Öneri Formu
Hadis Id, No:
12653, T002250
Hadis:
حَدَّثَنَا هَنَّادٌ حَدَّثَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ عَنِ الأَعْمَشِ عَنْ أَبِى سُفْيَانَ عَنْ جَابِرٍ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « مَا عَلَى الأَرْضِ نَفْسٌ مَنْفُوسَةٌ - يَعْنِى الْيَوْمَ تَأْتِى عَلَيْهَا مِائَةُ سَنَةٍ » . قَالَ وَفِى الْبَابِ عَنِ ابْنِ عُمَرَ وَأَبِى سَعِيدٍ وَبُرَيْدَةَ . قَالَ أَبُو عِيسَى :هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ .
Tercemesi:
Bize Hennâd, ona Ebu Muâviye, ona el-A’meş, ona Ebu Süfyan, ona da Câbir’in şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: “(Bu günü kast ederek) yeryüzünde nefes alan canlıların hiçbiri yüz sene sonra kalmayacaktır.”
(Tirmizi) dedi ki: Bu hususta İbn Ömer, Ebu Saîd ve Bureyde’den de gelmiş rivayetler vardır.
Ebu İsa (Tirmizi) dedi ki: Bu, hasen bir hadistir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Fiten 64, 4/520
Senetler:
()
Konular:
Bilgi, gaybdan haber verme
Öneri Formu
Hadis Id, No:
12703, T002269
Hadis:
حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ حَدَّثَنَا رِشْدِينُ بْنُ سَعْدٍ عَنْ يُونُسَ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ الزُّهْرِىِّ عَنْ قَبِيصَةَ بْنِ ذُؤَيْبٍ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ قَالَ : قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم : « تَخْرُجُ مِنْ خُرَاسَانَ رَايَاتٌ سُودٌ لاَ يَرُدُّهَا شَىْءٌ حَتَّى تُنْصَبَ بِإِيلِيَاءَ » . هَذَا حَدِيثٌ غَرِيبٌ .
Tercemesi:
Bize Kuteybe, ona Rişdîn b. Sa’d, ona Yunus, ona İbn Şihâb ez-Zührî, ona Kabisa b. Zueyb, ona da Ebu Hureyre’nin şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: “Horasan’dan siyah sancaklar çıkacak. Bu sancaklar İlya’da (Kudüs’de) dikilinceye kadar hiçbir şey onları geri çeviremeyecektir.”
Bu, garip bir hadistir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Fiten 79, 4/531
Senetler:
()
Konular:
Bilgi, gaybdan haber verme
Öneri Formu
Hadis Id, No:
15410, M007267
Hadis:
وَحَدَّثَنِى يَعْقُوبُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ الدَّوْرَقِىُّ وَحَجَّاجُ بْنُ الشَّاعِرِ جَمِيعًا عَنْ أَبِى عَاصِمٍ - قَالَ حَجَّاجٌ حَدَّثَنَا أَبُو عَاصِمٍ - أَخْبَرَنَا عَزْرَةُ بْنُ ثَابِتٍ أَخْبَرَنَا عِلْبَاءُ بْنُ أَحْمَرَ حَدَّثَنِى أَبُو زَيْدٍ - يَعْنِى عَمْرَو بْنَ أَخْطَبَ - قَالَ صَلَّى بِنَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم الْفَجْرَ وَصَعِدَ الْمِنْبَرَ فَخَطَبَنَا حَتَّى حَضَرَتِ الظُّهْرُ فَنَزَلَ فَصَلَّى ثُمَّ صَعِدَ الْمِنْبَرَ فَخَطَبَنَا حَتَّى حَضَرَتِ الْعَصْرُ ثُمَّ نَزَلَ فَصَلَّى ثُمَّ صَعِدَ الْمِنْبَرَ فَخَطَبَنَا حَتَّى غَرَبَتِ الشَّمْسُ فَأَخْبَرَنَا بِمَا كَانَ وَبِمَا هُوَ كَائِنٌ فَأَعْلَمُنَا أَحْفَظُنَا .
Tercemesi:
Bana Yakub b. İbrahim ed-Devrakî ve Haccac b. eş-Şâir, onlara Ebu Âsım rivayet etti. Haccac dedi ki: Bize Âsım, ona Azra b. Sâbit, ona İlbâ b. Ahmer, ona Ebu Zeyd’in –yani Amr b. Ahtab’ın- şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah (sav) bize sabah namazını kıldırdıktan sonra minbere çıktı. Bize öğle vakti girinceye kadar hutbe verdi. Sonra inip (öğleyi) kıldı. Sonra yine minbere çıktı, bize ikindi vakti girinceye kadar hutbe verdi, sonra indi ve (ikindi) namazı(nı) kıl(dır)dı. Sonra bir daha minbere çıktı ve güneş batıncaya kadar bize hutbe verdi. Bizlere olan şeyleri de, olacak şeyleri de haber verdi. Bu sebeple bizim en iyi bilenimiz (bunları) en iyi bellemiş olanlarımızdır.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Fiten ve Eşratu's-sâat 7267, /1184
Senetler:
()
Konular:
Bilgi, gaybdan haber verme
Bilgi, Hz. Peygamber'in verdiği gaybi haberler
Fitne, Fesat, İfsat, fitnecilik, bozgunculuk
Öneri Formu
Hadis Id, No:
30393, İM003956
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو كُرَيْبٍ حَدَّثَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ وَعَبْدُ الرَّحْمَنِ الْمُحَارِبِىُّ وَوَكِيعٌ عَنِ الأَعْمَشِ عَنْ زَيْدِ بْنِ وَهْبٍ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ عَبْدِ رَبِّ الْكَعْبَةِ قَالَ انْتَهَيْتُ إِلَى عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرِو بْنِ الْعَاصِ وَهُوَ جَالِسٌ فِى ظِلِّ الْكَعْبَةِ وَالنَّاسُ مُجْتَمِعُونَ عَلَيْهِ فَسَمِعْتُهُ يَقُولُ بَيْنَا نَحْنُ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فِى سَفَرٍ إِذْ نَزَلَ مَنْزِلاً فَمِنَّا مَنْ يَضْرِبُ خِبَاءَهُ وَمِنَّا مَنْ يَنْتَضِلُ وَمِنَّا مَنْ هُوَ فِى جَشَرِهِ إِذْ نَادَى مُنَادِيهِ الصَّلاَةُ جَامِعَةٌ فَاجْتَمَعْنَا فَقَامَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَخَطَبَنَا فَقَالَ « إِنَّهُ لَمْ يَكُنْ نَبِىٌّ قَبْلِى إِلاَّ كَانَ حَقًّا عَلَيْهِ أَنْ يَدُلَّ أُمَّتَهُ عَلَى مَا يَعْلَمُهُ خَيْرًا لَهُمْ وَيُنْذِرَهُمْ مَا يَعْلَمُهُ شَرًّا لَهُمْ وَإِنَّ أُمَّتَكُمْ هَذِهِ جُعِلَتْ عَافِيَتُهَا فِى أَوَّلِهَا وَإِنَّ آخِرَهُمْ يُصِيبُهُمْ بَلاَءٌ وَأُمُورٌ تُنْكِرُونَهَا ثُمَّ تَجِىءُ فِتَنٌ يُرَقِّقُ بَعْضُهَا بَعْضًا فَيَقُولُ الْمُؤْمِنُ هَذِهِ مُهْلِكَتِى ثُمَّ تَنْكَشِفُ ثُمَّ تَجِىءُ فِتْنَةٌ فَيَقُولُ الْمُؤْمِنُ هَذِهِ مُهْلِكَتِى . ثُمَّ تَنْكَشِفُ فَمَنْ سَرَّهُ أَنْ يُزَحْزَحَ عَنِ النَّارِ وَيُدْخَلَ الْجَنَّةَ فَلْتُدْرِكْهُ مَوْتَتُهُ وَهُوَ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ وَلْيَأْتِ إِلَى النَّاسِ الَّذِى يُحِبُّ أَنْ يَأْتُوا إِلَيْهِ وَمَنْ بَايَعَ إِمَامًا فَأَعْطَاهُ صَفْقَةَ يَمِينِهِ وَثَمَرَةَ قَلْبِهِ فَلْيُطِعْهُ مَا اسْتَطَاعَ فَإِنْ جَاءَ آخَرُ يُنَازِعُهُ فَاضْرِبُوا عُنُقَ الآخَرِ » . قَالَ فَأَدْخَلْتُ رَأْسِى مِنْ بَيْنِ النَّاسِ فَقُلْتُ أَنْشُدُكَ اللَّهَ أَنْتَ سَمِعْتَ هَذَا مِنْ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ فَأَشَارَ بِيَدِهِ إِلَى أُذُنَيْهِ فَقَالَ سَمِعَتْهُ أُذُنَاىَ وَوَعَاهُ قَلْبِى .
Tercemesi:
Bize Ebu Kureyb, ona Ebu Muâviye, Abdurrahman el-Muhâribî ve Vekî, onlara el-A’meş, ona Zeyd b. Vehb, ona Abdurrahman b. Abdurabbilka’be’nin şöyle dediğini rivayet etti: Kâbe’nin gölgesinde oturmakta ve insanlar etrafında toplanmış iken, Abdullah b. Amr b. el-Âs’ın yanına gittim, bu sırada şunları söylediğini işittim: Bizler Rasulullah (sav) ile bir seferde idik. Derken bir yere konakladı, kimimiz çadırını kuruyor, kimimiz ok atışı yapıyor, kimimiz ise hayvanlarını otlatmakla meşgul idi. Ansızın onun münadisi: “Topluca namaza!” diye seslenince biz de toplandık. Rasulullah (sav) ayağa kalkıp bize bir hutbe verdi ve şöyle buyurdu: “Gerçek şu ki benden önce ne