260 Kayıt Bulundu.
Bize Ebu Nuaym, ona Abdurrahman b. Süleyman b. Hanzala (b.?) el-Ğasîl, ona da İbn Abbâs (r.anhuma) şöyle demiştir: Rasulullah (sav), son hastalığında, üzerinde bir aba ve başına boz renkte sarık sarılmış olduğu hâlde çıkıp geldi ve varıp minbere oturdu. Allah'a hamdu sena etti sonra da şöyle buyurdu: "Şimdi (ey Ashabım), Müslümanlar çoğalıyor, ama Ensâr azalıyor. Öyle ki onların insanların arasındaki konumu yemek içindeki tuz kadar olmuştur. Sizden her kim, insanların bir kısmına zararı, bir kısmına faydası dokunacak herhangi bir iş başına geldiğinde onların iyilerinin iyiliğini kabul etsin, kötülerinin kötülüklerini de affetsin." İbn Abbâs der ki: Bu Hz. Peygamber'in (sav) en son oturumuydu.
(Bize) Abdullah b. Salim, ona ez-Zubeydî, ona Abdurrahman b. Kasım, ona Kasım, ona da Âişe (r.anha) şöyle demiştir: (Vefatı esnasında) Peygamber'in (sav) gözü açılıp yukarı doğru baktı, sonra da üç defa "Allah'ım beni Refîku'l-A'lâ zümresine kat" diye dua etti. Kasım b. Muhammed, bu hadisin tamamını rivayet etti. Bu rivayette Hz. Âişe der ki: (Hz. Peygamber'in vefatının ardından) Allah, Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer'in yaptığı konuşmalarıyla (insanları) faydalandırdı. Hz. Ömer'in konuşması içlerinde nifak olan insanlara korku saldı ve Allah bu konuşma sayesinde onları nifak eylemlerinden geri döndürdü.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Abdullah b. Salim arasında inkıta vardır.
Bana Muhammed b. Abdullah b. Havşeb, ona İbrahim b. Sa'd, ona babası (Sa'd b. İbrahim), ona Urve, ona Âişe şöyle demiştir: Ben Peygamber'den (sav) "ölüm hastalığı halinde bir peygambere mutlaka dünya ile ahiretten birini seçme imkanı sunulur" dediğini işitirdim. Peygamber'in (sav) de ölüm hastalığında boğazı kısılıp sesi değişerek ahirete göçme hâli geldiğinde "işte onlar, Allah’ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerle, Sıddıklarla, şehitlerle ve iyi kimselerle birliktedirler" (Nisâ, 69) ayetini sonuna kadar okuduğunu işittim ve Rasulullah'ın da bu iki tercih arasında serbest bırakıldığını anladım.
Bana Abdullah b. Ebu Şeybe el-Absî, ona İn İdris, ona İsmail b. Ebu Halid, ona Kays, ona da Cerîr b. Abdullah şöyle demiştir: Ben deniz yolculuğunda iken Yemen ahalisinden, Zû Kela' ve Zû Amr adında, iki kişiyle karşılaştım ve yolculuk esnasında onlara Rasulullah'ı anlatmaya başladım. Bu sırada Zû Amr, Cerîr'e “eğer senin anlattığın şeyler arkadaşının (Rasulullah'ın) işi ise, onun vefatının üzerinden üç gün geçmiş bulunmaktadır” dedi. (Cerîr devamla der ki:) Bu ikisi benimle beraber geldiler, belli bir mesafe yol almıştık ki o sırada Medine taraflarından gelen bir atlı kafile göründü. Onlara sorduk, bize “Rasulullah vefat etti, yerine Ebu Bekir halife seçildi, insanlar da iyi” diye cevap verdiler. Bunun üzerine Zû Kela ve Zû Amr bana “sen arkadaşın Ebu Bekir'e bizim buraya kadar geldiğimizi, Allah dilerse ileride belki yine dönüp ziyaret edeceğimizi haber ver” deyip Yemen'e geri döndüler. Medine'ye geldiğimde Ebu Bekir'e onların sözlerini haber verdim. Ebu Bekir “Keşke onları getirseydin” dedi. Bir zaman sonra Zû Amr bana şunları söyledi: Ey Cerîr, senin, benim yanımda bir değerin var. Sana şunu bildireyim. Siz Araplar, bir emir öldüğünde başka bir emiri seçmek konusunda istişare ettiğiniz müddetçe hayır içinde olursunuz. Ancak emirlik kılıç kuvvetiyle elde edilmeye başlandığı zaman ise, galip gelenler artık sultan olurlar ve sultanların öfkelendiği gibi öfkelenir, onların razı oldukları gibi razı olurlar.
Bize Yahya b. Bükeyr, ona Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihâb, ona Übeydullah b. Abdullah, ona Abdullah b. Abbas (r.anhuma), ona da Ümmü Fadl bt. Hâris şöyle demiştir: Ben Peygamber'i (sav) akşam namazında "el-Murselâti urfen" Suresi'ni okurken işittim. Bundan sonra vefat edinceye kadar bir daha bize namaz kıldırmadı.
Bana Muhammed b. Beşşâr, ona Ğunder, ona Şu'be, ona Sa'd, ona Urve, ona Âişe şöyle demiştir: Ben Peygamber'den (sav) "dünya ile ahiretten birini seçme imkanı sunulmadan hiçbir peygamber vefat etmez" dediğini çok işitirdim. Peygamber'in (sav) de ölüm hastalığında boğazı kısılıp sesi değişerek ahirete göçme hâli geldiğinde "işte onlar, Allah’ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerle, Sıddıklarla, şehitlerle ve iyi kimselerle birliktedirler" (Nisâ, 69) ayetini sonuna kadar okuduğunu işittim ve Rasulullah'ın da bu iki tercih arasında serbest bırakıldığını anladım.
Bize Süleyman b. Harb, ona Hammâd, ona Sabit, ona da Enes şöyle demiştir: Peygamber'in (sav) hastalığı ağırlaşınca sık sık bayılmaya başladı. Bundan dolayı kederlenen Fâtıma (as) da yüksek sesle “ah ıstırap çeken babam” dedi. Bunun üzerine Peygamber (sav) Fâtıma'ya hitaben "bu günden sonra babanın üzerinde hiçbir ıstırap kalmayacaktır" buyurdu. Enes der ki: Peygamber (sav) vefat edince, Fâtıma “ah Rabbin çağrısına uyan babam, ah Firdevs Cennetinde makamı olan babam, ah Cibril'e vefatını haber verdiğimiz babam” diye hüzünlenmişti. Peygamber (sav) defnedildikten sonra da Fâtıma (as) Enes'e “Ey Enes, Rasulullah'ın (sav) üzerine toprak atmaya gönlünüz nasıl razı oldu?” dedi.