حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ بْنُ مُوسَى أَخْبَرَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ أَخْبَرَنَا مَعْمَرٌ عَنْ عُثْمَانَ بْنِ زُفَرَ عَنْ بَعْضِ بَنِى رَافِعِ بْنِ مَكِيثٍ عَنْ رَافِعِ بْنِ مَكِيثٍ وَكَانَ مِمَّنْ شَهِدَ الْحُدَيْبِيَةَ مَعَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم أَنَّ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم قَالَ:
"حُسْنُ الْمَلَكَةِ نَمَاءٌ وَسُوءُ الْخُلُقِ شُؤْمٌ."
Bize İbrahim b. Musa, ona Abdürrezzak, ona Mamer, ona Osman b. Züfer, ona (Haris) b. Rafi' b. Mekîs, ona Hudeybiye'de Rasulullah (sav) ile birlikte bulunmuş Râfi' b. Mekîs'in söylediğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:
"Kölelere iyi muamele etmek bereket getirir. Kötü davranmak uğursuzluk getirir."
Açıklama: Hadiste geçen köle kavramını bugün için, insanın kendisi için çalışan işçi ya da hizmet eden kişi olarak değerlendirmesi gerekir.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
34287, D005162
Hadis:
حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ بْنُ مُوسَى أَخْبَرَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ أَخْبَرَنَا مَعْمَرٌ عَنْ عُثْمَانَ بْنِ زُفَرَ عَنْ بَعْضِ بَنِى رَافِعِ بْنِ مَكِيثٍ عَنْ رَافِعِ بْنِ مَكِيثٍ وَكَانَ مِمَّنْ شَهِدَ الْحُدَيْبِيَةَ مَعَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم أَنَّ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم قَالَ:
"حُسْنُ الْمَلَكَةِ نَمَاءٌ وَسُوءُ الْخُلُقِ شُؤْمٌ."
Tercemesi:
Bize İbrahim b. Musa, ona Abdürrezzak, ona Mamer, ona Osman b. Züfer, ona (Haris) b. Rafi' b. Mekîs, ona Hudeybiye'de Rasulullah (sav) ile birlikte bulunmuş Râfi' b. Mekîs'in söylediğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:
"Kölelere iyi muamele etmek bereket getirir. Kötü davranmak uğursuzluk getirir."
Açıklama:
Hadiste geçen köle kavramını bugün için, insanın kendisi için çalışan işçi ya da hizmet eden kişi olarak değerlendirmesi gerekir.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Edeb 133, /1165
Senetler:
1. Rafi' b. Mekîs b. Amr (Rafi' b. Mekîs b. amr b. Cerâd b. Yerbu)
2. Ba'du Benî Rafi' b. Mekîs (Mübhem) (Ba'du Benî Rafi' b. Mekîs)
3. Osman b. Züfer el-Cühenî (Osman b. Züfer)
4. Ebu Urve Mamer b. Raşid el-Ezdî (Mamer b. Râşid)
5. ُEbu Bekir Abdürrezzak b. Hemmam (Abdürrezzak b. Hemmam b. Nafi)
6. İbrahim b. Musa et-Temîmî (İbrahim b. Musa b. Yezid b. Zâzân)
Konular:
Ahlak, mahlukata iyi davranmak
Sorumlululuk, herkes konumuna göre
Yönetim, emri altındakilere iyi davranmak
Bize İshak b. İbrahim, ona Ebu Usame, ona Hişâm b. Urve, ona babası (Urve b. Zübeyr), ona da Abdullah b. Zübeyir şöyle demiştir:
Cemel vakası günü savaş durunca Zübeyir b. Avvam beni çağırdı ve “Ey oğlum, bugün öldürülenler ya zalim ya da mazlumdur. Bana gelince bugün mazlum olarak öldürüleceğimi sanıyorum. En büyük endişelerimden birisi borcumdur. Borçlarımız mallarımızdan geriye bir şey bırakmayacak mı, ne dersin?” dedi ve “ey oğlum, malımı sat, borcumu öde” diye ekleyip malının üçte birini vasiyet etti. Bu üçte birin de üçte birini Abdullah'ın çocukları olan torunlarına vasiyet edip “borçlar ödendikten sonra malımızdan bir şey kalırsa üçte biri senin oğullarına aittir” dedi. Hişâm der ki: Abdullah b. Zübeyir'in çocuklarının bazısı yaşça Zübeyir'in oğulları olan Hubeyb ve Abbad'ın akranıydı. Zübeyir'in bu vasiyeti yaptığı gün dokuz oğlu ve dokuz kızı vardı.
Abdullah der ki: Babam Zübeyir, borcunun ödenmesini bana vasiyet etmeye başladı ve “ey oğlum, eğer herhangi bir şekilde borç ödemekten aciz kalırsan, o zorluğa karşı Mevla'mdan yardım iste” dedi. Abdullah der ki: Vallahi ben babamın bu “Mevlâ'm” sözüyle ne kastettiğini bilemedim. Sonunda “babacığım, senin Mevla'n kimdir?” diye sordum. O da “Allah” dedi.
Abdullah der ki: Vallahi ben onun borcunu ödeme konusunda herhangi bir sıkıntıya düştüğümde “ey Zübeyir'in Mevlâ'sı, Zübeyir'in borcunu ödemede kolaylık ihsan et” diye dua ettim, akabinde Yüce Allah onun borcunu ödedi. Sonunda Zübeyir öldürüldü ve arkasında bazı araziler hariç, altın ve gümüş para bırakmadı. Gâbe bölgesinde bir arazi, Medine'de on bir ev, Basra'da iki ev, Kûfe'de bir ev ve Mısır'da da bir ev bırakmıştı.
Abdullah der ki: Zübeyir'in üzerindeki borç şu şekilde olmuştur: Bir kimse ona emanet bırakmak istediğinde Zübeyir, ona “hayır, emanet olarak değil, borç olarak bırak. Çünkü ben bu malın zayi olmasından korkarım” derdi. Zübeyir hayatı boyunca ne bir valilik, ne zekat toplama memurluğu, ne de başka bir idari görev yaptı. Sadece Rasulullah (sav), Ebu Bekir, Ömer ve Osman (r.anhum) ile cihada katılmıştır.
Abdullah b. Zübeyir der ki: Babamın borcunu hesapladım, iki milyon iki yüz bin dinar olduğunu gördüm. Hakim b. Hişâm ile karşılaşmıştım. Bana “ey kardeşimin oğlu, kardeşimin borcu ne kadardır?” diye sordu. Ravi dr ki: Abdullah ona borcun tamamını gizleyerek sadece “ yüz bin dinar” dedi. Bunun üzerine Hakim “Allah'a yemin ederim ki, sahip olduğun malın bunu ödeyebileceğini sanmıyorum” dedi. Ona “eğer bu borç iki yüz milyon iki yüz bin dinar ise, o zaman ne dersin” dedim. O da “buna gücünüzün yeteceğini sanmıyorum, eğer dara düşerseniz benden yardım isteyin” dedi.
