Açıklama: Hadis sahih, isnad Abdulaziz b. Muhammed dolayısıyla kavîdir. Çünkü o mütâbi' ravilerden.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
46474, HM008718
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو سَلَمَةَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْعَزِيزِ عَنْ ثَوْرِ بْنِ زَيْدٍ عَنْ أَبِي الْغَيْثِ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ
أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ مَنْ أَخَذَ أَمْوَالَ النَّاسِ يُرِيدُ أَدَاءَهَا أَدَّاهَا اللَّهُ عَنْهُ وَمَنْ أَخَذَهَا يُرِيدُ إِتْلَافَهَا أَتْلَفَهُ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ
Tercemesi:
Açıklama:
Hadis sahih, isnad Abdulaziz b. Muhammed dolayısıyla kavîdir. Çünkü o mütâbi' ravilerden.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ahmed b. Hanbel, Müsned-i Ahmed, Ebu Hureyre 8718, 3/350
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Ğays Salim el-Adevi (Salim)
3. Sevr b. Zeyd ed-Dîlî (Sevr b. Zeyd)
4. Ebu Abdullah Abdülaziz b. Ebu Seleme el-Macişun (Abdülaziz b. Abdullah b. Meymun)
5. Ebu Seleme Mansur b. Seleme el-Huzaî (Mansur b. Seleme b. Abdulaziz b. Salih)
Konular:
Borç, borçlu-alacaklı ilişkisi
Niyet, Zihin inşası
Ödünç, ödünç vermek / almak
Öneri Formu
Hadis Id, No:
25535, N003968
Hadis:
أَخْبَرَنَا عَلِىُّ بْنُ حُجْرٍ قَالَ حَدَّثَنَا شَرِيكٌ عَنْ طَارِقٍ عَنْ سَعِيدِ بْنِ الْمُسَيَّبِ قَالَ لاَ بَأْسَ بِإِجَارَةِ الأَرْضِ الْبَيْضَاءِ بِالذَّهَبِ وَالْفِضَّةِ . وَقَالَ إِذَا دَفَعَ رَجُلٌ إِلَى رَجُلٍ مَالاً قِرَاضًا فَأَرَادَ أَنْ يَكْتُبَ عَلَيْهِ بِذَلِكَ كِتَابًا كَتَبَ هَذَا كِتَابٌ كَتَبَهُ فُلاَنُ بْنُ فُلاَنٍ طَوْعًا مِنْهُ فِى صِحَّةٍ مِنْهُ وَجَوَازِ أَمْرِهِ لِفُلاَنِ بْنِ فُلاَنٍ أَنَّكَ دَفَعْتَ إِلَىَّ مُسْتَهَلَّ شَهْرِ كَذَا مِنْ سَنَةِ كَذَا عَشْرَةَ آلاَفِ دِرْهَمٍ وُضْحًا جِيَادًا وَزْنَ سَبْعَةٍ قِرَاضًا عَلَى تَقْوَى اللَّهِ فِى السِّرِّ وَالْعَلاَنِيَةِ وَأَدَاءِ الأَمَانَةِ عَلَى أَنْ أَشْتَرِىَ بِهَا مَا شِئْتُ مِنْهَا كُلَّ مَا أَرَى أَنْ أَشْتَرِيَهُ وَأَنْ أُصَرِّفَهَا وَمَا شِئْتُ مِنْهَا فِيمَا أَرَى أَنْ أُصَرِّفَهَا فِيهِ مِنْ صُنُوفِ التِّجَارَاتِ وَأَخْرُجَ بِمَا شِئْتُ مِنْهَا حَيْثُ شِئْتُ وَأَبِيعَ مَا أَرَى أَنْ أَبِيعَهُ مِمَّا أَشْتَرِيهِ بِنَقْدٍ رَأَيْتُ أَمْ بِنَسِيئَةٍ وَبِعَيْنٍ رَأَيْتُ أَمْ بِعَرْضٍ عَلَى أَنْ أَعْمَلَ فِى جَمِيعِ ذَلِكَ كُلِّهِ بِرَأْيِى وَأُوَكِّلَ فِى ذَلِكَ مَنْ رَأَيْتُ وَكُلُّ مَا رَزَقَ اللَّهُ فِى ذَلِكَ مِنْ فَضْلٍ وَرِبْحٍ بَعْدَ رَأْسِ الْمَالِ الَّذِى دَفَعْتَهُ الْمَذْكُورِ إِلَىَّ الْمُسَمَّى مَبْلَغُهُ فِى هَذَا الْكِتَابِ فَهُوَ بَيْنِى وَبَيْنَكَ نِصْفَيْنِ لَكَ مِنْهُ النِّصْفُ بِحَظِّ رَأْسِ مَالِكَ وَلِىَ فِيهِ النِّصْفُ تَامًّا بِعَمَلِى فِيهِ وَمَا كَانَ فِيهِ مِنْ وَضِيعَةٍ فَعَلَى رَأْسِ الْمَالِ فَقَبَضْتُ مِنْكَ هَذِهِ الْعَشَرَةَ آلاَفِ دِرْهَمٍ الْوُضْحَ الْجِيَادَ مُسْتَهَلَّ شَهْرِ كَذَا فِى سَنَةِ كَذَا وَصَارَتْ لَكَ فِى يَدِى قِرَاضًا عَلَى الشُّرُوطِ الْمُشْتَرَطَةِ فِى هَذَا الْكِتَابِ أَقَرَّ فُلاَنٌ وَفُلاَنٌ وَإِذَا أَرَادَ أَنْ يُطْلِقَ لَهُ أَنْ يَشْتَرِىَ وَيَبِيعَ بِالنَّسِيئَةِ كَتَبَ وَقَدْ نَهَيْتَنِى أَنْ أَشْتَرِىَ وَأَبِيعَ بِالنَّسِيئَةِ .
