Bize Ahmed b. Osman, ona Şurayh b. Seleme, ona İbrahim b. Yusuf, ona babası (Yusuf b. İshak), ona Ebu Ishâk, ona da Berâ (ra) şöyle demiştir:
Rasulullah (sav), Abdullah b. Atîk ve Abdullah b. Utbe'yi, birtakım insanlar beraber Ebu Râfi üzerine gönderdi. Birlik kaleye yaklaştığında, başkanları Abdullah b. Atîk, arkadaşlarına “yerinizde durun da ben kaleye gidip duruma bakayım” dedi. Abdullah b. Atîk der ki: Ben gizlice kaleye girmek için gittim. Kale halkı, kaybettikleri bir eşeği aramak üzere alacakaranlıkta dışarıya çıkmışlardı. Ben tanınmaktan endişe ettim ve sanki ihtiyacımı gideriyormuş gibi, başımı kapattım. Sonra kapı nöbetçisi “kapıyı kapamadan önce içeri girmek isteyen girsin” diye seslendi. Ben de hemen içeriye girdim ve kale kapısının yanındaki eşek ahırının içinde saklandım. Adamları Ebu Râfi'in yanında akşam yemeği yediler ve yanında oturup konuştular. Nihayet geceden bir müddet geçti. Sonra adamları kale içindeki kendi evlerine döndüler. Sesler kesilip de hiçbir hareket işitmez olunca, ben (gizlendiğim yerden) dışarı çıktım. Kapı nöbetçisinin, kalenin anahtarını bir oyuk içine koyduğu yeri görmüştüm. Anahtarı oradan aldım ve kalenin kapısını açtım. Abdullah der ki: Kendi kendime “ya kale halkı beni tanırsa” diye düşündüm ve yavaşça yürüyüp kale içindeki evlerinin kapılarına vardım ve kapıları içlerindekilerin üzerine dıştan kilitledim. Sonra bir merdiven içinde üst kata, Ebu Râfi'in yanına çıktım. Bir de baktım ki, ev karanlık ve evin kandili sönmüş. Adamın nerede olduğunu bilemedim ve “ey Ebu Râfi” diye seslendim. “Kimdir o?” dedi. Abdullah der ki: Ona vurmak için hemen sesin geldiği tarafa gittim, fakat bağırınca iyi vuramadım. Sonra ona yardım ediyormuş gibi geldim ve ses tonumu değiştirerek “neyin var ey Ebu Râfi?” dedim. Ebu Râfi “yahu sana hayret ediyorum, anana yazıklar olsun! Yanıma bir adam girip bana kılıçla vurdu” dedi. Abdullah der ki: Ben yine gidip bir kere daha ona vurdum, fakat yine iş görecek bir vuruş olmadı. Ebu Râfi bağırdı ve ev halkı ayağa kalktı. Abdullah der ki: Sonra ben sesimi değiştirerek yardım edecekmiş gibi geldim, baktım sırt üstü yatıyor. Hemen kılıcı karnının içine soktum, sonra üzerinde tersine çevirdim, nihayet kemiğin sesini işittim. Sonra dehşetle dışarı çıkıp merdivenlere kadar geldim. Aşağıya inmek isterken, merdivenden düştüm, ayağım eklem yerinden çıktı. Hemen ayağımı bir sargı ile sardım. Sonra ben bir ayak üzerinde sekerek arkadaşlarıma geldim ve onlara “sizler gidip Rasulullah'a (sav) sevinçli haberi bildiriniz. Ben ölüm haberini verenin sesini işitinceye kadar buradan ayrılmayacağım” dedim. Sabahın aydınlığı olunca ölüm habercisi yukarıya çıktı ve “Ebu Râfi'in ölümünü bildiririm” diye ilân etti. Abdullah b. Atîk der ki: Ardından ben, bende ayağımda hiçbir ağrı olmaksızın kalkıp yürüdüm. Arkadaşlarımın Peygamber'e (sav) gelmelerinden önce onlara yetiştim ve Peygamber'e (sav) o sevinçli haberi verdim.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
