حَدَّثَنَا أَبُو كَامِلٍ فُضَيْلُ بْنُ حُسَيْنٍ الْجَحْدَرِىُّ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَاحِدِ بْنُ زِيَادٍ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ أَبِى إِسْمَاعِيلَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ هِلاَلٍ الْعَبْسِىُّ عَنْ جَرِيرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ جَاءَ نَاسٌ مِنَ الأَعْرَابِ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالُوا إِنَّ نَاسًا مِنَ الْمُصَدِّقِينَ يَأْتُونَنَا فَيَظْلِمُونَنَا. قَالَ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم
"ارْضُوا مُصَدِّقِيكُمْ."
[قَالَ جَرِيرٌ مَا صَدَرَ عَنِّى مُصَدِّقٌ مُنْذُ سَمِعْتُ هَذَا مِنْ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم إِلاَّ وَهُوَ عَنِّى رَاضٍ.]
Öneri Formu
Hadis Id, No:
3812, M002298
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو كَامِلٍ فُضَيْلُ بْنُ حُسَيْنٍ الْجَحْدَرِىُّ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَاحِدِ بْنُ زِيَادٍ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ أَبِى إِسْمَاعِيلَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ هِلاَلٍ الْعَبْسِىُّ عَنْ جَرِيرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ جَاءَ نَاسٌ مِنَ الأَعْرَابِ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالُوا إِنَّ نَاسًا مِنَ الْمُصَدِّقِينَ يَأْتُونَنَا فَيَظْلِمُونَنَا. قَالَ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم
"ارْضُوا مُصَدِّقِيكُمْ."
[قَالَ جَرِيرٌ مَا صَدَرَ عَنِّى مُصَدِّقٌ مُنْذُ سَمِعْتُ هَذَا مِنْ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم إِلاَّ وَهُوَ عَنِّى رَاضٍ.]
Tercemesi:
Bize Ebu Kamil Fudayl b. el-Husayn el-Cahderî, ona Abdülvahid b. Ziyad, ona Muhammed b. Ebu İsmail, ona Abdurrahman b. Hilal el-Absî, ona da Cerir b. Abdullah el-Becelî'nin şöyle dediğini rivayet etti: Bedevi bazı kimseler Rasulullah’ın (sav) huzuruna gelerek, zekât toplayıcılardan bazı kimseler yanımıza geliyor ve bize haksızlık ediyorlar, dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav); "zekât toplayıcılarınızı hoşnut edin" buyurdu.
[Cerir; ben bunu Rasulullah'tan (sav) işittiğimden beri, benden hoşnut olmaksızın hiçbir zekât memuru (yanımdan) ayrılmamıştır dedi.]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Zekât 2298, /385
Senetler:
()
Konular:
Zekat, memurunun adil olması
Zekat, zekat memuruna iyi davranmak
أَخْبَرَنَا زِيَادُ بْنُ أَيُّوبَ قَالَ حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ - هُوَ ابْنُ عُلَيَّةَ - قَالَ أَنْبَأَنَا دَاوُدُ عَنِ الشَّعْبِىِّ قَالَ قَالَ جَرِيرٌ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « إِذَا أَتَاكُمُ الْمُصَدِّقُ فَلْيَصْدُرْ وَهُوَ عَنْكُمْ رَاضٍ » .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
22009, N002463
Hadis:
أَخْبَرَنَا زِيَادُ بْنُ أَيُّوبَ قَالَ حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ - هُوَ ابْنُ عُلَيَّةَ - قَالَ أَنْبَأَنَا دَاوُدُ عَنِ الشَّعْبِىِّ قَالَ قَالَ جَرِيرٌ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « إِذَا أَتَاكُمُ الْمُصَدِّقُ فَلْيَصْدُرْ وَهُوَ عَنْكُمْ رَاضٍ » .
Tercemesi:
Bize Ziyâd b. Eyyûb, ona İsmail –ki o İbn Uleyye’dir, ona Davud, ona eş-Şa’bî, ona da Cerir’in şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah (sav): “Size zekât toplama memuru gelecek olursa, sizden hoşnut olarak geri dönsün” buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Zekât 14, /2247
Senetler:
1. Ebu Amr Cerir b. Abdullah el-Becelî (Cerir b. Abdullah b. Cabir)
2. Ebu Amr Amir eş-Şa'bî (Amir b. Şerahil b. Abdin)
3. Ebu Bekir Davud b. Ebu Hind el-Kuşeyrî (Davud b. Dinar b. Azafir)
4. Ebu Bişr İsmail b. Uleyye el-Esedî (İsmail b. İbrahim b. Miksem)
5. Ebu Haşim Ziyad b. Eyyüb et-Tusî (Ziyad b. Eyyüb b. Ziyad)
Konular:
Zekat, zekat memuruna iyi davranmak
Öneri Formu
Hadis Id, No:
41555, DM001712
Hadis:
أَخْبَرَنَا عَمْرُو بْنُ عَوْنٍ أنبأنا هُشَيْمٌ عَنْ دَاوُدَ وَمُجَالِدٍ عَنِ الشَّعْبِىِّ عَنْ جَرِيرٍ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- :« إِذَا جَاءَكُمُ الْمُصَدِّقُ فَلاَ يَصْدُرَنَّ عَنْكُمْ إِلاَّ وَهُوَ رَاضٍ ».
Tercemesi:
Bize Amr b. Avn, ona Huşeym, ona Davud ve Mücâlid, ona eş-Şa’bî, ona da Cerir’in şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: “Zekât memuru yanınıza geldiği vakit, yanınızdan ancak hoşnut olarak ayrılsın.”
