442 Kayıt Bulundu.
Bize Kuteybe, ona Yakub, ona Ebu Hâzim'in rivayet ettiğine göre Sehl b. Sa'd es-Sâidî (ra) şöyle demiştir: Hz. Peygamber (sav) ile müşrikler, Peygamber'in gazvelerinden birinde karşılaşıp çarpışmışlardı. Daha sonra hem Hz. Peygamber ve hem de karşı grup karargahlarına döndüler. Müslümanların içinde bir adam vardı ki, o, müşriklerden ayrı düşen veya uzak kalan herkesi takip ediyor ve onları kılıcıyla öldürüyordu. "Yâ Resulallah! Sahabîlerin hiçbirisi filan kişi kadar cesaret ve yarar gösteremedi" denilince Resulullah: "Şüphesiz o kimse cehennem ehlindendir" buyurdu. Sahabîler: "Eğer o kişi cehennemlikse, bizim hangimiz cennet ehlindendir?" dediler. Sahabîlerden biri: 'O kişi hakkında size ben bilgi getireceğim" dedi. Adam hızlanıp yavaşladığında onun beraberinde bulundu. Sonunda ağır bir yara aldı ve hemen ölmek istedi. Kılıcının sapını yere, keskin ucunu da göğsünün arasına koydu. Sonra kılıcın üzerine yüklendi ve kendini öldürdü.' Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Öyle insanlar vardır ki, insanlara göre cennet ehlinin amelini işler; halbuki o cehenneme gidecektir. Yine bazı kimseler vardır ki insanlara göre cehennem ehlinin amelini yapar ama sonunda cennetliklerden olur."
Açıklama: "Müslümanların içinde bir adam" onun inanç veya kimlik açısından farklı olduğunu ima etmektedir. Ancak Hz. Peygamber'in onun hakkında "Şüphesiz o kimse cehennem ehlindendir" buyurması şahsın münafık olarak bilindiğini göstermektedir. Nitekim B003062-2 nolu rivayetteki 'müslüman olduğunu iddia eden' ifadeleri bunu teyit etmektedir. Diğer rivayetlerden farklı olarak yaralandığında hemen ölmek istemiş ve kılıcıyla kendisini öldürmüştür. Bu durumda Hz. Peygamber'in "Öyle insanlar vardır ki, insanlara göre cennet ehlinin amelini işler; halbuki o cehenneme gidecektir. Yine bazı kimseler vardır ki insanlara göre cehennem ehlinin amelini yapar ama sonunda cennetliklerden olur" sözü, insanlar ne düşünürlerse düşünsünler iman etmediği sürece kimsenin cennete gidemeyeceğini ifade etmektedir.
Bize Ali b. Ayyâş, ona Ebu Gassân, ona Ebu Hâzim, ona da Sehl b. Sa'd es-Sâidî şöyle rivayet etti: Hz. Peygamber (sav) müşriklerle savaşan ve Müslümanlara büyük yararlılıklar sağlayan kişilerden birine bakıp: "Her kim cehennem ehlinden bir adama bakmak isterse, şu adama baksın!" buyurdu. Hz. Peygamber'in bu sözü üzerine sahâbîlerden biri o adamı takip etti. O esnada adam yaralandı ve hemen ölmek isteyerek kılıcının sivri ucunu göğsünün arasına koydu. Sonra üzerine abandı; kılıç iki küreği arasından dışarı çıktı. Bu haber kendisine ulaşınca Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Kul, insanların nazarında cennete gideceklerin amelini yapar, hâlbuki o cehennemliktir. Yine kul insanların görüşünde ateş ehlinin amelini yapar, halbuki o, cennet ehlindendir. Ameller ancak sonlarına göre değerlendirilir."
Bize Said b. Ebu Meryem, ona Ebu Gassân, ona Ebu Hâzim, ona da Sehl b. Sa'd şöyle rivayet etmiştir: Hz. Peygamber'in (sav) de bulunduğu bir gazvede, Müslümanlar için çok yararlılıklar gösteren bir adam vardı. Peygamber ona doğru baktı ve "Her kim cehennem ehlinden bir kimseye bakmak isterse, şu adama baksın!" buyurdu. Bu söz üzerine oradaki topluluktan bir kimse, o adamın arkasından gitti. Adam hâlâ müşriklere en ağır darbeleri indirmekteydi. Nihayet yaralandı ve ölümünü hızlandırmak istedi. Hemen kılıcının sivri tarafını göğsünün ortasına koydu ve üzerine yüklendi. Kılıcın ucu iki omzunun arasından dışarı çıktı. Onu takip edip gözetleyen adam süratle Hz. Peygamber'in (sav) yanına döndü ve "Şehâdet ederim ki, Sen Allah'ın resulüsün!" dedi. Rasûlullah: "Bu şehâdetin sebebi nedir?" diye sordu. Adam: Filan kimse için "Cehennem ehlinden olan bir kimseye bakmak isteyen, şu adama baksın" demiştiniz. Halbuki o kişi, aramızda bu savaşta müslümânlara en fazla fayda verenlerden biriydi. Bu sözünüzden, ben onun bu hal üzere (savaşıp cihad ederken) ölmeyeceğini anladım ve onu takip ettim. Yaralanınca ölümünü hızlandırmak istedi ve intihar etti' dedi. Hz. Peygamber (sav): "Şübhesiz bir kul, cehennem ehlinin amelini işler halbuki o cennet ehlindendir. Yine bir kul da cennet ehlinin amelini işler ama cehennemlik olur. Ameller ancak sonuçları ile değerlendirilir" buyurdu.
Bize Hasan b. Rabî', ona Ebu Ahvas, ona el-A'meş, ona Zeyd b. Vehb, ona da Abdullah b. Mesud'un (ra) rivâyet ettiğine göre kendisi doğru söyleyen ve kendisine de doğru söylenen Allah'ın rasûlü (sav) şunları söylemiş: “Sizden birinizin yaratılışı, annesinin karnında kırk günde tamamlanır. Sonra o zaman zarfında alaka (kan pıhtısı) hâline gelir. Sonra yine o zamanda mudğa (et parçası) hâline gelir. Sonra Allah ona bir melek gönderir ve meleğe dört kelimeyi, yani rızkını, ecelini, amelini ve saîd veya şakî olacağını yazması emredilir. Sonra ona rûh üflenir. Sizden biriniz cennetliklerin amelini yapar, hatta cennetle arasında bir kulaç kadar bir mesafe kalır, ama sonra (yazılan) bu kitabı öne geçer ve cehennemliklerin amelini yapar. Yine biriniz cehennemliklerin amelini yapar, hatta cehennemle arasında bir kulaç kadar bir mesafe kalır, ama sonra (yazılan) bu kitabı öne geçer ve cennetliklerin amelini yapar.”
Açıklama: Müslim b. Yesar ile Ömer b. Hattab arasında inkıta' vardır.
Bize Abdullah b. Mesleme, ona İbn Ebu Hâzim, ona babası (Ebu Hâzim), ona Sehl b. Sa'd şöyle rivayet etmiştir: Hz. Peygamber (sav) ile müşrikler, gazvelerinden birinde savaşa tutuştular. Nihayet her kavim kendi karargâhına dönmüştü. Müslümanların içinde bir adam vardı ki, müşriklerden ayrı düşen her askeri takip ediyor ve kılıcıyla onu öldürüyordu. Hz. Peygamber’e: Ya Resulallah! Sahabîlerin hiçbirisi falan kişi kadar yararlı olamadı, denildi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav), "Şüphesiz o kimse cehennem ehlindendir" buyurdu. Ashâb, 'Böyle çarpışan biri cehennemlik ise hangimiz cennetlik olabiliriz ki!' demeye başladılar. Bunun üzerine bir sahabî, kendi kendine 'onu takip edeceğim' dedi. İşte o şahıs anlatıyor: ‘Hızlandığında da, yavaşladığında da yanından ayrılmadım. Adam sonunda yaralandı ve hemen ölmek istedi. Kılıcının sapını yere, keskin ucunu da göğsünün ortasına koydu ve kılıcın üzerine yüklendi. Böylece kendini öldürdü. Onu takip eden sahabî ‘Senin Allah'ın Resulü olduğuna şehadet ediyorum’ diyerek Hz. Peygamber'e geldi. Hz. Peygamber: “Ne oldu?", diye sorunca, sahabî adamın durumunu anlattı. Bunun üzerine Hz. Peygamber şöyle buyurdu: "Öyle kişi vardır ki, insanlara göre cennet ehlinin amelini işler; ama o cehennemliktir. Yine öyle insanlar da vardı ki, insanlara göre cehennem ehlinin amelini yapar; oysa ki o, cennet ehlindendir."
Açıklama: Sehl b. Sa'd'ın rivayet ettiği bu hadise göre Hz. Peygamber, akibeti belirleyenin iman, ameli ise anlamlı kılan şeyin niyet olduğuna dikkatleri çekmiştir. Zira adamın münafıklardan olduğu bilgisine sahiptir. Aynı zamanda niyetini bilmediği için işin hakikatine vakıf olma imkanı olmayan insanoğlunun, riya, hile ve aldatma aracı olabilecek eylemler üzerinden başkası hakkındaki değerlendirmelerinde ihtiyatlı olması gerektiğine vurgu yapmıştır.
Bize Ebu Yemân, ona Şuayb, ona ez-Zührî (T) Bana Muhammed b. Sellâm, ona Attâb b. Beşîr, ona İshak, ona ez-Zührî, ona Ali b. Hüseyin, ona Hüseyin b. Ali, ona Ali b. Ebu Tâlib (ra) şöyle söylemiştir: Rasulullah (sav) (bir gece) kızı Fatıma’nın kapısını çalarak "Namaz kılmıyor musunuz" diye seslendi. Ali dedi ki: ‘Ey Allah’ın Rasulü, canlarımız Allah’ın elindedir, o bizi uyandırmak isterse uyandırır.’ Bunun üzerine Rasulullah (sav) bana hiçbir cevap vermeden ayrılıp gitti. Sonra arkasını dönüp giderken dizine vurarak "Gerçekten insan tartışmaya çok düşkün olan bir varlıktır." (Kehf 18/54) ayetini söylediğini işittim. Ebu Abdullah el-Buhârî şöyle dedi: (Târık sûresinde geçen) ‘târık’ kelimesinin, (ışığı ile karanlıkları delip geldiği için) sana geceleyin gelen anlamına geldiği söylenmiştir. ‘Târık’ın yıldız, ‘Sâkıb’ın ışık saçan şey manasına geldiği de söylenmiştir. 'Sâkıb' kelimesi emir fiili olarak ‘eskıb’ şeklinde kullanıldığında, ateşini parlat manasına gelir denilmiştir.