309 Kayıt Bulundu.
Bize Abdullah b. Yusuf, ona Leys, ona Yezid, ona Ebu Hayr, ona Abdullah b. Amr, ona Hz. Ebu Bekir'in naklettiğine göre o, Hz. Peygamber'e (sav) 'Bana namazda okuyacağım bir dua öğretir misin?' demiştir. Hz. Peygamber de (sav) ona şöyle dua etmesini söylemiştir: "Allahümme innî zalemtü nefsî zülmen kesîra, Ve la yağfiru'z-zünûbe illâ ente, fağfirlî mağfiraten min indike, verhamnî, inneke ente'l-ğafûru'r-rahîm. (Allahım! ben nefsime çok zulmettim. Günahları sadece sen affedebilirsin. Beni senin katından bir bağışlamayla bağışla. Bana merhamet et. Sen bağışlayıcı ve merhamet edicisin.)" (Başka bir isnadda) Amr , ona Yezid, ona Ebu Hayr, ona Abdullah b. Amr, ona Hz. Ebu Bekir Hz. Peygamber'e (sav) şöyle söylediğini nakletmiştir.
Açıklama: Aşağıdaki tarik muallaktır. Buhari ile Amr b. Haris arasında inkıta' vardır.
Bize Abdullah b. Yusuf, ona Leys, ona Yezid (b. Ebu Habib), ona Ebu Hayr, ona da Abdullah b. Amr şöyle rivayet etmiştir: Hz. Ebu Bekir Sıddık (ra) Hz. Peygamber'e (sav) “Bana namazda okuyabileceğim bir dua öğretebilir misiniz?” dedi. Rasulullah (sav) "Şöyle dua et" buyurdu: "Allahümme innî zalemtü nefsî zülmen kesîra, Ve la yağfiru'z-zünûbe illâ ente, fa'ğfirlî mağfiraten min indike, verhamnî, inneke ente'l-ğafûru'r-rahîm. (Allahım! ben nefsime çok zülmettim. Günahları senden başka affedecek kimse yok. Beni senin katından bir bağışlamayla bağışla. Bana merhamet et. Sen bağışlayıcı ve merhamet edicisin.)" [Amr der ki: (Bana) Yezid, ona Ebu Hayr, ona da Abdullah b. Amr'ın rivayet ettiğine göre Hz. Ebu Bekir (ra), Hz. Peygamber'e (sav) ... demiştir] Hz. Ebu Bekir Sıddık (ra) Hz. Peygamber'e (sav) “Bana namazda okuyabileceğim bir dua öğretebilir misiniz?” dedi. Rasulullah (sav) "Şöyle dua et" buyurdu: "Allah'ım! Kendime pek çok zulmettim, Senden başka günahları kimse affedemez. O yüzden lütfunla benim günahlarımı affet, bana acı çünkü Sen çok affedici ve merhamet edensin."
Bize Yahya b. Bükeyr, ona Leys, ona Cafer b. Raia (T) Bize başkası, ona Leys, ona Cafer b. Rabi'a, ona Abdurrahman b. Hürmüz, ona da Abdullah b. Ka'b b. Mâlik el-Ensarî, ona Ka'b b. Mâlik şöyle söylemiştir: Onun (Ka'b b. Mâlik) Abdullah b. Ebu Hadred el-Eslemî'den alacağı vardı. Ka'b onunla karşılaştı ve yakasına yapışarak (alacağını istedi.) Birbirleriyle konuşmaya (başladılar ve ) sesleri yükseldi. Derken Nebi (sav) onların karşısına çıktı. Ve "Ey Ka'b! dedi ve eliyle alacağından yarısını indir" der gibi işaret etti. Bunun üzerine Ka'b, İbn Hadred'deki alacağının yarısını aldı, diğer yarısını bıraktı.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile senetteki mübhem râvi arasında inkıta vardır.
Bize Muhammed b. Müsenna ve İbn Beşşâr, -lafız İbnü’l-Müsenna'ya aittir- onlara Muhammed b. Cafer, ona Şube, ona Muaviye b. Kurra, ona da Enes b. Malik'in naklettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Ey Allah'ım! Ahiret hayatından başka hayat yoktur. O halde Sen Ensar ve Muhacire mağfiret eyle."