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Dârimî, Sünen-i Dârimî, Zekât 32, 2/1039
Senetler:
1. Ebu Amr Cerir b. Abdullah el-Becelî (Cerir b. Abdullah b. Cabir)
2. Ebu Amr Amir eş-Şa'bî (Amir b. Şerahil b. Abdin)
3. Ebu Umeyr Mücalid b. Saîd el-Hemdani (Mücalid b. Saîd b. Umeyr b. Bistâm b. Zî Mürrân)
4. Ebu Muaviye Hüşeym b. Beşir es-Sülemî (Hüşeym b. Beşir b. el-Kasım b. Dinar)
5. Ebu Osman Amr b. Avn es-Sülemî (Amr b. Avn b. Evs b. Ca'd)
Konular:
Zekat, zekat memuruna iyi davranmak
Öneri Formu
Hadis Id, No:
10824, D001579
Hadis:
حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ حَدَّثَنَا أَبُو عَوَانَةَ عَنْ هِلاَلِ بْنِ خَبَّابٍ عَنْ مَيْسَرَةَ أَبِى صَالِحٍ عَنْ سُوَيْدِ بْنِ غَفَلَةَ قَالَ سِرْتُ أَوْ قَالَ أَخْبَرَنِى مَنْ سَارَ مَعَ مُصَدِّقِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَإِذَا فِى عَهْدِ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم
"أَنْ لاَ تَأْخُذْ مِنْ رَاضِعِ لَبَنٍ وَلاَ تَجْمَعْ بَيْنَ مُفْتَرِقٍ وَلاَ تُفَرِّقْ بَيْنَ مُجْتَمِعٍ." وَكَانَ إِنَّمَا يَأْتِى الْمِيَاهَ حِينَ تَرِدُ الْغَنَمُ فَيَقُولُ أَدُّوا صَدَقَاتِ أَمْوَالِكُمْ . قَالَ فَعَمَدَ رَجُلٌ مِنْهُمْ إِلَى نَاقَةٍ كَوْمَاءَ - قَالَ - قُلْتُ يَا أَبَا صَالِحٍ مَا الْكَوْمَاءُ قَالَ عَظِيمَةُ السَّنَامِ - قَالَ - فَأَبَى أَنْ يَقْبَلَهَا قَالَ إِنِّى أُحِبُّ أَنْ تَأْخُذَ خَيْرَ إِبِلِى . قَالَ فَأَبَى أَنْ يَقْبَلَهَا قَالَ فَخَطَمَ لَهُ أُخْرَى دُونَهَا فَأَبَى أَنْ يَقْبَلَهَا ثُمَّ خَطَمَ لَهُ أُخْرَى دُونَهَا فَقَبِلَهَا وَقَالَ إِنِّى آخِذُهَا وَأَخَافُ أَنْ يَجِدَ عَلَىَّ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَقُولُ لِى عَمَدْتَ إِلَى رَجُلٍ فَتَخَيَّرْتَ عَلَيْهِ إِبِلَهُ.
[قَالَ أَبُو دَاوُدَ وَرَوَاهُ هُشَيْمٌ عَنْ هِلاَلِ بْنِ خَبَّابٍ نَحْوَهُ إِلاَّ أَنَّهُ قَالَ "لاَ يُفَرِّق."]
Tercemesi:
Bize Müsedded (b. Müserhed el-Esedî), ona Ebu Avane (Vazzâh b. Abdullah el-Yeşkurî), ona Hilal b. Habbab (el-Abdi), ona da Meysere Ebu Salih (el-Kindî), (Ebu Ümeyye) Süveyd b. Ğafele'nin (el-Cu'fî) şöyle dediğini rivayet etmiştir:
Hz. Peygamber'in (sav) zekât görevlisi ile birlikte yürüdüm. Ya da (ravi tereddüt etmiştir) Hz. Peygamber'in (sav) zekât görevlisi ile birlikte yürüyen biri bana haber verdi. Buna göre Rasulullah'ın (sav) yazdırdığı zekât yazısında şu buyruk vardı:
"Zekât toplarken sütü için elde tutulan sağmal havanı alma. (Zekâta tabi kılmak için) birbirinden ayrı olan malları birleştirme. (Zekâttan düşürmek için de) birlikte olan malları ayırma." Söz konusu zekât memuru, koyunlar geldiği vakit su başına gelir ve mallarınızın zekatını ödeyin, derdi. Derken hayvanlarını getiren adamlardan biri, kevmâ niteliğindeki bir deveye doğru gitti. (Bu arada) Hilal b. Habbab dedi ki; Meysere Ebu Salih’e, Ey Ebu Salih! Kevmâ da nedir? dedim. Hörgücü büyük olan devedir diye cevap verdi. Süveyd b. Ğafele anlatmaya devam etti: Zekât memuru, o deveyi almayı reddetti. Adam; ben, develerimin en iyisini almanı istiyorum dedi. Zekât memuru onu da almak istemedi. Bunun üzerine adam, (alıp götürmesi için) değeri ondan daha düşük olan bir deveye yularını bağladı. Fakat zekât memuru onu da almak istemedi. Sonra adam değerce ondan da düşük olan bir deveye yularını bağladı. Zekât memuru onu kabul etti ve ben, bunu alıyorum. Ama yine de Rasulullah’ın (sav), adama gidip onun en iyi devesini seçip almışsın! diyerek bana kızmasından korkuyorum dedi.
[Ebû Davud şöyle dedi: Bu hadisin bir benzerini Hüşeym, Hilal b. Habbab’tan rivayet etmiştir. Fakat o, ayırma anlamına gelen (لا تُفَرِّقْ) şeklinde ikinci tekil şahıs kipiyle yer alan fiili "ayırmasın (لا يُفَرِّقْ)" şeklinde üçüncü şahıs kipiyle nakletmiştir.]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Zekât 5, /369
Senetler:
1. Ebu Ümeyye Süveyd b. Ğafele el-Cu'fî (Süveyd b. Ğafele b. Avsece)
2. Ebu Salih Meysere el-Kindî (Meysere)
3. Hilal b. Habbab el-Abdi (Hilal b. Habbab)
4. Ebu Avane Vazzah b. Abdullah el-Yeşkurî (Vazzah b. Abdullah)
5. Müsedded b. Müserhed el-Esedî (Müsedded b. Müserhed b. Müserbel b. Şerik)
Konular:
Zekat, memurunun adil olması
Zekat, zekat alma veya verme adabı
Zekat, zekat memuruna iyi davranmak
Öneri Formu
Hadis Id, No:
10828, D001583
