491 Kayıt Bulundu.
Bize Yahyâ b. Sâlih, ona Füleyh b. Süleyman, ona Saîd b. Hâris, ona da Câbir b. Abdullah'ın (r.anhüma), rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav), ashabından biri ile Ensâr'dan bir kişinin yanına uğradı ve ona selam verdiler. O zat da selamlarını aldı ve "Ey Allah'ın Rasulü! Anam babam sana feda olsun![Geldiğin saat] Çok sıcak bir saat!" dedi. Bu sırada [adam] bostanındaki su kuyusu ile uğraşmaktaydı. Hz. Peygamber (sav) ona "Yanında kırbada beklemiş su varsa ondan içelim. Yoksa eğilip ağzımızla bu sudan içeriz" dedi. Adam, bostan içinde o suyu bir yerden diğer tarafa akıtıyordu. [Daha sonra adam] "Beklemiş suyumuz var!" dedi. [Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) ve yanındaki sahâbî ile birlikte bostandaki çardağa doğru yürüdüler ve [adam] bir tasa su doldurdu. Sonra suyun içine evde beslediği koyundan biraz süt sağdı. Hz. Peygamber (sav) [(suyla karıştırılıp soğutulan) sütten] içti ve daha sonra tası geri verdi. Ardından Onunla (sav) beraber gelen sahâbî [Ebu Bekir], bu tastan içti.
Açıklama: Hz. Peygamber (sav) ile beraber gelen sahâbî, Ebu Bekir'dir.
Bize Yahya b. Bükeyr, ona Yakûb b. Abdurrahman, ona Ebu Hâzim, ona Sehl b. Sa'd şöyle rivayet etmiştir: "Biz Cuma günü gelince çok sevinirdik. Bir yaşlı hanım vardı, Cuma günleri pazı köklerini toplar, bir tencereye koyar, üzerine biraz arpa tanesi katıp pişirirdi. Namazı kıldıktan sonra onu ziyaret ederdik, o da bize bu yemeği ikram ederdi. Bunun için Cuma günlerini çok sevinirdik. Cuma namazından sonra yemek yer ve öğlen uykusunu da Cuma namazından sonra uyurduk. Vallahi, bu yemeğin içinde ne iç yağı ne de et yağı vardı."
Bize Abdân, ona Abdullah, ona Yunus, ona ez-Zührî, ona da Enes b. Mâlik'in (ra) rivayet ettiğine göre o (Enes b. Mâlik), Rasulullah'ı (sav) süt içerken görmüştü. (Enes şöyle anlatmaya devam etti) "Eve gelip onun için koyun sağdım. Süte biraz kuyu suyu ekledim. Rasulullah (sav) süt kabını eline alıp içti. Sol tarafında Ebu Bekir, sağ tarafında bir bedevi vardı. Kalan sütü bedeviye verdi ve 'Süt kabını sağdan, sağdan dolaştır' buyurdu."
Bize Said b. Ebu Meryem, ona Ebu Gassân, ona Ebu Hâzim, ona İbrahim b. Abdurrahman b. Abdullah b. Ebu Rabîa, ona Câbir b. Abdullah (r.anhüma) şöyle rivayet etmiştir: Medîne'de bir Yahudi vardı. Bana her sene hurma hasadı zamanına kadar vadeli borç verirdi. Câbir'in Rûme Kuyusu yolunda [hurmalı] bir arazisi vardı. Bir sene yeterli mahsul vermedi. [Bu sebeple] Borcun ödenmesi gecikti. Yahudi hurma hasadı zamanı geldi. [Ancak] Borcumu ödeyemeyeceğimi düşünerek bana gelecek hasat dönemine kadar süre vermesini istedim. Yahudi bunu kabul etmedi. Durum, Hz. Peygamber'e (sav) haber verildi. Bazı sahâbîlere "Haydi gidelim de Câbir için Yahudi'den borcun ertelenmesini isteyelim" buyurdu. [Hz. Peygamber (sav) ile sahâbîleri] Hurmalığıma geldiler. Hz. Peygamber (sav), Yahudi ile konuşup borcun tehir edilmesini söyledi; ancak Yahudi "Ey Ebu’l-Kâsım! Borcu geriye bırakmam" diyordu. Hz. Peygamber (sav) bunu görünce kalktı ve hurmalığın etrafında biraz dolaştı ve geldi. Tekrar Yahudi'ye vade vermesini söyledi. Ancak Yahudi yine kabul etmedi. Ben kalkıp Hz. Peygamber'e (sav) yaş hurma getirdim ve önüne koydum. Hz. Peygamber (sav) hurmadan yedi ve "Ey Câbir! Senin çardağın nerede?" diye sordu. Çardağı gösterdim. "Bana bir döşek yap" dedi. Hemen bir döşek yaptım. Çardağa girip biraz uyudu. Uyandıktan sonra yanına gidip bir avuç hurma götürdüm. Ondan yedi. Sonra kalkıp Yahudi ile tekrar konuştu. Yahudi yine borcu ertelemeye yanaşmadı. Sonra kalktı ve hurmalıkta ikinci kez dolaştı ve "Ey Câbir! Ağaçtaki hurmaları topla ve Yahudi'ye olan burcunu öde" dedi. Ben toplayıncaya kadar hurmanın başında durdu. Bu hurmadan Yahudi'ye olan borcumu ödedim. Bir o kadar da arttı. Çıkıp Hz. Peygamber'in (sav) yanına geldim ve Ona (sav) [bu bereketli durumu] müjdeledim. Bunun üzerine "Şehâdet ederim ki Ben, Allah'ın Rasûlüyüm!" buyurdu.
