Öneri Formu
Hadis Id, No:
12653, T002250
Hadis:
حَدَّثَنَا هَنَّادٌ حَدَّثَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ عَنِ الأَعْمَشِ عَنْ أَبِى سُفْيَانَ عَنْ جَابِرٍ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « مَا عَلَى الأَرْضِ نَفْسٌ مَنْفُوسَةٌ - يَعْنِى الْيَوْمَ تَأْتِى عَلَيْهَا مِائَةُ سَنَةٍ » . قَالَ وَفِى الْبَابِ عَنِ ابْنِ عُمَرَ وَأَبِى سَعِيدٍ وَبُرَيْدَةَ . قَالَ أَبُو عِيسَى :هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ .
Tercemesi:
Bize Hennâd, ona Ebu Muâviye, ona el-A’meş, ona Ebu Süfyan, ona da Câbir’in şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: “(Bu günü kast ederek) yeryüzünde nefes alan canlıların hiçbiri yüz sene sonra kalmayacaktır.”
(Tirmizi) dedi ki: Bu hususta İbn Ömer, Ebu Saîd ve Bureyde’den de gelmiş rivayetler vardır.
Ebu İsa (Tirmizi) dedi ki: Bu, hasen bir hadistir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Fiten 64, 4/520
Senetler:
()
Konular:
Bilgi, gaybdan haber verme
Öneri Formu
Hadis Id, No:
12703, T002269
Hadis:
حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ حَدَّثَنَا رِشْدِينُ بْنُ سَعْدٍ عَنْ يُونُسَ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ الزُّهْرِىِّ عَنْ قَبِيصَةَ بْنِ ذُؤَيْبٍ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ قَالَ : قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم : « تَخْرُجُ مِنْ خُرَاسَانَ رَايَاتٌ سُودٌ لاَ يَرُدُّهَا شَىْءٌ حَتَّى تُنْصَبَ بِإِيلِيَاءَ » . هَذَا حَدِيثٌ غَرِيبٌ .
Tercemesi:
Bize Kuteybe, ona Rişdîn b. Sa’d, ona Yunus, ona İbn Şihâb ez-Zührî, ona Kabisa b. Zueyb, ona da Ebu Hureyre’nin şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: “Horasan’dan siyah sancaklar çıkacak. Bu sancaklar İlya’da (Kudüs’de) dikilinceye kadar hiçbir şey onları geri çeviremeyecektir.”
Bu, garip bir hadistir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Fiten 79, 4/531
Senetler:
()
Konular:
Bilgi, gaybdan haber verme
Öneri Formu
Hadis Id, No:
17445, M007359
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ بْنُ حُمَيْدٍ حَدَّثَنَا رَوْحُ بْنُ عُبَادَةَ حَدَّثَنَا هِشَامٌ عَنْ أَيُّوبَ عَنْ نَافِعٍ قَالَ لَقِىَ ابْنُ عُمَرَ ابْنَ صَائِدٍ فِى بَعْضِ طُرُقِ الْمَدِينَةِ فَقَالَ لَهُ قَوْلاً أَغْضَبَهُ فَانْتَفَخَ حَتَّى مَلأَ السِّكَّةَ فَدَخَلَ ابْنُ عُمَرَ عَلَى حَفْصَةَ وَقَدْ بَلَغَهَا فَقَالَتْ لَهُ رَحِمَكَ اللَّهُ مَا أَرَدْتَ مِنِ ابْنِ صَائِدٍ أَمَا عَلِمْتَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ « إِنَّمَا يَخْرُجُ مِنْ غَضْبَةٍ يَغْضَبُهَا » .
