Bana Züheyr b. Harb, ona Yakub b. İbrahim, ona babası, ona İbn Şihab, ona Ata b. Yezid el-Leysî, ona da Ebu Hureyre şöyle dedi: İnsanlar Rasulullah'a (sav) sordular: Ey Allah'ın Rasulü, kıyamet gününde Rabbimizi görecek miyiz? Hz. Peygamber; "dolunaylı bir gecede gökteki ayı görmek için birbirinizle itişip kakışır mısınız?" diye sordu. Hayır, ey Allah'ın Rasulü dediler. Hz. Peygamber tekrar; "bulutsuz bir günde güneşi görmek için birbirinizle itişip kakışır mısınız?" diye sordu. Yine, hayır ey Allah'ın Rasulü dediler.
"İşte sizler Allah'ı da öyle (rahat bir şekilde) göreceksiniz. (Allah) kıyamet günü insanları toplar ve kim neye tapıyor idiyse, ona tâbi olsun! buyurur. Bunun üzerine güneşe tapanlar güneşin peşine, aya tapanlar ayın, putlara tapanlar da putların peşine takılırlar. Yalnız bu ümmet, münafıkları da aralarında olduğu halde yerinde kalacak. Allah onlara tanımadıkları bir surette yaklaşır yaklaşır ve onlara; Ben sizin Rabbinizim! der. Onlar ise Sen'den Allah'a sığınırız, Rabbimiz gelinceye kadar biz burada bekleyeceğiz derler. Sonra Allah onlara tanıyacakları bir surette gelir ve tekrar; Ben sizin Rabbinizim! der. Bu sefer onlar; evet, sen bizim Rabbimizsin derler. Onlar Allah'a tâbi olurlar. Sonra cehennemin üzerine Sırat köprüsü kurulur. Sırat'tan ilk olarak ben ve ümmetim geçeceğiz. O gün Peygamberler'den başka hiç kimse konuşamaz. Peygamberler'in o günkü sözleri de sadece; Allah'ım, selâmet ver! Selâmet ver! cümlesidir. Cehennem'de Sa'dân dikenleri gibi kancalar vardır. Sizler Sa’dân dikenini gördünüz mü?" Evet, ey Allah'ın Rasulü dediler.
"İşte o kancalar, Sa’dân dikeni gibidirler. Yalnız onların büyüklüğünü Allah’tan başka kimse bilemez. Bu kancalar, (kötü) amelleri yüzünden insanları kapar. Kimisi mü’min olduğu için ameli sayesinde kurtulur, kimisi de kurtarılıncaya kadar ceza görür. Nihayet Allah kullar arasında hüküm verme işini tamamlayıp cehennem ehlinden arzu ettiği kişileri rahmetiyle oradan çıkarmak istediğinde meleklere; Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmayanları cehennemden çıkarmalarını emreder. Cenâb-ı Hak, Allah'tan başka ilâh yoktur diyenlerden merhamet etmeyi dilediği kişileri cehennemden çıkarır. Melekler cehennemde onları secde izlerinden tanıyacaklar. Cehennem, secde izi müstesnâ Âdemoğlunun her tarafını yer-yakar. Allah cehenneme, secde izini yakmasını haram etmiştir. Böylece onlar cehennemden çıkarılırlar. Onlar, yanıp kavrulmuş bir vaziyette çıkarılır ve üzerlerine hayat suyu dökülür; bunun üzerine tıpkı selin getirdiği milli topraktaki tohumun bitip yeşermesi gibi, onlar da yeniden biterler. Sonra Allah kullar arasında hükmünü tamamlar. Geride sadece bir kişi kalır, onun da yüzü cehenneme dönüktür. O, cennete en son girecek olan kişidir. Adam; ey Rabbim, yüzümü cehennemden çevir; çünkü kokusu beni perişan etti, alevi de beni kavurdu! diye dua edecek. Adam bu şekilde Allah'ın dilediği kadar bir süre yalvaracak. Sonra Allah ona; bu dediğini yapsam, acaba başkasını da ister misin? diye soracak. Adam; bundan başka bir şey istemem! diyecek. Adam Rabbine, Allah'ın dilediği kadar söz verir, yemin eder. Bunun üzerine Allah adamın yüzünü cehennemden çevirir. Adam yüzünü cennete doğru çevirip cennetin güzelliğini görünce, Allah'ın dilediği kadar bir müddet susar. Ama sonra dayanamaz ve ey Rabbim, beni cennetin kapısına kadar yaklaştır! diye yalvarır. Allah Teâlâ; sen, daha önce sana verdiklerimden başka bir şey istemeyeceğine dair ahd ve mîsak vermemiş miydin? Yazıklar olsun sana ey Âdemoğlu! Neden sözünden dönüyorsun? buyurur. Adam yine; ey Rabbim! diyerek yalvarıp yakarmaya devam eder. Nihayet Allah; bu dediğin sana verilecek olsa, acaba başkasını da ister misin? diye sorar. Adam; izzetine yemin ederim ki, hayır! Bundan başka bir şey istemem! der ve Allah'a, istediği kadar ahd ve mîsak verir. Bunun üzerine Allah onu cennetin kapısına kadar götürür. Adam cennetin kapısında durunca ve cennet de açılınca, içerdeki sürûru ve nimetleri görür. Adam, Allah’ın dilediği kadar bir müddet susar. Sonra dayanamaz; ey Rabbim, beni cennetin içine sokuver! diye yakarır. Allah Teâlâ yine; daha önce sana verilenden başka bir şey istemeyeceğine dair söz vermemiş miydin? Yazıklar olsun sana, ey Âdemoğlu! Ne kadar da dönekmişsin! der. Adam da ey Rabbim, ben mahlûkatının en bedbahtı olmayayım! diye yalvarır. Adam Allah'a o derece ısrarla yalvarır ki, sonunda Allah güler, sonra da ona Cennete gir! buyurur. Adam cennete girince, Cenâb-ı Hak kendisine; iste! buyurur. Adam da Rabbinden istekte bulunur. Öyle ki, Yüce Allah; şunları da iste! Şunları da iste! diye kendisine hatırlatır. Nihayet adamın bütün istekleri tamamlanınca Allah Teâlâ; bu isteklerin sana verilecek! Ayrıca onun bir o kadarı daha verilecek! buyurur."
Ata b. Yezid demiş ki: Ebu Hureyre bu hadisi rivayet ederken Ebu Said Hudrî de yanında idi, onun söylediklerinden hiçbirine karşı çıkmadı. Nihayet Ebu Hureyre; "onların bir misli de senindir" cümlesine gelince, Ebu Said, Ya Ebu Hureyre, onların on misli kadarı da senindir dedi. Ebu Hureyre; ben Rasulullah'tan (sav); "onların bir misli daha senindir" dediğini belledim dedi. Ebu Said de ben de şehadet ederim ki Rasulullah'ın (sav); "bütün bunlar ve bunların on misli de senindir" buyurduğunu belledim dedi.
