432 Kayıt Bulundu.
Bize Muhammed b. Kesir, ona Süfyân, ona Mansur ve A'meş, onlara Ebu Duhâ, ona da Mesrûk şöyle söylemiştir: Ben (bir gün) İbn Mesud'a geldim. O dedi ki; Kureyş kavmi İslam'a girmekte gecikti. Hz. Peygamber (sav) onlara beddua etti. Bunun üzerine onları bir kıtlık yakaladı ki, neredeyse helak olacaklardı. Ölü hayvan etlerini ve kemikleri yediler. Bunun üzerine Ebu Süfyân, Hz. Peygamber'in (sav) yanına gelerek, 'Yâ Muhammed, sen akrabayla ilgilenmeyi (sıla-i rahim) emrediyorsun. Senin kavmin helak oluyor. Artık Allah'a dua et', dedi. Rasulullah veya İbn Mesud, 'Şimdi sen, göğün, insanları bürüyecek açık bir duman çıkaracağı günü gözetle.' (Duhân, 44/10) ayetini okudu. Sonra Kureyş yine küfre döndü. Bu (küfre dönüşün cezası da) Yüce Allah'ın şu sözüdür: 'Onları o en şiddetli bir şekilde yakalayacağımız günü hatırla.' (Duhân, 44/16). Bu gün, Bedir günüdür. Buhârî dedi; Esbât, Mansûr tarikiyle şu ziyadede bulunmuştur: Rasulullah (sav) dua etti. Bunun üzerine onlara yağmur yağdırıldı. Yedi gün iyice ıslandılar. Ondan sonra insanlar yağmurun çok yağmasından şikayet ettiler. Bunun üzerine Rasulullah (sav), "Allah'ım! Etrafımıza yağdır; üzerimize değil" diye dua etti ve başının üstünden bulut gitti, onların çevrelerindeki insanlara yağmur yağdırıldı.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Esbât b. Nasr arasında inkita vardır.
Bize Kuteybe, ona Muğire b. Abdurrahman, ona Ebu Zinad, ona el-A'rec, ona da Ebu Hureyre şöyle rivayet etmiştir: Peygamber (sav) son rükûdan başını kaldırdığı zaman şöyle dua demiştir: "Allah'ım! Ayyaş b. Ebu Rebîa'yı kurtar. Allah'ım! Seleme b. Hişam'ı kurtar. Allah'ım! Velid b. Velid'i kurtar. Allah'ım! Güçsüz ve zayıf olan müminleri kurtar! Allah'ım! Mudar (kafirleri) üstüne baskını daha da arttır. Allah'ım! Bu yılları onlar için Yusuf Peygamber'in yılları gibi kıtlık yılları yap!" Sonra da Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Ğıfâr kabilesine gelince Allah onlara mağfiret etsin. Eslem kabilesine Allah selamet versin." [İbn Ebu Zinâd, babası Ebu Zinâd'dan rivayetle 'bu duanın hepsi sabah namazındaydı' demiştir.]
Bize Muhammed b. Kesir, ona Süfyân, ona Mansur ve A'meş, onlara Ebu Duhâ, ona da Mesrûk şöyle söylemiştir: Ben (bir gün) İbn Mesud'a geldim. O dedi ki; Kureyş kavmi İslam'a girmekte gecikti. Hz. Peygamber (sav) onlara beddua etti. Bunun üzerine onları bir kıtlık yakaladı ki, neredeyse helak olacaklardı. Ölü hayvan etlerini ve kemikleri yediler. Bunun üzerine Ebu Süfyân, Hz. Peygamber'in (sav) yanına gelerek, 'Yâ Muhammed, sen akrabayla ilgilenmeyi (sıla-i rahim) emrediyorsun. Senin kavmin helak oluyor. Artık Allah'a dua et', dedi. Rasulullah veya İbn Mesud, 'Şimdi sen, göğün, insanları bürüyecek açık bir duman çıkaracağı günü gözetle.' (Duhân, 44/10) ayetini okudu. Sonra Kureyş yine küfre döndü. Bu (küfre dönüşün cezası da) Yüce Allah'ın şu sözüdür: 'Onları o en şiddetli bir şekilde yakalayacağımız günü hatırla.' (Duhân, 44/16). Bu gün, Bedir günüdür. Buhârî dedi; Esbât, Mansûr tarikiyle şu ziyadede bulunmuştur: Rasulullah (sav) dua etti. Bunun üzerine onlara yağmur yağdırıldı. Yedi gün iyice ıslandılar. Ondan sonra insanlar yağmurun çok yağmasından şikayet ettiler. Bunun üzerine Rasulullah (sav), "Allah'ım! Etrafımıza yağdır; üzerimize değil" diye dua etti ve başının üstünden bulut gitti, onların çevrelerindeki insanlara yağmur yağdırıldı.