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ مَنْصُورٍ حَدَّثَنَا يَعْقُوبُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ حَدَّثَنَا أَبِى عَنِ ابْنِ إِسْحَاقَ قَالَ حَدَّثَنِى عَبْدُ اللَّهِ بْنُ أَبِى بَكْرٍ عَنْ يَحْيَى بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ سَعْدِ بْنِ زُرَارَةَ عَنْ عُمَارَةَ بْنِ عَمْرِو بْنِ حَزْمٍ عَنْ أُبَىِّ بْنِ كَعْبٍ قَالَ بَعَثَنِى النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم مُصَدِّقًا فَمَرَرْتُ بِرَجُلٍ فَلَمَّا جَمَعَ لِى مَالَهُ لَمْ أَجِدْ عَلَيْهِ فِيهِ إِلاَّ ابْنَةَ مَخَاضٍ فَقُلْتُ لَهُ أَدِّ ابْنَةَ مَخَاضٍ فَإِنَّهَا صَدَقَتُكَ. فَقَالَ ذَاكَ مَا لاَ لَبَنَ فِيهِ وَلاَ ظَهْرَ وَلَكِنْ هَذِهِ نَاقَةٌ فَتِيَّةٌ عَظِيمَةٌ سَمِينَةٌ فَخُذْهَا. فَقُلْتُ لَهُ مَا أَنَا بِآخِذٍ مَا لَمْ أُومَرْ بِهِ وَهَذَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مِنْكَ قَرِيبٌ فَإِنْ أَحْبَبْتَ أَنْ تَأْتِيَهُ فَتَعْرِضَ عَلَيْهِ مَا عَرَضْتَ عَلَىَّ فَافْعَلْ فَإِنْ قَبِلَهُ مِنْكَ قَبِلْتُهُ وَإِنْ رَدَّهُ عَلَيْكَ رَدَدْتُهُ . قَالَ فَإِنِّى فَاعِلٌ فَخَرَجَ مَعِى وَخَرَجَ بِالنَّاقَةِ الَّتِى عَرَضَ عَلَىَّ حَتَّى قَدِمْنَا عَلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ لَهُ يَا نَبِىَّ اللَّهِ أَتَانِى رَسُولُكَ لِيَأْخُذَ مِنِّى صَدَقَةَ مَالِى وَايْمُ اللَّهِ مَا قَامَ فِى مَالِى رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَلاَ رَسُولُهُ قَطُّ قَبْلَهُ فَجَمَعْتُ لَهُ مَالِى فَزَعَمَ أَنَّ مَا عَلَىَّ فِيهِ ابْنَةُ مَخَاضٍ وَذَلِكَ مَا لاَ لَبَنَ فِيهِ وَلاَ ظَهْرَ وَقَدْ عَرَضْتُ عَلَيْهِ نَاقَةً فَتِيَّةً عَظِيمَةً لِيَأْخُذَهَا فَأَبَى عَلَىَّ وَهَا هِىَ ذِهِ قَدْ جِئْتُكَ بِهَا يَا رَسُولَ اللَّهِ. خُذْهَا فَقَالَ لَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم
"ذَاكَ الَّذِى عَلَيْكَ فَإِنْ تَطَوَّعْتَ بِخَيْرٍ آجَرَكَ اللَّهُ فِيهِ وَقَبِلْنَاهُ مِنْكَ." قَالَ فَهَا هِىَ ذِهِ يَا رَسُولَ اللَّهِ قَدْ جِئْتُكَ بِهَا فَخُذْهَا . قَالَ فَأَمَرَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بِقَبْضِهَا وَدَعَا لَهُ فِى مَالِهِ بِالْبَرَكَةِ .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Mansur, ona Yakub b. İbrahim, ona babası (İbrahim b. Sa'd ez-Zührî), ona Abdullah b. Ebu Bekir, ona Yahya b. Abdullah b. Abdurrahman b. Sa'd b. Zürare, ona Umare b. Amr b. Hazm, ona da Übey b. Ka'b şöyle nakletmiştir. Hz. Peygamber (sav) beni zekât memuru olarak gönderdi. Bir adama (zekatını almak için) uğradım ve bütün mallarını benim için topladığında orada iki yaşından küçük bir deveden başka bir şey bulamadım. Ona, bu dişi deveyi zekâtın olarak öde, dedim. O adam da onun ne sütü var ne de sırtında birisini taşıyabilir. Fakat şu deve; genç, büyük ve iridir, onu al dedi. Ona emredilmediğim şeyi almayacağım, işte Allah Rasulü, sana yakın, istersen ona git ve bana sunduğun teklifi ona da sun. Teklifini kabul ederse onun dediğini yap, ben de kabul ederim. Teklifini reddederse ben de reddederim, dedim. Tamam yapacağım, dedi ve benimle geldi. Bana teklif ettiği deveyi de yanına aldı. Hz. Peygamber'e (sav) gelince, Ey Allah'ın Rasulü! Bana zekatımı almak için senin elçin geldi. Allah'a yemin olsun ki önceden malımdan (zekatımı) almak için ne Allah'ın Rasulü ne de onun elçisi gelmemişti. Onun (zekât memuru) için malımı bir araya topladım. (Zekât memuru) zekâtım için benden iki yaşına gelmemiş dişi deve alacağını söyledi. Halbuki o sütü olmayan sırtına da binilemeyen bir devedir. Ben de ona genç ve iri bir dişi deve almasını teklif ettim. Ancak benim teklifimi geri çevirdi işte o deve, sana getirdiğim şu devedir, onu al dedi. Hz. Peygamber (sav) ona şöyle dedi.
"(O iki yaşına gelmemiş dişi deve, zekâtın için) işte gereken odur. Eğer gerekmediği halde gönüllü olarak (tatavvu) o hayrı vermek istiyorsan Allah Teâlâ onu ecrini sana verecektir. Biz de o deveyi senden kabul ediyoruz," dedi. O adam da Ey Allah'ın Rasulü! İşte senin için getirdiğim o deve, buyur al, dedi. Hz. Peygamber (sav), o devenin alınmasını emretti ve o adama malının bereketlenmesi için dua etti.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Zekât 5, /370
Senetler:
1. Ebu Münzir Übey b. Ka'b el-Ensarî (Übey b. Ka'b b. Kays b. Ubeyd b. Zeyd)
2. İbn Ebu Yüsr Umare b. Amir el-Ensarî (Umare b. Amr b. Hazm b. Zeyd)
3. Yahya b. Abdullah el-Ensarî (Yahya b. Abdullah b. Abdurrahman b. Sa'd b. Zürare)
4. Abdullah b. Ebu Bekir el-Ensari (Abdullah b. Ebu Bekir b. Muhammed b. Amr b. Hazm)
5. İbn İshak el-Kuraşî (Muhammed b. İshak b. Yesar b. Hıyar)
6. Ebu İshak İbrahim b. Sa'd ez-Zührî (İbrahim b. Sa'd b. İbrahim b. Abdurrahman b. Avf)
7. Ebu Yusuf Yakub b. İbrahim el-Kuraşî (Yakub b. İbrahim b. Sa'd b. İbrahim b. Abdurrahman b. Avf)
8. Ebu Cafer Muhammed b. Mansur et-Tusi (Muhammed b. Mansur b. Davud b. İbrahim)
Konular:
Zekat, kimlere zekat verilebilir?
