13 Kayıt Bulundu.
Bize Abdullah b. Yusuf, ona Mâlik, ona Zeyd b. Eslem, ona da babası (Eslem) şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (sav), seferlerinden birinde geceleyin, yanında Ömer b. Hattâb da varken yürüyordu. Bu sırada Ömer b. Hattâb, Rasulullah'a bir şey sordu. Fakat Rasulullah (sav) Ömer'e cevap vermedi. Ömer sonra yine sordu. Rasulullah (sav) yine cevap vermedi. Sonra Ömer bir daha sordu. Rasulullah (sav) yine cevap vermedi. Bunun üzerine Ömer b. Hattâb kendi kendine “Anası Ömer'i kaybetsin, üç kere üst üste Rasulullah'a soru sordun da Rasulullah (sav) hiçbirinde sana cevap vermedi” dedi. Ömer der ki: Bunun üzerine ben devemi hareket ettirip sürdüm. Sonra hakkımda ayet inmesinden korkarak insanların önüne geçtim. Ancak çok geçmeden beni çağıran birisinin sesini duydum, kendi kendime “şimdi hakkımda Kur'an inmiş olmasından hakikaten korkmaktayım” diyerek Rasulullah'ın huzuruna geldim ve kendisine selâm verdim. Rasulullah (sav) "bu gece bana bir sure indirildi ki yemin olsun o sure bana, üstüne güneş doğan her şeyden daha çok sevimlidir" buyurdu. Sonra Rasulullah "Biz sana doğrusu apaçık bir fetih ihsan ettik" (Fetih) Suresini okudu.
Bize Müslim b. İbrahim, ona Şu'be, ona Muâviye b. Kurra, ona da Abdullah b. Mugaffel şöyle demiştir: Ben Mekke'nin fethi günü Rasulullah'ı dişi devesi üzerinde, sesini kah alçaltıp kah yükselterek nağmeli bir şekilde Fetih Suresi'ni okurken gördüm. Muâviye der ki: İnsanların etrafıma toplanmayacağını bilsem, ben de Abdullah b. Mugaffel'in (Rasulullah'ın (sav) okuyuşunu göstermek üzere) nağmeli okuduğu gibi okurdum.
Bize Ahmed b. İshak es-Sülemî, ona Ya'lâ, ona da Habib b. Ebu Sabit şöyle demiştir: Ben Ebu Vâil'e gelip ona (Haricîleri) sordum, bana şöyle dedi: Biz Siffîn'de iken bir adam “Allah'ın Kitabı'na çağrılanları görmedin mi?” dedi. Hz. Ali “evet” dedi. (Hz. Ali'nin haklı olduğu halde, Sıffîn'de tahkime evet deyip savaşmaktan geri durmasının tenkit edildiğini gören) Sehl b. Huneyf şöyle dedi: Kusuru kendi görüşünüzde arayın. Bizler Peygamber (sav) ile müşrikler arasında yapılan sulh anlaşmasının yapıldığı Hudeybiye gününde şu durumda idik. Eğer bizler o gün harp yapmayı düşünseydik, elbette harbe girişirdik. Hatta Ömer o esnada Peygamber'e (sav) gelip “Müslümanlar olarak bizler hak üzerinde, düşmanımız ise bâtıl üzerinde değil mi? Bizim ölülerimiz cennette, onların ölüleri ise ateşte değil mi?” diye sormuştu. Peygamber (sav) "evet öyledir" buyurunca Ömer “öyleyse dinimiz hakkında aşağılayıcı olan bu anlaşmayı niçin kabul ediyoruz ve Allah henüz aramızda hükmetmemiş olduğu hâlde, niçin geri dönüyoruz?” demişti. Hz. Peygamber (sav) de "Ey Hattâb oğlu, şüphesiz ben Allah'ın rasulüyüm. Allah beni asla kaybettirmez" buyurmuş, Ömer de öfkeli olarak geri dönmüş, ardından sabredemeyip Ebu Bekir'e gelerek ona “ey Ebu Bekir, biz hak üzerinde, onlar da bâtıl üzerinde değil mi?” demiş, Ebu Bekir de “ey Hattâb oğlu, bu zât, Allah'ın rasulüdür ve Allah O'nu asla mağlup ettirmez” demişti. Bu olayın ardından Feth Suresi inmişti.