82 Kayıt Bulundu.
Bana Mâlik, ona İbn Şihâb, ona Saîd b. el-Müseyyeb, ona Ebû Hureyre (ra) rivayet ettiğine göre Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Pehlivan başkalarını güreşte yenen değildir. Asıl pehlivan, öfkelendiğinde kendine hakim olandır."
Bize Ahmed b. Amr b. Serh ve İbn Abde -başkalarıyla birlikte rivayet ettiler, hadis İbn Abde'nin lafızlarıyla rivayet edilmiştir-, onlara Süfyan, ona ez-Zührî, ona Said b. Müseyyeb, ona da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre: Rasulullah (sav) mescitte otururken bir bedevi gelip -İbn Abde'nin rivayetine göre iki rekat- namaz kıldı. Sonra "Allah'ım! Bana ve Muhammed'e merhamet et. Başkasına etme" diye dua etti. Bunun üzerine Nebi (sav); "koskoca rahmeti daralttın!" dedi. Derken bedevi mescidin bir köşesine bevletmesin mi! Orada bulunanlar hemen adama doğru koşuştular. Ancak Nebi (sav) onları durdurdu ve "sizler ancak kolaylaştırıcı olarak gönderildiniz, işleri zora sokanlar olarak değil. Bevl ettiği yerin üzerine bir büyük kova su dökün" buyurdu.
Açıklama: Hadisin sonundaki "seclün" ve "zenûbün" kelimeleri Hz. Peygamber tarafından bu şekilde birlikte kullanılmış değildir. Aksine, ravi tarafından kullanılan ve aynı manayı ifade eden kelimelerdir. Ravi (sahabi yahut başkası), hocasının hangi kelimeyi kullandığını hatırlayamadığı için böyle yapmıştır muhtemelen, dolayısıyla orada iki kelimeyi de ayrıca çevirmeye gerek yoktur.
Bize Ahmed b. Amr b. Serh ve İbn Abde -başkalarıyla birlikte rivayet ettiler, hadis İbn Abde'nin lafızlarıyla rivayet edilmiştir-, onlara Süfyan, ona ez-Zührî, ona Said b. Müseyyeb, ona da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre: Rasulullah (sav) mescitte otururken bir bedevi gelip namaza durdu. -İbn Abde şöyle dedi: İki rekât namaz kıldı.- Sonra bedevi, Allah'ım! Bana ve Muhammed'e merhamet et. Başkasına etme, dedi. Bunun üzerine Nebi (sav); "koskoca rahmeti daralttın!" dedi. Derken bedevi mescidin bir köşesine bevletmesin mi! Orada bulunanlar hemen adama doğru koşuştular. Ancak Nebi (sav) onları durdurdu ve "sizler ancak kolaylaştırıcı olarak gönderildiniz, işleri zora sokanlar olarak değil. Bevlettiği yerin üzerine bir kova dolusu su dökün veya bir kova su dökün" buyurdu.