Zekat, memurunun adil olması
Zekat, zekat alma veya verme adabı
Zekat, zekat memuruna iyi davranmak
Öneri Formu
Hadis Id, No:
10826, D001581
Hadis:
حَدَّثَنَا الْحَسَنُ بْنُ عَلِىٍّ حَدَّثَنَا وَكِيعٌ عَنْ زَكَرِيَّا بْنِ إِسْحَاقَ الْمَكِّىِّ عَنْ عَمْرِو بْنِ أَبِى سُفْيَانَ الْجُمَحِىِّ عَنْ مُسْلِمِ بْنِ ثَفِنَةَ الْيَشْكُرِىِّ - قَالَ الْحَسَنُ رَوْحٌ يَقُولُ مُسْلِمُ بْنُ شُعْبَةَ - قَالَ
"اسْتَعْمَلَ نَافِعُ بْنُ عَلْقَمَةَ أَبِى عَلَى عِرَافَةِ قَوْمِهِ فَأَمَرَهُ أَنْ يُصَدِّقَهُمْ قَالَ فَبَعَثَنِى أَبِى فِى طَائِفَةٍ مِنْهُمْ فَأَتَيْتُ شَيْخًا كَبِيرًا يُقَالُ لَهُ سَعْرُ بْنُ دَيْسَمٍ فَقُلْتُ إِنَّ أَبِى بَعَثَنِى إِلَيْكَ - يَعْنِى لأُصَدِّقَكَ - قَالَ ابْنَ أَخِى وَأَىَّ نَحْوٍ تَأْخُذُونَ قُلْتُ نَخْتَارُ حَتَّى إِنَّا نَتَبَيَّنُ ضُرُوعَ الْغَنَمِ. قَالَ ابْنَ أَخِى فَإِنِّى أُحَدِّثُكَ أَنِّى كُنْتُ فِى شِعْبٍ مِنْ هَذِهِ الشِّعَابِ عَلَى عَهْدِ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فِى غَنَمٍ لِى فَجَاءَنِى رَجُلاَنِ عَلَى بَعِيرٍ فَقَالاَ لِى إِنَّا رَسُولاَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم إِلَيْكَ لِتُؤَدِّىَ صَدَقَةَ غَنَمِكَ. فَقُلْتُ مَا عَلَىَّ فِيهَا فَقَالاَ شَاةٌ. فَأَعْمِدُ إِلَى شَاةٍ قَدْ عَرَفْتُ مَكَانَهَا مُمْتَلِئَةً مَحْضًا وَشَحْمًا فَأَخْرَجْتُهَا إِلَيْهِمَا . فَقَالاَ هَذِهِ شَاةُ الشَّافِعِ وَقَدْ نَهَانَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَنْ نَأْخُذَ شَافِعًا. قُلْتُ فَأَىَّ شَىْءٍ تَأْخُذَانِ قَالاَ عَنَاقًا جَذَعَةً أَوْ ثَنِيَّةً. قَالَ فَأَعْمِدُ إِلَى عَنَاقٍ مُعْتَاطٍ. وَالْمُعْتَاطُ الَّتِى لَمْ تَلِدْ وَلَدًا وَقَدْ حَانَ وِلاَدُهَا فَأَخْرَجْتُهَا إِلَيْهِمَا فَقَالاَ نَاوِلْنَاهَا. فَجَعَلاَهَا مَعَهُمَا عَلَى بَعِيرِهِمَا ثُمَّ انْطَلَقَا."
[قَالَ أَبُو دَاوُدَ رَوَاهُ أَبُو عَاصِمٍ عَنْ زَكَرِيَّاءَ قَالَ أَيْضًا مُسْلِمُ بْنُ شُعْبَةَ. كَمَا قَالَ رَوْحٌ.]
Tercemesi:
Bize Hasan b. Ali, ona Veki', ona Zekeriyya b. İshak el-Mekki, ona Amr b. Ebu Süfyan el-Cumahî, ona da Müslim b. Sefine el-Yeşkurî, -Hasan (b. Ali), Ravh'ın (b. Ubade), Müslim b. Sefine'nin adının Müslim b. Şu'be olduğunu söylediğini nakletmiştir- şöyle demiştir.
"Nafi' b. Alkame, babamı kabilesinin zekatlarını toplamak için zekât memuru olarak atadı. Babam da beni kabileden bir topluluğa gönderdi. Ben de Sa'r b. Desîm olarak anılan ihtiyara gittim ve babam beni zekatını almam için sana gönderdi, dedim. İhtiyar bana kardeşimin oğlu nasıl alıyorsunuz? dedi. Ben de koyunun memelerinin nasıl olduğuna bakıp iyisini seçeriz, dedim. İhtiyar, kardeşimin oğlu, sana anlatayım, benin Hz. Peygamber (sav) zamanında şu vadilerden bir vadide koyunlarım vardı. Deve üzerinde iki adam geldi ve biz koyunlarının zekatını ödemen için Rasulullah'ın (sav) sana gönderdiği elçileriz, dediler. Koyunlardan ne (ödemem) gerekir deyince, bir koyun, dediler. Onlara iyi olduğunu bildiğim, süt ve yağ dolu bir koyunu çıkartmak için niyetlendim. Onlar, o karnında kuzusu olan bir koyundur. Hz. Peygamber (sav) kuzusu olan koyunu almamızı yasakladı, dediler. Neyi alacaksınız deyince, bir yaşında yavru dişi keçi (çebiç), iki yaşında oğlak, dediler. Ben de doğum vakti geldiği halde doğurmamış olan kısır bir keçiye yöneldim ve onlara vermek için çıkardım. Onu bize ver dediler ve bineklerinin üzerine koyup gittiler."
[Ebû Davud şöyle demiştir. Bu rivayeti Ebu Asım, Zekeriya'dan nakletmiş ve Ravh'ın dediği gibi ravi Müslim'in, Müslim b. Şu'be olduğunu belirtmiştir.]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Zekât 5, /369
Senetler:
1. Racül (Racül)
2. Ebu Cabir Si'r b. Süvade el-Amirî (Si'r b. Süvade)
3. Müslim b. Sefine el-Bekri (Müslim b. Sefine)
4. ibn Ebu Süfyan Amr b. Ebu Süfyan el-Kuraşî (Amr b. Ebu Süfyan b. Abdurrahman b. Safvan b. Ümeyye)
5. Zekeriyya b. İshak el-Mekki (Zekeriyya b. İshak)
6. Ebu Süfyan Veki' b. Cerrah er-Ruâsî (Veki' b. Cerrah b. Melih b. Adî)
7. Ebu Muhammed Ravh b. Ubade el-Kaysî (Ravh b. Ubade b. Alâ b. Hasan b. Amr b. Mersed)
8. Hasan b. Ali el-Hüzeli (Hasan b. Ali b. Muhammed)
Konular:
Zekat, kimlere zekat verilebilir?
Zekat, memurunun adil olması
Zekat, zekat alma veya verme adabı
Zekat, zekat memuruna iyi davranmak
Öneri Formu
Hadis Id, No:
41556, DM001713
Hadis:
حَدَّثَنِى مُحَمَّدُ بْنُ عُيَيْنَةَ عَنْ أَبِى إِسْحَاقَ الْفَزَارِىِّ عَنْ دَاوُدَ بْنِ أَبِى هِنْدٍ عَنْ عَامِرٍ عَنْ جَرِيرٍ عَنِ النَّبِىِّ -صلى الله عليه وسلم إِذَا جَاءَكُمُ الْمُصَدِّقُ فَلاَ يَصْدُرَنَّ عَنْكُمْ إِلاَّ وَهُوَ رَاضٍ.
