63 Kayıt Bulundu.
Açıklama: 1. Bu hadis kişinin henüz çocuk sahibi olmadan künye kullanabileceğine işaret etmektedir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.) sahadebeden Suheyb'e (r.a.) henüz çocuğu olmadığı halde Ebu Yahya künyesini vermiştir. Yine meşhur sahabi Abdullah b. Mesud'a (r.a.) henüz çocuğu dünyaya gelmeden Ebu Abdurrahman künyesini vermiştir. 2. Araplar nezdinde lakap kullanmak hoş karşılanmadığı için bunun yerine daha çok künyeyi tercih ederlerdi. Bu sebeple, çocuklar henüz küçükken onlara lakap takılması ve bu lakapla anılmalarının önüne geçmek için künye vermeyi tercih ederlerdi. 3. Çocukları çok seven Hz. Peygamber (s.a.v.) hizmetçisi olan Enes b. Malik'in evine sık sık gider ve onlarla birlikte oturup kalkardı. Bu sırada hem Enes'le hem de kardeşi Ebu Umeyr ile şakalaşır, onların hatırlarını sorar ve kendilerine dua ederdi. 4. Hz. Peygamber (s.a.v.) çocukla konuşurken onun anlayabileceği bir dil kullandığı için çocuklarla muamelede bu husus da örnek alınmalıdır. 5. Bu hadis aynı zamanda komşu ziyaretinin önemine de işaret etmektedir. Zira Hz. Peygamber'in geldiği bu ev onun yakın çevresinde yer almaktaydı.
Açıklama: Bir kısım âlimler çocuklara selâm vermeyi uygun görmemişlerse de, onlara selâm verilmesini güzel görenlerin fikri daha makbul sayılmaktadır. Çünkü çocuklara selâm vermekle onlara islâm âdabı Öğretilmiş olur ve buna alışkanlık kazanırlar. Çocuklara selâm verilince, onlar bu selâma mukabele etmek zorunda değildir; zira bulûğ çağına ermemiş çocuklar mükellef değillerdir. Fakat bir çocuk, mükellef olan bir adama selâm verdiği takdirde, buna mukabele etmek vacibdir. Bir cemaata selâm verilse de, içlerinden bir çocuk bu selâmı alsa,cemaat adına bu mukabele bazı alimlere göre kifayet eder. Ancak Nevevi'ye göre çocuğun selamı almış olması diğerlerinden bu sorumluluğu düşürmez. İbn Hacer, Fethu'l-bârî, XI, 33.
Açıklama: 1. Bu hadis kişinin henüz çocuk sahibi olmadan künye kullanabileceğine işaret etmektedir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.) sahadebeden Suheyb'e (r.a.) henüz çocuğu olmadığı halde Ebu Yahya künyesini vermiştir. Yine meşhur sahabi Abdullah b. Mesud'a (r.a.) henüz çocuğu dünyaya gelmeden Ebu Abdurrahman künyesini vermiştir. 2. Araplar nezdinde lakap kullanmak hoş karşılanmadığı için bunun yerine daha çok künyeyi tercih ederlerdi. Bu sebeple, çocuklar henüz küçükken onlara lakap takılması ve bu lakapla anılmalarının önüne geçmek için künye vermeyi tercih ederlerdi. 3. Çocukları çok seven Hz. Peygamber (s.a.v.) hizmetçisi olan Enes b. Malik'in evine sık sık gider ve onlarla birlikte oturup kalkardı. Bu sırada hem Enes'le hem de kardeşi Ebu Umeyr ile şakalaşır, onların hatırlarını sorar ve kendilerine dua ederdi. 4. Hz. Peygamber (s.a.v.) çocukla konuşurken onun anlayabileceği bir dil kullandığı için çocuklarla muamelede bu husus da örnek alınmalıdır. 5. Bu hadis aynı zamanda komşu ziyaretinin önemine de işaret etmektedir. Zira Hz. Peygamber'in geldiği bu ev onun yakın çevresinde yer almaktaydı.