هَذَا مَا اشْتَرَكَ عَلَيْهِ فُلاَنٌ وَفُلاَنٌ وَفُلاَنٌ فِى صِحَّةِ عُقُولِهِمْ وَجَوَازِ أَمْرِهِمُ اشْتَرَكُوا شَرِكَةَ عِنَانٍ لاَ شَرِكَةَ مُفَاوَضَةٍ بَيْنَهُمْ فِى ثَلاَثِينَ أَلْفَ دِرْهَمٍ وُضْحًا جِيَادًا وَزْنَ سَبْعَةٍ لِكُلِّ وَاحِدٍ مِنْهُمْ عَشْرَةُ آلاَفِ دِرْهَمٍ خَلَطُوهَا جَمِيعًا فَصَارَتْ هَذِهِ الثَّلاَثِينَ أَلْفَ دِرْهَمٍ فِى أَيْدِيهِمْ مَخْلُوطَةً بِشَرِكَةٍ بَيْنَهُمْ أَثْلاَثًا عَلَى أَنْ يَعْمَلُوا فِيهِ بِتَقْوَى اللَّهِ وَأَدَاءِ الأَمَانَةِ مِنْ كُلِّ وَاحِدٍ مِنْهُمْ إِلَى كُلِّ وَاحِدٍ مِنْهُمْ وَيَشْتَرُونَ جَمِيعًا بِذَلِكَ وَبِمَا رَأَوْا مِنْهُ اشْتِرَاءَهُ بِالنَّقْدِ وَيَشْتَرُونَ بِالنَّسِيئَةِ عَلَيْهِ مَا رَأَوْا أَنْ يَشْتَرُوا مِنْ أَنْوَاعِ التِّجَارَاتِ وَأَنْ يَشْتَرِىَ كُلُّ وَاحِدٍ مِنْهُمْ عَلَى حِدَتِهِ دُونَ صَاحِبِهِ بِذَلِكَ وَبِمَا رَأَى مِنْهُ مَا رَأَى اشْتِرَاءَهُ مِنْهُ بِالنَّقْدِ وَبِمَا رَأَى اشْتِرَاءَهُ عَلَيْهِ بِالنَّسِيئَةِ يَعْمَلُونَ فِى ذَلِكَ كُلِّهِ مُجْتَمِعِينَ بِمَا رَأَوْا وَيَعْمَلُ كُلُّ وَاحِدٍ مِنْهُمْ مُنْفَرِدًا بِهِ دُونَ صَاحِبِهِ بِمَا رَأَى جَائِزًا لِكُلِّ وَاحِدٍ مِنْهُمْ فِى ذَلِكَ كُلِّهِ عَلَى نَفْسِهِ وَعَلَى كُلِّ وَاحِدٍ مِنْ صَاحِبَيْهِ فِيمَا اجْتَمَعُوا عَلَيْهِ وَفِيمَا انْفَرَدُوا بِهِ مِنْ ذَلِكَ كُلُّ وَاحِدٍ مِنْهُمْ دُونَ الآخَرَيْنِ فَمَا لَزِمَ كُلَّ وَاحِدٍ مِنْهُمْ فِى ذَلِكَ مِنْ قَلِيلٍ وَمِنْ كَثِيرٍ فَهُوَ لاَزِمٌ لِكُلِّ وَاحِدٍ مِنْ صَاحِبَيْهِ وَهُوَ وَاجِبٌ عَلَيْهِمْ جَمِيعًا وَمَا رَزَقَ اللَّهُ فِى ذَلِكَ مِنْ فَضْلٍ وَرِبْحٍ عَلَى رَأْسِ مَالِهِمُ الْمُسَمَّى مَبْلَغُهُ فِى هَذَا الْكِتَابِ فَهُوَ بَيْنَهُمْ أَثْلاَثًا وَمَا كَانَ فِى ذَلِكَ مِنْ وَضِيعَةٍ وَتَبِعَةٍ فَهُوَ عَلَيْهِمْ أَثْلاَثًا عَلَى قَدْرِ رَأْسِ مَالِهِمْ وَقَدْ كُتِبَ هَذَا الْكِتَابُ ثَلاَثَ نُسَخٍ مُتَسَاوِيَاتٍ بِأَلْفَاظٍ وَاحِدَةٍ فِى يَدِ كُلِّ وَاحِدٍ مِنْ فُلاَنٍ وَفُلاَنٍ وَفُلاَنٍ وَاحِدَةٌ وَثِيقَةً لَهُ أَقَرَّ فُلاَنٌ وَفُلاَنٌ وَفُلاَنٌ .