Bize Kuteybe, ona Muğire b. Abdurrahman, ona Ebu Zinad, ona el-A'rec, ona da Ebu Hureyre şöyle rivayet etmiştir: Peygamber (sav) son rükûdan başını kaldırdığı zaman şöyle demiştir: "Allah'ım! Ayyaş b. Ebu Rebîa'yı kurtar. Allah'ım! Seleme b. Hişam'ı kurtar. Allah'ım! Velid b. Velid'i kurtar. Allah'ım! Güçsüz ve zayıf olan müminleri kurtar! Allah'ım! Mudar (kafirleri) üstüne baskını daha da arttır. Allah'ım! Bu yılları onlar için Yusuf Peygamber'in yılları gibi kıtlık yılları yap!" Sonra da Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Ğıfâr kabilesine gelince Allah onlara mağfiret etsin. Eslem kabilesi ile de Allah selam içinde olsun" İbn Ebu Zinâd, babası Ebu Zinâd'dan rivayetle “bu duanın hepsi sabah namazındaydı” demiştir.
Bize Muhammed b. Kesir, ona Süfyân, ona Mansur ve A'meş, onlara Ebu Duhâ, ona da Mesrûk şöyle söylemiştir: Ben (bir gün) İbn Mesud'a geldim. O dedi ki; Kureyş kavmi İslam'a girmekte gecikti. Hz. Peygamber (sav) onlara beddua etti. Bunun üzerine onları bir kıtlık yakaladı ki, neredeyse helak olacaklardı. Ölü hayvan etlerini ve kemikleri yediler. Bunun üzerine Ebu Süfyân, Hz. Peygamber'in (sav) yanına gelerek, 'Yâ Muhammed, sen akrabayla ilgilenmeyi (sıla-i rahim) emrediyorsun. Senin kavmin helak oluyor. Artık Allah'a dua et', dedi. Rasulullah veya İbn Mesud, 'Şimdi sen, göğün, insanları bürüyecek açık bir duman çıkaracağı günü gözetle.' (Duhân, 44/10) ayetini okudu. Sonra Kureyş yine küfre döndü. Bu (küfre dönüşün cezası da) Yüce Allah'ın şu sözüdür: 'Onları o en şiddetli bir şekilde yakalayacağımız günü hatırla.' (Duhân, 44/16). Bu gün, Bedir günüdür. Buhârî dedi; Esbât, Mansûr tarikiyle şu ziyadede bulunmuştur: Rasulullah (sav) dua etti. Bunun üzerine onlara yağmur yağdırıldı. Yedi gün iyice ıslandılar. Ondan sonra insanlar yağmurun çok yağmasından şikayet ettiler. Bunun üzerine Rasulullah (sav), "Allah'ım! Etrafımıza yağdır; üzerimize değil" diye dua etti ve başının üstünden bulut gitti, onların çevrelerindeki insanlara yağmur yağdırıldı.
