1001 Kayıt Bulundu.
Bana Yahya, ona Malik, ona İbn Şihab, ona Said b. Müseyyeb ve Ebu Seleme b. Abdurrahman, onlara da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Hayvan yaralamada diyet yoktur. Kuyu kazma sebebiyle meydana gelen ölümde diyet yoktur. Maden ocağında meydana gelen zararda diyet yoktur. Define mallarında beşte bir oranında vergi vardır." Malik der ki: Hadisteki “cubâr” kelimesi “kendisine diyet gerekmeyen” demektir. Hayvanın meydana getirdiği zarardan binici, sürücü ve yularından çeken kimse sorumludur. Ama hayvana zarar verme olmaksızın, hayvan kendisi (şahlanıp kendiliğinden) zarar vermişse bundan dolayı sorumlu olmazlar. Ömer b. Hattab, atını sürüp zarara sebep olanın, diyet ödemesine hükmetmiştir. Malik der ki: Hayvana binen, iten ve çeken zararı ödemeye, atı koşturan kimseden daha fazla sorumluluk sahibidir. Malik der ki: Bize göre halkın güzergahına kuyu kazan, hayvan bağlayan veya bunların benzerini yapan kimsenin, yaptığı şey, Müslümanların yolu üzerinde yapmaması gereken bir iş ise, bu kimse, bundan dolayı meydana gelen zararı karşılamakla yükümlüdür. Eğer diyet miktarı tam diyetin üçte birinden az ise ödemeyi kendi malından yapar. Diyet miktarı tam diyetin üçte biri kadar veya daha fazla ise âkilesi öder. Şayet bu yaptığı şey, onun Müslümanların yolu üzerinde yapması uygun olan bir iş ise, örneğin kuyuyu yağmur suyu toplamak için kazmış, hayvanından bir iş için inmiş yolda bırakmışsa bunlar sebebiyle meydana gelen zarardan sorumlu olmaz. Malik der ki: Bir adam kuyuya inmeye başlasa arkasından da başka bir adam kuyuya inse önce inen sonra ineni çekse ikisi de düşüp ölseler çekilmek suretiyle ölenin diyetini varislerine buna sebep olanın (çeken kişinin) âkilesi öder. Malik der ki: Bir kimse bir çocuğun kuyuya inmesini veya ağaca çıkmasını emretse ve çocuk bunları yaparken zarar görse veya ölse o emri veren kimse bunun diyetini öder. Malik der ki: Bize göre ihtilafsız kabul edilen görüş şöyledir: Diyet ödemesi gereken âkile ile birlikte olan kadın ve çocuklar diyet ödemez. Diyeti buluğa ermiş erkekler öder. Malik der ki: Köle azat ederek yada aralarında anlaşmak suretiyle taraflar birbirlerinin diyetini ödeyebilirler. Diyeti ödemezlerse, divan ehli denilen devletten maaş alan kimseler birbirlerinin diyetini öderler. Resmi divan ehli oluşmadan Rasulullah (sav) ve Ebu Bekir es-Sıddîk zamanında diyet ödemede Müslümanlar birbirlerine yardım ediyordu. Divan sisteminin teşekkülü Ömer b. Hattab zamanında oldu. Bir kimsenin diyetini akrabasından ve velayet yolu ile bağı olan kimseler dışında başkasının ödemesi gerekmez. Çünkü velayet yabancı kimselere geçmez. Nitekim Rasulullah (sav) "Vela hakkı azat edenindir" buyurmuştur. Malik der ki: Vela sabit olan bir neseptir. Malik der ki: Bize göre hayvanlara zarar veren kimsenin hayvanının bu zarar sebebiyle eksilen kısmını (kıymetini) karşılaması gerekir. Mâlik şöyle demiştir: Bir kimse hakkında kısas cezası (ölüm cezası) varsa ve o kimse (bundan önce) had cezası gerektiren bir suç işlerse, o had cezası uygulanmaz. Çünkü ölüm cezası, diğer bütün cezaları ortadan kaldırır. Ancak iftira bunun dışındadır. Çünkü iftira, kendisine iftira edilen kişi açısından sabit olur ve ona 'neden sana iftira atan kişiye had cezasını uygulatmadın?' diye sorulur. Bu durumda, ben derim ki: kısas uygulanacak kişi önce iftira cezası ile cezalandırılır, sonra öldürülür. Ancak onun yaptığı herhangi bir yaralama için kısas yapılmasını doğru bulmam; çünkü ölüm cezası bu tür cezaları kapsar. Malik der ki: Bir kimse köy veya başka bir yerde toplum içinde öldürülmüş olarak bulunursa (şüpheli olarak) ölüye evi ve yeri en yakın kimse sorumlu tutulmaz. Çünkü bu kimse başka bir yerde öldürülüp onları suçlu göstermek için kapılarına atılmış olabilir. Bu gibi durumlardan dolayı kimse sorumlu tutulmaz. Malik der ki: Bir grup insan kavga etse, ayrıldıklarında kimin yaptığı bilinmeyen yaralı veya ölü bir kimse olsa, bu konuda duyduklarımın en iyisine göre, diyeti kavga ettikleri kişilerin tamamının ödemesi gerektiğidir. Ölü veya yaralı kavga eden iki gruptan da değilse bu durumda diyeti her iki grubun ödemesi gerekir.
