Giriş

Bize Yahya, ona Vekî, ona A'meş, ona Müslim, ona Mesrûk, ona da Abdullah b. Mes'ûd (ra) şöyle demiştir: Beş şey olup bitmiştir. Lizâm, Rûm, Batşe, Kamer ve Duhân.


Açıklama: "Lizâm": Bedir'de müşriklerin esir edilmesi; "Rûm": Rumların, İranlılara mağlup olmalarının ardından bir kaç içinde tekar galip gelmeleri; "Batşe": Büyük Bedir harbinde müşriklerin yakalanıp öldürülmeleri; "Kamer" Ayın ikiye yarılması; "Duhân": Kureyş'in kıtlık azabıyla karşı karşıya kalması ve açlıktan dolayı yerden göğe doğru uzanan bir duman görmesi.

    Öneri Formu
32940 B004825 Buhari, Tefsir, (Duhân) 6

Yine bize Zührî, ona Muhammed b. Cübeyr b. Mut'im, ona da babası (Cübeyr b. Mut'im) şöyle rivayet etmiştir: Hz. Peygamber (sav) Bedir esirlerini kast ederek "eğer Mut'im b. Adiyy hayatta olsa ve şu kokuşmuşlar konusunda benimle konuşsaydı bun­ların hepsini ona bağışlardım" Ve yine Leys'in Yahya'dan rivayetine göre Saîd b. Müseyyeb şöyle demiştir: Birinci fitne (yani Hz. Osman'ın şehadeti) meydana geldi, Bedir Ashabından kimseyi bı­rakmadı. Sonra ikinci fitne (yani Harre vakası) oldu Hudeybiye Ashabından kimseyi bırakmadı. Sonra üçüncü fitne olayı oldu, o da insanlarda akıl ve kuvvet bırakmadı.


Açıklama: İbn Hacer'in ifadelerinden anlaşılan, Leys tarikinin muallak olduğudur (İbn Hacer, Fethu'l-Bârî, VII, 325.) Öte yandan bu rivayet, Cevâmi'u'l-kelim'in tespitinin aksine mürsel olmayıp maktu olmalıdır.

    Öneri Formu
281189 B004024-2 Buhari, Megâzî, 12

Bize Ahmed b. Muhammed b. Hanbel, ona Ebu Nuh, ona İkrime b. Ammar, ona Simak el-Hanefî, ona İbn Abbas, ona da Ömer b. Hattab şöyle rivayet etmiştir: "Bedir günü olduğunda (ve) Hz. Peygamber (sav) esirler karşılığında fidye aldı. Bunun üzerine Allah “Yeryüzünde düşmanı tamamıyla sindirip hâkim duruma gelmedikçe, hiçbir peygambere esir almak yakışmaz. Siz geçici dünya menfaatini istiyorsunuz, hâlbuki Allah ahireti (kazanmanızı) istiyor. Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. Allah tarafından önceden verilmiş bir hüküm olmasaydı, aldığınız fidyeden ötürü size mutlaka büyük bir azap dokunurdu” (Enfal, 67-68) ayetlerini indirdi. Daha sonra Allah, onlar için ganimetleri helal kıldı." [Ebu Davud der ki: Ebu Nuh'un isminin Ahmed b. Hanbel'e sorulduğunu işittim. O, onun ismini ne yapacaksın! Onun ismi, kötü bir isimdir dedi. Ebu Davud der ki: Ebu Nuh'un ismi, Kurâd'dır. Ancak doğrusu onun ismi Abdurrahman b. Ğazvan'dır.]