Tercemesi:
Bize Abd b. Humeyd, ona Ravh b. Ubâde, ona Hişam, ona Eyyub, ona Nâfi’in şöyle dediğini rivayet etti: İbn Ömer Medine yollarının birisinde İbn Sâid ile karşılaştı. Ona onu kızdıracak bir şeyler söyleyince, yolu dolduracak kadar şişti. Bunun üzerine İbn Ömer, Hafsa’nın yanına girdi. Haberi ona da ulaşmıştı. Hafsa ona: Allah’ın rahmeti sana olsun, sen İbn Sâid’den ne istedin? Rasulullah’ın (sav): “O ancak kızacağı bir öfke sebebiyle çıkacaktır” buyurduğunu bilmez misin, dedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Fiten ve Eşratu's-sâat 7359, /1198
Senetler:
()
Konular:
Bilgi, gaybdan haber verme
Öneri Formu
Hadis Id, No:
30393, İM003956
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو كُرَيْبٍ حَدَّثَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ وَعَبْدُ الرَّحْمَنِ الْمُحَارِبِىُّ وَوَكِيعٌ عَنِ الأَعْمَشِ عَنْ زَيْدِ بْنِ وَهْبٍ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ عَبْدِ رَبِّ الْكَعْبَةِ قَالَ انْتَهَيْتُ إِلَى عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرِو بْنِ الْعَاصِ وَهُوَ جَالِسٌ فِى ظِلِّ الْكَعْبَةِ وَالنَّاسُ مُجْتَمِعُونَ عَلَيْهِ فَسَمِعْتُهُ يَقُولُ بَيْنَا نَحْنُ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فِى سَفَرٍ إِذْ نَزَلَ مَنْزِلاً فَمِنَّا مَنْ يَضْرِبُ خِبَاءَهُ وَمِنَّا مَنْ يَنْتَضِلُ وَمِنَّا مَنْ هُوَ فِى جَشَرِهِ إِذْ نَادَى مُنَادِيهِ الصَّلاَةُ جَامِعَةٌ فَاجْتَمَعْنَا فَقَامَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَخَطَبَنَا فَقَالَ « إِنَّهُ لَمْ يَكُنْ نَبِىٌّ قَبْلِى إِلاَّ كَانَ حَقًّا عَلَيْهِ أَنْ يَدُلَّ أُمَّتَهُ عَلَى مَا يَعْلَمُهُ خَيْرًا لَهُمْ وَيُنْذِرَهُمْ مَا يَعْلَمُهُ شَرًّا لَهُمْ وَإِنَّ أُمَّتَكُمْ هَذِهِ جُعِلَتْ عَافِيَتُهَا فِى أَوَّلِهَا وَإِنَّ آخِرَهُمْ يُصِيبُهُمْ بَلاَءٌ وَأُمُورٌ تُنْكِرُونَهَا ثُمَّ تَجِىءُ فِتَنٌ يُرَقِّقُ بَعْضُهَا بَعْضًا فَيَقُولُ الْمُؤْمِنُ هَذِهِ مُهْلِكَتِى ثُمَّ تَنْكَشِفُ ثُمَّ تَجِىءُ فِتْنَةٌ فَيَقُولُ الْمُؤْمِنُ هَذِهِ مُهْلِكَتِى . ثُمَّ تَنْكَشِفُ فَمَنْ سَرَّهُ أَنْ يُزَحْزَحَ عَنِ النَّارِ وَيُدْخَلَ الْجَنَّةَ فَلْتُدْرِكْهُ مَوْتَتُهُ وَهُوَ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ وَلْيَأْتِ إِلَى النَّاسِ الَّذِى يُحِبُّ أَنْ يَأْتُوا إِلَيْهِ وَمَنْ بَايَعَ إِمَامًا فَأَعْطَاهُ صَفْقَةَ يَمِينِهِ وَثَمَرَةَ قَلْبِهِ فَلْيُطِعْهُ مَا اسْتَطَاعَ فَإِنْ جَاءَ آخَرُ يُنَازِعُهُ فَاضْرِبُوا عُنُقَ الآخَرِ » . قَالَ فَأَدْخَلْتُ رَأْسِى مِنْ بَيْنِ النَّاسِ فَقُلْتُ أَنْشُدُكَ اللَّهَ أَنْتَ سَمِعْتَ هَذَا مِنْ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ فَأَشَارَ بِيَدِهِ إِلَى أُذُنَيْهِ فَقَالَ سَمِعَتْهُ أُذُنَاىَ وَوَعَاهُ قَلْبِى .
Tercemesi:
Bize Ebu Kureyb, ona Ebu Muâviye, Abdurrahman el-Muhâribî ve Vekî, onlara el-A’meş, ona Zeyd b. Vehb, ona Abdurrahman b. Abdurabbilka’be’nin şöyle dediğini rivayet etti: Kâbe’nin gölgesinde oturmakta ve insanlar etrafında toplanmış iken, Abdullah b. Amr b. el-Âs’ın yanına gittim, bu sırada şunları söylediğini işittim: Bizler Rasulullah (sav) ile bir seferde idik. Derken bir yere konakladı, kimimiz çadırını kuruyor, kimimiz ok atışı yapıyor, kimimiz ise hayvanlarını otlatmakla meşgul idi. Ansızın onun münadisi: “Topluca namaza!” diye seslenince biz de toplandık. Rasulullah (sav) ayağa kalkıp bize bir hutbe verdi ve şöyle buyurdu: “Gerçek şu ki benden önce ne kadar nebi geldiyse mutlaka onun ümmetine kendileri için hayır olduğunu bildiği şeyi göstermesi, onlar için şer olduğunu bildiği şeylere karşı onları uyarıp korkutması onun üzerinde bir hak