حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ حَدَّثَنَا ابْنُ أَبِى عَدِىٍّ قَالَ أَنْبَأَنَا هِشَامُ بْنُ حَسَّانَ حَدَّثَنَا عِكْرِمَةُ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ أَنَّ هِلاَلَ بْنَ أُمَيَّةَ قَذَفَ امْرَأَتَهُ عِنْدَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم بِشَرِيكِ بْنِ سَحْمَاءَ فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « الْبَيِّنَةُ أَوْ حَدٌّ فِى ظَهْرِكَ » . فَقَالَ هِلاَلُ بْنُ أُمَيَّةَ وَالَّذِى بَعَثَكَ بِالْحَقِّ إِنِّى لَصَادِقٌ وَلَيُنْزِلَنَّ اللَّهُ فِى أَمْرِى مَا يُبَرِّئُ ظَهْرِى . قَالَ فَنَزَلَتْ ( وَالَّذِينَ يَرْمُونَ أَزْوَاجَهُمْ وَلَمْ يَكُنْ لَهُمْ شُهَدَاءُ إِلاَّ أَنْفُسُهُمْ ) . حَتَّى بَلَغَ ( وَالْخَامِسَةَ أَنَّ غَضَبَ اللَّهِ عَلَيْهَا إِنْ كَانَ مِنَ الصَّادِقِينَ ) . فَانْصَرَفَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم فَأَرْسَلَ إِلَيْهِمَا فَجَاءَا فَقَامَ هِلاَلُ بْنُ أُمَيَّةَ فَشَهِدَ وَالنَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم يَقُولُ « إِنَّ اللَّهَ يَعْلَمُ أَنَّ أَحَدَكُمَا كَاذِبٌ فَهَلْ مِنْ تَائِبٍ » . ثُمَّ قَامَتْ فَشَهِدَتْ فَلَمَّا كَانَ عِنْدَ الْخَامِسَةِ ( أَنَّ غَضَبَ اللَّهِ عَلَيْهَا إِنْ كَانَ مِنَ الصَّادِقِينَ ) . قَالُوا لَهَا إِنَّهَا الْمُوجِبَةُ . قَالَ ابْنُ عَبَّاسٍ فَتَلَكَّأَتْ وَنَكَصَتْ حَتَّى ظَنَنَّا أَنَّهَا سَتَرْجِعُ فَقَالَتْ وَاللَّهِ لاَ أَفْضَحُ قَوْمِى سَائِرَ الْيَوْمِ . فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « انْظُرُوهَا فَإِنْ جَاءَتْ بِهِ أَكْحَلَ الْعَيْنَيْنِ سَابِغَ الأَلْيَتَيْنِ خَدَلَّجَ السَّاقَيْنِ فَهُوَ لِشَرِيكِ بْنِ سَحْمَاءَ » . فَجَاءَتْ بِهِ كَذَلِكَ فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « لَوْلاَ مَا مَضَى مِنْ كِتَابِ اللَّهِ لَكَانَ لِى وَلَهَا شَأْنٌ » .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
19754, İM002067
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ حَدَّثَنَا ابْنُ أَبِى عَدِىٍّ قَالَ أَنْبَأَنَا هِشَامُ بْنُ حَسَّانَ حَدَّثَنَا عِكْرِمَةُ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ أَنَّ هِلاَلَ بْنَ أُمَيَّةَ قَذَفَ امْرَأَتَهُ عِنْدَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم بِشَرِيكِ بْنِ سَحْمَاءَ فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « الْبَيِّنَةُ أَوْ حَدٌّ فِى ظَهْرِكَ » . فَقَالَ هِلاَلُ بْنُ أُمَيَّةَ وَالَّذِى بَعَثَكَ بِالْحَقِّ إِنِّى لَصَادِقٌ وَلَيُنْزِلَنَّ اللَّهُ فِى أَمْرِى مَا يُبَرِّئُ ظَهْرِى . قَالَ فَنَزَلَتْ ( وَالَّذِينَ يَرْمُونَ أَزْوَاجَهُمْ وَلَمْ يَكُنْ لَهُمْ شُهَدَاءُ إِلاَّ أَنْفُسُهُمْ ) . حَتَّى بَلَغَ ( وَالْخَامِسَةَ أَنَّ غَضَبَ اللَّهِ عَلَيْهَا إِنْ كَانَ مِنَ الصَّادِقِينَ ) . فَانْصَرَفَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم فَأَرْسَلَ إِلَيْهِمَا فَجَاءَا فَقَامَ هِلاَلُ بْنُ أُمَيَّةَ فَشَهِدَ وَالنَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم يَقُولُ « إِنَّ اللَّهَ يَعْلَمُ أَنَّ أَحَدَكُمَا كَاذِبٌ فَهَلْ مِنْ تَائِبٍ » . ثُمَّ قَامَتْ فَشَهِدَتْ فَلَمَّا كَانَ عِنْدَ الْخَامِسَةِ ( أَنَّ غَضَبَ اللَّهِ عَلَيْهَا إِنْ كَانَ مِنَ الصَّادِقِينَ ) . قَالُوا لَهَا