرَتْ فَأَخَذَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم الْكِسْرَتَيْنِ فَضَمَّ إِحْدَاهُمَا إِلَى الأُخْرَى فَجَعَلَ يَجْمَعُ فِيهَا الطَّعَامَ وَيَقُولُ « غَارَتْ أُمُّكُمْ كُلُوا » . فَأَكَلُوا حَتَّى جَاءَتْ بِقَصْعَتِهَا الَّتِى فِى بَيْتِهَا فَدَفَعَ الْقَصْعَةَ الصَّحِيحَةَ إِلَى الرَّسُولِ وَتَرَكَ الْمَكْسُورَةَ فِى بَيْتِ الَّتِى كَسَرَتْهَا .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
23921, İM002334
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى حَدَّثَنَا خَالِدُ بْنُ الْحَارِثِ حَدَّثَنَا حُمَيْدٌ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ قَالَ كَانَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم عِنْدَ إِحْدَى أُمَّهَاتِ الْمُؤْمِنِينَ فَأَرْسَلَتْ أُخْرَى بِقَصْعَةٍ فِيهَا طَعَامٌ فَضَرَبَتْ يَدَ الرَّسُولِ فَسَقَطَتِ الْقَصْعَةُ فَانْكَسَرَتْ فَأَخَذَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم الْكِسْرَتَيْنِ فَضَمَّ إِحْدَاهُمَا إِلَى الأُخْرَى فَجَعَلَ يَجْمَعُ فِيهَا الطَّعَامَ وَيَقُولُ « غَارَتْ أُمُّكُمْ كُلُوا » . فَأَكَلُوا حَتَّى جَاءَتْ بِقَصْعَتِهَا الَّتِى فِى بَيْتِهَا فَدَفَعَ الْقَصْعَةَ الصَّحِيحَةَ إِلَى الرَّسُولِ وَتَرَكَ الْمَكْسُورَةَ فِى بَيْتِ الَّتِى كَسَرَتْهَا .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Müsenna, ona Halid b. Haris, ona da Humeyd (b. Ebu Humeyd), Enes b. Malik’in (ra) şöyle dediğini rivayet etti:
Hz. Peygamber (sav) bir defasında ümmühat-ı mümininden (hanımlarından) biri(yani Aişe)nin yanında iken, bir başka eşi, içinde yemek bulunan bir kase gönderdi. Aişe (r.anha), yemek getiren hizmetçinin eline vurdu. Kase yere düşüp kırıldı. Bunun üzerine Rasulullah (sav) ikiye bölünen kasenin parçalarını alıp birleştirdi. Sonra yemeği toplayıp (kasenin) içine koymaya ve (sahabeye): 'Anneniz kıskandı; yiyiniz,' buyurmaya başladı. Sahabe yemeği yediler. Nihayet, Aişe evindeki (sağlam) kaseyi getirdi. Hz. Peygamber (sav) bu sağlam kaseyi (yemek getiren) hizmetçiye verdi ve kırık kaseyi bunu kıranın evinde bıraktı.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Ahkâm 14, /373
Senetler:
1. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
2. Ebu Ubeyde Humeyd b. Ebu Humeyd et-Tavîl (Humeyd b. Tarhan)
3. Halid b. Haris el-Hüceymî (Halid b. Haris b. Selim b. Süleyman)
4. Muhammed b. Müsenna el-Anezî (Muhammed b. Müsenna b. Ubeyd b. Kays b. Dinar)
Konular:
Aile, eşler, arasında kıskançlık
Müslüman, Hoşgörü, müsamaha
Teşvik Edilenler, paylaşma azık ve diğer şeyleri
Yargı, mallara ait zararlar
Öneri Formu
Hadis Id, No:
278666, B001407-2
Hadis:
حَدَّثَنَا عَيَّاشٌ حَدَّثَنَا عَبْدُ الأَعْلَى حَدَّثَنَا الْجُرَيْرِىُّ عَنْ أَبِى الْعَلاَءِ عَنِ الأَحْنَفِ بْنِ قَيْسٍ قَالَ جَلَسْتُ . وَحَدَّثَنِى إِسْحَاقُ بْنُ مَنْصُورٍ أَخْبَرَنَا عَبْدُ الصَّمَدِ قَالَ حَدَّثَنِى أَبِى حَدَّثَنَا الْجُرَيْرِىُّ حَدَّثَنَا أَبُو الْعَلاَءِ بْنُ الشِّخِّيرِ أَنَّ الأَحْنَفَ بْنَ قَيْسٍ حَدَّثَهُمْ قَالَ جَلَسْتُ إِلَى مَلإٍ مِنْ قُرَيْشٍ ، فَجَاءَ رَجُلٌ خَشِنُ الشَّعَرِ وَالثِّيَابِ وَالْهَيْئَةِ حَتَّى قَامَ عَلَيْهِمْ فَسَلَّمَ ثُمَّ قَالَ بَشِّرِ الْكَانِزِينَ بِرَضْفٍ يُحْمَى عَلَيْهِ فِى نَارِ جَهَنَّمَ ، ثُمَّ يُوضَعُ عَلَى حَلَمَةِ ثَدْىِ أَحَدِهِمْ حَتَّى يَخْرُجَ مِنْ نُغْضِ كَتِفِهِ ، وَيُوضَعُ عَلَى نُغْضِ كَتِفِهِ حَتَّى يَخْرُجَ مِنْ حَلَمَةِ ثَدْيِهِ يَتَزَلْزَلُ ، ثُمَّ وَلَّى فَجَلَسَ إِلَى سَارِيَةٍ ، وَتَبِعْتُهُ وَجَلَسْتُ إِلَيْهِ ، وَأَنَا لاَ أَدْرِى مَنْ هُوَ فَقُلْتُ لَهُ لاَ أُرَى الْقَوْمَ إِلاَّ قَدْ كَرِهُوا الَّذِى قُلْتَ . قَالَ إِنَّهُمْ لاَ يَعْقِلُونَ شَيْئًا .
Tercemesi:
Bize Ayyâş, ona Abdüla’lâ, ona el-Cüreyrî, ona Ebu’l-Alâ, ona Ahnef b. Kays: Oturdum, dedi; (T) Bana İshak b. Mansur, ona Abdüssamed, ona babası, ona el-Cüreyrî, ona Ebu’l-Alâ b. eş-Şihhîr’in rivayet ettiğine göre Ahnef b. Kays kendilerine rivayetle dedi ki: Kureyşli bir topluluğun yanına oturdum, saçları, elbiseleri ve kılığı haşin bir adam geldi ve onların başına dikilerek selam verdikten sonra: Mallarını yığıp biriktirenlere, cehennem ateşinde kızdırılacak taşları haber ver, sonra bu taş onlardan birisinin memesinin ucu üzerine konulacak, ta ki (o aşırı sıcağı) iki kürek kemiğinin arasından çıkacak. Kürek kemiğinin arasına konulacak ve nihayette memesinin ucundan çıkacak ve (böylece) gidip gelecek ve sarsılıp duracak, dedi. Sonra (o adam) arkasını dönüp, bir direğin yanına oturdu. Ben de onun arkasından gittim, yanına oturdum, kim olduğunu bilmiyordum, ona: Gördüğüm kadarıyla, onlar, senin söylediklerinden hoşlanmadılar, dedim. O da: Onların akılları hiçbir şeye ermez, dedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Zekât 4, 1/466
Senetler:
1. Ebu Zer el-Ğıfârî (Cündüb b. Abdullah b. Cünade)
2. Ebu Bahr Ahnef b. Kays et-Temîmî (Dahhak b. Kays b. Muaviye b. Husayn)
3. Ebu Ala Yezid b. Abdullah el-Amirî (Yezid b. Abdullah b. Şihhîr b. Avf b. Ka'b)
4. Ebu Mesud Said b. İyâs el-Cüreyrî (Said b. İyâs)
5. Ebu Ubeyde Abdulvâris b. Saîd el-Anberî (Abdulvâris b. Saîd b. Zekvân)
6. Ebu Sehl Abdussamed b. Abdulvâris et-Temimî (Abdussamed b. Abdulvâris b. Saîd b. Zekvân)
7. İshak b. Mansur el-Kevsec (İshak b. Mansur b. Behram)
Konular:
İnfak, Allah yolunda
Yargı, mallara ait zararlar
Zekat, vermemenin cezası