Öneri Formu
Hadis Id, No:
35984, MU000768
Hadis:
وَحَدَّثَنِى عَنْ مَالِكٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ دِينَارٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ أَنَّهُ كَانَ يَقُولُ مَنِ اعْتَمَرَ فِى أَشْهُرِ الْحَجِّ فِى شَوَّالٍ أَوْ ذِى الْقَعْدَةِ أَوْ فِى ذِى الْحِجَّةِ قَبْلَ الْحَجِّ ثُمَّ أَقَامَ بِمَكَّةَ حَتَّى يُدْرِكَهُ الْحَجُّ فَهُوَ مُتَمَتِّعٌ إِنْ حَجَّ وَعَلَيْهِ مَا اسْتَيْسَرَ مِنَ الْهَدْىِ فَإِنْ لَمْ يَجِدْ فَصِيَامُ ثَلاَثَةِ أَيَّامٍ فِى الْحَجِّ وَسَبْعَةٍ إِذَا رَجَعَ . قَالَ مَالِكٌ وَذَلِكَ إِذَا أَقَامَ حَتَّى الْحَجِّ ثُمَّ حَجَّ مِنْ عَامِهِ . قَالَ مَالِكٌ فِى رَجُلٍ مِنْ أَهْلِ مَكَّةَ انْقَطَعَ إِلَى غَيْرِهَا وَسَكَنَ سِوَاهَا ثُمَّ قَدِمَ مُعْتَمِرًا فِى أَشْهُرِ الْحَجِّ ثُمَّ أَقَامَ بِمَكَّةَ حَتَّى أَنْشَأَ الْحَجَّ مِنْهَا إِنَّهُ مُتَمَتِّعٌ يَجِبُ عَلَيْهِ الْهَدْىُ أَوِ الصِّيَامُ إِنْ لَمْ يَجِدْ هَدْيًا وَأَنَّهُ لاَ يَكُونُ مِثْلَ أَهْلِ مَكَّةَ . وَسُئِلَ مَالِكٌ عَنْ رَجُلٍ مِنْ غَيْرِ أَهْلِ مَكَّةَ دَخَلَ مَكَّةَ بِعُمْرَةٍ فِى أَشْهُرِ الْحَجِّ وَهُوَ يُرِيدُ الإِقَامَةَ بِمَكَّةَ حَتَّى يُنْشِئَ الْحَجَّ أَمُتَمَتِّعٌ هُوَ فَقَالَ نَعَمْ هُوَ مُتَمَتِّعٌ وَلَيْسَ هُوَ مِثْلَ أَهْلِ مَكَّةَ وَإِنْ أَرَادَ الإِقَامَةَ وَذَلِكَ أَنَّهُ دَخَلَ مَكَّةَ وَلَيْسَ هُوَ مِنْ أَهْلِهَا وَإِنَّمَا الْهَدْىُ أَوِ الصِّيَامُ عَلَى مَنْ لَمْ يَكُنْ مِنْ أَهْلِ مَكَّةَ وَأَنَّ هَذَا الرَّجُلَ يُرِيدُ الإِقَامَةَ وَلاَ يَدْرِى مَا يَبْدُو لَهُ بَعْدَ ذَلِكَ وَلَيْسَ هُوَ مِنْ أَهْلِ مَكَّةَ .
Tercemesi:
Bana Yahya b. Yahya, ona Malik (b. Enes), ona da Abdullah b. Dinar’ın rivayet ettiğine göre Abdullah b. Ömer (r. anhümâ) şöyle diyordu:
“Her kim hac ayları olan Şevval ya da Zika’de veya Zilhicce ayları içerisinde haccı eda etmeden önce umre yapar ve ardından hac ibadetinin vakti erişene kadar Mekke’de kalmaya devam edip de hac ibadetini eda ederse temettü’ haccı yapmış olur. Bu durumda o kişinin, kolayına gelen bir hedy kurbanı kesmesi gerekir. Kesecek bir kurban/imkân bulamazsa üç gün hacda, yedi gün de memleketine dönünce oruç tutması gerekir.”
Malik (b. Enes) [İmam Malik] şöyle demiştir:
“Bu durum, hac ibadetinin vaktine kadar Mekke’de kalmaya devam edip o yılın hac ibadetini eda etmesi halinde geçerlidir.”
