442 Kayıt Bulundu.
İskenderânî, Ebû Hâzim ve Seleme b. Dînâr 3970- Birazdan gelecek olan İbn Ebû Hâzim'in Hz. Peygamber'in gazvelerinden biri hakkındaki rivayetindeki "Hz. Peygamber (sav) ile müşrikler karşılaştı" ifadesinde kastedilen savaşın Hayber olup olmadığı konusunda emin değilim. Bu düşünce Sehl hadisindeki olay ile Ebû Hüreyre'nin naklettiği olayın aynı olmasından kaynaklanmaktadır. Ebû Hüreyre hadisinde bu olayın Hayber'de gerçekleştiği açıkça ifade edilmiştir. Ancak bu konuda ihtilaf vardır. Sehl'in anlattığı olayda kendini öldüren adam kılıcına dayanmış ve kılıç sırtından çıkmıştır. Ebû Hüreyre'nin anlattığında ise ok kutusundan oklar çıkarmış ve kendisini bunlarla kesmiştir. Aynı zamanda Sehl hadisinde Hz. Peygamber (sav) olayı kendisine anlattıkları zaman "Kişi cennet ehlinin amelini yapar da ..." buyurmuştur. Ebû Hüreyre'nin naklettiği hadisede ise Hz. Peygamber (sav) olayı kendisine haber verdikleri zaman "Kalk ey Bilal! İnsanlara şunu duyur: Mümin olmayan cennete giremez" demiştir. Bundan dolayı İbnü't-Tîn birden fazla olmasına meyletmiştir. Ancak iki olayı birleştirmek de mümkündür. Şöyle ki son olarak söylenen sözde farklılık olması aykırı bir şey değildir. Birinci farklılık ise şöyle izah edilebilir. Kendisini oklarıyla kesmiş ama canı çıkmamış, ölümünü hızlandırmak için kılıcına abanmış olabilir. İbnü'l-Cevzî, Müşkil'inde Sehl b. Sa'd'ın anlattığı olayın Uhud'da gerçekleştiğini belirtir. O şahsın adı Kuzman ez-Zufurî'dir. Uhud günü müslümanlardan geri kalmış, kadınlar onu kınadıkları için savaşa çıkıp birinci safa yerleşmişti. İlk ok atan kişi olmuştu. Sonra kılıca geçmiş ve büyük işler becermişti. Müslümanlar zora düşünce kılıcını çekip "Ölmek kaçmaktan iyidir" demeye başlamıştı. Katâde b. Numân onun yanına gelip "Şehadetin hayırlı olsun" deyince ona "Vallahi ben din uğrunda çarpışmadım, kavmimin şerefi için savaştım" demişti. Sonra yaraları iyice acı vermeye başlamış ve canına kıymıştı. Bu Vâkıdî'nin Megâzî'sinde anlatılan hadisedir. Ancak Vâkıdî bu rivayette tek başına kaldığından onunla delil getirilemez, dolayısıyla aksine bir durum olduğunda daha da zayıf hale gelir. Ebû Ya'lâ, Said b. Abdurrahman el-Kâdî, Ebû Hâzim tarikinden bu babtaki hadisi nakletmiştir. Bu hadisin başı şöyledir: Hz. Peygamber'e (s.a.v.) Uhud günü denildi ki: "Falanca büyük yararlılıklar gösterdi, iyi iş becerdi. Asla kaçmadı, geride kalan bütün müşriklerle çarpıştı..." hadis Sahîh'te olduğu şekilde anlatılmıştır. Ancak bu hadiste şahsın adı verilmemektedir. Said onda ihtilafa düşmüştür. Bu rivâyetin Buhârî'ye gizli kalmış olacağına ihtimal vermem. Ancak zannederim ki o bu hadise iltifat etmemiştir. Çünkü Ebû Hâzim'den gelen bazı rivayetlerde "Rasulullah ile birlikte savaşa çıkmıştık" denilmektedir ve bunun zahiri savaşın Uhud dışında bir savaş olmasını gerektirir. Çünkü Sehl, Uhud savaşı sırasında küçük yaşta olduğundan bunu yapabilecek durumda değildi. Doğru olan şudur ki Sehl, hicretten beş yıl önce doğmuştur. Uhud'da on veya on bir yaşında olabilir. Belki Uhud'la ilgili bazı şeyleri hatırlayabilir. Mesela Hz. Fatıma'nın Hz. Peygamber'in (s.a.v.) yarasını yıkamasını bilebilir. Ancak bundan onun "Hz. Peygamber'le birlikte savaştık" demesi gerekmez. Belki bu söz mecaza hamledilebilir. Ancak bunu Küşmihenî rivayetiyle yakında verilecek olan hadis men etmektedir. "Hz. Peygamber (sav) karargahına meylettiği zaman" ifadesi o gün çarpışmayı bitirip karargaha çekildiğinde demektir. Ashap arasında insanların konuştuğu bir kimse vardı. Onun adı Kuzman ez-Zufurî idi. Ensar'ın bir boyu olan Zufuroğularına mensuptu. Ebu'l-Gaydâk diye künyelendiriliyordu. "Müşrik ordusundan geri kalan, ayrı düşen" ifadeleri o topluluktan ayrılanlar, onlarla birlikte olmayanlar için kullanılır. Bu kelimeler hazfedilmiş bir kelimeye sıfat olarak kullanılmışlardır. Sonlarındaki "ta" mübalağa içindir. Yani o kişi öldürmedik kimse bırakmıyordu. Bu iki kelime ile murat edilenin büyük veya küçük olduğu da söylenmiştir. Bir görüşe göre "şâz" çıkan, "fâz" ise tek kalandır. Bir görüşe göre ikisi aynı şeydir. Bir görüşe göre ikincisi "takip edenler"dir. "Dedi ki" ifadesi "Bir kişi dedi" manasındadır. Cihad hadisinde "Dediler ki" şeklinde gelmiştir. Başka bir tarikten gelen rivayette ise "denildi ki" şeklinde varit olmuştur. Burada Küşmîhenî'de şöyle vaki olmuştur: Eğer bu ezberlenmişse söylenin adı da bilinir. "Ne kadar iş yapmıştır" ifadesinin anlamı "ne kadar yarar göstermiş" şeklindedir. "O cehennemliktir" sözünde İbn Ebû Hâzim rivayetinde "Eğer bu kişi cehennemlik ise hangimiz cennet ehlindeniz?" denilmiştir. Taberânî'deki Eksem b Ebu'l-Cevn el-Huzâî hadisinde "Dedik ki: Ey Allah'ın Rasulü! Falanca...." şeklindedir.