Giriş

Bize Mahmûd b. Gaylân Ebu Nuaym rivayet etti (ve şöyle dedi): Bize Süfyan, Ma’bed b. Hâlid’den rivayet etti ve şöyle dedi: Hârise b. Vehb el-Huzâ’î’yi şöyle derken işittim: Hz. Peygamber’i (sav) şöyle derken duydum: "Size cennetlikleri haber vereyim mi? Zayıf ve mütevazı, insanlar tarafından da zayıf görülen kişilerdir. Allah adına yemin etseler, Allah onları yeminlerinde sadık çıkarır. Size cehennemlikleri haber vereyim mi? Katı ve sert, mal biriktiren ve cimrilik yapan, kibirli kimselerdir." Ebu İsa [et-Tirmizî] şöyle demiştir: Bu hasen sahih bir hadistir.


    Öneri Formu
14952 T002605 Tirmizi, Sıfatü Cehennem, 13


Açıklama: biayneyhi sözü hariç mütabileriyle sahihtir. Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım: إِنَّ اللَّهَ جَمِيلٌ يُحِبُّ الْجَمَالَ

    Öneri Formu
64845 HM017338 İbn Hanbel, IV, 133


    Öneri Formu
153873 BS16743 Beyhaki, Sünenü'l Kübra, VIII,262

Bize Muhammed b. Abdullah el-Hâfız, ona Ebû Bekir İsmail b. Muhammed ed-Darîr Rey şehrinde, ona Muhammed b. el-Ferec, ona Ubeydullah b. Musa, ona el-A'meş (T), Bize Ahmed b. Cafer, ona Abdullah b. Ahmed b. Hanbel, ona babası Ahmed b. Hanbel, ona Vekî, ona el-A'meş, ona Zeyd b. Vehb, ona Abdurrahman b. Abdirabbilka'be, rivayet ettiğine göre Abdullah b. Amr şöyle demiştir: Onunla birlikte Kabe'nin gölgesinde oturuyordum. İnsanlara hadisler naklediyor ve şöyle diyordu: Rasullullah (sav) ile birlikte bir seferdeydik. Bir yerde konakladık. Bazılarımız çadır kuruyor, bazılarımız hayvanları ile uğraşıyor, bazılarımız ok talimi yapıyordu. Bu arada Rasulullah'ın davetçisi insanları namaza çağırdı. Ben de hemen oraya vardım. Rasulullah (sav) insanlara hutbe veriyor ve şöyle diyordu: "Ey İnsanlar! Benden önceki her peygambere ümmetini hayır bildiğine yöneltmesi ve kötü bildiğinden de uyarması bir haktır. Bu ümmetin afiyet ve esenliği ilk kısmındadır. Sonunu ise büyük bir bela ve birbirini takip eden fitneler takip edecektir. Mümin "işte bunda helak olurum" diyecek o bela dağılacak bir başkası gelecektir. Bu böyle devam edip gidecektir. Her kim cehennemden kurtulmak ve cennete girmek isterse Allah'a ve âhiret gününe iman ettiği halde can versin. İnsanlara kendisine vermeleri istediği şeyi versin. Bir imama biat eden, ona elini ve kalbinin meyvesini veren kişi yapabilirse ona itaat etsin." Bir defasında da şöyle buyurdu: "Yapabildiği sürece ona itaat etsin." Şöyle söylediğini de zannetmekteyim: "Eğer biri gelir de imama karşı çıkarsa onun boynunu vursun". Abdullah b. Amr'dan bunları duyduğum zaman başımı ayaklarımın arasına aldım ve şöyle dedim: "Amcanın oğlu Muaviye şimdi bize birbirimizi öldürmemizi, mallarımızı aramızda batıl ile yememizi emrediyor. Halbuki Allah (ac) "Kendinizi öldürmeyin", "Mallarınızı aranızda batıl ile yemeyin" buyuruyor. Elini alına koydu, başını eğdi ve ardından başını kaldırıp şöyle dedi: "Allah'a itaat ettiği konuda ona itaat et, Allah'a isyan konusunda ona isyan et." Ona şöyle dedim: "Bunu sen Allah Resulünden (sav) duydun mu?" "Evet, bu iki kulağım duydu ve kalbim onu iyice kavradı" diye cevap verdi. Vekî'in hadisinin lafzını Müslim Sahîh'inde, Ebû Bekr b. Ebû Şeybe ve başkaları da Vekî'den rivayet etmişlerdir.