Tercemesi:
Bana Muhammed b. Uyeyne, ona Ebu İshak el-Fezârî, ona Davud b. Ebu Hind, ona Âmir, ona Cerir’in rivayet ettiğine göre Nebi (sav) şöyle buyurdu: “Zekât toplama memuru yanınıza gelecek olursa, yanınızdan ancak gönlü hoş olarak ayrılsın.”
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Dârimî, Sünen-i Dârimî, Zekât 32, 2/1040
Senetler:
1. Ebu Amr Cerir b. Abdullah el-Becelî (Cerir b. Abdullah b. Cabir)
2. Ebu Amr Amir eş-Şa'bî (Amir b. Şerahil b. Abdin)
3. Ebu Bekir Davud b. Ebu Hind el-Kuşeyrî (Davud b. Dinar b. Azafir)
4. Ebu İshak İbrahim b. Muhammed el-Fezârî (İbrahim b. Muhammed b. Hâris b. Esma b. Harice)
5. Ebu Abdullah Muhammed b. Uyeyne el-Fezarî (Muhammed b. Uyeyne)
Konular:
Zekat, zekat memuruna iyi davranmak
Öneri Formu
Hadis Id, No:
275159, D001581-2
Hadis:
حَدَّثَنَا الْحَسَنُ بْنُ عَلِىٍّ حَدَّثَنَا وَكِيعٌ عَنْ زَكَرِيَّا بْنِ إِسْحَاقَ الْمَكِّىِّ عَنْ عَمْرِو بْنِ أَبِى سُفْيَانَ الْجُمَحِىِّ عَنْ مُسْلِمِ بْنِ ثَفِنَةَ الْيَشْكُرِىِّ - قَالَ الْحَسَنُ رَوْحٌ يَقُولُ مُسْلِمُ بْنُ شُعْبَةَ - قَالَ
"اسْتَعْمَلَ نَافِعُ بْنُ عَلْقَمَةَ أَبِى عَلَى عِرَافَةِ قَوْمِهِ فَأَمَرَهُ أَنْ يُصَدِّقَهُمْ قَالَ فَبَعَثَنِى أَبِى فِى طَائِفَةٍ مِنْهُمْ فَأَتَيْتُ شَيْخًا كَبِيرًا يُقَالُ لَهُ سَعْرُ بْنُ دَيْسَمٍ فَقُلْتُ إِنَّ أَبِى بَعَثَنِى إِلَيْكَ - يَعْنِى لأُصَدِّقَكَ - قَالَ ابْنَ أَخِى وَأَىَّ نَحْوٍ تَأْخُذُونَ قُلْتُ نَخْتَارُ حَتَّى إِنَّا نَتَبَيَّنُ ضُرُوعَ الْغَنَمِ. قَالَ ابْنَ أَخِى فَإِنِّى أُحَدِّثُكَ أَنِّى كُنْتُ فِى شِعْبٍ مِنْ هَذِهِ الشِّعَابِ عَلَى عَهْدِ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فِى غَنَمٍ لِى فَجَاءَنِى رَجُلاَنِ عَلَى بَعِيرٍ فَقَالاَ لِى إِنَّا رَسُولاَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم إِلَيْكَ لِتُؤَدِّىَ صَدَقَةَ غَنَمِكَ. فَقُلْتُ مَا عَلَىَّ فِيهَا فَقَالاَ شَاةٌ. فَأَعْمِدُ إِلَى شَاةٍ قَدْ عَرَفْتُ مَكَانَهَا مُمْتَلِئَةً مَحْضًا وَشَحْمًا فَأَخْرَجْتُهَا إِلَيْهِمَا . فَقَالاَ هَذِهِ شَاةُ الشَّافِعِ وَقَدْ نَهَانَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَنْ نَأْخُذَ شَافِعًا. قُلْتُ فَأَىَّ شَىْءٍ تَأْخُذَانِ قَالاَ عَنَاقًا جَذَعَةً أَوْ ثَنِيَّةً. قَالَ فَأَعْمِدُ إِلَى عَنَاقٍ مُعْتَاطٍ. وَالْمُعْتَاطُ الَّتِى لَمْ تَلِدْ وَلَدًا وَقَدْ حَانَ وِلاَدُهَا فَأَخْرَجْتُهَا إِلَيْهِمَا فَقَالاَ نَاوِلْنَاهَا. فَجَعَلاَهَا مَعَهُمَا عَلَى بَعِيرِهِمَا ثُمَّ انْطَلَقَا."
[قَالَ أَبُو دَاوُدَ رَوَاهُ أَبُو عَاصِمٍ عَنْ زَكَرِيَّاءَ قَالَ أَيْضًا مُسْلِمُ بْنُ شُعْبَةَ. كَمَا قَالَ رَوْحٌ.]
Tercemesi:
Bize Hasan b. Ali, ona Veki', ona Zekeriyya b. İshak el-Mekki, ona Amr b. Ebu Süfyan el-Cumahî, ona da Müslim b. Sefine el-Yeşkurî, -Hasan (b. Ali), Ravh'ın (b. Ubade), Müslim b. Sefine'nin adının Müslim b. Şu'be olduğunu söylediğini nakletmiştir- şöyle demiştir.
"Nafi' b. Alkame, babamı kabilesinin zekatlarını toplamak için zekât memuru olarak atadı. Babam da beni kabileden bir topluluğa gönderdi. Ben de Sa'r b. Desîm olarak anılan ihtiyara gittim ve babam beni zekatını almam için sana gönderdi, dedim. İhtiyar bana kardeşimin oğlu nasıl alıyorsunuz? dedi. Ben de koyunun memelerinin nasıl olduğuna bakıp iyisini seçeriz, dedim. İhtiyar, kardeşimin oğlu, sana anlatayım, benin Hz. Peygamber (sav) zamanında şu vadilerden bir vadide koyunlarım vardı. Deve üzerinde iki adam geldi ve biz koyunlarının zekatını ödemen için Rasulullah'ın (sav) sana gönderdiği elçileriz, dediler. Koyunlardan ne (ödemem) gerekir deyince, bir koyun, dediler. Onlara iyi olduğunu bildiğim, süt ve yağ dolu bir koyunu çıkartmak için niyetlendim. Onlar, o karnında kuzusu olan bir koyundur. Hz. Peygamber (sav) kuzusu olan koyunu almamızı yasakladı, dediler. Neyi alacaksınız deyince, bir yaşında yavru dişi keçi (çebiç), iki yaşında oğlak, dediler. Ben de doğum vakti geldiği halde doğurmamış olan kısır bir keçiye yöneldim ve onlara vermek için çıkardım. Onu bize ver dediler ve bineklerinin üzerine koyup gittiler."
