حدثنا أبو اليمان قال أخبرنا شعيب عن الزهري عن سالم بن عبد الله أن عبد الله بن عمر أخبره : أن عمر بن الخطاب انطلق مع رسول الله صلى الله عليه وسلم في رهط من أصحابه قبل بن صياد حتى وجدوه يلعب مع الغلمان في أطم بني مغالة وقد قارب بن صياد يومئذ الحلم فلم يشعر حتى ضرب النبي صلى الله عليه وسلم ظهره بيده ثم قال أتشهد أني رسول الله فنظر إليه فقال أشهد أنك رسول الأميين قال بن صياد فتشهد أني رسول الله فرضه النبي صلى الله عليه وسلم ثم قال آمنت بالله وبرسوله ثم قال لابن صياد ماذا ترى فقال بن صياد يأتيني صادق وكاذب فقال النبي صلى الله عليه وسلم خلط عليك الأمر قال النبي صلى الله عليه وسلم اني خبأت لك خبيئا قال هو الدخ قال اخسأ فلم تعد قدرك قال عمر يا رسول الله أتأذن لي فيه أن أضرب عنقه فقال النبي صلى الله عليه وسلم إن يك هو لا تسلط عليه وإن لم يك هو فلا خير لك في قتله قال سالم وسمعت عبد الله بن عمر يقول انطلق بعد ذلك النبي صلى الله عليه وسلم هو وأبي بن كعب الأنصاري يوما إلى النخل التي فيها بن صياد حتى إذا دخل النبي صلى الله عليه وسلم طفق النبي صلى الله عليه وسلم يتقي بجذوع النخل وهو يسمع من بن صياد شيئا قبل أن يراه وبن صياد مضطجع على فراشه في قطيفة له فيها زمزمة فرأت أم بن صياد النبي صلى الله عليه وسلم وهو يتقي بجذوع النخل فقالت لابن صياد أي صاف وهو اسمه هذا محمد فتناهى بن صياد قال النبي صلى الله عليه وسلم لو تركته لبين قال سالم قال عبد الله قام النبي صلى الله عليه وسلم في الناس فأثنى على الله بما هو أهله ثم ذكر الدجال فقال إني أنذركموه وما من نبي إلا وقد أنذر به قومه لقد أنذر نوح قومه ولكن سأقول لكم فيه قولا لم يقله نبي لقومه تعلمون أنه أعور وان الله ليس بأعور
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165657, EM000958
Hadis:
حدثنا أبو اليمان قال أخبرنا شعيب عن الزهري عن سالم بن عبد الله أن عبد الله بن عمر أخبره : أن عمر بن الخطاب انطلق مع رسول الله صلى الله عليه وسلم في رهط من أصحابه قبل بن صياد حتى وجدوه يلعب مع الغلمان في أطم بني مغالة وقد قارب بن صياد يومئذ الحلم فلم يشعر حتى ضرب النبي صلى الله عليه وسلم ظهره بيده ثم قال أتشهد أني رسول الله فنظر إليه فقال أشهد أنك رسول الأميين قال بن صياد فتشهد أني رسول الله فرضه النبي صلى الله عليه وسلم ثم قال آمنت بالله وبرسوله ثم قال لابن صياد ماذا ترى فقال بن صياد يأتيني صادق وكاذب فقال النبي صلى الله عليه وسلم خلط عليك الأمر قال النبي صلى الله عليه وسلم اني خبأت لك خبيئا قال هو الدخ قال اخسأ فلم تعد قدرك قال عمر يا رسول الله أتأذن لي فيه أن أضرب عنقه فقال النبي صلى الله عليه وسلم إن يك هو لا تسلط عليه وإن لم يك هو فلا خير لك في قتله قال سالم وسمعت عبد الله بن عمر يقول انطلق بعد ذلك النبي صلى الله عليه وسلم هو وأبي بن كعب الأنصاري يوما إلى النخل التي