413 Kayıt Bulundu.
Bize Rabî' b. Nâfi', ona Yezid b. el-Mikdam b. Şurayh, ona babası, ona dedesi Şureyh, babası Hani'nin şöyle anlattığını rivayet etti: Şureyh'in babası Hani, kavmiyle birlikte Rasulullah'a (sav) gelince, Hz. Peygamber kavminin ona Ebu'l-Hakem künyesini verdiğini işitti. Bunun üzerine Rasulullah (sav) onu çağırarak şöyle buyurdu: "Gerçek şu ki hakem Allah'tır. Hüküm O'nundur. Sana niçin Ebu'l-Hakem künyesini verdiler?" O da kavmimden iki taraf bir konuda anlaşmazlığa düştüğünde bana gelir, ben de aralarında hüküm veririm. Her iki taraf da memnun olur cevabını verdi. Bunun üzerine Rasulullah (sav), "bu yaptığın iş ne kadar güzel! dedikten sonra, senin erkek çocuğun var mı?" diye sorar. O da benim Şüreyh, Müslim ve Abdullah isimli üç oğlum var der. Rasulullah (sav) "onların en büyüğü hangisi?" diye sorar. O da Şüreyh cevabını verir. Bunun üzerine Rasulullah sen "Ebu Şüreyh'sin" buyurur. [Ebû Davud, Şüreyh'in zinciri kıran ve Tüster şehrine girenlerden olduğunu söylemektedir. Ayrıca Ebu Davud, Şüreyh'in Tüster şehrine gizli bir yoldan girerek, Tüster'in kapısını kırdığını ifade etmektedir.]
Açıklama: Hadis kitaplarında "sirb" kelimesi geçmektedir. Sirb, sürü, filo demektir. Ve hadisin bağlamına hiç uymamaktadır. Kelimeyi "sereb" okursak "gizli yol" anlamanı gelmekte ve hadisin bağlamına uygun düşmektedir. Onun için tercümeyi bu doğrultuda yapmayı uygun bulduk. Tüster (Şuşter) İran'ın Huzistan eyaletine bağlı bir şehirdir. Rıza Kurtuluş, "Şüşter" Diyanet İslam Ansiklopedisi (İstanbul: TDV Yayınları, 2010), 39: 276-277
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, ona Haşim b. Kasım, ona Ebu Akil, ona Mücalid b. Saîd, ona eş-Şa'bî, ona da Mesruk'un şöyle anlattığını rivayet etti: Bir gün Ömer b. el-Hattab ile karşılaştım. Bana kim olduğumu sordu. Ben de ismimin Mesruk b. el-Ecda' söyledim. Bunun üzerine Hz. Ömer Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu işittiğini söyledi: "el-Ecda' şeytandır."
Açıklama: Ecda' şeytanın ismidir. Kulağı ve burnu kesilmiş varlıklar için de kullanılır. Aynı zamanda karşılıklı düşmanlığı da çağrıştırmaktadır. Hz. Ömer Mesrûk b. Ecda' ismini Mesrûk b. Abdurrahman olarak değiştirmiştir. Muhammed b. İsmail es-San'ânî, et-Tenvîr Şerhu'l-Câmii's-Sağîr, (Riyad: Mektebetü Darü's-selam, 2011), 4: 484.
Bize İbrahim b. Ziyad Sebelân, ona Abbad b. Abbad, ona Ubeydullah, ona Nafi', ona İbn Ömer, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Allah katında isimlerin en sevimlisi Abdullah ve Abdurrahman'dır."
Bize Harun b. Abdullah, ona Hişam b. Said et-Talkânî, ona Muhammed b. Muhacir el-Ensârî, ona Akîl b. Şebîb, ona Ebu Vehb el-Cüşemî –Ebu Vehb sahabidir- Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Peygamberlerin isimlerini verin. Allah'a en sevimli isimler, Abdullah ve Abdurrahman'dır. Haris ve Hemmam en doğru isimlerdir. Harb ve Mürre isimlerin en çirkinlerindendir."
