Giriş

Bize Übeydullah b. Musa, ona Şeybân, ona Yahya, ona Ebu Seleme, ona da Âişe (r.anha) ve İbn Abbâs (r.anhuma) şöyle rivayet etmiştir: Kur'an-ı Kerim Hz. Peygamber'e (sav) on yıl Mekke'de, on yıl da Medine'de nazil oldu.


    Öneri Formu
12338 B004979 Buhari, Fedailu'l-Kur'an, 1

Bize Übeydullah b. Musa, ona Şeybân, ona Yahya, ona Ebu Seleme, ona da Âişe (r.anha) ve İbn Abbâs (r.anhuma) şöyle rivayet etmiştir: Kur'an-ı Kerim Hz. Peygamber'e (sav) on yıl Mekke'de, on yıl da Medine'de nazil oldu.


    Öneri Formu
13620 B004978 Buhari, Fedailu'l-Kur'an, 1

Bize Muhammed b. Alâ, ona Ebu Usame, ona Büreyd b. Abdullah, ona Ebu Bürde, ona da Ebu Musu el-Eş'arî (ra) şöyle demiştir: Biz Yemen'de iken Muhammed'in (sav) peygamber olarak gönderildiği haberi bize ulaştı. Bunun üzerine bir gemiye bindik, ancak gemimiz bizi Habeş hüküm­darı Necâşî'nin memleketinin sahiline götürdü. Orada Cafer b. Ebu Talib ile buluştuk. Bir müddet onunla beraber Habeşistan'da kaldık. Nihayet hepimiz yola çıktık ve Medine'ye geldik. Peygamber'e Hayber'i fethettiği sırada kavuştuk. Peygamber (sav) "Ey gemi yoldaşla­rı, sizin için iki hicret sevabı vardır" buyurdu.


