حَدَّثَنَا أَبُو الْيَمَانِ أَخْبَرَنَا شُعَيْبٌ حَدَّثَنَا أَبُو الزِّنَادِ عَنِ الأَعْرَجِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ - رضى الله عنه - أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ « هَاجَرَ إِبْرَاهِيمُ بِسَارَةَ ، فَأَعْطَوْهَا آجَرَ ، فَرَجَعَتْ فَقَالَتْ أَشَعَرْتَ أَنَّ اللَّهَ كَبَتَ الْكَافِرَ وَأَخْدَمَ وَلِيدَةً » . وَقَالَ ابْنُ سِيرِينَ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم « فَأَخْدَمَهَا هَاجَرَ » .
Bize Ebu Yemân, ona Şuayb, ona Ebu Zinâd, ona A'rec, ona da Ebu Hureyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur
"İbrahim (as) ile Sâre hicret etti. Sâre'ye Hacer'i hediye ettiler. Sâre, geri dönüp İbrahim'in (as) yanına geldi ve ona "gördün mü, Allah kâfiri zelil etti ve bir cariyeyi de bana hizmetçi verdi" dedi.
İbn Sîrîn'in, Ebu Hureyre'den rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) "Sâre'ye Hâcer'i hizmetçi verdi" buyurmuştur.
Açıklama: Hadisin bütünü için B002217 numaralı hadise bakınız.
Rivayet muallaktır; Buhari ile Muhammed b. Sirin arasında inkıta vardır.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
280276, B002635-2
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو الْيَمَانِ أَخْبَرَنَا شُعَيْبٌ حَدَّثَنَا أَبُو الزِّنَادِ عَنِ الأَعْرَجِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ - رضى الله عنه - أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ « هَاجَرَ إِبْرَاهِيمُ بِسَارَةَ ، فَأَعْطَوْهَا آجَرَ ، فَرَجَعَتْ فَقَالَتْ أَشَعَرْتَ أَنَّ اللَّهَ كَبَتَ الْكَافِرَ وَأَخْدَمَ وَلِيدَةً » . وَقَالَ ابْنُ سِيرِينَ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم « فَأَخْدَمَهَا هَاجَرَ » .
Tercemesi:
Bize Ebu Yemân, ona Şuayb, ona Ebu Zinâd, ona A'rec, ona da Ebu Hureyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur
"İbrahim (as) ile Sâre hicret etti. Sâre'ye Hacer'i hediye ettiler. Sâre, geri dönüp İbrahim'in (as) yanına geldi ve ona "gördün mü, Allah kâfiri zelil etti ve bir cariyeyi de bana hizmetçi verdi" dedi.
İbn Sîrîn'in, Ebu Hureyre'den rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) "Sâre'ye Hâcer'i hizmetçi verdi" buyurmuştur.
Açıklama:
Hadisin bütünü için B002217 numaralı hadise bakınız.
Rivayet muallaktır; Buhari ile Muhammed b. Sirin arasında inkıta vardır.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Hibe ve Fazlihe ve't-Tahrîzi aleyhe 36, 1/712
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Bekir Muhammed b. Sirin el-Ensarî (Muhammed b. Sirin)
Konular:
Hz. Peygamber, anlattığı kıssalar
Peygamberler, Hz. İbrahim ve ailesi
Tarihsel Şahsiyetler, Hacer, Hz. İbrahim'in hanımı
Tarihsel Şahsiyetler, Sare, Hz. İbrahim'in hanımı
Bize Ebu Yemân, ona Şuayb, ona Ebu Zinâd, ona A'rec, ona da Ebu Hureyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur
"İbrahim (as) ile Sâre yola çıkıp bir şehre girdiler. Orada meliklerden bir melik, yahut zorbalardan bir zorba hükümdar vardı. Ona 'İbrahim en güzelinden bir kadınla bu şehre girdi' denildi. Hükümdar, 'Ey İbrahim, yanındaki kadın kimdir?' diye haber gönderdi. İbrahim, 'kardeşimdir' cevabını verdi ve ardından Sâre'nin yanına gelip 'sakın beni yalancı çıkarma. Ben onlara, senin kız kardeşim olduğunu söyledim. Allah'a yemin ederim ki, yeryüzünde benden ve senden başka iman eden hiçbir kimse yoktur. dedi. Sonra İbrahim, Sâre'yi hükümdara gönderdi. Sâre varınca, hükümdar ona doğru yeltendi. Sâre de hemen abdest alıp namaza durdu, ardından 'Allah'ım, ben Sana ve Senin Rasûlü'ne iman ettimse ve ben iffetimi eşimden başkasına karşı daima koruduysam, şu kâfiri benim üzerime musallat etme' diye dua etti. adamın nefesi tıkandı ve ayağı ile yere vurup debelenmeye başladı."
