370 Kayıt Bulundu.
Bize el-Ka'neb, ona Malik, ona Yahyâ b. Saîd, ona Amre bt. Abdurrahman b. Sa'd b. Zürâre, ona da Kays b. Şemmâs'ın karısı Habibe bt. Sehl el-Ensâriyye'nin haber verdiğine göre; Rasulullah (sav) sabah namazına çıkınca, Habibe bt. Sehl'i alaca karanlıkta kapısının önünde bulmuş ve "kimdir o?" diye seslenmiş. O da ben Habibe bt. Sehl'im demiş. "Neyin var?" diye sorunca, artık kocam Sabit b. Kays ile bir arada olamayız dedi. Sonra Sabit b. Kays gelince, Hz. Peygamber ona "bak, bu (karın) Habibe!.. Yüce Allah’ın, anlatmasını istediği şeyleri bana anlattı" dedi. Habibe de Ey Allah'ın Rasulü, onun bana (mehir olarak) verdiklerinin hepsi yanımda dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber, Sabit b. Kays'a, "(Verdiklerini) ondan al!" buyurdu. Sabit onları aldı, kadın da kendi ailesinin yanına gitti.
Bana Abdullah b. Musa, ona İsrail, ona Ebu İshak, ona da Berâ b. Âzib (ra) şöyle demiştir: Peygamber (sav) Zülka'de ayı içinde umre yapmak üzere yola çıktı. Fakat Mekke müşrikleri Hz. Peygamber'in (sav) Mekke'ye girmesini kabul etmediler. Nihayet Peygamber Mekkelilerle, gelecek senede, üç gün Mekke'de kalmak üzere, Hudeybiye'de bir barış anlaşması yaptı. Anlaşma metnini yazdıkları zaman “Bu, Allah Rasulü Muhammed'in kabul ettiği...” diye yazmışlardı. Müşrikler “Biz senin peygamberliğini kabul etmiyoruz ki. Eğer biz senin Allah'ın Rasulü olduğunu kabullenip tasdik etmiş olsaydık, seni hiçbir şeyden alıkoymazdık. Sen sadece Muhammed b. Abdullah'sın” dediler. Rasulullah, onlara "Ben Allah'ın Rasulü ve Muhammed b. Abdullah'ım" buyurdu ve sonra da Ali'ye "Rasulullah kelimesini sil" buyurdu. Ali “hayır vallahi ben Seni asla silmem” dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav), metni aldı, kendi yazısı iyi değildi. metne "Bu, Muhammed b. Abdullah'ın onayladığı anlaşma maddeleridir. Müslümanlar kınındaki kılıç haricinde Mekke'ye silâh sokmayacak. Mekkelilerden bir adam, Muhammed'e tâbi olmak üzere, Mekke'den çıkıp gidemeyecek, ama Muhammed'in sahabesinden birisi Mekke'de ikamet etmek isterse ona engel olunmayacaktır." diye yazdırdı. Ertesi sene Rasulullah Mekke'ye girip de belirlenen o üç gün geçince, Mekkeliler Ali'ye geldiler ve “süre geçti. dostuna söyle de bizden (Mekke'den) çıksın” dediler. Bunun üzerine Peygamber (sav) Mekke'den çıktı. Bu sırada Hamza'nın kızı, “Amcam! Amcam!” diyerek Peygamber'in (sav) arkasına takıldı. Ali onu hemen aldı ve elinden tutup Fatıma'ya “amcanın kızını al” dedi. Fâtıma da onu mahfeye bindirdi. Bu arada Hamza'nın kızının kimin yanında kalacağı konusunda Alî, Zeyd b. Harise ve Cafer arasında tartışma çıktı. Ali “onu ben aldım ve o benim amcamın kızıdır” dedi. Cafer de “O benim de amcamın kızıdır; teyzesi de benim nikâhım altındadır” dedi. Zeyd de “O benim kardeşimin kızıdır” dedi. Hz. Peygamber (sav) kızın teyzesinde kalmasını uygun gördü "Teyze ana konumundadır" buyurdu. Sonra Ali'ye "Sen bendensin, ben de sendenim", Cafer'e "Sen de yaradılış ve huy yönünden bana benzeyensin", Zeyd b. Hârise'ye de "Sen bizim kardeşimiz ve dostumuzsun" buyurdu. Ali, Hz. Peygamber'e “Hamza'nın kızıyla evlenmez misin?” dedi. Peygamber (sav) "O benim süt kardeşimin kızıdır" buyurdu
Açıklama: Muhacir ile ensar arasında kardeşlik bağı kurulurken Hz. Peygamber (sav), Zeyd b. Harise ile Hz. Hamza'yı kardeş yapmıştı.