فيها بن صياد حتى إذا دخل النبي صلى الله عليه وسلم طفق النبي صلى الله عليه وسلم يتقي بجذوع النخل وهو يسمع من بن صياد شيئا قبل أن يراه وبن صياد مضطجع على فراشه في قطيفة له فيها زمزمة فرأت أم بن صياد النبي صلى الله عليه وسلم وهو يتقي بجذوع النخل فقالت لابن صياد أي صاف وهو اسمه هذا محمد فتناهى بن صياد قال النبي صلى الله عليه وسلم لو تركته لبين قال سالم قال عبد الله قام النبي صلى الله عليه وسلم في الناس فأثنى على الله بما هو أهله ثم ذكر الدجال فقال إني أنذركموه وما من نبي إلا وقد أنذر به قومه لقد أنذر نوح قومه ولكن سأقول لكم فيه قولا لم يقله نبي لقومه تعلمون أنه أعور وان الله ليس بأعور
Tercemesi:
— Abdullah ibni Ömer haber verdiğine göre, Ömer İbni'î-Uattab Resûlüllah (Sallalkıhü Aleyhi ve Sellcm) ile beraber, ashabından beş-on kişilik bir topluluk arasında (Peygamberlik iddia eden Deccal) îbni Say-yad'a dcğru gittiler. Nihayet onu, Benî Meğale kalesinde delikanlılarla oynarken buldular. O gün, îbni Sayyad bulûğ çağına yaklaşmış bulunuyordu. İbni Sayyad (Peygamberin gelişinden) haberdar olmadı; nihayet Peygamber (Sallattâhü Aleyhi ve Sellem) eliyle arkasına vurduktan sonra:
«— Allak'm Kejûlıi olduğuma şahidflik eder misin?» buyurdu.
İbni Sayyad Peygamber'e bakıp, dedi ki:
— Arapların peygamberi olduğuna şahidlik ederim, (biz yahudilerin peygamberi olarak değil). İbni Sayyad sordu: Sen, benim Allah'ın Resulü olduğuma şahidlik eder misin? Bunun üzerine Peygamber (Sattallahü Aleyhi ve Sellem) ona sormayı bıraktı, sonra:
«— Ben, Allah'a ve onun (gerçek) Peygamberine iman ettim.» buyurdu. Sonra İbni Sayyad'a şöyle dedi:
«— (Rüyada) Ne görüyorsun?» îbni Sayyad dedi ki:
— Bazan bana (cin tarafından) doğru haber gelir, bazan da yalan gelir. Hazreti Peygamber buna:
«— İş sana karıştırıldı (hak ile batıl birbirine karıştı).» buyurdu. Peygamber (Saİüalkıh& Aleyhi ve SelUm) :
— Ben içimde senin için bir şey gizli tuttum, (bil bakalım).» buyurdu, îbni Sayyad dedi ki:
— O içinde tuttuğun DUHH'dur. (Duhan diyecek yerde, kelimenin bir kısmını söyleyebilmiştir.) Peygamber:
m— Defol git, haddini aşma!» buyurdu, Hazreti Ömer dedi ki:
— Ya Resûlallah! Bunun hakkında, boynunu vurmak üzere bana izin verir misin? Peygamber (Saîlallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
«— Eğer hu adam o Deccal ise, sen ona musallat olamazsın, (onu Öldürmeğe gücün yetmez). Eğer Deccal değilse omu öldürmekte senin için hir hayır yoktur, (çünkü mükellef çağma girmemiştir, hem de aramızda emniyet sözleşmesi vardır).»
