70 Kayıt Bulundu.
Bize Amr b. Avn, ona İshak b. Yusuf, ona Şerîk, ona Husayn, ona da eş-Şa'bî, Kays b. Sa'd'ın şöyle dediğini nakletmiştir: Hîre’ye gittim, insanların başkomutanlarına secde etmekte olduklarını gördüm. Kendi kendime, Allah'ın Rasulü, secde edilmeye bundan daha lâyıktır dedim. Hz. Peygamber'in (sav) yanına döndüğümde, O’na; Hîre’ye gitmiştim, orada insanların başkomutanlarına secde etmekte olduklarını gördüm. Halbuki sen, secde edilmeye daha lâyıksın dedim. Hz. Peygamber bana; "benim mezarımı ziyaret etsen, mezara secde eder miydin?" diye sordu. Ben, hayır dedim. "Öyleyse, böyle bir şeyi asla yapmayınız. Eğer ben, insanın insana secde etmesini emredecek olsaydım, Allah Teâlâ'nın kadınlar üzerine kocaları için koymuş olduğu (itaat) hakkından dolayı kadınların, kocalarına secde etmelerini emrederdim" buyurdu.
Açıklama: İslâm’da bir insanın bir başkasına secde etmesi hiçbir şekilde meşrû değildir. Dolayısıyla bu hadis, mübalağa manasına hamledilmedilir. Âileyi ilgilendiren konularda verilen karara itaat şeklinde düşünülmelidir. Bilindiği üzere İslâm’da aile reisliği erkeğin sorumluluğuna verilmiştir. Bu reislik de asla despotluk manasında değildir. Ailede esas olan istişare, dayanışma, sevgi ve saygıdır. Âile reisinin, aileyi ilgilendiren konularda nihaî kararı vermek için gerekli istişarelerden sonra belki bir rüçhan hakkından söz edebilir. Bu da ailenin dirlik ve düzeni için gereklidir. Herkesin başına buyruk hareket ettiği bir ortamda âile düzeninden söz edilemez. Aile, Devlet’in küçültülmüş şeklidir. Devlet Başkanına da vatandaşların itâati zorunludur. Devlet düzeninin devamı için buna gerek vardır. Bu ise, hiçbir zaman kulluk anlamına gelmez. Kaldı ki, kadının âile reisi olan kocasına itaati, asla vatandaşın Devlet Başkanına itâati ölçüsünde sert ve katı da değildir. Bu itibarla hadîs, âilede düzenin tesisine ve dolayısıyla âilenin devamına matûf bir mübalağa manası taşımaktadır. Kaldı ki âyet-i kerîmede de; “Erkekler, kadınlar üzerinde yöneticidirler” (Nisâ, 34) buyurulmaktadır. Bu hadîsin senedinde yer alan Kadı Şerîk, sadûk olmakla birlikte çok hata eden biri olarak bilinir. Ayrıca yaşı ilerlediğinde hafızası da bozulmuştu.
Bize Muhammed b. Amr er-Râzî, ona Cerir, ona el-A'meş, ona Ebu Hszim, ona da Ebu Hureyre (ra), Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Bir erkek, karısını yatağına çağırır da kadın gelmekten imtina eder ve bu yüzden kocası ona kızgın olarak geceyi geçirirse, sabaha kadar melekler o kadına lânet okurlar."
Açıklama: “Yatağa çağırmak”, cinsî temastan kinayedir. Dolayısıyla bir erkek, karısıyla cinsî temasta bulunmak istediğinde, kadının meşru bir mazereti yoksa, kocasının bu isteğini karşılaması gerekir. Kocasının bu konudaki taleplerini devamlı reddeden bir kadın, zamanla kocasının yanlış yollara düşmesine sebep olabilir. "Kocası geceyi kızgın olarak geçirirse" ifadesi, kadının günaha düşmesini sadece bu şarta bağlamaktadır. Şayet kocası onu mazur görür veya talebinden vazgeçerse, kadın için de herhangi bir sorumluluk söz konusu değildir. İslâm’da lanet okumaktan ziyade, hidâyet ve rahmet dilemek ana ilkedir. Bu itibarla bu hadiste sözü edilen “meleklerin lâneti”, bazı âlimler tarafından bilinen lânet okuma şeklinde anlaşılmamış, meleklerin hoşnutsuzluğu ve yapılan işten duydukları rahatsızlık manasına hamledilmiştir. Belki de eşler arasındaki sevgi ve muhabbetin zedelendiğini gösteren bir ifâde tarzıdır.
Açıklama: Elbani bu hadisin zayıf olduğunu ifade ettikten sonra لَوْ أَمَرْتُ أَحَدًا أَنْ يَسْجُدَ لأَحَدٍ لأَمَرْتُ الْمَرْأَةَ أَنْ تَسْجُدَ لِزَوْجِهَا kısmının ise sahih olduğunu ifade etmiştir
Açıklama: Elbani bu hadisn hasen sahih olduğunu ifade etmiştir
Açıklama: Hadis mütabileriyle birlikte sahih li ğayrihidir.