202 Kayıt Bulundu.
Açıklama: “Emânet” ile “Sıla-i rahim”in, Sırât’ın iki yakasına oturtulması, bu iki şeyin önemini gösterir. Emânet, daha çok insan hakları ile; Sıla-i rahim de beşerî ilişkilerle alâkalı bir husustur. Bunların oraya oturtulmaları da, bu konularda yapılan yanlışlıkların mutlaka adâlete uygun şekilde sorgulanıp hesabının görüleceği anlamındadır.
Bana Hasan b. Müdrik, ona Yahya b. Hammâd, ona Ebu Avâne, ona Asım el-Ahvel, ona Ebu Osman, ona da Selman şöyle demiştir: İsâ ile Muhammed (sav) arasında altı yüz senelik bir zaman vardır.
Bize Mahmud b. Ğaylân, ona Vekî, Vehb b. Cerîr ve Ebu Davud, onlara Şu’be, ona Muğîre b. Numan, ona Saîd b. Cübeyr, ona da İbn Abbas şöyle demiştir: Rasulullah (sav.) öğüt vermek üzere kalktı ve "Ey insanlar! Sizler Azîz ve Celîl olan Allah’ın huzurunda çıplak ve sünnetsiz olarak toplanacaksınız" buyurdu, ardından "Bütün varlığı başlangıçta nasıl kolayca yaratmışsak, onları aynı şekilde tekrar dirilteceğiz. Bu, bizim verdiğimiz kesin bir sözdür. Biz ne söz verdiysek, onu mutlaka yaparız." (Enbiyâ, 104) ayetini okudu. Sonra da şöyle buyurdu: "Kıyamet günü kendisine elbise giydirilecek olan ilk insan Hz. İbrahim’dir. O gün ümmetimden bazı kişiler getirilecek ve sol tarafta alıkonacak. Ben “ey Rabbim, onlar benim ashabımdır” diyeceğim. Ama bana “sen bunların senden sonra neler ihdas ettiklerini bilmiyorsun!” denilir. Bunun üzerine ben de, o salih kulun (Hz. İsa’nın) söylediği gibi söylerim: “Aralarında bulunduğum müddetçe onların hallerine, ne durumda olduklarına şâhit idim. Fakat beni vefat ettirip aralarından çıkardıktan sonra onları görüp gözetleyen sadece sen kaldın. Zaten sen her şeyi hakkıyla görensin. Onlara azap edersen, şüphesiz onlar senin kullarındır. Eğer onları bağışlarsan muhakkak ki sen kudreti daima üstün gelen, her işi ve hükmü hikmetli ve sağlam olansın.” (Mâide, 117-118) O zaman bana “Sen onlardan ayrıldığın zamandan beri onlar gerisin geriye dönmeye devam ettiler” denilir." Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Muhammed b. Cafer, ona Şu’be, ona da Muğîre b. Numan bu hadîsin benzerini rivayet etmiştir. (Tirmizî) der ki: Bu hasen-sahih bir hadistir. Süfyân es-Sevrî de bu hadisin benzerini Muğîre b. Numan'dan rivayet etmiştir. Ebu İsa der ki: O, (bu rivayette geçen "ümmetimden bir takım kişiler" ifadesini) sanki dinden dönenler mürtetler olarak yorumlamış gibidir.
Bize Ebu Yemân, ona Şuayb, ona Zuhrî, ona Salim b. Abdullah b. Ömer, ona da Abdullah b. Ömer'in (r.anhuma) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Ben uyuduğum sırada kendimi Kâbe'yi tavaf ediyor olarak gördüm. O sırada esmer, salıverilmiş düz saçlı İki kişi arasında, başından su damlıyor gibi ıslak bir kişi gördüm. 'bu kimdir?' diye sordum. ' Meryem oğlu' dediler. Ona yönelmek üzere ilerlediğim sırada bir de baktım ki, kırmızı yüzlü, uzun boylu, başı kıvırcık saçlı, sağ gözü sakat, pörtlek, sanki üzüm salkımından dışarı fırlamış iri bir üzüm tanesi gibi biri. 'Bu kimdir?' diye sordum. 'Bu, Deccaldır' dediler. İnsanlar içinde ona en çok benzeye ibn Katan'dır." İbnu Katan, Huzâa kabilesinin bir kolu olan Mustalık oğulları boyundan bir adamdı.