Ravilerden Salim demiştir ki, Abdullah îbni Ömer'in şöyle dediğini işittim:
Bundan sonra Peygamber (Saîlallahü Aleyhi ve Sellem) Ubeyy ibni Kâ'b El-Ensarî ile bir gün İbni Sayyad'ın bulunduğu hurmalığa gitti. Peygamber (SallalbhU Aleyhi ve Selîem) hurmalığa girince, Peygamber hurma ağaçlarının gövdeleri arkasında saklanmıya koyuldu; Peygamberi görmeden önce ibni Sayyad'ın ne söyliyeceğini Peygamber işitmek istiyordu, îbni Sayyad da, kendisine ait hırkası üzerindeki yatağında uzanmış yatıyordu da, orada mırıltı çıkıyordu. Bu esnada İbni Sayyad'ın annesi Peygamber (SdlaihhU Aieyh: ve Selkm) hurma gövdeleri arkasında saklanıyor gördü.. Hemen (oğlu) İbni Sayyad'a, (ismi ile çağırarak) :
— Ey Safi! Bu Muhammed'dir, dedi. Bunun üzerine İbni Sayyad mırıltısını kesip sustu. Peygamber (Sailall&hü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
«— Eğer (bu kadın) ona bırakaydı, saçmalığım açığa vuracaktı.» Yine Salim der ki, Abdullah (îbni Ömer) şöyle1 demiştir:
— Peygamber (Saîlallahü Aleyhi ve Sellem) insanlar içinde ayağa kalktı da, Allah'ı lâyık olduğu üzere övdü, ona hamd etti. Sonra Deccal'i anlatıp şöyle buyurdu:
Ben sîzi kesin olarak Deccal'in kötülüğünden sakındırırım. Hiç bir Peygamber yoktur ki, kavmini Onunla korkutmuş olmasın. Gerçekten Nuh Peygamber kavmini korkuttu; fakat ben, Decçal hakkında size bir söz söyliyeceğim ki, hiç bir peygamber onu kavmine söylememiştir: Bi-Jîniz ki Deccal şaşıdır, (hak yoldan şaşırtıp saptırır). Allah ise şaşı değidir. (Hak yola götürür).»[640]
Bir kimsenin oyluğuna veya arkasına kötülük kaseli olmaksızın vurmada bir beîs olmadığı münasebetiyle getirilen bu hadîs-İ şerifte Deccal'a dair bilgi edinmekteyiz. Hadîste anılan Ibni Sayyad yahut İbni Söid'İn ismi Safi1-dir. Âlimler bunun meşhur Deccal olup olmadığında ihtilâf etmişlerdir. Dec-cal'lerden bir Deccal olduğunda şüphe yoktur. Ibni Sayyod'ın meşhur Deccal veya ondan başkası olduğu hakkında Peygamber'e bîr vahi gelmediği içindir ki, onu öldürmek isteyen Hz. Ömer'e müsaade etmemiş ve gerçek halini açıklamamıştır. Ancak Deccal'da bulunacak vasıfları söylemiştir. Asıl Deccal kâfir olacak, çocuğu doğmayacak, Mekke ve Medine'ye girmeyecek. Halbuki Ibni Sayyad'ın sonradan İslâm'ı kabu! ettiği söylenir. Kendisinin oğulları olmuştur. Medine'de bulunmuş ve Mekke'ye gitmiştir. Bununla beraber ona doğru ve yanlış haberler geldiği davasında bulunması, gay-be dair bazı haberler vermesi, onun yalancı Deccal'lerden biri olduğunu gösterir. Bu tutumundan vazgeçerek tevbe ettiği ve Medîne'de vefat ettiği de söylenmektedir.
Şimdi şöyle bir soru sorulabilir: Peygamberin huzurunda İbni Soyyad nübüvvet İddiasında bulunduğu halde niçin onu Peygamber öldürtmemiştîr? Bune İki yönden cevap verilmektedir: '
1— Nübüvvet (peygamberlik) davasında bulunması çocukluk çağında iken olmuştu. Henüz mükellef çağı olan bulûğ çağına ermemişti. Bundan dolayı öldürülmesine Hz. Peygamber İzin vermemiştir.
2— Peygamber (Sallaîlahü Aleyhi ve Sellem) Medine'ye hicret edince,
Yahudilerle bir barış İmzalamıştı. Yahudilere dokunulmayacak ve kendi işlerinde serbest kalacaklar. İşte İbni Sayyad'la Hz. Peygamber arasında geçen bu konuşma o barış günlerine tesadüf eder.