    Öneri Formu
35005 B003876 Buhari, Menakıbu'l-Ensar, 37

İbn Şihâb der ki: Bana Surâka b. Mâlik b. Cu'şum'un erkek kardeşi Abdurrahman b. Malik el-Mudlicî ona da babası Mâlik, Surâka b. Cu'şum şöyle demiştir: Kureyş kâfirlerinin etrafa saldıkları elçiler bize geldi. Mekkeliler Rasulullah ile Ebu Bekir'den her birini öldüren veya esir eden kimse için ayrı ayrı mükâfat vadediyorlardı. Ben, kavmim Mudlic oğullarının meclisinde oturuyorken Kureyşli bir adam çıkageldi, yanı başımızda dikildi ve “ey Surâka, biraz önce sahile doğru yol alan karaltılar gördüm. Öyle sanırım, onlar Muhammed ve ashabıdır” dedi. Surâka der ki: Ben derhâl bu adamın anlattığı yolcuların Mu­hammed ile sahâbîleri olduğunu anladım, ama ona “gördüğün onlar değildir. Sen muhtemelen, az önce gözlerimizin önünden geçip giden falanca ve filânca kişileri görmüş olacaksın. Onlar kendilerine ait bir kayıp arıyor­lar” dedim ve mecliste bir süre daha oyalandıktan sonra kalkıp evime girdim, hizmetçime, atımı alıp çıkarmasını ve yüksek tepenin arkasında beni beklemesini em­rettim. Ben de kargımı alarak evimin arka tarafından çıktım ve (parıltısını gizlemek için) kar­gımın alt tarafını yerde sürükleyip, üst tarafını da aşağıya doğru tutarak atımın yanına geldim, üstüne bindim ve beni gayeme yaklaştırması için hayvanı dört nala kaldırdım. Sonunda Rasulullah (sav) ve Ashabına yetişip yaklaştım. Bu sırada atım sürçüp kapaklandı. Ben de atımdan düştüm. He­men toparlanıp kalktım ve elimi ok sadağıma uzatıp, fal oklarını çıkardım. Muhammed ve ashabına zarar verir miyim, yoksa vermez miyim? diye fal baktım. Fal neti­cesinde hoşlanmadığım şey çıktı. Bunun üzerine ben yine atıma bindim. Fal oklarının aykırı çıkması­na rağmen, ben onlara isyan edip, atımı yine dört nala kaldırdım. Rasulullah'ın okuyuşunu işitecek kadar yaklaştım. Rasulullah (sav) arkasına dönüp bakmıyor, Ebu Bekir ise arkasına çok dönüp bakıyordu. Rasulullah'ın okuduğunu işittiğim sırada atı­mın iki ön ayağı, dizlerine kadar yere battı, ben de attan düştüm. Sonra ben hayvanı kalkmağa zorladım. O da kalkmağa çalıştı. Fakat bir türlü ayaklarını çıkarma­ya gücü yetmedi. Hayvan kalkıp doğru­lunca da hemen iki ayağının gömülen izinden göğe doğru ateş dumanı gibi bir duman yükselip dağıldı. Bunun üzerine ben fal oklarıyla tek­rar fal baktım. Yine hoşlanmadığım şekilde çıktı. Sonra ben Muham­med ve ashabına “amân” diye haykırdım. Bunun üzerine durdular. Ben de atıma binerek yanlarına vardım. Rasulullah (sav) ve ashabına saldırmama engel olan bu kadar şeyle karşı karşıya kalınca, gönlümde, Rasulullah'ın davasının za­fere ulaşacağına dair kesin bir kanaat oluştu. Bu kanaat üzerine O'na “kavmin Kureyş, senin öldürülmen veya esir alınman için mükâfat vadetmiştir” dedim ve Kureyş'in, kendisine ve ashabına karşı ne kadar fenalık yapmak istediklerini birer birer onlara haber verdim, kendilerine yol azığı ve malzemesi arz ettim. Fakat benden bir şey almadılar ve hiçbir şey de almak istemediler. Yalnız Rasulullah (sav) bana "bizim yolculuğumuzu gizle" dedi. Bunun üzerine ben Rasulullah'tan hakkımda bir amanname yaz­masını istedim. Rasulullah (sav) da Âmir b. Fuheyre'ye emretti. Âmir de bir deri parçasına yazıp verdi. Bundan sonra Rasulullah yoluna devam etti. İbn Şihâb der ki: Bana Urve b. Zübeyir şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (sav) yolda, Şam'dan gelen Müslüman tüccarların kervanında bulunan Zübeyir ile karşılaştı. Zübeyir, Rasulullah ile Ebu Bekir'e be­yaz maşlahlar giydirdi. Medine'de Müslümanlar, Rasulullah'ın Mekke'den yola çıktığı­nı işitmişler ve karşılamak için her sabah kuşluk vakti Harre mevkii­ne çıkarak öğle sıcağı basıncaya kadar Rasulullah'ın gelmesini bekliyorlardı. Yine bir gün Müslümanların beklemeleri uzadıktan sonra dönmüşlerdi. Evlerine girdikleri sırada Yahudilerden bir kişi, ken­disine ait bir işe bakmak üzere Yahudi kulelerinden bir kulenin üs­tüne çıkıp yüksekten uzaklara bakmakta iken, Rasulullah (sav) ile Ashabını, beyazlar giymiş oldukları hâlde -sıcaktan meydana gelen serap ve sis manzaralarını yararak geldiklerini gördü. Artık Yahudi bu muh­teşem gelişi saklamaya muktedir olamayarak, yüksek sesiyle “ey Arap topluluğu! Beklemekte olduğunuz nasibiniz ve devlet­liniz işte geliyor” diye haykırdı. Bu sesi işiten bütün Müslümanlar, silâhlarına sarılarak evlerinden fırlayıp Rasulullah'ı karşılamaya koştular. Ve Harre denilen ka­ra taşlık yolunda Rasulullah'a kavuştular. Rasulullah (sav) şimdi maiyeti ve karşılayanlarıyla birlikte Medine'nin sağ tarafına (Kubâ yönüne) doğru yönelip yola devam etti ve Harise oğullarından Amr b. Avf ailesinin yurduna inip onlara misafir oldu. Küba'ya va­rış rabiu'l-evvel ayının bir pazartesi gününe tesadüf etmişti. Karşılayanlarla Ebu Bekir ilgilenip konuşuyor, Rasulullah (sav) ise sessiz bir şekilde oturuyordu. Öyle ki Ensâr'dan Rasulullah'ı önceden görmemiş olanlar Ebu Bekir'i selâmlamaya başlamışlardı. Rasulullah'a güneş vurduğunda hemen Ebu Bekir varıp, cübbesiyle gölgelik yapınca, o za­man insanlar Rasulullah'ı tanıdı. Rasulullah (sav), Amr b. Avf oğulları'nda on küsur gece misafir kaldı. Bu müddet zarfında takva üzerine kurulan mescit inşa edildi ve Rasulullah (sav) orada namaz kıldı. Sonra Rasulullah (sav) beraberinde insanlar olduğu halde devesine binip yola koyuldu. Devesi, Müslümanların, o sırada namazgah olarak kullandıkları, Rasulullah'ın mescidinin yerinde çöktü. Burası daha önce Sa'd b. Zurâre'nin himayesinde bulunan Sü­heyl ve Sehl adlı iki yetim çocuğa ait, hurma kurutmak üzere kullanılan harman yeri idi. Rasulullah'ın devesi bu arsaya gelip çökünce, Rasulullah "inşallah bizim menzilimiz burası" bu­yurdu. Daha sonra Rasulullah (sav), bu iki genci davet edip, burasını mescit yapmak üzere bedelini ödeyerek onlardan satın almak istedi. Gençler “ey Allah'ın Rasulü, burasını biz sana bağışlayalım” dediler. Sonra mescidi inşa etti. Mes­cidin inşası sırasında Rasulullah (sav), ashabı ile beraber mescit duvarlarına kerpiç taşımaya başladı ve taşırken de "Ey Rabbimiz, yüklenip taşıdığımız şu balçıktan düzülmüş ham kerpiç yükü, Hayber'in hurma hamulesi değildir. Bu ondan daha ha­yırlı ve daha temizdir" beytini okuyup "şüphesiz ki hayırlı ücret, ahiret ücretidir. Ya Rab, sen Ensâr'a ve Muhacirlere merhamet eyle" diye dua ediyordu. Rasulullah (sav) Müslümanlardan ismi bize bildirilmeyen bir şairin şiirine nazire yapmıştı. İbn Şihâb der ki: Rasulullah'ın bu beyitten başka, bir şii­re tam olarak nazire yaptığı bir beyti bize ulaşmadı.