Bize Nasr b. Ali el-Cehdamî ve Ebu Ammâr, -hadisin lafızları Ebu Ammâr'a ait olmakla birlikte, manada bir değişiklik yoktur- onlara Süfyân b. Uyeyne, ona Zührî, ona Humeyd b. Abdurrahman, ona da Ebu Hureyre şöyle rivayet etmiştir: "Bir adam Hz. Peygamber'e (sav) gelip 'Helak oldum yâ Rasulullah!' dedi. Nebî (sav) "Nedir seni helak eden?' buyurunca, 'Ramazan ayında hanımımla birlikte oldum' dedi. Hz. Peygamber (sav) 'Bir köle azat edebilir misin?' buyurunca, adam 'Hayır' dedi. 'Peki peş peşe iki ay oruç tutmaya güç yetirebilir misin?' diye sorunca, adam yine 'Hayır' dedi. Nebî (sav) 'O halde altmış fakiri doyurabilir misin?' diye sorunca, adam yine 'Hayır' dedi. Hz. Peygamber (sav) 'Otur' buyurdu, adam da oturdu. O esnada Rasulullah'a (sav) içi hurma dolu büyük bir sepet getirildi. -Râvilerden biri hadiste geçen 'arak' kelimesinin büyük sepet olduğu açıklamasında bulunmuştur.- Nebî (sav) 'Al bunu sadaka olarak dağıt' buyurunca, adam 'Medine'nin şu iki siyah kayalığı arasında bizden daha fakiri yoktur ki' dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav), azı dişleri gözükene dek güldü, ardında da 'Al bunu, ailene yedir' buyurdu." [Tirmizî bu hadis hakkında şu değerlendirmelerde bulunmuştur: 'Bu konuda İbn Ömer, Âişe ve Abdullah b. Amr'dan da hadis nakledilmiştir. Ebu Hureyre hadisi, hasen-sahih bir hadistir. İlim ehli nezdinde, ramazan ayında bilerek cinsel münasebette bulunup orucunu bozan kimse hususunda uygulama (amel) bu hadise göredir. Orucunu bilerek yiyip içmek suretiyle bozan kimse hakkında ise ilim ehli ihtilaf etmiştir. Onların bir kısmı, o kişiye kazâ ve keffaret gerekeceğini ifade edip yeme ve içmeyi cinsel münasebete benzetmiştir ki bu, Süfyân es-Sevrî, İbn Mübârek ve İshâk (b. Râhûye)'nin görüşüdür. Bir kısmı da ona keffâret değil, kazânın gereceğini ifade etmiştir. Çünkü keffâret borcu Nebî'den (sav), cinsel münasebet yoluyla orucun bozulması hususunda nakledilmiş, yeme ve içme suretiyle bozulma hususunda nakledilmemiştir. Bu görüşte olanlar, yeme ve içmenin cinsel münasebete benzemediğini belirtirler ki bu da Şâfiî ve Ahmed (b. Hanbel)'in görüşüdür. Şâfiî, Nebî'nin (sav), orucunu bozup da kendisine infakta bulunduğu adama 'Onu al, ailene yedir' sözünün pek çok anlama gelebileceğini ifade etmiş ve şöyle demiştir: 'Keffâret, güç yetirebilen kimseye gereklidir. Bu adamın ise keffâreti ödemeye gücü yoktur. Çünkü Nebî (sav) kendisine bir şey verip adam o şeye sahip olduğunda bile 'Benden daha fakiri yoktur ki' demiştir. Hz. Peygamber (sav) de 'Onu al, ailene yedir' buyurmuştur. Zira keffâret ancak, günlük yetecek azığın fazlalığından sonra söz konusu olur.' Şâfiî, bu durumda olan bir kimsenin o azığı yiyebileceğini, keffâretin ise onun üzerinde bir borç olarak kalacağı görüşünü tercih etmiş, 'Ne zaman ödemeye güç yetirirse o zaman keffâreti eda eder' demiştir.]