Ravi der ki: Zübeyir, Gâbe'deki araziyi yüz yetmiş bine satın almıştı. Oğlu Abdullah ise bu araziyi bir milyon altı yüz bine sattı. Sonra ayağa kalktı ve “her kimin Zübeyir'de alacağı varsa, Gâbe'ye bizim yanımıza gelsin” dedi. Akabinde Abdullah b. Cafer b. Ebu Talib oraya geldi. Abdullah'ın, Zübeyir'den alacağı dört yüz bin dinar vardı. Abdullah b. Zübeyir'e hitaben “Eğer isterseniz bu dört yüz binlik alacağımı size bırakayım” dedi. Abdullah b. Zübeyir de “hayır” dedi. Abdullah “şayet borcunuzdan bir kısmını geri bırakmak isterseniz benimkini bırakabilirsiniz” dedi. Abdullah b. Zübeyir de “hayır, alacağını geri bırakma” dedi. Ravi der ki: Abdullah b. Cafer “öyleyse bu araziden benim için bir parça kesin” dedi. Abdullah b. Zübeyir de ona hitaben “şuradan şuraya kadar olan parça senindir” dedi.
Ravi der ki: Abdullah b. Zübeyir, Gâbe arazisinin bir kısmını sattı da babası Zübeyir'in borcunu ödedi. Borcun hepsini tamamen ödedikten sonra Gâbe arazisinden dört buçuk pay kaldı. Abdullah b. Zübeyir akabinde Şam'a, Muaviye b. Ebu Sufyan'ın yanına geldi. Muaviye'nin yanında Amr b. Osman, Munzir b. Zübeyir ve İbn Zem'a bulunuyordu. Muaviye, Abdullah b. Zübeyir'e hitaben “Gâbe arazisine ne kadar değer biçildi?” dedi. Abdullah da “her hisse için yüz bin dinar” dedi Muaviye “geriye kaç pay kaldı?” Abdullah da "dört buçuk pay kaldı” dedi. Munzir b. Zübeyir “ben yüz bine bir pay satın aldım” dedi. Amr b. Osman “Ben de yüz bine bir pay satın aldım” dedi. İbn Zem'a “ben de yüz bine bir pay satın aldım” dedi. Bu sefer Muaviye “geriye ne kadar pay kaldı?” diye sordu. Abdullah da “bir buçuk pay kaldı” dedi. Muaviye de “ben de onu yüz elli bine satın aldım” dedi. Ravi der ki: Abdullah b. Cafer kendi payını Muaviye'ye altı yüz bin karşılığında sattı.
Abdullah b. Zübeyir babasının borçlarını ödeyip bu borç işini bitirdiği zaman Zübeyir'in diğer oğulları kendisine “artık mirasımızı aramızda paylaştır” dediler. Bunun üzerine Abdullah “hayır, Allah'a yemin ederim ki, dört sene boyunca her hac mevsiminde 'Haberiniz olsun, Her kimin Zübeyir üzerinde alacağı bir hak varsa bize gelsin, o borcu ödeyelim' diye ilan etmedikçe, mirası aranızda paylaştırmam” dedi. Ravi der ki: Abdullah b. Zübeyir her sene hac mevsiminde böyle ilan etmeye başladı. Nihayet dört yıl geçince mirası Zübeyir'in oğulları arasında paylaştırdı. Ravi der ki: Zübeyir öldüğü zaman arkasında dört eşini bırakmıştı. Babası Zübeyir'in vasiyeti olan üçte biri ayırdı. Geri kalan maldan her eşine bir milyon iki yüz bin dinar hisse düştü. Buna göre Zübeyir'in tüm serveti elli milyon iki yüz bindir.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
30097, B003129
Hadis:
حَدَّثَنَا إِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ قَالَ قُلْتُ لأَبِى أُسَامَةَ أَحَدَّثَكُمْ هِشَامُ بْنُ عُرْوَةَ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الزُّبَيْرِ قَالَ لَمَّا وَقَفَ الزُّبَيْرُ يَوْمَ الْجَمَلِ دَعَانِى ، فَقُمْتُ إِلَى جَنْبِهِ فَقَالَ يَا بُنَىِّ ، إِنَّهُ لاَ يُقْتَلُ الْيَوْمَ إِلاَّ ظَالِمٌ أَوْ مَظْلُومٌ ، وَإِنِّى لاَ أُرَانِى إِلاَّ سَأُقْتَلُ الْيَوْمَ مَظْلُومًا ، وَإِنَّ مِنْ أَكْبَرِ هَمِّى لَدَيْنِى ، أَفَتُرَى يُبْقِى دَيْنُنَا مِنْ مَالِنَا شَيْئًا فَقَالَ يَا بُنَىِّ بِعْ مَالَنَا فَاقْضِ دَيْنِى . وَأَوْصَى بِالثُّلُثِ ، وَثُلُثِهِ لِبَنِيهِ ، يَعْنِى عَبْدَ اللَّهِ بْنَ الزُّبَيْرِ يَقُولُ ثُلُثُ الثُّلُثِ ، فَإِنْ فَضَلَ مِنْ مَالِنَا فَضْلٌ بَعْدَ قَضَاءِ الدَّيْنِ شَىْءٌ فَثُلُثُهُ لِوَلَدِكَ . قَالَ هِشَامٌ وَكَانَ بَعْضُ وَلَدِ عَبْدِ اللَّهِ قَدْ وَازَى بَعْضَ بَنِى الزُّبَيْرِ خُبَيْبٌ وَعَبَّادٌ ، وَلَهُ يَوْمَئِذٍ تِسْعَةُ بَنِينَ وَتِسْعُ بَنَاتٍ . قَالَ عَبْدُ اللَّهِ فَجَعَلَ يُوصِينِى