    Öneri Formu
16289 D002690 Ebu Davud, Cihad, 121

Bize Abdân, ona Abdullah (T); bize Ahmed b. Salih, ona Anbese, onlara Yunus, ona Zührî, ona Ali b. Hüseyin, ona Hüseyin b. Ali (as), ona da Ali şöyle demiştir: Benim Bedir günündeki ganimet pa­yımdan kalan yaşlı bir devem vardı. Hz. Peygamber (sav) bana daha önce de savaş dışı elde edilen fey gelirinin beşte birinden, başka bir yaşlı deve daha vermişti. Hz. Peygamber'in (sav) kızı Fâtıma (as) ile evlenmek istediğim zaman Kaynuka oğullarından, kuyum­culuk yapan bir adamla beraber ızhır otu toplamaya gitmek üzere sözleştik. Bu otu kuyumculara satıp parasıyla dü­ğün yemeğimin masrafına destek sağlamayı istemiştim. Ben yaşlı devele­rim için semerler, çuvallar ve ipler toplarken, iki devem de Ensârdan bir adamın evinin yanında çöktürülmüş hâldeydiler. Topladığım şey­leri toplayıp döndüğüm zaman bir de gördüm ki develerimin hörgüçleri ke­silmiş, böğürleri yarılıp ciğerleri alınmış. Develerimin bu halini görünce gözyaşlarıma hakim olamayıp ağladım ve "bu işi kim yaptı?" diye sordum. Orada bulunanlar "Hamza b. Abdulmuttalib yaptı, kendisi şu evin içinde Ensârdan içki içenler topluluğu arasındadır" dediler. Hemen Hz. Peygamber'in (sav) yanına vardım. Yanında Zeyd b. Hâ­rise vardı. Peygamber yüzümden, içinde bulunduğum durumu anlayarak "Neyin var?" diye sordu. Ben "Ey Allah'ın Rasûlü, bugünkü kadar korkunç manzara görme­dim. Hamza benim yaşlı iki dişi deveme saldırıp onların hörgüçlerini kesmiş, böğürlerini yarmış, şimdi şu evde içki içenlerle beraberdir." dedim. Peygamber ridâsını istedi, sonra ona bürünerek yürüyüp gitti. Zeyd ibn Harise ile ben de peşinden gittik. Nihayet içinde Hamza'nın bulunduğu o eve geldi, içeri girme izni istedi. İçeridekiler gelenlere girme izni verdiler. İçeride içki içenlerle karşılaştık. (Hz. peygamber (sav), yaptığı işten dolayı Hamza'yı kınamaya baş­ladı. Hamza da körkütük sarhoş olmuş, gözleri kıpkırmızı bir halde idi. Hamza bakışını Hz. Peygamber'e yöneltti, önce dizlerine, sonra göbeğine, ardından yüzüne baktı ve "Siz, babamın (Abdulmuttalib'in) köleleri değil misiniz?" dedi. Hz. Peygamber, amcası Hamza'nın sarhoş olduğunu anladı da (yanlış bir hareket yapmasına fırsat vermemek için) topukları üzerinde gerisin geriye çekildi. Biz de Onunla beraber odadan dışarı çıktık.