kadar nebi geldiyse mutlaka onun ümmetine kendileri için hayır olduğunu bildiği şeyi göstermesi, onlar için şer olduğunu bildiği şeylere karşı onları uyarıp korkutması onun üzerinde bir hak idi. Ve şüphesiz sizin bu ümmetinizin afiyet ve esenliği baş taraflarındadır. Onların sonradan gelenleri ise bela ve sizin hoşunuza gitmeyecek musibetlerle karşı karşıya kalacaklardır. Sonra biri diğerini daha da inceltecek bir takım fitneler gelecektir. Bunun neticesinde mümin kişi: İşte bu (gelen fitne) beni helak edecektir diyecek, sonra o fitne açılıp gidecek, sonra bir başka fitne gelecek, mümin kişi: İşte o beni helak edecektir diyecektir, sonra da o fitne de açılıp gidecektir. Artık her kim ateşten uzaklaştırılıp cennete konulmasından memnun oluyorsa, ölümü kendisi Allah’a ve ahiret gününe iman ettiği halde onu bulsun. İnsanlara, onların kendisine yapmasını sevdiği şeyleri yapsın. Kim bir imama bey’at eder, ona sağ elini verip (antlaşır) ve kalbinin semeresini verirse, elinden geldiği kadar ona itaat etsin. Bir başkası gelip (yöneticilik hususunda) onunla çekişecek olursa, o diğerinin boynunu vurun.” (Abdurrahman) dedi ki: Bunun üzerine ben de başımı insanların arasından çıkartarak: Allah adına sana ant veriyorum, bunu Rasulullah’tan (sav) bizzat sen mi işittin, dedim. O, eliyle kulaklarına işaret etti ve: Bunu kulaklarım işitti, kalbim belledi, dedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Fiten 9, /637
Senetler:
1. Ebu Muhammed Abdullah b. Amr es-Sehmî (Abdullah b. Amr b. Âs b. Vail b. Haşim)
2. Abdurrahman b. Abdurabbi Ka'be el-Âizî (Abdurrahman b. Abdurabbi Ka'be)
3. Ebu Süleyman Zeyd b. Vehb el-Cühenî (Zeyd b. Vehb)
4. Ebu Muhammed Süleyman b. Mihran el-A'meş (Süleyman b. Mihran)
5. Ebu Muhammed Abdurrahman b. Muhammed el-Muharibi (Abdurrahman b. Muhammed b. Ziyad)
6. Ebu Küreyb Muhammed b. Alâ el-Hemdânî (Muhammed b. Alâ b. Kureyb)
Konular:
Biat, biat etmemenin uhrevi cezası
Bilgi, gaybdan haber verme
Fitne, Fesat, İfsat, fitnecilik, bozgunculuk
Öneri Formu
Hadis Id, No:
30915, B003950
Hadis:
حَدَّثَنِى أَحْمَدُ بْنُ عُثْمَانَ حَدَّثَنَا شُرَيْحُ بْنُ مَسْلَمَةَ حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ بْنُ يُوسُفَ عَنْ أَبِيهِ عَنْ أَبِى إِسْحَاقَ قَالَ حَدَّثَنِى عَمْرُو بْنُ مَيْمُونٍ أَنَّهُ سَمِعَ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ مَسْعُودٍ - رضى الله عنه - حَدَّثَ عَنْ سَعْدِ بْنِ مُعَاذٍ أَنَّهُ قَالَ كَانَ صَدِيقًا لأُمَيَّةَ بْنِ خَلَفٍ ، وَكَانَ أُمَيَّةُ إِذَا مَرَّ بِالْمَدِينَةِ نَزَلَ عَلَى سَعْدٍ ، وَكَانَ سَعْدٌ إِذَا مَرَّ بِمَكَّةَ نَزَلَ عَلَى أُمَيَّةَ ، فَلَمَّا قَدِمَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم الْمَدِينَةَ انْطَلَقَ سَعْدٌ مُعْتَمِرًا ، فَنَزَلَ عَلَى أُمَيَّةَ بِمَكَّةَ ، فَقَالَ لأُمَيَّةَ انْظُرْ لِى سَاعَةَ خَلْوَةٍ لَعَلِّى أَنْ أَطُوفَ بِالْبَيْتِ . فَخَرَجَ بِهِ قَرِيبًا مِنْ نِصْفِ النَّهَارِ فَلَقِيَهُمَا أَبُو جَهْلٍ فَقَالَ يَا أَبَا صَفْوَانَ ، مَنْ هَذَا مَعَكَ فَقَالَ هَذَا سَعْدٌ . فَقَالَ لَهُ أَبُو جَهْلٍ أَلاَ أَرَاكَ تَطُوفُ بِمَكَّةَ آمِنًا ، وَقَدْ أَوَيْتُمُ الصُّبَاةَ ، وَزَعَمْتُمْ أَنَّكُمْ تَنْصُرُونَهُمْ وَتُعِينُونَهُمْ ، أَمَا وَاللَّهِ لَوْلاَ أَنَّكَ مَعَ أَبِى صَفْوَانَ مَا رَجَعْتَ إِلَى أَهْلِكَ سَالِمًا . فَقَالَ لَهُ سَعْدٌ وَرَفَعَ صَوْتَهُ عَلَيْهِ أَمَا وَاللَّهِ لَئِنْ مَنَعْتَنِى هَذَا لأَمْنَعَنَّكَ مَا هُوَ أَشَدُّ عَلَيْكَ مِنْهُ طَرِيقَكَ عَلَى الْمَدِينَةِ . فَقَالَ لَهُ أُمَيَّةُ لاَ تَرْفَعْ صَوْتَكَ يَا سَعْدُ عَلَى أَبِى الْحَكَمِ سَيِّدِ أَهْلِ الْوَادِى . فَقَالَ سَعْدٌ دَعْنَا عَنْكَ يَا أُمَيَّةُ ، فَوَاللَّهِ لَقَدْ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَقُولُ إِنَّهُمْ قَاتِلُوكَ . قَالَ بِمَكَّةَ قَالَ لاَ أَدْرِى . فَفَزِعَ لِذَلِكَ أُمَيَّةُ فَزَعًا شَدِيدًا ، فَلَمَّا رَجَعَ أُمَيَّةُ إِلَى أَهْلِهِ قَالَ يَا أُمَّ صَفْوَانَ ، أَلَمْ تَرَىْ مَا قَالَ لِى سَعْدٌ قَالَتْ وَمَا قَالَ لَكَ قَالَ زَعَمَ أَنَّ مُحَمَّدًا أَخْبَرَهُمْ أَنَّهُمْ قَاتِلِىَّ ، فَقُلْتُ لَهُ بِمَكَّةَ قَالَ لاَ أَدْرِى . فَقَالَ أُمَيَّةُ وَاللَّهِ لاَ أَخْرُجُ مِنْ مَكَّةَ ، فَلَمَّا كَانَ يَوْمَ بَدْرٍ اسْتَنْفَرَ أَبُو جَهْلٍ النَّاسَ قَالَ أَدْرِكُوا عِيرَكُمْ . فَكَرِهَ أُمَيَّةُ أَنْ يَخْرُجَ ، فَأَتَاهُ أَبُو جَهْلٍ فَقَالَ يَا أَبَا صَفْوَانَ ، إِنَّكَ مَتَى مَا يَرَاكَ النَّاسُ قَدْ تَخَلَّفْتَ وَأَنْتَ سَيِّدُ أَهْلِ الْوَادِى تَخَلَّفُوا مَعَكَ ، فَلَمْ يَزَلْ بِهِ أَبُو جَهْلٍ حَتَّى قَالَ أَمَّا إِذْ غَلَبْتَنِى ، فَوَاللَّهِ لأَشْتَرِيَنَّ أَجْوَدَ بَعِيرٍ بِمَكَّةَ ثُمَّ قَالَ أُمَيَّةُ يَا أُمَّ صَفْوَانَ جَهِّزِينِى . فَقَالَتْ لَهُ يَا أَبَا صَفْوَانَ وَقَدْ نَسِيتَ مَا قَالَ لَكَ أَخُوكَ الْيَثْرِبِىُّ قَالَ لاَ ، مَا أُرِيدُ أَنْ أَجُوزَ مَعَهُمْ إِلاَّ قَرِيبًا . فَلَمَّا خَرَجَ أُمَيَّةُ أَخَذَ لاَ يَنْزِلُ مَنْزِلاً إِلاَّ عَقَلَ بَعِيرَهُ ، فَلَمْ يَزَلْ بِذَلِكَ حَتَّى قَتَلَهُ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ بِبَدْرٍ .
Tercemesi:
Bana Ahmed b. Osman, ona Şureyh b. Mesleme, ona İbrahim b. Yusuf, ona babası, ona Ebu İshak’ın şöyle dediğini rivayet etti: Bana Amr b. Meymun’un rivayet ettiğine göre o, Abdullah b. Mesud’u (rav) Sa’d b. Muâz’dan rivayet ettiğne göre kendisi Umeyye b. Halef ile arkadaştı. Umeyyen‘nin yolu Medine’ye düştükçe Sa’d’ın yanında konaklardı. Sa’d da Mekke’ye uğrayacak olursa Umeyye’ye misafir olurdu. Rasulullah (sav) Medine’ye gelince Sa’d umre yapmak üzere (Mekke’ye) gitti ve Mekke’de Umeyye’nin misafiri oldu. Umeyye’ye: (Kâbe’nin etrafının) tenha olacağı bir vakit tespit et de belki Kâbe’yi tavaf edebilirim, dedi. Günün ortasına yakın bir vakit onunla dışarı çıktı. Ebu Cehil ile karşılaştılar. (Umeyye’ye) hitaben: Ey Ebu Safvan, beraberindeki bu kişi kimdir? dedi. Umeyye: Bu Sa’d’dır dedi. Ebu Cehil ona: Sizler, o dinlerinden dönenleri barındırmış iken, senin de Mekke’de güven içinde tavaf ettiğini görüyorum. Üstelik sizler onlara yardım ettiğinizi, onları desteklediğinizi de söylüyorsunuz. Allah’a yemin olsun, eğer sen Ebu Safvan ile birlikte olmasaydın, esen olarak ailenin yanına dönemezdin, dedi. Bu sefer Sa’d ona karşı sesini yükselterek dedi ki: Vallahi, eğer sen benim yapmak istediğim bu işimi engelleyecek olursan, ben de senin için bundan daha ağır olan bir işte, senin (ticaret maksadıyla Şam’a gideceğin vakit) Medine yolu üzerindeki yolu takip etmene engel olurum, dedi. Bu sefer Umeyye ona: Ey Sa’d, sen bu vadinin efendisi Ebu’l-Hakem’e sesini yükseltme, dedi. Sa’d: Ey Umeyye, sen bunu bir kenara bırak, vallahi, ben Rasulullah’ı (sav) onların seni öldüreceklerini buyururken dinledim, dedi. Umeyye: Mekke’de mi? dedi. Sa’d: Bilemiyorum, dedi. Bundan ötürü Umeyye aşırı bir şekilde korktu. Umeyye hanımının yanına dönünce: Ey Ümm Safvan, Sa’d’ın bana neler söylediğini gördün mü, dedi. Hanımı: Sana ne dedi ki, diye sordu. O: Muhammed’in ashabına onların beni öldüreceklerini haber verdiğini iddia etti. Ben ona Mekke’de mi? diye sordum. O, bilmiyorum dedi. Bunun üzerine Umeyye: Vallahi, ben de Mekke’nin dışına çıkmayacağım, dedi. Bedir günü gelince Ebu Cehil insanların savaşa çıkmalarını isteyerek kervanınızı yetişip kurtarın, dedi. Umeyye dışarı çıkmak istemedi. Bunun için Ebu Cehil yanına geldi ve: Ey Ebu Safvan, sen bu vadi halkının efendisi olduğun halde insanlar senin savaştan geri kaldığını görecek olurlarsa