Bize Nasr b. Ali el-Cahdamî ve Ebu Ammâr, (manaları aynı olsa da hadisin lafzı Ebû Ammâr'a ait olandır), onlara Süfyân b. Uyeyne, ona Zührî, ona Humeyd b. Abdurrahman, ona da Ebu Hureyre (ra) şöyle rivayet etmiştir: "Bir adam Hz. Peygamber'e (sav) gelip 'Yâ Rasulullah! Helak oldum' dedi. Nebî (sav) 'Seni helak eden de nedir?' deyince, adam 'Ramazan'da hanımımla münasebette bulundum' dedi. Hz. Peygamber (sav) "Bir köle azat edebilir misin?' buyurdu. Adam 'Hayır' dedi. Rasulullah (sav) 'Peş peşe iki ay oruç tutmaya güç yetirebilir misin?' diye sorunca, adam yine 'Hayır' dedi. Nebî (sav) 'Altmış fakiri doyurabilir misin?' buyurdu. Adam 'Hayır' dedi. Hz. Peygamber (sav) adama 'Otur' dedi, adam da oturdu. O esnada Rasulullah'a (sav) içinde hurma olan büyük bir sepet getirildi. (Hadisin râvilerinden biri 'arak büyük sepete denir' açıklamasında bulunmuştur.) Nebî (sav) adama, '(Bunu alıp) sadaka olarak dağıt' buyurunca, o kişi 'Medine'nin şu iki siyah tepesi arasında bizden daha fakiri yoktur' dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) azı dişleri gözükene dek gülüverdi. Ardında o kişiye 'Al bunu, ailene yedir' buyurdu." Tirmizî, bu konuda İbn Ömer, Aişe ve Abdullah b. Amr'dan da hadis geldiğini söylemiş, Ebu Hureyre rivayetinin hasen-sahih bir hadis olduğunu ifade etmiştir. Tirmizî açıklamalarına şöyle devam etmiştir: İlim ehli nezdinde, Ramazan'da bilerek cinsel münasebette bulunup orucunu bozan kimse hususunda amel bu hadise göredir. Orucunu yeyip içmek suretiyle bile bile bozan kimse hakkında ise ilim ehli ihtilaf etmiştir. Bir kısmı, o kişiye kaza ve keffaret gerekeceğini ifade edip yeme ve içmeyi cinsel münasebete benzetmiştir ki bu, Süfyân es-Sevrî, İbn Mübârek ve İshâk'ın görüşüdür. Bir kısmı da o kimseye keffâret değil, kazanın gerekeceğini benimsemiştir. Çünkü, Nebî'den (sav) yeme ve içme hususunda değil, (sadece) cinsel münasebette bulunma hususunda keffâretin gerekeceği nakledilmiştir. Ayrıca onlar 'Yeme ve içme, cinsel münasebete benzemez' demişlerdir. Bu, Şâfiî ve Ahmed (b. Hanbel'in) görüşüdür. Şâfiî, Nebî'nin (sav), orucunu bozup kendisine infakta bulunduğu adama 'Onu al, ailene yedir' sözünün pek çok anlama gelebileceğini ifade edip şunları demiştir: Keffâret, muhtemelen güç yetirebilene gereklidir. Bu adam ise keffârete güç yetirememektedir. (Çünkü), Nebî (sav) kendisine o hurmaları verip, o kişi hurmalara sahip olduğunda 'Bizden daha fakiri yok ki' demiştir. Hz. Peygamber (sav) de bunun üzerine 'Onu al, ailene yedir' buyurmuştur. Çünkü keffâret, ancak kişinin günlük ihtiyacının (azığının) fazlalığında sonra söz konusu olur. Şâfiî, bu gibi durumda olan bir kimsenin o azığı yemesini, keffâretin de o kimsenin üzerinde bir borç olarak kalacağı görüşünü tercih etmiştir. O kişi, ne zaman güç yetirebilirse o zaman keffâreti öder.
Bize Abdürrezzak, ona Ma'mer, ona bir adam, ona Hasan'ın bildirdiğine göre adamın biri, Hz. Peygamber'e (sav): 'Hangi müslüman daha güzel bir müslümandır?' diye sordu. Hz. Peygamber: "Müslümanların dilinden ve elinden selamette olduğu kimsedir" diye cevap verdi. Adam: 'Hangi mü'min, iman açısından daha kâmildir?' diye sordu. Hz. Peygamber (sav): "Ahlakı en güzel olan" buyurdu. Adam: 'hangi iman (davranış) daha faziletlidir?' diye sordu. Hz. Peygamber: "Sabır ve hoşgörü" buyurdu. Adam: 'hangi namaz daha faziletlidir?' diye sordu. Hz. Peygamber: "kunutu (duası) uzun olan" buyurdu. Adam: 'hangi sadaka daha faziletlidir? diye sordu. Hz. Peygamber (sav): "yoksulun verdiği" buyurdu. Adam: 'Hangi cihad daha faziletlidir? diye sordu. Hz. Peygamber (sav): "kişinin kanının akıtıldığı ve atının öldürüldüğü" diye cevap verdi.