[Ebû Davud şöyle demiştir. Bu rivayeti Ebu Asım, Zekeriya'dan nakletmiş ve Ravh'ın dediği gibi ravi Müslim'in, Müslim b. Şu'be olduğunu belirtmiştir.]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Zekât 5, /369
Senetler:
1. Racül (Racül)
2. Ebu Cabir Si'r b. Süvade el-Amirî (Si'r b. Süvade)
3. Müslim b. Sefine el-Bekri (Müslim b. Sefine)
4. ibn Ebu Süfyan Amr b. Ebu Süfyan el-Kuraşî (Amr b. Ebu Süfyan b. Abdurrahman b. Safvan b. Ümeyye)
5. Zekeriyya b. İshak el-Mekki (Zekeriyya b. İshak)
6. Ebu Muhammed Ravh b. Ubade el-Kaysî (Ravh b. Ubade b. Alâ b. Hasan b. Amr b. Mersed)
7. Muhammed b. Yunus en-Nesai (Muhammed b. Yunus)
Konular:
Zekat, kimlere zekat verilebilir?
Zekat, memurunun adil olması
Zekat, zekat alma veya verme adabı
Zekat, zekat memuruna iyi davranmak
Öneri Formu
Hadis Id, No:
275171, D001590-2
Hadis:
حَدَّثَنَا حَفْصُ بْنُ عُمَرَ النَّمَرِىُّ وَأَبُو الْوَلِيدِ الطَّيَالِسِىُّ - الْمَعْنَى - قَالاَ أَخْبَرَنَا شُعْبَةُ عَنْ عَمْرِو بْنِ مُرَّةَ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِى أَوْفَى قَالَ كَانَ أَبِى مِنْ أَصْحَابِ الشَّجَرَةِ وَكَانَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم إِذَا أَتَاهُ قَوْمٌ بِصَدَقَتِهِمْ قَالَ
"اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَى آلِ فُلاَنٍ." قَالَ فَأَتَاهُ أَبِى بِصَدَقَتِهِ فَقَالَ
"اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَى آلِ أَبِى أَوْفَى."
باب تَفْسِيرِ أَسْنَانِ الإِبِلِ.
[قَالَ أَبُو دَاوُدَ سَمِعْتُهُ مِنَ الرِّيَاشِىِّ وَأَبِى حَاتِمٍ وَغَيْرِهِمَا وَمِنْ كِتَابِ النَّضْرِ بْنِ شُمَيْلٍ وَمِنْ كِتَابِ أَبِى عُبَيْدٍ وَرُبَّمَا ذَكَرَ أَحَدُهُمُ الْكَلِمَةَ قَالُوا يُسَمَّى الْحُوَارَ ثُمَّ الْفَصِيلَ إِذَا فَصَلَ ثُمَّ تَكُونُ بِنْتَ مَخَاضٍ لِسَنَةٍ إِلَى تَمَامِ سَنَتَيْنِ فَإِذَا دَخَلَتْ فِى الثَّالِثَةِ فَهِىَ ابْنَةُ لَبُونٍ فَإِذَا تَمَّتْ لَهُ ثَلاَثُ سِنِينَ فَهُوَ حِقٌّ وَحِقَّةٌ إِلَى تَمَامِ أَرْبَعِ سِنِينَ لأَنَّهَا اسْتَحَقَّتْ أَنْ تُرْكَبَ وَيُحْمَلَ عَلَيْهَا الْفَحْلُ وَهِىَ تَلْقَحُ وَلاَ يُلْقِحُ الذَّكَرُ حَتَّى يُثَنِّىَ وَيُقَالُ لِلْحِقَّةِ طَرُوقَةُ الْفَحْلِ لأَنَّ الْفَحْلَ يَطْرُقُهَا إِلَى تَمَامِ أَرْبَعِ سِنِينَ فَإِذَا طَعَنَتْ فِى الْخَامِسَةِ فَهِىَ جَذَعَةٌ حَتَّى يَتِمَّ لَهَا خَمْسُ سِنِينَ فَإِذَا دَخَلَتْ فِى السَّادِسَةِ وَأَلْقَى ثَنِيَّتَهُ فَهُوَ حِينَئِذٍ ثَنِىٌّ حَتَّى يَسْتَكْمِلَ سِتًّا فَإِذَا طَعَنَ فِى السَّابِعَةِ سُمِّىَ الذَّكَرُ رَبَاعِيًّا وَالأُنْثَى رَبَاعِيَّةً إِلَى تَمَامِ السَّابِعَةِ فَإِذَا دَخَلَ فِى الثَّامِنَةِ وَأَلْقَى السِّنَّ السَّدِيسَ الَّذِى بَعْدَ الرَّبَاعِيَةِ فَهُوَ سَدِيسٌ وَسَدَسٌ إِلَى تَمَامِ الثَّامِنَةِ فَإِذَا دَخَلَ فِى التِّسْعِ وَطَلَعَ نَابُهُ فَهُوَ بَازِلٌ أَىْ بَزَلَ نَابُهُ - يَعْنِى طَلَعَ - حَتَّى يَدْخُلَ فِى الْعَاشِرَةِ فَهُوَ حِينَئِذٍ مُخْلِفٌ ثُمَّ لَيْسَ لَهُ اسْمٌ وَلَكِنْ يُقَالُ بَازِلُ عَامٍ وَبَازِلُ عَامَيْنِ وَمُخْلِفُ عَامٍ وَمُخْلِفُ عَامَيْنِ وَمُخْلِفُ ثَلاَثَةِ أَعْوَامٍ إِلَى خَمْسِ سِنِينَ وَالْخَلِفَةُ الْحَامِلُ.]
[قَالَ أَبُو حَاتِمٍ وَالْجَذُوعَةُ وَقْتٌ مِنَ الزَّمَنِ لَيْسَ بِسِنٍّ وَفُصُولُ الأَسْنَانِ عِنْدَ طُلُوعِ سُهَيْلٍ.]
[قَالَ أَبُو دَاوُدَ وَأَنْشَدَنَا الرِّيَاشِىُّ إِذَا سُهَيْلٌ أَوَّلَ اللَّيْلِ طَلَعْ فَابْنُ اللَّبُونِ الْحِقُّ وَالْحِقُّ جَذَعْ لَمْ يَبْقَ مِنْ أَسْنَانِهَا غَيْرُ الْهُبَعْ وَالْهُبَعُ الَّذِى يُولَدُ فِى غَيْرِ حِينِهِ.]
Tercemesi:
Bize Hafs b. Ömer en-Nemirî ve Ebu Velid Hişam b. Abdülmelik et-Tayâlisî -bu isnadın metni manen rivayetle aktarıldı-, onlara Şube (b. Haccâc), ona da Amr b. Mürre, Semüra b. Cündüb (ra), Abdullah b. Ebu Evfâ’nın (ra) şöyle dediğini rivayet etti: Babam (Rıdvan) ağacı altında (bey'atta) bulunanlardandı. Bir topluluk zekatını Rasulullah'a (sav) getirdiklerinde;
"Allah'ım! Falan aileye rahmet ve mağfiret et" buyurdu. Babam da O'na zekâtım getirdi de Rasulullah (sav):
"Allah'ım Ebu Evfâ ailesine rahmet ve mağfiret eyle" buyurdu.