إِنَّهَا الْمُوجِبَةُ . قَالَ ابْنُ عَبَّاسٍ فَتَلَكَّأَتْ وَنَكَصَتْ حَتَّى ظَنَنَّا أَنَّهَا سَتَرْجِعُ فَقَالَتْ وَاللَّهِ لاَ أَفْضَحُ قَوْمِى سَائِرَ الْيَوْمِ . فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « انْظُرُوهَا فَإِنْ جَاءَتْ بِهِ أَكْحَلَ الْعَيْنَيْنِ سَابِغَ الأَلْيَتَيْنِ خَدَلَّجَ السَّاقَيْنِ فَهُوَ لِشَرِيكِ بْنِ سَحْمَاءَ » . فَجَاءَتْ بِهِ كَذَلِكَ فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « لَوْلاَ مَا مَضَى مِنْ كِتَابِ اللَّهِ لَكَانَ لِى وَلَهَا شَأْنٌ » .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Beşşar, ona İbn Ebu Adî, ona Hişam b. Hassan, ona İkrime, ona da (Abdullah) Abbas'tan rivayet edildiğine göre: Hilâl b. Ümeyye (el-Ensâri), karısı'nın (Havle) Şerik b. Sahmâ ile zina ettiğini Rasulullah'ın (sav) huzurunda iddia etti. Bunun üzerine Peygamber (sav) Hilâl'e:
"Dört şahidini hazırla veya sırtına had (vurulur)" buyurdu. Hilâl, Peygamber'e (sav); (Yâ Rasulullah!) Seni hak (din) ile gönderen (Allah'a) yemin ederim ki ben (bu isnadımda) muhakkak doğru sözlüyüm ve muhakkak Allah Teâlâ bu meselemde benim sırtımı (şahsımı) hadden kurtaracak âyet göndercektir, dedi. İbn Abbâs demiştir ki: Hemen sonra;
"Vellezine yermûne ezvâcehum…" âyetinden ta? "el-Hâmisetu enne gadebe…" (Nûr Suresi, 6-9) ayetine kadar olan Nazm-i ilâhî indi. Peygamber (sav) de (bu ayetlerin kendisine indiği yerden) hemen ayrılıp Hilâl ile karısına haber gönderdi (onları huzura getirtti.) İkisi de geldi. (Önce) Hilâl ayağa kalkarak (ayetlerde emredildiği şekilde) liân yemininde bulundu. Peygamber (sav) de (eşlere hitaben):
"Allah, ikinizden birisinin yalancı olduğunu şüphesiz bilir. Bu itibarla (ikinizden) tövbe edip bu liân yemininden imtina eden var mıdır?" buyuruyordu. Hilâl liân yemini ettikten sonra karısı ayağa kalktı ve liân yeminini (ayetlerde emredildiği gibi dört defa) etti. Beşincisinde: Eğer Hilâl (zina isnadında) doğru sözlü ise Allah’ın gazabı Havle'nin üzerinde olsun demeye sıra gelince, orada bulunanlar kadına. (Ey kadın bil ki) bu (beşinci) yemin şüphesiz elim azabı mûcibtir, diye uyardılar. İbn Abbâs demiştir ki: Bu uyan üzerine kadın durakladı ve biraz geriledi. Hattâ biz kadının (kocasını tekzib etmekten) dönüş yapacağım (ve beşinci yemini yapmadan gerisin geriye gideceğini) sandık. Fakat kadın (kendini toparladı ve) Vallahi ben kabilemi ömür boyunca rezîl ve rüsvay etmem, dedi, (ve beşinci yemini de etti). Sonra Resûl-i Ekrem (sav) orada bulunanlara:
"(Hâmile olan bu kadının doğuracağı çocuğun) durumuna dikkat edin. Eğer gözleri sürmeli, kalçaları iri ve baldırları kaba bir çocuk getirir ise, çocuk Şerik bin Sanmaya aittir" buyurdu. Kadın da hakikaten bu şekilde bir çocuk doğurdu. Bunun üzerine Peygamber (sav):
"Eğer Allah’ın kitabının (liân) hükmü yerine getirilmemiş olsaydı benim ile bu kadın için bir durum (kadını recmettirmek işi) olacaktı." buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Talak 27, /331
Senetler:
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. İkrime Mevla İbn Abbas (İkrime)