Açıklama: 1. Bu hadis kişinin henüz çocuk sahibi olmadan künye kullanabileceğine işaret etmektedir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.) sahadebeden Suheyb'e (r.a.) henüz çocuğu olmadığı halde Ebu Yahya künyesini vermiştir. Yine meşhur sahabi Abdullah b. Mesud'a (r.a.) henüz çocuğu dünyaya gelmeden Ebu Abdurrahman künyesini vermiştir. 2. Araplar nezdinde lakap kullanmak hoş karşılanmadığı için bunun yerine daha çok künyeyi tercih ederlerdi. Bu sebeple, çocuklar henüz küçükken onlara lakap takılması ve bu lakapla anılmalarının önüne geçmek için künye vermeyi tercih ederlerdi. 3. Çocukları çok seven Hz. Peygamber (s.a.v.) hizmetçisi olan Enes b. Malik'in evine sık sık gider ve onlarla birlikte oturup kalkardı. Bu sırada hem Enes'le hem de kardeşi Ebu Umeyr ile şakalaşır, onların hatırlarını sorar ve kendilerine dua ederdi. 4. Hz. Peygamber (s.a.v.) çocukla konuşurken onun anlayabileceği bir dil kullandığı için çocuklarla muamelede bu husus da örnek alınmalıdır. 5. Bu hadis aynı zamanda komşu ziyaretinin önemine de işaret etmektedir. Zira Hz. Peygamber'in geldiği bu ev onun yakın çevresinde yer almaktaydı.
Açıklama: 1. Selamlaşmak gibi merhabalaşmanın da sünnet olduğu bu hadîs-i şerîften anlaşılmaktadır. 2. "Merhab", genişliğe ve geniş yere denir ki, Araplar gelen misafire selamlaşmadan sonra «Merhaben ve sehlen» derler, Türkçe'de «merhaba» olarak kullanılır. Bu takdirde mânâsı: «Şen ve rahat yere geldiniz, rahat olunuz ve güven içinde bulununuz» demek olur. 3. Hz. Fatıma'nın (r.a.) konuşmasında, oturup kalkmasında ve daha birçok bakımdan Hz. Peygamber'e (s.a.v.) benzerliğini dile getiren hadisler mevcuttur. Bu da onlardan biridir, zira yürüyüşü Hz. Peygamber'in yürüyüşüne benzetilmiştir. 4. Hz. Peygamber (s.a.v.) Hz. Fatıma'yı (r.a.) çok sever, o eve geldiğinde ayağa kalkıp kendisini öper ve halini hatırını sorardı. Son hastalığında dahi Hz. Fatıma onu ziyarete geldiğinde kendisine hoşgeldin, merhaba demiş, onu öpmüş ve Hz. Fatıma'nın önce ağladığı sonra güldüğü meşhur konuşmayı yapmışlardır. 5. Bu hadis aynı zamanda kız çocuklarına iyi davranılması, onlara ayrımcılık yapılmaması gerektiğini en güzel şekilde gösteren hadislerdendir.
Açıklama: 1. Bu haber de çocuklara selâm vermenin örnek bir hareket olduğuna delildir. Bundan önceki iki hadîs-i şerife ve açıklamalarına bakılsın. 2. Sahabeden Enes b. Malik (r.a.) da çocuklarla karşılaştığında onlara selam verir ve Hz. Peygamber'in de (s.a.v.) böyle yaptığını söylerdi. Enes'in talebesi olan Sabit el-Bünânî de ondan aldığı örnekle çocuklarla karşılaştığında hep selam verirdi. 3. Hz. Peygamber (s.a.v.) Ensar'ı evlerinde ziyaret ettiği zaman çocuklara da selam verir, başlarını okşar ve onlara dua ederdi. Fadlullah el-Cîlânî, Fadlullahi's-samed, II, 421. 4. Bu haber için başka bir kaynak bulunamamıştır.[816]