470 Kayıt Bulundu.
Bize Ebu Abdullah el-Hâfız, ona Ahmed b. Muhammed b. Ubdûs, ona Osman b. Saîd, ona Ebu’l-Yemân, ona Şuayb b. Ebû Hamza, ona Zührî, ona Saîd b. el-Müseyyeb, ona da Ebu Hureyre rivayet etmiştir: Biz Rasulullah’la birlikte Hayber’e katılmıştık. Müslüman olduğunu iddia eden bir kişi hakkında Hz. Peygamber (sav) ‘Bu adam Cehennem ehlindendir’ dedi. Savaş başladığında adam kahramanca savaştı. Bir çok yerinden yaralandı ve hareket edemez hale geldi. Allah Rasulü’nün ashabından biri gelip “Ya Rasulallah! Cehennem ehlinden olduğunu söylediğin kişiyi gördün mü? Vallahi Allah yolunda kahramanca savaştı ve bir çok yerinden de yaralandı" dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber “ Dikkat edin! O Cehennem ehlindendir” buyurdu. İnsanların bir kısmı onun bu durumu karşısında neredeyse şüpheye düştüler. Adam yaranın verdiği ıstırapla karşılaşınca elini ok çantasına attı ve oradan bir ok çıkardı ve onunla intihar etti. Bunun üzerine bir çok Müslüman Rasulullah’a gelip şöyle dediler: “Ey Allah’ın Rasulü! Falan kişi imtihana tabi tutuldu, ancak kendi canına kıydı.” Hz. Peygamber (s.a.v.) de: "Bilal! Kalk ve insanlara şunu duyur: Mümin olandan başkası Cennete giremez; Allah fâcir bir kişiyle de dinini destekler” buyurdular. Bu hadisi Buharî Sahih’inde Ebu’l-Yemân’dan, Müslim ise, Ma’mer, Zuhrî tarikiyle rivayet etmiştir. Şafiî şöyle demiştir: “Hz. Peygamber onun münafık olduğu ve inandığını iddia ederek kanını akıtacağı bilgisi kendisine Allah tarafından verilmiş olmasına rağmen onu engellemedi."
Açıklama: Bazı rivayetlerde olayın geçtiği yer olarak Huneyn (İHS004519) zikredilse de Hayber olması yüksek bir ihtimaldir. Hz. Peygamber adamın cehennemlik olduğunu belirtirken, cennete sadece inananların gideceği vurgusunu yapması önemlidir. Zira adamın cehennemlik olarak nitelenmesinde etkili olan, adamın intihar etmesi değil, münafıklardan olduğu bilgisidir. Nitekim İmam Şafiî de aynı hususa dikkat çekmiştir.
Bize Ebu’l-Huseyn Ali b. Muhammed b. Abdullah b. Bişrân Bağdat’ta rivayet etti. Ona İsmail b. Muhammed es-Saffâr, ona Muhammed b. İshâk es-Sâğânî, ona Ya’la b. Ubeyd, ona A’meş, ona Ebu Sâlih, ona da Ebû Hureyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Kim kendini bir demir parçasıyla öldürürse, cehennem ateşinde elindeki demirle sonsuza kadar karnını deşer durur. Kim kendini zehir içerek öldürürse, cehennemde zehiri elinde, ateşin içinde sonsuza kadar onu içer durur. Kim kendisini bir dağdan uçuruma atarsa, cehennemde sonsuza kadar kendini yüksekten atar durur.”
Bize Ya‘mar b. Bişr, ona Abdullah b. Mubârek, ona Safvân b. Amr, ona Abdurrahman b. Cübeyr b. Nüfeyr, ona da babası (Cübeyr b. Nüfeyr) şöyle demiştir: "Bir gün, biz Mikdâd b. el-Esved’in yanında oturuyorduk. Derken bir adam oradan geçti ve 'Ne mutlu şu iki göze ki, Allah’ın Rasûlünü gördü. Vallahi biz de senin gördüğünü görmeyi, senin bulunduğun meclislerde bulunmayı çok isterdik' dedi. Bunun üzerine Mikdâd öfkelendi. Ben de hayret ettim, Çünkü adamın söylediği sözden başka bir şey (kötü bir niyet) görmemiştim. Sonra Mikdâd ona yönelerek şöyle dedi:" "Bir adamı, Allah’ın, kendisinin var olmadığı bir dönemde, yarattığı bir meclisi görmeyi temenni etmeye sevk eden şey nedir? Halbuki o kimse, o mecliste bulunsaydı nasıl davranacağını bilmezdi. Vallahi, Allah Rasûlü’nün (sav) huzurunda öyle kimseler bulundu ki, Allah onları yüzüstü cehenneme yuvarladı. Çünkü O’nun davetine uymayıp, O’nu tasdik etmediler. Siz Allah’a şükretmiyor musunuz? Allah sizi öyle bir zamanda var etti ki, sadece Rabbinizi tanıyor ve Peygamberinizin getirdiğini tasdik ediyorsunuz. Böylece siz (öncekilerin uğradığı) musibetten kurtuldunuz ve o imtihanı başkaları yaşadı. Vallahi, Allah Rasûlü (sav), en ağır şartlar altında, herhangi bir peygamberin gönderildiği en zor hal üzere gönderildi. Öyle bir fetret ve cahiliyet devrinde gönderildi ki, insanlar putlara ibadetten daha üstün bir din bilmiyorlardı. İşte O, Allah’tan, hak ile batılı birbirinden ayıran bir ‘Furkân’ ile geldi. Öyle ki, baba ile oğlunu birbirinden ayırdı. Kişi babasını, oğlunu yahut kardeşini kâfir olarak gördüğü halde, Allah onun kalbinin kilidini imana açmış olurdu. Böylece o kişi bilir ki, eğer babası, oğlu veya kardeşi bu hâl üzere ölürse, cehenneme girecektir. O da bunu bilirken gözü nasıl aydın (mutlu) olur ki, sevgilisi ateştedir? İşte 'Rabbimiz! Bize eşlerimizden ve çocuklarımızdan göz aydınlığı bağışla…' [Furkan, 25/74] ayeti bu konuya işaret eder."