idi. Ve şüphesiz sizin bu ümmetinizin afiyet ve esenliği baş taraflarındadır. Onların sonradan gelenleri ise bela ve sizin hoşunuza gitmeyecek musibetlerle karşı karşıya kalacaklardır. Sonra biri diğerini daha da inceltecek bir takım fitneler gelecektir. Bunun neticesinde mümin kişi: İşte bu (gelen fitne) beni helak edecektir diyecek, sonra o fitne açılıp gidecek, sonra bir başka fitne gelecek, mümin kişi: İşte o beni helak edecektir diyecektir, sonra da o fitne de açılıp gidecektir. Artık her kim ateşten uzaklaştırılıp cennete konulmasından memnun oluyorsa, ölümü kendisi Allah’a ve ahiret gününe iman ettiği halde onu bulsun. İnsanlara, onların kendisine yapmasını sevdiği şeyleri yapsın. Kim bir imama bey’at eder, ona sağ elini verip (antlaşır) ve kalbinin semeresini verirse, elinden geldiği kadar ona itaat etsin. Bir başkası gelip (yöneticilik hususunda) onunla çekişecek olursa, o diğerinin boynunu vurun.” (Abdurrahman) dedi ki: Bunun üzerine ben de başımı insanların arasından çıkartarak: Allah adına sana ant veriyorum, bunu Rasulullah’tan (sav) bizzat sen mi işittin, dedim. O, eliyle kulaklarına işaret etti ve: Bunu kulaklarım işitti, kalbim belledi, dedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Fiten 9, /637
Senetler:
1. Ebu Muhammed Abdullah b. Amr es-Sehmî (Abdullah b. Amr b. Âs b. Vail b. Haşim)
2. Abdurrahman b. Abdurabbi Ka'be el-Âizî (Abdurrahman b. Abdurabbi Ka'be)
3. Ebu Süleyman Zeyd b. Vehb el-Cühenî (Zeyd b. Vehb)
4. Ebu Muhammed Süleyman b. Mihran el-A'meş (Süleyman b. Mihran)
5. Ebu Muhammed Abdurrahman b. Muhammed el-Muharibi (Abdurrahman b. Muhammed b. Ziyad)
6. Ebu Küreyb Muhammed b. Alâ el-Hemdânî (Muhammed b. Alâ b. Kureyb)
Konular:
Biat, biat etmemenin uhrevi cezası
Bilgi, gaybdan haber verme
Fitne, Fesat, İfsat, fitnecilik, bozgunculuk
Öneri Formu
Hadis Id, No:
30915, B003950
Hadis:
حَدَّثَنِى أَحْمَدُ بْنُ عُثْمَانَ حَدَّثَنَا شُرَيْحُ بْنُ مَسْلَمَةَ حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ بْنُ يُوسُفَ عَنْ أَبِيهِ عَنْ أَبِى إِسْحَاقَ قَالَ حَدَّثَنِى عَمْرُو بْنُ مَيْمُونٍ أَنَّهُ سَمِعَ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ مَسْعُودٍ - رضى الله عنه - حَدَّثَ عَنْ سَعْدِ بْنِ مُعَاذٍ أَنَّهُ قَالَ كَانَ صَدِيقًا لأُمَيَّةَ بْنِ خَلَفٍ ، وَكَانَ أُمَيَّةُ إِذَا مَرَّ بِالْمَدِينَةِ نَزَلَ عَلَى سَعْدٍ ، وَكَانَ سَعْدٌ إِذَا مَرَّ بِمَكَّةَ نَزَلَ عَلَى أُمَيَّةَ ، فَلَمَّا قَدِمَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم الْمَدِينَةَ انْطَلَقَ سَعْدٌ مُعْتَمِرًا ، فَنَزَلَ عَلَى أُمَيَّةَ بِمَكَّةَ ، فَقَالَ لأُمَيَّةَ انْظُرْ لِى سَاعَةَ خَلْوَةٍ لَعَلِّى أَنْ أَطُوفَ بِالْبَيْتِ . فَخَرَجَ بِهِ قَرِيبًا مِنْ نِصْفِ النَّهَارِ فَلَقِيَهُمَا أَبُو جَهْلٍ فَقَالَ يَا أَبَا صَفْوَانَ ، مَنْ هَذَا مَعَكَ فَقَالَ هَذَا سَعْدٌ . فَقَالَ لَهُ أَبُو جَهْلٍ أَلاَ أَرَاكَ تَطُوفُ بِمَكَّةَ آمِنًا ، وَقَدْ أَوَيْتُمُ الصُّبَاةَ ، وَزَعَمْتُمْ أَنَّكُمْ تَنْصُرُونَهُمْ وَتُعِينُونَهُمْ ، أَمَا وَاللَّهِ لَوْلاَ أَنَّكَ مَعَ أَبِى صَفْوَانَ مَا رَجَعْتَ إِلَى أَهْلِكَ سَالِمًا . فَقَالَ لَهُ سَعْدٌ وَرَفَعَ صَوْتَهُ عَلَيْهِ أَمَا وَاللَّهِ لَئِنْ مَنَعْتَنِى هَذَا لأَمْنَعَنَّكَ مَا هُوَ أَشَدُّ عَلَيْكَ مِنْهُ طَرِيقَكَ عَلَى الْمَدِينَةِ . فَقَالَ لَهُ أُمَيَّةُ لاَ تَرْفَعْ صَوْتَكَ يَا سَعْدُ عَلَى أَبِى الْحَكَمِ سَيِّدِ أَهْلِ الْوَادِى . فَقَالَ سَعْدٌ دَعْنَا عَنْكَ يَا أُمَيَّةُ ، فَوَاللَّهِ لَقَدْ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَقُولُ إِنَّهُمْ قَاتِلُوكَ . قَالَ بِمَكَّةَ قَالَ لاَ أَدْرِى . فَفَزِعَ لِذَلِكَ أُمَيَّةُ فَزَعًا شَدِيدًا ، فَلَمَّا رَجَعَ أُمَيَّةُ إِلَى أَهْلِهِ قَالَ يَا أُمَّ صَفْوَانَ ، أَلَمْ تَرَىْ مَا قَالَ لِى سَعْدٌ قَالَتْ وَمَا قَالَ لَكَ قَالَ زَعَمَ أَنَّ مُحَمَّدًا أَخْبَرَهُمْ أَنَّهُمْ قَاتِلِىَّ ، فَقُلْتُ لَهُ بِمَكَّةَ قَالَ لاَ أَدْرِى . فَقَالَ أُمَيَّةُ وَاللَّهِ لاَ أَخْرُجُ مِنْ مَكَّةَ ، فَلَمَّا كَانَ يَوْمَ بَدْرٍ اسْتَنْفَرَ أَبُو جَهْلٍ النَّاسَ قَالَ أَدْرِكُوا عِيرَكُمْ . فَكَرِهَ أُمَيَّةُ أَنْ يَخْرُجَ ، فَأَتَاهُ أَبُو جَهْلٍ فَقَالَ يَا أَبَا صَفْوَانَ ، إِنَّكَ مَتَى مَا يَرَاكَ النَّاسُ قَدْ تَخَلَّفْتَ وَأَنْتَ سَيِّدُ أَهْلِ الْوَادِى تَخَلَّفُوا مَعَكَ ، فَلَمْ يَزَلْ بِهِ أَبُو جَهْلٍ حَتَّى قَالَ أَمَّا إِذْ غَلَبْتَنِى ، فَوَاللَّهِ لأَشْتَرِيَنَّ أَجْوَدَ بَعِيرٍ بِمَكَّةَ ثُمَّ قَالَ أُمَيَّةُ يَا أُمَّ صَفْوَانَ جَهِّزِينِى . فَقَالَتْ لَهُ يَا أَبَا صَفْوَانَ وَقَدْ نَسِيتَ مَا قَالَ لَكَ أَخُوكَ الْيَثْرِبِىُّ قَالَ لاَ ، مَا أُرِيدُ أَنْ أَجُوزَ مَعَهُمْ إِلاَّ قَرِيبًا . فَلَمَّا خَرَجَ أُمَيَّةُ أَخَذَ لاَ يَنْزِلُ مَنْزِلاً إِلاَّ عَقَلَ بَعِيرَهُ ، فَلَمْ يَزَلْ بِذَلِكَ حَتَّى قَتَلَهُ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ بِبَدْرٍ .
Tercemesi:
Bana Ahmed b. Osman, ona Şureyh b. Mesleme, ona İbrahim b. Yusuf, ona babası, ona Ebu İshak’ın şöyle dediğini rivayet etti: Bana Amr b. Meymun’un rivayet ettiğine göre o, Abdullah b. Mesud’u (rav) Sa’d b. Muâz’dan rivayet ettiğne göre kendisi Umeyye b. Halef ile arkadaştı. Umeyyen‘nin yolu Medine’ye düştükçe Sa’d’ın yanında konaklardı. Sa’d da Mekke’ye uğrayacak olursa Umeyye’ye misafir olurdu. Rasulullah (sav) Medine’ye gelince Sa’d umre yapmak üzere (Mekke’ye) gitti ve Mekke’de Umeyye’nin misafiri oldu. Umeyye’ye: (Kâbe’nin etrafının) tenha olacağı bir vakit tespit et de belki Kâbe’yi tavaf edebilirim, dedi. Günün ortasına yakın bir vakit onunla dışarı çıktı. Ebu Cehil ile karşılaştılar. (Umeyye’ye) hitaben: Ey Ebu Safvan, beraberindeki bu kişi kimdir? dedi. Umeyye: Bu Sa’d’dır dedi. Ebu Cehil ona: Sizler, o dinlerinden dönenleri barındırmış iken, senin de Mekke’de güven içinde tavaf ettiğini görüyorum. Üstelik sizler onlara yardım ettiğinizi, onları desteklediğinizi de söylüyorsunuz. Allah’a yemin olsun, eğer sen Ebu Safvan ile birlikte olmasaydın, esen olarak ailenin yanına dönemezdin, dedi. Bu sefer Sa’d ona karşı sesini yükselterek dedi ki: Vallahi, eğer sen benim yapmak istediğim bu işimi engelleyecek olursan, ben de senin için bundan daha ağır olan bir işte, senin (ticaret maksadıyla Şam’a gideceğin vakit) Medine yolu üzerindeki yolu takip etmene engel olurum, dedi. Bu sefer Umeyye ona: Ey Sa’d, sen bu vadinin efendisi Ebu’l-Hakem’e sesini yükseltme, dedi. Sa’d: Ey Umeyye, sen bunu bir kenara bırak, vallahi, ben Rasulullah’ı (sav) onların seni öldüreceklerini buyururken dinledim, dedi. Umeyye: Mekke’de mi? dedi. Sa’d: Bilemiyorum, dedi. Bundan ötürü Umeyye aşırı bir şekilde korktu. Umeyye hanımının yanına dönünce: Ey Ümm Safvan, Sa’d’ın bana neler söylediğini gördün mü, dedi. Hanımı: Sana ne dedi ki, diye sordu. O: Muhammed’in ashabına onların beni öldüreceklerini haber verdiğini iddia etti. Ben ona Mekke’de mi? diye sordum. O, bilmiyorum dedi. Bunun üzerine Umeyye: Vallahi, ben de Mekke’nin dışına çıkmayacağım, dedi. Bedir günü gelince Ebu Cehil insanların savaşa çıkmalarını isteyerek kervanınızı yetişip kurtarın, dedi. Umeyye dışarı çıkmak istemedi. Bunun için Ebu Cehil yanına geldi ve: Ey Ebu Safvan, sen bu vadi halkının efendisi olduğun