1997 Kayıt Bulundu.
Bize Abdulvehhab b. Necde el-Hûtî, ona İbn Ayyaş, ona Şürahbil b. Müslim, ona da Ebu Ümame şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav) 'şüphesiz Aziz ve Celil Allah her hak sahibine hakkını vermiştir. Varise vasiyet yoktur. Kadın, kocasının izni olmadan evinden hiçbir şey harcayamaz' buyurdu. Hz. Peygamber'e (sav) 'Ey Allah’ın Rasulü! Yemek de mi veremez?' denildi. Rasulullah (sav) 'o bizim en değerli malımızdır (veremez)' cevabını verdi, sonra da 'ödünç alınan şey geri ödenir, gelirini alıp iade etmek üzere alınan tarla, hayvan ve ağaç (minha) geri verilir ve borç ödenir. Kefil borçludur' buyurdu."
Açıklama: Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım: الْعَارِيَةُ مُؤَدَّاةٌ وَالزَّعِيمُ غَارِمٌ
Bize Ali b. Hucr ve Hennad, onlara İsmail b. Ayyaş, ona da Şurahbil b. Müslim el-Havlanî, ona da Ebu Ümame el-Bahilî şöyle demiştir: "Rasulullah’tan (sav) işittim veda haccındaki hutbesinde 'Allah her hak sahibine hakkını vermiştir, dolayısıyla miras alana vasiyet yoktur. Çocuğun (nesebi) yatağın sahibi olan erkeğe aittir. Zina eden için (çocuğun nesebini almaktan) mahrumiyet vardır. Onların (zina edenlerin ve günahkarların) hesabı Allah’a aittir. Her kim, babasından başka birinin babası olduğunu iddia ederse ya da bir köle, sahibinin dışında başka birisinin efendisi olduğunu ileri sürerse Allah’ın lâneti kıyamete kadar onun üzerine olsun. Kadın kocasının evinde ancak kocasının izniyle harcamada bulunabilir' buyurdu. Bu sırada Hz. Peygamber'e (sav) 'ey Allah’ın Rasulü! Yemek de mi veremez?' diye soruldu. Hz. Peygamber (sav) 'O bizim en değerli malımızdır (veremez)' cevabını verdi, sonra da 'ödünç alınan şey geri ödenir, gelirini alıp iade etmek üzere alınan tarla, hayvan ve ağaç (minha) geri verilir, borç ödenir, kefil borçludur' buyurdu." [Tirmizî der ki: Bu konuda Amr b. Harice ve Enes’den de hadis rivayet edilmiştir. Bu hadis hasen-sahihtir. Aynı hadis, Ebu Ümame vasıtası ile Nebi’den (sav) bundan başka yollarla da rivayet edilmiştir. İsmail b. Ayyaş’ın, Iraklılardan ve Hicazlılardan tek başına rivayeti sadece i’tibâr için alınır. Çünkü onlardan münker hadisler rivayet etmiştir. Şamlılardan rivayeti ise daha sağlamdır. Muhammed b. İsmail böyle söylemiştir. Tirmizî der ki: Ahmed b. Hasan’ın, Ahmed b. Hanbel’den şöyle naklettiğini işittim: İsmail b. Ayyaş’ın rivayeti, Bakıyye'den daha iyidir. Bakıyye’nin güvenilir kimselerden rivayet ettiği münker hadisler vardır. Abdullah b. Abdurrahman’ın Zekeriyya b. Adiyy’den nakline göre Ebu İshak el-Fezarî ise şöyle demiştir: Bakiyye’nin güvenilen kişilerden yaptığı rivayetleri alın. İsmail b. Ayyaş’ın ise gerek güvenilir gerekse başka kimselerden yaptığı rivayetleri almayın.]