31217, B004040
Hadis:
حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ عُثْمَانَ حَدَّثَنَا شُرَيْحٌ - هُوَ ابْنُ مَسْلَمَةَ - حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ بْنُ يُوسُفَ عَنْ أَبِيهِ عَنْ أَبِى إِسْحَاقَ قَالَ سَمِعْتُ الْبَرَاءَ - رضى الله عنه - قَالَ بَعَثَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم إِلَى أَبِى رَافِعٍ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عَتِيكٍ وَعَبْدَ اللَّهِ بْنَ عُتْبَةَ فِى نَاسٍ مَعَهُمْ ، فَانْطَلَقُوا حَتَّى دَنَوْا مِنَ الْحِصْنِ ، فَقَالَ لَهُمْ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عَتِيكٍ امْكُثُوا أَنْتُمْ حَتَّى أَنْطَلِقَ أَنَا فَأَنْظُرَ . قَالَ فَتَلَطَّفْتُ أَنْ أَدْخُلَ الْحِصْنَ ، فَفَقَدُوا حِمَارًا لَهُمْ - قَالَ - فَخَرَجُوا بِقَبَسٍ يَطْلُبُونَهُ - قَالَ - فَخَشِيتُ أَنْ أُعْرَفَ - قَالَ - فَغَطَّيْتُ رَأْسِى كَأَنِّى أَقْضِى حَاجَةً ، ثُمَّ نَادَى صَاحِبُ الْبَابِ مَنْ أَرَادَ أَنْ يَدْخُلَ فَلْيَدْخُلْ قَبْلَ أَنْ أُغْلِقَهُ . فَدَخَلْتُ ثُمَّ اخْتَبَأْتُ فِى مَرْبِطِ حِمَارٍ عِنْدَ بَابِ الْحِصْنِ ، فَتَعَشَّوْا عِنْدَ أَبِى رَافِعٍ وَتَحَدَّثُوا حَتَّى ذَهَبَتْ سَاعَةٌ مِنَ اللَّيْلِ ، ثُمَّ رَجَعُوا إِلَى بُيُوتِهِمْ ، فَلَمَّا هَدَأَتِ الأَصْوَاتُ وَلاَ أَسْمَعُ حَرَكَةً خَرَجْتُ - قَالَ - وَرَأَيْتُ صَاحِبَ الْبَابِ حَيْثُ وَضَعَ مِفْتَاحَ الْحِصْنِ ، فِى كَوَّةٍ فَأَخَذْتُهُ فَفَتَحْتُ بِهِ بَابَ الْحِصْنِ . قَالَ قُلْتُ إِنْ نَذِرَ بِى الْقَوْمُ انْطَلَقْتُ عَلَى مَهَلٍ ، ثُمَّ عَمَدْتُ إِلَى أَبْوَابِ بُيُوتِهِمْ ، فَغَلَّقْتُهَا عَلَيْهِمْ مِنْ ظَاهِرٍ ، ثُمَّ صَعِدْتُ إِلَى أَبِى رَافِعٍ فِى سُلَّمٍ ، فَإِذَا الْبَيْتُ مُظْلِمٌ قَدْ طَفِئَ سِرَاجُهُ ، فَلَمْ أَدْرِ أَيْنَ الرَّجُلُ ، فَقُلْتُ يَا أَبَا رَافِعٍ . قَالَ مَنْ هَذَا قَالَ فَعَمَدْتُ نَحْوَ الصَّوْتِ فَأَضْرِبُهُ ، وَصَاحَ فَلَمْ تُغْنِ شَيْئًا - قَالَ - ثُمَّ جِئْتُ كَأَنِّى أُغِيثُهُ فَقُلْتُ مَا لَكَ يَا أَبَا رَافِعٍ وَغَيَّرْتُ صَوْتِى . فَقَالَ أَلاَ أُعْجِبُكَ لأُمِّكَ الْوَيْلُ ، دَخَلَ عَلَىَّ رَجُلٌ فَضَرَبَنِى بِالسَّيْفِ . قَالَ فَعَمَدْتُ لَهُ أَيْضًا فَأَضْرِبُهُ أُخْرَى فَلَمْ تُغْنِ شَيْئًا ، فَصَاحَ وَقَامَ أَهْلُهُ ، قَالَ ثُمَّ جِئْتُ وَغَيَّرْتُ صَوْتِى كَهَيْئَةِ الْمُغِيثِ ، فَإِذَا هُوَ مُسْتَلْقٍ عَلَى ظَهْرِهِ ، فَأَضَعُ السَّيْفَ فِى بَطْنِهِ ثُمَّ أَنْكَفِئُ عَلَيْهِ حَتَّى سَمِعْتُ صَوْتَ الْعَظْمِ ، ثُمَّ خَرَجْتُ دَهِشًا حَتَّى أَتَيْتُ السُّلَّمَ أُرِيدُ أَنْ أَنْزِلَ ، فَأَسْقُطُ مِنْهُ فَانْخَلَعَتْ رِجْلِى فَعَصَبْتُهَا ، ثُمَّ أَتَيْتُ أَصْحَابِى أَحْجُلُ فَقُلْتُ انْطَلِقُوا فَبَشِّرُوا رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَإِنِّى لاَ أَبْرَحُ حَتَّى أَسْمَعَ النَّاعِيَةَ ، فَلَمَّا كَانَ فِى وَجْهِ الصُّبْحِ صَعِدَ النَّاعِيَةُ فَقَالَ أَنْعَى أَبَا رَافِعٍ . قَالَ فَقُمْتُ أَمْشِى مَا بِى قَلَبَةٌ ، فَأَدْرَكْتُ أَصْحَابِى قَبْلَ أَنْ يَأْتُوا النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم فَبَشَّرْتُهُ .
Tercemesi:
Bize Ahmed b. Osman, ona Şurayh b. Seleme, ona İbrahim b. Yusuf, ona babası (Yusuf b. İshak), ona Ebu Ishâk, ona da Berâ (ra) şöyle demiştir:
Rasulullah (sav), Abdullah b. Atîk ve Abdullah b. Utbe'yi, birtakım insanlar beraber Ebu Râfi üzerine gönderdi. Birlik kaleye yaklaştığında, başkanları Abdullah b. Atîk, arkadaşlarına “yerinizde durun da ben kaleye gidip duruma bakayım” dedi. Abdullah b. Atîk der ki: Ben gizlice kaleye girmek için gittim. Kale halkı, kaybettikleri bir eşeği aramak üzere alacakaranlıkta dışarıya çıkmışlardı. Ben tanınmaktan endişe ettim ve sanki ihtiyacımı gideriyormuş gibi, başımı kapattım. Sonra kapı nöbetçisi “kapıyı kapamadan önce içeri girmek isteyen girsin” diye seslendi. Ben de hemen içeriye girdim ve kale kapısının yanındaki eşek ahırının içinde saklandım. Adamları Ebu Râfi'in yanında akşam yemeği yediler ve yanında oturup konuştular. Nihayet geceden bir müddet geçti. Sonra adamları kale içindeki kendi evlerine döndüler. Sesler kesilip de hiçbir hareket işitmez olunca, ben (gizlendiğim yerden) dışarı çıktım. Kapı nöbetçisinin, kalenin anahtarını bir oyuk içine koyduğu yeri görmüştüm. Anahtarı oradan aldım ve kalenin kapısını açtım. Abdullah der ki: Kendi kendime “ya kale halkı beni tanırsa” diye düşündüm ve yavaşça yürüyüp kale içindeki evlerinin kapılarına vardım ve kapıları içlerindekilerin üzerine dıştan kilitledim. Sonra bir merdiven içinde üst kata, Ebu Râfi'in yanına çıktım. Bir de baktım ki, ev karanlık ve evin kandili sönmüş. Adamın nerede olduğunu bilemedim ve “ey Ebu Râfi” diye seslendim. “Kimdir o?” dedi. Abdullah der ki: Ona vurmak için hemen sesin geldiği tarafa gittim, fakat bağırınca iyi vuramadım. Sonra ona yardım ediyormuş gibi geldim ve ses tonumu değiştirerek “neyin var ey Ebu Râfi?” dedim. Ebu Râfi “yahu sana hayret ediyorum, anana yazıklar olsun! Yanıma bir adam girip bana kılıçla vurdu” dedi. Abdullah der ki: Ben yine gidip bir kere daha ona vurdum, fakat yine iş görecek bir vuruş olmadı. Ebu