halde insanlar senin savaştan geri kaldığını görecek olurlarsa onlar da seninle birlikte geri kalırlar, dedi. Ebu Cehil ona ısrarını sürdürdü. Sonunda Umeyye: Sen bu hususta bana baskın geldiğine göre, vallahi, ben de Mekke’deki en asil deveyi satın alacağım, dedi. Sonra Umeyye: Ey Safvan’ın annesi, benim için gerekli hazırlıkları yap, dedi. Hanımı ona: Ey Ebu Safvan, sen Yesribli kardeşinin sana söylediklerini unuttun mu deyince, Umeyye: Hayır, ama ben onlarla beraber uzağa değil ancak yakın bir yere kadar gitmek istiyorum, dedi. Umeyye savaşa çıkınca, her nerede konaklarsa, mutlaka devesini de (yakın bir yerde) bağlardı. O aynı şeyi, sonunda aziz ve celil Allah, Bedir’de onun canını alıncaya kadar devam ettirdi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Meğâzî 2, 2/41
Senetler:
1. Ebu Amr Sa'd b. Muaz (Sa'd b. Muaz b. Numan b. İmruülkays b. Zeyd)
2. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Mesud (Abdullah b. Mesud b. Gafil b. Habib b. Şemh)
3. Ebu Abdullah Amr b. Meymun el-Evdî (Amr b. Meymun)
4. Ebu İshak es-Sebiî (Amr b. Abdullah b. Ubeyd)
5. Yusuf b. İshak es-Sebi'i (Yusuf b. İshak b. Ebu İshak)
6. İbn Ebu İshak İbrahim b. Yusuf es-Sebi'î (İbrahim b. Yusuf b. İshak b. Amr b. Abdullah)
7. Şurayh b. Mesleme et-Tenûhî (Şurayh b. Mesleme)
8. Ahmed b. Osman el-Evdi (Ahmed b. Osman b. Hakim b. Zübyan)
Konular:
Bilgi, gaybdan haber verme
Kabilecilik, sahabe arasında
Siyer, Bedir gazvesi, öldürülen müşrikler
Tarihsel şahsiyetler, Ebu Cehil ve karısı
Tarihsel Şahsiyetler, Ümeyye b. Halef
حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ وَإِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ - وَاللَّفْظُ لِعُثْمَانَ - قَالَ إِسْحَاقُ أَخْبَرَنَا وَقَالَ عُثْمَانُ حَدَّثَنَا جَرِيرٌ عَنِ الأَعْمَشِ عَنْ أَبِى وَائِلٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ كُنَّا مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَمَرَرْنَا بِصِبْيَانٍ فِيهِمُ ابْنُ صَيَّادٍ فَفَرَّ الصِّبْيَانُ وَجَلَسَ ابْنُ صَيَّادٍ فَكَأَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم كَرِهَ ذَلِكَ فَقَالَ لَهُ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « تَرِبَتْ يَدَاكَ أَتَشْهَدُ أَنِّى رَسُولُ اللَّهِ » . فَقَالَ لاَ . بَلْ تَشْهَدُ أَنِّى رَسُولُ اللَّهِ . فَقَالَ عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ ذَرْنِى يَا رَسُولَ اللَّهِ حَتَّى أَقْتُلَهُ . فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « إِنْ يَكُنِ الَّذِى تَرَى فَلَنْ تَسْتَطِيعَ قَتْلَهُ » .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
16929, M007344
Hadis:
حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ وَإِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ - وَاللَّفْظُ لِعُثْمَانَ - قَالَ إِسْحَاقُ أَخْبَرَنَا وَقَالَ عُثْمَانُ حَدَّثَنَا جَرِيرٌ عَنِ الأَعْمَشِ عَنْ أَبِى وَائِلٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ كُنَّا مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَمَرَرْنَا بِصِبْيَانٍ فِيهِمُ ابْنُ صَيَّادٍ فَفَرَّ الصِّبْيَانُ وَجَلَسَ ابْنُ صَيَّادٍ فَكَأَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم كَرِهَ ذَلِكَ فَقَالَ لَهُ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « تَرِبَتْ يَدَاكَ أَتَشْهَدُ أَنِّى رَسُولُ اللَّهِ » . فَقَالَ لاَ . بَلْ تَشْهَدُ أَنِّى رَسُولُ اللَّهِ . فَقَالَ عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ ذَرْنِى يَا رَسُولَ اللَّهِ حَتَّى أَقْتُلَهُ . فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « إِنْ يَكُنِ الَّذِى تَرَى فَلَنْ تَسْتَطِيعَ قَتْلَهُ » .
