قال وقال رسول الله صلى الله عليه وسلم : ما تعدون فيكم الرقوب قالوا الرقوب الذي لا يولد له قال لا ولكن الرقوب الذي لم يقدم من ولده شيئا
Öneri Formu
Hadis Id, No:
163966, EM000154
Hadis:
قال وقال رسول الله صلى الله عليه وسلم : ما تعدون فيكم الرقوب قالوا الرقوب الذي لا يولد له قال لا ولكن الرقوب الذي لم يقدم من ولده شيئا
Tercemesi:
— (Abdullah) (Ra4tyallahu anh) dedi ki:
Resûlüllah (Saİlallahü Aleyhi \e Sellem) yine şöyle buyurdu :
«Sizde kısır kimi sayarsınız.»
(Ashab) dediler ki:
«Kısır, çocuğu doğmıyan kimsedir.» Hazreti Peygamber:
«Hayır, asıl kısır, kendinden önce âhirete çocuklarından birini gon-dermeyendir.» dedi.[307]
Rekûb, çocuğu yaşamıyan, çocuğu ölen ve çocuksuz bulunan kimseye denir. Fakat Peygamber imiz, Rekûb1 u sevaba nail olamıyan, sevâbdan mahrum kalan manâsında değerlendirmiştir. Bir kimsenin çocuğu vefat ettiği zaman, Allah'ın bir emri olarak buna katlanır, sabreder ve sevâb beklerse, karşılığında Cennete girme mükâfatını kazanır. Böylece büyük bir ecir elde etmiş olur. Çocuğu vefat etmiyen ise, böyle bir mükâfattan mahrum kalacağı için gerçekte semeresiz kalmış demektir. Asıl Rekûb adını almayı da böyle kimse hak etmiştir.[308]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 154, /161
Senetler:
()
Konular:
Aile, Çocuk, erken ölümü
Cahiliye, inançları, düzeltilmesi
Eğitim, eğitim-öğretim metodu
Eğitim, Hz. Peygamber'in Müslümanları Eğitmesi
Hz. Peygamber, öğreticiliği
Öfke, öfke kontrolü
حدثنا يحيى بن موسى قال حدثنا وكيع قال حدثنا سعد بن أوس عن بلال بن يحيى عن شتير بن شكل بن حميد عن أبيه قال قلت : يا رسول الله علمني دعاء أنتفع به قال قل اللهم عافني من شر سمعي وبصري ولساني وقلبي وشر منيي قال وكيع منيي يعني الزنى والفجور
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164940, EM000663
Hadis:
حدثنا يحيى بن موسى قال حدثنا وكيع قال حدثنا سعد بن أوس عن بلال بن يحيى عن شتير بن شكل بن حميد عن أبيه قال قلت : يا رسول الله علمني دعاء أنتفع به قال قل اللهم عافني من شر سمعي وبصري ولساني وقلبي وشر منيي قال وكيع منيي يعني الزنى والفجور
Tercemesi:
— Şuteyr, babası Şekl ibni Humeyd'den rivayet ettiğine göre, babası şöyle anlatmıştır:
Dedim ki, ey Allah'ın Resulü! Bana bir dua öğret ki, onunla faydalanayım. Peygamber buyurdu:
— De ki: Allah'ım! Kulağımın, gözümün, dilimin, kalbimin şerrinden ve şehvetimin şerrinden bana afiyet ve korumış ver.»[47]
Ravİlerden Ve kî" demiştir ki, hadîste geçen «menî» zina ve fucür dernektir.