Hadisin râvîsi A'rec der ki: Ebu Seleme b. Abdurrahman, Ebu Hureyre'nin şöyle devam ettiğini aktardı:
Sâre "Allah'ım, eğer bu herif ölürse, bunu bu kadın öldürdü derler" dedi. Bunun üzerine o zalimin debelenmesi sona erdi. Sonra tekrar Sâre'ye doğru yeltendi. O da derhâl kalkıp abdest alarak namaza durdu ve "Allah'ım, ben Sana ve Senin Rasûlü'ne iman ettimse ve ben iffetimi eşimden başkasına karşı daima koruduysam, şu kâfiri benim üzerime musallat etme" diye dua etti. Adamın tekrar nefesi tıkandı ve ayağı ile yere vurup debelenmeye başladı.
Abdurrahman der ki: Ebu Seleme, Ebu Hureyre'nin şöyle devam ettiğini aktardı:
Sâre:"Allah'ım, eğer bu herif ölürse, bunu bu kadın öldürdü derler" dedi. Bunun üzerine o zalimin debelenmesi ikinci defa yahut üçünü defa sona erdi. Bunun üzerine hükümdar adamlarına "Vallahi siz bana kesinlikle bir şeytan göndermişsiniz. Siz bu kadını İbrahim'e geri gönderin. Hacer'i de ona hediye edin" dedi. Sâre, geri dönüp İbrahim'in (as) yanına geldi ve ona "gördün mü, Allah kâfiri zelil etti ve bir cariyeyi de bana hizmetçi verdi" dedi.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
15328, B002217
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو الْيَمَانِ أَخْبَرَنَا شُعَيْبٌ حَدَّثَنَا أَبُو الزِّنَادِ عَنِ الأَعْرَجِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ - رضى الله عنه - قَالَ قَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « هَاجَرَ إِبْرَاهِيمُ - عَلَيْهِ السَّلاَمُ - بِسَارَةَ ، فَدَخَلَ بِهَا قَرْيَةً فِيهَا مَلِكٌ مِنَ الْمُلُوكِ ، أَوْ جَبَّارٌ مِنَ الْجَبَابِرَةِ ، فَقِيلَ دَخَلَ إِبْرَاهِيمُ بِامْرَأَةٍ ، هِىَ مِنْ أَحْسَنِ النِّسَاءِ . فَأَرْسَلَ إِلَيْهِ أَنْ يَا إِبْرَاهِيمُ ، مَنْ هَذِهِ الَّتِى مَعَكَ قَالَ أُخْتِى . ثُمَّ رَجَعَ إِلَيْهَا ، فَقَالَ لاَ تُكَذِّبِى حَدِيثِى فَإِنِّى أَخْبَرْتُهُمْ أَنَّكِ أُخْتِى ، وَاللَّهِ إِنْ عَلَى الأَرْضِ مُؤْمِنٌ غَيْرِى وَغَيْرُكِ . فَأَرْسَلَ بِهَا إِلَيْهِ ، فَقَامَ إِلَيْهَا ، فَقَامَتْ تَوَضَّأُ وَتُصَلِّى فَقَالَتِ اللَّهُمَّ إِنْ كُنْتُ آمَنْتُ بِكَ وَبِرَسُولِكَ وَأَحْصَنْتُ فَرْجِى ، إِلاَّ عَلَى زَوْجِى فَلاَ تُسَلِّطْ عَلَىَّ الْكَافِرَ . فَغُطَّ حَتَّى رَكَضَ بِرِجْلِهِ » . قَالَ الأَعْرَجُ قَالَ أَبُو سَلَمَةَ بْنُ عَبْدُ الرَّحْمَنِ إِنَّ أَبَا هُرَيْرَةَ قَالَ قَالَتِ اللَّهُمَّ إِنْ يَمُتْ يُقَالُ هِىَ قَتَلَتْهُ . فَأُرْسِلَ ثُمَّ قَامَ إِلَيْهَا ، فَقَامَتْ تَوَضَّأُ تُصَلِّى ، وَتَقُولُ اللَّهُمَّ إِنْ كُنْتُ آمَنْتُ بِكَ وَبِرَسُولِكَ ، وَأَحْصَنْتُ فَرْجِى ، إِلاَّ عَلَى زَوْجِى ، فَلاَ تُسَلِّطْ عَلَىَّ هَذَا الْكَافِرَ ، فَغُطَّ حَتَّى رَكَضَ بِرِجْلِهِ . قَالَ عَبْدُ الرَّحْمَنِ قَالَ أَبُو سَلَمَةَ قَالَ أَبُو هُرَيْرَةَ فَقَالَتِ اللَّهُمَّ إِنْ يَمُتْ فَيُقَالُ هِىَ قَتَلَتْهُ ، فَأُرْسِلَ فِى الثَّانِيَةِ ، أَوْ فِى الثَّالِثَةِ ، فَقَالَ وَاللَّهِ مَا أَرْسَلْتُمْ إِلَىَّ إِلاَّ شَيْطَانًا ، ارْجِعُوهَا إِلَى إِبْرَاهِيمَ ، وَأَعْطُوهَا آجَرَ . فَرَجَعَتْ إِلَى إِبْرَاهِيمَ - عَلَيْهِ السَّلاَمُ - فَقَالَتْ أَشَعَرْتَ أَنَّ اللَّهَ كَبَتَ الْكَافِرَ وَأَخْدَمَ وَلِيدَةً .