Mekke ahalisinden olup da oradan ayrılarak başka bir beldeye yerleşen; bilahare hac ayları içerisinde umre yapmak üzere gelip Mekke’de kalan ve Mekke’de hac ihramına giren kişi ile ilgili olarak Malik (b. Enes); “Bu kişi de temettü’ haccı yapmış olur. Dolayısıyla hedy kurbanı kesmesi, kesecek hedy kurbanı/imkân bulamazsa oruç tutması gerekir.” diyerek o kişinin, Mekke ehli gibi olmadığını belirtmiştir.
Malik’e (b. Enes); Mekke ehlinden olmayan ve hac ayları içerisinde umre niyetiyle Mekke’ye giren, ardından da hac ibadeti için ihrama girmek üzere Mekke’de kalmak isteyen kişinin temettü’ haccı yapmış olup olmayacağı soruldu. Şöyle cevap verdi: “Evet, o kişi temettü’ haccı yapmış olur. O kişi, umreden sonra hac ibadeti için ihrama girmek üzere kalmak istiyor olsa bile Mekke ehli gibi değildir. Çünkü o, Mekke ehlinden biri olmaksızın oraya girmiştir. Hedy veya oruç da sadece Mekke ehlinden olmayan hacılara vaciptir. Ayrıca bu kişi Mekke’de kalmak istemektedir ama bilahare durumun ne göstereceğini bilememektedir. O kişi, Mekke ehlinden biri (gibi) değildir.”
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Hac 768, 1/123
Senetler:
1. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
2. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Dinar el-Kuraşî (Abdullah b. Dinar)
Konular:
Hac, Hacc-ı temettu
Hac, ihramdan kurbanla çıkmak
Kefaret, kefaret olarak kurban kesmek
Umre
Öneri Formu
Hadis Id, No:
14893, T000871
Hadis:
حَدَّثَنَا عَلِىُّ بْنُ خَشْرَمٍ أَخْبَرَنَا سُفْيَانُ بْنُ عُيَيْنَةَ عَنْ أَبِى إِسْحَاقَ عَنْ زَيْدِ بْنِ أُثَيْعٍ قَالَ سَأَلْتُ عَلِيًّا بِأَىِّ شَىْءٍ بُعِثْتَ قَالَ بِأَرْبَعٍ لاَ يَدْخُلُ الْجَنَّةَ إِلاَّ نَفْسٌ مُسْلِمَةٌ وَلاَ يَطُوفُ بِالْبَيْتِ عُرْيَانٌ وَلاَ يَجْتَمِعُ الْمُسْلِمُونَ وَالْمُشْرِكُونَ بَعْدَ عَامِهِمْ هَذَا وَمَنْ كَانَ بَيْنَهُ وَبَيْنَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم عَهْدٌ فَعَهْدُهُ إِلَى مُدَّتِهِ وَمَنْ لاَ مُدَّةَ لَهُ فَأَرْبَعَةُ أَشْهُرٍ . قَالَ وَفِى الْبَابِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ . قَالَ أَبُو عِيسَى حَدِيثُ عَلِىٍّ حَدِيثٌ حَسَنٌ .
Tercemesi:
Bize Ali b. Haşrem, ona Süfyan b. Uyeyne, ona Ebu İshak (Amr b. Abdullah), ona da Zeyd b. Üsey' şöyle demiştir: Ali (b. Ebu Talib)'e: “Hangi talimatla gönderildin” diye sordum. Şöyle buyurdu: “Dört şey ile gönderildim; Cennete sadece Müslümanlar girecektir, Ka’be çıplak olarak tavaf edilmeyecektir, bu yıldan sonra Hac ve Umre için Ka’be’de Müslümanlarla müşrikler bir araya gelmeyecektir, Rasulullah (sav) ile sözleşmesi olan kimsenin sözleşmesindeki süreye uyulacaktır. Sözleşme ve süresi olmayanların süresi ise dört aydır.”
Tirmizî dedi ki: Bu konuda Ebu Hureyre’den de hadis rivayet edilmiştir.
Tirmizî dedi ki: Ali'nin rivayet ettiği hadis hasendir.