    Öneri Formu
276700 BS16770-2 Beyhaki, Sünenü'l Kübra, VIII,270

Bize Muhammed b. Beşşar, ona Muhammed, ona Şu'be, ona Ali b. Müdrik, ona Ebu Zür'a b. Amr b. Cerir, ona Hareşe b. Hür, ona da Ebu Zer'in rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) "Allah kıyamet gününde şu üç grup insanla konuşmaz, onların yüzüne bakmaz ve onları temize çıkarmaz, onlara acıklı bir azap vardır" buyurdu. Rasulullah (sav) bu cümleyi tekrar söyledi, Ebu Zer "Bu kimseler zarar ettiler ve husrana uğradılar; zarar ettiler ve husrana uğradılar." deyince Rasulullah (sav) "Onlar elbiselerinin eteklerini uzatan, yalan yere yemin ederek malını satmaya çalışan ve verdiği şeyi başa kakan kimselerdir." buyurdu.


    Öneri Formu
22369 N002564 Nesai, Zekât, 69

Bize Bişr b. Hâlid rivayet etti ona Gunder ona Şu’be ona Süleyman –el-A’meş-, ona Süleyman b. Müshir, o ona Hareşe b. el-Hur, ona da Ebu Zer'in (ra) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Allah celle celaluhu,kıyamet gününde şu üç sınıf insanla konuşmaz, onların yüzüne bakmaz ve onları temize çıkarmaz. Onlar için acıklı bir azap vardır: Verdiğini başa kakanlar, elbisesinin eteğini yerlerde sürüyenler ve yalan yere yemin ederek malını satmaya çalışan kimseler”.


    Öneri Formu
22371 N002565 Nesai, Zekât, 69

Bize Ebû Abdullah el-Hâfız, ona Ebû'n-Nadr el-Fakîh, ona Osman b. Saîd, ona Abdullah b. Amr Ebû Ma'mer el-Basrî, ona Abdulvâris b. Saîd, ona Hüseyin el-Muallim, ona Abdullah b. Bureyde, ona Yahya b. Ya'mer, ona Ebû'l-Esved ed-Dîlî, ona da Ebû Zer (ra) Rasûlullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivâyet etti: "Kim babasından başka birini, babası olmadığını bildiği halde babası olduğunu iddia ederse, küfretmiş (nankörlük etmiş) olur. Kendisine ait olmayan bir şeyi iddia eden de bizden değildir, o cehennemdeki yerine hazırlansın. Her kim, bir adamın öyle olmadığı halde kâfir veya Allah'ın düşmanı olduğunu iddia ederse, şayet adam öyle değilse yolunu kaybetmiş -yahut sapıtmış- olur." Bunu Buhârî Sahîh'inde Ebû Ma'mer'den tahric etti. Müslim de başka bir vecihle Abdülvâris'ten tahric etti.


    Öneri Formu
152473 BS15423 Beyhaki, Sünenü'l Kübra, VII, 638

Bize Muhammed b. Beşşar, ona Yahya b. Said,İbn Ebu Adî, Abdulvehhab ve Muhammed b. Cafer, onlara Avf b. Ebu Cemile ona da Zürâre b. Evfâ, Abdullah b. Selam'ın şöyle dediğini rivayet etti. "Rasûlullah (sav) Medine'ye geldiğinde, insanlar hızla ona doğru koşturdular ve "Rasûlullah (sav) geldi" (diye) seslenildi. İnsanların arasında onu görmek için ben de geldim. Rasûlullah (sav)'in yüzünü gördüğümde yüzünün bir yalancı yüzü olmadığını anladım. Konuştuğu ilk şey şu sözleri oldu; "Ey insanlar! Selamı yayınız, yemek yediriniz ve insanlar uyurken geceleyin namaz kılınız ki emân içerisinde cennete giresiniz."


    Öneri Formu
270872 İM001334-4 İbn Mâce, İkâmetu's-Salavât, 174


Açıklama: Hadis sahihtir. Şerîk her ne kadar hafızası kötü de olsa mütâbi'dir.

    Öneri Formu
60370 HM009678 İbn Hanbel, II, 441


    Öneri Formu
20159 T003372 Tirmizi, Daavât, 1