Tercemesi:
Bize Ebu Yemân, ona Şuayb, ona Ebu Zinâd, ona A'rec, ona da Ebu Hureyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur
"İbrahim (as) ile Sâre yola çıkıp bir şehre girdiler. Orada meliklerden bir melik, yahut zorbalardan bir zorba hükümdar vardı. Ona 'İbrahim en güzelinden bir kadınla bu şehre girdi' denildi. Hükümdar, 'Ey İbrahim, yanındaki kadın kimdir?' diye haber gönderdi. İbrahim, 'kardeşimdir' cevabını verdi ve ardından Sâre'nin yanına gelip 'sakın beni yalancı çıkarma. Ben onlara, senin kız kardeşim olduğunu söyledim. Allah'a yemin ederim ki, yeryüzünde benden ve senden başka iman eden hiçbir kimse yoktur. dedi. Sonra İbrahim, Sâre'yi hükümdara gönderdi. Sâre varınca, hükümdar ona doğru yeltendi. Sâre de hemen abdest alıp namaza durdu, ardından 'Allah'ım, ben Sana ve Senin Rasûlü'ne iman ettimse ve ben iffetimi eşimden başkasına karşı daima koruduysam, şu kâfiri benim üzerime musallat etme' diye dua etti. adamın nefesi tıkandı ve ayağı ile yere vurup debelenmeye başladı."
Hadisin râvîsi A'rec der ki: Ebu Seleme b. Abdurrahman, Ebu Hureyre'nin şöyle devam ettiğini aktardı:
Sâre "Allah'ım, eğer bu herif ölürse, bunu bu kadın öldürdü derler" dedi. Bunun üzerine o zalimin debelenmesi sona erdi. Sonra tekrar Sâre'ye doğru yeltendi. O da derhâl kalkıp abdest alarak namaza durdu ve "Allah'ım, ben Sana ve Senin Rasûlü'ne iman ettimse ve ben iffetimi eşimden başkasına karşı daima koruduysam, şu kâfiri benim üzerime musallat etme" diye dua etti. Adamın tekrar nefesi tıkandı ve ayağı ile yere vurup debelenmeye başladı.
Abdurrahman der ki: Ebu Seleme, Ebu Hureyre'nin şöyle devam ettiğini aktardı:
Sâre:"Allah'ım, eğer bu herif ölürse, bunu bu kadın öldürdü derler" dedi. Bunun üzerine o zalimin debelenmesi ikinci defa yahut üçünü defa sona erdi. Bunun üzerine hükümdar adamlarına "Vallahi siz bana kesinlikle bir şeytan göndermişsiniz. Siz bu kadını İbrahim'e geri gönderin. Hacer'i de ona hediye edin" dedi. Sâre, geri dönüp İbrahim'in (as) yanına geldi ve ona "gördün mü, Allah kâfiri zelil etti ve bir cariyeyi de bana hizmetçi verdi" dedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Buyû' 100, 1/626
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Davud A'rec Abdurrahman b. Hürmüz (Abdurrahman b. Hürmüz)
3. Ebu Zinad Abdullah b. Zekvan el-Kuraşi (Abdullah b. Zekvan)
4. Şuayb b. Ebu Hamza el-Ümevi (Şuayb b. Dinar)
5. Ebu Yeman Hakem b. Nafi' el-Behrânî (Hakem b. Nafi')
Konular:
Peygamberler, Hz. İbrahim ve ailesi
Tarihsel Şahsiyetler, Hacer, Hz. İbrahim'in hanımı
Tarihsel Şahsiyetler, Sare, Hz. İbrahim'in hanımı
حَدَّثَنَا أَبُو الْيَمَانِ أَخْبَرَنَا شُعَيْبٌ حَدَّثَنَا أَبُو الزِّنَادِ عَنِ الأَعْرَجِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ - رضى الله عنه - أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ « هَاجَرَ إِبْرَاهِيمُ بِسَارَةَ ، فَأَعْطَوْهَا آجَرَ ، فَرَجَعَتْ فَقَالَتْ أَشَعَرْتَ أَنَّ اللَّهَ كَبَتَ الْكَافِرَ وَأَخْدَمَ وَلِيدَةً » . وَقَالَ ابْنُ سِيرِينَ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم « فَأَخْدَمَهَا هَاجَرَ » .
Bize Ebu Yemân, ona Şuayb, ona Ebu Zinâd, ona A'rec, ona da Ebu Hureyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur
"İbrahim (as) ile Sâre hicret etti. Sâre'ye Hacer'i hediye ettiler. Sâre, geri dönüp İbrahim'in (as) yanına geldi ve ona "gördün mü, Allah kâfiri zelil etti ve bir cariyeyi de bana hizmetçi verdi" dedi.
İbn Sîrîn'in, Ebu Hureyre'den rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) "Sâre'ye Hâcer'i hizmetçi verdi" buyurmuştur.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
20855, B002635
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو الْيَمَانِ أَخْبَرَنَا شُعَيْبٌ حَدَّثَنَا أَبُو الزِّنَادِ عَنِ الأَعْرَجِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ - رضى الله عنه - أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ « هَاجَرَ إِبْرَاهِيمُ بِسَارَةَ ، فَأَعْطَوْهَا آجَرَ ، فَرَجَعَتْ فَقَالَتْ أَشَعَرْتَ أَنَّ اللَّهَ كَبَتَ الْكَافِرَ وَأَخْدَمَ وَلِيدَةً » . وَقَالَ ابْنُ سِيرِينَ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم « فَأَخْدَمَهَا هَاجَرَ » .
Tercemesi:
Bize Ebu Yemân, ona Şuayb, ona Ebu Zinâd, ona A'rec, ona da Ebu Hureyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur
"İbrahim (as) ile Sâre hicret etti. Sâre'ye Hacer'i hediye ettiler. Sâre, geri dönüp İbrahim'in (as) yanına geldi ve ona "gördün mü, Allah kâfiri zelil etti ve bir cariyeyi de bana hizmetçi verdi" dedi.
İbn Sîrîn'in, Ebu Hureyre'den rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) "Sâre'ye Hâcer'i hizmetçi verdi" buyurmuştur.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Hibe ve Fazlihe ve't-Tahrîzi aleyhe 36, 1/712
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Davud A'rec Abdurrahman b. Hürmüz (Abdurrahman b. Hürmüz)
3. Ebu Zinad Abdullah b. Zekvan el-Kuraşi (Abdullah b. Zekvan)
4. Şuayb b. Ebu Hamza el-Ümevi (Şuayb b. Dinar)
5. Ebu Yeman Hakem b. Nafi' el-Behrânî (Hakem b. Nafi')
Konular:
Hz. Peygamber, anlattığı kıssalar
Peygamberler, Hz. İbrahim ve ailesi
Tarihsel Şahsiyetler, Hacer, Hz. İbrahim'in hanımı
Tarihsel Şahsiyetler, Sare, Hz. İbrahim'in hanımı
İyi bilin ki onlar benim düşmanımdır; ancak âlemlerin Rabbi (benim dostumdur);
Öneri Formu
Hadis Id, No:
56442, KK26/77
Hadis:
فَإِنَّهُمْ عَدُوٌّ لِّي إِلَّا رَبَّ الْعَالَمِينَ
Tercemesi:
İyi bilin ki onlar benim düşmanımdır; ancak âlemlerin Rabbi (benim dostumdur);
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Kur'an, Kur'an-ı Kerim, Şuarâ 26/77, /
Senetler:
()
Konular:
Allah İnancı, Allah tasavvuru
Dostluk, Allah dostları
Peygamberler, Hz. İbrahim ve ailesi
Öneri Formu
Hadis Id, No:
32416, İM004312
Hadis:
حَدَّثَنَا نَصْرُ بْنُ عَلِىٍّ حَدَّثَنَا خَالِدُ بْنُ الْحَارِثِ حَدَّثَنَا سَعِيدٌ عَنْ قَتَادَةَ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ « يَجْتَمِعُ الْمُؤْمِنُونَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ يُلْهَمُونَ - أَوْ يَهُمُّونَ شَكَّ سَعِيدٌ - فَيَقُولُونَ لَوْ تَشَفَّعْنَا إِلَى رَبِّنَا فَأَرَاحَنَا مِنْ مَكَانِنَا فَيَأْتُونَ آدَمَ فَيَقُولُونَ أَنْتَ آدَمُ أَبُو النَّاسِ خَلَقَكَ اللَّهُ بِيَدِهِ وَأَسْجَدَ لَكَ مَلاَئِكَتَهُ فَاشْفَعْ لَنَا عِنْدَ رَبِّكَ يُرِحْنَا مِنْ مَكَانِنَا هَذَا . فَيَقُولُ لَسْتُ هُنَاكُمْ - وَيَذْكُرُ وَيَشْكُو إِلَيْهِمْ ذَنْبَهُ الَّذِى أَصَابَ فَيَسْتَحْيِى مِنْ ذَلِكَ - وَلَكِنِ ائْتُوا نُوحًا فَإِنَّهُ أَوَّلُ رَسُولٍ بَعَثَهُ اللَّهُ إِلَى أَهْلِ الأَرْضِ فَيَأْتُونَهُ فَيَقُولُ لَسْتُ هُنَاكُمْ - وَيَذْكُرُ سُؤَالَهُ رَبَّهُ مَا لَيْسَ لَهُ بِهِ عِلْمٌ وَيَسْتَحْيِى مِنْ ذَلِكَ - وَلَكِنِ ائْتُوا خَلِيلَ الرَّحْمَنِ إِبْرَاهِيمَ فَيَأْتُونَهُ فَيَقُولُ لَسْتُ هُنَاكُمْ وَلَكِنِ ائْتُوا مُوسَى عَبْدًا كَلَّمَهُ اللَّهُ وَأَعْطَاهُ التَّوْرَاةَ . فَيَأْتُونَهُ فَيَقُولُ لَسْتُ هُنَاكُمْ - وَيَذْكُرُ قَتْلَهُ النَّفْسَ بِغَيْرِ النَّفْسِ - وَلَكِنِ ائْتُوا عِيسَى عَبْدَ اللَّهِ وَرَسُولَهُ وَكَلِمَةَ اللَّهِ وَرُوحَهُ . فَيَأْتُونَهُ فَيَقُولُ لَسْتُ هُنَاكُمْ وَلَكِنِ ائْتُوا مُحَمَّدًا عَبْدًا غَفَرَ اللَّهُ لَهُ مَا تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِهِ وَمَا تَأَخَّرَ . قَالَ فَيَأْتُونِى فَأَنْطَلِقُ - قَالَ فَذَكَرَ هَذَا الْحَرْفَ عَنِ الْحَسَنِ . قَالَ فَأَمْشِى بَيْنَ السِّمَاطَيْنِ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ . قَالَ ثُمَّ عَادَ إِلَى حَدِيثِ أَنَسٍ - قَالَ « فَأَسْتَأْذِنُ عَلَى رَبِّى فَيُؤْذَنُ لِى فَإِذَا رَأَيْتُهُ وَقَعْتُ سَاجِدًا فَيَدَعُنِى مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ يَدَعَنِى ثُمَّ يُقَالُ ارْفَعْ يَا مُحَمَّدُ وَقُلْ تُسْمَعْ وَسَلْ تُعْطَهْ وَاشْفَعْ تُشَفَّعْ فَأَحْمَدُهُ بِتَحْمِيدٍ يُعَلِّمُنِيهِ ثُمَّ أَشْفَعُ فَيَحُدُّ لِى حَدًّا فَيُدْخِلُهُمُ الْجَنَّةَ ثُمَّ أَعُودُ الثَّانِيَةَ فَإِذَا رَأَيْتُهُ وَقَعْتُ سَاجِدًا فَيَدَعُنِى مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ يَدَعَنِى ثُمَّ يُقَالُ لِى ارْفَعْ مُحَمَّدُ قُلْ تُسْمَعْ وَسَلْ تُعْطَهْ وَاشْفَعْ تُشَفَّعْ فَأَرْفَعُ رَأْسِى فَأَحْمَدُهُ بِتَحْمِيدٍ يُعَلِّمُنِيهِ ثُمَّ أَشْفَعُ فَيَحُدُّ لِى حَدًّا فَيُدْخِلُهُمُ الْجَنَّةَ ثُمَّ أَعُودُ الثَّالِثَةَ فَإِذَا رَأَيْتُ رَبِىِّ وَقَعْتُ سَاجِدًا فَيَدَعُنِى مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ يَدَعَنِى ثُمَّ يُقَالُ ارْفَعْ مُحَمَّدُ قُلْ تُسْمَعْ وَسَلْ تُعْطَهْ وَاشْفَعْ تُشَفَّعْ فَأَرْفَعُ رَأْسِى فَأَحْمَدُهُ بِتَحْمِيدٍ يُعَلِّمُنِيهِ ثُمَّ أَشْفَعُ فَيَحُدُّ لِى حَدًّا فَيُدْخِلُهُمُ الْجَنَّةَ ثُمَّ أَعُودُ الرَّابِعَةَ فَأَقُولُ يَا رَبِّ مَا بَقِىَ إِلاَّ مَنْ حَبَسَهُ الْقُرْآنُ » .