Ebu Hureyre cennet ehlinden en son cennete girecek olan adam işte budur! dedi.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
1167, M000451
Hadis:
حَدَّثَنِى زُهَيْرُ بْنُ حَرْبٍ حَدَّثَنَا يَعْقُوبُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ حَدَّثَنَا أَبِى عَنِ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ عَطَاءِ بْنِ يَزِيدَ اللَّيْثِىِّ أَنَّ أَبَا هُرَيْرَةَ أَخْبَرَهُ أَنَّ نَاسًا قَالُوا لِرَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَا رَسُولَ اللَّهِ هَلْ نَرَى رَبَّنَا يَوْمَ الْقِيَامَةِ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم
"هَلْ تُضَارُّونَ فِى رُؤْيَةِ الْقَمَرِ لَيْلَةَ الْبَدْرِ." قَالُوا لاَ يَا رَسُولَ اللَّهِ. قَالَ
"هَلْ تُضَارُّونَ فِى الشَّمْسِ لَيْسَ دُونَهَا سَحَابٌ." قَالُوا لاَ يَا رَسُولَ اللَّهِ. قَالَ
"فَإِنَّكُمْ تَرَوْنَهُ كَذَلِكَ يَجْمَعُ اللَّهُ النَّاسَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فَيَقُولُ مَنْ كَانَ يَعْبُدُ شَيْئًا فَلْيَتَّبِعْهُ. فَيَتَّبِعُ مَنْ كَانَ يَعْبُدُ الشَّمْسَ الشَّمْسَ وَيَتَّبِعُ مَنْ كَانَ يَعْبُدُ الْقَمَرَ الْقَمَرَ وَيَتَّبِعُ مَنْ كَانَ يَعْبُدُ الطَّوَاغِيتَ الطَّوَاغِيتَ وَتَبْقَى هَذِهِ الأُمَّةُ فِيهَا مُنَافِقُوهَا فَيَأْتِيهِمُ اللَّهُ - تَبَارَكَ وَتَعَالَى - فِى صُورَةٍ غَيْرِ صُورَتِهِ الَّتِى يَعْرِفُونَ فَيَقُولُ أَنَا رَبُّكُمْ. فَيَقُولُونَ نَعُوذُ بِاللَّهِ مِنْكَ هَذَا مَكَانُنَا حَتَّى يَأْتِيَنَا رَبُّنَا فَإِذَا جَاءَ رَبُّنَا عَرَفْنَاهُ. فَيَأْتِيهِمُ اللَّهُ تَعَالَى فِى صُورَتِهِ الَّتِى يَعْرِفُونَ فَيَقُولُ أَنَا رَبُّكُمْ. فَيَقُولُونَ أَنْتَ رَبُّنَا. فَيَتَّبِعُونَهُ وَيُضْرَبُ الصِّرَاطُ بَيْنَ ظَهْرَىْ جَهَنَّمَ فَأَكُونُ أَنَا وَأُمَّتِى أَوَّلَ مَنْ يُجِيزُ وَلاَ يَتَكَلَّمُ يَوْمَئِذٍ إِلاَّ الرُّسُلُ وَدَعْوَى الرُّسُلِ يَوْمَئِذٍ اللَّهُمَّ سَلِّمْ سَلِّمْ. وَفِى جَهَنَّمَ كَلاَلِيبُ مِثْلُ شَوْكِ السَّعْدَانِ هَلْ رَأَيْتُمُ السَّعْدَانَ." قَالُوا نَعَمْ يَا رَسُولَ اللَّهِ. قَالَ
"فَإِنَّهَا مِثْلُ شَوْكِ السَّعْدَانِ غَيْرَ أَنَّهُ لاَ يَعْلَمُ مَا قَدْرُ عِظَمِهَا إِلاَّ اللَّهُ تَخْطَفُ النَّاسَ بِأَعْمَالِهِمْ فَمِنْهُمُ الْمُؤْمِنُ بَقِىَ بِعَمَلِهِ وَمِنْهُمُ الْمُجَازَى حَتَّى يُنَجَّى حَتَّى إِذَا فَرَغَ اللَّهُ مِنَ الْقَضَاءِ بَيْنَ الْعِبَادِ وَأَرَادَ أَنْ يُخْرِجَ بِرَحْمَتِهِ مَنْ أَرَادَ مِنْ أَهْلِ النَّارِ أَمَرَ الْمَلاَئِكَةَ أَنْ يُخْرِجُوا مِنَ النَّارِ مَنْ كَانَ لاَ يُشْرِكُ بِاللَّهِ شَيْئًا مِمَّنْ أَرَادَ اللَّهُ تَعَالَى أَنْ يَرْحَمَهُ مِمَّنْ يَقُولُ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ. فَيَعْرِفُونَهُمْ فِى النَّارِ يَعْرِفُونَهُمْ بِأَثَرِ السُّجُودِ تَأْكُلُ النَّارُ مِنِ ابْنِ آدَمَ إِلاَّ أَثَرَ السُّجُودِ حَرَّمَ اللَّهُ عَلَى النَّارِ أَنْ تَأْكُلَ أَثَرَ السُّجُودِ. فَيُخْرَجُونَ مِنَ النَّارِ وَقَدِ امْتَحَشُوا فَيُصَبُّ عَلَيْهِمْ مَاءُ الْحَيَاةِ فَيَنْبُتُونَ مِنْهُ كَمَا تَنْبُتُ الْحِبَّةُ فِى حَمِيلِ السَّيْلِ ثُمَّ يَفْرُغُ اللَّهُ تَعَالَى مِنَ الْقَضَاءِ بَيْنَ الْعِبَادِ وَيَبْقَى رَجُلٌ مُقْبِلٌ بِوَجْهِهِ عَلَى النَّارِ وَهُوَ آخِرُ أَهْلِ الْجَنَّةِ دُخُولاً الْجَنَّةَ فَيَقُولُ أَىْ رَبِّ اصْرِفْ وَجْهِى عَنِ النَّارِ فَإِنَّهُ قَدْ قَشَبَنِى رِيحُهَا وَأَحْرَقَنِى ذَكَاؤُهَا فَيَدْعُو اللَّهَ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ يَدْعُوَهُ ثُمَّ يَقُولُ اللَّهُ تَبَارَكَ وَتَعَالَى هَلْ عَسَيْتَ إِنْ فَعَلْتُ ذَلِكَ بِكَ أَنْ تَسْأَلَ غَيْرَهُ. فَيَقُولُ لاَ أَسْأَلُكَ غَيْرَهُ. وَيُعْطِى رَبَّهُ مِنْ عُهُودٍ وَمَوَاثِيقَ مَا شَاءَ اللَّهُ فَيَصْرِفُ اللَّهُ وَجْهَهُ عَنِ النَّارِ فَإِذَا أَقْبَلَ عَلَى الْجَنَّةِ وَرَآهَا سَكَتَ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ يَسْكُتَ ثُمَّ يَقُولُ أَىْ رَبِّ قَدِّمْنِى إِلَى بَابِ الْجَنَّةِ. فَيَقُولُ اللَّهُ لَهُ أَلَيْسَ قَدْ أَعْطَيْتَ عُهُودَكَ وَمَوَاثِيقَكَ لاَ تَسْأَلُنِى غَيْرَ الَّذِى أَعْطَيْتُكَ وَيْلَكَ يَا ابْنَ آدَمَ مَا أَغْدَرَكَ. فَيَقُولُ أَىْ رَبِّ وَيَدْعُو اللَّهَ حَتَّى يَقُولَ لَهُ فَهَلْ عَسَيْتَ إِنْ أَعْطَيْتُكَ ذَلِكَ أَنْ تَسْأَلَ غَيْرَهُ. فَيَقُولُ لاَ وَعِزَّتِكَ. فَيُعْطِى رَبَّهُ مَا شَاءَ اللَّهُ مِنْ عُهُودٍ وَمَوَاثِيقَ فَيُقَدِّمُهُ إِلَى بَابِ الْجَنَّةِ فَإِذَا قَامَ عَلَى بَابِ الْجَنَّةِ انْفَهَقَتْ لَهُ الْجَنَّةُ فَرَأَى مَا فِيهَا مِنَ الْخَيْرِ وَالسُّرُورِ فَيَسْكُتُ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ يَسْكُتَ ثُمَّ يَقُولُ أَىْ رَبِّ أَدْخِلْنِى الْجَنَّةَ. فَيَقُولُ اللَّهُ تَبَارَكَ وَتَعَالَى لَهُ أَلَيْسَ قَدْ أَعْطَيْتَ عُهُودَكَ وَمَوَاثِيقَكَ أَنْ لاَ تَسْأَلَ غَيْرَ مَا أُعْطِيتَ وَيْلَكَ يَا ابْنَ آدَمَ مَا أَغْدَرَكَ. فَيَقُولُ أَىْ رَبِّ لاَ أَكُونُ أَشْقَى خَلْقِكَ. فَلاَ يَزَالُ يَدْعُو اللَّهَ حَتَّى يَضْحَكَ اللَّهُ تَبَارَكَ وَتَعَالَى مِنْهُ فَإِذَا ضَحِكَ اللَّهُ مِنْهُ قَالَ ادْخُلِ الْجَنَّةَ. فَإِذَا دَخَلَهَا قَالَ اللَّهُ لَهُ تَمَنَّهْ. فَيَسْأَلُ رَبَّهُ وَيَتَمَنَّى حَتَّى إِنَّ اللَّهَ لَيُذَكِّرُهُ مِنْ كَذَا وَكَذَا حَتَّى إِذَا انْقَطَعَتْ بِهِ الأَمَانِىُّ قَالَ اللَّهُ تَعَالَى ذَلِكَ لَكَ وَمِثْلُهُ مَعَهُ." قَالَ عَطَاءُ بْنُ يَزِيدَ وَأَبُو سَعِيدٍ الْخُدْرِىُّ مَعَ أَبِى هُرَيْرَةَ لاَ يَرُدُّ عَلَيْهِ مِنْ حَدِيثِهِ شَيْئًا. حَتَّى إِذَا حَدَّثَ أَبُو هُرَيْرَةَ أَنَّ اللَّهَ قَالَ لِذَلِكَ الرَّجُلِ وَمِثْلُهُ مَعَهُ. قَالَ أَبُو سَعِيدٍ وَعَشَرَةُ أَمْثَالِهِ مَعَهُ يَا أَبَا هُرَيْرَةَ.
قَالَ أَبُو هُرَيْرَةَ مَا حَفِظْتُ "إِلاَّ قَوْلَهُ ذَلِكَ لَكَ وَمِثْلُهُ مَعَهُ."
قَالَ أَبُو سَعِيدٍ أَشْهَدُ أَنِّى حَفِظْتُ مِنْ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَوْلَهُ "ذَلِكَ لَكَ وَعَشَرَةُ أَمْثَالِهِ."
قَالَ أَبُو هُرَيْرَةَ وَذَلِكَ الرَّجُلُ آخِرُ أَهْلِ الْجَنَّةِ دُخُولاً الْجَنَّةَ.
Tercemesi:
Bana Züheyr b. Harb, ona Yakub b. İbrahim, ona babası, ona İbn Şihab, ona Ata b. Yezid el-Leysî, ona da Ebu Hureyre şöyle dedi: İnsanlar Rasulullah'a (sav) sordular: Ey Allah'ın Rasulü, kıyamet gününde Rabbimizi görecek miyiz? Hz. Peygamber; "dolunaylı bir gecede gökteki ayı görmek için birbirinizle itişip kakışır mısınız?" diye sordu. Hayır, ey Allah'ın Rasulü dediler. Hz. Peygamber tekrar; "bulutsuz bir günde güneşi görmek için birbirinizle itişip kakışır mısınız?" diye sordu. Yine, hayır ey Allah'ın Rasulü dediler.
"İşte sizler Allah'ı da öyle (rahat bir şekilde) göreceksiniz. (Allah) kıyamet günü insanları toplar ve kim neye tapıyor idiyse, ona tâbi olsun! buyurur. Bunun üzerine güneşe tapanlar güneşin peşine, aya tapanlar ayın, putlara tapanlar da putların peşine takılırlar. Yalnız bu ümmet, münafıkları da aralarında olduğu halde yerinde kalacak. Allah onlara tanımadıkları bir surette yaklaşır yaklaşır ve onlara; Ben sizin Rabbinizim! der. Onlar ise Sen'den Allah'a sığınırız, Rabbimiz gelinceye kadar biz burada bekleyeceğiz derler. Sonra Allah onlara tanıyacakları bir surette gelir ve tekrar; Ben sizin Rabbinizim! der. Bu sefer onlar; evet, sen bizim Rabbimizsin derler. Onlar Allah'a tâbi olurlar. Sonra cehennemin üzerine Sırat köprüsü kurulur. Sırat'tan ilk olarak ben ve ümmetim geçeceğiz. O gün Peygamberler'den başka hiç kimse konuşamaz. Peygamberler'in o günkü sözleri de sadece; Allah'ım, selâmet ver! Selâmet ver! cümlesidir. Cehennem'de Sa'dân dikenleri gibi kancalar vardır. Sizler Sa’dân dikenini gördünüz mü?" Evet, ey Allah'ın Rasulü dediler.
