560 Kayıt Bulundu.
Bize Hafs b. Ömer, ona Şube, ona Ebu İshak es-Sebiî, ona da Bera b. Âzib (r.anhuma) şöyle haber vermiştir: Hz. Peygamber'in (sav) boyu ne uzun ne de kısaydı, mutedil bir boydaydı. İki omzu arası genişti. Kulak memelerine inen saçları vardı. Onu kırmızı bir elbise giymiş olarak gördüm. Ondan daha güzel hiçbir şey görmedim. Yusuf b. Ebu İshak babasından “saçlarını omuzlarına kadardı” diyerek rivayet etmiştir.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Yusuf b. İshak arasında inkıta vardır.
Bize Kuteybe, ona Malik b. Enes; (T) Bize el-Ensârî, ona Ma'n, ona Malik b. Enes, ona Rabîa b. Ebu Abdurrahman, ona da Enes b. Malik şöyle demiştir: Rasulullah (sav) ne çok uzun boyluydu, ne de çok kısa. Ten rengi ne kireç kadar beyazdı ne de aşırı esmer. Saçları ne çok kıvırcık ve kısa, ne de çok düzdü. Allah O'nu kırkıncı yaşının başında peygamber olarak gönderdi. Peygamber olarak on sene Mekke'de, on sene de Medine'de ikamet etti. altmış yaşlarında iken vefat etti. Vefat ettiğinde saçında ve sakalında yirmi beyaz kıl ancak vardı. Ebu İsa der ki: Bu hadis hasen sahihtir.
Bize Hafs b. Ömer, ona Şube, ona Ebu İshak es-Sebiî, ona da Bera b. Âzib (r.anhuma) şöyle haber vermiştir: Hz. Peygamber'in (sav) boyu ne uzun ne de kısaydı, mutedil bir boydaydı. İki omzu arası genişti. Kulak memelerine inen saçları vardı. Onu kırmızı bir elbise giymiş olarak gördüm. Ondan daha güzel hiçbir şey görmedim. Yusuf b. Ebu İshak babasından “saçlarını omuzlarına kadardı” diyerek rivayet etmiştir.
Bana Malik, ona Rabîa b. Ebu Abdurrahman, ona da Enes b. Malik (ra) şöyle demiştir: Rasulullah (sav) ne çok uzun boyluydu, ne de çok kısa. Ten rengi ne kireç kadar beyazdı ne de aşırı esmer. Saçları ne çok kıvırcık ve kısa, ne de çok düzdü. Allah O'nu kırkıncı yaşının başında peygamber olarak gönderdi. Peygamber olarak on sene Mekke'de, on sene de Medine'de ikamet etti. altmış yaşlarında iken vefat etti. Vefat ettiğinde saçında ve sakalında yirmi beyaz kıl ancak vardı.
Bize Yesere b. Safvân b. Cemil el-Lahmî, ona Nâfi b. Ömer, ona da İbn Ebu Müleyke şöyle demiştir: Şu iki çok hayırlı adam, Ebu Bekir ile Ömer, neredeyse helak olacaktılar. Temîm oğulları süvarileri Hz. Peygamber'in (sav) huzuruna geldiğinde, bu ikisi Peygamber'in yanında seslerini yükselttiler. Birisi Mucâşî oğullarının kardeşi olan Akra b. Hâbis'i, diğeri de başka birisini yönetici adayı olarak Hz. Peygamber'e işaret etti. Nâfi der ki: Ben bu işaret edilen kimsenin ismini ezberimde tutamadım. Bunun üzerine Ebu Bekir, Ömer'e “bana muhalefet etmek istiyorsun” dedi. Ömer de “ben sana muhalefet etmek istemedim” dedi. Böylece tartışmada sesleri yükseldi. Bunun üzerine Allah "Ey iman edenler! Seslerinizi Peygamber’in sesinden fazla yükseltmeyin. Birbirinizle yüksek sesle konuştuğunuz gibi onunla yüksek sesle konuşmayın. Yoksa siz farkında olmadan bütün amelleriniz boşa gidiverir!" (Hucurât,2) ayetini indirdi. İbn Zübeyir der ki: Bu ayetten sonra Ömer, bir daha Hz. Peygamber'in duyup anlayacağı kadar bile onun huzurunda yüksek sesle konuşmadı. İbn Zübeyir aynı ifadeyi dedesi Ebu Bekir için kullanmadı.
Açıklama: Hz. Aişe'den Hz. Peygamber'in vefat etmeden evvelki hastalığı sırasında ya da hanımlarıyla birlikteyken Hz. Fatıma'yı çağırması ve onunla konuşması hakkında farklı isnadlarla rivayetler gelmiştir. Ancak bu rivayetlerin içeriği ile buradaki hadisin içeriği aynı değildir. Bu bakımdan buradaki hadisin isnadı ferddir (garip). Hadisin ilk dört ravisi (Hz. Aişe, Aişe bnt. Talha, Minhal b. Amr, Meysere b. Habib ve İsrail) kendi tabakalarında ferddir. Hadisin ravilerinden İsrail b. Yunus es-Sebii hakkında genellikle tadil az da olsa cerh ifadeleri vardır. İbn Sa'd güvenilir bir ravi olduğunu ve alimlerin ondan çok hadis naklettiklerini belirttikten sonra "Bazı kimseler onu zayıf sayardı" ifadesini kullanmıştır (İbn Sa'd, et-Tabakatü'l-kübra, VI, 352).