139 Kayıt Bulundu.
Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz?
Bize Ebu Yemân, ona Şuayb, ona ez-Zührî, ona Zühre oğullarının antlaşmalısı ve Ebu Hureyre'nin talebelerinden Amr b. Ebu Süfyân b. Esîd b. Câriye es-Sekafî, ona da Ebu Hureyre (ra) şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (sav) 10 kişilik bir keşif birliği gönderip başlarına da Âsım b. Ömer'in dedesi Âsım b. Sâbit el-Ensârî'yi komutan tayin etti. Onlar yola koyulup Usfân ile Mekke arasındaki Hed'e mevkiine vardıklarında, bunların haberi Hüzeyl kabilesini Lihyân oğulları koluna ulaştı. Hepsi okçu olan 200 kadar adamı, onlar için yola çıkardılar. Onlar da iz sürüp, bu öncü kuvvetin, Medine'den azık olarak alıp yedikleri hurmaları buldular ve “işte bu Yesrib hurmasıdır” deyip izleri takibe devam ettiler. Âsım ve arkadaşları onları görünce yüksek bir yere sığındılar. Düşman ise onları kuşatıp “inip kendi ellerinizle bize teslim olun. Sizden kimseyi öldürmeyeceğimize dair size söz ve güvence veriyoruz” dediler. Birliğin komutanı Âsım b. Sâbit “Allah'a and olsun ki ben bir kafirin güvencesi altında inmem. Allah'ım, sen Peygamberine bizim haberimizi ulaştır” dedi. Düşman ok atıp Asım'ın da içinde bulunduğu yedi kişiyi öldürdüler, diğer üç kişi söz ve güvence üzerine inip geldiler. Hubeyb el-Ensârî, İbn Desine ve diğer bir kişi onlardandı. Onları yakaladıklarında yaylarının kirişlerini çıkarıp kendilerini bağladılar. Üçüncü kişi, “İşte bu ilk ihanettir. Allah'a yemin olsun ki size eşlik etmeyeceğim. Şu öldürülen kardeşlerimizde örneklik vardır” diyerek ölümü diledi. Düşman onlara eşlik etmesi için onu sürükleyip itip kaktı, o ise diretti sonunda onu da öldürdüler. Sonra Hubeyb ve İbn Desine'yi götürüp ikisini de Bedir Savaşı'ndan sonra Mekke'de sattılar. Hubeyb'i, Hâris b. Âmir b. Nevfel b. Abdümenâf oğulları satın aldı. Zira Hubeyb, Bedir günü Hâris b. Âmir'i öldüren kimse idi. Hubeyb onların yanında esir olarak kaldı. Bana Ubeydullah b. İyâz, Hâris'in kızından naklen şöyle rivayet etmiştir: Onlar toplandıkları esnada Hubeyb, traş olmak için kendilerinden ustura istedi, Hâris'in kızı da ona usturayı verdi. Hâris'in kızı der ki: Boş bulunduğum sırada bir de baktım ki Hubeyb, elinde ustura olduğu halde, yanına gelen oğlumu alıp dizine oturtmuş. Yüzümdeki korkuyu sezen Hubeyb “onu öldürmemden endişe ediyorsun, ancak bunu yapacak değilim” dedi. Vallahi, Hubeyb'den daha hayırlı bir esir asla görmedim. Vallahi, Bir gün onu, demirle bağlı iken, Mekke'de meyve falan olmadığı halde, elindeki üzüm salkımından yerken gördüm. Hâris'in kızı “bu Allah'ın Hubeyb'i rızıklandırdığı bir rızıktır” derdi. Onu öldürmek için Harem'den çıkıp Harem sayılmayan bir yere geldiklerinde Hubeyb “beni bırakın da iki rekat namaz kılayım” dedi. Onu bıraktılar. İki rekat namaz kıldı. Ardından “korktuğumu sanacak olmasanız namazı uzatırdım. Allah'ım, onlardan kimseyi sağ koyma, Ne hal üzere olursa olsun Müslüman olarak öldürülmeme aldırmam. Zira ölümüm Allah içindir. Bu, Allah rızası içindir. Eğer o dilerse paramparça olmuş kemikleri bile mübarek kılar” dedi. Onu Hâris'in oğlu öldürdü. Hubeyb, öldürülmek üzere tutulan her Müslüman için iki rekat namaz kılma sünnetini ortaya koyan kimsedir. Allah, şehit düştüğü gün Âsım b. Sâbit'in duasını kabul edip Nebî (sav) ve ashabına onların haberini ve şehit edildiklerini bildirdi. Öldürüldüğü haberini alan Kureyş kafirleri, Asım'ın cesedinden tanınacak bir parça almaları için insanlar gönderdiler. Çünkü Asım da Bedir günü onların ileri gelenlerinden birini öldürmüştü. Ancak Âsım'ın üzerine arılardan bir gölge misali bir şey gönderilip cesedi korundu, cesedinden bir şey koparmaya güç yetiremediler.