قَالَ اللَّهُ تَبَارَكَ وَتَعَالَى ( يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا أَوْفُوا بِالْعُقُودِ ) هَذَا مَا اشْتَرَكَ عَلَيْهِ فُلاَنٌ وَفُلاَنٌ وَفُلاَنٌ وَفُلاَنٌ بَيْنَهُمْ شَرِكَةَ مُفَاوَضَةٍ فِى رَأْسِ مَالٍ جَمَعُوهُ بَيْنَهُمْ مِنْ صِنْفٍ وَاحِدٍ وَنَقْدٍ وَاحِدٍ وَخَلَطُوهُ وَصَارَ فِى أَيْدِيهِمْ مُمْتَزِجًا لاَ يُعْرَفُ بَعْضُهُ مِنْ بَعْضٍ وَمَالُ كُلِّ وَاحِدٍ مِنْهُمْ فِى ذَلِكَ وَحَقُّهُ سَوَاءٌ عَلَى أَنْ يَعْمَلُوا فِى ذَلِكَ كُلِّهِ وَفِى كُلِّ قَلِيلٍ وَكَثِيرٍ سَوَاءً مِنَ الْمُبَايَعَاتِ وَالْمُتَاجَرَاتِ نَقْدًا وَنَسِيئَةً بَيْعًا وَشِرَاءً فِى جَمِيعِ الْمُعَامَلاَتِ وَفِى كُلِّ مَا يَتَعَاطَاهُ النَّاسُ بَيْنَهُمْ مُجْتَمِعِينَ بِمَا رَأَوْا وَيَعْمَلَ كُلُّ وَاحِدٍ مِنْهُمْ عَلَى انْفِرَادِهِ بِكُلِّ مَا رَأَى وَكُلِّ مَا بَدَا لَهُ جَائِزٌ أَمْرُهُ فِى ذَلِكَ عَلَى كُلِّ وَاحِدٍ مِنْ أَصْحَابِهِ وَعَلَى أَنَّهُ كُلُّ مَا لَزِمَ كُلَّ وَاحِدٍ مِنْهُمْ عَلَى هَذِهِ الشَّرِكَةِ الْمَوْصُوفَةِ فِى هَذَا الْكِتَابِ مِنْ حَقٍّ وَمِنْ دَيْنٍ فَهُوَ لاَزِمٌ لِكُلِّ وَاحِدٍ مِنْهُمْ مِنْ أَصْحَابِهِ الْمُسَمِّينَ مَعَهُ فِى هَذَا الْكِتَابِ وَعَلَى أَنَّ جَمِيعَ مَا رَزَقَهُمُ اللَّهُ فِى هَذِهِ الشَّرِكَةِ الْمُسَمَّاةِ فِيهِ وَمَا رَزَقَ اللَّهُ كُلَّ وَاحِدٍ مِنْهُمْ فِيهَا عَلَى حِدَتِهِ مِنْ فَضْلٍ وَرِبْحٍ فَهُوَ بَيْنَهُمْ جَمِيعًا بِالسَّوِيَّةِ وَمَا كَانَ فِيهَا مِنْ نَقِيصَةٍ فَهُوَ عَلَيْهِمْ جَمِيعًا بِالسَّوِيَّةِ بَيْنَهُمْ وَقَدْ جَعَلَ كُلُّ وَاحِدٍ مِنْ فُلاَنٍ وَفُلاَنٍ وَفُلاَنٍ وَفُلاَنٍ كُلَّ وَاحِدٍ مِنْ أَصْحَابِهِ الْمُسَمِّينَ فِى هَذَا الْكِتَابِ مَعَهُ وَكِيلَهُ فِى الْمُطَالَبَةِ بِكُلِّ حَقٍّ هُوَ لَهُ وَالْمُخَاصَمَةِ فِيهِ وَقَبْضِهِ وَفِى خُصُومَةِ كُلِّ مَنِ اعْتَرَضَهُ بِخُصُومَةٍ وَكُلِّ مَنْ يُطَالِبُهُ بِحَقٍّ وَجَعَلَهُ وَصِيَّهُ فِى شَرِكَتِهِ مِنْ بَعْدِ وَفَاتِهِ وَفِى قَضَاءِ دُيُونِهِ وَإِنْفَاذِ وَصَايَاهُ وَقَبِلَ كُلُّ وَاحِدٍ مِنْهُمْ مِنْ كُلِّ وَاحِدٍ مِنْ أَصْحَابِهِ مَا جَعَلَ إِلَيْهِ مِنْ ذَلِكَ كُلِّهِ أَقَرَّ فُلاَنٌ وَفُلاَنٌ وَفُلاَنٌ وَفُلاَنٌ .
Tercemesi:
Said b. Müseyyeb (r.a)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Altın ve gümüşle boş araziyi kiralamak caizdir. Bir kimse bir kimseye mudarebe usulü para kazanmak üzere malını ve parasını teslim ederken şöyle sözleşme yapmalıdır: “Bu sözleşmeyi falan oğlu falan kendi istek ve arzusu ile yetki vererek falan ve filan kimse için yazmıştır. Sen kendi isteğinle falan yılın falan ayı