Giriş

Bize Ebû Zekeriye b. Ebî İshak, ona Ebû'l-Hasan Ahmed b. Muhammed b. Abdûs et-Tarâifî, ona Osman b. Saîd, ona İbn Bükeyr, ona Malik, ona el-Alâ b. Abdurrahman, ona babası, ona da Ebû Hureyre (ra), Rasûlullah'ın (sav) mezarlığa gidip şöyle söylediğini haber verdi: "Ey mü'minler kavminin yurdu, selam size! İnşallah biz de sizlere kavuşacağız. Kardeşlerimi görmeyi çok arzu ederdim." "- Ey Allah'ın rasûlü, biz senin kardeşlerin değil miyiz?" dediler. Buyurdu ki: "- Aksine siz benim ashabımsınız. Benim kardeşlerim ise, henüz dünyaya gelmediler, daha sonra gelecekler. Ben onları havuz başında hasretle bekleyeceğim." "- Ey Allah'ın rasûlü, ümmetinden senden sonra dünyaya gelecek olan insanları nasıl tanıyacaksın?" diye sorduklarında da şöyle karşılık verdi: "- Ne dersiniz? Bir adam, siyah ve duru bir sürüye karışan kendi sakar ve sekili atını tanımaz mı?" "- Tanır, ey Allah'ın rasûlü" dediler. Bunun üzerine Rasûlullah (sav) şunları söyledi: "- İşte kıyamet günü onlar da abdest azalarının parlaklığı ile sakar ve sekili atlar gibi gelecekler. Ben onları havuz başında hasretle bekleyeceğim. Başka bir sürüye karışan yabancı bir devenin sürüden kovulduğu gibi, insanlar benim havuzumdan kovulmazlar. Ben onlara, 'Hey, buraya gelin! Hey, buraya gelin!' diye sesleneceğim. Bana, 'Onlar senden sonra kendilerini değiştirdiler' denilecek. Bunun üzerine ben de, 'Öyleyse defolsunlar! Defolsunlar!' Defolsunlar!' diyeceğim." Bunu Şafiî de Malik'ten rivâyet etti. Ayrıca Müslim de Sahîh'in Maan'ın hadîsi olarak Malik'ten rivâyet etti. Nuaym el-Mücemmir'in Ebû Hureyre'den (ra) rivâyeti sabit olan ve "Abdestte kollarını yıkarken pazılareına kadar, ayaklarını yıkarken de baldırına kadar suyu ulaştırdığı" söylenen hadiste bize şöyle rivâyet edildi: Ebû Hureyre (ra), ben Rasûlullah'ın (sav) şöyle söylediğini işittim, dedi: "Kıyamet günü benim ümmetim, abdest azalarının parlaklığı sayesinde sakar ve sekili atlar gibi gelecekler. Dolayısıyla abdest azalarının parlaklığını büyütmeye gücü yeten, bunu yapsın!"


    Öneri Formu
197222 BMS000096 Beyhaki ,Ma’rifetu’s- Sunen Ve’l- Âsâr, I, 181

Bana Abdurrahman b. Şeybe, ona Abdurrahman b. Muğîre, ona babası (Abdurrahman b. Muğire), ona Musa b. Ukbe, ona Sâlim b. Abdullah, ona da Abdullah b. Ömer'in (ra) rivâyet ettiğine göre Rasûlullah (sav) şöyle bu­yurdu: "(Rüyamda) insanların bir tepede toplandıklarını gör­düm. O sırada Ebu Bekir kalktı, (kuyudan) bir yahut iki kova su çekti. Fakat Ebu Bekir'in su çekmesinde sanki bir zayıflık vardı; Allah Ebu Bekir'i bağışlasın. Sonra kovayı Ömer aldı, kova onun elinde büyük bir kovaya dönüştü. Ben, insanların içinde Ömer'in yaptıklarını yapabilecek muhteşem bir adam göremedim. Sonunda insanlar o meydanı deve­lerin sulanma ve eylek yeri edindiler." Hemmâm'ın Ebu Hureyre'den rivâyetine göre Hz. Pey­gamber (sav), "Ebu Bekr iki kova su çekti" buyurmuştur.


Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Hemmâm b. Münebbih arasında inkıta vardır.

    Öneri Formu
280700 B003634-2 Buhari, Menakıb, 25

Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe, ona Süfyan b. Uyeyne, ona Zührî, ona Said b. Müseyyeb, ona da Ebu Hureyre'nin (ra) rivayet ettiğine (sav) şöyle buyurmuştur: "Siz, ayakkabıları kıl olan bir kavimle savaşmadıkça kıyamet kopmayacaktır ve siz gözleri küçük bir kavimle savaşmadıkça kıyamet kopmayacaktır."