3. Ebu Abdullah Hişam b. Hassan el-Ezdi (Hişam b. Hassan)
4. Ebu Amr Muhammed b. İbrahim es-Sülemî (Muhammed b. İbrahim b. Ebu Adî)
5. Muhammed b. Beşşâr el-Abdî (Muhammed b. Beşşâr b. Osman)
Konular:
Boşanma, Liân-mülâane
Kur'an, nuzül sebebi
NESEB BİLGİSİ
Öneri Formu
Hadis Id, No:
19737, İM002053
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يَحْيَى حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ أَنْبَأَنَا مَعْمَرٌ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ عُرْوَةَ عَنْ عَائِشَةَ قَالَتْ لَمَّا نَزَلَتْ ( وَإِنْ كُنْتُنَّ تُرِدْنَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ ) دَخَلَ عَلَىَّ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ « يَا عَائِشَةُ إِنِّى ذَاكِرٌ لَكِ أَمْرًا فَلاَ عَلَيْكِ أَنْ لاَ تَعْجَلِى فِيهِ حَتَّى تَسْتَأْمِرِى أَبَوَيْكِ قَالَتْ قَدْ عَلِمَ وَاللَّهِ أَنَّ أَبَوَىَّ لَمْ يَكُونَا لِيَأْمُرَانِى بِفِرَاقِهِ . قَالَتْ فَقَرَأَ عَلَىَّ ( يَا أَيُّهَا النَّبِىُّ قُلْ لأَزْوَاجِكَ إِنْ كُنْتُنَّ تُرِدْنَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا وَزِينَتَهَا ) . الآيَاتِ . فَقُلْتُ فِى هَذَا أَسْتَأْمِرُ أَبَوَىَّ قَدِ اخْتَرْتُ اللَّهَ وَرَسُولَهُ .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Yahya, ona Abdürrezzak, ona Ma'mer, ona ez-Zührî, ona Urve, ona da Aişe (r.anha) şöyle demiştir:
"Eğer Allah'ı ve Peygamberini diliyorsanız" (Ahzab, 29) âyeti inince Rasulullah (sav) benim odama girdi ve:
"Yâ Âişe! Ben sana bir durumu anlatacağım. Bu durum hakkında baban ve ananın emirlerini sormadan karar vermeye acele etmemende senin için bir mahzur yoktur" buyurdu. Âişe demiştir ki: Vallahi O, biliyordu ki babam ve anam ondan ayrılmamı emredecek değiller. Âişe demiştir ki: Resûl-i Ekrem (bu tenbihten sonra);
"Ey Peygamber eşlerine söyle: Eğer dünya dirliğini ve süsünü istiyorsanız…" (Ahzab, 28) ayetlerini bana okudu. Bunun üzerine ben dedim ki: Bu hususta (yâni dünyalığı ve ziyneti veya Allah’ı ve Rasul'ünü seçmek hakkında) babam ve anamın emirlerini mi soracağım. Ben Allah'ı ve Rasûl'ünü (dünyalığa) kesinlikle tercih edip seçtim.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Talak 20, /328
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Urve b. Zübeyr el-Esedî (Urve b. Zübeyr b. Avvam b. Huveylid b. Esed)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu Urve Mamer b. Raşid el-Ezdî (Mamer b. Râşid)
5. ُEbu Bekir Abdürrezzak b. Hemmam (Abdürrezzak b. Hemmam b. Nafi)
6. Muhammed b. Yahya ez-Zühli (Muhammed b. Yahya b. Abdullah b. Halid)
Konular:
Hz. Peygamber, hanımlarını muhayyer bırakması
Kur'an, nuzül sebebi
Öneri Formu
Hadis Id, No:
19749, İM002062