fnsanı günah işlemeye götüren başlıca aza ve duygular kulak, göz, dil, kalb ve şehvettir. Bunlar kötülüklerden korundukları zaman insan selâmete erer ve ebedî kurtuluşa kavuşur. Kulak, dedi-kodu, gıybet ve kötü sözleri dinlemekten uzak kalırsa, şerrinden emin bulunulur. Göz, haram şeylere bakmaktan beri olursa, tecavüz şerrinden kurtulur. Dİ!, hezeyan ve küfür ifadelerinden arınırsa insan edeb sahibi olur, günahtan kurtulur. Kalb, temiz duygularla bezenîp zararlı tasavvur ve kuruntulardan boşanmış olursa, insan kemal bulur. Şehvetin sebep olduğu zinanın şerrinden selâmette olmak; en büyük haramdan kurtulmak olur. Böylece beş aza ve duygunun fenalığından kurtulmuş olan kimse, tüm olarak dünya ve âhiret saadetine nail olacağından bu duaya devam etmenin fazileti büyüktür.
Bu beş azanın şerrinden kurtulamayıp, onların kötülüğü altında bulunanlar da aksine olarak dünya ve âhiret felâketine uğramış olurlar.[48]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 663, /519
Senetler:
()
Konular:
Hz. Peygamber, duaları
Hz. Peygamber, öğreticiliği
Öneri Formu
Hadis Id, No:
159549, TŞ000209
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو كُرَيْبٍ مُحَمَّدُ بْنُ الْعَلاءِ ، وَمُحَمَّدُ بْنُ طَرِيفٍ الْكُوفِيُّ ، قَالا أنبأنا ابْنُ الْفُضَيْلِ ، عَنِ الأَعْمَشِ ، عَنْ عَبْدِ الْمَلِكِ بْنِ مَيْسَرَةَ ، عَنِ النَّزَّالِ بْنِ سَبْرَةَ ، قَالَ : أَتَى عَلِيٌّ ، بِكُوزٍ مِنْ مَاءٍ ، وَهُوَ فِي الرَّحْبَةِ ، فَأَخَذَ مِنْهُ كَفًّا ، فَغَسَلَ يَدَيْهِ ، وَمَضْمَضَ ، وَاسْتَنْشَقَ ، وَمَسَحَ وَجْهَهُ وَذِرَاعَيْهِ وَرَأْسَهُ ، ثُمَّ شَرِبَ وَهُوَ قَائِمٌ ، ثُمَّ قَالَ : هَذَا وُضُوءُ مَنْ لَمْ يُحْدِثْ ، هَكَذَا رَأَيْتُ رَسُولَ اللهِ صلى الله عليه وسلم ، فَعَلَ
Tercemesi:
Nezzâl b. Sebre naklediyor :
Bir defasında, Küfe Mescidi'nin avlusunda kendilerine tahsîs edilen mahalde otururken Hz. Ali (r.a)'ye bir testi su getirdiler. Hz. Ali bu sudan bir avuç alarak ellerini yıkadı; sonra ağzını çalkalayıp burnunu temizledi. Sonra da yüzlerini ve kollarını yıkayıp saçlarını sıvazladılar. Arkasından da, ayakta suyun bir miktarını içerek şöyle buyurdular : "İşte benim bu yaptığım şey, abdesti henüz bozulmamış olan kimsenin -bir nevî serinlemek için- aldığı abdesttir. Ben, Resûl-i Ekrem Efendimiz'i, aynen benim bu yaptığım gibi yaparken gözlerimle gördüm".