Bize Musa b. İsmail, ona İbrahim, ona İbn Şihâb, ona Zühre oğullarının antlaşmalısı ve Ebu Hureyre'nin talebelerinden Amr b. Esîd b. Câriye es-Sekafî, ona da Ebu Hureyre (ra) şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (sav) on kişilik bir keşif birliği hazırladı da bunların başına Ömer b. Hattâb'ın oğlu Asım'ın (ana tarafından) dedesi olan Asım b. Sabit el-Ensârî'yi kumandan yaparak gönderdi. Bu birlik, Mekke ile Usfân arasında Hede mevkiine vardıkları zaman bunların haberi, Huzeyl kabilesinden Lıhyân oğullan denilen bir obaya geldi. O kabile halkı yüze yakın okcu ile bunları yakalamak için yola koyuldu ve onların ayak izlerini takip ettiler. Nihayet keşif birliğinin konaklayıp da hurma yemiş oldukları yeri buldular ve "işte bu Yesrib hurmasıdır" deyip takibe devam ettiler. Birlik kumandanı Asım ve arkadaşları onların geldiğini fark edince bir yere girip sığındılar. Takipçi gurup onları çepçevre kuşattılar ve onlara "aşağıya inip teslim olun. hiçbirinizi öldürmeyeceğimize dair size söz ve garanti veriyoruz" dediler. Asım b. Sabit "Ey Arkadaşlarım, bana gelince ben kâfirin zimmetine girmem" dedikten sonra "Allah'ım Peygamberine bizden haber ver" dedi. Bu esnada kâfirler Müslümanlara ok attılar ve Asım'ı şehit ettiler. Onlardan üç kişi: Hubeyb, Zeyd b. Desine ve başka bir adam, onların, verdiği söz ve garanti üzerine inip teslim oldular. Düşmanlar onları yakalayınca yaylarının kirişlerini çözdüler de bunlarla onları bağladılar. Üçüncü adam "bu ilk ihanettir. Vallahi ben sizlerle yolculuk etmem. Benim için şu öldürülen şehitlere uymak vardır" deyip gitmemekte diretti. Onlar onu sürüklediler ve Mekke'ye götürmek için çabaladılar. O da onlarla beraber olmamakta diretti (onu da öldürdüler). Hubeyb ile Zeyd b. Desine Mekke'ye götürüldüler ve nihayet Bedir Savaşından sonra onları sattılar. Hubeyb'i, Hâris b. Âmir b. Nevfel oğulları satın aldı. Hubeyb Bedir günü Hâris b. Âmir'i öldürmüştü. Hubeyb onların yanında esir olarak (haram ayları geçinceye kadar) bir süre kaldı. Nihayet onu öldürmeye karar verip birleştiklerinde Hubeyb, etek ve koltuk altı kıllarını gidermek için Hâris'in kızlarının birinden bir ustura istedi. Kadın ona usturayı verdi. Bu arada kadın farkında değilken, onun bir oğlu Hubeyb'in yanına gitti. Kadın oğlunu, elinde ustura olan, Hubeyb'in kucağında oturmuş vaziyette buldu. Kadın "Hubeyb onu ustura ile öldürecek diye çok korktum" demiştir. Hubeyb kadının bu hâlini anladı ve "çocuğu öldüreceğimden mi korkuyorsun? Ben bunu yapacak değilim" dedi. Kadın "Vallahi ben Hubeyb'den daha hayırlı bir esir görmedim. Vallahi bir gün ben onu, kendisi