Açıklama: Âkile miras hukukunda baba tarafından erkek akrabaları ifade eden bir terimdir. Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım: جَرْحُ الْعَجْمَاءِ جُبَارٌ
Bana Yahya, ona Malik, ona İbn Şihab, ona Said b. Müseyyeb ve Ebu Seleme b. Abdurrahman, onlara da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Hayvan yaralamada diyet yoktur. Kuyu kazma sebebiyle meydana gelen ölümde diyet yoktur. Maden ocağında meydana gelen zararda diyet yoktur. Define mallarında beşte bir oranında vergi vardır." Malik der ki: Hadisteki “cubâr” kelimesi “kendisine diyet gerekmeyen” demektir. Hayvanın meydana getirdiği zarardan binici, sürücü ve yularından çeken kimse sorumludur. Ama hayvana zarar verme olmaksızın, hayvan kendisi (şahlanıp kendiliğinden) zarar vermişse bundan dolayı sorumlu olmazlar. Ömer b. Hattab, atını sürüp zarara sebep olanın, diyet ödemesine hükmetmiştir. Malik der ki: Hayvana binen, iten ve çeken zararı ödemeye, atı koşturan kimseden daha fazla sorumluluk sahibidir. Malik der ki: Bize göre halkın güzergahına kuyu kazan, hayvan bağlayan veya bunların benzerini yapan kimsenin, yaptığı şey, Müslümanların yolu üzerinde yapmaması gereken bir iş ise, bu kimse, bundan dolayı meydana gelen zararı karşılamakla yükümlüdür. Eğer diyet miktarı tam diyetin üçte birinden az ise ödemeyi kendi malından yapar. Diyet miktarı tam diyetin üçte biri kadar veya daha fazla ise âkilesi öder. Şayet bu yaptığı şey, onun Müslümanların yolu üzerinde yapması uygun olan bir iş ise, örneğin kuyuyu yağmur suyu toplamak için kazmış, hayvanından bir iş için inmiş yolda bırakmışsa bunlar sebebiyle meydana gelen zarardan sorumlu olmaz. Malik der ki: Bir adam kuyuya inmeye başlasa arkasından da başka bir adam kuyuya inse önce inen sonra ineni çekse ikisi de düşüp ölseler çekilmek suretiyle ölenin diyetini varislerine buna sebep olanın (çeken kişinin) âkilesi öder. Malik der ki: Bir kimse bir çocuğun kuyuya inmesini veya ağaca çıkmasını emretse ve çocuk bunları yaparken zarar görse veya ölse o emri veren kimse bunun diyetini öder. Malik der ki: Bize göre ihtilafsız kabul edilen görüş şöyledir: Diyet ödemesi gereken âkile ile birlikte olan kadın ve çocuklar diyet ödemez. Diyeti buluğa ermiş erkekler öder. Malik der ki: Köle azat ederek yada aralarında anlaşmak suretiyle taraflar birbirlerinin diyetini ödeyebilirler. Diyeti ödemezlerse, divan ehli denilen devletten maaş alan kimseler birbirlerinin diyetini öderler. Resmi divan ehli oluşmadan Rasulullah (sav) ve Ebu Bekir es-Sıddîk zamanında diyet ödemede Müslümanlar birbirlerine yardım ediyordu. Divan sisteminin teşekkülü Ömer b. Hattab zamanında oldu. Bir kimsenin diyetini akrabasından ve velayet yolu ile bağı olan kimseler dışında başkasının ödemesi gerekmez. Çünkü velayet yabancı kimselere geçmez. Nitekim Rasulullah (sav) "Vela hakkı azat edenindir" buyurmuştur. Malik der ki: Vela sabit olan bir neseptir. Malik der ki: Bize göre hayvanlara zarar veren kimsenin hayvanının bu zarar sebebiyle eksilen kısmını (kıymetini) karşılaması gerekir. Mâlik şöyle demiştir: Bir kimse hakkında kısas cezası (ölüm cezası) varsa ve o kimse (bundan önce) had cezası gerektiren bir suç işlerse, o had cezası uygulanmaz. Çünkü ölüm cezası, diğer bütün cezaları ortadan kaldırır. Ancak iftira bunun dışındadır. Çünkü