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ نُمَيْرٍ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ إِسْحَاقَ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ عَمْرِو بْنِ عَطَاءٍ عَنْ سُلَيْمَانَ بْنِ يَسَارٍ عَنْ سَلَمَةَ بْنِ صَخْرٍ الْبَيَاضِىِّ قَالَ كُنْتُ امْرَأً أَسْتَكْثِرُ مِنَ النِّسَاءِ لاَ أُرَى رَجُلاً كَانَ يُصِيبُ مِنْ ذَلِكَ مَا أُصِيبُ فَلَمَّا دَخَلَ رَمَضَانُ ظَاهَرْتُ مِنِ امْرَأَتِى حَتَّى يَنْسَلِخَ رَمَضَانُ فَبَيْنَمَا هِىَ تُحَدِّثُنِى ذَاتَ لَيْلَةٍ انْكَشَفَ لِى مِنْهَا شَىْءٌ فَوَثَبْتُ عَلَيْهَا فَوَاقَعْتُهَا فَلَمَّا أَصْبَحْتُ غَدَوْتُ عَلَى قَوْمِى فَأَخْبَرْتُهُمْ خَبَرِى وَقُلْتُ لَهُمْ سَلُوا لِى رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم . فَقَالُوا مَا كُنَّا لِنَفْعَلَ إِذًا يُنْزِلَ اللَّهُ فِينَا كِتَابًا أَوْ يَكُونَ فِينَا مِنْ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَوْلٌ فَيَبْقَى عَلَيْنَا عَارُهُ وَلَكِنْ سَوْفَ نُسَلِّمُكَ لِجَرِيرَتِكَ اذْهَبْ أَنْتَ فَاذْكُرْ شَأْنَكَ لِرَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم . قَالَ فَخَرَجْتُ حَتَّى جِئْتُهُ فَأَخْبَرْتُهُ الْخَبَرَ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « أَنْتَ بِذَاكَ » . فَقُلْتُ أَنَا بِذَاكَ وَهَا أَنَا يَا رَسُولَ اللَّهِ صَابِرٌ لِحُكْمِ اللَّهِ عَلَىَّ . قَالَ « فَأَعْتِقْ رَقَبَةً » . قَالَ قُلْتُ وَالَّذِى بَعَثَكَ بِالْحَقِّ مَا أَصْبَحْتُ أَمْلِكُ إِلاَّ رَقَبَتِى هَذِهِ . قَالَ « فَصُمْ شَهْرَيْنِ مُتَتَابِعَيْنِ » . قَالَ قُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ وَهَلْ دَخَلَ عَلَىَّ مَا دَخَلَ مِنَ الْبَلاَءِ إِلاَّ بِالصَّوْمِ قَالَ « فَتَصَدَّقْ وَأَطْعِمْ سِتِّينَ مِسْكِينًا » . قَالَ قُلْتُ وَالَّذِى بَعَثَكَ بِالْحَقِّ لَقَدْ بِتْنَا لَيْلَتَنَا هَذِهِ مَا لَنَا عَشَاءٌ . قَالَ « فَاذْهَبْ إِلَى صَاحِبِ صَدَقَةِ بَنِى زُرَيْقٍ فَقُلْ لَهُ فَلْيَدْفَعْهَا إِلَيْكَ وَأَطْعِمْ سِتِّينَ مِسْكِينًا وَانْتَفِعْ بِبَقِيَّتِهَا » .
Tercemesi:
Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe, ona Abdullah b. Nümeyr, ona Muhammed b. İshak, ona Muhammed b. Amr b. Atâ, ona Süleyman b. Yesâr, ona da Seleme b. Sahr el-Beyâzî şöyle demiştir: Ben (helâlim olan) kadınlara karşı çok şehvetli bir adamdım. Benim kadar helâli ile temasta bulunan bir erkeğin varlığını sanmıyorum. Bu durumum dolayısıyla Ramazan ayı girince, (gündüzleri bir hataya düşmemek için) Ramazan ayı çıkıncaya kadar karımdan zihârda bulundum. Bir gece karım benimle konuşurken onun şehvet getirici bir tarafı açılıp o yere gözüm ilişti. Bunun üzerine ben de karımın üstüne atlayıp temasta bulundum. Sabah olunca kavmimin yanma gidip başımdan geçeni anlattım ve: Benim için (bu durumu) Rasulullah'a (sav) sorun, diye ricada bulundum. (Fakat) Onlar: Biz bunu yapacak değiliz. (Çünkü) bunu yaptığımız zaman, (bakarsın) Allah, hakkımızda ayet gönderir veya hakkımızda Rasulullah'ın (sav) bir kavli (hadisi) olur da bunun lekesi bizim üzerimizde kalır ve lâkin, biz seni günahınla baş başa bırakacağız. Sen git de hâlini Rasulullah'a (sav) anlat, dediler. Seleme demiştir ki: Artık ben (onların yanından) çıktım ve nihayet Resûl-i Ekrem'in (sav) huzuruna varıp başımdan geçen olayı O'na arzettim. Rasulullah (sav), bana:
"(Yâ Seleme) sen (mi) bu fiili işledin?" buyurdu. (Bu söz kınama mahiyetindedir.) Ben de: (Evet) bunu yapan benim. Ve Yâ Rasulullah! İşte ben (hazırım), Allah'ın benim aleyhimdeki hükmüne sabrederim, dedim. Resûlü Ekrem (sav):