ve falan gününde on bin dirhemi eksiksiz ve tam olarak bana verdin. Allah’a karşı sorumluluk bilinci taşıyarak gizli ve açık her durumda emaneti aynen iade edeceğimi ve bu emanet parayla ticaret maksadıyla istediğim yerden istediğim zaman peşin ve veresiye istediğim şekilde kendi görüş ve düşüncemle her şeyi alıp satabilirim. Sözleşmeye uygun bir şekilde ister kendim istersem vekil kılacağım biri vasıtasıyla bu sermayeye para kazandırmak için verilen süre içerisinde gayret edip çalışacağım. Elde edilen kar yarı yarıya olacaktır, yarısı sermaye sahibinin yarısı da her türlü çalışmayı yapan benim için olacaktır. Bu on bin dirhemi sağlam ve tam olarak filan gün filan ayda senden teslim aldım, sözleşmedeki şartlar dahilinde kullanacağım ve benim idaremdedir. Falan ve filan kişiler de buna şahittirler. Parayı veren ticaretin sadece peşin veya sadece veresiye olmasını isterse onu da sözleşmeye koyabilir veya borca verilmeyip peşin alım satım yapılmasınıda kayda geçirebilir.”
Bu şirket Kanuni yeterlilik ve bilinçleri yerinde olarak falan, falan ve filan kimsenin katılımıyla kurulmuştur. Bu şirket Mufavada şirketi değildir. Üç kişi otuz bin dirhem koyarak bu şirketi meydana getirmişlerdir. Ortaklardan her biri on bin dirhem koyarak sermayelerini karıştırmışlardır ve bu otuz bin dirhem aralarında kurdukları üç ortaklı şirketin ortak sermeyesi olmuştur. Ortaklar Allah’a karşı sorumluluk bilinci içersinde ve birbirlerinin emanetlerini koruma prensibi ile çalışacaklardır. Bu sermaye ile uygun gördükleri malları satın alacaklar veya tek başlarına bile olsa kendi aralarında bu ticareti devam ettireceklerdir. Bu ticaret nakit para ile olabileceği gibi vade ile de olabilecektir. Bunu yaparken ortaklardan hiç biri bir diğerinden izin alıp danışması yoktur, isteyen istediği şekilde alışverişlerini yapabilir birlikte yapmak zorunluluğu yoktur, kendi başına yapabileceği gibi arkadaşları adına da yapma imkanına sahiptirler. Bu alışverişi kendisi yapabileceği gibi diğer iki arkadaşı adına da yapabilir. Bir kişiyi bağlayan durum diğer iki kişiyi de bağlar. Belirtilen sermayeye göre az veya çok kâr aralarında bölüştürülür. Her türlü vergi, harç vs. de yine sermayeler oranında bölüştürülür. Bu sözleşme aynı sözcüklerle üç nüsha olarak hazırlanmış birisi falana diğeri filana üçüncü de diğer kişiye verilmiştir. Sözleşmeyi imza edenler: Falan, falan ve filan.