"İşte o kancalar, Sa’dân dikeni gibidirler. Yalnız onların büyüklüğünü Allah’tan başka kimse bilemez. Bu kancalar, (kötü) amelleri yüzünden insanları kapar. Kimisi mü’min olduğu için ameli sayesinde kurtulur, kimisi de kurtarılıncaya kadar ceza görür. Nihayet Allah kullar arasında hüküm verme işini tamamlayıp cehennem ehlinden arzu ettiği kişileri rahmetiyle oradan çıkarmak istediğinde meleklere; Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmayanları cehennemden çıkarmalarını emreder. Cenâb-ı Hak, Allah'tan başka ilâh yoktur diyenlerden merhamet etmeyi dilediği kişileri cehennemden çıkarır. Melekler cehennemde onları secde izlerinden tanıyacaklar. Cehennem, secde izi müstesnâ Âdemoğlunun her tarafını yer-yakar. Allah cehenneme, secde izini yakmasını haram etmiştir. Böylece onlar cehennemden çıkarılırlar. Onlar, yanıp kavrulmuş bir vaziyette çıkarılır ve üzerlerine hayat suyu dökülür; bunun üzerine tıpkı selin getirdiği milli topraktaki tohumun bitip yeşermesi gibi, onlar da yeniden biterler. Sonra Allah kullar arasında hükmünü tamamlar. Geride sadece bir kişi kalır, onun da yüzü cehenneme dönüktür. O, cennete en son girecek olan kişidir. Adam; ey Rabbim, yüzümü cehennemden çevir; çünkü kokusu beni perişan etti, alevi de beni kavurdu! diye dua edecek. Adam bu şekilde Allah'ın dilediği kadar bir süre yalvaracak. Sonra Allah ona; bu dediğini yapsam, acaba başkasını da ister misin? diye soracak. Adam; bundan başka bir şey istemem! diyecek. Adam Rabbine, Allah'ın dilediği kadar söz verir, yemin eder. Bunun üzerine Allah adamın yüzünü cehennemden çevirir. Adam yüzünü cennete doğru çevirip cennetin güzelliğini görünce, Allah'ın dilediği kadar bir müddet susar. Ama sonra dayanamaz ve ey Rabbim, beni cennetin kapısına kadar yaklaştır! diye yalvarır. Allah Teâlâ; sen, daha önce sana verdiklerimden başka bir şey istemeyeceğine dair ahd ve mîsak vermemiş miydin? Yazıklar olsun sana ey Âdemoğlu! Neden sözünden dönüyorsun? buyurur. Adam yine; ey Rabbim! diyerek yalvarıp yakarmaya devam eder. Nihayet Allah; bu dediğin sana verilecek olsa, acaba başkasını da ister misin? diye sorar. Adam; izzetine yemin ederim ki, hayır! Bundan başka bir şey istemem! der ve Allah'a, istediği kadar ahd ve mîsak verir. Bunun üzerine Allah onu cennetin kapısına kadar götürür. Adam cennetin kapısında durunca ve cennet de açılınca, içerdeki sürûru ve nimetleri görür. Adam, Allah’ın dilediği kadar bir müddet susar. Sonra dayanamaz; ey Rabbim, beni cennetin içine sokuver! diye yakarır. Allah Teâlâ yine; daha önce sana verilenden başka bir şey istemeyeceğine dair söz vermemiş miydin? Yazıklar olsun sana, ey Âdemoğlu! Ne kadar da dönekmişsin! der. Adam da ey Rabbim, ben mahlûkatının en bedbahtı olmayayım! diye yalvarır. Adam Allah'a o derece ısrarla yalvarır ki, sonunda Allah güler, sonra da ona Cennete gir! buyurur. Adam cennete girince, Cenâb-ı Hak kendisine; iste! buyurur. Adam da Rabbinden istekte bulunur. Öyle ki, Yüce Allah; şunları da iste! Şunları da iste! diye kendisine hatırlatır. Nihayet adamın bütün istekleri tamamlanınca Allah Teâlâ; bu isteklerin sana verilecek! Ayrıca onun bir o kadarı daha verilecek! buyurur."
Ata b. Yezid demiş ki: Ebu Hureyre bu hadisi rivayet ederken Ebu Said Hudrî de yanında idi, onun söylediklerinden hiçbirine karşı çıkmadı. Nihayet Ebu Hureyre; "onların bir misli de senindir" cümlesine gelince, Ebu Said, Ya Ebu Hureyre, onların on misli kadarı da senindir dedi. Ebu Hureyre; ben Rasulullah'tan (sav); "onların bir misli daha senindir" dediğini belledim dedi. Ebu Said de ben de şehadet ederim ki Rasulullah'ın (sav); "bütün bunlar ve bunların on misli de senindir" buyurduğunu belledim dedi.
Ebu Hureyre cennet ehlinden en son cennete girecek olan adam işte budur! dedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, İmân 451, /95
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Muhammed Ata b. Yezid el-Cünde'î (Ata b. Yezid el-Leysî)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu İshak İbrahim b. Sa'd ez-Zührî (İbrahim b. Sa'd b. İbrahim b. Abdurrahman b. Avf)
5. Ebu Yusuf Yakub b. İbrahim el-Kuraşî (Yakub b. İbrahim b. Sa'd b. İbrahim b. Abdurrahman b. Avf)
6. Ebu Hayseme Züheyr b. Harb el-Haraşî (Züheyr b. Harb b. Eştâl)
Konular:
Allah İnacı, Allah'ın gülmesi, hayreti, hoşlanması
Allah İnancı, Allah'ın görülmesi, rü'yetullah, cemalullah
İman, Ahirete, Sırat köprüsü
KTB, İMAN
Münafık, Nifak / Münafık
Sahâbe, sahabiler ve hadîs
Öneri Formu
Hadis Id, No:
3069, M004892
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ أَبِى عُمَرَ الْمَكِّىُّ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنْ أَبِى الزِّنَادِ عَنِ الأَعْرَجِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ:
"يَضْحَكُ اللَّهُ إِلَى رَجُلَيْنِ يَقْتُلُ أَحَدُهُمَا الآخَرَ كِلاَهُمَا يَدْخُلُ الْجَنَّةَ." فَقَالُوا كَيْفَ يَا رَسُولَ اللَّهِ قَالَ:
"يُقَاتِلُ هَذَا فِى سَبِيلِ اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ فَيُسْتَشْهَدُ ثُمَّ يَتُوبُ اللَّهُ عَلَى الْقَاتِلِ فَيُسْلِمُ فَيُقَاتِلُ فِى سَبِيلِ اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ فَيُسْتَشْهَدُ."
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Ebu Ömer el-Mekkî, ona Süfyan, ona Ebu Zinad, ona el-A'rec, ona da Ebu Hureyre'nin rivayetine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurdu:
"Allah biri diğerini öldürüp, her ikisi de cennete giren iki adamın bu haline güler." Ashab; nasıl, ey Allah'ın Rasulü diye sordu. O; "bunların biri, Allah (ac) yolunda savaşırken şehit edilir, sonra Allah onu öldürenin tövbesini kabul eder, o kişi İslam'a girer, Allah (ac) yolunda savaşır ve şehit olur."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, İmâre 4892, /808
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Davud A'rec Abdurrahman b. Hürmüz (Abdurrahman b. Hürmüz)
3. Ebu Zinad Abdullah b. Zekvan el-Kuraşi (Abdullah b. Zekvan)
4. Ebu Muhammed Süfyan b. Uyeyne el-Hilâlî (Süfyân b. Uyeyne b. Meymûn)
5. Muhammed b. Ebu Ömer el-Adenî (Muhammed b. Yahya b. Ebu Ömer)
Konular:
Allah İnacı, Allah'ın gülmesi, hayreti, hoşlanması
Öneri Formu
Hadis Id, No:
3071, M004893
Hadis:
وَحَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ وَزُهَيْرُ بْنُ حَرْبٍ وَأَبُو كُرَيْبٍ قَالُوا حَدَّثَنَا وَكِيعٌ عَنْ سُفْيَانَ عَنْ أَبِى الزِّنَادِ بِهَذَا الإِسْنَادِ.
[عَنِ الأَعْرَجِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ] مِثْلَهُ.
[أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ: "يَضْحَكُ اللَّهُ إِلَى رَجُلَيْنِ يَقْتُلُ أَحَدُهُمَا الآخَرَ كِلاَهُمَا يَدْخُلُ الْجَنَّةَ." فَقَالُوا كَيْفَ يَا رَسُولَ اللَّهِ قَالَ: "يُقَاتِلُ هَذَا فِى سَبِيلِ اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ فَيُسْتَشْهَدُ ثُمَّ يَتُوبُ اللَّهُ عَلَى الْقَاتِلِ فَيُسْلِمُ فَيُقَاتِلُ فِى سَبِيلِ اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ فَيُسْتَشْهَدُ."]
Tercemesi:
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, Züheyr b. Harb ve Ebu Kureyb, onlara Veki', ona Süfyan, ona Ebu Zinad bu isnad ile [el-A'rec'e Ebu Hureyre] aynısını rivayet etmiştir.
[Rasulullah (sav); "Allah biri diğerini öldürmekle birlikte, her ikisi de cennete giren iki adamın haline güler" buyurdu. Ashab; nasıl, ey Allah'ın Rasulü deyince, O şu cevabı verdi: "Bu, aziz ve celil Allah yolunda savaşırken şehit düşer, sonra Allah onu öldürenin tövbesini kabul eder, İslam'a girer, aziz ve celil Allah yolunda savaşır ve şehit düşer."]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, İmâre 4893, /808
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Davud A'rec Abdurrahman b. Hürmüz (Abdurrahman b. Hürmüz)
3. Ebu Zinad Abdullah b. Zekvan el-Kuraşi (Abdullah b. Zekvan)
4. Süfyan es-Sevrî (Süfyan b. Said b. Mesruk b. Habib b. Rafi')
5. Ebu Süfyan Veki' b. Cerrah er-Ruâsî (Veki' b. Cerrah b. Melih b. Adî)
6. Ebu Bekir İbn Ebu Şeybe el-Absî (Abdullah b. Muhammed b. İbrahim b. Osman)
6. Ebu Hayseme Züheyr b. Harb el-Haraşî (Züheyr b. Harb b. Eştâl)
6. Ebu Küreyb Muhammed b. Alâ el-Hemdânî (Muhammed b. Alâ b. Kureyb)
Konular:
Allah İnacı, Allah'ın gülmesi, hayreti, hoşlanması
Öneri Formu
Hadis Id, No:
281859, M000451-2
Hadis:
حَدَّثَنِى زُهَيْرُ بْنُ حَرْبٍ حَدَّثَنَا يَعْقُوبُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ حَدَّثَنَا أَبِى عَنِ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ عَطَاءِ بْنِ يَزِيدَ اللَّيْثِىِّ أَنَّ أَبَا هُرَيْرَةَ أَخْبَرَهُ أَنَّ نَاسًا قَالُوا لِرَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَا رَسُولَ اللَّهِ هَلْ نَرَى رَبَّنَا يَوْمَ الْقِيَامَةِ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « هَلْ تُضَارُّونَ فِى رُؤْيَةِ الْقَمَرِ لَيْلَةَ الْبَدْرِ » . قَالُوا لاَ يَا رَسُولَ اللَّهِ . قَالَ « هَلْ تُضَارُّونَ فِى الشَّمْسِ لَيْسَ دُونَهَا سَحَابٌ » . قَالُوا لاَ يَا رَسُولَ اللَّهِ . قَالَ « فَإِنَّكُمْ تَرَوْنَهُ كَذَلِكَ يَجْمَعُ اللَّهُ النَّاسَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فَيَقُولُ مَنْ كَانَ يَعْبُدُ شَيْئًا فَلْيَتَّبِعْهُ . فَيَتَّبِعُ مَنْ كَانَ يَعْبُدُ الشَّمْسَ الشَّمْسَ وَيَتَّبِعُ مَنْ كَانَ يَعْبُدُ الْقَمَرَ الْقَمَرَ وَيَتَّبِعُ مَنْ كَانَ يَعْبُدُ الطَّوَاغِيتَ الطَّوَاغِيتَ وَتَبْقَى هَذِهِ الأُمَّةُ فِيهَا مُنَافِقُوهَا فَيَأْتِيهِمُ اللَّهُ - تَبَارَكَ وَتَعَالَى - فِى صُورَةٍ غَيْرِ صُورَتِهِ الَّتِى يَعْرِفُونَ فَيَقُولُ أَنَا رَبُّكُمْ . فَيَقُولُونَ نَعُوذُ بِاللَّهِ مِنْكَ هَذَا مَكَانُنَا حَتَّى يَأْتِيَنَا رَبُّنَا فَإِذَا جَاءَ رَبُّنَا عَرَفْنَاهُ . فَيَأْتِيهِمُ اللَّهُ تَعَالَى فِى صُورَتِهِ الَّتِى يَعْرِفُونَ فَيَقُولُ أَنَا رَبُّكُمْ . فَيَقُولُونَ أَنْتَ رَبُّنَا . فَيَتَّبِعُونَهُ وَيُضْرَبُ الصِّرَاطُ بَيْنَ ظَهْرَىْ جَهَنَّمَ فَأَكُونُ أَنَا وَأُمَّتِى أَوَّلَ مَنْ يُجِيزُ وَلاَ يَتَكَلَّمُ يَوْمَئِذٍ إِلاَّ الرُّسُلُ وَدَعْوَى الرُّسُلِ يَوْمَئِذٍ اللَّهُمَّ سَلِّمْ سَلِّمْ . وَفِى جَهَنَّمَ كَلاَلِيبُ مِثْلُ شَوْكِ السَّعْدَانِ هَلْ رَأَيْتُمُ السَّعْدَانَ » . قَالُوا نَعَمْ يَا رَسُولَ اللَّهِ . قَالَ « فَإِنَّهَا مِثْلُ شَوْكِ السَّعْدَانِ غَيْرَ أَنَّهُ لاَ يَعْلَمُ مَا قَدْرُ عِظَمِهَا إِلاَّ اللَّهُ تَخْطَفُ النَّاسَ بِأَعْمَالِهِمْ فَمِنْهُمُ الْمُؤْمِنُ بَقِىَ بِعَمَلِهِ وَمِنْهُمُ الْمُجَازَى حَتَّى يُنَجَّى حَتَّى إِذَا فَرَغَ اللَّهُ مِنَ الْقَضَاءِ بَيْنَ الْعِبَادِ وَأَرَادَ أَنْ يُخْرِجَ بِرَحْمَتِهِ مَنْ أَرَادَ مِنْ أَهْلِ النَّارِ أَمَرَ الْمَلاَئِكَةَ أَنْ يُخْرِجُوا مِنَ النَّارِ مَنْ كَانَ لاَ يُشْرِكُ بِاللَّهِ شَيْئًا مِمَّنْ أَرَادَ اللَّهُ تَعَالَى أَنْ يَرْحَمَهُ مِمَّنْ يَقُولُ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ . فَيَعْرِفُونَهُمْ فِى النَّارِ يَعْرِفُونَهُمْ بِأَثَرِ السُّجُودِ تَأْكُلُ النَّارُ مِنِ ابْنِ آدَمَ إِلاَّ أَثَرَ السُّجُودِ حَرَّمَ اللَّهُ عَلَى النَّارِ أَنْ تَأْكُلَ أَثَرَ السُّجُودِ . فَيُخْرَجُونَ مِنَ النَّارِ وَقَدِ امْتَحَشُوا فَيُصَبُّ عَلَيْهِمْ مَاءُ الْحَيَاةِ فَيَنْبُتُونَ مِنْهُ كَمَا تَنْبُتُ الْحِبَّةُ فِى حَمِيلِ السَّيْلِ ثُمَّ يَفْرُغُ اللَّهُ تَعَالَى مِنَ الْقَضَاءِ بَيْنَ الْعِبَادِ وَيَبْقَى رَجُلٌ مُقْبِلٌ بِوَجْهِهِ عَلَى النَّارِ وَهُوَ آخِرُ أَهْلِ الْجَنَّةِ دُخُولاً الْجَنَّةَ فَيَقُولُ أَىْ رَبِّ اصْرِفْ وَجْهِى عَنِ النَّارِ فَإِنَّهُ قَدْ قَشَبَنِى رِيحُهَا وَأَحْرَقَنِى ذَكَاؤُهَا فَيَدْعُو اللَّهَ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ يَدْعُوَهُ ثُمَّ يَقُولُ اللَّهُ تَبَارَكَ وَتَعَالَى هَلْ عَسَيْتَ إِنْ فَعَلْتُ ذَلِكَ بِكَ أَنْ تَسْأَلَ غَيْرَهُ . فَيَقُولُ لاَ أَسْأَلُكَ غَيْرَهُ . وَيُعْطِى رَبَّهُ مِنْ عُهُودٍ وَمَوَاثِيقَ مَا شَاءَ اللَّهُ فَيَصْرِفُ اللَّهُ وَجْهَهُ عَنِ النَّارِ فَإِذَا أَقْبَلَ عَلَى الْجَنَّةِ وَرَآهَا سَكَتَ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ يَسْكُتَ ثُمَّ يَقُولُ أَىْ رَبِّ قَدِّمْنِى إِلَى بَابِ الْجَنَّةِ . فَيَقُولُ اللَّهُ لَهُ أَلَيْسَ قَدْ أَعْطَيْتَ عُهُودَكَ وَمَوَاثِيقَكَ لاَ تَسْأَلُنِى غَيْرَ الَّذِى أَعْطَيْتُكَ وَيْلَكَ يَا ابْنَ آدَمَ مَا أَغْدَرَكَ . فَيَقُولُ أَىْ رَبِّ وَيَدْعُو اللَّهَ حَتَّى يَقُولَ لَهُ فَهَلْ عَسَيْتَ إِنْ أَعْطَيْتُكَ ذَلِكَ أَنْ تَسْأَلَ غَيْرَهُ . فَيَقُولُ لاَ وَعِزَّتِكَ . فَيُعْطِى رَبَّهُ مَا شَاءَ اللَّهُ مِنْ عُهُودٍ وَمَوَاثِيقَ فَيُقَدِّمُهُ إِلَى بَابِ الْجَنَّةِ فَإِذَا قَامَ عَلَى بَابِ الْجَنَّةِ انْفَهَقَتْ لَهُ الْجَنَّةُ فَرَأَى مَا فِيهَا مِنَ الْخَيْرِ وَالسُّرُورِ فَيَسْكُتُ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ يَسْكُتَ ثُمَّ يَقُولُ أَىْ رَبِّ أَدْخِلْنِى الْجَنَّةَ . فَيَقُولُ اللَّهُ تَبَارَكَ وَتَعَالَى لَهُ أَلَيْسَ قَدْ أَعْطَيْتَ عُهُودَكَ وَمَوَاثِيقَكَ أَنْ لاَ تَسْأَلَ غَيْرَ مَا أُعْطِيتَ وَيْلَكَ يَا ابْنَ آدَمَ مَا أَغْدَرَكَ . فَيَقُولُ أَىْ رَبِّ لاَ أَكُونُ أَشْقَى خَلْقِكَ . فَلاَ يَزَالُ يَدْعُو اللَّهَ حَتَّى يَضْحَكَ اللَّهُ تَبَارَكَ وَتَعَالَى مِنْهُ فَإِذَا ضَحِكَ اللَّهُ مِنْهُ قَالَ ادْخُلِ الْجَنَّةَ . فَإِذَا دَخَلَهَا قَالَ اللَّهُ لَهُ تَمَنَّهْ . فَيَسْأَلُ رَبَّهُ وَيَتَمَنَّى حَتَّى إِنَّ اللَّهَ لَيُذَكِّرُهُ مِنْ كَذَا وَكَذَا حَتَّى إِذَا انْقَطَعَتْ بِهِ الأَمَانِىُّ قَالَ اللَّهُ تَعَالَى ذَلِكَ لَكَ وَمِثْلُهُ مَعَهُ » . قَالَ عَطَاءُ بْنُ يَزِيدَ وَأَبُو سَعِيدٍ الْخُدْرِىُّ مَعَ أَبِى هُرَيْرَةَ لاَ يَرُدُّ عَلَيْهِ مِنْ حَدِيثِهِ شَيْئًا . حَتَّى إِذَا حَدَّثَ أَبُو هُرَيْرَةَ أَنَّ اللَّهَ قَالَ لِذَلِكَ الرَّجُلِ وَمِثْلُهُ مَعَهُ . قَالَ أَبُو سَعِيدٍ وَعَشَرَةُ أَمْثَالِهِ مَعَهُ يَا أَبَا هُرَيْرَةَ . قَالَ أَبُو هُرَيْرَةَ مَا حَفِظْتُ إِلاَّ قَوْلَهُ ذَلِكَ لَكَ وَمِثْلُهُ مَعَهُ . قَالَ أَبُو سَعِيدٍ أَشْهَدُ أَنِّى حَفِظْتُ مِنْ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَوْلَهُ ذَلِكَ لَكَ وَعَشَرَةُ أَمْثَالِهِ . قَالَ أَبُو هُرَيْرَةَ وَذَلِكَ الرَّجُلُ آخِرُ أَهْلِ الْجَنَّةِ دُخُولاً الْجَنَّةَ .
Tercemesi:
Bana Zuheyr b. Harb, ona Yakub b. İbrahim, ona babası, ona İbn Şihâb, ona Ata' b. Yezîd el-Leysî, ona da Ebû Hureyre şöyle dedi:
"İnsanlar Rasûlullah'a (sav.) sordular:
"- Ey Allah'ın rasûlü, kıyamet gününde Rabbimizi görecek miyiz?" Hz. Peygamber,
"- Dolunaylı br gecede gökteki ayı görmek için birbirinizle itişip kakışır mısınız?” diye sordu.
"- Hayır, ey Allah'ın rasûlü" dediler. Hz. Peygamber tekrar,
«- Bulutsuz bir günde güneşi görmek için birbirinizle itişip kakışır mısınız?” diye sordu. Yine,
«- Hayır, ey Allah'ın rasûlü" dediler.