Râfi bağırdı ve ev halkı ayağa kalktı. Abdullah der ki: Sonra ben sesimi değiştirerek yardım edecekmiş gibi geldim, baktım sırt üstü yatıyor. Hemen kılıcı karnının içine soktum, sonra üzerinde tersine çevirdim, nihayet kemiğin sesini işittim. Sonra dehşetle dışarı çıkıp merdivenlere kadar geldim. Aşağıya inmek isterken, merdivenden düştüm, ayağım eklem yerinden çıktı. Hemen ayağımı bir sargı ile sardım. Sonra ben bir ayak üzerinde sekerek arkadaşlarıma geldim ve onlara “sizler gidip Rasulullah'a (sav) sevinçli haberi bildiriniz. Ben ölüm haberini verenin sesini işitinceye kadar buradan ayrılmayacağım” dedim. Sabahın aydınlığı olunca ölüm habercisi yukarıya çıktı ve “Ebu Râfi'in ölümünü bildiririm” diye ilân etti. Abdullah b. Atîk der ki: Ardından ben, bende ayağımda hiçbir ağrı olmaksızın kalkıp yürüdüm. Arkadaşlarımın Peygamber'e (sav) gelmelerinden önce onlara yetiştim ve Peygamber'e (sav) o sevinçli haberi verdim.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Meğâzî 16, 2/59
Senetler:
1. Ebu Umare Bera b. Azib el-Ensarî (Bera b. Azib b. Haris b.Adî b. Cüşem)
2. Ebu İshak es-Sebiî (Amr b. Abdullah b. Ubeyd)
3. Yusuf b. İshak es-Sebi'i (Yusuf b. İshak b. Ebu İshak)
4. İbn Ebu İshak İbrahim b. Yusuf es-Sebi'î (İbrahim b. Yusuf b. İshak b. Amr b. Abdullah)
5. Şurayh b. Mesleme et-Tenûhî (Şurayh b. Mesleme)
6. Ahmed b. Osman el-Evdi (Ahmed b. Osman b. Hakim b. Zübyan)
Konular:
Diyalog, Hz. Peygamber'in / Sahabenin Yahudilerle ilişkileri
HZ.PEYGAMBER DÖNEMİNDEKİ ARAÇ-GEREÇLER
Savaş, hile oluşu
Strateji, Savaş, düşmanın elebaşılarını yok etmek
Öneri Formu
Hadis Id, No:
21087, T001675
Hadis:
حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ مَنِيعٍ وَنَصْرُ بْنُ عَلِىٍّ قَالاَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ بْنُ عُيَيْنَةَ عَنْ عَمْرِو بْنِ دِينَارٍ سَمِعَ جَابِرَ بْنَ عَبْدِ اللَّهِ يَقُولُ : قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « الْحَرْبُ خُدْعَةٌ » . قَالَ أَبُو عِيسَى وَفِى الْبَابِ عَنْ عَلِىٍّ وَزَيْدِ بْنِ ثَابِتٍ وَعَائِشَةَ وَابْنِ عَبَّاسٍ وَأَبِى هُرَيْرَةَ وَأَسْمَاءَ بِنْتِ يَزِيدَ بْنِ السَّكَنِ وَكَعْبِ بْنِ مَالِكٍ وَأَنَسِ بْنِ مَالِكٍ . وَهَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ .
Tercemesi:
Bize Ahmed b. Menî' ve Nasr b. Ali, onlara Süfyân b. Uyeyne, ona Amr b. Dînâr, ona da Câbir b. Abdullah, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
Savaş, hiledir.
Ebu İsa şöyle demiştir: Bu konuda Ali, Zeyd b. Sâbit, Aişe, İbn Abbâs, Ebu Hureyre, Esmâ bt. Yezid b. Seken, Kâ'b b. Mâlik ve Enes b. Mâlik'ten de hadis rivayet edilmiştir. Bu, hasen-sahih bir hadistir.