Bize Sureyc b. Nu'man, ona Fuleyh, ona Muhammed b. Abbâd b. Abdullah b. Zübeyir, ona da Esma bt. Ebu Bekir şöyle rivayet etmiştir: Allah Rasulü (sav) zamanında güneş tutuldu, bu sırada insanların gürültüsünü işittim, “bu bir işaret” diyorlardı. O gün biz büyük bir korku içindeydik. Üzerime Zübeyir'e ait kadife bir örtü alarak dışarı çıktım ve Âişe’nin yanına girdim. O sırada Allah Rasulü (sav) insanlara namaz kıldırmak için ayakta duruyordu. Âişe'ye “İnsanlara ne oldu?” diye sordum, eliyle gökyüzünü işaret etti. Ben de onlarla birlikte namaz kıldım. Allah Resûlü (sav) ilk secdesini tamamlamıştı. Ardından uzun bir kıyam yaptı. Öyle ki, namaz kılanlardan bazılarının yere serinlemek için su serptiğini gördüm. Sonra uzun bir rükû yaptı. Ardından secdeye gitmeden tekrar ayağa kalktı ve yine uzun ama bir öncekinden daha kısa bir kıyam yaptı. Ardından yine uzun ama bir öncekinden daha kısa bir rükû yaptı. Sonra secde etti. Sonunda selam verdiğinde güneş açılmıştı. Sonra minbere çıktı ve şöyle buyurdu: "Ey insanlar! Güneş ve ay Allah’ın ayetlerinden iki ayettir. Bunlar ne bir kimsenin ölümü ne de doğumu için tutulurlar. Böyle bir şey gördüğünüzde hemen namaza, sadakaya ve Allah’ı zikretmeye yönelin." "Ey insanlar! Şu bulunduğum yerde bana gösterilmemiş hiçbir şey kalmadı. Şüphesiz bana kabirde imtihan edildiğiniz de gösterildi. Kişiye, ‘sen ne diyordun? Kime ibadet ediyordun?’ diye sorulacak. Eğer kişi ‘bilmiyorum, insanlar bir şey diyordu ben de dedim, bir şey yapıyorlardı ben de yaptım’ derse, ona ‘şüphe üzere yaşadın, şüphe üzere öldün. İşte cehennemdeki yerin’ denilecek. Eğer kişi ‘şehadet ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur ve Muhammed Allah’ın Rasulüdür’ derse, ona da ‘tereddütsüz bir iman üzere yaşadın, tereddütsüz bir iman üzere öldün. İşte cennetteki yerin’ denilecektir." Sonra Allah Rasulü 'ben, dolunay gecesindeki ay gibi cennete giren elli ya da yetmiş bin kişiyi gördüm' buyurdu. O sırada bir adam kalkıp, 'Allah’a dua et de beni de onlardan yapsın' dedi. Allah Rasulü (sav): 'Allah’ım, onu da onlardan eyle!' buyurdu. Sonra 'Ey insanlar! Ben buradan inmediğim müddetçe bana sorduğunuz her şeyi haber veririm' dedi. Bir adam kalktı ve 'benim babam kim?' dedi. Peygamber (sav): 'Senin baban falan kişidir' buyurarak onun nispet edildiği kişiyi söyledi."
Bize Humeydî, ona Süfyân, ona A'meş, ona Müslim, ona Mesrûk, ona da Abdullah (ra) şöyle rivayet etmiştir: Kureyş İslam'a girmekte ağır davranınca Hz. Peygamber (sav) "Allah'ım, onlara karşı bana Yusuf'un yedi yılı gibi bir yedi yıl (kıtlık) ile yardım et" diye dua etti. Bunun üzerine onları her şeyi kökünden silip gideren öyle bir kıtlık vurdu ki kemik yemek zorunda bile kaldılar. Hatta kişi göğe bakar ve kendisiyle gök arasında duman gibi bir şey görmeğe başlardı. Allah "O hâlde semanın aşikâr bir duman getireceği günü gözetle" buyurdu. Yine Allah: "Biz bu azabı biraz kaldıracağız. Fakat siz hiç şüphe yok ki, tekrar (şirke geri) döneceksiniz" (Duhân, 10-16) buyurdu. İbn Mesud der ki: Azap, Kıyamet günü (olsaydı eğer) onlardan hiç kaldırılır mıydı? Duhân (الدُّخَانُ) da Batşe (الْبَطْشَةُ) de (bu dünyada) olmuş bitmiştir