Hatırla ki, Meryem oğlu İsa: Ey İsrailoğulları! Ben size Allah'ın elçisiyim, benden önce gelen Tevrat'ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek Ahmed adında bir peygamberi de müjdeleyici olarak geldim, demişti. Fakat o, kendilerine açık deliller getirince: Bu apaçık bir büyüdür, dediler.
Bize Müslim b. İbrahim, ona Cerîr b. Hâzım, ona Muhammed b. Sîrîn, ona da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Peygamber (sav) şöyle buyurmuşıur: "Beşikte yalnız üç çocuk konuşmuştur. Birincisi İsa'dır. (İkincisi de şu kıssadaki çocuktur) İsrail oğulları zamanında Cureyc isminde bir rahib vardı. Bu kişi namaz kılarken annesi gelip kendisin seslenmiş, Cüreyc kendi kendine “acaba anneme cevap mı versem, yoksa namaza mı devam etsem?” diye düşündü, (ancak namaza devam etti.). Bunun üzerine annesi “Allah'ım, fahişe kadınların yüzünü ona göstermedikçe, canını alma” diye beddua etti. Cureyc mabette bulunduğu sırada bir kadın gelip kendisine musallat olup ona zina teklif etti. Fakat Cureyc onu reddetti. Bunun üzerine kadın bir çobana gitti, onunla birlikte oldu, bu ilişkiden bir erkek çocuk doğurdu ve bu çocuğun Cureyc'den olduğunu söyledi. Bunun üzerine halk gelip mabedin kapısını kırarak onu mabetten çıkarıp hakaretler etti. Cüreyc iki rekat namaz kıldı, ardından çocuğun yanına geldi ve ona “senin baban kim ey çocuk?” diye sordu. Çocuk da “Çoban” diye cevap verdi. Bunun üzerine halk (pişman olup) “senin mabedini altından inşa edelim” dedi. Cüreyc “hayır, sadece çamurdan olsun” dedi." "(Üçüncüsü de şudur) İsrail oğullarından emzikli bir kadın vardı. Bir gün erkek çocuğunu emzirirken yanından yakışıklı ve haşmetli bir süvari geçti. Bunu gören kadın “Allah'ım, oğlumu bunun gibi heybetli kıl” diye dua etti. Çocuk hemen annesinin göğsünü emmeyi bırakıp süvariye dönerek “Allah'ım beni bunun gibi kılma” diye dua etti. Sonra dönüp annesini emmeye devam etti." Ebu Hureyre der ki: Hz. Peygamber'in (çocuğun emişini göstermek üzere) kendi parmağını emişi hala gözümün önünde. "Sonra kadının yanından bir cariye geçti, kadın “Allah'ım, oğlumu bunun gibi (hakir) biri yapma” diye dua etti. Çocuk yine annesinin göğsünü bırakıp “Allah'ım beni bunun gibi biri yap” demiş. Bunun üzerine kadın, çocuğuna “niçin böyle söyledin?” diye sordu. Çocuk da “O süvari zorbalardan bir zorbaydı. Cariye ise insanların 'sen hırsızlık yaptın, zina ettin' iftira ettikleri, ama bunları yapmamış (masum) bir kadındı” dedi."
Sonra bunların izinden ardarda peygamberlerimizi gönderdik. Meryem oğlu İsa'yı da arkalarından gönderdik, ona İncil'i verdik; ona uyanların kalplerine şefkat ve merhamet vermiştik. Uydurdukları ruhbanlığa gelince, onu biz yazmadık. Fakat kendileri Allah rızasını kazanmak için yaptılar. Ama buna da gereği gibi uymadılar. Biz de onlardan iman edenlere mükâfatlarını verdik. İçlerinden çoğu da yoldan çıkmışlardır.