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Şemail-i Muhammediyye, 209, /333
Senetler:
1. Ebu Hasan Ali b. Ebu Talib el-Hâşimî (Ali b. Ebu Talib b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Nezzal b. Sebre el-Hilali (Nezzal b. Sebre)
3. Ebu Zeyd Abdülmelik b. Meysere el-Amirî (Abdülmelik b. Meysere)
4. Ebu Muhammed Süleyman b. Mihran el-A'meş (Süleyman b. Mihran)
5. Ebu Abdurrahman Muhammed b. Fudayl ed-Dabbî (Muhammed b. Fudayl b. Ğazvan b. Cerîr)
6. Ebu Küreyb Muhammed b. Alâ el-Hemdânî (Muhammed b. Alâ b. Kureyb)
6. Ebu Cafer Muhammed b. Tarif b. Halife (Muhammed b. Tarif b. Halife)
Konular:
Abdest, alınış şekli
Adab, su içme adabı
Adab, yeme - içme adabı
Adab, Zemzem, zemzem içme adabı
Hz. Peygamber, öğreticiliği
Hz. Peygamber, şemaili
Hz. Peygamber, vasıfları, şemaili, hasaisi
حدثنا إبراهيم بن المنذر قال حدثنا بكر بن سليم الصواف قال حدثني حميد بن زياد الخراط عن كريب مولى بن عباس قال حدثنا بن عباس قال : كان النبي صلى الله عليه وسلم يعلمنا هذا الدعاء كما يعلمنا السورة من القرآن أعوذ بك من عذاب جهنم وأعوذ بك من عذاب القبر وأعوذ بك من فتنة المسيح الدجال وأعوذ بك من فتنة المحيا والممات وأعوذ بك من فتنة القبر
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164973, EM000694
Hadis:
حدثنا إبراهيم بن المنذر قال حدثنا بكر بن سليم الصواف قال حدثني حميد بن زياد الخراط عن كريب مولى بن عباس قال حدثنا بن عباس قال : كان النبي صلى الله عليه وسلم يعلمنا هذا الدعاء كما يعلمنا السورة من القرآن أعوذ بك من عذاب جهنم وأعوذ بك من عذاب القبر وأعوذ بك من فتنة المسيح الدجال وأعوذ بك من فتنة المحيا والممات وأعوذ بك من فتنة القبر
Tercemesi:
— Ibni Abbas anlatarak demiştir ki, Peygamber (SallalUıhü Aleyhi ve Setîem) bize Kur'an sûrelerini öğretti gibi, şu duayı bize öğretiyordu:
«— (Allah'ım) Cehennem azabından sana sığınırım. Kabir azabından sana sığınırım. Uğursuz Deccal'in fitnesinden sana sığınırım. Hayatın ve ölümün fitnesinden sana sığınırım. Kabrin fitnesinden de sana sığınırım.»[109]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 694, /541
Senetler:
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Ebu Rişdîn Küreyb b. Ebu Müslim el-Kuraşî (Küreyb b. Ebu Müslim)
3. Ebu Sahr Humeyd b. Ebu Muharik el-Medenî (Humeyd b. Ziyad)
4. Ebu Süleyman Bekir b. Süleym es-Savvaf (Bekir b. Süleym)
5. İbrahim b. Münzir el-Hizamî (İbrahim b. Münzir b. Abdullah)
Konular:
Hz. Peygamber, duaları
Hz. Peygamber, istiazesi
Hz. Peygamber, öğreticiliği
Kabir Hayatı, Kabir Azabı
Kıyamet, alametleri, Deccal
حدثنا أبو عاصم عن حيوة قال حدثنا عقبة بن مسلم سمع أبا عبد الرحمن الحبلي عن الصنابحي عن معاذ بن جبل قال أخذ بيدي النبي صلى الله عليه وسلم فقال : يا معاذ قلت لبيك قال اني أحبك قلت وأنا والله أحبك قال ألا أعلمك كلمات تقولها في دبر كل صلاتك قلت نعم قال قل اللهم أعني على ذكرك وشكرك وحسن عبادتك
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164969, EM000690
Hadis:
حدثنا أبو عاصم عن حيوة قال حدثنا عقبة بن مسلم سمع أبا عبد الرحمن الحبلي عن الصنابحي عن معاذ بن جبل قال أخذ بيدي النبي صلى الله عليه وسلم فقال : يا معاذ قلت لبيك قال اني أحبك قلت وأنا والله أحبك قال ألا أعلمك كلمات تقولها في دبر كل صلاتك قلت نعم قال قل اللهم أعني على ذكرك وشكرك وحسن عبادتك
Tercemesi:
— Muaz ibni Cebel'den rivayet edildiğine göre, demiştir ki, Peygamber (Sallatkıhü Aleyhi ve Sellem) elimden tutup:
«— Ey Mu âz!» dedi.