Açıklama: Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım: الْعَارِيَةُ مُؤَدَّاةٌ وَالزَّعِيمُ غَارِمٌ Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım: الْوَلَدُ لِلْفِرَاشِ ، وَلِلْعَاهِرِ الْحَجَرُ
Bize İbn Serh, ona İbn Vehb, ona Davud b. Kays ve ilim ehlinden bir adam, o ikisine Abdullah b. Muhammed b. Akîl, ona da Câbir b. Abdullah şöyle haber vermiştir: "Sa'd b. Rebî'nin karısı Hz. Peygamber'e (sav) 'Ey Allah'ın Rasulü (sav)! Sa'd öldü ve geride iki kız bıraktı' dedi. Devamında (Davud b. Kays) önceki hadisin benzerini nakletmiştir." [Ebu Davud, bu hadisin (önceki Bişr hadisinden) daha sahih olduğunu söylemiştir.]
Açıklama: Bu hadiste Hz. Peygamber'e gelip soru soran kadının Sa'd b. er-Rebi'in karısı olduğu belirtilmiştir. Ancak önceki hadiste gelen kadın Sabit b. Kays'ın karısı olarak zikredilmektedir. Hattabi, Sabit b. Kays'ın karısının geldiği şeklindeki önceki rivayetin hatalı olduğunu zira Sabit b. Kays'ın çok sonraları Yemame savaşında şehid olduğunu belirtmiştir. Ebu Davud da hadisin sonunda buna işaret etmiştir. Bk. Hattâbî, Meâlimü's-sünen, IV, 96.
Bana Ebu Tahir ve Harmele, o ikisine İbn Vehb, ona Yunus; (T) Bana Abdülmelik b. Şuayb b. el-Leys, ona babası, ona dedesi, ona Ukayl; (T) Bize İbn Ebu Ömer ve Abd b, Humeyd, o ikisine Abdürrezzak, ona Mamer, onlara Zührî'den bu isnadla Amr b. el-Haris'in hadisi gibi şu rivayette bulunmuşlardır: "Hakkında vasiyette bulunacağı bir şey kendisi için var olan müslüman kişinin hakkı, ancak üç gece geçirmeden yanında vasiyetinin yazılı olarak bulunmasıdır." Abdullah b. Ömer, "Resulullah'ın (sav) bu sözünü işittiğimden beri yanımda vasiyetim bulunmadan bir gece bile geçirmedim." demiştir.
Açıklama: Hadisin bütünü için bk. M004207.
Bize Amr b. Muhammed b. Bükeyr en-Nakıd, ona Süfyan b. Uyeyne, ona da Muhammed b. Münkedir, Cabir b. Abdullah'ın şöyle anlattığını rivayet etmiştir: Hastalandım. Rasulullah (sav) Ebu Bekir'le birlikte yaya olarak beni ziyarete geldiler. Bir ara bayıldım. Hz. Peygamber abdest aldı sonra abdest suyundan bir miktar üzerime döktü. Böylece kendime geldim. (Ayılınca) 'Ey Allah'ın Elçisi, malım (miras taksimi) hususunda nasıl hüküm vereyim? diye sordum. Hz. Peygamber (sav) bana bir cevap vermedi. Nihayet "Senden fetva istiyorlar. De ki: 'Allah, kelâlenin (babası ve çocuğu olmayan kimsenin) mirası hakkındaki hükmü şöyle açıklıyor...' (Nisa, 4/176) şeklindeki miras ayeti nazil odu.
Bize Abdulvehhab b. Necde, ona İsmail b. Ayyâş, ona Şürahbil b. Müslim, ona da Ebu Ümame (Sudey b. Aclân), Hz. Peygamber'i (sav) şöyle buyururken işittiğini nakletmiştir: "Allah Teâlâ, her hak sahibine hakkını vermiştir. Varise vasiyet yoktur."