onlar da seninle birlikte geri kalırlar, dedi. Ebu Cehil ona ısrarını sürdürdü. Sonunda Umeyye: Sen bu hususta bana baskın geldiğine göre, vallahi, ben de Mekke’deki en asil deveyi satın alacağım, dedi. Sonra Umeyye: Ey Safvan’ın annesi, benim için gerekli hazırlıkları yap, dedi. Hanımı ona: Ey Ebu Safvan, sen Yesribli kardeşinin sana söylediklerini unuttun mu deyince, Umeyye: Hayır, ama ben onlarla beraber uzağa değil ancak yakın bir yere kadar gitmek istiyorum, dedi. Umeyye savaşa çıkınca, her nerede konaklarsa, mutlaka devesini de (yakın bir yerde) bağlardı. O aynı şeyi, sonunda aziz ve celil Allah, Bedir’de onun canını alıncaya kadar devam ettirdi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Meğâzî 2, 2/41
Senetler:
1. Ebu Amr Sa'd b. Muaz (Sa'd b. Muaz b. Numan b. İmruülkays b. Zeyd)
2. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Mesud (Abdullah b. Mesud b. Gafil b. Habib b. Şemh)
3. Ebu Abdullah Amr b. Meymun el-Evdî (Amr b. Meymun)
4. Ebu İshak es-Sebiî (Amr b. Abdullah b. Ubeyd)
5. Yusuf b. İshak es-Sebi'i (Yusuf b. İshak b. Ebu İshak)
6. İbn Ebu İshak İbrahim b. Yusuf es-Sebi'î (İbrahim b. Yusuf b. İshak b. Amr b. Abdullah)
7. Şurayh b. Mesleme et-Tenûhî (Şurayh b. Mesleme)
8. Ahmed b. Osman el-Evdi (Ahmed b. Osman b. Hakim b. Zübyan)
Konular:
Bilgi, gaybdan haber verme
Kabilecilik, sahabe arasında
Siyer, Bedir gazvesi, öldürülen müşrikler
Tarihsel şahsiyetler, Ebu Cehil ve karısı
Tarihsel Şahsiyetler, Ümeyye b. Halef
Öneri Formu
Hadis Id, No:
32216, B004701
Hadis:
حَدَّثَنَا عَلِىُّ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنْ عَمْرٍو عَنْ عِكْرِمَةَ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ يَبْلُغُ بِهِ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم قَالَ « إِذَا قَضَى اللَّهُ الأَمْرَ فِى السَّمَاءِ ضَرَبَتِ الْمَلاَئِكَةُ بِأَجْنِحَتِهَا خُضْعَانًا لِقَوْلِهِ كَالسِّلْسِلَةِ عَلَى صَفْوَانٍ - قَالَ عَلِىٌّ وَقَالَ غَيْرُهُ صَفْوَانٍ - يَنْفُذُهُمْ ذَلِكَ فَإِذَا فُزِّعَ عَنْ قُلُوبِهِمْ قَالُوا مَاذَا قَالَ رَبُّكُمْ ، قَالُوا لِلَّذِى قَالَ الْحَقَّ وَهْوَ الْعَلِىُّ الْكَبِيرُ ، فَيَسْمَعُهَا مُسْتَرِقُو السَّمْعِ ، وَمُسْتَرِقُو السَّمْعِ هَكَذَا وَاحِدٌ فَوْقَ آخَرَ - وَوَصَفَ سُفْيَانُ بِيَدِهِ ، وَفَرَّجَ بَيْنَ أَصَابِعِ يَدِهِ الْيُمْنَى ، نَصَبَهَا بَعْضَهَا فَوْقَ بَعْضٍ - فَرُبَّمَا أَدْرَكَ الشِّهَابُ الْمُسْتَمِعَ ، قَبْلَ أَنْ يَرْمِىَ بِهَا إِلَى صَاحِبِهِ ، فَيُحْرِقَهُ وَرُبَّمَا لَمْ يُدْرِكْهُ حَتَّى يَرْمِىَ بِهَا إِلَى الَّذِى يَلِيهِ إِلَى الَّذِى هُوَ أَسْفَلُ مِنْهُ حَتَّى يُلْقُوهَا إِلَى الأَرْضِ - وَرُبَّمَا قَالَ سُفْيَانُ حَتَّى تَنْتَهِىَ إِلَى الأَرْضِ - فَتُلْقَى عَلَى فَمِ السَّاحِرِ ، فَيَكْذِبُ مَعَهَا مِائَةَ كَذْبَةٍ فَيَصْدُقُ ، فَيَقُولُونَ أَلَمْ يُخْبِرْنَا يَوْمَ كَذَا وَكَذَا يَكُونُ كَذَا وَكَذَا ، فَوَجَدْنَاهُ حَقًّا لِلْكَلِمَةِ الَّتِى سُمِعَتْ مِنَ السَّمَاءِ » .حَدَّثَنَا عَلِىُّ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ حَدَّثَنَا عَمْرٌو عَنْ عِكْرِمَةَ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ إِذَا قَضَى اللَّهُ الأَمْرَ . وَزَادَ الْكَاهِنِ . وَحَدَّثَنَا سُفْيَانُ فَقَالَ قَالَ عَمْرٌو سَمِعْتُ عِكْرِمَةَ حَدَّثَنَا أَبُو هُرَيْرَةَ قَالَ إِذَا قَضَى اللَّهُ الأَمْرَ وَقَالَ عَلَى فَمِ السَّاحِرِ . قُلْتُ لِسُفْيَانَ قَالَ سَمِعْتُ عِكْرِمَةَ قَالَ سَمِعْتُ أَبَا هُرَيْرَةَ . قَالَ نَعَمْ . قُلْتُ لِسُفْيَانَ إِنَّ إِنْسَانًا رَوَى عَنْكَ عَنْ عَمْرٍو عَنْ عِكْرِمَةَ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ وَيَرْفَعُهُ أَنَّهُ قَرَأَ فُزِّعَ . قَالَ سُفْيَانُ هَكَذَا قَرَأَ عَمْرٌو . فَلاَ أَدْرِى سَمِعَهُ هَكَذَا أَمْ لاَ . قَالَ سُفْيَانُ وَهْىَ قِرَاءَتُنَا .