Açıklama:
Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım:
الْحَرْبُ خَدْعَةٌ
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Cihâd 5, 4/193
Senetler:
()
Konular:
Aldatma, söz ve fiillerle yanıltmak
Savaş, hile oluşu
حَدَّثَنَا سَعِيدُ بْنُ مَنْصُورٍ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنْ عَمْرٍو أَنَّهُ سَمِعَ جَابِرًا أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ
"الْحَرْبُ خُدْعَةٌ."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
15968, D002636
Hadis:
حَدَّثَنَا سَعِيدُ بْنُ مَنْصُورٍ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنْ عَمْرٍو أَنَّهُ سَمِعَ جَابِرًا أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ
"الْحَرْبُ خُدْعَةٌ."
Tercemesi:
Bize Said b. Mansur, ona Süfyan, ona Amr, ona da Cabir, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Savaş, hiledir."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Cihâd 101, /608
Senetler:
1. Cabir b. Abdullah el-Ensârî (Cabir b. Abdullah b. Amr b. Haram b. Salebe)
2. Amr b. Dinar el-Cümahî (Amr b. Dinar)
3. Ebu Muhammed Süfyan b. Uyeyne el-Hilâlî (Süfyân b. Uyeyne b. Meymûn)
4. Said b. Mansur el-Horasânî (Ebû Osman Said b Mansur b. Şu'be)
Konular:
Savaş, hile oluşu
Öneri Formu
Hadis Id, No:
15970, D002637
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عُبَيْدٍ حَدَّثَنَا ابْنُ ثَوْرٍ عَنْ مَعْمَرٍ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ كَعْبِ بْنِ مَالِكٍ عَنْ أَبِيهِ أَنَّ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم كَانَ إِذَا أَرَادَ غَزْوَةً وَرَّى غَيْرَهَا وَكَانَ يَقُولُ
"الْحَرْبُ خُدْعَةٌ."
[قَالَ أَبُو دَاوُدَ لَمْ يَجِئْ بِهِ إِلاَّ مَعْمَرٌ يُرِيدُ قَوْلَهُ "الْحَرْبُ خُدْعَةٌ." بِهَذَا الإِسْنَادِ إِنَّمَا يُرْوَى مِنْ حَدِيثِ عَمْرِو بْنِ دِينَارٍ عَنْ جَابِرٍ وَمِنْ حَدِيثِ مَعْمَرٍ عَنْ هَمَّامِ بْنِ مُنَبِّهٍ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ و خرج مسلم الطريقين.]
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Ubeyd, ona İbn Sevr, ona Ma'mer, ona ez-Zührî, ona Abdurrahman b. Ka'b b. Malik, ona da babası (Ka'b b. Malik) şöyle rivayet etmiştir: Nebî (sav), (bir yere) gazâya etmek istediğinde başka bir yere gidecekmiş gibi yol alır ve "savaş, hiledir" buyururdu.