قَالَ يَقُولُ قَتَادَةُ عَلَى أَثَرِ هَذَا الْحَدِيثِ وَحَدَّثَنَا أَنَسُ بْنُ مَالِكٍ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ « يَخْرُجُ مِنَ النَّارِ مَنْ قَالَ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ وَكَانَ فِى قَلْبِهِ مِثْقَالُ شَعِيرَةٍ مِنْ خَيْرٍ وَيَخْرُجُ مِنَ النَّارِ مَنْ قَالَ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ وَكَانَ فِى قَلْبِهِ مِثْقَالُ بُرَّةٍ مِنْ خَيْرٍ وَيَخْرُجُ مِنَ النَّارِ مَنْ قَالَ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ وَكَانَ فِى قَلْبِهِ مِثْقَالُ ذَرَّةٍ مِنْ خَيْرٍ » .
Tercemesi:
Bize Nasr b. Ali, ona Halid b. el-Hâris, ona Said, ona Katade, ona da Enes b. Malik'ten rivayet edildiğine göre; Rasulullah (sav) şöyle buyurdu, demiştir:
"Mü'minler kıyamet günü toplanarak: Rabbimize bir şefaatçi gön-dersek de Rabbimİz bizi bu (sıkıntılı) yerimizden rahata kavuştursa, diyecekler (bunu söylemeleri için Allah tarafından) gönüllerine ilham edilir (veya onlar bu sıkıntıya gereken önemi verirler. -Bu tereddüt ravi Said'e aittir-). Bunun üzerine mü'minler Âdem'e (as) varırlar ve (ona): Sen Âdem'sin, bütün insanların babasının, Allah seni (kudret) eliyle yarattı ve meleklerini sana secde ettirdi. Artık (ne olur) bizim için Rabbin katında şefaat et de bizi şu (sıkıntılı) yerimizden (kurtarıp) rahata kavuştursun, derler. Fakat Âdem (as): 'Ben sizin dediğiniz (şefaat) makamında değilim (ve Âdem vaktiyle işlediği hatayı onlara yakınarak anlatarak bundan dolayı haya eder) ve lakin Nuh'a gidiniz. Çünkü O, Allah'ın yer yüzündekilere gönderdiği ilk resul (elçi) dir, der. Bunun Üzerine mü'minler Nuh'a (as) varırlar. O da: Ben sizin dediğiniz (şefaat) mevkinde değilim, (ve Nuh, hakkında bilgisi olmayan bir şeyi -ki oğlunun aile fertlerinden oluşu dolayısıyla tufanda boğulmaması isteğidir- Rabbinden dilediğini anlatır ve bundan dolayı haya eder) ve lâkin Halilu'r-Rahmân (yani Allah'ın dostu) İbrâhim'in (as) yanına gidiniz, der. Sonra mü'minler İbrâhim peygambere varırlar. Fakat O da ben sizin dediğiniz şefaat mevkiinde değilim. Ve lâkin Allah'ın kendisi ile konuştuğu ve Tevrat'ı verdiği kulu Mûsâ'ya (as) gidiniz, der. O da: Ben orada (yani şefaat makamında) yokum (ve Mûsâ bu arada vaktiyle kısas durumu olmaksızın bir adamı öldürdüğünü anlatır) ve lâkin siz, Allah'ın kulu, resulü, kelimesi ve ruhu (denilen) İsa'nın (as) yanına gidiniz, der. Bunun üzerine mü'minler İsa'ya varırlar. O da: Ben sizin dediğiniz şefaat makamında yokum ve lâkin Muhammed'e (sav), Allah'ın kendisinin geçmiş ve gelecek hatalarını bağışladığı (o yüce) kula gidiniz, der. Resûl-i Ekrem (sav) buyurdu ki:
"Bunun üzerine mü'minler benim yanıma gelirler. Ben de kalkıp giderim," (ravi demiştir ki: Şeyhim: Ve mü'minlerden iki saf arasında yürürüm" buyruk cümlesini el-Hasan'dan naklen anlattı). Ravi demiştir ki sonra Enes'in hadisine döndü. Resûl-i Ekrem (sav) (sözüne devamla) buyurdu ki:
"Bunun üzerine ben Rabbimin huzuruna çıkmak için izin isterim. Bana izin verilir. Sonra Rabbimi gördüğüm zaman hemen secdeye kapanının. Allah dilediği sürece beni secde hâlinde bırakır." Sonra (bana):
"(Başını) kaldır Ya Muhammed! Ve söyle, işitilirsin;
"iste, istediğin verilir ve şefaat et, şefaatin kabul olunur," buyurulur. Bunun üzerine
"ben (başımı secdeden kaldırarak) O'na, Zatının bana öğrettiği bir hamd şekliyle hamd ederim. Sonra (genel ve özel) şefaatte bulunurum. Bunun üzerine Rabbim bana bir sınır (ve çerçeve) çizer. Ben de o sınır (yâni ölçü) içinde kalanları cennete dâhil ederim. Sonra ikinci defa (şefaat için) dönerim ve O'nu görünce secdeye varırım, Allah beni dilediği kadar secdede bırakır." Sonra bana:
"(Başını) kaldır (ya) Muhammed! Söyle, dinlenirsin iste, istediğin verilir ve şefaat et şefaatin kabul olunur," buyurulur.