Tercemesi:
Bize Alî b. Abdillah, ona Sufyân, ona Amr, ona İkrime, ona da Ebû Hureyre(ra.) tahdîs etti. Ebû Hureyre Hz. Peygamber'e isnâd ederek Rasûlullah'ın (sav.) şöyle buyurduğunu haber verdi:
“Allah gökte bir emrin ifâsını hükmettiği zaman, melekler O’nun sözüne itâatlerini arz ederek kanatlarını çırparlar. Bu ses, sanki düz ve kaygan bir taşın üzerindeki zincirin çıkardığı ses gibidir. (Meleklerin) kalplerinden korku giderildiğinde, (büyük meleklere); 'Rabbiniz ne buyurdu?' diye sorarlar. Onlar da soran meleklere, 'Allah hakkı söyledi, o çok yücedir, çok büyüktür' derler. Bu sırada kulak hırsızı (cinler), bu sözleri işitir. kulak hırsızları üst üste dizilmiş vaziyettedirler (ve bu sözleri birbirlerinden duyarlar).”
Râvî Süfyân b. Uyeyne, dinleyici şeytânların birbirleri üstünde dizilişlerini eliyle şöyle gösterdi: Sağ elinin parmaklan arasını araladı ve onların bir kısmını diğerleri üzerine dikti.
Hz. Peygamber şöyle devam etti:
"Bazen en üstteki kulak hırsızı meleklerden duyduğu sözü altındakine veremeden bir ateş parçası (şihâb) onu yakalar ve kendisini yakar, fakat bazen de alev ona yetişemeden altındaki cinlere o haberi yetiştirir. O da haberi kendisinden sonra bulunan daha aşağıdaki cinlere ulaştırır ve bu suretle haber tâ yere kadar ulaşır."
Sufyân ibn Uyeyne bazen şöyle demiştir: "Nihayet o haber yere ulaşır ve büyücünün ağzına atılır. Sihirbaz o habere yüz yalan katarak halka söyler. İlâhî emir yeryüzünde gerçekleşince de sihirbaz kişi doğru söylemiş olur. Bu haberi duyanlar da, gökyüzünden işitilen söz için 'Sihirbaz bize, fulân ve fulan günlerde şöyle şöyle olacak diye haber vermedi mi? Gördünüz dedikleri doğru çıktı' derler. Bu, gökyüzünden işitilen o sözün tasdikidir.
Artık onun verdiği haberlerin hepsini doğru saymışlardır" -.......Bize Amr, İkrime'den; o daEbû Hureyre'den: "Allah bir işi hükmettiği zaman..." hadîsini tahdîs etti de bu rivayette "Sihirbazın ağzı üzerine" sözünden sonra "Kâhinin ağzı üzerine" sözünü ziyâde etti.
Bize Ali b. Abdullah, ona Süfyân, ona Amr, ona İkrime, ona da Ebû Hureyre "Allah gökte bir emrin ifâsını hükmettiği zaman..." hadisini rivâyet etti ve kâhinin sözünü de ekledi.
Bize Süfyân, Amr'ın şöyle dediğini rivâyet etti: Ben İkrime'yi dinledim, ona da Ebû Hureyre "Allah gökte bir emrin ifâsını hükmettiği zaman... Sihirbazın ağzına..." dedi.
Ben Sufyân ibn Uyeyne'ye sordum, o da ben bunu İkrime'den duydum, o da evet Ebû Hureyre'den duyduğunu söyledi dedi.
Süfyân'a dedim ki: Bir insan bunu Ebû Hureyre, İkrime, Amr kanalıyla senden rivâyet etti, Ebû Hureyre de hadîsi Hz. Peygamber'e ref etti ve buradaki kelimeyi "fuzzia" şeklinde okudu. Süfyân, Amr böyle okudu dedi. Kendisi bunu bu böyle mi, yoksa farklı şekilde mi işitti, bilmiyorum.