بِدَيْنِهِ وَيَقُولُ يَا بُنَىِّ ، إِنْ عَجَزْتَ عَنْهُ فِى شَىْءٍ فَاسْتَعِنْ عَلَيْهِ مَوْلاَىَ . قَالَ فَوَاللَّهِ مَا دَرَيْتُ مَا أَرَادَ حَتَّى قُلْتُ يَا أَبَتِ مَنْ مَوْلاَكَ قَالَ اللَّهُ . قَالَ فَوَاللَّهِ مَا وَقَعْتُ فِى كُرْبَةٍ مِنْ دَيْنِهِ إِلاَّ قُلْتُ يَا مَوْلَى الزُّبَيْرِ ، اقْضِ عَنْهُ دَيْنَهُ . فَيَقْضِيهِ ، فَقُتِلَ الزُّبَيْرُ - رضى الله عنه - وَلَمْ يَدَعْ دِينَارًا وَلاَ دِرْهَمًا ، إِلاَّ أَرَضِينَ مِنْهَا الْغَابَةُ ، وَإِحْدَى عَشْرَةَ دَارًا بِالْمَدِينَةِ ، وَدَارَيْنِ بِالْبَصْرَةِ ، وَدَارًا بِالْكُوفَةِ ، وَدَارًا بِمِصْرَ . قَالَ وَإِنَّمَا كَانَ دَيْنُهُ الَّذِى عَلَيْهِ أَنَّ الرَّجُلَ كَانَ يَأْتِيهِ بِالْمَالِ فَيَسْتَوْدِعُهُ إِيَّاهُ فَيَقُولُ الزُّبَيْرُ لاَ وَلَكِنَّهُ سَلَفٌ ، فَإِنِّى أَخْشَى عَلَيْهِ الضَّيْعَةَ ، وَمَا وَلِىَ إِمَارَةً قَطُّ وَلاَ جِبَايَةَ خَرَاجٍ وَلاَ شَيْئًا ، إِلاَّ أَنْ يَكُونَ فِى غَزْوَةٍ مَعَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم أَوْ مَعَ أَبِى بَكْرٍ وَعُمَرَ وَعُثْمَانَ - رضى الله عنهم - قَالَ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ الزُّبَيْرِ فَحَسَبْتُ مَا عَلَيْهِ مِنَ الدَّيْنِ فَوَجَدْتُهُ أَلْفَىْ أَلْفٍ وَمِائَتَىْ أَلْفٍ قَالَ فَلَقِىَ حَكِيمُ بْنُ حِزَامٍ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ الزُّبَيْرِ فَقَالَ يَا ابْنَ أَخِى ، كَمْ عَلَى أَخِى مِنَ الدَّيْنِ فَكَتَمَهُ . فَقَالَ مِائَةُ أَلْفٍ . فَقَالَ حَكِيمٌ وَاللَّهِ مَا أُرَى أَمْوَالَكُمْ تَسَعُ لِهَذِهِ . فَقَالَ لَهُ عَبْدُ اللَّهِ أَفَرَأَيْتَكَ إِنْ كَانَتْ أَلْفَىْ أَلْفٍ وَمِائَتَىْ أَلْفٍ قَالَ مَا أُرَاكُمْ تُطِيقُونَ هَذَا ، فَإِنْ عَجَزْتُمْ عَنْ شَىْءٍ مِنْهُ فَاسْتَعِينُوا بِى . قَالَ وَكَانَ الزُّبَيْرُ اشْتَرَى الْغَابَةَ بِسَبْعِينَ وَمِائَةِ أَلْفٍ ، فَبَاعَهَا عَبْدُ اللَّهِ بِأَلْفِ أَلْفٍ وَسِتِّمِائَةِ أَلْفٍ ثُمَّ قَامَ فَقَالَ مَنْ كَانَ لَهُ عَلَى الزُّبَيْرِ حَقٌّ فَلْيُوَافِنَا بِالْغَابَةِ ، فَأَتَاهُ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ جَعْفَرٍ ، وَكَانَ لَهُ عَلَى الزُّبَيْرِ أَرْبَعُمِائَةِ أَلْفٍ فَقَالَ لِعَبْدِ اللَّهِ إِنْ شِئْتُمْ تَرَكْتُهَا لَكُمْ . قَالَ عَبْدُ اللَّهِ لاَ . قَالَ فَإِنْ شِئْتُمْ جَعَلْتُمُوهَا فِيمَا تُؤَخِّرُونَ إِنْ أَخَّرْتُمْ . فَقَالَ عَبْدُ اللَّهِ لاَ . قَالَ قَالَ فَاقْطَعُوا لِى قِطْعَةً . فَقَالَ عَبْدُ اللَّهِ لَكَ مِنْ هَا هُنَا إِلَى هَا هُنَا . قَالَ فَبَاعَ مِنْهَا فَقَضَى دَيْنَهُ فَأَوْفَاهُ ، وَبَقِىَ مِنْهَا أَرْبَعَةُ أَسْهُمٍ وَنِصْفٌ ، فَقَدِمَ عَلَى مُعَاوِيَةَ وَعِنْدَهُ عَمْرُو بْنُ عُثْمَانَ وَالْمُنْذِرُ بْنُ الزُّبَيْرِ وَابْنُ زَمْعَةَ فَقَالَ لَهُ مُعَاوِيَةُ كَمْ قُوِّمَتِ الْغَابَةُ قَالَ كُلُّ سَهْمٍ مِائَةَ أَلْفٍ . قَالَ كَمْ بَقِىَ قَالَ أَرْبَعَةُ أَسْهُمٍ وَنِصْفٌ . قَالَ الْمُنْذِرُ بْنُ الزُّبَيْرِ قَدْ أَخَذْتُ سَهْمًا بِمِائَةِ أَلْفٍ . قَالَ عَمْرُو بْنُ عُثْمَانَ قَدْ أَخَذْتُ سَهْمًا بِمِائَةِ أَلْفٍ . وَقَالَ ابْنُ زَمْعَةَ قَدْ أَخَذْتُ سَهْمًا بِمِائَةِ أَلْفٍ . فَقَالَ مُعَاوِيَةُ كَمْ بَقِىَ فَقَالَ سَهْمٌ وَنِصْفٌ . قَالَ أَخَذْتُهُ بِخَمْسِينَ وَمِائَةِ أَلْفٍ . قَالَ وَبَاعَ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ جَعْفَرٍ نَصِيبَهُ مِنْ مُعَاوِيَةَ بِسِتِّمِائَةِ أَلْفٍ ، فَلَمَّا فَرَغَ ابْنُ الزُّبَيْرِ مِنْ قَضَاءِ دَيْنِهِ قَالَ بَنُو الزُّبَيْرِ اقْسِمْ بَيْنَنَا مِيرَاثَنَا . قَالَ لاَ ، وَاللَّهِ لاَ أَقْسِمُ بَيْنَكُمْ حَتَّى أُنَادِىَ بِالْمَوْسِمِ أَرْبَعَ سِنِينَ أَلاَ مَنْ كَانَ لَهُ عَلَى الزُّبَيْرِ دَيْنٌ فَلْيَأْتِنَا فَلْنَقْضِهِ . قَالَ فَجَعَلَ كَلَّ سَنَةٍ يُنَادِى بِالْمَوْسِمِ ، فَلَمَّا مَضَى أَرْبَعُ سِنِينَ قَسَمَ بَيْنَهُمْ قَالَ فَكَانَ لِلزُّبَيْرِ أَرْبَعُ نِسْوَةٍ ، وَرَفَعَ الثُّلُثَ ، فَأَصَابَ كُلَّ امْرَأَةٍ أَلْفُ أَلْفٍ وَمِائَتَا أَلْفٍ ، فَجَمِيعُ مَالِهِ خَمْسُونَ أَلْفَ أَلْفٍ وَمِائَتَا أَلْفٍ .