[Ebû Davud dedi ki: Bu açıklamayı Riyâşî, Ebu Hatim ve başkalarından işitip ayrıca onu Nadr b. Şumeyl'in mektubuyla Ebu Ubeyd'in mektubunda okudum. (Çok kere hepsi aynı şeyi zikretmekle beraber) bazı kelimeleri onlardan yalnız biri zikretti. Dediler ki: (Deveye doğumundan sütten kesilene kadar) huvâr adı verilir. Sonra (anasından) ayrıldığında fasîl adım alır. (Dişisine) bir yaşından iki yaşının tamamına kadar bint-i mahâd; üç yaşına girdiğinde bint-i lebûn, üç yaşını tamamladığında dört yaşının tamamına kadar (erkeği) hıkk, (dişisi) hıkka adını alır. Çünkü o binilmeye ve erkek deve tarafından döllenmeye elverişli bir duruma gelmiş, gebe kalacak bir yaşa girmiştir. Ama erkeği ön dişlerini atıp altı yaşına varmadıkça dişi deveyi gebe bırakamaz. Hıkka'ya dört yaşım tamamlayana kadar tarûkatu'l-fahl denilir. Çünkü erkek deve ona aşar. Beş yaşına bastığından beş yaşını tamamlayana kadar ceza'dır. Altı yaşına basıp ön dişlerini attığından altısını tamamlayana kadar seniydir. Yedi yaşına bastığında yedi yaşını tamamlayana kadar erkeğine rabâî, dişisine rabâiyye adı verilir. Sekiz yaşına basıp sivri dişlerinin arkasındaki öğütücü dişlerini attığında sekiz yaşını tamamlayana kadar sedîs veya sedis'tir. Dokuz yaşına basıp köpek dişi çıktığında on yaşına girene kadar "Bâzil'dir. On yaşına girdiğinde ise muhlif'tir. Bundan sonra adı yoktur. Fakat şöyle denilir: Bir senelik Bâzil, iki senelik bâzil, bir senelik muhlif iki senelik muhlif, üç senelik Muhlif diye beş seneye kadar öyle gider. Halife (deve), gebe (olan deve)dir.]
[Ebu Hatim dedi ki: Cezûa bir zaman dilimidir. Diş (yaş) değildir. Deve yaşlarının (başlangıç ve bitim) zamanı, Süheyl yıldızının doğuş zamanıdır.]
[Ebû Davud dedi ki: Riyâşî bize (şöyle) bir şiir söyledi: Süheyl yıldızı gecenin başlangıcında doğduğu zaman İbn-i lebûn, Hıkk, Hıkk da Ceza' olur. Deve yaşlarından (değişmeyen) yalnız Hube' kalır. Hube', (Süheyl yıldızının doğuş) vaktinin dışında doğan deve yavrusudur.]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Zekât 7, /372
Senetler:
1. Ebu İbrahim Abdullah b. Ebu Evfâ el-Eslemî (Abdullah b. Alkame b. Halid b. Haris)
2. Amr b. Mürre el-Muradî (Amr b. Mürre b. Abdullah b. Tarık)
3. Şube b. Haccâc el-Atekî (Şu'be b. Haccac b. Verd)
4. Ebu Ömer Hafs b. Ömer el-Ezdî (Hafs b. Ömer b. Hâris b. Sehbera)
Konular:
Dua, iyilik yapana dua edilmeli
Hadis, anlaşılması, yorumu
Hadis, hadislerin yazılması
Hayvanlar, develer, Bahira/Saibe
Zekat, zekat memuruna iyi davranmak
275171
D001590-2
Ebu Davud, Zekat, 7; D8.bab başlığı(Tefsiru esnani'l-ibil): Ebu Davud, Zekat, 8
Öneri Formu
Hadis Id, No:
10835, D001590
Hadis:
حَدَّثَنَا حَفْصُ بْنُ عُمَرَ النَّمَرِىُّ وَأَبُو الْوَلِيدِ الطَّيَالِسِىُّ - الْمَعْنَى - قَالاَ أَخْبَرَنَا شُعْبَةُ عَنْ عَمْرِو بْنِ مُرَّةَ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِى أَوْفَى قَالَ كَانَ أَبِى مِنْ أَصْحَابِ الشَّجَرَةِ وَكَانَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم إِذَا أَتَاهُ قَوْمٌ بِصَدَقَتِهِمْ قَالَ
"اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَى آلِ فُلاَنٍ." قَالَ فَأَتَاهُ أَبِى بِصَدَقَتِهِ فَقَالَ
"اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَى آلِ أَبِى أَوْفَى."
باب تَفْسِيرِ أَسْنَانِ الإِبِلِ.
[قَالَ أَبُو دَاوُدَ سَمِعْتُهُ مِنَ الرِّيَاشِىِّ وَأَبِى حَاتِمٍ وَغَيْرِهِمَا وَمِنْ كِتَابِ النَّضْرِ بْنِ شُمَيْلٍ وَمِنْ كِتَابِ أَبِى عُبَيْدٍ وَرُبَّمَا ذَكَرَ أَحَدُهُمُ الْكَلِمَةَ قَالُوا يُسَمَّى الْحُوَارَ ثُمَّ الْفَصِيلَ إِذَا فَصَلَ ثُمَّ تَكُونُ بِنْتَ مَخَاضٍ لِسَنَةٍ إِلَى تَمَامِ سَنَتَيْنِ فَإِذَا دَخَلَتْ فِى الثَّالِثَةِ فَهِىَ ابْنَةُ لَبُونٍ فَإِذَا تَمَّتْ لَهُ ثَلاَثُ سِنِينَ فَهُوَ حِقٌّ وَحِقَّةٌ إِلَى تَمَامِ أَرْبَعِ سِنِينَ لأَنَّهَا اسْتَحَقَّتْ أَنْ تُرْكَبَ وَيُحْمَلَ عَلَيْهَا الْفَحْلُ وَهِىَ تَلْقَحُ وَلاَ يُلْقِحُ الذَّكَرُ حَتَّى يُثَنِّىَ وَيُقَالُ لِلْحِقَّةِ طَرُوقَةُ الْفَحْلِ لأَنَّ الْفَحْلَ يَطْرُقُهَا إِلَى تَمَامِ أَرْبَعِ سِنِينَ فَإِذَا طَعَنَتْ فِى الْخَامِسَةِ فَهِىَ جَذَعَةٌ حَتَّى يَتِمَّ لَهَا خَمْسُ سِنِينَ فَإِذَا دَخَلَتْ فِى السَّادِسَةِ وَأَلْقَى ثَنِيَّتَهُ فَهُوَ حِينَئِذٍ ثَنِىٌّ حَتَّى يَسْتَكْمِلَ سِتًّا فَإِذَا طَعَنَ فِى السَّابِعَةِ سُمِّىَ الذَّكَرُ رَبَاعِيًّا وَالأُنْثَى رَبَاعِيَّةً إِلَى تَمَامِ السَّابِعَةِ فَإِذَا دَخَلَ فِى الثَّامِنَةِ وَأَلْقَى السِّنَّ السَّدِيسَ الَّذِى بَعْدَ الرَّبَاعِيَةِ فَهُوَ سَدِيسٌ وَسَدَسٌ إِلَى تَمَامِ الثَّامِنَةِ فَإِذَا دَخَلَ فِى التِّسْعِ وَطَلَعَ نَابُهُ فَهُوَ بَازِلٌ أَىْ بَزَلَ نَابُهُ - يَعْنِى طَلَعَ - حَتَّى يَدْخُلَ فِى الْعَاشِرَةِ فَهُوَ حِينَئِذٍ مُخْلِفٌ ثُمَّ لَيْسَ لَهُ اسْمٌ وَلَكِنْ يُقَالُ بَازِلُ عَامٍ وَبَازِلُ عَامَيْنِ وَمُخْلِفُ عَامٍ وَمُخْلِفُ عَامَيْنِ وَمُخْلِفُ ثَلاَثَةِ أَعْوَامٍ إِلَى خَمْسِ سِنِينَ وَالْخَلِفَةُ الْحَامِلُ.]
