17 Kayıt Bulundu.
Bize Muhammed b. Mukâtil, ona Abdullah, ona Ebu Hayyân et-Temîmî, ona Ebu Zür'a, ona Amr b. Cerîr, ona da Ebu Hureyre (ra) şöyle demiştir: Bir defasında Rasulullah'ın (sav) sofrasına et yemeği getirildi ve kendisine hayvanın ön kolu sunuldu. Çünkü Rasulullah (sav) etin bu kısmını severdi. Ondan ön dişleriyle bir lokma kopardı. Sonra şöyle anlattı: "Ben kıyamet gününde bütün insanların efendisiyim. Bu nedendir bilir misiniz? Bütün insanlar, öncekiler ve sonrakiler olarak düz ve geniş bir sahada toplanırlar. Bu öyle bir yerdir ki orada bir tellâl sesini herkese duyuracak, bakan bir insanın gözü de orada bulunan mahşer halkını bir bakışta görebilecek. Bir de güneş yaklaşacak. Artık insanların gamı, meşakkati dayanamayacakları ve taşıyamayacakları bir dereceye ulaşacak. Bu sırada insanlar birbirine: Size ulaşan felaketi görmüyor musunuz? Rabbinizin huzurunda şefaat edecek bir şefaatçi neden aramıyorsunuz? diyecekler. Bunun üzerine mahşer halkının bazısı bazısına: Haydi Âdem 'e gidiniz! diyecek, akabinde insanlar Âdem Peygamber'e gidecekler ve ona: Sen, insan türünün babasısın. Allah seni kendi eliyle yarattı ve sana kendisinden ruh üfledi, sonra meleklere emretti, onlar da sana secde ettiler. Rabbine bizim hakkımızda şefaat dile. Ey atamız, içinde bulunduğumuz şu zor vaziyeti görmüyor musun? Bize ulaşan şu sıkıntıyı bilmiyor musun? diyecekler. Âdem de: Rabbim, bugün öyle öfkelenmiştir ki, ne bundan önce ne de bundan sonra bu denli öfkelenecektir. Hem Rabbim bana cennet ağacının meyvesini yemeyi yasakladığı halde ben asi davranıp yemiştim. Vay nefsim, nefsim nefsim! Siz benden başka bir şefaatçiye Nuh'a (as) gidiniz! diyecek. Onlar da Nuh'a varacaklar ve: Ey Nuh! Sen yeryüzü halkına gönderilen rasullerin ilkisin. Allah sana Kur'ân'da 'çok şükreden kul' demiştir. Lütfen bizim için Rabb'in huzurunda şefaat et! İçinde bulunduğumuz sıkıntılı durumu görmüyor musun? diyecekler. Nuh Peygamber de: Azîz ve Celîl olan Rabbim bugün celallidir. Hem de öylesine çok ki bundan önce böyle öfkeli hale gelmemiş, bundan sonra da böyle celâllenmeyecektir. Benim de bir duam vardı onu da vaktiyle kavmimin helaki için yapmıştım. Vay nefsim, nefsim, nefsim! Şimdi siz benden başka bir şefaatçiye, İbrahim'e (as) gidiniz! diyecek. Onlar da İbrahim'e varacaklar ve: Ey İbrahim! Sen yeryüzündeki insanlardan Allah'ın Peygamberi ve dostusun. Rabbin huzurunda bize şefaat et, içinde bulunduğumuz şu sıkıntılı durumu görüyorsun! diyecekler. İbrahim Peygamber de onlara: Bu gün Rabbimin celâl sıfatı tecellî etmiştir. Hem de öyle bir dereceye ulaşmıştır ki daha önce böyle olmamış, bundan sonra da böyle olmayacaktır. Ben üç defa yanlış yaptım. -Ravi Ebu Hayyân hadisin içinde bunları zikretmiştir.