Tercemesi:
Bize İshak b. İbrahim, ona Ebu Usame, ona Hişâm b. Urve, ona babası (Urve b. Zübeyr), ona da Abdullah b. Zübeyir şöyle demiştir:
Cemel vakası günü savaş durunca Zübeyir b. Avvam beni çağırdı ve “Ey oğlum, bugün öldürülenler ya zalim ya da mazlumdur. Bana gelince bugün mazlum olarak öldürüleceğimi sanıyorum. En büyük endişelerimden birisi borcumdur. Borçlarımız mallarımızdan geriye bir şey bırakmayacak mı, ne dersin?” dedi ve “ey oğlum, malımı sat, borcumu öde” diye ekleyip malının üçte birini vasiyet etti. Bu üçte birin de üçte birini Abdullah'ın çocukları olan torunlarına vasiyet edip “borçlar ödendikten sonra malımızdan bir şey kalırsa üçte biri senin oğullarına aittir” dedi. Hişâm der ki: Abdullah b. Zübeyir'in çocuklarının bazısı yaşça Zübeyir'in oğulları olan Hubeyb ve Abbad'ın akranıydı. Zübeyir'in bu vasiyeti yaptığı gün dokuz oğlu ve dokuz kızı vardı.
Abdullah der ki: Babam Zübeyir, borcunun ödenmesini bana vasiyet etmeye başladı ve “ey oğlum, eğer herhangi bir şekilde borç ödemekten aciz kalırsan, o zorluğa karşı Mevla'mdan yardım iste” dedi. Abdullah der ki: Vallahi ben babamın bu “Mevlâ'm” sözüyle ne kastettiğini bilemedim. Sonunda “babacığım, senin Mevla'n kimdir?” diye sordum. O da “Allah” dedi.
Abdullah der ki: Vallahi ben onun borcunu ödeme konusunda herhangi bir sıkıntıya düştüğümde “ey Zübeyir'in Mevlâ'sı, Zübeyir'in borcunu ödemede kolaylık ihsan et” diye dua ettim, akabinde Yüce Allah onun borcunu ödedi. Sonunda Zübeyir öldürüldü ve arkasında bazı araziler hariç, altın ve gümüş para bırakmadı. Gâbe bölgesinde bir arazi, Medine'de on bir ev, Basra'da iki ev, Kûfe'de bir ev ve Mısır'da da bir ev bırakmıştı.
Abdullah der ki: Zübeyir'in üzerindeki borç şu şekilde olmuştur: Bir kimse ona emanet bırakmak istediğinde Zübeyir, ona “hayır, emanet olarak değil, borç olarak bırak. Çünkü ben bu malın zayi olmasından korkarım” derdi. Zübeyir hayatı boyunca ne bir valilik, ne zekat toplama memurluğu, ne de başka bir idari görev yaptı. Sadece Rasulullah (sav), Ebu Bekir, Ömer ve Osman (r.anhum) ile cihada katılmıştır.
Abdullah b. Zübeyir der ki: Babamın borcunu hesapladım, iki milyon iki yüz bin dinar olduğunu gördüm. Hakim b. Hişâm ile karşılaşmıştım. Bana “ey kardeşimin oğlu, kardeşimin borcu ne kadardır?” diye sordu. Ravi dr ki: Abdullah ona borcun tamamını gizleyerek sadece “ yüz bin dinar” dedi. Bunun üzerine Hakim “Allah'a yemin ederim ki, sahip olduğun malın bunu ödeyebileceğini sanmıyorum” dedi. Ona “eğer bu borç iki yüz milyon iki yüz bin dinar ise, o zaman ne dersin” dedim. O da “buna gücünüzün yeteceğini sanmıyorum, eğer dara düşerseniz benden yardım isteyin” dedi.
Ravi der ki: Zübeyir, Gâbe'deki araziyi yüz yetmiş bine satın almıştı. Oğlu Abdullah ise bu araziyi bir milyon altı yüz bine sattı. Sonra ayağa kalktı ve “her kimin Zübeyir'de alacağı varsa, Gâbe'ye bizim yanımıza gelsin” dedi. Akabinde Abdullah b. Cafer b. Ebu Talib oraya geldi. Abdullah'ın, Zübeyir'den alacağı dört yüz bin dinar vardı. Abdullah b. Zübeyir'e hitaben “Eğer isterseniz bu dört yüz binlik alacağımı size bırakayım” dedi. Abdullah b. Zübeyir de “hayır” dedi. Abdullah “şayet borcunuzdan bir kısmını geri bırakmak isterseniz benimkini bırakabilirsiniz” dedi. Abdullah b. Zübeyir de “hayır, alacağını geri bırakma” dedi. Ravi der ki: Abdullah b. Cafer “öyleyse bu araziden benim için bir parça kesin” dedi. Abdullah b. Zübeyir de ona hitaben “şuradan şuraya kadar olan parça senindir” dedi.
Ravi der ki: Abdullah b. Zübeyir, Gâbe arazisinin bir kısmını sattı da babası Zübeyir'in borcunu ödedi. Borcun hepsini tamamen ödedikten sonra Gâbe arazisinden dört buçuk pay kaldı. Abdullah b. Zübeyir akabinde Şam'a, Muaviye b. Ebu Sufyan'ın yanına geldi. Muaviye'nin yanında Amr b. Osman, Munzir b. Zübeyir ve İbn Zem'a bulunuyordu. Muaviye, Abdullah b. Zübeyir'e hitaben “Gâbe arazisine ne kadar değer biçildi?” dedi. Abdullah da “her hisse için yüz bin dinar” dedi Muaviye “geriye kaç pay kaldı?” Abdullah da "dört buçuk pay kaldı” dedi. Munzir b. Zübeyir “ben yüz bine bir pay satın aldım” dedi. Amr b. Osman “Ben de yüz bine bir pay satın aldım” dedi. İbn Zem'a “ben de yüz bine bir pay satın aldım” dedi. Bu sefer Muaviye “geriye ne kadar pay kaldı?” diye sordu. Abdullah da “bir buçuk pay kaldı” dedi. Muaviye de “ben de onu yüz elli bine satın aldım” dedi. Ravi der ki: Abdullah b. Cafer kendi payını Muaviye'ye altı yüz bin karşılığında sattı.