    Öneri Formu
33422 İM004096 İbn Mâce, Fiten, 36

Bize Kuteybe, ona Abdülvâhid, ona Umâra b. Ka'ka b. Şübrume, ona Abdurrahman b. Ebu Nu'm, ona da Ebu Saîd el-Hudrî (ra) şöyle demiştir: Ali b. Ebu Tâlib (ra) Yemen'den Rasulullah'a (sav) tabaklanmış bir deri içinde, henüz toprağından arıtılmamış altın cevheri göndermişti. Ebu Saîd der ki: Rasulullah (sav) bu altın cevherini şu dört kişi arasında paylaştırdı: Uyeyne b. Bedr, Akra b. Hâbis, Zeyd el-Hayl, dördüncüsü ya Alkame ya da Âmir b. Tufeyldi. Sahabeden bir kişi “biz adamlardan daha fazla hak sahibiydik” dedi. Bu söz Rasulullah'a (sav) ulaşınca "ben gökyüzündekilerin bile emini olduğum halde siz bana güvenmiyor musunuz? Halbuki Sabah akşam bana gökyüzünün haberi geliyor" buyurdu. Râvî der ki: Bunun üzerine iki gözü çökük, yanağının elmacık­ları çıkık, alnı yüksek, gür sakallı, başı tıraşlı, elbisesini yukarı çemremiş bir kişi ayağa kalktı ve “ey Allah'ın Rasulü, Allah'tan sakın” dedi. Rasulullah (sav) ona "Sana yazıklar olsun, ben yeryüzündeki insanların Allah'­tan sakınmaya en layık olanı değil miyim?" buyurdu. Râvî der ki: Sonra o kişi arkasını dönüp gitti. Hâlid b. Velîd “ey Allah'ın Rasulü, şunun boynunu vurmayayım mı?” dedi. Rasulullah (sav) "Hayır, vurma, bunun da ileride namaz kılan bir kişi olması umulur" buyurdu. Bunun üzerine Halid “ey Allah'ın Rasulü, nice namaz kılanlar var ki, kalplerinde olmayanı dile getirirler” dedi. Rasulullah (sav) "Ben insanların kalplerini açmakla, karınlarını yarmakla memur değilim" buyurdu. Râvî der ki: Sonra Rasulullah (sav) o kişi dö­nüp giderken, arkasından ona bakıp "şüphesiz şunun soyundan öyle bir nesil türeyecek ki, on­lar her zaman güzel sesle Allah'ın Kitabı'nı okuyacaklar. Fakat Kur'an'ın tatlılığı onların hançerelerinden ileriye geçmeyecektir. Onlar, okun yaydan çıktığı gibi dinden çıkacaklar" buyurdu. Zannediyorum Rasulullah (sav) "yemin olsun ki, eğer ben onların zamanına yetişseydim, muhakkak onları Semûd kavminin öldürülü­şü gibi toptan öldürürdüm" buyurdu


    Öneri Formu
34478 B004351 Buhari, Megâzî, 61

Bize Abdülaziz el-Üveysî, ona İbrahim, ona Salih b. Keysân, ona İbn Şihâb, ona İbnu Müseyyeb ve Ebu Seleme b. Abdurrahman, onlara da Ebu Hureyre'nin (ra) rivâyet ettiğine göre Rasûlullah (sav) şöyle buyurdu: "Öyle fitneler ortaya çıkacak ki, o sırada oturan ayakta durandan, ayakta duran yürüyenden, yürüyen de koşandan daha hayırlıdır. Kim fitneyi görmeye çalışırsa, o da fitnenin içine düşer. Dolayısıyla o dönemde kim kaçacak veya sığınacak bir yer bulursa, oraya sığınsın!”


    Öneri Formu
280698 B003601-2 Buhari, Menakıb, 25

Bize Kuteybe b. Saîd, ona Yakûb b. Abdurrahman, ona Ebu Hazım, ona da Sehl b. Sa'd şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav) Hayber günü 'Yarın bu sancağı öyle bir adama vereceğim ki, Allah onun eliyle (bizi) zafere ulaştıracak. O, Allah’ı ve Rasulü’nü sever, Allah ve Rasulü de onu sever' buyurdu. O gece insanlar, 'Acaba sancak kime verilecek?' diye kendi aralarında konuşarak sabahladılar. Sabah olunca herkes Rasulullah'ın (sav) huzuruna geldi. Hepsi de sancağın kendilerine verilmesini umuyorlardı. Rasulullah (sav) 'Ali b. Ebu Talib nerede?' diye sordu. 'Ey Allah’ın Rasulü! O, gözlerinden rahatsız' dediler. Rasulullah (sav), 'Onu çağırın' buyurdu. Ali getirildi. Rasulullah (sav) onun gözlerine tükürüğünü sürdü ve dua etti, böylece gözleri, sanki hiç ağrısı olmamış gibi, tamamen iyileşti. Bunun üzerine Rasulullah (sav) sancağı ona verdi. Ali 'Ey Allah’ın Rasulü! Onlarla (Yahudilerle), bizim gibi (Müslüman) olana kadar çarpışacağım' dedi. Rasulullah (sav) de 'Acele etmeden, sükûnetle git, onların sahasına var, sonra onları İslâm’a davet et ve Allah’ın onlara farz kıldığı hakları kendilerine haber ver. Allah’a yemin ederim ki, Allah’ın senin aracılığınla bir kişiyi hidayete erdirmesi, senin için kırmızı develere sahip olmaktan daha hayırlıdır' buyurdu."


    Öneri Formu
72725 HM023209 İbn Hanbel, V, 333

Bana Muhammed b. Abdürrahîm, ona Ebu Ma'mer İsmail b. İbrahim, ona Ebu Üsâme, ona Şu'be, ona Ebu Teyyâh, ona Ebu Zur'a, ona da Ebu Hureyre'nin (ra) rivâyet ettiğine göre Rasûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Kureyş'in şu kabilesi insanları helâk edecekler." Bunun üzerine ashâb, "Bize ne buyurursunuz?" diye sordular. Hz. Peygamber, "Keşke insanlar onlardan uzak dursalar!" buyurdu. Bize Mahmûd, ona Ebu Dâvûd, ona Şu'be, ona Ebu Teyyâh ona da Ebu Zur'a haber verdi.


    Öneri Formu
280699 B003604-2 Buhari, Menakıb, 25


    Öneri Formu
34331 B003601 Buhari, Menakıb, 25


    Öneri Formu
34339 B003604 Buhari, Menakıb, 25