Bize Muhammed b. el-Müsennâ ve İbn Beşşâr -lafız İbn Müsennâ’ya aittir- onlara Muhammed b. Cafer, ona Şu’be, ona Muaviye b. Kurra, ona da Enes b. Malik’in naklettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Ey Allah’ım, ahiret hayatından başka hayat yoktur. O halde Sen Ensar ve Muhacir’i bağışla."
Bize Abdullah b. Hâşim, -hadisin lafızları ona aittir- ona Abdurrahman b. Mehdî, ona Süfyan, ona Alkame b. Mersed, ona Süleyman b. Büreyde, ona da babası (Büreyde b. Husayb) şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav) bir orduya veya müfrezeye kumandan tayin ettiğinde, ona özellikle Allah'tan korkması ve beraberindeki müslümanlara güzel davranması hususunda tavsiyede bulunur, ardından şöyle derdi: Allah yolunda Allah'ın adıyla gaza edin. Allah'ı inkar edenlere karşı savaşın. Savaşın, ancak ganimet malından çalmayın, antlaşmalarınıza ihanet etmeyin, ölülere işkence etmeyin, çocukları da öldürmeyin. Müşrik olan düşmanlarınla karşılaştığında onları şu üç şeye çağır. Bunlardan hangisini kabul ederlerse sen de kabul et ve onlara artık dokunma. Önce onları İslâm'a çağır. Eğer kabul ederlerse sen de kabul et ve onlara artık dokunma. Sonra onları kendi yurtlarından muhacirlerin yurtlarına hicret etmeye çağır. Bunu yaparlarsa muhacirlerin haklarından yararlanacaklarını, ancak onların sorumluluklarını da yerine getirmeleri gerektiğini onlara bildir. Yurtlarından ayrılmayı kabul etmezlerse, onlara müslümanların bedevileri gibi olacaklarını, müminlere uygulanan Allah'ın hükmünün onlara da uygulanacağını ve müslümanlarla cihada çıkmaları dışında ganimet ve feyden kendilerine hisse verilmeyeceğini bildir. Eğer (müslüman olmayı) kabul etmezlerse, onlardan cizye iste. Eğer bunu yaparlarsa kabul et ve onlara dokuma. Şayet bunu kabul etmezlerse Allah'tan onlara karşı yardım dileyip onlarla savaş. Bir kaleyi kuşatırsan ve onlar kendileri için senden Allah'ın ve peygamberinin korumasını isterlerse onlara Allah'ın ve peygamberinin korumasını (zimmetini) değil, senin ve arkadaşlarının koruması sözünü ver. Zira kendi korumanızı ve arkadaşlarınızın korumasını bozmanız, Allah'ın ve Rasulü'nün korumasını bozmanızdan daha hafiftir. Yine bir kaleyi kuşatırsan ve senden Allah'ın hükmü gereğince kaleyi teslim etmeyi talep ederlerse, Allah'ın hükmü gereğince onlardan kaleyi teslim alma. Ancak senin hükmün gereğince kaleyi teslim al. Zira sen, Allah'ın hükmü hususunda onlar için doğru karar verip veremeyeceğini bilemezsin." [Abdurrahman b. Mehdî, hadisi bu şekilde veya benzer şekilde nakletmiştir. İshak ise rivayetin sonunda Yahya b. Adem'den naklen bu hadisi Mukatil b. Hayyan'a bildirdim. O da 'Bu hadisi bana benzer şekilde Müslim b. Heysam, Numan b. Mukarrin vasıtasıyla Hz. Peygamber'den (sav) rivayet etti' demiştir.]
Bize Yahya b. Bükeyr, ona Leys, ona Cafer b. Raia (T) Bize başkası, ona Leys, ona Cafer b. Rabi'a, ona Abdurrahman b. Hürmüz, ona da Abdullah b. Ka'b b. Mâlik el-Ensarî, ona Ka'b b. Mâlik şöyle söylemiştir: Onun (Ka'b b. Mâlik) Abdullah b. Ebu Hadred el-Eslemî'den alacağı vardı. Ka'b onunla karşılaştı ve yakasına yapışarak (alacağını istedi.) Birbirleriyle konuşmaya (başladılar ve ) sesleri yükseldi. Derken Nebi (sav) onların karşısına çıktı. Ve "Ey Ka'b! dedi ve eliyle alacağından yarısını indir" der gibi işaret etti. Bunun üzerine Ka'b, İbn Hadred'deki alacağının yarısını aldı, diğer yarısını bıraktı.