Bize Abdullah b. Abdurrahman ed-Dârimî ve Ebu Bekir b. İshak, o ikisine Ebu'l-Yeman, ona Şuayb (b. Dinar), ona Zührî, ona Ebu Seleme b. Abdurrahman ve Said b. Müseyyeb, onlara da Ebu Hureyre; "Müslüman bir adamla Yahudi bir adam birbirlerine sövdüler" demiş ve hadisin devamını İbrahim b. Sa'd'ın, İbn Şihab'dan naklettiği yukarıdaki hadisin aynı lafızlarıyla rivayet etmiştir.
Bize Abdullah b. Abdurrahman ed-Dârimî ve Ebu Bekir b. İshak, o ikisine Ebu'l-Yeman, ona Şuayb (b. Dinar), ona Zührî, ona Ebu Seleme b. Abdurrahman ve Said b. Müseyyeb, onlara da Ebu Hureyre; "Müslüman bir adamla Yahudi bir adam birbirlerine sövdüler" demiş ve hadisin devamını İbrahim b. Sa'd'ın, İbn Şihab'dan naklettiği yukarıdaki hadisin aynı lafızlarıyla rivayet etmiştir.
Bize Züheyr b. Harb ve Ebu Bekir b. Nadr, o ikisine Yakub b. İbrahim, ona babası (İbrahim b. Sa'd), ona İbn Şihab, ona Ebu Seleme b. Abdurrahman ve Abdurrahman el-A'rec, onlara da Ebu Hureyre şöyle rivayet etti: Bir Müslüman ile bir Yahudi birbirlerine sövdüler. Müslüman, Hz. Muhammed'i alemlere üstün kılan (Allah)'a yemin olsun dedi. Yahudi, Hz. Musa'yı alemlere üstün kılan (Allah)'a yemin olsun” dedi. Müslüman elini kaldırıp Yahudi'ye bir tokat attı. Bunun üzerine yahudi gidip Rasulullah'a (sav) adam ile arasında geçen işi anlattı. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Beni Musa'dan üstün tutmayınız. Şüphesiz insanlar kıyamet günü baygın olurlar. İlk uyanan ben olurum ve bir de bakarım ki Musa, Arş'ın bir kenarına tutunmuş duruyor. Artık bilemiyorum, acaba baygın olanlar arasındaydı da benden önce mi uyandı, yoksa Aziz ve Celil Allah'ın istisna ettiklerinden miydi?"
Bize Züheyr b. Harb ve Ebu Bekir b. Nadr, o ikisine Yakub b. İbrahim, ona babası İbrahim b. Sa'd, ona İbn Şihab, ona Ebu Seleme b. Abdurrahman ve Abdurrahman el-A'rec, onlara da Ebu Hureyre şöyle rivayet etti: Bir Müslüman ile bir Yahudi birbirlerine sövdüler. Müslüman, Hz. Muhammed'i alemlere üstün kılan (Allah)'a yemin olsun dedi. Yahudi, Hz. Musa'yı alemlere üstün kılan (Allah)'a yemin olsun” dedi. Müslüman elini kaldırıp Yahudi'ye bir tokat attı. Bunun üzerine yahudi gidip Rasulullah'a (sav) adam ile arasında geçen işi anlattı. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Beni Musa'dan üstün tutmayınız. Şüphesiz insanlar ölmüş olurlar. İlk ayılan (dirilen) ben olurum ve bir de bakarım ki Musa, Arş'ın bir kenarına tutunmuş duruyor. Artık bilemiyorum, acaba ölmüş olanlar arasındaydı da benden önce mi ayıldı, yoksa Allah'ın istisna ettiklerinden miydi?"