"Şu hâlde bir rakaba (köle veya câriye)yi âzad et." buyurdu. Seleme demiştir ki ben: “(Yâ Rasulullah!) Seni hak (din) ile gönderene (Allah) yemin ederim ki, kendi nefsimden başka hiçbir şeye mâlik değilim, dedim. Resûl-i Ekrem (sav);
"O halde aralıksız iki ay oruç tut" buyurdu. Seleme demiştir ki, ben: Yâ Rasulullah! Başıma gelen belâ oruç tutmamdan başka bir sebeple mi geldi? dedim. Resûl-i Ekrem (sav):
"Bu durumda sen yetmiş yoksula sadaka ver veya yemek yedir" buyurdu. Seleme demiştir ki ben: Seni hak ile gönderen (Allah'a) yemin ederim ki, bu (geçen) gecemizi akşam yemeğimiz bulunmadığı halde geçirdik, dedim. Buyurdular ki:
"Öyle ise Benî Zürayk (kabilesinin) zekât âmiline (memuruna) git de ona söyle, onların zekâtını sana ödesin. Sen de (bundan) altmış yoksulu yedir ve kalanından yararlan."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Talak 25, /329
Senetler:
1. Seleme b. Sahr el-Ensarî (Seleme b. Sahr b. Selman b. Harise b. Haris)
2. Ebu Türâb Süleyman b. Yesar el-Hilâlî (Süleyman b. Yesar el-Hilâlî)
3. Ebu Abdullah Muhammed b. Amr el-Amiri (Muhammed b. Amr b. Ata b. Ayyaş b. Alkame)
4. İbn İshak el-Kuraşî (Muhammed b. İshak b. Yesar b. Hıyar)
5. Ebu Hişam Abdullah b. Nümeyr el-Hemdânî (Abdullah b. Nümeyr b. Abdullah b. Ebu Hayye)
6. Ebu Bekir İbn Ebu Şeybe el-Absî (Abdullah b. Muhammed b. İbrahim b. Osman)
Konular:
Kur'an, nuzül sebebi
Zıhar, keffareti
Öneri Formu
Hadis Id, No:
19750, İM002063
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ أَبِى عُبَيْدَةَ حَدَّثَنَا أَبِى عَنِ الأَعْمَشِ عَنْ تَمِيمِ بْنِ سَلَمَةَ عَنْ عُرْوَةَ بْنِ الزُّبَيْرِ قَالَ قَالَتْ عَائِشَةُ تَبَارَكَ الَّذِى وَسِعَ سَمْعُهُ كُلَّ شَىْءٍ . إِنِّى لأَسْمَعُ كَلاَمَ خَوْلَةَ بِنْتِ ثَعْلَبَةَ وَيَخْفَى عَلَىَّ بَعْضُهُ وَهِىَ تَشْتَكِى زَوْجَهَا إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَهِىَ تَقُولُ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَكَلَ شَبَابِى وَنَثَرْتُ لَهُ بَطْنِى حَتَّى إِذَا كَبِرَتْ سِنِّى وَانْقَطَعَ وَلَدِى ظَاهَرَ مِنِّى اللَّهُمَّ إِنِّى أَشْكُو إِلَيْكَ . فَمَا بَرِحَتْ حَتَّى نَزَلَ جِبْرَائِيلُ بِهَؤُلاَءِ الآيَاتِ ( قَدْ سَمِعَ اللَّهُ قَوْلَ الَّتِى تُجَادِلُكَ فِى زَوْجِهَا وَتَشْتَكِى إِلَى اللَّهِ ) .
Tercemesi:
Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe, ona Muhammed b. Ebu Ubeyde, ona el-A'meş, ona Temim b. Seleme, ona Urve b. ez-Zübeyr, ona da Âişe (r.anha) şöyle demiştir: İşitmesi her şeyi kaplayan (Allah Teâlâ) çok yücedir. Havle bt. Salebe, kocasını Rasulullah'a (sav) şikâyet ederken (öyle yavaş fısıltı ile söylüyordu ki yanlarında bulunduğum halde) ben gerçekten onun sözlerini işitiyordum da bir kısmını duyamıyordum. Havle şöyle diyordu: “Yâ Rasulullah! Kocam gençliğimi yedi, karnım ona saçıldı (yâni ona evlâd doğurdum). Nihayet yaslanıp çocuktan kesildiğim zaman kocam bana zihâr yaptı. Allah'ım, ben şüphesiz hâlimi sana arz ediyorum. Kadın (böyle demeye devam edip) henüz oradan ayrılmadan nihayet Cebrail (as) şu ayetleri indirdi.