Ben, buyurun, dedim.
— Ben seni seviyorum.» dedi.
Ben: Vallahi ben de seni seviyorum, dedim.
— Her namazının sonunda söyliyeceğim bir takım sözleri sana öğreteyim?» dedi. Ben, evet (öğret), dedim. Peygamber şöyle buyurdu:
«De ki: "Allah'ım! Seni anmak (Kur'an'ım okuyup, onunla amel etmek), nimetine şükretmek ve sana güzel ibadet etmek üzere bana yardım et»[101]
Farz namazların arkasında, sünnet namaza başlamazdan önce okunan dualar: Allahümme entesselâmü..., kelime-i tevhİd ve istiğfar ile bu duadır. Bunlardan herhangi biri okunabilir. Ancak birinci dua bizde örf haline geldiği için, ona devam edilmektedir.
Hadîs-i şerifte geçen «Zikir», teşbih ve Allah'ı anma manâsını taşıdığı gibi, Kur'an-ı Kerîmin isimlerinden de bir isimdir. Her iki manâyı alarak hem zikir, hem de Kur'an okuyup, onunla amel etmekte Allah dan yardım istemeyi, Peygamber'imİz bize öğretiyor.
Allah Tealânın özerimizde sayamayacağımız kadar nimetleri vardır. Bunlar maddî ve manevî, dünya ve âhiret nimetleri olup, devamlarının sağlanması için Allah'a şükretmek ve bu hususta da ondan yardım istemek gerekir. Şükür, nimetlerin devamını sağlar; şükörsüzlük ise, onların zevaline sebep olur. Şükür, hem sözle, hem de Allah'ın emirlerini yerine getirmekle edâ edilir. Cenab-ı Hak, kuluna vermiş olduğu nimetlerin eserini onda görmek ister. Bu esasa binaen, her mükellef sahip bulunduğu maddî ve manevî nimetlerin varlığını hak yolunda harcamakla göstermek zorundadır. Bu yerine getirilmediği müddet, sırf dil ile çok şükür demenin bir manâsı kalmaz. Kalb, dil \^ bütün azalarla eldeki İmkânlar Allah için hareket edince, tam şükür vazifesi yerine getirilmiş olur.
İbadetlerin makbul olması için niyyet, ihlâs gİbİ bazı şartların bulunması iktiza eder. İşte güzel ibadet, gereği üz re ibadet, bütün kabul olunma şartlarını içine alan ibadetin tahakkuku demektir. Böyle bir İbadetin gerçekleşebilmesi ise, ancak Allah'ın yardımı ile mümkün olur. Çünkü O istemedikçe, imkân vermedikçe hiç bir şey olamaz
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 690, /538
Senetler:
()
Konular:
Dua, Namazda ve ardından yapılan
Hz. Peygamber, öğreticiliği
Hz. Peygamber, sahabe ile ilişkisi
Hz. Peygamber, sahabeyle iletişimi
Müslüman, peygamber sevgisi
حدثنا يحيى بن سليمان قال حدثنا بن وهب فقال أخبرني عمرو عن يزيد بن أبي حبيب عن أبي الخير أنه سمع عبد الله بن عمرو قال قال أبو بكر رضي الله عنه للنبي صلى الله عليه وسلم : علمني دعاء أدعو به في صلاتي قال قل اللهم اني ظلمت نفسي ظلما كثيرا ولا يغفر الذنوب الا أنت فاغفر لي من عندك مغفرة انك أنت الغفور الرحيم
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164985, EM000706
Hadis:
حدثنا يحيى بن سليمان قال حدثنا بن وهب فقال أخبرني عمرو عن يزيد بن أبي حبيب عن أبي الخير أنه سمع عبد الله بن عمرو قال قال أبو بكر رضي الله عنه للنبي صلى الله عليه وسلم : علمني دعاء أدعو به في صلاتي قال قل اللهم اني ظلمت نفسي ظلما كثيرا ولا يغفر الذنوب الا أنت فاغفر لي من عندك مغفرة انك أنت الغفور الرحيم
Tercemesi:
— Abdullah ibni Amr'dan işitildiğine göre demiştir ki, Ebû Bekir (Radiyallahu anh) , Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'e şöyle söyledi:
— Bana bir dua öğret ki, onunla namazımda dua edeyim.