iftira, kendisine iftira edilen kişi açısından sabit olur ve ona 'neden sana iftira atan kişiye had cezasını uygulatmadın?' diye sorulur. Bu durumda, ben derim ki: kısas uygulanacak kişi önce iftira cezası ile cezalandırılır, sonra öldürülür. Ancak onun yaptığı herhangi bir yaralama için kısas yapılmasını doğru bulmam; çünkü ölüm cezası bu tür cezaları kapsar. Malik der ki: Bir kimse köy veya başka bir yerde toplum içinde öldürülmüş olarak bulunursa (şüpheli olarak) ölüye evi ve yeri en yakın kimse sorumlu tutulmaz. Çünkü bu kimse başka bir yerde öldürülüp onları suçlu göstermek için kapılarına atılmış olabilir. Bu gibi durumlardan dolayı kimse sorumlu tutulmaz. Malik der ki: Bir grup insan kavga etse, ayrıldıklarında kimin yaptığı bilinmeyen yaralı veya ölü bir kimse olsa, bu konuda duyduklarımın en iyisine göre, diyeti kavga ettikleri kişilerin tamamının ödemesi gerektiğidir. Ölü veya yaralı kavga eden iki gruptan da değilse bu durumda diyeti her iki grubun ödemesi gerekir.
Açıklama: Âkile miras hukukunda baba tarafından erkek akrabaları ifade eden bir terimdir.
Bize Ebu İshak, ona Alkame ve Esved, ona da Abdullah (b. Mesud) şöyle demiştir: "Kasta benzeyen öldürmenin diyeti Yirmi beş tane dört yaşına girmiş dişi deve, yirmi beş tane beş yaşına girmiş dişi deve, yirmi beş tane üç yaşına girmiş dişi deve, yirmi beş de iki yaşına girmiş dişi devedir."
Açıklama: İsnadın tamamı için bk. D004551.
Bize Hennâd, ona Ebu Ahvas, ona Ebu İshak, ona da Asım b. Damre, ona da Hz. Ali'den (ra) şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Amde benzeyen öldürmenin diyeti, üç sınıftan, üçte birer oran alınarak (toplamda yüz deve olarak) ödenir. (Buna göre) Otuz üç dört yaşına giren dişi deve, otuz dört de altı yaş ile dokuz yaş arasında dişi devedir. Bu (son otuz dört devenin) hepsi hamile olacaktır."
Bize Hennâd, ona Ebu Ahvas, ona Süfyan, ona Ebu İshak, ona da Asım b. Damre Hz. Ali'nin (ra) şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Hatâen öldürmenin diyeti, dört sınıftan, dörtte birer oran alınarak (toplamda yüz deve olarak) ödenir. (Buna göre) Yirmi beş tane dört yaşına girmiş dişi deve, yirmi beş tane beş yaşına girmiş dişi deve, yirmi beş tane üç yaşına girmiş dişi deve ve yirmi beş tane de iki yaşına girmiş dişi deve."
Bize Muhammed b. Müsenna, ona Muhammed b. Abdullah, ona Said, ona Katade, ona Abdürabbih, ona Ebu İyaz, ona da Osman b. Affan ve Zeyd b. Sabit'ten şöyle rivayet edilmiştir: "Kasta benzeyen öldürmede diyet; kırk tane beş yaşına girmiş hamile deve, otuz tane dört yaşına girmiş dişi deve, otuz da üç yaşıma girmiş dişi devedir. Hata ile öldürmede ise diyet Otuz tane dört yaşına girmiş dişi deve, otuz tane üç yaşına girmiş dişi deve, yirmi tane üç yaşına girmiş erkek deve, yirmi de iki yaşına girmiş dişi devedir."
Bize Muhammed b. Müsenna, ona Muhammed b. Abdullah, ona Said, ona Katade, ona Abdürabbih, ona Ebu İyaz, ona da Osman b. Affan ve Zeyd b. Sabit'ten şöyle rivayet edilmiştir: "Kasta benzeyen öldürmede diyet; kırk tane beş yaşına girmiş hamile deve, otuz tane dört yaşına girmiş dişi deve, otuz da üç yaşıma girmiş dişi devedir. Hata ile öldürmede ise diyet Otuz tane dört yaşına girmiş dişi deve, otuz tane üç yaşına girmiş dişi deve, yirmi tane üç yaşına girmiş erkek deve, yirmi de iki yaşına girmiş dişi devedir."