Şu muhakkak ki, İbni Sayyad'a Cin ve Şeytanlar vasıtasıyle bazı doğru ve yanlış haberler geliyordu. Nitekim Peygamber kalbinde Duhan Sûresini tutmuş iken, bunu tam olarak bilememiş ve ancak kelimenin bir kısmını aşıran Cin ve Şeytanın bildîrmesiyle sadece Duhh diye söyleyebilmiştir. Bu haliyle beraber hak yoldan sapmış bir Deccal'dır. Sonunda hak yolu seçip tevbe etmişse, hüküm değişmiş demektir.[641]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 958, /754
Senetler:
()
Konular:
Hz. Peygamber, sahabe ile ilişkisi
Hz. Peygamber, sahabeyle iletişimi
Kıyamet, alametleri, Deccal
حَدَّثَنَا حُمَيْدُ بْنُ مَسْعَدَةَ حَدَّثَنَا بِشْرُ بْنُ الْمُفَضَّلِ ،حَدَّثَنَا الْجُرَيْرِيُّ ، عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ أَبِي بَكْرَةَ ، عَنْ أَبِيهِ ، قَالَ : قَالَ رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم : أَلا أُحَدِّثُكُمْ بِأَكْبَرِ الْكَبَائِرِ ؟ قَالُوا : بَلَى يَا رَسُولَ اللهِ قَالَ : الإِشْرَاكُ بِاللَّهِ ، وَعُقُوقُ الْوَالِدَيْنِ قَالَ : وَجَلَسَ رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم ، وَكَانَ مُتَّكِئًا ، قَالَ : وَشَهَادَةُ الزُّورِ ، أَوْ قَوْلُ الزُّورِ ، قَالَ : فَمَا زَالَ رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم ، يَقُولُهَا حَتَّى قُلْنَا : لَيْتَهُ سَكَتَ
Öneri Formu
Hadis Id, No:
159471, TŞ000131
Hadis:
حَدَّثَنَا حُمَيْدُ بْنُ مَسْعَدَةَ حَدَّثَنَا بِشْرُ بْنُ الْمُفَضَّلِ ،حَدَّثَنَا الْجُرَيْرِيُّ ، عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ أَبِي بَكْرَةَ ، عَنْ أَبِيهِ ، قَالَ : قَالَ رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم : أَلا أُحَدِّثُكُمْ بِأَكْبَرِ الْكَبَائِرِ ؟ قَالُوا : بَلَى يَا رَسُولَ اللهِ قَالَ : الإِشْرَاكُ بِاللَّهِ ، وَعُقُوقُ الْوَالِدَيْنِ قَالَ : وَجَلَسَ رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم ، وَكَانَ مُتَّكِئًا ، قَالَ : وَشَهَادَةُ الزُّورِ ، أَوْ قَوْلُ الزُّورِ ، قَالَ : فَمَا زَالَ رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم ، يَقُولُهَا حَتَّى قُلْنَا : لَيْتَهُ سَكَتَ
Tercemesi:
Ebû Bekre anlatıyor :
Resûlullah (s.a.s) Efendimiz bir gün :
"Sizlere, büyük günâhların en büyüklerini haber vereyim mi" buyuruyorlar. Orada bulunan ashâb :
"Lütfen yâ Resûllahlah!'. Dinliyoruz!." dediklerinde;
"Allah'a şirk koşmak, anaya-babaya isyan etmek, büyük günâhların en büyüğüdür" buyurdular.
Ebû Bekre, ilâve eder : Peygamber Efendimiz, bu sözünü söylerken bir şeye dayanmış vaziyette idiler. Hemen toplanıp oturdular ve sözlerine şöyle devam ettiler :
"Büyük günâhlardan birisi de, yalancı şahitliktir veya "yalan söz söylemektir!."