Bize Osman b. Ebu Şeybe, ona Kesîr b. Hişâm, ona Hişâm ed-Destüvâî, ona da Ebu Zübeyr, Cabir'in şöyle anlattığını rivayet etmiştir: "(Bir defasında) hastalanmıştım. Benim tam yedi kız kardeşim vardı. (Kendimde olmadığım bir zamanda) Hz. Peygamber (sav) yanıma gelip yüzüme üfürmüş. Bunun üzerine kedime geldim. Hz. Peygamber'e (sav) 'Ey Allah'ın Rasulü! Malımın üçte birisini kız kardeşlerime vasiyet edebilir miyim?' diye sordum. Hz. Peygamber (sav) 'Biraz daha artır' buyurdu. 'Malımın yarısını vasiyet etsem olur mu?' dediğimde, 'Yarıyı da geçebilirsin' buyurdu. Sonra beni bırakıp çıkıp giderken 'Ey Câbir! Bu hastalığından dolayı öleceğini sanmıyorum. Şüphesiz Allah (cc) miras ayetini indirdi ve kız kardeşlerine düşecek olan payı da açıkladı ve onlara mirastan üçte iki oranında pay ayırdı' buyurdu. Ebu Zübeyr’in nakline göre Câbir (Senden fetva isterler. De ki Allah (cc), babası ve çocuğu olmayan kimsenin mirası hakkındaki hükmü şöyle açıklıyor...) (en-Nisa 4/176) mealindeki ayet-i kerime, benim hakkımda inmiştir derdi."
Bize Müsedded (b. Müserhed), ona Bişr b. Mufaddal, ona Abdullah b. Muhammed b. Akîl, ona da Cabir b. Abdullah şöyle rivayet etmiştir: "Bir gün Hz. Peygamber'le (sav) beraber (Medine dışına) çıkmıştık. Esvâf denilen yerde bulunan Ensar'dan bir kadının yanına geldiğimizde, kadın yanında iki kız çocuğuyla birlikte geldi ve 'Ey Allah'ın Rasulü (sav)! Bu kızlar Uhud'da seninle beraberken şehit olan Sâbit b. Kays'ın kızlarıdır. Amcaları onların payına düşen mal ve miraslarının tamamına el koyup, onlara hiçbir şey bırakmadan bütün mallarını almıştır. Ey Allah'ın Rasulü (sav)! Ne buyurursunuz? Bu şekilde malları olmadan bu iki kız evlenemez ki' dedi. Hz. Peygamber (sav) 'Bu konuda Allah (cc) hükmünü verecektir' dedi. Akabinde Nisa süresindeki (mirasla) ilgili şu ayet nazil oldu: (Allah evlatlarınız hakkında size şunu bildirmiştir...) (Nisa, 4/11). Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav), 'Bana o kadını ve kızların amcası olan adamı çağırın' dedi. Sonra adama 'O iki kıza malın üçte ikisini, annelerine de sekizde birini ver. Kalanı da senindir' buyurdu." [Ebû Davud, râvilerden Bişr'in bu hadiste hata ettiğini, o kızların Sa'd b. Rebî'nin kızları olduğunu, Sabit b. Kays'ın ise (Uhud'da değil) daha sonra Yemâme'de şehit olduğunu söylemiştir.]
Bize İbrahim b. Musa, ona Hişâm, ona İbn Cüreyc, ona da İbn Münkedir, Cabir’in (ra) şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Hz. Peygamber (sav) ve Ebu Bekir (hastalığım sırasında) yürüyerek Seleme oğulları yurdundaki (evimde) beni ziyarete gelmişlerdi. Hz. Peygamber (sav) (geldiğinde) beni bilincim kapalı olarak bulmuş. Bunun üzerine biraz su isteyip abdest almış, sonra da (bu sudan) üzerime serpmiş. Derken ayılıp kendime geldim ve 'Ey Allah’ın Rasulü! Malım hususunda ne yapmamı emredersiniz?' diye (mirasımı) sordum. Bu sorum üzerine (Allah size, çocuklarınız hakkında, erkeğe iki kadın payı kadar vermenizi emreder...) (Nisâ 4/11) diye başlayan ayet-i kerime nâzil oldu."