Bize İsa b. Hammad, ona el-Leys, ona Yezid b. Ebu Habib, ona Muhammed b. İshak, ona da Muhammed b. Amr b. Ata'nın şöyle anlattığını rivayet etti: Zeyneb bt. Ebu Seleme kendisine, kızının ismini ne koydun? diye sorar. Muhammed de ona Berre ismini verdiğini söyler. Bunun üzerine (Zeyneb) şöyle der: Rasulullah (sav) bu ismi yasakladı. (Nitekim) bana Berre ismini verdiklerinde Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Kendinizi temize çıkarmayın/övmeyin! Kimin iyilerden olduğunu en iyi bilen Allah'tır." Bunun üzerine ona hangi ismi verelim diye sorduklarında, Hz. Peygamber (sav), "ona Zeyneb ismini verin" buyurmuştur.
Bize Müsedded, ona Bişr b. Mufaddal, ona Beşir b. Meymun, ona amcası Üsame b. Ahderi'nin şöyle anlattığını rivayet etti: Rasulullah'a (sav) gelen bir topluluk içerisinde ismi Esram olan bir adam vardı. Rasulullah (sav) ona, "adın ne?" diye sordu. Adam da adının Esram olduğunu söyledi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav); "senin adın Zür'a olsun" buyurdu.
Bize Ahmed b. Salih, ona Abdürrezzak, ona Mamer, ona ez-Zührî, ona Said b. Müseyyeb, babası Müseyyeb'in şöyle anlattığını rivayet etti: Rasulullah (sav) Sadi'in dedesine "adını sordu." O da adının Hazn olduğunu söyledi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav): "Senin adın Sehl olsun." buyurdu. Hazn, hayır olmaz. Sehl (düz arazi manasındadır) ayaklar altında çiğnenir ve hakir görülür cevabını verdi. [Said b. Müseyyeb, bundan sonra karamsarlığın/kasavetin başımıza geleceğini düşündüm demiştir.] [Ebû Davud, Hz. Peygamber'in (sav) el-Âs, Azîz, Atale, Şeytan, Ğurâb, Hubâb isimlerini değiştirdiğini; Şihâb ismini Hişâm ile, Harb ismini Selm ile, el-Muttaci' ismini el-Münbais ile değiştirdiğini; Afira (bir şey bitmeyen arazi) ismini Hadıra (yemyeşil arazi) ismiyle, Şiabu'd-dalâle (dalalet yolu)ismini, Şiabu'l-hüdâ (hidayet yolu) ismiyle, Benü'z-zinye ismini Benü'r-rişde ismiyle, Benû muğviye ismini Benû rişde ismiyle değiştirdiğini nakletmiştir.] [Ebu Davud rivayetlerin senetlerini ihtisar/kısaltmak için hazfettiğini söylemiştir.]
Bize en-Nüfeyl, ona Züheyr, ona Mansur b. el-Mu'temir, ona Hilal b. Yesaf, ona Rabi' b. Umeyle, ona Semüra b. Cündüb, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Çocuğunuza Yesar, Rabah, Necih, Eflah isimlerini vermeyin. Çünkü sen (bu isimlerden birini verdiğin çocuğunu kastederek) orada mı? diye sorarsın, (karşıdaki de) hayır, cevabını verir." [Semüra, bu isimler sadece dört tanedir. Benim adıma onlara ekleme yapmayın demiştir.]
Bize Musa b. İsmail, ona Hammad b. Seleme, ona Sabit, Enes'in şöyle anlattığını rivayet etti: Abdullah b. Ebu Talha'yı dünyaya geldiği zaman, Hz. Peygamber'e (sav) götürdüm. Hz. Peygamber (sav) aba adı verilen bir elbise içerinde devesini katranlıyordu. Bana, "yanında kuru hurma var mı?" diye sordu. Evet dedim. Kendisine bir miktar hurma verdim. Onları ağzına atarak çiğnedi. Sonra çocuğun ağzını açtı ve hurmayı ağzının ortasına yerleştirdi. Çocuk, (hoşlandığından) dilini dolandırmaya başladı. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav), "Ensarın en sevdiği şey, hurmadır." buyurdu ve çocuğun adını Abdullah koydu.
Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Sizden biri, üzüme kerm demesin! Kerm (şerefli) olan ancak Müslüman kişidir."