demirle bağlı olduğu hâlde elinde bir üzüm salkımı tutarak yerken görmüşümdür. O zaman Mekke'de hiç meyve yoktu" demiştir. Kadın şöyle derdi: "Bu muhakkak ki Allah'ın Hubeyb'e ihsan ettiği bir rızıktır". Nihayet Hubeyb'i harem olmayan bir bölgede öldürmek üzere Harem'den çıkardıklarında, Hubeyb onlara "bırakın da iki rekat namaz kılayım" dedi. Onlar kendisini serbest bıraktılar. O da iki rekat namaz kıldı. Ardından "Vallahi eğer bende ölümden bir korku olduğunu sanmasaydınız, daha uzun namaz kılardım" dedi ve "Allah'ım, onların hepsini say, Onları dağınık dağınık öldür, Onlardan hiçbirini diri bırakma" diye beddua etti. Daha sonra "Ben Müslüman olarak öldürüldükten sonra nasıl öldürüldüğüme hiç aldırmam. Çünkü ölümüm hangi yerde olsa Allah içindir. Bu ölüm Allah'ın Zâtı (O'nun rızâsını arama) yolundadır. Eğer o isterse parça parça edilmiş cesedin eklemleri üzerine bereketler ihsan eder!" demeye başladı. Bundan sonra Ebu Sırva Ukbe b. Hâris, Hubeyb'e doğru kalktı ve onu öldürdü. İşte böylece Hubeyb, hapsedilerek öldürülen her Müslüman için iki rekat namaz kılma sünnetini ilk koyan kimse oldu. Bu on kişilik keşif birliği bu musibete uğradıkları gün onların haberini Peygamber (sav) kendi sahâbesine haber vermiştir. Kureyş'ten birtakım insanlar, birlik kumandanı Âsım'ın öldürüldüğü konuşulduğu zaman, ondan tanımaya yarayacak bir şey getirmeleri için Âsım'ın cesedinin yanına insan gönderdiler. Asım, Bedir günü onların büyüklerinden birini öldürmüştü. Allah Asım'ı korumak için bal arısı veya eşek arısından gölgeleyici bulut gibi bir sürü gönderdi de, Kureyş'in elçilerinden onu korudu ve onlar Asım'dan bir şey kesip almaya muktedir olamadılar. Ka'b ibn Mâlik der ki: Bana Mürâre b. Rabî el-Umerî ile Hilâl b. Umeyye el-Vâkıfî'nin Bedir harbinde hazır bulunmuş iki iyi adam olduklarını söylediler.
Bana Amr b. Halid, ona Züheyr, ona Ebu İshak, ona da Berâ b. Âzib (r.anhuma) şöyle demiştir: Rasulullah (sav) Uhud günü, piyadelerin arkasına Abdullah b. Cübeyr'i (ve komutasındaki okçuları) yerleştirmişti. Onlar bozguna uğramış bir şekilde kaçtılar. İşte bu (çağrı), Rasulullah'ın (sav), kaçanların ardından, onları geri çağırmasıydı.
Bize Amr b. Halid, ona Züheyr, ona Ebu İshak, ona da Berâ b. Âzib (r.anhuma) şöyle demiştir: Peygamber (sav) Uhud gününde okçu piyadelerin başına Abdullah b. Cubeyr'i kumandan yapmıştı. Müslümanlar bozulmuş hâlde yönelip kaçtıkları zaman Rasulullah (sav) arkalarından onları geri çağırıyordu. O sırada Peygamber'in (sav) yanında on iki kişiden başka kimse kalmamıştı.
Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük bir nefretle karşılanır.