"(Mücadele 1, 2, 3 ve 4. âyet)(Ey Muhammed) Kocası hakkında seninle tartışan ve hâlini Allah Teâlâ’ya arz eden kadının sözünü Allah şüphesiz işitti ve Allah ikinizin (seninle kadının) karşılıklı konuşmanızı işitir. Şüphesiz Allah (her şeyi) hakkı ile işitici ve görücüdür."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Talak 25, /330
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Urve b. Zübeyr el-Esedî (Urve b. Zübeyr b. Avvam b. Huveylid b. Esed)
3. Temim b. Seleme el-Huzaî (Temim b. Seleme)
4. Ebu Muhammed Süleyman b. Mihran el-A'meş (Süleyman b. Mihran)
5. Ebu Ubeyde Abdülmelik b. Ma'n el-Mesudî (Abdülmelik b. Ma'n b. Abdurrahman b. Abdullah)
6. Muhammed b. Ebu Ubeyde el-Mesudî (Muhammed b. Abdülmelik b. Ma'n b. Abdurrahman)
7. Ebu Bekir İbn Ebu Şeybe el-Absî (Abdullah b. Muhammed b. İbrahim b. Osman)
Konular:
Boşanma, boşama konusundaki haksızlığın önlenmesi
KTB, TALAK, BOŞANMA
Kur'an, Mücadele suresi
Kur'an, nuzül sebebi
Zıhar, keffareti
حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ خَلاَّدٍ الْبَاهِلِىُّ وَإِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ بْنِ حَبِيبٍ قَالاَ حَدَّثَنَا عَبْدَةُ بْنُ سُلَيْمَانَ عَنِ الأَعْمَشِ عَنْ إِبْرَاهِيمَ عَنْ عَلْقَمَةَ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ كُنَّا فِى الْمَسْجِدِ لَيْلَةَ الْجُمُعَةِ . فَقَالَ رَجُلٌ لَوْ أَنَّ رَجُلاً وَجَدَ مَعَ امْرَأَتِهِ رَجُلاً فَقَتَلَهُ قَتَلْتُمُوهُ وَإِنْ تَكَلَّمَ جَلَدْتُمُوهُ وَاللَّهِ لأَذْكُرَنَّ ذَلِكَ لِلنَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم . فَذَكَرَهُ لِلنَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَأَنْزَلَ اللَّهُ آيَاتِ اللِّعَانِ . ثُمَّ جَاءَ الرَّجُلُ بَعْدَ ذَلِكَ يَقْذِفُ امْرَأَتَهُ فَلاَعَنَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم بَيْنَهُمَا وَقَالَ « عَسَى أَنْ تَجِىءَ بِهِ أَسْوَدَ » . فَجَاءَتْ بِهِ أَسْوَدَ جَعْدًا .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
19756, İM002068
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ خَلاَّدٍ الْبَاهِلِىُّ وَإِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ بْنِ حَبِيبٍ قَالاَ حَدَّثَنَا عَبْدَةُ بْنُ سُلَيْمَانَ عَنِ الأَعْمَشِ عَنْ إِبْرَاهِيمَ عَنْ عَلْقَمَةَ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ كُنَّا فِى الْمَسْجِدِ لَيْلَةَ الْجُمُعَةِ . فَقَالَ رَجُلٌ لَوْ أَنَّ رَجُلاً وَجَدَ مَعَ امْرَأَتِهِ رَجُلاً فَقَتَلَهُ قَتَلْتُمُوهُ وَإِنْ تَكَلَّمَ جَلَدْتُمُوهُ وَاللَّهِ لأَذْكُرَنَّ ذَلِكَ لِلنَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم . فَذَكَرَهُ لِلنَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَأَنْزَلَ اللَّهُ آيَاتِ اللِّعَانِ . ثُمَّ جَاءَ الرَّجُلُ بَعْدَ ذَلِكَ يَقْذِفُ امْرَأَتَهُ فَلاَعَنَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم بَيْنَهُمَا وَقَالَ « عَسَى أَنْ تَجِىءَ بِهِ أَسْوَدَ » . فَجَاءَتْ بِهِ أَسْوَدَ جَعْدًا .
Tercemesi:
Bize Ebu BEkr b. Hâllad el-Bâhilî ve İshak b. İbrahim b. Habib, o ikisine Abde b. Süleyman, ona el-A'meş, ona İbrahim, ona Alkame, ona da Abdullah (b. Mes'ûd) şöyle demiştir: Biz bir Cuma gecesi Mescid-i Nebevide idik. (Mescid'e giren) bir adam (oradaki cemaate hitaben): Eğer bir erkek, karısının yanında (zina hâlinde) bir erkeği bulup zâniyi öldürürse siz (katil diye kısas olarak) adamı öldürürsünüz. Eğer karısının zina ettiğini söyler (ve şâhidler getiremez) seniz onu kazif haddi ile cezalandırırsınız. Vallahi ben muhakkak bunu Peygamber'e (sav) anlatacağım, dedi. Sonra bunu Peygamber'e (sav) anlattı. Bunun üzerine Allah Teâlâ “liân” ayetlerini indirdi. Âyetler indirildikten sonra adam (Peygamber’e) gelip karısının zina ettiğini iddia etti. Peygamber (sav) de adam ile karısı arasında liân hükmünü uyguladı ve bu kadının (kıvırcık saçlı) siyah bir çocuk doğurması (ve böylece zina olayının doğrulanması) umulur, buyurdu. Sonra kadın kıvırcık saçlı ve siyah bir çocuk doğurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Talak 27, /331