- Vay nefsim, vah nefsim, vah nefsim! Artık siz benden başkasına gidiniz, Musa'ya (as) gidiniz! diyecektir. Onlar da Musa'ya gidecekler ve: Ey Musa! Sen, Allah'ın rasulüsün. Allah seni elçi yapmasıyla ve seninle konuşmasıyla seni insanların nezdinde faziletli kıldı. Rabbin huzurunda bizim için şefaat et! İçinde bulunduğumuz acıklı durumu görmektesin, diyecekler. Musa Peygamber de onlara: Rabbimin bugün celâl sıfatı tecellî etti, öyle ki şimdiye kadar ne bu derece öfkelenmiş ne de bundan sonra böyle öfkelenecektir. Ben ise öldürülmesi emredilmeyen bir kişiyi öldürdüm. Ah nefsim, nefsim, nefsim! Siz benden başka bir şefaatçiye İsa'ya (as) gidiniz! diyecek. Onlar da İsa Peygamber'e gelecekler ve: Ey İsa! Sen, Allah'ın Rasulüsün ve Allah Teâlâ'nın Meryem'e koyduğu ve ondan gelen bir ruhsun, sen beşikte bir bebekken insanlara konuştun. Rabbin huzurunda bizim için şefaat et, içinde bulunduğumuz acıklı hali görmektesin! diyecekler. İsa Peygamber de onlara: Rabbim bugün, bundan önce benzeri görülmemiş bundan sonra da bir benzeri görülmeyecek şekilde öfkelidir, diyecek ve kendine ait hiçbir günah zikretmeden: Ah nefsim, nefsim, nefsim! diye endişesini açıklayarak: Siz benden başkasına, Muhammed'e (as) gidiniz! diyecek. Onlar da Muhammed'e gelecekler ve: Ey Muhammed! Sen Allah'ın Rasulüsün ve peygamberlerin sonuncususun. Allah senin geçmiş ve gelecek bütün günahlarını affetmiştir. Rabbin huzurunda bizim için şefaat et, içinde bulunduğumuz durumu görmektesin! diyecekler. Bunun üzerine ben hemen arşın altına gider, Azîz ve Celîl olan Rabbime secde ederek yere kapanırım. Sonra secdemde Allah bana kendisine yapılacak hamdlerinden ve üzerine güzel senadan öylesini açıp ilham edecektir ki, benden önce onu hiçbir kimseye açmamıştır. Sonra Allah tarafından bana: 'Ey Muhammed! Başını kaldır, iste, istediğin sana verilecektir; şefaat et, şefaatin kabul olunacaktır! buyurulur. Ben secdeden başımı kaldırıp: 'Ey Rabb! Ümmetim. Ey Rabb! Ümmetim, diye şefaat dileğimi söylerim. Bana: Ey Muhammed, ümmetinden üzerinde hesap ve sorgu olmayanları cennetin sağ kapısından içeri koy! Onlar cennetin diğer kapılarında da insanlarla ortaktırlar.' buyurulacak. Bundan sonra Rasulullah: 'Nefsim elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki, cennetin kapı kanatlarından iki kanadın arası Mekke ile Himyer veya Mekke ile Busrâ arası kadar geniştir.' dedi."