Ebû Bekre anlatmaya devam ederek; Peygamber Efendimiz, "Yalancı şahitlik de büyük günâhlardandır" cümlesini, üzerine basa basa o kadar tekrar ettiler ki, bizler, "Ne olur, artık sözlerini bitirseler de daha fazla üzülmeseler" dedik, der.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Şemail-i Muhammediyye, 131, /240
Senetler:
1. Ebu Bekre Nüfey' b. Mesruh es-Sekafî (Nüfey' b. Haris b. Kelde)
2. Ebu Bahr Abdurrahman b. Ebu Bekre es-Sekafî (Abdurrahman b. Nüfey b. Haris)
3. Ebu Mesud Said b. İyâs el-Cüreyrî (Said b. İyâs)
4. Ebu İsmail Bişr b. Mufaddal er-Rakâşi (Bişr b. Mufaddal b. Lahik)
5. Humeyd b. Mes'ade es-Sami (Humeyd b. Mes'ade b. Mübarek)
Konular:
Adab, oturma adabı
Büyük Günah, büyük günahlar
Hz. Peygamber, sahabeyle iletişimi
Hz. Peygamber, şemaili
Hz. Peygamber, vasıfları, şemaili, hasaisi
İsyan, anne-babaya isyan, saygısızlık
Şahitlik, yalancı şahitlik
Şirk, şirk koşmak
Öneri Formu
Hadis Id, No:
159682, TŞ000343
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبَّاسُ بْنُ مُحَمَّدٍ الدُّورِيُّ حَدَّثَنَا عَبْدُ اللهِ بْنُ يَزِيدَ الْمُقْرِئِ حَدَّثَنَا لَيْثُ بْنُ سَعْدٍ حَدَّثَنَا أَبُو عُثْمَانَ الْوَلِيدُ بْنُ أَبِي الْوَلِيدِ ، عَنْ سُلَيْمَانَ بْنِ خَارِجَةَ ، عَنْ خَارِجَةَ بْنِ زَيْدِ بْنِ ثَابِتٍ ، قَالَ : دَخَلَ نَفَرٌ عَلَى زَيْدِ بْنِ ثَابِتٍ ، فَقَالُوا لَهُ : حَدِّثْنَا أَحَادِيثَ رَسُولِ اللهِ صلى الله عليه وسلم ، قَالَ : مَاذَا أُحَدِّثُكُمْ ؟ كُنْتُ جَارَهُ فَكَانَ إِذَا نَزَلَ عَلَيْهِ الْوَحْيُ بَعَثَ إِلَيَّ فَكَتَبْتُهُ لَهُ ، فَكُنَّا إِذَا ذَكَرْنَا الدُّنْيَا ذَكَرَهَا مَعَنَا ، وَإِذَا ذَكَرْنَا الآخِرَةَ ذَكَرَهَا مَعَنَا ، وَإِذَا ذَكَرْنَا الطَّعَامَ ذَكَرَهُ مَعَنَا ، فَكُلُّ هَذَا أُحَدِّثُكُمْ عَنِ رَسُولِ اللهِ صلى الله عليه وسلم
Tercemesi:
Hârice b. Zeyd b. Sabit rivayet ediyor:
Bir grup insan, babam Zeyd b. Sabit (r.a)'in huzuruna gelerek, "Bize, Peygamber Efendimiz'den bahsetmenizi, O'na ait bilgi vermenizi rica ediyoruz" dediler.
"Sizlere hangi birisinden bahsedeyim bilmem ki, dedim. Ben, Resûlullah Efendimiz'in ev komşusu idim. Kendilerine vahiy nazil olduğu zamanlarda beni çağırtırlardı. Ben de gider, gelen vahiyleri yazardım. Yüce huzurlarında, bazen dünyâ işlerine ait konular konuşurduk; bizim konuşmamıza o da iştirak ederdi. Ahiret işlerine dâir bir bahis açsak, bizimle birlikte o da konuşurdu. Yerine göre yeme içme lâfı etsek, bu hususta O da düşüncelerini söylerdi. İşte bütün bunlar, Peygamber Efendimiz hakkında sizlere anlatabileceğim haberlerdir".