Senetler:
1. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Mesud (Abdullah b. Mesud b. Gafil b. Habib b. Şemh)
2. Ebu Şibl Alkame b. Kays en-Nehaî (Alkame b. Kays b. Abdullah b. Malik b. Alkame)
3. Ebu İmran İbrahim en-Nehaî (İbrahim b. Yezid b. Kays b. Esved b. Amr)
4. Ebu Muhammed Süleyman b. Mihran el-A'meş (Süleyman b. Mihran)
5. Ebu Muhammed Abde b. Süleyman el-Kufî (Abdurrahman b. Süleyman b. Hacib b. Zürare)
6. İshak b. İbrahim eş-Şehidi (İshak b. İbrahim b. Habib b. Şehid)
Konular:
Boşanma, Liân-mülâane
Kur'an, nuzül sebebi
Yargı, Hadler-Cezalar
Öneri Formu
Hadis Id, No:
23890, İM002322
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ نُمَيْرٍ وَعَلِىُّ بْنُ مُحَمَّدٍ قَالاَ حَدَّثَنَا وَكِيعٌ وَأَبُو مُعَاوِيَةَ قَالاَ حَدَّثَنَا الأَعْمَشُ عَنْ شَقِيقٍ عَنِ الأَشْعَثِ بْنِ قَيْسٍ قَالَ كَانَ بَيْنِى وَبَيْنَ رَجُلٍ مِنَ الْيَهُودِ أَرْضٌ فَجَحَدَنِى فَقَدَّمْتُهُ إِلَى النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ لِى رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « هَلْ لَكَ بَيِّنَةٌ » . قُلْتُ لاَ . قَالَ لِلْيَهُودِىِّ « احْلِفْ » . قُلْتُ إِذًا يَحْلِفَ فِيهِ فَيَذْهَبَ بِمَالِى . فَأَنْزَلَ اللَّهُ سُبْحَانَهُ ( إِنَّ الَّذِينَ يَشْتَرُونَ بِعَهْدِ اللَّهِ وَأَيْمَانِهِمْ ثَمَنًا قَلِيلاً ) إِلَخ الآيَةَ .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Abdullah b. Nümeyr ve Ali b. Muhammed, o ikisine Vakı' ve Ebu Muaviye, o ikisine el-A'meş, ona Şekik, ona da el-Eş'as b. Kays şöyle demiştir: Benimle yahûdîlerden bir adam arasında bir arazi vardı. Yahûdi benim hakkımı inkâr etti. Ben onu Peygamber'in (sav) huzuruna götürdüm. Bunun üzerine Rasulullah (sav) bana:
"Senin şahidin var mı?" buyurdu. Ben: Hayır, dedim. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem yahûdîye:
"Yemin et" buyurdu. Ben: Yemin ona düşünce o yemin eder ve malımı götürür, dedim. Bunun Üzerine Allah Teâlâ:
"Allah'ın ahdini ve kendi yeminlerini az bir değerle değişenlerin, işte onların ahirette hiçbir nasibi yoktur. Allah kıyamet günü onlara hitap (iltifat) etmeyecek, onlara bakmayacak, onları temize çıkarmayacaktır. Elem verici azab da onlar içindir." ayetini indirdi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Ahkâm 7, /371
Senetler:
1. Ebu Muhammed Eş'as b. Kays el-Kindi (Eş'as b. Kays b. Madikerb b. Muaviye b. Cebele)
2. Ebu Vâil Şakik b. Seleme el-Esedî (Şakik b. Seleme)
3. Ebu Muhammed Süleyman b. Mihran el-A'meş (Süleyman b. Mihran)
4. Ebu Süfyan Veki' b. Cerrah er-Ruâsî (Veki' b. Cerrah b. Melih b. Adî)
5. Ali b. Muhammed el-Kûfî (Ali b. Muhammed b. İshak)
Konular:
Kur'an, nuzül sebebi
Yahudilik, yahudi kültürü
Yargı, Davalıdan yemin veya şahit istenmesi
Öneri Formu
Hadis Id, No:
30910, İM003079
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ وَمُحَمَّدُ بْنُ الْوَلِيدِ قَالاَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ جَعْفَرٍ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ الأَصْبَهَانِىِّ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مَعْقِلٍ قَالَ قَعَدْتُ إِلَى كَعْبِ بْنِ عُجْرَةَ فِى الْمَسْجِدِ فَسَأَلْتُهُ عَنْ هَذِهِ الآيَةِ ( فَفِدْيَةٌ مِنْ صِيَامٍ أَوْ صَدَقَةٍ أَوْ نُسُكٍ ) . قَالَ كَعْبٌ فِىَّ أُنْزِلَتْ كَانَ بِى أَذًى مِنْ رَأْسِى فَحُمِلْتُ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَالْقَمْلُ يَتَنَاثَرُ عَلَى وَجْهِى فَقَالَ « مَا كُنْتُ أُرَى الْجُهْدَ بَلَغَ بِكَ مَا أَرَى أَتَجِدُ شَاةً » . قُلْتُ لاَ . قَالَ فَنَزَلَتْ هَذِهِ الآيَةُ ( فَفِدْيَةٌ مِنْ صِيَامٍ أَوْ صَدَقَةٍ أَوْ نُسُكٍ ) . قَالَ فَالصَّوْمُ ثَلاَثَةُ أَيَّامٍ وَالصَّدَقَةُ عَلَى سِتَّةِ مَسَاكِينَ لِكُلِّ مِسْكِينٍ نِصْفُ صَاعٍ مِنْ طَعَامٍ وَالنُّسُكُ شَاةٌ .