    Öneri Formu
31151 B004003 Buhari, Megâzî, 12

Bize Ebu Nuh Kurâd, ona İkrime b. Ammâr, ona Simâk el-Hanefî Ebu Zumeyl, ona İbn Abbâs, ona da Ömer b. Hattâb (ra) şöyle demiştir: "Bedir Günü, Peygamber (sav) ashabına baktı, sayıları üç yüz küsurdu. Müşriklere baktığında ise onların sayısı binden fazlaydı. Bunun üzerine Peygamber (sav), üzerinde ridası (omuz örtüsü) ve izarı (bel örtüsü) olduğu halde kıble’ye yöneldi, ellerini açtı ve 'Allah’ım! Senin bana vaat ettiğini nerede? Allah’ım! Lütfettiğin vaadini yerine getir. Allah’ım! Eğer bu İslâm topluluğunu helâk edersen, yeryüzünde artık Sana ibadet edilmez' diyerek dua etti. Ravi der ki: Allah Rasulü (sav) dua etmeye ve Rabbine yalvarmaya devam etti, nihayet ridâsı omzundan düştü. Ebu Bekir (ra) yanına geldi, ridâsını aldı ve tekrar omzuna koydu. Ardından ona arkasından sarılarak 'Ey Allah’ın Peygamberi! Rabbinle bu kadar niyazda bulunman sana yeter. Şüphesiz O, sana vaat ettiğini gerçekleştirecektir' dedi. Bunun üzerine Allah Teâlâ 'Hatırlayın ki, Rabbinizden yardım istiyordunuz. O da size 'Ben size art arda meleklerle yardım edeceğim' diye icabet etmişti.' [Enfâl, 8/9] ayetini indirdi." "O gün müşriklerle karşı karşıya geldiklerinde Allah Teâlâ onları mağlup etti. Müşriklerden yetmiş kişi öldürüldü ve yetmiş kişi de esir alındı. Rasulullah (sav), Ebu Bekir, Ali ve Ömer'e (r.anhum) danıştı. Ebu Bekir 'Ey Allah’ın Rasulü! Bunlar bizim akrabalarımız, amcaoğullarımız ve kardeşlerimizdir. Ben fidye almanı uygun görüyorum. Alacağımız fidyeler, kâfirlere karşı bize güç olur. Üstelik Allah onları hidâyete erdirebilir, böylece bize destek olurlar' dedi. Rasulullah (sav) Hz. Ömer’e 'Sen ne dersin ey Hattâb oğlu?' diye sordu. Hz. Ömer 'Allah’a yemin ederim ki ben, Ebu Bekir’in görüşünü doğru bulmuyorum. Benim görüşüm şudur: Bana fırsat ve imkan ver, akrabam falanın boynunu vurayım. Ali’yi, kardeşi Akîl’e gönder, boynunu vursun. Hamza’yı, kardeşi olan falana yönlendir, boynunu vursun. Böylece Allah, müşriklere karşı kalplerimizde hiçbir yumuşaklık olmadığını görsün. Çünkü bunlar müşriklerin ileri gelenleri, önderleri ve liderleridir' dedi. Rasulullah (sav), Ebu Bekir’in görüşünü benimsedi, benim görüşümü uygun bulmadı ve esirlerden fidye aldı." "Ertesi sabah Hz. Ömer şöyle dedi: Sabah Rasulullah’a gittim. Yanında Ebu Bekir vardı. İkisi de ağlıyordu. 'Ey Allah’ın Rasulü! Sizi ve arkadaşınızı ağlatan nedir? Eğer ağlama sebebini anlayabilirsem ben de ağlarım; anlayamazsam da sizin ağlamanıza eşlik etmek için kendimi zorlar, yine de ağlarım' dedim. Rasulullah (sav) 'Ashâbının fidye teklifini bana sunmalarından sonra, azap bana şu ağaca kadar yaklaştırıldı, neredeyse isabet edecekti' buyurdu. Allah Teâlâ 'Hiçbir peygambere, düşmanın belini kırıp yeryüzünde hâkimiyetini iyice perçinleyinceye ve dînini insanlar arasında yerleştirinceye kadar esirleri olması uygun değildir. Siz, dünyanın geçici menfaatini istiyorsunuz, halbuki Allah âhireti kazanmanızı diliyor. Allah, kudreti dâimâ üstün gelen, her işi ve hükmü hikmetli ve sağlam olandır. Eğer affedileceğinize dair önceden Allah tarafından verilmiş bir hüküm olmasaydı, esirlere bedel olarak aldığınız fidyeden dolayı elbette size büyük bir azap dokunacaktı.' [Enfâl, 8/67-68] ayetlerini indirdi. Sonra ganimetlerin helal kılınması emredildi." "Ertesi yıl Uhud Günü geldiğinde, Bedir’de alınan fidyeye karşılık olarak cezalandırıldılar. O gün Müslümanlardan yetmiş kişi öldü. Sahabe, Peygamber’in (sav) yanından dağıldı. Hz. Peygamber’in (sav) ön dişi kırıldı, başındaki miğfer parçalandı, yüzü kan içinde kaldı. Allah Teâlâ 'Bedir’de düşmanlarınıza verdiğiniz iki misli zarar, Uhud’da kendi başınıza gelince: “Bu musîbet de nereden?” diye soruyorsunuz, öyle mi? Rasûlüm de ki: “Elbette kendi yaptıklarınız yüzünden!” Şüphesiz Allah’ın her şeye gücü yeter.' [Âl-i İmrân, 3/165] ayetini indirdi. Bu musibet, Bedir’de aldığınız fidyeye karşılık geldi."