Açıklama: Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım: أَنَا سَيِّدُ النَّاسِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ
Bize Mahmud b. Ğaylân, ona Vekî, Vehb b. Cerîr ve Ebu Davud, onlara Şu’be, ona Muğîre b. Numan, ona Saîd b. Cübeyr, ona da İbn Abbas şöyle demiştir: Rasulullah (sav.) öğüt vermek üzere kalktı ve "Ey insanlar! Sizler Azîz ve Celîl olan Allah’ın huzurunda çıplak ve sünnetsiz olarak toplanacaksınız" buyurdu, ardından "Bütün varlığı başlangıçta nasıl kolayca yaratmışsak, onları aynı şekilde tekrar dirilteceğiz. Bu, bizim verdiğimiz kesin bir sözdür. Biz ne söz verdiysek, onu mutlaka yaparız." (Enbiyâ, 104) ayetini okudu. Sonra da şöyle buyurdu: "Kıyamet günü kendisine elbise giydirilecek olan ilk insan Hz. İbrahim’dir. O gün ümmetimden bazı kişiler getirilecek ve sol tarafta alıkonacak. Ben “ey Rabbim, onlar benim ashabımdır” diyeceğim. Ama bana “sen bunların senden sonra neler ihdas ettiklerini bilmiyorsun!” denilir. Bunun üzerine ben de, o salih kulun (Hz. İsa’nın) söylediği gibi söylerim: “Aralarında bulunduğum müddetçe onların hallerine, ne durumda olduklarına şâhit idim. Fakat beni vefat ettirip aralarından çıkardıktan sonra onları görüp gözetleyen sadece sen kaldın. Zaten sen her şeyi hakkıyla görensin. Onlara azap edersen, şüphesiz onlar senin kullarındır. Eğer onları bağışlarsan muhakkak ki sen kudreti daima üstün gelen, her işi ve hükmü hikmetli ve sağlam olansın.” (Mâide, 117-118) O zaman bana “Sen onlardan ayrıldığın zamandan beri onlar gerisin geriye dönmeye devam ettiler” denilir." Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Muhammed b. Cafer, ona Şu’be, ona da Muğîre b. Numan bu hadîsin benzerini rivayet etmiştir. (Tirmizî) der ki: Bu hasen-sahih bir hadistir. Süfyân es-Sevrî de bu hadisin benzerini Muğîre b. Numan'dan rivayet etmiştir. Ebu İsa der ki: O, (bu rivayette geçen "ümmetimden bir takım kişiler" ifadesini) sanki dinden dönenler mürtetler olarak yorumlamış gibidir.
Bize Mahmud b. Ğaylân, ona Vekî, Vehb b. Cerîr ve Ebu Davud, onlara Şu’be, ona Muğîre b. Numan, ona Saîd b. Cübeyr, ona da İbn Abbas (r.anhuma) şöyle demiştir: Rasulullah (sav.) öğüt vermek üzere kalktı ve şöyle dedi: "Ey insanlar! Sizler Azîz ve Celîl olan Allah’ın huzurunda çıplak olarak toplanacaksınız. –Ebu Davud “yalınayak ve sünnetsiz” diye, Vekî ve Vehb ise “çıplak ve sünnetsiz” diye rivayet etti-.Nitekim Yüce Allah “Bütün varlığı başlangıçta nasıl kolayca yaratmışsak, onları aynı şekilde tekrar dirilteceğiz.” (Enbiyâ, 104) buyurmuştur. Kıyamet günü kendisine elbise giydirilecek olan ilk insan Hz. İbrahim’dir. O gün ümmetimden bazı kişiler getirilecek ve sol tarafta alıkonacak. Ben “ey Rabbim, onlar benim ashabımdır” diyeceğim. Ama bana “sen bunların senden sonra neler ihdas ettiklerini bilmiyorsun!” denilir. Bunun üzerine ben de, o salih kulun (Hz. İsa’nın) söylediği gibi söylerim: “Aralarında bulunduğum müddetçe onların hallerine, ne durumda olduklarına şâhit idim. Fakat beni vefat ettirip aralarından çıkardıktan sonra onları görüp gözetleyen sadece sen kaldın. Zaten sen her şeyi hakkıyla görensin. Onlara azap edersen, şüphesiz onlar senin kullarındır. Eğer onları bağışlarsan muhakkak ki sen kudreti daima üstün gelen, her işi ve hükmü hikmetli ve sağlam olansın.” (Mâide, 117-118) O zaman bana “Sen onlardan ayrıldığın zamandan beri onlar gerisin geriye dönmeye devam ettiler” denilir." Ebu Davud’un rivayetinde: "Sen onlardan ayrıldığın zamandan itibaren onlar topuklarının üzerinde geriye döndüler" ifadesi vardır.