Tercemesi:
...Abdullah b. Ma'kıl şöyle demiştir: Ben (Kûfe'de) Mescid'de Ka'b b. Ucre'nin yanına oturdum ve ona; '...Oruçtan veya sadakadan veya kurbandan bir fidye gerekir' âyetini sordum. Ka'b dedi ki: Bu âyet benim hakkımda indirildi. (Ben Hudeybiye'de umre'nin ihramında iken) başımdan bir elemim vardı. Bitler (başımdan) yüzüme dökülür vaziyette ben Rasulullah'ın (sav) yanına götürüldüm. Resûl-i Ekrem (sav) (bana):
"Meşakkatin şu gördüğüm vaziyete ulaştığını sanmıyordum. Bir koyun bulabilir misin?" diye sordu. Ben: Hayır, diye cevab verdim. Bunun üzerine şu âyet indi: Ka'b dedi ki: Oruç üç gündür. Sadaka beher fakire yarım sa' yiyecek vermek üzere altı fakiredir. Kurban da bir koyundur.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Menâsik 86, /502
Senetler:
1. Ka'b b. Ucre el-Ensarî (Ka'b b. Ucre)
2. Ebu Velid Abdullah b. Ma'kıl el-Müzenî (Abdullah b. Ma'kıl b. Mukarrin)
3. Abdurrahman b. el-Esbehani el-Cüheni (Abdurrahman b. Abdullah b. el-Esbehani)
4. Şube b. Haccâc el-Atekî (Şu'be b. Haccac b. Verd)
5. Gunder Muhammed b. Cafer el-Hüzelî (Muhammed b. Cafer el-Hüzeli)
6. Ebu Abdullah Muhammed b. Velid el-Büsrî (Muhammed b. Velid b. Abdulhamid b. Zeyd)
Konular:
Fidye, oruç tutamayanların fidye vermesi,
KTB, ORUÇ
Kur'an, nuzül sebebi
Oruç, oruç tutamayanların vereceği fidye
Öneri Formu
Hadis Id, No:
40224, HM002775
Hadis:
حَدَّثَنَا خَلَفُ بْنُ الْوَلِيدِ حَدَّثَنَا إِسْرَائِيلُ عَنْ سِمَاكٍ عَنْ عِكْرِمَةَ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ
لَمَّا نَزَلَ تَحْرِيمُ الْخَمْرِ قَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ الَّذِينَ مَاتُوا وَهُمْ يَشْرَبُونَ الْخَمْرَ فَنَزَلَتْ
{ لَيْسَ عَلَى الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ جُنَاحٌ فِيمَا طَعِمُوا }
إِلَى آخِرِ الْآيَةِ
Tercemesi:
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ahmed b. Hanbel, Müsned-i Ahmed, Abdullah b. Abbas b. Abdulmuttalib 2775, 1/778
Senetler:
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. İkrime Mevla İbn Abbas (İkrime)
3. Simak b. Harb ez-Zühlî (Simak b. Harb b. Evs b. Halid)
4. Ebu Yusuf İsrail b. Yunus es-Sebîî (İsrail b. Yunus b. Ebu İshak)
5. Halef b. Velid el-Cevheri (Halef b. Velid)
Konular:
İçki, haramlığı
Kur'an, nuzül sebebi
Öneri Formu
Hadis Id, No:
42600, HM003201
Hadis:
حَدَّثَنَا وَكِيعٌ عَنْ سُفْيَانَ عَنْ عَاصِمٍ عَنْ أَبِي رَزِينٍ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ
لَمَّا نَزَلَتْ (إِذَا جَاءَ نَصْرُ اللَّهِ وَالْفَتْحُ) عَلِمَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَنْ قَدْ نُعِيَتْ إِلَيْهِ نَفْسُهُ فَقِيلَ (إِذَا جَاءَ نَصْرُ اللَّهِ) السُّورَةَ كُلَّهَا
Tercemesi:
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ahmed b. Hanbel, Müsned-i Ahmed, Abdullah b. Abbas b. Abdulmuttalib 3201, 1/863
Senetler:
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Mesud b. Malik el-Esedî (Mesud b. Malik)
3. Asım b. Ebu Necûd el-Esedî (Âsım b. Behdele)
4. Süfyan es-Sevrî (Süfyan b. Said b. Mesruk b. Habib b. Rafi')
5. Ebu Süfyan Veki' b. Cerrah er-Ruâsî (Veki' b. Cerrah b. Melih b. Adî)
Konular:
Hz. Peygamber, Allah ile ilişkisi
Hz. Peygamber, irtihali
Kur'an, Ayet Yorumu
Kur'an, nuzül sebebi
Kur'an, okuyup anlamak