Peygamber buyurdu:
«— Şöyle söyle: Allah'ım, ben nefsime çok zulmettim; günahları ise ancak sen bağışlarsın. Yüce katından tana mağfiret buyur; çünkü sen günahları bağışhyan merhamet sahibisin.»[133]
Bu duanın, namazın hangi yerinde okunacağına dair hadîs-i şerifte bir tayin yoktur. Namaz içinde dua İçin en uygun yer, teşehhüd İle secdedir. Çünkü bu yerlerde dua edilmesi emrolunmuştur; ve bu yerlerde duanın makbul olduğu açıklanmıştır. Bu da selâm vermezden önce namaz İçinde ve belirtilen yerlerde okunacak bir duadır. Namaz İçinde duanın meşru olduğuna da bir delildir.
Duada tam bir teslimiyetle kusurları itiraf edip Allah'ın lütfunu isteme vardır. Kısa ve kesin dilekte Allah'ın azabından, Cehennem ateşinden uzak kalmak ve Cennetine girmek istenmektedir.[134]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 706, /559
Senetler:
()
Konular:
Dua, Namazda ve ardından yapılan
Hz. Peygamber, duaları
Hz. Peygamber, öğreticiliği
Hz. Peygamber, sahabe ile ilişkisi
حدثنا مطرف بن عبد الله أبو المصعب قال حدثنا عبد الرحمن بن أبي الموال عن محمد بن المنكدر عن جابر قال : كان النبي صلى الله عليه وسلم يعلمنا الاستخارة في الأمور كالسورة من القرآن إذا هم بالأمر فليركع ركعتين ثم يقول اللهم اني أستخيرك بعلمك وأستقدرك بقدرتك وأسألك من فضلك العظيم فإنك تقدر ولا أقدر وتعلم ولا أعلم وأنت علام الغيوب اللهم ان كنت تعلم أن هذا الأمر خير لي في ديني ومعاشي وعاقبة أمري أو قال في عاجل أمري وآجله فاقدره لي وان كنت تعلم أن هذا الأمر شر لي في ديني ومعاشي وعاقبة أمري أو قال عاجل أمري وآجله فاصرفه عني واصرفني عنه واقدر لي الخير حيث كان ثم رضني ويسمي حاجته
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164982, EM000703
Hadis:
حدثنا مطرف بن عبد الله أبو المصعب قال حدثنا عبد الرحمن بن أبي الموال عن محمد بن المنكدر عن جابر قال : كان النبي صلى الله عليه وسلم يعلمنا الاستخارة في الأمور كالسورة من القرآن إذا هم بالأمر فليركع ركعتين ثم يقول اللهم اني أستخيرك بعلمك وأستقدرك بقدرتك وأسألك من فضلك العظيم فإنك تقدر ولا أقدر وتعلم ولا أعلم وأنت علام الغيوب اللهم ان كنت تعلم أن هذا الأمر خير لي في ديني ومعاشي وعاقبة أمري أو قال في عاجل أمري وآجله فاقدره لي وان كنت تعلم أن هذا الأمر شر لي في ديني ومعاشي وعاقبة أمري أو قال عاجل أمري وآجله فاصرفه عني واصرفني عنه واقدر لي الخير حيث كان ثم رضني ويسمي حاجته
Tercemesi:
— Cabir'den rivayet edildiğine göre, demiştir ki, Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), Kur'an'dan sûre öğretir gibi, bize işlerde istihareyi Öğretir :