“- İşte sizler Allah’ı da öyle (rahat bir şekilde) göreceksiniz. (Allah) kıyâmet günü insanları toplar ve; 'Kim neye tapıyor idiyse, ona tâbi olsun!' buyurur. Bunun üzerine güneşe tapanlar güneşin peşine, aya tapanlar ayın, putlara tapanlar da putların peşine takılırlar. Yalnız bu ümmet, münafıkları da aralarında olduğu halde yerinde kalacak. Allah onlara tanımadıkları bir surette yaklaşır yaklaşır ve onlara;
“- Ben sizin Rabbinizim!” der. Onlar ise;
“- Senden Allah'a sığınırız, Rabbimiz gelinceye kadar biz burada bekleyeceğiz" derler. Sonra Allah onlara tanıyacakları bir sûrette gelir ve tekrar;
“- Ben sizin Rabbinizim!” der. Bu sefer onlar;
“- Evet, sen bizim Rabbimizsin” derler. Onlar Allah'a tâbi olurlar. Sonra cehennemin üzerine Sırat köprüsü kurulur. Sırat’tan ilk olarak ben ve ümmetim geçeceğiz. O gün Peygamberler’den başka hiç kimse konuşamaz. Peygamberler’in o günkü sözleri de sadece; 'Allah’ım, selâmet ver! Selâmet ver!' cümlesidir. Cehennem’de Sa’dân dikenleri gibi kancalar vardır.
“- Sizler Sa’dân dikenini gördünüz mü?”
“- Evet, ey Allah'ın rasûlü” dediler.
"- İşte o kancalar, Sa’dân dikeni gibidirler. Yalnız onların büyüklüğünü Allah’tan başka kimse bilemez. Bu kancalar, (kötü) amelleri yüzünden insanları kapar. kimisi mü’min olduğu için ameli sayesinde kurtulur, kimisi de kurtarılıncaya kadar ceza görür. Nihayet Allah kullar arasında hüküm verme işini tamamlayıp cehennem ehlinden arzu ettiği kişileri rahmetiyle oradan çıkarmak istediğinde meleklere; Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmayanları cehennemden çıkarmalarını emreder. Cenâb-ı Hak, Allah'tan başka ilâh yoktur diyenlerden merhamet etmeyi dilediği kişileri cehennemden çıkarır. Melekler cehennemde onları secde izlerinden tanıyacaklar. Cehennem, secde izi müstesnâ Âdemoğlunun her tarafını yer-yakar. Allah cehenneme, secde izini yakmasını haram etmiştir.
Böylece onlar cehennemden çıkarılırlar. Onlar, yanıp kavrulmuş bir vaziyette çıkarılır ve üzerlerine hayat suyu dökülür; bunun üzerine tıpkı selin getirdiği milli topraktaki tohumun bitip yeşermesi gibi, onlar da yeniden biterler.
Sonra Allah kullar arasında hükmünü tamamlar. Geride sadece bir kişi kalır, onun da yüzü cehenneme dönüktür. O, cennete en son girecek olan kişidir. Adam;
“- Ey Rabbim, yüzümü cehennemden çevir; çünkü kokusu beni perişan etti, alevi de beni kavurdu!” diye dua edecek. Adam bu şekilde, Allah’ın dilediği kadar bir süre yalvaracak. Sonra Allah ona;
“- Bu dediğini yapsam, acaba başkasını da ister misin?” diye soracak. Adam;
“- Bundan başka bir şey istemem!” diyecek. Adam Rabbine, Allah'ın dilediği kadar söz verir, yemin eder. Bunun üzerine Allah adamın yüzünü cehennemden çevirir. Adam yüzünü cennete doğru çevirip cennetin güzelliğini görünce, Allah’ın dilediği kadar bir müddet susar. Ama sonra dayanamaz ve;
“- Ey Rabbim, beni cennetin kapısına kadar yaklaştır!” diye yalvarır. Allah teâlâ;
“- Sen, daha önce sana verdiklerimden başka bir şey istemeyeceğine dair ahd ve mîsak vermemiş miydin? Yazıklar olsun sana ey Âdemoğlu! Neden sözünden dönüyorsun?” buyurur. Adam yine;
"- Ey Rabbim!" diyerek yalvarıp yakarmaya devam eder. Nihayet Allah,
“- Bu dediğin sana verilecek olsa, acaba başkasını da ister misin?” diye sorar. Adam;
“- İzzetine yemin ederim ki, hayır! Bundan başka bir şey istemem!” der ve Allah’a, istediği kadar ahd ve mîsak verir. Bunun üzerine Allah onu cennetin kapısına kadar götürür. Adam cennetin kapısında durunca ve cennet de açılınca, içerdeki sürûru ve nimetleri görür. Adam, Allah’ın dilediği kadar bir müddet susar. Sonra dayanamaz;
“- Ey Rabbim, beni cennetin içine sokuver!” diye yakarır. Allah teâlâ yine;
“- Daha önce sana verilenden başka bir şey istemeyeceğine dair söz vermemiş miydin? Yazıklar olsun sana, ey Âdemoğlu! Ne kadar da dönekmişsin!” der. Adam da;
“- Ey Rabbim, ben mahlûkatının en bedbahtı olmayayım!” diye yalvarır. Adam Allah'a o derece ısrarla yalvarır ki, sonunda Allah güler, sonra da ona,
"- Cennete gir!" buyurur.
Adam cennete girince, Cenâb-ı Hak kendisine,
"- İste!" buyurur. Adam da Rabbinden istekte bulunur. Öyle ki,Yüce Allah; 'Şunları da iste! Şunları da iste!' diye kendisine hatırlatır. Nihayet adamın bütün istekleri tamamlanınca, Allah teâlâ;
“- Bu isteklerin sana verilecek! Ayrıca onun bir o kadarı daha verilecek!” buyurur.
Ata b. Yezid demiş ki: Ebû Hüreyre bu hadisi rivayet ederken Ebû Saîd Hudrî de yanında idi, onun söylediklerinden hiç birine karşı çıkmadı. Nihayet Ebû Hureyre «Onların bir misli de senindir» cümlesine gelince, Ebû Saîd, "Ya Ebâ Hureyre, onların on misli kadarı da senindir" dedi. Ebû Hureyre, "Ben Rasûlullah'dan (sav.) 'Onların bir misli daha senindir' dediğini belledim" dedi. Ebû Saîd de, "Ben de şehadet ederim ki Rasûlullah'ın (sav.), 'Bütün bunlar ve bunların on misli de senindir' buyurduğunu belledim" dedi.
