336 Kayıt Bulundu.
Bize İbrahim b. Münzir el-Harâmî, ona Musa b. İbrahim el-Harâmî el-Ensârî, ona da Talha b. Hırâş, Câbir b. Abdullah'ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: "(Babam) Abdulah b. Amr b. Harâm, Uhud günü öldürülünce, Rasulullah (sav) 'Ey Câbir! Allah'ın (ac) babana ne söylediğini sana bildireyim mi?' buyurdu. Ben 'Evet' deyince, şöyle buyurdu: 'Allah (cc), biri ile sadece perde arkasından konuşur. Babanla ise doğrudan konuşup 'Ey kulum! Benden dilediğini iste, sana vereyim' buyurdu. Baban 'Yâ Rabbi! Beni diriltmeni ve senin için ikinci kez öldürülmeyi isterim' dedi. Allah (cc) 'Muhakkak ki insanların dünyaya (öldükten sonra) döndürülmeyeceği hükmü benden sadır olmuştur' dedi (babanın isteğini yerine getirmedi). Baban, 'Yâ Rabbi! O zaman arkamdakilere (şu güzel konumumu) bildir' deyince, Allah (ac) (Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanmayın...) ayetini sonuna kadar indirdi."
Bize Vekî, ona Ali b. Mübârek, ona Yahya b. Ebu Kesîr, ona Âmir el-Ukaylî, ona babası, ona da Ebu Hüreyre, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Cennete girecek ilk üç kişiyi iyi bilirim. Onlar; şehitler, efendilerinin haklarının Allah’ın hakkını da yerine getiren köleler (hizmetçiler) ve iffetli davranan fakir kimselerdir. Cehenneme girecek ilk üç kişiyi çok iyi bilirim. Onlar da; kavmine eziyet eden devlet başkanı, hakkını (zekatını) vermediği mala sahip olan zengin ve övünüp duran fakirdir."
Açıklama: İsnad Âmir el-Ukaylî dolayısıyla zayıftır. Hadisin zayıflığı, ayrıntılı olarak 9492 numaralı hadiste açıklanmıştır.
Bize Kuteybe b. Said, ona Leys (b. Sa'd), ona Yezid b. Ebu Habib, ona da Ebu Hayr, Ukbe b. Amir'in şöyle dediğini rivayet etti: Hz. Peygamber (sav) bir gün dışarı çıktı. Uhud şehitlerine ölüye namaz kılar gibi (gıyabî) cenaze namazı kıldı. Sonra minbere çıktı ve şöyle buyurdu: "Ben, (Kevser Havuzu'nun başına) sizden önce varanım. Ben sizin üzerinizde bir şahidim. Vallahi şu anda Havuzumu görmekteyim. Bana yeryüzü hazinelerinin anahtarları verildi. Vallahi, benden sonra sizin Allah’a ortak koşacağınızdan korkmuyorum. Fakat dünya (malı) konusunda birbirinizle yarışa girmenizden korkuyorum.”
Bize Muhammed b. Müsenna, ona Vehb b. Cerir, ona babası (Cerir), ona Yahya b. Eyyub, ona Yezid b. Ebu Habib, ona Mersed, ona da Ukbe b. Âmir şöyle demiştir: Rasulullah (sav) Uhud şehitlerinin üzerine cenaze namazı kıldı. Sonra minbere çıktı. Dirilerle ölülere veda eden gibi şunları söyledi: "Ben havzun başına sizden önce varacağım. Gerçekten onun genişliği Eyle ile Cuhfe arası gibidir. Ben sizin benden sonra şirk koşacağınızdan endişe ediyor değilim. Ancak ben sizin dünya hakkında yarışa girişeceğinizden ve birbirinizle çarpışıp sizden öncekilerin helak olduğu gibi helak olacağınızdan korkuyorum." [Ukbe der ki: Bu benim Rasulullah'ı (sav) minber üzerinde son görüşüm oldu.]
Bize Hibbân, ona Abdullah, ona Ma'mer, ona Sümâme b. Abdullah b. Enes, ona da Enes b. Malik (ra) şöyle rivayet etmiştir: "Enes'in dayısı Haram b. Milhân, Bi'ru Maûne savaşında mızrakla yaralandığında, bedeninden fışkıran kana ellerini bulayıp yüzüne ve başına sürmüş, sonra da 'Kâbe'nin Rabbine yemin ederim ki, ben kazandım' demiştir."
Bize Kasım b. Kesîr, ona Abdurrahman b. Şurayh, ona Sehl b. Ebu Ümame b. Sehl b. Huneyf, ona babası (Es'ad b. Sehl), ona da dedesi (Sehl b. Huneyf), Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Kim samimi bir şekilde Allah'tan şehit olmayı isterse, yatağında ölse bile, Allah onu şehitler mertebesine ulaştırır."
Bize Ahmed b. Yunus, ona Züheyr, ona A‘meş, ona da Şakîk, Habbâb’ın (ra) şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Bizler Allah’ın rızasını isteyerek Nebi (sav) ile birlikte hicret ettik. Ecrimizi vermek Allah’a aittir. İçimizden, ecrinden hiçbir şey yiyemeden ahirete göçüp gidenler oldu. Bunlardan biri de Uhud gününde şehit olan Musab b. Umeyr’dir. O, geride sadece çizgili bir kaftan bırakmıştı. Onunla baş tarafından örtecek olsak ayakları dışarıda kalıyor, ayak tarafından örtsek başı dışarıda kalıyordu. Bunu gören Nebi (sav) 'Elbisesini baş tarafından örtün, ayaklarının üzerine de izhir otu koyun' yahut 'Ayaklarının üzerine izhir bırakın' buyurdu. Kimimizin ise meyvesi olgunlaştı ve o kimseler de bu meyveyi devşirmektedirler."
Bize Ebu Ali el-Hanefî, ona Şu'be, ona Katâde, ona da Enes, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Şehitler dışında, ölüp de cennet giren hiç kimse, dünya ve içindekiler kendisine verilecek olsa dahi size geri dönmeyi istemez. Şehit, gördüğü sevaptan dolayı, defalarca öldürülmeyi ister."