«(Sizden biriniz) bir iş tasarladığı zaman iki rekât namaz kılsın; sonra şöyle desin: Allah'ım! Senin ilminden ötürü senden hayır istiyorum ve senin kudretine dayanarak (işimde) bana güç vermeni diliyorum; ve senin büyük fazlından senden istiyorum. Zira sen takdir edersin» ben takdir edip güç yetiremem ve sen (her şeyi) bilirsin, ben bilemem. Sen bütün gaybi bilensin. Allah'ım! Eğer bu işin dinimde ve yaşayışımda, işimin sonunda (yahut dedi ki, işimin Önünde) ve akıbetinde benim için hayır olduğunu biliyorsan, onu bana takdir et. Eğer bu işin dinimde ve yaşayışımda, işimin sonunda (yahut dedi ki, işimin önünde) ve akibetinde kötü olduğunu biliyorsan, onu benden uzaklaştır, beni de ondan uzaklaştır ve hayır nerede ise bana onu takdir et; sonra beni (verdiğine) razı kıl. Sonra dileği ne ise onu söyler.»[127]
Istİhare'nin manâsı, hayır istemek ve gaybi bilen Allah'a niyazda bulunarak ona ulaşmaktır; yoksa gaybdan haber beklemek değildir. İstihare eden kimse, gaybi bileceğim diye bîr İnanç taşımamalıdır. Allah, hakkında hayırlı olanı takdir edecektir diye istiharenin bir dua vasıtası olacağına inanmalıdır.
Meselâ; bir insan, satın almayı tasarladığı bir ev için istihare edip Allah'dan hayırlı ise ona sahip olmayı, değilse olmamayı istese ona sahip olsa, hakkında hayırlı bulunduğuna inanç beslemelidir. Şayet o eve sahip olamamtşsa, yine hakkında hayırlı olduğuna inanç beslemelidir. Çünkü frisan, geleceği ve gaybi bilmediği için, hayrın nerede olduğunu keşfedemez. Ancak Allah'dan hayırlı olanı ister ve Allah'ın takdir eylediğine rıza gösterir. Istihare'nin gerçek manası budur.
Tabakat-ı Sübkî, Cild 5, sayfa : 285 de şu ifade var: Bir kimse iki rekât istihare namazını kılıp, duasını yaptıktan sonra önündeki işi hemen yapmaya başlasın; meşru olan iş ister nefsine ferahlık versin, ister vermesin. Çünkü kalb ferahlığı olmasa bile onda hayır vardır.
İstihare farz ve vacib gibi işleri yerine getirmek için yapılmadığı gibi, haram ve mekruh olan işleri terk İçîn de yapılmaz. Hac gibi edası geniş zamana bağlı farz İbadetlerin tayininde hayırlı olan vakti istemek için istihare yapılabilir. İstihare daha çok önemli olan, fayda ve zararları büyük bilinen işler için yapılır. Daha doğrusu mubah olan bir işin yapılıp yapıl-mamasındaki tereddüdü gidermek için istihare yapılır ve böylece Allah -dan hayırlı olan taraf İstenir. Allah rızası için kılınan iki rekât namaz, aynen diğer namazlar gibi kılınır. İstenen her sûre okunabilir. Bazı rivayetlerde «Kâfirûn» ve «Ihlas» sûrelerini okumak tavsiyesi vardır. Böyle iki rekât namaz kıldıktan sonra metindeki dua edilir ve İsın hayırlı tarafı istenir. Bundan sonra hangi tarafa sahip olunursa, hayrın orada olduğuna kanaat getirilir.[128]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 703, /553
Senetler:
()
Konular:
Bilgi, İstihare
Hz. Peygamber, öğreticiliği
Namaz, İstihare, namazı ve duası