Ebû Hüreyre, «Cennet ehlinden en son cennete girecek olan adam işte budur!" dedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, İmân 451, /95
Senetler:
1. Ebu Said el-Hudrî (Sa'd b. Malik b. Sinan b. Sa'lebe b. Ebcer)
2. Ebu Muhammed Ata b. Yezid el-Cünde'î (Ata b. Yezid el-Leysî)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu İshak İbrahim b. Sa'd ez-Zührî (İbrahim b. Sa'd b. İbrahim b. Abdurrahman b. Avf)
5. Ebu Yusuf Yakub b. İbrahim el-Kuraşî (Yakub b. İbrahim b. Sa'd b. İbrahim b. Abdurrahman b. Avf)
6. Ebu Hayseme Züheyr b. Harb el-Haraşî (Züheyr b. Harb b. Eştâl)
Konular:
Allah İnacı, Allah'ın gülmesi, hayreti, hoşlanması
Allah İnancı, Allah'ın görülmesi, rü'yetullah, cemalullah
İman, Ahirete, Sırat köprüsü
KTB, ALLAH TASAVVURU
KTB, İMAN
Münafık, Nifak / Münafık
Sahâbe, sahabiler ve hadîs
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ رَافِعٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ أَخْبَرَنَا مَعْمَرٌ عَنْ هَمَّامِ بْنِ مُنَبِّهٍ قَالَ هَذَا مَا حَدَّثَنَا أَبُو هُرَيْرَةَ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَذَكَرَ أَحَادِيثَ مِنْهَا وَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم
"يَضْحَكُ اللَّهُ لِرَجُلَيْنِ يَقْتُلُ أَحَدُهُمَا الآخَرَ كِلاَهُمَا يَدْخُلُ الْجَنَّةَ." قَالُوا كَيْفَ يَا رَسُولَ اللَّهِ قَالَ:
"يُقْتَلُ هَذَا فَيَلِجُ الْجَنَّةَ ثُمَّ يَتُوبُ اللَّهُ عَلَى الآخَرِ فَيَهْدِيهِ إِلَى الإِسْلاَمِ ثُمَّ يُجَاهِدُ فِى سَبِيلِ اللَّهِ فَيُسْتَشْهَدُ."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
3073, M004894
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ رَافِعٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ أَخْبَرَنَا مَعْمَرٌ عَنْ هَمَّامِ بْنِ مُنَبِّهٍ قَالَ هَذَا مَا حَدَّثَنَا أَبُو هُرَيْرَةَ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَذَكَرَ أَحَادِيثَ مِنْهَا وَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم
"يَضْحَكُ اللَّهُ لِرَجُلَيْنِ يَقْتُلُ أَحَدُهُمَا الآخَرَ كِلاَهُمَا يَدْخُلُ الْجَنَّةَ." قَالُوا كَيْفَ يَا رَسُولَ اللَّهِ قَالَ:
"يُقْتَلُ هَذَا فَيَلِجُ الْجَنَّةَ ثُمَّ يَتُوبُ اللَّهُ عَلَى الآخَرِ فَيَهْدِيهِ إِلَى الإِسْلاَمِ ثُمَّ يُجَاهِدُ فِى سَبِيلِ اللَّهِ فَيُسْتَشْهَدُ."
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Râfi', ona Abdürrezzak, ona Mamer, ona Hemmâm b. Münebbih'in şöyle dediğini rivayet etti: Bu(nlar) Ebu Hureyre'nin bizlere Rasulullah’tan (sav) diye rivayet ettiği hadislerdir. Onun zikrettiği hadislerden birisi de şudur: Rasulullah (sav); "Allah biri diğerini öldüren ve her ikisi de cennete giren iki adamın haline güler" buyurdu. Ashab; nasıl, ey Allah'ın Rasulü, deyince, O; "bu kişi öldürülür, cennete girer, sonra Allah diğerinin tövbesini kabul eder ve onu İslam hidayeti ile şereflendirir. Sonra da Allah yolunda cihat eder ve şehit olur" buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, İmâre 4894, /808
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Ukbe Hemmâm b. Münebbih el-Yemânî (Hemmâm b. Münebbih b. Kamil b. Sîc)
3. Ebu Urve Mamer b. Raşid el-Ezdî (Mamer b. Râşid)
4. ُEbu Bekir Abdürrezzak b. Hemmam (Abdürrezzak b. Hemmam b. Nafi)
5. Muhammed b. Râfi' el-Kuşeyrî (Muhammed b. Râfi' b. Sabur)
Konular:
Allah İnacı, Allah'ın gülmesi, hayreti, hoşlanması
Öneri Formu
Hadis Id, No:
36534, MU000989
Hadis:
وَحَدَّثَنِى عَنْ مَالِكٍ عَنْ أَبِى الزِّنَادِ عَنِ الأَعْرَجِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ يَضْحَكُ اللَّهُ إِلَى رَجُلَيْنِ يَقْتُلُ أَحَدُهُمَا الآخَرَ كِلاَهُمَا يَدْخُلُ الْجَنَّةَ يُقَاتِلُ هَذَا فِى سَبِيلِ اللَّهِ فَيُقْتَلُ ثُمَّ يَتُوبُ اللَّهُ عَلَى الْقَاتِلِ فَيُقَاتِلُ فَيُسْتَشْهَدُ .
Tercemesi:
O (Yahya) bana, ona Mâlik, ona Ebu’z-Zinâd, ona el-A‘rec, ona da Ebu Hureyre’nin rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: “Allah biri diğerini öldüren ve her ikisi de cennete giren iki adamın haline güler. (Bunların biri) Allah yolunda savaşırken öldürülür. Sonra Allah o(nu) öldürenin tövbesini kabul eder, o da savaşır ve şehit düşer” buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Cihâd 989, 1/163
Senetler:
()
Konular:
Allah İnacı, Allah'ın gülmesi, hayreti, hoşlanması
Şehit, mükafatı
Öneri Formu
Hadis Id, No:
276775, N003168-2
Hadis:
أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ سَلَمَةَ وَالْحَارِثُ بْنُ مِسْكِينٍ قِرَاءَةً عَلَيْهِ وَأَنَا أَسْمَعُ عَنِ ابْنِ الْقَاسِمِ قَالَ حَدَّثَنِى مَالِكٌ عَنْ أَبِى الزِّنَادِ عَنِ الأَعْرَجِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ « يَضْحَكُ اللَّهُ إِلَى رَجُلَيْنِ يَقْتُلُ أَحَدُهُمَا الآخَرَ كِلاَهُمَا يَدْخُلُ الْجَنَّةَ يُقَاتِلُ هَذَا فِى سَبِيلِ اللَّهِ فَيُقْتَلُ ثُمَّ يَتُوبُ اللَّهُ عَلَى الْقَاتِلِ فَيُقَاتِلُ فَيُسْتَشْهَدُ » .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Seleme ve Hâris b. Miskîn, onlara İbn Kâsım, ona Mâlik, ona Ebu Zinâd, ona el-A'rec, ona da Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
Allah (nezdinde) iki kişinin (durumu) gülünesidir. Biri diğerini öldürür (ancak) ikisi de cennete girer! Bu Allah yolunda savaşıp öldürürlür (de cennete girer). Ardından Allah, katilin tevbesini kabul eder. O da (Allah yolunda) savaşıp şehit düşer.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Cihâd 38, /2292
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Davud A'rec Abdurrahman b. Hürmüz (Abdurrahman b. Hürmüz)
3. Ebu Zinad Abdullah b. Zekvan el-Kuraşi (Abdullah b. Zekvan)
4. Ebu Abdullah Malik b. Enes el-Esbahî (Malik b. Enes b. Malik b. Ebu Amir)
5. Ebu Abdullah Abdurrahman b. Kasım el-Atekî (Abdurrahman b. Kasım b. Halid b. Cünade)
6. Ebu Hâris Muhammed b. Seleme el-Muradî (Muhammed b. Seleme b. Abdullah b. Ebu Fatma)
Konular:
Allah İnacı, Allah'ın gülmesi, hayreti, hoşlanması