Bize Vekî, ona Ali b. Mübârek, ona Yahya b. Ebu Kesîr, ona Âmir el-Ukaylî, ona babası, ona da Ebu Hüreyre, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Cennete girecek ilk üç kişiyi iyi bilirim. Onlar; şehitler, efendilerinin haklarının Allah’ın hakkını da yerine getiren köleler (hizmetçiler) ve iffetli davranan fakir kimselerdir. Cehenneme girecek ilk üç kişiyi çok iyi bilirim. Onlar da; kavmine eziyet eden devlet başkanı, hakkını (zekatını) vermediği mala sahip olan zengin ve övünüp duran fakirdir."
Açıklama: İsnad Âmir el-Ukaylî dolayısıyla zayıftır. Hadisin zayıflığı, ayrıntılı olarak 9492 numaralı hadiste açıklanmıştır.
Bize Veki, ona Üsame b. Zeyd, ona Abdullah b. Rafi ona da Ümmü Seleme şöyle rivayet etmiştir: "Ensar'dan iki adam Rasulullah'a (sav) gelip aralarında geçen bir miras anlaşmazlığı sebebiyle davalaştı. Aralarındaki davada ikisinin de delilleri olmayınca Rasulullah (sav) 'Bana gelip davalaşıyorsunuz. Ben de bir beşerim. Belki bazılarınız delillerini diğerinden daha iyi ortaya koyuyor. Ben de duyduklarıma göre aranızda hüküm veriyorum. Her kimin lehine kardeşinin hakkından bir şey vermişsem sakın onu almasın. Zira o ayırdığım ateşten bir parçadır ve kıyamet gününde boynunda ateşten bir parça ile gelir' buyurdu. Adamların ikisi de ağlayıp her biri 'Ben hakkımı kardeşime bağışlıyorum' dedi. Rasulullah (sav) 'Böyle diyorsanız gidin ve sonra kardeşçe ve hakça taksim edip kura çekerek hisselerinizi belirleyin. Ardından her biriniz diğerinizle helalleşsin' buyurdu."
Açıklama: Hadis mütabileriyle birlikte sahihtir.
Bize Abdurrezzâk, ona Ma'mer, ona Zührî, ona İbn Müseyyeb, ona da Ebu Hüreyre şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav) ile birlikte Hayber savaşına katılmıştık. Hz. Peygamber (sav) Müslüman olduğunu iddia eden bir kişi hakkında 'Bu Cehennem ehlindendir' dedi. Savaş başladığında o kişi kahramanca savaştı ve yaralandı. Bunun üzerine 'Ey Allah’ın Rasulü! Hakkında 'o cehennemliktir' dediğin şahıs bugün kahramanca savaştı ve öldü' dediler. Rasulullah (sav) 'O cehenneme gitti' buyurdu. İnsanlar buna anlam veremediler. Tam bu sırada, onun ölmediği, ağır yaralandığı haberi geldi. Gece olunca, yaranın verdiği ıstıraba dayanamadı ve intihar etti. Bu durum kendisine haber verilince Allah Rasulü (sav) 'Allahu Ekber! Ben, Allah’ın kulu ve elçisi olduğuma şahitlik ediyorum' dedi ve Bilal’e emretti, Bilal de 'Cennete, ancak Müslüman olan kimselerin girecektir. Aziz ve Celil olan Allah bu dini fâcir adamlarla da destekler' diye ilan etti."
Bize Yezid, ona Muhammed (T) İbn Nümeyr, ona Muhammed, ona Ebu Seleme, ona da Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu haber vermiştir: "Bir kediyi bağlayıp ona yiyecek ve içecek vermeyen ve onu yeryüzünün haşeratını yemesi için salıvermeyen bir kadın bu yaptıkları yüzünden cehennemlik olmuştur."
Bize Ebu Muaviye, ona Hişam b. Urve, ona babası (Urve b. Zübeyr), ona da Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu haber vermiştir: "Bir kadına bağladığı, yiyecek vermediği ve yeryüzünün haşeratından yemesi için salıvermediği bir kedi sebebiyle azap edildi."
Bize Yezid, ona Hişam, ona Muhammed, ona da Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu haber vermiştir: "Bir kadın bir kediyi, yeryüzündeki haşerattan yemesi için salıvermediği ve ona ölünceye kadar yemek ve su vermediği için cehennemlik oldu."
Bize Yezid, ona Muhammed (T) İbn Nümeyr, ona Muhammed, ona Ebu Seleme, ona da Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu haber vermiştir: "Bir kediyi bağlayıp ona yiyecek ve içecek vermeyen ve onu yeryüzünün haşeratını yemesi için salıvermeyen bir kadın bu yaptıkları yüzünden cehennemlik olmuştur."