[قَالَ أَبُو حَاتِمٍ وَالْجَذُوعَةُ وَقْتٌ مِنَ الزَّمَنِ لَيْسَ بِسِنٍّ وَفُصُولُ الأَسْنَانِ عِنْدَ طُلُوعِ سُهَيْلٍ.]
[قَالَ أَبُو دَاوُدَ وَأَنْشَدَنَا الرِّيَاشِىُّ إِذَا سُهَيْلٌ أَوَّلَ اللَّيْلِ طَلَعْ فَابْنُ اللَّبُونِ الْحِقُّ وَالْحِقُّ جَذَعْ لَمْ يَبْقَ مِنْ أَسْنَانِهَا غَيْرُ الْهُبَعْ وَالْهُبَعُ الَّذِى يُولَدُ فِى غَيْرِ حِينِهِ.]
Tercemesi:
Bize Hafs b. Ömer en-Nemirî ve Ebu Velid Hişam b. Abdülmelik et-Tayâlisî -bu isnadın metni manen rivayetle aktarıldı-, onlara Şube (b. Haccâc), ona da Amr b. Mürre, Semüra b. Cündüb (ra), Abdullah b. Ebu Evfâ’nın (ra) şöyle dediğini rivayet etti: Babam (Rıdvan) ağacı altında (bey'atta) bulunanlardandı. Bir topluluk zekatını Rasulullah'a (sav) getirdiklerinde;
"Allah'ım! Falan aileye rahmet ve mağfiret et" buyurdu. Babam da O'na zekâtım getirdi de Rasulullah (sav):
"Allah'ım Ebu Evfâ ailesine rahmet ve mağfiret eyle" buyurdu.
[Ebû Davud dedi ki: Bu açıklamayı Riyâşî, Ebu Hatim ve başkalarından işitip ayrıca onu Nadr b. Şumeyl'in mektubuyla Ebu Ubeyd'in mektubunda okudum. (Çok kere hepsi aynı şeyi zikretmekle beraber) bazı kelimeleri onlardan yalnız biri zikretti. Dediler ki: (Deveye doğumundan sütten kesilene kadar) huvâr adı verilir. Sonra (anasından) ayrıldığında fasîl adım alır. (Dişisine) bir yaşından iki yaşının tamamına kadar bint-i mahâd; üç yaşına girdiğinde bint-i lebûn, üç yaşını tamamladığında dört yaşının tamamına kadar (erkeği) hıkk, (dişisi) hıkka adını alır. Çünkü o binilmeye ve erkek deve tarafından döllenmeye elverişli bir duruma gelmiş, gebe kalacak bir yaşa girmiştir. Ama erkeği ön dişlerini atıp altı yaşına varmadıkça dişi deveyi gebe bırakamaz. Hıkka'ya dört yaşım tamamlayana kadar tarûkatu'l-fahl denilir. Çünkü erkek deve ona aşar. Beş yaşına bastığından beş yaşını tamamlayana kadar ceza'dır. Altı yaşına basıp ön dişlerini attığından altısını tamamlayana kadar seniydir. Yedi yaşına bastığında yedi yaşını tamamlayana kadar erkeğine rabâî, dişisine rabâiyye adı verilir. Sekiz yaşına basıp sivri dişlerinin arkasındaki öğütücü dişlerini attığında sekiz yaşını tamamlayana kadar sedîs veya sedis'tir. Dokuz yaşına basıp köpek dişi çıktığında on yaşına girene kadar "Bâzil'dir. On yaşına girdiğinde ise muhlif'tir. Bundan sonra adı yoktur. Fakat şöyle denilir: Bir senelik Bâzil, iki senelik bâzil, bir senelik muhlif iki senelik muhlif, üç senelik Muhlif diye beş seneye kadar öyle gider. Halife (deve), gebe (olan deve)dir.]
[Ebu Hatim dedi ki: Cezûa bir zaman dilimidir. Diş (yaş) değildir. Deve yaşlarının (başlangıç ve bitim) zamanı, Süheyl yıldızının doğuş zamanıdır.]
[Ebû Davud dedi ki: Riyâşî bize (şöyle) bir şiir söyledi: Süheyl yıldızı gecenin başlangıcında doğduğu zaman İbn-i lebûn, Hıkk, Hıkk da Ceza' olur. Deve yaşlarından (değişmeyen) yalnız Hube' kalır. Hube', (Süheyl yıldızının doğuş) vaktinin dışında doğan deve yavrusudur.]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Zekât 7, /372
Senetler:
1. Ebu İbrahim Abdullah b. Ebu Evfâ el-Eslemî (Abdullah b. Alkame b. Halid b. Haris)
2. Amr b. Mürre el-Muradî (Amr b. Mürre b. Abdullah b. Tarık)
3. Şube b. Haccâc el-Atekî (Şu'be b. Haccac b. Verd)
4. Ebu Velid Hişam b. Abdülmelik el-Bahilî (Hişam b. Abdülmelik)
Konular:
Dua, iyilik yapana dua edilmeli
Hadis, anlaşılması, yorumu
Hadis, hadislerin yazılması
Hayvanlar, develer, Bahira/Saibe
Zekat, zekat memuruna iyi davranmak
10835
D001590
Ebu Davud, Zekat, 7; D8.bab başlığı(Tefsiru esnani'l-ibil): Ebu Davud, Zekat, 8