Abdullah b. Zübeyir babasının borçlarını ödeyip bu borç işini bitirdiği zaman Zübeyir'in diğer oğulları kendisine “artık mirasımızı aramızda paylaştır” dediler. Bunun üzerine Abdullah “hayır, Allah'a yemin ederim ki, dört sene boyunca her hac mevsiminde 'Haberiniz olsun, Her kimin Zübeyir üzerinde alacağı bir hak varsa bize gelsin, o borcu ödeyelim' diye ilan etmedikçe, mirası aranızda paylaştırmam” dedi. Ravi der ki: Abdullah b. Zübeyir her sene hac mevsiminde böyle ilan etmeye başladı. Nihayet dört yıl geçince mirası Zübeyir'in oğulları arasında paylaştırdı. Ravi der ki: Zübeyir öldüğü zaman arkasında dört eşini bırakmıştı. Babası Zübeyir'in vasiyeti olan üçte biri ayırdı. Geri kalan maldan her eşine bir milyon iki yüz bin dinar hisse düştü. Buna göre Zübeyir'in tüm serveti elli milyon iki yüz bindir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Farzu'l-Humus 13, 1/820
Senetler:
1. Ebu Abdullah Zübeyr b. Avvâm el-Esedî (Zübeyr b. Avvâm b. Huveylid b. Esed b. Abdüluzza)
2. Ebu Bekir Abdullah b. Zübeyr el-Esedî (Abdullah b. Zübeyr b. Avvam)
3. Urve b. Zübeyr el-Esedî (Urve b. Zübeyr b. Avvam b. Huveylid b. Esed)
4. Ebu Münzir Hişam b. Urve el-Esedî (Hişam b. Urve b. Zübeyr b. Avvam)
5. Ebu Üsame Hammâd b. Üsame el-Kuraşî (Hammâd b. Üsame b. Zeyd)
6. İshak b. Râhûye el-Mervezî (İshak b. İbrahim b. Mahled)
Konular:
Arazi, mülkiyet hukuku
Borç, ödemek, en güzel şekilde
Borç, Vasiyet, vasiyetin yerine getirilmesinden önce borcun ödenmesi
Müslüman, Eman vermek/Emanete riayet
Sahabe, Hz. Peygamber'den sonraki durumları
Sorumlululuk, herkes konumuna göre
Yönetim, yönetici olmada istekli olmamak
حَدَّثَنَا ابْنُ الْمُصَفَّى حَدَّثَنَا بَقِيَّةُ حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ زُفَرَ قَالَ حَدَّثَنِى مُحَمَّدُ بْنُ خَالِدِ بْنِ رَافِعِ بْنِ مَكِيثٍ عَنْ عَمِّهِ الْحَارِثِ بْنِ رَافِعِ بْنِ مَكِيثٍ وَكَانَ رَافِعٌ مِنْ جُهَيْنَةَ قَدْ شَهِدَ الْحُدَيْبِيَةَ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم عَنْ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ:
"حُسْنُ الْمَلَكَةِ نَمَاءٌ وَسُوءُ الْخُلُقِ شُؤْمٌ "
Bize İbn Musaffa, ona Bakiyye, ona Osman b. Züfer, ona Muhammed b. Halid b. Râfi' b. Mekîs, ona amcası Haris b. Rafi' b. Mekîs'in söylediğine göre Cüheyne kabilesinden olan ve Rasulullah (sav) ile Hudeybiye'de birlikte bulunmuş olan Rafi Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu söylemiştir:
"Kendisi için çalışanlara (kölelere) iyi muamele etmek bereket getirir. Kötü davranmak uğursuzluk getirir."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
34288, D005163
Hadis:
حَدَّثَنَا ابْنُ الْمُصَفَّى حَدَّثَنَا بَقِيَّةُ حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ زُفَرَ قَالَ حَدَّثَنِى مُحَمَّدُ بْنُ خَالِدِ بْنِ رَافِعِ بْنِ مَكِيثٍ عَنْ عَمِّهِ الْحَارِثِ بْنِ رَافِعِ بْنِ مَكِيثٍ وَكَانَ رَافِعٌ مِنْ جُهَيْنَةَ قَدْ شَهِدَ الْحُدَيْبِيَةَ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم عَنْ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ:
"حُسْنُ الْمَلَكَةِ نَمَاءٌ وَسُوءُ الْخُلُقِ شُؤْمٌ "
Tercemesi:
Bize İbn Musaffa, ona Bakiyye, ona Osman b. Züfer, ona Muhammed b. Halid b. Râfi' b. Mekîs, ona amcası Haris b. Rafi' b. Mekîs'in söylediğine göre Cüheyne kabilesinden olan ve Rasulullah (sav) ile Hudeybiye'de birlikte bulunmuş olan Rafi Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu söylemiştir:
"Kendisi için çalışanlara (kölelere) iyi muamele etmek bereket getirir. Kötü davranmak uğursuzluk getirir."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Edeb 133, /1165
Senetler:
1. Ebu Harice Haris b. Ebu Rafi' er-Rabeî (Haris b. Rafi')
2. Muhammed b. Halid er-Rabeî (Muhammed b. Halid b. Rafi' b. Mekîs)
3. Osman b. Züfer el-Cühenî (Osman b. Züfer)
4. Ebu Muhammed Bakiyye b. Velîd el-Kilâ'î (Bakiyye b. Velîd b. Sâid b. Ka'b b. Harîz)
5. Muhammed b. Musaffa el-Kuraşi el-Hımsî (Muhammed b. Musaffa b. Behlül)
Konular:
Ahlak, mahlukata iyi davranmak
Köle, cariyelere iyi davranmak
Sorumlululuk, herkes konumuna göre
Uğur-uğursuzluk
Yönetim, emri altındakilere iyi davranmak
Öneri Formu
Hadis Id, No:
18868, İM002041
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ حَدَّثَنَا يَزِيدُ بْنُ هَارُونَ ح وَحَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ خَالِدِ بْنِ خِدَاشٍ وَمُحَمَّدُ بْنُ يَحْيَى قَالاَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ مَهْدِىٍّ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ سَلَمَةَ عَنْ حَمَّادٍ عَنْ إِبْرَاهِيمَ عَنِ الأَسْوَدِ عَنْ عَائِشَةَ . أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ « رُفِعَ الْقَلَمُ عَنْ ثَلاَثَةٍ عَنِ النَّائِمِ حَتَّى يَسْتَيْقِظَ وَعَنِ الصَّغِيرِ حَتَّى يَكْبَرَ وَعَنِ الْمَجْنُونِ حَتَّى يَعْقِلَ أَوْ يُفِيقَ » . قَالَ أَبُو بَكْرٍ فِى حَدِيثِهِ « وَعَنِ الْمُبْتَلَى حَتَّى يَبْرَأَ » .