Bize Yahya b. Süleyman, ona İbn Vehb, ona Hayve, ona Ebu Akîl Zühre b. Ma'bed, ona da dedesi Abdullah b. Hişâm şöyle demiştir: Biz Peygamber'in (sav) yanında idik. Hz. Peygamber Ömer b. Hattâb'ın elini tutuyordu. Ömer “ey Allah'ın Rasulü, Sen bana nefsimden başka her şeyden daha sevimlisin” dedi. Hz. Peygamber (sav) "Hayır, canımı elinde tutana yemin olsun ki, ben sana hayatından daha sevimli olmadıkça (imanda kemal bulmazsın)" buyurdu. Bunun üzerine Ömer de “Şu anda Allah'a yemin ederim ki, Sen bana canımdan da fazla sevimlisin” dedi. Peygamber (sav) de "İşte şimdi oldu ey Ömer" buyurdu.
Bize Übeydullah b. Musa, ona İsrail, ona Ebu İshak, ona da Berâ (ra) şöyle demiştir: O gün (Uhud'da) müşriklerle karşılaştık. Peygamber (sav) bir okçu birliğini yerleştirip başlarına Abdullah'ı kumandan tayin etti ve onlara "bizim düşmanlara galip geldiğimizi görseniz de yerlerinizden ayrılmayın, düşmanların bize galip geldiklerini görseniz de yine yerlerinizden ayrılıp, bize yardıma gelmeyin" buyurdu. Biz düşmanlarla karşılaşıp harbe girişince, müşrikler bozguna uğrayıp kaçtılar, hatta ben kadınları bacaklarından örtülerini kaldırmış ve halhalları meydana çıkmış olarak dağa kaçarlarken gördüm. Bu sırada Müslümanlar “ganimet, ganimet” demeye başladılar. Abdullah “Peygamber (sav) benden yerlerinizden ayrılmayacağınıza dair söz aldı” dedi. Ancak maiyetindeki okçular karşı gelince yönlerini şaşırdılar ve yetmiş kişi şehit oldu. Ebu Sufyân yüksek bir yere çıkıp “topluluk içinde Muhammed var mı?” diye seslendi. Peygamber (sav) "cevap vermeyin" buyurdu. Ebu Sufyân bu sefer “topluluk içinde Ebu Kuhâfe'nin oğlu (Ebu Bekir) var mıdır?” dedi. Peygamber (sav) yine "cevap vermeyin" buyurdu. Ebu Sufyân tekrar “topluluk içinde Hattâb oğlu var mıdır?” diye sordu. Sonra arkadaşlarına dönüp “bunlar öldürülmüşler, eğer hayatta olsalardı cevap verirlerdi” dedi. Bu sırada Ömer kendine hakim olamadı ve “yalan söyledin ey Allah'ın düşmanı, Allah seni hüsran ve üzüntüne sebep olacak kişileri hayatta bırakmıştır” dedi. Ebu Sufyân “yüce ol Hubel” dedi. Peygamber (sav) "Ebu Sufyân'a cevap verin" buyurdu. “ne söyleyelim?” dediler. Peygamber (sav) "Allah en yüce ve en uludur deyin" buyurdu. Ebu Sufyân “bizim için Uzzâ var, sizin Uzzâ'nız yoktur” dedi. Peygamber (sav) "ona cevap veriniz" buyurdu. Sahabîler “ona ne söyleyelim?” dediler. Peygamber (sav) "'Allah bizim Mevlâ'mızdır, sizin Mevla'nız yoktur' deyin" buyurdu. Ebu Sufyân “bugün Bedir gününün karşılığıdır. Harp kazanmak nöbetleşedir. Ölülerinizi müsle yapılmış (kulak burun uzuvları kesilmiş) olarak bulacaksınız, ama bunu ben emretmedim. Bu yüzden beni kötülemeyin” dedi
Açıklama: Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım: وَمَنْ أَطَاعَ أَمِيرِى فَقَدْ أَطَاعَنِى