Bize Abdullah b. Muhammed, ona Ebu Âmir, ona Füleyh b. Süleyman, ona da Saîd b. Hâris, ona da Câbir b. Abdullah'ın (r.anhüma) şöyle rivayet etti: Hz. Peygamber (sav), Ensâr'dan birinin [Ebu Heyseme] bahçesine girdi. Yanında dostu [Ebu Bekir] bulunuyordu. Rasulullah (sav) bahçe sahibine "Yanında kırbada beklemiş su varsa ondan içelim. Yoksa eğilip ağzımızla bu sudan içeriz!" buyurdu. Câbir dedi ki: Bu sırada bahçe sahibi (ağaçları sulamak için) bahçenin bir tarafından öbür tarafına suyu akıtıyordu. Yine Câbir dedi ki: Bahçe sahibi "Ya Rasulallah! Beklemiş suyumuz var, çardağa doğru git" dedi. Câbir dedi ki: Akabinde bahçe sahibi onları (Rasulullah ile Ebu Bekir'i) çardağa götürdü. Bir bardağın içine su koydu, sonra suyun üzerine evde beslediği koyunun sütünden sağdı. Hz. Peygamber (sav) [(suyla karıştırılıp soğutulan) sütten] içti. Daha sonra kendisiyle beraber gelen kişi (Ebu Bekir) de [(suyla karıştırılıp soğutulan) sütten] içti.
Bize Kuteybe b. Sa’id, ona Ebu Avane, ona Mansur, ona Ebu Vail, ona da Ebu Musa el-Eş’ari'nin rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber şöyle buyurdu: "Aç olanı doyurun, hastayı ziyaret edin, esiri özgürlüğüne kavuşturun."
Bize Muhammed b. Selâm, ona Abdülvehhâb, ona Hâlid el-Hazzâ, ona Enes b. Sîrîn, ona da Enes b. Mâlik (ra) şöyle rivayet etmiştir: "Hz. Peygamber (sav), Ensâr'dan bir hane halkını ziyaret etmiş ve onların yanında yemek yemişti. Evden çıkmak istediğinde evin bir tarafına hasır serilmesini emredip üzerinde namaz kılmış ve hane halkı için dua etmişti."
Bize Abdullah b. Yusuf, ona Leys, ona Saîd el-Makburî, ona da Ebu Şureyh el-Adevî şöyle rivayet etmiştir: "Hz. Peygamber (sav) şunları söylerken bu iki gözüm onu görmüş, şu iki kulağım onu duymuştur. "Allah'a ve ahiret gününe iman eden, komşusuna iyi davransın. Allah'a ve ahiret gününe iman eden, misafirine misafirlik hakkını ikram etsin." 'Misafirlik hakkı nedir, ey Allah’ın Rasulü?' diye sorulduğunda da şöyle buyurdu: "Bir gün ve bir gecedir. Üç gün ağırlamak ziyafettir. Bundan sonra yapılan ikram da (ev sahibinden misafire) sadakadır. Allah'a ve ahiret gününe iman eden, ya hayır söylesin ya da sussun."
Bize Kuteybe, ona Leys, ona Yezîd b. Ebu Habîb, ona Ebu Hayr, ona da Ukbe b. Âmir (ra) şöyle rivayet etmiştir: Hz. Peygamber'e (sav) "Ey Allah’ın Rasulü! Sen bizi sefere gönderiyorsun. Biz de seferde bazı kimselerin yanında konaklıyoruz ama bize yemek bile vermiyorlar. Bu hususta ne buyurursunuz?" diye sorduk. Hz. Peygamber (sav) şöyle cevap verdi: "Bir topluluğa konuk olduğunuzda sizin için misafire yaraşır şeyler yaparlarsa bunu kabul edin. Eğer yapmazlarsa onlardan misafirin gereken hakkını alın."
Bize Süleyman b. Harb, ona Şu'be, ona Saîd b. Ebu Bürde, ona da babası (Ebu Bürde b. Ebu Musa) şöyle rivayet etmiştir: Medîne'ye gelmiştim ve Abdullah b. Selâm (ra) ile karşılaştım. "Buyurmaz mısın sana kavut [un kavrularak yapılan bir yiyecek] ve hurma ikram edeyim. [Hz. Peygamber'in (sav) namaz kıldığı kıymetli bir odanın bulunduğu] eve de girersin" dedi. Ardından "Sen faizin yaygın olduğu bir yerde [Irak'ta] ikamet ediyorsun. Eğer bir kişiden alacağın var da o kişi sana bir saman çöpü veya arpa yahut yonca ağırlığında bir şey hediye ederse sakın onu alma. Çünkü bu fazlalık, ribadır [fâizdir]. Nadr, Ebu Dâvûd ve Vehb, Şu'be'den naklettikleri hadiste ev kelimesini zikretmediler.