"Bunun üzerine ben de başımı kaldırıp O'na bana öğrettiği bir hamd şekliyle hamd ederim. Sonra (tekrar) şefaat ederim. Rabbim benim (şefaat edeceğim kimseler) için bir sınır (ve çerçeve) çizer. Ben de o Ölçü içine girenleri cennete dâhil ederim. Sonra üçüncü defa (şefaat etmeye) dönerim ve Rabbimi görünce secdeye kapanırım. Rabbim beni dilediği kadar (secdede) bırakır." Sonra:
"(Başını) kaldır (ya) Muhammed: Söyle, işitilirsin; iste, istediğin verilir ve şefaat et, şefaatin kabul olunur," buyurulur.
"Ben de başımı kaldırıp O'na bana öğrettiği biçimde hamd ederim. Sonra şefaat ederim. Allah'ım (yine) bana bir sınır tayin eder. Ben de onları cennete dâhil ederim. Sonra dördüncü kez (Rabbimin huzuruna) dönerek: Ya Rabbi (cehennemde) Kur'ân'nın hapsettiği (yani ebedi olarak cehennemde kalmalarına hükmettiği) kişilerden başka hiç kimse kalmadı, diyeceğim."
Ravi demiştir ki: Katade bu hadisin hemen arkasında şöyle dedi; Ve Enes b. Mâlik, Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu da bize rivayet etti:
"Kalbinde bir arpa (tanesi) ağırlığınca hayır (yani iman) bulunduğu halde 'lâ ilahe illallah: Allah'tan başka ilâh yoktur' diyen herkes cehennemden çıkacaktır. Keza: kalbinde bir buğday (tanesi) ağırlığınca hayır (yâni iman) bulunduğu halde 'Lâ ilahe illallah' diyen herkes cehennemden çıkacaktır. Kalbinde zerre ağırlığı kadar hayır (yâni iman) bulunup da 'Lâ ilahe illallah' diyen herkes de cehennemden çıkacaktır."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Zühd 37, /699
Senetler:
()
Konular:
Amel, günahlara kefaret olan ameller
Hz. Peygamber, diğer peygamberlerden farkı
Kıyamet, sıkıntıları
Peygamberler, Hz. Adem
Peygamberler, Hz. İbrahim ve ailesi
Peygamberler, Hz. İsa
Peygamberler, Hz. Musa ve Ailesi
Peygamberler, Hz. Nuh
Şefaat, Hz. Peygamber'in
Tevhit, La ilahe illallah / kelime-i tevhidi söyleyen cennete girecektir
Öneri Formu
Hadis Id, No:
23653, N002834
Hadis:
أَخْبَرَنِى أَبُو بَكْرِ بْنُ إِسْحَاقَ قَالَ حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ بْنُ مُحَمَّدِ بْنِ عَرْعَرَةَ قَالَ حَدَّثَنَا مُعَاذُ بْنُ هِشَامٍ قَالَ حَدَّثَنِى أَبِى عَنْ قَتَادَةَ عَنْ سَعِيدِ بْنِ الْمُسَيَّبِ أَنَّ امْرَأَةً دَخَلَتْ عَلَى عَائِشَةَ وَبِيَدِهَا عُكَّازٌ فَقَالَتْ مَا هَذَا فَقَالَتْ لِهَذِهِ الْوَزَغِ لأَنَّ نَبِىَّ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم حَدَّثَنَا « أَنَّهُ لَمْ يَكُنْ شَىْءٌ إِلاَّ يُطْفِئُ عَلَى إِبْرَاهِيمَ عَلَيْهِ السَّلاَمُ إِلاَّ هَذِهِ الدَّابَّةُ » . فَأَمَرَنَا بِقَتْلِهَا وَنَهَى عَنْ قَتْلِ الْجِنَّانِ إِلاَّ ذَا الطُّفْيَتَيْنِ وَالأَبْتَرَ فَإِنَّهُمَا يُطْمِسَانِ الْبَصَرَ وَيُسْقِطَانِ مَا فِى بُطُونِ النِّسَاءِ .
