429 Kayıt Bulundu.
Bize İbn Ebu Ömer, ona Süfyân b. Uyeyne, ona Hişâm b. Urve, ona da babası (Urve b. Zübeyr), Hz. Peygamber'in (sav) emri (ile alakalı) benzer bir hadis rivayet etmiştir. Süfyân (b. Uyeyne), ''mahallelerde mescitler inşâ edilmesinin emredilmesiyle'' alakalı bu hadisteki ''mahalleler'' (الدُّورِ) kelimesinin ''kabileler'' anlamına geldiğini söylemiştir.
Açıklama: Medine de dahil olmak üzere erken dönem İslam şehirleri belli kabilelere tahsis edilmiş yerlerden teşekkül etmekteydi. Nitekim sonradan tesis edilen garnizon şehirlerde de bu tatbikat görülmektedir. Tercümede ''kabilelerde'' ifadesi yerine ''mahallelerde'' ifadesi tercih edilmiştir.
Bize İsa b. Hammâd el-Mısrî, ona Leys b. Sa‘d, ona Said el-Makburî, ona Şerik b. Abdullah b. Ebu Nemir’in rivayet ettiğine göre o, Enes b. Malik’i şöyle derken dinlemiştir: "Bizler mescitte oturuyorken bir adam devesiyle gelip mescide girdi. Devesini mescitte ıhtırdıktan sonra yularını bağladı. Sonra oradakilere: -Muhammed hanginiz? diye sordu. Rasulullah (sav) aralarında yaslanmış oturuyordu. Huzurda bulunanlar: -Şu yaslanmış oturan beyaz tenli adamdır, dediler. Adam ona: -Ey Abdulmuttalib’in oğlu, diye seslendi, Nebi (sav) cevaben: -Söyle dinliyorum, buyurdu. Adam ona: -Ey Muhammed, sana bazı sorular soracağım ve belki ısrarcı olacağım, inşallah rahatsız olmazsın, dedi. Rasulullah (sav): -İstediğini sorabilirsin, buyurdu. Adam ona: -Senin ve senden öncekilerin Rabbi adına söyle, bütün insanlara seni Allah mı elçi gönderdi? dedi. Rasulullah (sav): -Yemin olsun ki evet, buyurdu. Adam: -Allah aşkına söyle, bir gün ve gecede şu beş vakit namazı kılmayı sana Allah mı emretti? Rasulullah (sav): -Yemin olsun ki evet, buyurdu. Adam: -Allah aşkına söyle, senenin şu ayında oruç tutmayı sana Allah mı emretti? dedi. Rasulullah (sav): -Yemin olsun ki evet, buyurdu. Adam: -Allah aşkına söyle, zenginlerimizden zekat alıp fakirlerimize dağıtmayı sana Allah mı emretti? dedi. Rasulullah (sav): -Yemin olsun ki evet, buyurdu. Adam: -Ben senin getirdiklerine iman ettim. Kabilemin geri kalanlarının da elçisiyim. Adım Dımam b. Sa‘lebe’dir, Sa‘d b. Bekir oğullarının akrabası olurum, dedi.
Bize İshak b. İbrahim (Râhûye el-Mervezî), ona Yahya b. Said (el-Kattân), ona (Ebu Abdullah Muhammed) b. Aclân, ona (Ebu İbrahim) Amr b. Şuayb (el-Kuraşî), ona babası (Şuayb b. Muhammed es-Sehmi) ona da dedesinin (Abdullah b. Amr) rivayet ettiğine göre "Hz. Peygamber (sav) Cuma günü namazdan önce mescitte halka yaparak oturmayı ve mescitte alış veriş yapmayı yasaklamıştır."
Bize Kuteybe, ona Leys b. Sa’d, ona İbn Aclân, ona Amr b. Şuayb, ona babası, ona da dedesinin rivayet ettiğine göre "Nebi (sav) mescitlerde karşılıklı şiirler okunmasını yasaklamıştır."
Bize Muhammed b. Vehb, ona Muhammed b. Seleme, ona Ebu Abdurrahim, ona Zeyd b. Ebu Üneyse, ona da Ebu Zübeyr, Cabir’in şöyle dediğini nakletmiştir: "Bir adam mescide gelip kayıp malını soruşturmaya kalktı. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.) 'Bulamayasın!' buyurdu."
Bize Abdullah b. Muhammed b. Abdurrahman b. Misver ez-Zührî –Basralı’dır- ve Muhammed b. Mansur, onlara Süfyan’ın rivayet ettiğine göre Süfyan Amr’a şöyle sormuştur: 'Câbir’in şöyle dediğini duydun mu: "Bir adam elinde oklarla mescitten geçiyordu. Rasulullah (sav) ona: 'Okların temrenlerini elinle tut” buyurdu." Amr: 'Evet, duydum' dedi.
Bize Kuteybe, ona Hammâd, ona Sabit, ona da Enes’in rivayet ettiğine göre "Bir bedevi mescitte küçük abdestini bozdu. Oradakilerden birisi ona mani olmak için üzerine yürüyünce Rasulullah (sav): 'Bırakın adamı, sıkıntısını içinde bırakmayın!' buyurdu. Bedevi işini bitirince, Rasulullah (sav) bir kova su getirilmesini istedi ve o suyu onun sidiği üzerine döktü."
Bize Ali b. Hucr, ona İsmail, ona Yahya b. Ali b. Yahya b. Hallâd b. Rifaâ b. Rafî ez-Zürakî, ona babası, ona dedesi, ona Rifaâ b. Rafî’in rivayet ettiğine göre, "Rasulullah (sav) namaz safında oturmakta iken…" diye başlayıp hadisin geri kalan kısmını rivayet etti.
Bize İshak b. Mansur, ona Yahya, ona İbn Cüreyc, ona Atâ, ona Câbir’in rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Kim şu sebzeden yerse...” (İlk gün “Sarımsak yerse” demişti, sonra): “Sarımsak, soğan ve pırasa yerse, mescitlerimizde bize yaklaşmasın. Çünkü şüphesiz insanların rahatsız oldukları şeylerden melekler de rahatsız olurlar”.
Bize Muhammed b. Müsennâ, ona Yahya b. Saîd, ona Hişâm, ona Katâde, ona Salim b. Ebu’l-Ca’d, ona Ma’dân b. Ebu Talha’nın rivayet ettiğine göre Ömer b. Hattab şöyle demiştir: Ey insanlar şüphesiz sizler, soğan ve sarımsak denen şu iki sebzeyi yiyorsunuz ki benim kanaatime göre onlar son derece nahoş şeylerdir. "Allah’ın Nebisi (sav) bir kimseden bu iki sebzenin kokusunu aldığı zaman emir verir, o adamı Bakî’e gönderirdi", kendi gözümle gördüm. Bunları yiyecek olanlar muhakkak iyice pişirsinler de kokularını öldürsünler.