Bize Ebu Yemân, ona Şuayb, ona ez-Zührî, ona Zühre oğullarının antlaşmalısı ve Ebu Hureyre'nin talebelerinden Amr b. Esîd b. Câriye es-Sekafî, ona da Ebu Hureyre (ra) şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (sav) on kişilik bir keşif birliği hazırladı da bunların başına Asım b. Ömer'in (ana tarafından) dedesi olan Asım b. Sabit el-Ensârî'yi kumandan yaparak gönderdi. Bu birlik, Mekke ile Usfân arasında Hede mevkiine vardıkları zaman bunların haberi, Huzeyl kabilesinden Lıhyân oğullan denilen bir obaya geldi. O kabile halkı ikiyüze yakın okcu ile bunları yakalamak için yola koyuldu ve onların ayak izlerini takip ettiler. Nihayet keşif birliğinin konaklayıp da Medine'den azık olarak getirdikleri hurmaları yemiş oldukları yeri buldular ve "işte bu Yesrib hurmasıdır" deyip takibe devam ettiler. Birlik kumandanı Asım ve arkadaşları onların geldiğini görünce yüksek bir yere sığındılar. Takipçi gurup onları çepçevre kuşattılar ve onlara "aşağıya inip teslim olun. hiçbirinizi öldürmeyeceğimize dair size söz ve garanti veriyoruz" dediler. Birlik kumandanı Asım b. Sabit "Ey Arkadaşlarım, bana gelince ben kâfirin zimmetine girmem" dedikten sonra "Allah'ım Peygamberine bizden haber ver" dedi. Bu esnada kâfirler Müslümanlara ok attılar ve Asım'ı yedi arkadaşı ile birlikte şehit ettiler. Onlardan üç kişi: Hubeyb, Zeyd b. Desine ve başka bir adam, onların, verdiği söz ve garanti üzerine inip teslim oldular. Düşmanlar onları yakalayınca yaylarının kirişlerini çözdüler de bunlarla onları bağladılar. Üçüncü adam "bu ilk ihanettir. Vallahi ben sizlerle yolculuk etmem. Benim için şu öldürülen şehitlere uymak vardır" deyip gitmemekte diretti. Onlar onu sürüklediler ve Mekke'ye götürmek için çabaladılar. O da onlarla beraber olmamakta diretti, onu da öldürdüler. Hubeyb ile İbn Desine Mekke'ye götürüldüler ve nihayet Bedir Savaşından sonra onları sattılar. Hubeyb'i, Hâris b. Âmir b. Nevfel b. Abdumenâf oğulları satın aldı. Hubeyb Bedir günü Hâris b. Âmir'i öldürmüştü. Hubeyb onların yanında esir olarak bir süre kaldı. Bana Übeydullah b. Iyâz, ona da Hâris'in kızlarından biri şöyle haber verdi: Nihayet onu öldürmeye karar verip birleştiklerinde Hubeyb, etek ve koltuk altı kıllarını gidermek için Hâris'in kızlarının birinden bir ustura istedi. Kadın ona usturayı verdi. (Kadın der ki:) "Ben farkında değilken Hubeyb kendisine doğru gelen oğlumu aldı, ben oğlumu, elinde ustura olan, Hubeyb'in kucağında oturmuş vaziyette buldum ve onu ustura ile öldürecek diye çok korktum. Hubeyb yüzümdeki bu korkuyu anladı ve bana 'çocuğu öldüreceğimden mi korkuyorsun? Ben bunu yapacak değilim' dedi. Vallahi ben Hubeyb'den daha hayırlı bir esir görmedim. Vallahi bir gün ben onu, kendisi demirle bağlı olduğu hâlde elinde bir üzüm salkımı tutarak yerken görmüşümdür. O zaman Mekke'de hiç meyve yoktu" demiştir. Kadın şöyle derdi: "Bu muhakkak ki Allah'ın Hubeyb'e ihsan ettiği bir rızıktır". Nihayet Hubeyb'i harem olmayan bir bölgede öldürmek üzere Harem'den çıkardıklarında, Hubeyb onlara "bırakın da iki rekat namaz kılayım" dedi. Onlar kendisini serbest bıraktılar. O da iki rekat namaz kıldı. Ardından "Vallahi eğer bende ölümden bir korku olduğunu sanmasaydınız, daha uzun namaz kılardım" dedi ve "Allah'ım, onların hepsini say (kökünü kurut). Ben Müslüman olarak öldürüldükten sonra nasıl öldürüldüğüme hiç aldırmam. Çünkü ölümüm hangi yerde olsa Allah içindir. Bu ölüm Allah'ın Zâtı (O'nun rızâsını arama) yolundadır. Eğer o isterse parça parça edilmiş cesedin eklemleri üzerine bereketler ihsan eder!" demeye başladı. İbn Hâris onu öldürdü. İşte böylece Hubeyb, hapsedilerek öldürülen her Müslüman için iki rekat namaz kılma sünnetini ilk koyan kimse oldu. Allah şetit olduğu gün Asım b. Sabit'in duasını kabul etti ve Hz. Peygamber (sav) de musibete uğradıkları gün onların haberini sahâbesine haber verdi. Kureyş'ten birtakım insanlar, birlik kumandanı Âsım'ın öldürüldüğü konuşulduğu zaman, ondan tanımaya yarayacak bir şey getirmeleri için Âsım'ın cesedinin yanına insan gönderdiler. Asım, Bedir günü onların büyüklerinden birini öldürmüştü. Allah Asım'ı korumak için bal arısı veya eşek arısından gölgeleyici bulut gibi bir sürü gönderdi de, Kureyş'in elçilerinden onu korudu ve onlar Asım'dan bir şey kesip almaya muktedir olamadılar.