Tercemesi:
Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe, ona Yezid b. Harun; (T) Bize Muhammed b. Halid b. Hidâş ve Muhammed b. Yahya, o ikisine Abdurrahman b. Mehdî, ona Hammad b. Seleme, ona Hammad, ona İbrahim, ona el-Esved, ona da Aişe'den (r.anha) rivayet edildiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurdu, demiştir:
"Üç sınıf mükelleftik kalemi kaldırılmıştır: Uyanıncaya kadar uyuyandan, erginlik çağına varıncaya kadar çocuktan ve akıllanıncaya veya ayılıncaya kadar deliden.”
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Talak 15, /326
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Ebu Amr Esved b. Yezid en-Nehaî (Esved b. Yezid b. Kays b. Abdullah b. Malik)
3. Ebu İmran İbrahim en-Nehaî (İbrahim b. Yezid b. Kays b. Esved b. Amr)
4. Ebu İsmail Hammad b. Ebu Süleyman el-Eş'arî (Hammad b. Müslim)
5. Ebu Seleme Hammad b. Seleme el-Basrî (Hammad b. Seleme b. Dînar)
6. Ebu Said Abdurrahman b. Mehdî el-Anberî (Abdurrahman b. Mehdi b. Hassân b. Abdurrahman)
7. Muhammed b. Yahya ez-Zühli (Muhammed b. Yahya b. Abdullah b. Halid)
Konular:
Sorumlululuk, herkes konumuna göre
Zaruret, sorumluluğu, düşüren mazeretler
Öneri Formu
Hadis Id, No:
22109, N002533
Hadis:
أَخْبَرَنَا يُوسُفُ بْنُ عِيسَى قَالَ حَدَّثَنَا الْفَضْلُ بْنُ مُوسَى قَالَ حَدَّثَنَا يَزِيدُ - وَهُوَ ابْنُ زِيَادِ بْنِ أَبِى الْجَعْدِ - عَنْ جَامِعِ بْنِ شَدَّادٍ عَنْ طَارِقٍ الْمُحَارِبِىِّ قَالَ قَدِمْنَا الْمَدِينَةَ فَإِذَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَائِمٌ عَلَى الْمِنْبَرِ يَخْطُبُ النَّاسَ وَهُوَ يَقُولُ « يَدُ الْمُعْطِى الْعُلْيَا وَابْدَأْ بِمَنْ تَعُولُ أُمَّكَ وَأَبَاكَ وَأُخْتَكَ وَأَخَاكَ ثُمَّ أَدْنَاكَ أَدْنَاكَ » . مُخْتَصَرٌ .
Tercemesi:
Bize Yusuf b. İsa, ona el-Fadl b. Musa, ona Yezid b. Ziyad b. Ebu'l-Ca'd, ona Cami b. Şeddad, ona da Tarık el-Muharibi'den (ra) rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir: Medine'ye geldik Rasulullah (sav) insanlara minberde hutbe verip şöyle buyuruyordu:
"Veren el üstündür. Yedirip içirmeye geçimini üstlendiğin kimselerden başla; annen, baban, erkek ve kız kardeşlerin… Sonra yakınlık durumuna göre devam et."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Zekât 51, /2251
Senetler:
1. Tarık b. Abdullah el-Muharibi (Tarık b. Abdullah)
2. Ebu Sahra Cami b. Şeddad el-Muharibi (Cami' b. Şeddad)
3. Yezid b. Ebu Ca'd el-Eşcei (Yezid b. Ziyad b. Rafi')
4. Ebu Abdullah Fadl b. Musa es-Sînani (Fadl b. Musa)
5. Yusuf b. İsa ez-Zührî (Yusuf b. İsa b. Dinar)
Konular:
İnfak, Veren el olmak
Sorumlululuk, herkes konumuna göre
Öneri Formu
Hadis Id, No:
23645, İM002298
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ حَدَّثَنَا شَبَابَةُ بْنُ سَوَّارٍ ح وَحَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ وَمُحَمَّدُ بْنُ الْوَلِيدِ قَالاَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ جَعْفَرٍ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ أَبِى بِشْرٍ جَعْفَرِ بْنِ أَبِي إِيَاسٍ قَالَ سَمِعْتُ عَبَّادَ بْنَ شُرَحْبِيلَ - رَجُلاً مِنْ بَنِى غُبَرَ - قَالَ أَصَابَنَا عَامُ مَخْمَصَةٍ فَأَتَيْتُ الْمَدِينَةَ فَأَتَيْتُ حَائِطًا مِنْ حِيطَانِهَا فَأَخَذْتُ سُنْبُلاً فَفَرَكْتُهُ وَأَكَلْتُهُ وَجَعَلْتُهُ فِى كِسَائِى فَجَاءَ صَاحِبُ الْحَائِطِ فَضَرَبَنِى وَأَخَذَ ثَوْبِى فَأَتَيْتُ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم فَأَخْبَرْتُهُ فَقَالَ لِلرَّجُلِ « مَا أَطْعَمْتَهُ إِذْ كَانَ جَائِعًا أَوْ سَاغِبًا وَلاَ عَلَّمْتَهُ إِذْ كَانَ جَاهِلاً » . فَأَمَرَهُ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم فَرَدَّ إِلَيْهِ ثَوْبَهُ وَأَمَرَ لَهُ بِوَسْقٍ مِنْ طَعَامٍ أَوْ نِصْفِ وَسْقٍ .