    Öneri Formu
35035 B003906 Buhari, Menakıbu'l-Ensar, 45

Abdân, ona babası (Osman b. Cebele), ona Şu'be, ona Ebu İshak, ona Berâ b. Âzib (ra) şöyle demiştir: Bize (Medine'ye) ilk hicret edip gelen Musab b. Umeyr ve İbn Ümmü Mektûm'dur. Bunlar geldiler ve bize Kur'ân okutma­ya başladılar. Ardından Am­mâr,Bilâl ve Sa'd hicret ettiler. Daha sonra Ömer b. Hattâb, Peygamber'in sahabesinden yirmi kişi ile bize hicret edip geldi. Bunlar­dan sonra da Peygamber (sav) hicret edip geldi. O gün ben Medine halkının Rasulullah'ın (sav) gelişine sevindiği kadar başka hiç bir şeye sevindiklerini görmedim. Hatta genç kızlar ve çocukların “şu gelen Rasulullah'tır” diyerek sevindiklerini gördüm. Ben de Rasûlullah hicret edip gelmeden hemen önce mufassal surelerden biri olan "Sebbih isme Rabbike'l-a'lâ" Suresi'ni okumuştum.


    Öneri Formu
33443 B004941 Buhari, Tefsir, (Â'lâ) 1

Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Ğunder, ona Şu'be, ona Ebu İshak, ona da Berâ (ra) şöyle demiştir: Peygamber (sav) Medine'ye doğru yol aldığında, kendisini takip eden Surâka b. Mâlik b. Cu'şum'a beddua etti. Bunun üzerine onun atı­nın ayakları yere battı. Surâka, Peygamber'e (sav) “benim için Allah'a dua et, ben sana zarar vermeyeceğim” de­di. Hz. Peygamber (sav) de dua etti. Râvî der ki: Rasulullah yolda susadı ve bir çobana uğradı. Ebu Bekir de der ki: Ben bir kap alıp onun içine az bir miktar süt sağdım, onu Peygamber'e (sav) getirdim ve kendisi, ben hoşnut olup “tamam” deyinceye kadar, bundan içti.


    Öneri Formu
35037 B003908 Buhari, Menakıbu'l-Ensar, 45

Bana Ferve b. Ebu Mağrâ, ona Ali b. Müshir, ona Hişâm, ona babası (Urve b. Zübeyir), ona da Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Rasulullah (sav) bana nikah kıydığında altı yaşında idim. Ardından Medine’ye hicret edip Hâris b. Hazrec oğullarının yurdunda konakladık. Orada ben sıtmaya tutuldum, saçım döküldü, sonra tekrar gürleşip uzayarak omuzlarıma kadar döküldü. Bir gün, kız arkadaşlarımla beraber salıncakta oynarken annem Ümmü Rûmân gelip beni çağırdı, ben de yanına vardım. Annemin isteğinden habersiz bir şekilde, annem elimi tuttu, nefes nefese kalmış bir şekilde, evin kapısının önüne vardık, annem nefes alışverişim yatışıncaya kadar beni orada durdurdu, sonra biraz su alarak onunla yüzümü ve başımı sildi, ardından beni eve soktu. Evde Ensârdan bir grup kadın ile karşılaştım. Annem “hayır ve bereket üzerine, nasibin en hayırlısına” diyen bu gruba beni teslim etti. Onlar da benim üstümü başımı düzelttiler. Sonra kuşluk vakti birdenbire Rasulullah'ı (sav) karşımda görünce sıkıldım. Kadınlar beni O'na teslim ettiler. O gün ben dokuz yaşında bir kız idim.


    Öneri Formu
35023 B003894 Buhari, Menakıbu'l-Ensar, 44

Bize Übeydullah b. Musa, ona Şeybân, ona Yahya, ona Ebu Seleme, ona da Âişe (r.anha) ve İbn Abbâs (r.anhuma) şöyle rivayet etmiştir: Kur'an-ı Kerim Hz. Peygamber'e (sav) on yıl Mekke'de, on yıl da Medine'de nazil oldu.


    Öneri Formu
287367 B004978-2 Buhari, Fedailu'l-Kur'an, 1


    Öneri Formu
31324 B004093 Buhari, Megâzî, 28