Allah; (Mâide sûresi 1. ayetinde) “Ey inananlar! Akitlerinizi titizlikle yerine getirin” buyurmaktadır. Buna dayanarak falan, falan, filan ve falan kimseler kendi aralarında aynı miktar ve aynı cins parayı bir araya getirip karıştırarak tek parça haline getirdiler. Bundan sonra artık hiç kimse kendi malını ayırt edecek durumda değildir, birinin malı aynı zamanda değerine de aittir. Az ya da çok peşin veya veresiye yapılacak alım satım ve ticari işlerde genel anlamıyla insanların yaptıkları her türlü ticari muamelede ortakların hakları eşittir. İnsanların kendi aralarında yaptıkları tüm meşru işleri gerek birlikte gerekse bireysel olarak yapabilirler. Bu şirketten dolayı bir ortağın borçlanması durumu diğer ortakları da bağlar yine bu ortaklardan her birinin kazancı ve Allah’ın bunlara verdiği rızık eşit bir şekilde dağıtılır. Zarar da aynı şekilde diğer ortaklar arasında paylaştırılır. Bu sözleşmede adı geçen falan, falan, falan ve falan hepsi dava açma, para tahsil etme ve itiraz gibi konularda diğer ortakların kefili ve vekilli durumundadır. Hatta her konuda kendisine vekil tayin ettiği gibi ölümünden sonra da kendisine vâsi olarak seçmiştir. Dolayısıyla ölenin borçlarını öder ve vasiyetini de yerine getirir. Her ortak diğer ortağını aynı şekilde her şeyiyle (alacak, borç, vasiyet hususunda) tekeffül etmiş ve bu sözleşmeyi imza altına almışlardır. İmza edenler falan, falan, falan ve falan.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Muzâraa 46, /2346
Senetler:
1. Said b. Müseyyeb el-Kuraşî (Said b. Müseyyeb b. Hazn b. Ebu Vehb)
2. Tarık b. Abdurrahman el-Becelî (Tarık b. Abdurrahman)
3. Ebu Abdullah Şerik b. Abdullah el-Kâdî (Şerik b. Abdullah b. Haris b. Evs b. Haris)
4. Ebu Hasan Ali b. Hucr es-Sa'dî (Ali b. Hucr b. İyas b. Mukatil)
Konular:
Ödünç, ödünç vermek / almak
Ticaret, Kiralama-İcare, tarla vs.
Ticaret, Şirket kurma, ortaklık
Ticaret, ticari ilişkiler
Ticaret, vekâlet
Ticaret, yazılı belge/sözleşme
VEKALET
أخبرنا عبد الرزاق قال : أخبرنا ابن عيينة عن عمرو ابن دينار قال : قلت لطاووس : لو تركت المخابرة فإنهم يزعمون أن رسول الله صلى الله عليه وسلم نهى عنها ، فقال : أي عمرو ! أخبرني أعلمهم ،- يعني ابن عباس - أن رسول الله صلى الله عليه وسلم لم ينه عنها .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
82213, MA014466
Hadis:
أخبرنا عبد الرزاق قال : أخبرنا ابن عيينة عن عمرو ابن دينار قال : قلت لطاووس : لو تركت المخابرة فإنهم يزعمون أن رسول الله صلى الله عليه وسلم نهى عنها ، فقال : أي عمرو ! أخبرني أعلمهم ،- يعني ابن عباس - أن رسول الله صلى الله عليه وسلم لم ينه عنها .
Tercemesi:
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Abdürrezzak b. Hemmam, Musannef, Buyû' 14466, 8/97
Senetler:
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Ebu Abdurrahman Tâvus b. Keysan el-Yemanî (Tâvus b. Keysan)
3. Amr b. Dinar el-Cümahî (Amr b. Dinar)
4. Ebu Muhammed Süfyan b. Uyeyne el-Hilâlî (Süfyân b. Uyeyne b. Meymûn)
Konular:
Ahlak, ticaret ahlakı
Ödünç, ödünç vermek / almak
Ticaret, arazi kiralama
Ticaret, ticari ilişkiler
Yardımseverlik, muhtaç kimselerin ihtiyacını gidermek