Tercemesi:
Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe, ona Şebabe b. Sevvar; (T) Bize Muhammed b. Beşşar ve Muhammed b. el-Velid, o ikisine Muhammed b. Ca'fer, ona Şu'be, ona Ebu Bişr Ca'fer b. Ebu İyas, ona da (Guber oğullarından) Abbâd b. Şürahbîl'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Başımıza bir açlık ve kıtlık yılı geldi. Ben de Medine-i Münevvere'ye gittim ve bu yerin bahçelerinden birisine vardım. Bir miktar başak alıp oğarak tanelerini çıkardım. Birazını yedim. Kalanını da elbisemin içine koydum. (Bu arada) bahçe sahibi geldi, beni dövdü ve elbisemi aldı. Ben de Peygamber'in (sav) yanına varıp O'na (bu durumu) anlattım. Resûl-i Ekrem (sav) (bahçe sahibi olan) adama:
"O, aç iken sen ona (bir şey) yedirmedin ve o, cahil iken sen ona (bir şey) öğretmedin" buyurdu. Sonra Peygamber'in (sav) emri ile bahçe sahibi, Abbâd'ın elbisesini kendisine geri verdi ve Resûl-i Ekrem (sav) Abbâd’a bir veya yarım vesk yiyecek verilmesi için emir buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Ticârât 67, /367
Senetler:
1. Abbad b. Şurahbîl el-Yeşkurî (Abbad b. Şurahbîl)
2. Ebu Bişr Cafer b. Ebu Vahşiyye el-Yeşkuri (Cafer b. İyas)
3. Şube b. Haccâc el-Atekî (Şu'be b. Haccac b. Verd)
4. Ebu Amr Şebabe b. Sevvar el-Fezarî (Şebabe b. Sevvar)
5. Ebu Bekir İbn Ebu Şeybe el-Absî (Abdullah b. Muhammed b. İbrahim b. Osman)
Konular:
Hitap, köle veya cariyenin efendisine hitap şekli
Mülkiyet, izinsiz birinin malını kullanmak, ürününden, malından yemek
Sorumlululuk, herkes konumuna göre
Öneri Formu
Hadis Id, No:
271002, İM002041-2
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ حَدَّثَنَا يَزِيدُ بْنُ هَارُونَ ح وَحَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ خَالِدِ بْنِ خِدَاشٍ وَمُحَمَّدُ بْنُ يَحْيَى قَالاَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ مَهْدِىٍّ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ سَلَمَةَ عَنْ حَمَّادٍ عَنْ إِبْرَاهِيمَ عَنِ الأَسْوَدِ عَنْ عَائِشَةَ . أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ « رُفِعَ الْقَلَمُ عَنْ ثَلاَثَةٍ عَنِ النَّائِمِ حَتَّى يَسْتَيْقِظَ وَعَنِ الصَّغِيرِ حَتَّى يَكْبَرَ وَعَنِ الْمَجْنُونِ حَتَّى يَعْقِلَ أَوْ يُفِيقَ » . قَالَ أَبُو بَكْرٍ فِى حَدِيثِهِ « وَعَنِ الْمُبْتَلَى حَتَّى يَبْرَأَ » .
Tercemesi:
Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe, ona Yezid b. Harun; (T) Bize Muhammed b. Halid b. Hidâş ve Muhammed b. Yahya, o ikisine Abdurrahman b. Mehdi, ona Hammad b. Seleme, ona Hammad, ona İbrahim, ona el-Esved, ona da Aişe'den (r.anha) rivayet edildiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurdu, demiştir:
"Üç sınıf mükelleftik kalemi kaldırılmıştır: Uyanıncaya kadar uyuyandan, erginlik çağına varıncaya kadar çocuktan ve akıllanıncaya veya ayılıncaya kadar deliden."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Talak 15, /326
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Ebu Amr Esved b. Yezid en-Nehaî (Esved b. Yezid b. Kays b. Abdullah b. Malik)
3. Ebu İmran İbrahim en-Nehaî (İbrahim b. Yezid b. Kays b. Esved b. Amr)
4. Ebu İsmail Hammad b. Ebu Süleyman el-Eş'arî (Hammad b. Müslim)
5. Ebu Seleme Hammad b. Seleme el-Basrî (Hammad b. Seleme b. Dînar)
6. Ebu Said Abdurrahman b. Mehdî el-Anberî (Abdurrahman b. Mehdi b. Hassân b. Abdurrahman)
7. Ebu Bekir Muhammed b. Halid el-Mühellebî (Muhammed b. Halid b. Hidaş b. Aclan)
Konular:
Sorumlululuk, herkes konumuna göre
Zaruret, sorumluluğu, düşüren mazeretler
Öneri Formu
Hadis Id, No:
271003, İM002041-3
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ حَدَّثَنَا يَزِيدُ بْنُ هَارُونَ ح وَحَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ خَالِدِ بْنِ خِدَاشٍ وَمُحَمَّدُ بْنُ يَحْيَى قَالاَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ مَهْدِىٍّ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ سَلَمَةَ عَنْ حَمَّادٍ عَنْ إِبْرَاهِيمَ عَنِ الأَسْوَدِ عَنْ عَائِشَةَ . أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ « رُفِعَ الْقَلَمُ عَنْ ثَلاَثَةٍ عَنِ النَّائِمِ حَتَّى يَسْتَيْقِظَ وَعَنِ الصَّغِيرِ حَتَّى يَكْبَرَ وَعَنِ الْمَجْنُونِ حَتَّى يَعْقِلَ أَوْ يُفِيقَ » . قَالَ أَبُو بَكْرٍ فِى حَدِيثِهِ « وَعَنِ الْمُبْتَلَى حَتَّى يَبْرَأَ » .
Tercemesi:
Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe, ona Yezid b. Harun; (T) Bize Muhammed b. Halid b. Hidâş ve Muhammed b. Yahya, o ikisine Abdurrahman b. Mehdi, ona Hammad b. Seleme, ona Hammad, ona İbrahim, ona el-Esved, ona da Aişe'den (r.anha) rivayet edildiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurdu, demiştir:
"Üç sınıf mükelleftik kalemi kaldırılmıştır: Uyanıncaya kadar uyuyandan, erginlik çağına varıncaya kadar çocuktan ve akıllanıncaya veya ayılıncaya kadar deliden."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Talak 15, /326
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Ebu Amr Esved b. Yezid en-Nehaî (Esved b. Yezid b. Kays b. Abdullah b. Malik)
3. Ebu İmran İbrahim en-Nehaî (İbrahim b. Yezid b. Kays b. Esved b. Amr)
4. Ebu İsmail Hammad b. Ebu Süleyman el-Eş'arî (Hammad b. Müslim)
5. Ebu Seleme Hammad b. Seleme el-Basrî (Hammad b. Seleme b. Dînar)
6. Ebu Halid Yezid b. Harun el-Vasitî (Yezid b. Harun b. Zâzî b. Sabit)
7. Ebu Bekir İbn Ebu Şeybe el-Absî (Abdullah b. Muhammed b. İbrahim b. Osman)
Konular:
Sorumlululuk, herkes konumuna göre
Zaruret, sorumluluğu, düşüren mazeretler
Öneri Formu
Hadis Id, No:
271270, İM002298-3
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ حَدَّثَنَا شَبَابَةُ بْنُ سَوَّارٍ ح وَحَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ وَمُحَمَّدُ بْنُ الْوَلِيدِ قَالاَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ جَعْفَرٍ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ أَبِى بِشْرٍ جَعْفَرِ بْنِ أَبِي إِيَاسٍ قَالَ سَمِعْتُ عَبَّادَ بْنَ شُرَحْبِيلَ - رَجُلاً مِنْ بَنِى غُبَرَ - قَالَ أَصَابَنَا عَامُ مَخْمَصَةٍ فَأَتَيْتُ الْمَدِينَةَ فَأَتَيْتُ حَائِطًا مِنْ حِيطَانِهَا فَأَخَذْتُ سُنْبُلاً فَفَرَكْتُهُ وَأَكَلْتُهُ وَجَعَلْتُهُ فِى كِسَائِى فَجَاءَ صَاحِبُ الْحَائِطِ فَضَرَبَنِى وَأَخَذَ ثَوْبِى فَأَتَيْتُ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم فَأَخْبَرْتُهُ فَقَالَ لِلرَّجُلِ « مَا أَطْعَمْتَهُ إِذْ كَانَ جَائِعًا أَوْ سَاغِبًا وَلاَ عَلَّمْتَهُ إِذْ كَانَ جَاهِلاً » . فَأَمَرَهُ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم فَرَدَّ إِلَيْهِ ثَوْبَهُ وَأَمَرَ لَهُ بِوَسْقٍ مِنْ طَعَامٍ أَوْ نِصْفِ وَسْقٍ .