[Ebû Davud şöyle demiştir: Bu hadisteki "savaş, hiledir" ifadesini bu isnad ile sadece Ma'mer nakletmiştir. "Savaş, hiledir" ifadesinin yer aldı hadis, Amr b. Dinar'ın, Cabir'den naklettiği rivayet ile Ma'mer'in, Hemmâm b. Münebbih'ten, onun da Ebu Hureyre'den aktardığı rivayette yer almaktadır. (İmam) Müslim, her iki tarike de Sahin'inde yer vermiştir.]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Cihâd 101, /608
Senetler:
1. Ka'b b. Malik el-Ensarî (Ka'b b. Malik b. Ebu Ka'b b. Kayn b. Ka'b)
2. Ebu Hattab Abdurrahman b. Ka'b el-Ensarî (Abdurrahman b. Ka'b b. Malik b. Ebu Kayn)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu Urve Mamer b. Raşid el-Ezdî (Mamer b. Râşid)
5. Ebu Abdullah Muhammed b. Sevr es-San'ai (Muhammed b. Sevr)
6. Muhammed b. Ubeyd el-Guberî (Muhammed b. Ubeyd b. Hisab)
Konular:
Savaş, hile oluşu
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ نُمَيْرٍ حَدَّثَنَا يُونُسُ بْنُ بُكَيْرٍ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ إِسْحَاقَ عَنْ يَزِيدَ بْنِ رُومَانَ عَنْ عُرْوَةَ عَنْ عَائِشَةَ أَنَّ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم قَالَ « الْحَرْبُ خُدْعَةٌ » .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
30044, İM002833
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ نُمَيْرٍ حَدَّثَنَا يُونُسُ بْنُ بُكَيْرٍ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ إِسْحَاقَ عَنْ يَزِيدَ بْنِ رُومَانَ عَنْ عُرْوَةَ عَنْ عَائِشَةَ أَنَّ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم قَالَ « الْحَرْبُ خُدْعَةٌ » .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Abdullah b. Nümeyr, ona Yunus b. Bükeyr, ona Muhammed b. İshak, ona Yezid b. Rûmân, ona Urve, ona da Aişe, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
Savaş, hiledir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Cihâd 28, /459
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Urve b. Zübeyr el-Esedî (Urve b. Zübeyr b. Avvam b. Huveylid b. Esed)
3. Yezid b. Rûmân el-Esedi (Yezid b. Rûman)
4. İbn İshak el-Kuraşî (Muhammed b. İshak b. Yesar b. Hıyar)
5. Ebu Bükeyr Yunus b. Bükeyr eş-Şeybanî (Yunus b. Bükeyr b. Vasıl)
6. Ebu Abdurrahman Muhammed b. Numeyr el-Hemdânî el-Hârifî (Muhammed b. Abdullah b. Numeyr el-Hemedânî)
Konular:
Savaş, hile oluşu
Öneri Formu
Hadis Id, No:
264254, AVM006545
Hadis:
6545 - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ مُسْلِمِ بْنِ وَارَةَ، قَالَ: حَدَّثَنِي عَاصِمُ بْنُ يَزِيدَ الْعُمَرِيُّ، قثنا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عَبْدِ الْعَزِيزِ اللَّيْثِيُّ، قَالَ: سَمِعْتُ ابْنَ شِهَابٍ، يُحَدِّثُ عَنْ عَطَاءِ بْنِ يَزِيدَ، عَنْ أَبِي أَيُّوبَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: «لَا يحِلُّ الْكَذِبُ إِلَّا فِي ثَلَاثٍ الرَّجُلُ يكْذِبُ امْرَأَتَهُ يُرْضِيهَا بِذَلِكَ» ، وَقَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : «الْحَرْبُ خُدْعَةٌ، وَالرَّجُلُ يَمْشِي بَيْنَ رَجُلَيْنِ يُصْلِحُ بَيْنَهُمَا»
Tercemesi:
Ebû Eyyûb’tan nakledildiğine göre Allah Resulü buyurdu ki: “Yalan söylemek üç hususta helal olabilir. Adam karısına yalan söyler ve onu böylece ikna eder. Hz. Peygamber “Savaş hiledir” diyerek (ikinci hususu açıkladı.) (üçüncüsü ise) kişinin küsmüş iki kişinin arasını düzeltmek için söyledikleridir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebu Avâne el-İsferâyînî, Müsned-i Ebu Avâne, Cihâd 6545, 4/212
Senetler:
1. Ebu Eyyüb el-Ensari (Halid b. Zeyd b. Küleyb b. Salabe b. Abd)
2. Ebu Muhammed Ata b. Yezid el-Cünde'î (Ata b. Yezid el-Leysî)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Abdullah b. Abdulaziz el-Leysi (Abdullah b. Abdulaziz b. Abdullah b. Amir)
5. Asım b. Yezid el-Umerî (Asım b. Yezid)
6. Muhammed b. Müslim er-Razî (Muhammed b. Müslim b. Osman b. Abdullah)
Konular:
Islah, Arabuluculuk, insanların arasını düzeltmek
Savaş, hile oluşu
Yalan, caiz olduğu yerler
وَحَدَّثَنَا عَلِىُّ بْنُ حُجْرٍ السَّعْدِىُّ وَعَمْرٌو النَّاقِدُ وَزُهَيْرُ بْنُ حَرْبٍ - وَاللَّفْظُ لِعَلِىٍّ وَزُهَيْرٍ - قَالَ عَلِىٌّ أَخْبَرَنَا وَقَالَ الآخَرَانِ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ قَالَ سَمِعَ عَمْرٌو جَابِرًا يَقُولُ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « الْحَرْبُ خَدْعَةٌ » .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
285874, M004539-2
Hadis:
وَحَدَّثَنَا عَلِىُّ بْنُ حُجْرٍ السَّعْدِىُّ وَعَمْرٌو النَّاقِدُ وَزُهَيْرُ بْنُ حَرْبٍ - وَاللَّفْظُ لِعَلِىٍّ وَزُهَيْرٍ - قَالَ عَلِىٌّ أَخْبَرَنَا وَقَالَ الآخَرَانِ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ قَالَ سَمِعَ عَمْرٌو جَابِرًا يَقُولُ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « الْحَرْبُ خَدْعَةٌ » .