    Öneri Formu
37969 HM000208 İbn Hanbel, I, 31

Bize Abdân, ona Abdullah (T); Bize Ahmed b. Salih, ona Anbese, onlara Yunus, ona Zührî, ona Ali b. Hüseyin, ona Hüseyin b. Ali (as), ona da Ali şöyle demiştir: Benim Bedir günündeki ganimet pa­yımdan kalan yaşlı bir devem vardı. Hz. Peygamber (sav) bana daha önce de savaş dışı elde edilen fey gelirinin beşte birinden, başka bir yaşlı deve daha vermişti. Hz. Peygamber'in (sav) kızı Fâtıma (as) ile evlenmek istediğim zaman Kaynuka oğullarından, kuyum­culuk yapan bir adamla beraber ızhır otu toplamaya gitmek üzere sözleştik. Bu otu kuyumculara satıp parasıyla dü­ğün yemeğimin masrafına destek sağlamayı istemiştim. Ben yaşlı devele­rim için semerler, çuvallar ve ipler toplarken, iki devem de Ensârdan bir adamın evinin yanında çöktürülmüş hâldeydiler. Topladığım şey­leri toplayıp döndüğüm zaman bir de gördüm ki develerimin hörgüçleri ke­silmiş, böğürleri yarılıp ciğerleri alınmış. Develerimin bu halini görünce gözyaşlarıma hakim olamayıp ağladım ve "bu işi kim yaptı?" diye sordum. Orada bulunanlar "Hamza b. Abdulmuttalib yaptı, kendisi şu evin içinde Ensârdan içki içenler topluluğu arasındadır" dediler. Hemen Hz. Peygamber'in (sav) yanına vardım. Yanında Zeyd b. Hâ­rise vardı. Peygamber yüzümden, içinde bulunduğum durumu anlayarak "Neyin var?" diye sordu. Ben "Ey Allah'ın Rasûlü, bugünkü kadar korkunç manzara görme­dim. Hamza benim yaşlı iki dişi deveme saldırıp onların hörgüçlerini kesmiş, böğürlerini yarmış, şimdi şu evde içki içenlerle beraberdir." dedim. Peygamber ridâsını istedi, sonra ona bürünerek yürüyüp gitti. Zeyd ibn Harise ile ben de peşinden gittik. Nihayet içinde Hamza'nın bulunduğu o eve geldi, içeri girme izni istedi. İçeridekiler gelenlere girme izni verdiler. İçeride içki içenlerle karşılaştık. (Hz. peygamber (sav), yaptığı işten dolayı Hamza'yı kınamaya baş­ladı. Hamza da körkütük sarhoş olmuş, gözleri kıpkırmızı bir halde idi. Hamza bakışını Hz. Peygamber'e yöneltti, önce dizlerine, sonra göbeğine, ardından yüzüne baktı ve "Siz, babamın (Abdulmuttalib'in) köleleri değil misiniz?" dedi. Hz. Peygamber, amcası Hamza'nın sarhoş olduğunu anladı da (yanlış bir hareket yapmasına fırsat vermemek için) topukları üzerinde gerisin geriye çekildi. Biz de Onunla beraber odadan dışarı çıktık.


    Öneri Formu
281186 B004003-2 Buhari, Megâzî, 12

Bize İshak b. Mansur, ona Abdurrezzâk, ona Ma'mer ona Zuhrî, ona Muhammed b. Cübeyr, ona da 'den; o da babası (Cübeyr b. Mut'ım) şöyle rivayet etmiştir: Hz. Peygamber (sav) Bedir esirlerini kast ederek "eğer Mut'im b. Adiyy hayatta olsa ve şu kokuşmuşlar konusunda benimle konuşsaydı bun­ların hepsini ona bağışlardım"


    Öneri Formu
30210 B003139 Buhari, Farzu'l-Humus, 16

Yine bize Zührî, ona Muhammed b. Cübeyr b. Mut'im, ona da babası (Cübeyr b. Mut'im) şöyle rivayet etmiştir: Hz. Peygamber (sav) Bedir esirlerini kast ederek "eğer Mut'im b. Adiyy hayatta olsa ve şu kokuşmuşlar konusunda benimle konuşsaydı bun­ların hepsini ona bağışlardım" Ve yine Leys'in Yahya'dan rivayetine göre Saîd b. Müseyyeb şöyle demiştir: Birinci fitne (yani Hz. Osman'ın şehadeti) meydana geldi, Bedir Ashabından kimseyi bı­rakmadı. Sonra ikinci fitne (yani Harre vakası) oldu Hudeybiye Ashabından kimseyi bırakmadı. Sonra üçüncü fitne olayı oldu, o da insanlarda akıl ve kuvvet bırakmadı.


    Öneri Formu
31191 B004024 Buhari, Megâzî, 12


    Öneri Formu
7304 M006206 Müslim, Fadâilu's Sahabe, 24


    Öneri Formu
16291 D002692 Ebu Davud, Cihad, 121