Tercemesi:
Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe, ona Şebabe b. Sevvar; (T) Bize Muhammed b. Beşşar ve Muhammed b. el-Velid, o ikisine Muhammed b. Ca'fer, ona Şu'be, ona Ebu Bişr Ca'fer b. Ebu İyas, ona da (Guber oğullarından) Abbâd b. Şürahbîl'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Başımıza bir açlık ve kıtlık yılı geldi. Ben de Medine-i Münevvere'ye gittim ve bu yerin bahçelerinden birisine vardım. Bir miktar başak alıp ovarak tanelerini çıkardım. Birazını yedim. Kalanını da elbisemin içine koydum. (Bu arada) bahçe sahibi geldi, beni dövdü ve elbisemi aldı. Ben de Peygamber'in (sav) yanına varıp O'na (bu durumu) anlattım. Resûl-i Ekrem (sav) (bahçe sahibi olan) adama:
"O, aç iken sen ona (bir şey) yedirmedin ve o, cahil iken sen ona (bir şey) öğretmedin," buyurdu. Sonra Peygamber'in (sav) emri ile bahçe sahibi, Abbâd'ın elbisesini kendisine geri verdi ve Resûl-i Ekrem (sav) Abbâd'a bir veya yarım vesk yiyecek verilmesi için emir buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Ticârât 67, /367
Senetler:
1. Abbad b. Şurahbîl el-Yeşkurî (Abbad b. Şurahbîl)
2. Ebu Bişr Cafer b. Ebu Vahşiyye el-Yeşkuri (Cafer b. İyas)
3. Şube b. Haccâc el-Atekî (Şu'be b. Haccac b. Verd)
4. Gunder Muhammed b. Cafer el-Hüzelî (Muhammed b. Cafer el-Hüzeli)
5. Muhammed b. Beşşâr el-Abdî (Muhammed b. Beşşâr b. Osman)
Konular:
Hitap, köle veya cariyenin efendisine hitap şekli
Mülkiyet, izinsiz birinin malını kullanmak, ürününden, malından yemek
Sorumlululuk, herkes konumuna göre
Öneri Formu
Hadis Id, No:
271271, İM002298-2
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ حَدَّثَنَا شَبَابَةُ بْنُ سَوَّارٍ ح وَحَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ وَمُحَمَّدُ بْنُ الْوَلِيدِ قَالاَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ جَعْفَرٍ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ أَبِى بِشْرٍ جَعْفَرِ بْنِ أَبِي إِيَاسٍ قَالَ سَمِعْتُ عَبَّادَ بْنَ شُرَحْبِيلَ - رَجُلاً مِنْ بَنِى غُبَرَ - قَالَ أَصَابَنَا عَامُ مَخْمَصَةٍ فَأَتَيْتُ الْمَدِينَةَ فَأَتَيْتُ حَائِطًا مِنْ حِيطَانِهَا فَأَخَذْتُ سُنْبُلاً فَفَرَكْتُهُ وَأَكَلْتُهُ وَجَعَلْتُهُ فِى كِسَائِى فَجَاءَ صَاحِبُ الْحَائِطِ فَضَرَبَنِى وَأَخَذَ ثَوْبِى فَأَتَيْتُ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم فَأَخْبَرْتُهُ فَقَالَ لِلرَّجُلِ « مَا أَطْعَمْتَهُ إِذْ كَانَ جَائِعًا أَوْ سَاغِبًا وَلاَ عَلَّمْتَهُ إِذْ كَانَ جَاهِلاً » . فَأَمَرَهُ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم فَرَدَّ إِلَيْهِ ثَوْبَهُ وَأَمَرَ لَهُ بِوَسْقٍ مِنْ طَعَامٍ أَوْ نِصْفِ وَسْقٍ .
Tercemesi:
Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe, ona Şebabe b. Sevvar; (T) Bize Muhammed b. Beşşar ve Muhammed b. el-Velid, o ikisine Muhammed b. Ca'fer, ona Şu'be, ona Ebu Bişr Ca'fer b. Ebu İyas, ona da (Guber oğullarından) Abbâd b. Şürahbîl'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Başımıza bir açlık ve kıtlık yılı geldi. Ben de Medine-i Münevvere'ye gittim ve bu yerin bahçelerinden birisine vardım. Bir miktar başak alıp ovarak tanelerini çıkardım. Birazını yedim. Kalanını da elbisemin içine koydum. (Bu arada) bahçe sahibi geldi, beni dövdü ve elbisemi aldı. Ben de Peygamber'in (sav) yanına varıp O'na (bu durumu) anlattım. Resûl-i Ekrem (sav) (bahçe sahibi olan) adama:
"O, aç iken sen ona (bir şey) yedirmedin ve o, cahil iken sen ona (bir şey) öğretmedin," buyurdu. Sonra Peygamber'in (sav) emri ile bahçe sahibi, Abbâd'ın elbisesini kendisine geri verdi ve Resûl-i Ekrem (sav) Abbâd'a bir veya yarım vesk yiyecek verilmesi için emir buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Ticârât 67, /367
Senetler:
1. Abbad b. Şurahbîl el-Yeşkurî (Abbad b. Şurahbîl)
2. Ebu Bişr Cafer b. Ebu Vahşiyye el-Yeşkuri (Cafer b. İyas)
3. Şube b. Haccâc el-Atekî (Şu'be b. Haccac b. Verd)
4. Gunder Muhammed b. Cafer el-Hüzelî (Muhammed b. Cafer el-Hüzeli)
5. Ebu Abdullah Muhammed b. Velid el-Büsrî (Muhammed b. Velid b. Abdulhamid b. Zeyd)
Konular:
Hitap, köle veya cariyenin efendisine hitap şekli
Mülkiyet, izinsiz birinin malını kullanmak, ürününden, malından yemek
Sorumlululuk, herkes konumuna göre