Tercemesi:
Bize Ali b. Hucr es-Sa'dî, Amr en-Nâkid ve Züheyr b. Harb, -hadisin lafızları Ali ile Züheyr'e aittir- onlara Süfyân, ona Amr, ona da Câbir, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
Savaş, hiledir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Cihâd ve's-Siyer 4539, /741
Senetler:
1. Cabir b. Abdullah el-Ensârî (Cabir b. Abdullah b. Amr b. Haram b. Salebe)
2. Amr b. Dinar el-Cümahî (Amr b. Dinar)
3. Ebu Muhammed Süfyan b. Uyeyne el-Hilâlî (Süfyân b. Uyeyne b. Meymûn)
4. Ebu Osman Amr b. Muhammed en-Nakıd (Amr b. Muhammed b. Bükeyr)
Konular:
Savaş, hile oluşu
وَحَدَّثَنَا عَلِىُّ بْنُ حُجْرٍ السَّعْدِىُّ وَعَمْرٌو النَّاقِدُ وَزُهَيْرُ بْنُ حَرْبٍ - وَاللَّفْظُ لِعَلِىٍّ وَزُهَيْرٍ - قَالَ عَلِىٌّ أَخْبَرَنَا وَقَالَ الآخَرَانِ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ قَالَ سَمِعَ عَمْرٌو جَابِرًا يَقُولُ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « الْحَرْبُ خَدْعَةٌ » .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
285875, M004539-3
Hadis:
وَحَدَّثَنَا عَلِىُّ بْنُ حُجْرٍ السَّعْدِىُّ وَعَمْرٌو النَّاقِدُ وَزُهَيْرُ بْنُ حَرْبٍ - وَاللَّفْظُ لِعَلِىٍّ وَزُهَيْرٍ - قَالَ عَلِىٌّ أَخْبَرَنَا وَقَالَ الآخَرَانِ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ قَالَ سَمِعَ عَمْرٌو جَابِرًا يَقُولُ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « الْحَرْبُ خَدْعَةٌ » .
Tercemesi:
Bize Ali b. Hucr es-Sa'dî, Amr en-Nâkid ve Züheyr b. Harb, -hadisin lafızları Ali ile Züheyr'e aittir- onlara Süfyân, ona Amr, ona da Câbir, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
Savaş, hiledir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Cihâd ve's-Siyer 4539, /741
Senetler:
1. Cabir b. Abdullah el-Ensârî (Cabir b. Abdullah b. Amr b. Haram b. Salebe)
2. Amr b. Dinar el-Cümahî (Amr b. Dinar)
3. Ebu Muhammed Süfyan b. Uyeyne el-Hilâlî (Süfyân b. Uyeyne b. Meymûn)
4. Ebu Hasan Ali b. Hucr es-Sa'dî (Ali b. Hucr b. İyas b. Mukatil)
Konular:
Savaş, hile oluşu