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Şemail-i Muhammediyye, 343, /549
Senetler:
()
Konular:
Hadis Rivayeti
Hz. Peygamber, insanî ilişkileri
Hz. Peygamber, sahabe ile ilişkisi
Hz. Peygamber, sahabeyle iletişimi
Hz. Peygamber, şemaili
Hz. Peygamber, vasıfları, şemaili, hasaisi
Kur'an, yazılışı ve yazıldığı malzeme
Yazı, katiplik
حدثنا إسماعيل قال حدثني مالك عن صالح بن كيسان عن عبيد الله بن عبد الله بن عتبة بن مسعود عن زيد بن خالد الجهني أنه قال : صلى لنا رسول الله صلى الله عليه وسلم صلاة الصبح بالحديبية على أثر سماء كانت من الليلة فلما انصرف النبي صلى الله عليه وسلم أقبل على الناس فقال هل تدرون ماذا قال ربكم قالوا الله ورسوله أعلم قال أصبح من عبادي مؤمن بي وكافر فأما من قال مطرنا بفضل الله ورحمته فذلك مؤمن بي كافر بالكوكب وأما من قال بنوء كذا وكذا فذلك كافر بي مؤمن بالكوكب
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165603, EM000907
Hadis:
حدثنا إسماعيل قال حدثني مالك عن صالح بن كيسان عن عبيد الله بن عبد الله بن عتبة بن مسعود عن زيد بن خالد الجهني أنه قال : صلى لنا رسول الله صلى الله عليه وسلم صلاة الصبح بالحديبية على أثر سماء كانت من الليلة فلما انصرف النبي صلى الله عليه وسلم أقبل على الناس فقال هل تدرون ماذا قال ربكم قالوا الله ورسوله أعلم قال أصبح من عبادي مؤمن بي وكافر فأما من قال مطرنا بفضل الله ورحمته فذلك مؤمن بي كافر بالكوكب وأما من قال بنوء كذا وكذا فذلك كافر بي مؤمن بالكوكب
Tercemesi:
— Zeyd ibni Halid El-Cühenî'den rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir:
— Hudeybiye'de gece yağan yağmur arkasından Resûlüllah (S&lktllahB Aleyhi ve SeiUm) bize sabah namazını kıldırdı. Namazdan Peygamber (Sallallahü A îeyki ve Selîem) ayrılınca insanlara dönüp şöyle buyurdu :
«— Rabbinizin ne buyurduğunu biliyor musunuz?» (Ashab) :
— Allah ve onun Resulü en iyi bilendir, dediler. Peygamber dedi ki: «— Allah şöyle buyurdu:
"Kullarımdan bana iman eden ve kâfir olan olmuştur. Allah'ın fazlı ve rahmeti sebebiyle bire yağmur verildi, diyen kimse var ya, işte bu, bana iman etmiştir; yıldızı inkâr etmiştir. Amma şu ve bu yıldızın doğup batması sebebiyle (bize yağmur verildi) diyen kimse, işte bu beni inkâr etmiştir; yıldıza iman etmiştir.[537]
Kâinatta olmuş ve olacak bütün hâdiselerin yaratıcısı ancak Allah Tea-lâ'dır. Onun irade ve tasarrufuna İştirak olamaz. Bunun için bazı hâdiselerin oluşunu, Allah'a değil de, ondan başka varlıklara isnad etmek, Allah'a ortak koşmak olur. Bu ise küfürdür. İslâm'dan önce, bazı yıldızların doğup batma hâdisesinin yağmur yağdırma sebebi olduğuna inanç besleniyordu ve bu yüzden yağmur yağdığına inanılıyordu. Bu yanlış inancı yıkmak özere Cenab-ı Hak bu Kudsî hadîsle gerçeği beyan buyurarak yağmurun ancak Allah'ın bîr rahmet ve İhsanı olarak verildiğini, yıldızların hiç bir tesiri bulunmadığını bize bildirmiştir. Allah'a iman budur. Yağmurun yağmasında yıldızları müessir kabul etmek ve buna iman beslemek İse küfürdür. Güneş ve ay tutulmaları gibi hâdiseler de aynı şekilde müessir olaylar değillerdir. Bunların hepsi Allah'ın takdiriyle meydana gelir. Bu âlemde Allah'ın kurduğu nizamın belirtileridir. Hepsi onun kudret ve azametine delil teşkil ederler.[538]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 907, /702
Senetler:
()
Konular:
Doğa Tasavvuru, Tabiat hadiseleri karşısında gösterilen tavır
Doğal Kaynaklar, yağmur
Hz. Peygamber, hitabeleri
Hz. Peygamber, namaz kıldığı yerler
Hz. Peygamber, sahabeyle iletişimi
Siyer, Hudeybiye Günü