Bize Mahmud b. Ğaylân, ona Vekî, Vehb b. Cerîr ve Ebu Davud, onlara Şu’be, ona Muğîre b. Numan, ona Saîd b. Cübeyr, ona da İbn Abbas (r.anhuma) şöyle demiştir: Rasulullah (sav.) öğüt vermek üzere kalktı ve şöyle dedi: "Ey insanlar! Sizler Azîz ve Celîl olan Allah’ın huzurunda çıplak olarak toplanacaksınız. –Ebu Davud “yalınayak ve sünnetsiz” diye, Vekî ve Vehb ise “çıplak ve sünnetsiz” diye rivayet etti-.Nitekim Yüce Allah “Bütün varlığı başlangıçta nasıl kolayca yaratmışsak, onları aynı şekilde tekrar dirilteceğiz.” (Enbiyâ, 104) buyurmuştur. Kıyamet günü kendisine elbise giydirilecek olan ilk insan Hz. İbrahim’dir. O gün ümmetimden bazı kişiler getirilecek ve sol tarafta alıkonacak. Ben “ey Rabbim, onlar benim ashabımdır” diyeceğim. Ama bana “sen bunların senden sonra neler ihdas ettiklerini bilmiyorsun!” denilir. Bunun üzerine ben de, o salih kulun (Hz. İsa’nın) söylediği gibi söylerim: “Aralarında bulunduğum müddetçe onların hallerine, ne durumda olduklarına şâhit idim. Fakat beni vefat ettirip aralarından çıkardıktan sonra onları görüp gözetleyen sadece sen kaldın. Zaten sen her şeyi hakkıyla görensin. Onlara azap edersen, şüphesiz onlar senin kullarındır. Eğer onları bağışlarsan muhakkak ki sen kudreti daima üstün gelen, her işi ve hükmü hikmetli ve sağlam olansın.” (Mâide, 117-118) O zaman bana “Sen onlardan ayrıldığın zamandan beri onlar gerisin geriye dönmeye devam ettiler” denilir." Ebu Davud’un rivayetinde: "Sen onlardan ayrıldığın zamandan itibaren onlar topuklarının üzerinde geriye döndüler" ifadesi vardır.
Bize Mahmud b. Ğaylân, ona Vekî, Vehb b. Cerîr ve Ebu Davud, onlara Şu’be, ona Muğîre b. Numan, ona Saîd b. Cübeyr, ona da İbn Abbas (r.anhuma) şöyle demiştir: Rasulullah (sav.) öğüt vermek üzere kalktı ve şöyle dedi: "Ey insanlar! Sizler Azîz ve Celîl olan Allah’ın huzurunda çıplak olarak toplanacaksınız. –Ebu Davud “yalınayak ve sünnetsiz” diye, Vekî ve Vehb ise “çıplak ve sünnetsiz” diye rivayet etti-.Nitekim Yüce Allah “Bütün varlığı başlangıçta nasıl kolayca yaratmışsak, onları aynı şekilde tekrar dirilteceğiz.” (Enbiyâ, 104) buyurmuştur. Kıyamet günü kendisine elbise giydirilecek olan ilk insan Hz. İbrahim’dir. O gün ümmetimden bazı kişiler getirilecek ve sol tarafta alıkonacak. Ben “ey Rabbim, onlar benim ashabımdır” diyeceğim. Ama bana “sen bunların senden sonra neler ihdas ettiklerini bilmiyorsun!” denilir. Bunun üzerine ben de, o salih kulun (Hz. İsa’nın) söylediği gibi söylerim: “Aralarında bulunduğum müddetçe onların hallerine, ne durumda olduklarına şâhit idim. Fakat beni vefat ettirip aralarından çıkardıktan sonra onları görüp gözetleyen sadece sen kaldın. Zaten sen her şeyi hakkıyla görensin. Onlara azap edersen, şüphesiz onlar senin kullarındır. Eğer onları bağışlarsan muhakkak ki sen kudreti daima üstün gelen, her işi ve hükmü hikmetli ve sağlam olansın.” (Mâide, 117-118) O zaman bana “Sen onlardan ayrıldığın zamandan beri onlar gerisin geriye dönmeye devam ettiler” denilir." Ebu Davud’un rivayetinde: "Sen onlardan ayrıldığın zamandan itibaren onlar topuklarının üzerinde geriye döndüler" ifadesi vardır.