Süfyân, bizim krâatimiz budur, dedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Tefsîr 1, 2/207
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. İkrime Mevla İbn Abbas (İkrime)
3. Amr b. Dinar el-Cümahî (Amr b. Dinar)
4. Ebu Muhammed Süfyan b. Uyeyne el-Hilâlî (Süfyân b. Uyeyne b. Meymûn)
5. Ebu Hasan Ali b. el-Medînî (Ali b. Abdullah b. Cafer b. Necîh)
Konular:
Bilgi, gaybdan haber verme
İman, Esasları, Melekler
İman, Esasları: Melekler, Allah'ın emrine tabi oluşu
İman, Meleklerin Allah ile ilişkisi
KTB, İMAN
Şeytan, haber çalması
Sihir, sihir/büyü
Öneri Formu
Hadis Id, No:
16133, M007303
Hadis:
وَحَدَّثَنَا ابْنُ أَبِى عُمَرَ الْمَكِّىُّ حَدَّثَنَا مَرْوَانُ عَنْ يَزِيدَ - وَهُوَ ابْنُ كَيْسَانَ - عَنْ أَبِى حَازِمٍ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ قَالَ قَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « وَالَّذِى نَفْسِى بِيَدِهِ لَيَأْتِيَنَّ عَلَى النَّاسِ زَمَانٌ لاَ يَدْرِى الْقَاتِلُ فِى أَىِّ شَىْءٍ قَتَلَ وَلاَ يَدْرِى الْمَقْتُولُ عَلَى أَىِّ شَىْءٍ قُتِلَ » .
Tercemesi:
Bize İbn Ebu Ömer el-Mekkî, ona Mervan, ona Yezid –ki o İbn Keysan’dır-, ona Ebu Hâzim, ona da Ebu Hureyre’nin şöyle dediğini rivayet etti: Nebi (sav) şöyle buyurdu: “Nefsim elinde olana yemin ederim ki, insanlara öyle bir zaman gelecek ki katil ne için öldürdüğünü bilemeyecek, öldürülen kişi de ne uğrunda öldürüldüğünü bilemeyecektir.”
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Fiten ve Eşratu's-sâat 7303, /1190
Senetler:
()
Konular:
Bilgi, gaybdan haber verme
Öneri Formu
Hadis Id, No:
18956, N001961
Hadis:
أَخْبَرَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ سَعِيدٍ قَالَ حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ الأَنْصَارِىِّ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ يَحْيَى بْنِ حَبَّانَ عَنْ أَبِى عَمْرَةَ عَنْ زَيْدِ بْنِ خَالِدٍ قَالَ مَاتَ رَجُلٌ بِخَيْبَرَ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « صَلُّوا عَلَى صَاحِبِكُمْ إِنَّهُ غَلَّ فِى سَبِيلِ اللَّهِ » . فَفَتَّشْنَا مَتَاعَهُ فَوَجَدْنَا فِيهِ خَرَزًا مِنْ خَرَزِ يَهُودَ مَا يُسَاوِى دِرْهَمَيْنِ .
Tercemesi:
Bize Ubeydullah b. Sa'd (b. Yahya), ona Yahya b. Saîd (el-Kattan), ona Yahya b. Saîd el-Ensarî (Yahya b. Saîd b. Kays b. Amr), ona Muhammed b. Yahya b. Habban (b. Munkiz), ona Ebu Amra, ona da Zeyd b. Halid şöyle rivayet etmiştir: Hayberde bir adam vefat etmişti. Rasulullah (sav) "Arkadaşınızın cenaze namazını siz kılın. (Ben kılmayacağım.) Zira o Allah yolunda (savaşırken) ganimet malından aşırdı." buyurdu. Bunun üzerine onun eşyalarını kontrol ettik. Eşyalarının arsında ipe dizilmiş, iki dirhem ederinde bir Yahudi boncuğu bulduk.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Cenâiz 1961, /2216
Senetler:
1. Zeyd b. Halid el-Cühenî (Zeyd b. Halid)
2. Ebu Amra el-Cühenî (Ebu Amra)
3. Ebu Abdullah Muhammed b. Yahya el-Ensarî (Muhammed b. Yahya b. Habban b. Münkiz)
4. Ebu Said Yahyâ b. Saîd el-Ensârî (Yahyâ b. Saîd b. Kays b. Amr)
5. Ebu Said Yahya b. Said el-Kattan (Yahya b. Said b. Ferruh)
6. Ebu Kudame Ubeydullah b. Saîd el-Yeşkurî (Ubeydullah b. Saîd b. Yahya)
Konular:
Bilgi, gaybdan haber verme
Cenaze namazı, kime kılınmayacağı
KTB, NAMAZ,
Yolsuzluk, ganimet malından çalanın hali
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُحَمَّدٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ أَخْبَرَنَا مَعْمَرٌ عَنْ هَمَّامٍ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ - رضى الله عنه - عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ « هَلَكَ كِسْرَى ثُمَّ لاَ يَكُونُ كِسْرَى بَعْدَهُ ، وَقَيْصَرٌ لَيَهْلِكَنَّ ثُمَّ لاَ يَكُونُ قَيْصَرٌ بَعْدَهُ ، وَلَتُقْسَمَنَّ كُنُوزُهَا فِى سَبِيلِ اللَّهِ » .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
30320, B003027
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُحَمَّدٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ أَخْبَرَنَا مَعْمَرٌ عَنْ هَمَّامٍ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ - رضى الله عنه - عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ « هَلَكَ كِسْرَى ثُمَّ لاَ يَكُونُ كِسْرَى بَعْدَهُ ، وَقَيْصَرٌ لَيَهْلِكَنَّ ثُمَّ لاَ يَكُونُ قَيْصَرٌ بَعْدَهُ ، وَلَتُقْسَمَنَّ كُنُوزُهَا فِى سَبِيلِ اللَّهِ » .