Tercemesi:
Bize Osman b. Ebu Şeybe ve İshak b. İbrahim –lafız Osman’a ait olmak üzere- rivayet etti, İshak: Ahberenâ: Bize haber verdi dedi, Osman dedi ki: Bize Cerir, ona el-A’meş, ona Ebu Vâil, ona da Abdullah’ın şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah (sav) ile birlikte idik. Aralarında İbn Sayyâd’ın da bulunduğu birkaç çocuğun yanından geçtik. Çocuklar kaçtı, İbn Sayyâd ise (olduğu yerde) oturdu. Sanki Rasulullah (sav) bundan hoşlanmadı. Bundan ötürü Nebi (sav) ona: “Allah hayrını versin, benim gerçekten Allah’ın Rasulü olduğuma şahitlik eder misin?” buyurdu. O: Hayır, aksine, sen benim Allah’ın Rasulü olduğuma şahitlik eder (mi)sin, dedi. Bunun üzerine Ömer b. el-Hattab: Ey Allah’ın Rasulü, beni bırak da bunu öldüreyim, dedi. Rasulullah (sav): “Eğer bu senin sandığın kişi (Deccâl) ise senin onu öldürmeye gücün yetmez” buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Fiten ve Eşratu's-sâat 7344, /1195
Senetler:
()
Konular:
Bilgi, gaybdan haber verme
Öneri Formu
Hadis Id, No:
23842, T003800
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو مُصْعَبٍ الْمَدَنِىُّ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْعَزِيزِ بْنُ مُحَمَّدٍ عَنِ الْعَلاَءِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ عَنْ أَبِيهِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ رضى الله عنه قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « أَبْشِرْ عَمَّارُ تَقْتُلُكَ الْفِئَةُ الْبَاغِيَةُ » . قَالَ أَبُو عِيسَى: وَفِى الْبَابِ عَنْ أُمِّ سَلَمَةَ وَعَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرٍو وَأَبِى الْيَسَرِ وَحُذَيْفَةَ . قَالَ وَهَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ غَرِيبٌ مِنْ حَدِيثِ الْعَلاَءِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ .
Tercemesi:
Bize Ebu Mus’ab el-Medenî, ona Abdülaziz b. Muhammed, ona el-Alâ b. Abdurrahman, ona babası, ona da Ebu Hureyre’nin (ra) şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah (sav): “Müjde sana ey Ammâr, seni azgın bir grup öldürecektir” buyurdu.
Ebu İsa (Tirmizi) dedi ki: Bu hususta Ümm Seleme, Abdullah b. Avn, Ebu’l-Yeser ve Huzeyfe’den de gelmiş rivayetlerde vardır.
(Tirmizi) dedi ki: Bu el-Alâ b. Abdurrahman tarafından rivayet edilen bir hadis olarak hasen sahih garip bir hadistir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Menâkıb 34, 5/669
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
Konular:
Bilgi, gaybdan haber verme
Öneri Formu
Hadis Id, No:
17448, M007360
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى حَدَّثَنَا حُسَيْنٌ - يَعْنِى ابْنَ حَسَنِ بْنِ يَسَارٍ - حَدَّثَنَا ابْنُ عَوْنٍ عَنْ نَافِعٍ قَالَ كَانَ نَافِعٌ يَقُولُ ابْنُ صَيَّادٍ . قَالَ قَالَ ابْنُ عُمَرَ لَقِيتُهُ مَرَّتَيْنِ - قَالَ - فَلَقِيتُهُ فَقُلْتُ لِبَعْضِهِمْ هَلْ تَحَدَّثُونَ أَنَّهُ هُوَ قَالَ لاَ وَاللَّهِ - قَالَ - قُلْتُ كَذَبْتَنِى وَاللَّهِ لَقَدْ أَخْبَرَنِى بَعْضُكُمْ أَنَّهُ لَنْ يَمُوتَ حَتَّى يَكُونَ أَكْثَرَكُمْ مَالاً وَوَلَدًا فَكَذَلِكَ هُوَ زَعَمُوا الْيَوْمَ - قَالَ - فَتَحَدَّثْنَا ثُمَّ فَارَقْتُهُ - قَالَ - فَلَقِيتُهُ لَقْيَةً أُخْرَى وَقَدْ نَفَرَتْ عَيْنُهُ - قَالَ - فَقُلْتُ مَتَى فَعَلَتْ عَيْنُكَ مَا أَرَى قَالَ لاَ أَدْرِى - قَالَ - قُلْتُ لاَ تَدْرِى وَهِىَ فِى رَأْسِكَ قَالَ إِنْ شَاءَ اللَّهُ خَلَقَهَا فِى عَصَاكَ هَذِهِ . قَالَ فَنَخَرَ كَأَشَدِّ نَخِيرِ حِمَارٍ سَمِعْتُ - قَالَ - فَزَعَمَ بَعْضُ أَصْحَابِى أَنِّى ضَرَبْتُهُ بِعَصًا كَانَتْ مَعِىَ حَتَّى تَكَسَّرَتْ وَأَمَّا أَنَا فَوَاللَّهِ مَا شَعَرْتُ - قَالَ - وَجَاءَ حَتَّى دَخَلَ عَلَى أُمِّ الْمُؤْمِنِينَ فَحَدَّثَهَا فَقَالَتْ مَا تُرِيدُ إِلَيْهِ أَلَمْ تَعْلَمْ أَنَّهُ قَدْ قَالَ « إِنَّ أَوَّلَ مَا يَبْعَثُهُ عَلَى النَّاسِ غَضَبٌ يَغْضَبُهُ » .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. el-Müsennâ, ona Husayn –yani İbn Hasan b. Yesâr-, ona İbn Avn, ona Nâfî’in şöyle dediğini rivayet etti: Nâfî, İbn (Sâid değil de) Sayyâd derdi, dedi ki: İbn Ömer ben onunla iki defa karşılaştım, dedi. Onunla karşılaştığımda onlardan birisine: Sizler onun o (Deccâl) olduğunu mu konuşuyorsunuz, dedim. O: Allah’a yemin olsun ki hayır dedi. Ben: Allah’a yemin ederim ki bana yalan söyledin, dedim. Çünkü birinizin bana haber verdiğine göre, o aranızda malı ve evladı hepinizden daha çok oluncaya kadar ölmeyecekmiş. İşte bugün onun böyle olduğu söylenmektedir. Sonra aramızda biraz konuştuk ve arkasından ben ondan ayrıldım. (İbn Ömer) devamla dedi ki: Onunla ikinci bir defa daha karşılaştım, bu sefer gözü şişmişti. Ben: Senin gözün, gördüğüm bu hale ne zaman geldi, dedim. O: Bilemiyorum dedi. Ben: O gözün başında olduğu halde mi bilmiyorsun? dedim. O: Eğer Allah dilerse onu senin bu asanda yaratır, dedi. (İbn Ömer) dedi ki: Bir eşeğin işittiğim en şiddetli anırması gibi anırdı. Arkadaşlarımdan bazıları benim ona beraberimdeki bir asa ile kırılıncaya kadar dövdüğümü iddia ediyorsa da vallahi ben bunun farkında değilim. (Ravi) dedi ki: İbn Ömer gelerek müminlerin annesinin yanına girdi ve ona (olanları) anlattı. Müminlerin annesi: Sen ondan ne istiyorsun? Rasulullah’ın (sav): “Hiç şüphe yok ki onun insanlar üzerine gitmesinin başlangıcı, öfkelendiği bir şeye kızgınlığı olacaktır” buyurduğunu bilmiyor musun, dedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Fiten ve Eşratu's-sâat 7360, /1198
Senetler:
()
Konular:
Bilgi, gaybdan haber verme
Öneri Formu
Hadis Id, No:
18961, T003117
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ أَخْبَرَنَا أَبُو نُعَيْمٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الْوَلِيدِ وَكَانَ يَكُونُ فِى بَنِى عِجْلٍ عَنْ بُكَيْرِ بْنِ شِهَابٍ عَنْ سَعِيدِ بْنِ جُبَيْرٍ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ أَقْبَلَتْ يَهُودُ إِلَى النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَقَالُوا: يَا أَبَا الْقَاسِمِ أَخْبِرْنَا عَنِ الرَّعْدِ مَا هُوَ ؟ قَالَ « مَلَكٌ مِنَ الْمَلاَئِكَةِ مُوَكَّلٌ بِالسَّحَابِ مَعَهُ مَخَارِيقُ مِنْ نَارٍ يَسُوقُ بِهَا السَّحَابَ حَيْثُ شَاءَ اللَّهُ » . فَقَالُوا فَمَا هَذَا الصَّوْتُ الَّذِى نَسْمَعُ ؟ قَالَ « زَجْرُهُ بِالسَّحَابِ إِذَا زَجَرَهُ حَتَّى يَنْتَهِىَ إِلَى حَيْثُ أُمِرَ » . قَالُوا صَدَقْتَ. فَأَخْبِرْنَا عَمَّا حَرَّمَ إِسْرَائِيلُ عَلَى نَفْسِهِ ؟ قَالَ « اشْتَكَى عِرْقَ النَّسَا فَلَمْ يَجِدْ شَيْئًا يُلاَئِمُهُ إِلاَّ لُحُومَ الإِبِلِ وَأَلْبَانَهَا فَلِذَلِكَ حَرَّمَهَا » . قَالُوا صَدَقْتَ . قَالَ هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ غَرِيبٌ .