Tercemesi:
Bize Ebu Bekir b. İshak, ona İbrahim b. Muhammed Ar'are, ona Muaz b. Hişam, ona babası, ona Katade, ona da Said b. el-Müseyyeb'den (ra) rivayet edildiğine göre, Bir kadın ucu harbeli bir asa ile Aişe'nin yanına girdi. Aişe bu elindeki nedir?' dedi. Kadın da: 'Bu keleri öldürmek içindir. Çünkü Peygamber (sav) bize anlatmıştı:
"Tüm hayvanlar İbrahim (ra), ateşe atıldığında onu söndürmeye çalışmışlar ancak bu hayvanın söndürme işinde yardımı olmamış dolayısıyla bu hayvanın öldürülmesini emretmişti. Fakat kısa kuyruklu yılanı ve nesli kesik yılanların öldürülmelerini emretmişti. Çünkü onlar insanların gözlerini kör eder ve kadınların karınlarındaki çocukları düşürürler."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Menâsiku'l-hacc 85, /2270
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Said b. Müseyyeb el-Kuraşî (Said b. Müseyyeb b. Hazn b. Ebu Vehb)
3. Ebu Hattab Katade b. Diame es-Sedusî (Katade b. Diame b. Katade)
4. Hişam b. Ebu Abdullah ed-Destevâî (Hişam b. Senber)
5. Ebu Abdullah Muaz b. Hişam ed-Destevâî (Muaz b. Hişam b. Senber)
6. Ebu İshak İbrahim b. Muhammed en-Nâcî (İbrahim b. Muhammed b. Ar'are b. Birind)
7. Muhammed b. İshak es-Sâgânî (Muhammed b. İshak b. Cafer)
Konular:
Hayvanlar, öldürmek/ zarar vermek
Peygamberler, Hz. İbrahim ve ailesi
عبد الرزاق عن ابن جريج قال : أخبرني عبد الحميد ابن شيبة بن عثمان ، وسألته هل كان في البيت قرنا كبش ؟ قال : نعم ، كانا فيه ، قلت : أرأيتهما ؟ قال : حسبت ، ولكن أخبرني عبد الرحمن بن بابيه أن قد رآهما ، قال : وغيره ما قد رآهما فيه ، قال : ويقولون : إنهما قرنا الكبش الذي ذبح إبراهيم . قال ابن جريج : وقالت صفية ابنة شيبة : كانا فيه قرنا الكبش . وحدثت أن ابن عباس قال : كانا فيه.
قال وحدثت عن عجوز قال : رأيتهما فيه ، بهما مغرة مشق.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
78585, MA009082
Hadis:
عبد الرزاق عن ابن جريج قال : أخبرني عبد الحميد ابن شيبة بن عثمان ، وسألته هل كان في البيت قرنا كبش ؟ قال : نعم ، كانا فيه ، قلت : أرأيتهما ؟ قال : حسبت ، ولكن أخبرني عبد الرحمن بن بابيه أن قد رآهما ، قال : وغيره ما قد رآهما فيه ، قال : ويقولون : إنهما قرنا الكبش الذي ذبح إبراهيم . قال ابن جريج : وقالت صفية ابنة شيبة : كانا فيه قرنا الكبش . وحدثت أن ابن عباس قال : كانا فيه.
قال وحدثت عن عجوز قال : رأيتهما فيه ، بهما مغرة مشق.
Tercemesi:
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Abdürrezzak b. Hemmam, Musannef, Menâsik 9082, 5/87
Senetler:
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Ebu Velid İbn Cüreyc el-Mekkî (Abdülmelik b. Abdülaziz b. Cüreyc)
Konular:
Kabe
Peygamberler, Hz. İbrahim ve ailesi
عبد الرزاق عن معمر وابن جريج عن كثير بن كثير عن سعيد بن جبير عن ابن عباس أن امرأة إسماعيل قالت لابراهيم - قال ابن جريج في حديثه : إنها قالت لابراهيم - : انزل نطعمك ، قال إبراهيم : وما طعامكم ؟ قالت : اللحم ، قال : فما شرابكم ؟ قالت : الماء ، قال : اللهم بارك لهم في اللحم والماء ، قال : فما هما لا يخلو عليهما أحد بغير مكة إلا لم يوافقاه .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
79032, MA009218
Hadis:
عبد الرزاق عن معمر وابن جريج عن كثير بن كثير عن سعيد بن جبير عن ابن عباس أن امرأة إسماعيل قالت لابراهيم - قال ابن جريج في حديثه : إنها قالت لابراهيم - : انزل نطعمك ، قال إبراهيم : وما طعامكم ؟ قالت : اللحم ، قال : فما شرابكم ؟ قالت : الماء ، قال : اللهم بارك لهم في اللحم والماء ، قال : فما هما لا يخلو عليهما أحد بغير مكة إلا لم يوافقاه .
Tercemesi:
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Abdürrezzak b. Hemmam, Musannef, Menâsik 9218, 5/149
Senetler:
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Ebu Abdullah Said b. Cübeyr el-Esedî (Said b. Cübeyr)
Konular:
Peygamberler, Hz. İbrahim ve ailesi