Tercemesi:
Bize Abdullah b. Muhammed, ona Abdürezzâk, ona Ma'mer, ona Hemmâm, ona da Ebu Hureyre (ra), Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
(Fars hükümdarı) Kisra helak olacak, ardında da ondan sonra Kisra gelmeyecektir. (Bizans hükümdarı) Kayser muhakkak helak olacak, akabinde ondan sonra da Kayser gelmeyecektir. Onların hazineleri muhakkak Allah yolunda taksim edilecektir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Cihâd ve's-Siyer 157, 1/799
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Ukbe Hemmâm b. Münebbih el-Yemânî (Hemmâm b. Münebbih b. Kamil b. Sîc)
3. Ebu Urve Mamer b. Raşid el-Ezdî (Mamer b. Râşid)
4. ُEbu Bekir Abdürrezzak b. Hemmam (Abdürrezzak b. Hemmam b. Nafi)
5. Ebu Cafer Abdullah b. Muhammed el-Cu'fî (Abdullah b. Muhammed b. Abdullah)
Konular:
Bilgi, gaybdan haber verme
Sosyal katmanlar, İranlılar
Öneri Formu
Hadis Id, No:
23079, B006362
Hadis:
حَدَّثَنَا حَفْصُ بْنُ عُمَرَ حَدَّثَنَا هِشَامٌ عَنْ قَتَادَةَ عَنْ أَنَسٍ - رضى الله عنه سَأَلُوا رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم حَتَّى أَحْفَوْهُ الْمَسْأَلَةَ فَغَضِبَ فَصَعِدَ الْمِنْبَرَ فَقَالَ « لاَ تَسْأَلُونِى الْيَوْمَ عَنْ شَىْءٍ إِلاَّ بَيَّنْتُهُ لَكُمْ » . فَجَعَلْتُ أَنْظُرُ يَمِينًا وَشِمَالاً ، فَإِذَا كُلُّ رَجُلٍ لاَفٌّ رَأْسَهُ فِى ثَوْبِهِ يَبْكِى ، فَإِذَا رَجُلٌ كَانَ إِذَا لاَحَى الرِّجَالَ يُدْعَى لِغَيْرِ أَبِيهِ فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ مَنْ أَبِى قَالَ « حُذَافَةُ » ، ثُمَّ أَنْشَأَ عُمَرُ فَقَالَ رَضِينَا بِاللَّهِ رَبًّا ، وَبِالإِسْلاَمِ دِينًا ، وَبِمُحَمَّدٍ صلى الله عليه وسلم رَسُولاً ، نَعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ الْفِتَنِ . فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « مَا رَأَيْتُ فِى الْخَيْرِ وَالشَّرِّ كَالْيَوْمِ قَطُّ ، إِنَّهُ صُوِّرَتْ لِى الْجَنَّةُ وَالنَّارُ حَتَّى رَأَيْتُهُمَا وَرَاءَ الْحَائِطِ » . وَكَانَ قَتَادَةُ يَذْكُرُ عِنْدَ الْحَدِيثِ هَذِهِ الآيَةَ ( يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لاَ تَسْأَلُوا عَنْ أَشْيَاءَ إِنْ تُبْدَ لَكُمْ تَسُؤْكُمْ ) .
Tercemesi:
Bize Hafs b. Ömer, ona Hişam, ona Katâde, ona Enes (b. Mâlik) (ra) şöyle rivayet etmiştir:
"Rasulullah'a (sav) ısrarla bir çok soru sormuşlardı. Sonunda öfkelenip minbere çıktı ve şöyle buyurdu: "Bana bu gün sorduğunuz her sorunun cevabını vereceğim". Ben sağa sola baktım. Herkes başını elbisesine sokmuş ağlıyordu. İnsanlarla tartıştığında babasından başkasına nispet edilmekte olan bir adamın kalkıp "Ey Allah'ın resulü! Benim babam kim?" diye sorduğunu duydum. Hz. Peygamber (sav) ona "Hüzafe!" diye cevap verdi. Sonra Hz. Ömer kalkıp "Biz Rab olarak Allah'a, din olarak İslam'a, peygamber olarak Muhammed Mustafa'ya razı olduk. Fitnelerden Allah'a sığınırız." dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) "Hayır ve şerri bu günkü gibi hiç görmemiştim. Cennet ve cehennem bana gösterildi ve onları şu duvarın arkasında gördüm. Katâe bu hadisi naklederken "Ey iman edenler! Size gösterildiğinde hoşunuza gitmeyecek şeyler hakkında sormayınız..." (Mâide, 5/101) ayetini okurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Da'vât 35, 2/554
Senetler:
1. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
2. Ebu Hattab Katade b. Diame es-Sedusî (Katade b. Diame b. Katade)
3. Hişam b. Ebu Abdullah ed-Destevâî (Hişam b. Senber)
4. Ebu Ömer Hafs b. Ömer el-Ezdî (Hafs b. Ömer b. Hâris b. Sehbera)
Konular:
Adab, soru sorma adabı
Bilgi, gaybdan haber verme
Hz. Peygamber, kendisine yapılan eziyetler
Hz. Peygamber, kızması
KTB, ADAB
Soru, çok (lüzumsuz) soru sormaktan kaçınmak gerekir