Tercemesi:
Bize Abdullah b. Abdurrahman, ona Ebu Nuaym, ona Abdullah b. el-Velid –ki o İcloğulları arasında yaşıyordu-, ona Bukeyr b. Şihâb, ona Said b. Cübeyr, ona da İbn Abbas’ın şöyle dediğini rivayet etti: Yahudiler Nebi’ye (sav) gelerek: Ey Ebu’l-Kasım, bize gök gürültüsünün ne olduğunu haber ver, dediler. O: “Bulutlarla görevli meleklerden bir melek olup beraberinde ateşten kamçılar bulunur, bunlarla da bulutları Allah’ın dilediği yere sürer” buyurdu. Onlar: Peki, bizim bu işittiğimiz ses nedir, dediler. O: “Bulutların, emrettiği yere varması için bulutları sürmesidir” buyurdu. Doğru söyledin, dediler, şimdi de bize İsrail’in kendisine neleri haram ettiğini haber ver, dediler. O da şöyle buyurdu: “İsrail, siyatikten rahatsızlanmış idi. Deve etleri ve sütleri dışında ona iyi gelecek başka bir şey bulamamıştı. Bundan dolayı onları haram etmişti” buyurdu. Onlar da doğru söyledin, dediler.
(Tirmizi) dedi ki: Bu, hasen garip bir hadistir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Tefsîru'l-Kur'an 13, 5/294
Senetler:
()
Konular:
Bilgi, gaybdan haber verme
Bilgi, Hz. Peygamber'in verdiği gaybi haberler
Yahudilik, yahudi kültürü
Öneri Formu
Hadis Id, No:
23079, B006362
Hadis:
حَدَّثَنَا حَفْصُ بْنُ عُمَرَ حَدَّثَنَا هِشَامٌ عَنْ قَتَادَةَ عَنْ أَنَسٍ - رضى الله عنه سَأَلُوا رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم حَتَّى أَحْفَوْهُ الْمَسْأَلَةَ فَغَضِبَ فَصَعِدَ الْمِنْبَرَ فَقَالَ « لاَ تَسْأَلُونِى الْيَوْمَ عَنْ شَىْءٍ إِلاَّ بَيَّنْتُهُ لَكُمْ » . فَجَعَلْتُ أَنْظُرُ يَمِينًا وَشِمَالاً ، فَإِذَا كُلُّ رَجُلٍ لاَفٌّ رَأْسَهُ فِى ثَوْبِهِ يَبْكِى ، فَإِذَا رَجُلٌ كَانَ إِذَا لاَحَى الرِّجَالَ يُدْعَى لِغَيْرِ أَبِيهِ فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ مَنْ أَبِى قَالَ « حُذَافَةُ » ، ثُمَّ أَنْشَأَ عُمَرُ فَقَالَ رَضِينَا بِاللَّهِ رَبًّا ، وَبِالإِسْلاَمِ دِينًا ، وَبِمُحَمَّدٍ صلى الله عليه وسلم رَسُولاً ، نَعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ الْفِتَنِ . فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « مَا رَأَيْتُ فِى الْخَيْرِ وَالشَّرِّ كَالْيَوْمِ قَطُّ ، إِنَّهُ صُوِّرَتْ لِى الْجَنَّةُ وَالنَّارُ حَتَّى رَأَيْتُهُمَا وَرَاءَ الْحَائِطِ » . وَكَانَ قَتَادَةُ يَذْكُرُ عِنْدَ الْحَدِيثِ هَذِهِ الآيَةَ ( يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لاَ تَسْأَلُوا عَنْ أَشْيَاءَ إِنْ تُبْدَ لَكُمْ تَسُؤْكُمْ ) .
Tercemesi:
Bize Hafs b. Ömer, ona Hişam, ona Katâde, ona Enes (b. Mâlik) (ra) şöyle rivayet etmiştir:
"Rasulullah'a (sav) ısrarla bir çok soru sormuşlardı. Sonunda öfkelenip minbere çıktı ve şöyle buyurdu: "Bana bu gün sorduğunuz her sorunun cevabını vereceğim". Ben sağa sola baktım. Herkes başını elbisesine sokmuş ağlıyordu. İnsanlarla tartıştığında babasından başkasına nispet edilmekte olan bir adamın kalkıp "Ey Allah'ın resulü! Benim babam kim?" diye sorduğunu duydum. Hz. Peygamber (sav) ona "Hüzafe!" diye cevap verdi. Sonra Hz. Ömer kalkıp "Biz Rab olarak Allah'a, din olarak İslam'a, peygamber olarak Muhammed Mustafa'ya razı olduk. Fitnelerden Allah'a sığınırız." dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) "Hayır ve şerri bu günkü gibi hiç görmemiştim. Cennet ve cehennem bana gösterildi ve onları şu duvarın arkasında gördüm. Katâe bu hadisi naklederken "Ey iman edenler! Size gösterildiğinde hoşunuza gitmeyecek şeyler hakkında sormayınız..." (Mâide, 5/101) ayetini okurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Da'vât 35, 2/554
Senetler:
1. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
2. Ebu Hattab Katade b. Diame es-Sedusî (Katade b. Diame b. Katade)
3. Hişam b. Ebu Abdullah ed-Destevâî (Hişam b. Senber)
4. Ebu Ömer Hafs b. Ömer el-Ezdî (Hafs b. Ömer b. Hâris b. Sehbera)
Konular:
Adab, soru sorma adabı
Bilgi, gaybdan haber verme
Hz. Peygamber, kendisine yapılan eziyetler
Hz. Peygamber, kızması
KTB, ADAB
Soru, çok (lüzumsuz) soru sormaktan kaçınmak gerekir