41 Kayıt Bulundu.
Bize Süfyan b. Vekî, ona Süveyd b. Amr el-Kelbî, ona Ebu Avâne, ona Abdüla'lâ, ona Said b. Cübeyr, ona da İbn Abbas (ra) Hz. Peygamber'in (sav) şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Benden iyice bildikleriniz dışında bir söz aktarmaktan sakınınız. Her kim benim adıma kasten yalan söylerse Cehennem'deki yerine hazırlansın. Her kim Kur'ân hakkında kendi görüş ve (arzusuna) göre bir şey söylerse o da Cehennem'deki yerine hazır olsun." Ebu İsa (et-Tirmizî) şöyle demiştir: Bu hasen bir hadistir.
Bize Sadaka b. el-Fadl, ona İbn Uyeyne, ona da İsmail'in rivayet ettiğine göre eş-Şa'bî şöyle demiştir: Eğer bu adamlar Hz. Peygamber (sav) zamanında yaşasalardı Kur'an'ın tamamı "Sana sorarlar, sana sorarlar" şeklinde nazil olurdu.
Bize Abdullah b. Salih, ona Leys, ona İbn Aclân, ona Abdullah'ın azatlısı Nâfi şöyle rivayet etmiştir: Iraklı Sabîğ müslümanlar arasında Kur'an'ın müteşabihleri hakkında sorular soruyordu. Sonunda Mısır'a geldi. Amr b. As onu Ömer b. el-Hattab'a gönderdi. Sabiğ ile birlikte gelen elçi Amr'ın mektubunu Hz. Ömer'e verdi. Hz. Ömer mektubu okudu ve "Bu adam nerede?" diye sordu. Elçi "Konakladığımız yerde" diye cevap verdi. Hz. Ömer "İyi bak, sakın kaçmış olmasın. Yoksa bu sebeple benden canını yakacak bir ceza görürsün" dedi. Elçi Sabîğ'i getirdi. Hz. Ömer ona: "Önceden var olmayan sorular soruyormuşsun, öyle mi!" dedi. Bir yandan da bir adamını yaş hurma dalları getirmesi için göndermişti. Hz. Ömer, hurma dalıyla Sabiğ'i dövdü ve sırtını yara içinde bıraktı. Sonra iyileşene kadar bir şey yapmadı. Ardından tekrar dövdü ve yine bıraktı. Bir daha çağırınca Sabî "Eğer beni öldürmek istiyorsan, güzelce öldür. Eğer beni yola getirmek istiyorsan, Allah'a yemin ederim ki iyileştim artık." dedi. Bunun üzerine Hz. Ömer ona memleketine gitmesi için izin verdi. Ebu Musa el-Eş'arî'ye de "Müslümanlardan kimse onunla oturmasın" dedi. Bu adama çok ağır geldi. Ebu Musa el-Eş'arî, Hz. Ömer'e "Adamın hali düzeldi" diye yazdı. Bunun üzerine Hz. Ömer "İnsanlara onunla oturmaları için izin ver" diye cevap verdi.
Ve dediler ki: Rahmân dileseydi biz onlara tapmazdık. Onların bu hususta bir bilgileri yoktur. Onlar sadece yalan söylüyorlar.
Açıklama: (1.) Bu rivayette gerekli ilmî birikime sahip olmayan kimselerin Kur'an'ı aklına geldiği şekliyle yorumlamaları eleştirilmiştir. Bu kimselerin isabet etmesi halinde bile hatalı sayılması, gerekli birikimi olmayanları görüş beyan etmekten sakındırmak içindir. (2.) Kaynaklarda Abdullah b. Mes'ud’un kendisinin topladığı ve adına izâfe edilen bir mushaftan bahsedilir. Bu nüshada, sûrelerin tertibi, bazı kelimelerin imlâsı ve tefsir kabilinden bazı açıklamalar olduğu söylenmiştir. Nitekim bu nüshada bulunan açıklama mahiyetindeki ilâveler ve farklı kıraat şekilleri, Kur’an hükümlerini öğrenme ve bilinmesi güç kelimeleri açıklama yönünden de faydalı olmuştur. (TDV İslam Ansiklopedisi, “Abdullah b. Mes‘ûd” maddesi) Tâbiîn neslinin önde gelen müfessirlerinden olan Mücahid’in Abdullah b. Mes’ûd’un Kıraatiyle ilgili açıklamalarını bu kapsamda değerlendirmek gerekir.
Bize Abdullah b. Mesleme b. Ka'neb, ona Yezid b. İbrahim et-Tüsterî, ona Abdullah b. Ebu Müleyke, ona Kasım b. Muhammed, ona da Hz. Aişe şöyle demiştir: "Hz. Peygamber, 'O, sana Kitab'ı indirendir. Onun (Kur'an'ın) bazı âyetleri muhkemdir, onlar kitabın anasıdır. Diğerleri de müteşabihdir. Kalplerinde bir eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onun olmadık yorumlarını yapmak için müteşabih âyetlerinin ardına düşerler. Oysa onun gerçek manasını ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş olanlar, "Ona inandık, hepsi Rabbimiz katındandır" derler. (Bu inceliği) ancak akıl sahipleri düşünüp anlar.' (Âl-i İmran, 3/7)ayetini okudu. Sonra 'Kur'an'ın müteşabihlerine tabi olanları gördüğünüzde onlardan sakının. Onlar, Allah'ın isimlendirdiği kişilerdir.' dedi."
Açıklama: Onlar, Allah'ın isimlendirdiği kişilerdir= Burada Allahu Teâlâ'nın, Al-i İmran suresinin yedinci ayetinde kendilerini "kalplerinde eğrilik olanlar" diye isimlendirdiği kimseler kastedilmiştir.
Bize Ebu'l-Muğîre, ona el-Evzâî, ona Abde b. Ebû Lübâbe'nin rivayet ettiğine göre İbn Abbâs şöyle demiştir: "Her kim Allah'ın kitabında olmayan ve Rasulullah'ın sünnetinde geçmeyen bir görüş (veya davranış) ortaya koyarsa, Allah'ın huzuruna vardığı zaman bu sebeple kendisine neler olacağını bilemez."