Açıklama:
Hükmen merfu kabul edilebilir.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Hac 44, 3/222
Senetler:
1. Ebu Hasan Ali b. Ebu Talib el-Hâşimî (Ali b. Ebu Talib b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Zeyd b. Yüsey' el-Hemdanî (Zeyd b. Yüsey')
3. Ebu İshak es-Sebiî (Amr b. Abdullah b. Ubeyd)
4. Ebu Muhammed Süfyan b. Uyeyne el-Hilâlî (Süfyân b. Uyeyne b. Meymûn)
5. Hafız Ebu Hasan Ali b. Haşrem el-Mervezi (Ali b. Haşrem b. Abdurrahman b. Ata b. Hilal)
Konular:
Cennet, cennet müslümanlara aittir
Hac, müşrikler haccedemezler
Müslüman, Anlaşmalara riayet etmek, ahde vefa
Umre
أَخْبَرَنَا عَمْرُو بْنُ عَلِىٍّ قَالَ أَخْبَرَنَا وَكِيعٌ قَالَ حَدَّثَنِى أَفْلَحُ بْنُ حُمَيْدٍ عَنِ الْقَاسِمِ عَنْ عَائِشَةَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَشْعَرَ بُدْنَهُ .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
23333, N002774
Hadis:
أَخْبَرَنَا عَمْرُو بْنُ عَلِىٍّ قَالَ أَخْبَرَنَا وَكِيعٌ قَالَ حَدَّثَنِى أَفْلَحُ بْنُ حُمَيْدٍ عَنِ الْقَاسِمِ عَنْ عَائِشَةَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَشْعَرَ بُدْنَهُ .
Tercemesi:
Bize Amr b. Ali, ona Veki' (b. Cerrah er-Ruâsî), ona Eflah b. Humeyd, ona Kasım (b. Muhammed et-Teymî) ona da Aişe'nin (bt. Ebu Bekir es-Sıddîk) (r.anha) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) kurbanlık develerini işaretlemişti.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Menâsiku'l-hacc 62, /2267
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Ebu Muhammed Kasım b. Muhammed et-Teymî (Kasım b. Muhammed b. Ebu Bekir es-Sıddîk)
3. Ebu Abdurrahman Eflah b. Sufeyrâ el-Ensarî (Eflah b. Humeyd b. Nâfi')
4. Ebu Süfyan Veki' b. Cerrah er-Ruâsî (Veki' b. Cerrah b. Melih b. Adî)
5. Ebu Hafs Amr b. Ali el-Fellâs (Amr b. Ali b. Bahr b. Kenîz)
Konular:
Kurban, Hedy kurbanını işaretlemek
Umre
أَخْبَرَنَا مُجَاهِدُ بْنُ مُوسَى عَنْ هُشَيْمٍ عَنْ شُعْبَةَ عَنْ قَتَادَةَ عَنْ أَبِى حَسَّانَ الأَعْرَجِ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَشْعَرَ بُدْنَهُ مِنَ الْجَانِبِ الأَيْمَنِ وَسَلَتَ الدَّمَ عَنْهَا وَأَشْعَرَهَا .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
23335, N002775
Hadis:
أَخْبَرَنَا مُجَاهِدُ بْنُ مُوسَى عَنْ هُشَيْمٍ عَنْ شُعْبَةَ عَنْ قَتَادَةَ عَنْ أَبِى حَسَّانَ الأَعْرَجِ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَشْعَرَ بُدْنَهُ مِنَ الْجَانِبِ الأَيْمَنِ وَسَلَتَ الدَّمَ عَنْهَا وَأَشْعَرَهَا .
Tercemesi:
Bize Mücahid b. Musa, ona Hüşeym (b. Beşir es-Sülemî), ona Şu'be (b. Haccâc al-Atekî), ona Katade (b. Diame es-Sedûsî), ona Ebu Hassan (Müslim b. Abdullah) el-A'rac ona da (Abdullah) İbn Abbas'ın rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) kurbanlık develerin hörgüçlerini sağ tarafından kesmişti. Kesilen yerden kan akmış ve O (sav) oradan akan kan ile hayvanları işaretlemişti.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Menâsiku'l-hacc 63, /2267
Senetler:
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Ebu Hassan Müslim b. Abdullah el-Basrî (Müslim b. Abdullah)
3. Ebu Hattab Katade b. Diame es-Sedusî (Katade b. Diame b. Katade)
4. Şube b. Haccâc el-Atekî (Şu'be b. Haccac b. Verd)
5. Ebu Muaviye Hüşeym b. Beşir es-Sülemî (Hüşeym b. Beşir b. el-Kasım b. Dinar)
6. Mücahid b. Musa el-Hutteli (Mücahid b. Musa b. Ferruh)
Konular:
Kurban, Hedy kurbanını işaretlemek
Umre
Öneri Formu
Hadis Id, No:
32854, B003365
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُحَمَّدٍ حَدَّثَنَا أَبُو عَامِرٍ عَبْدُ الْمَلِكِ بْنُ عَمْرٍو قَالَ حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ بْنُ نَافِعٍ عَنْ كَثِيرِ بْنِ كَثِيرٍ عَنْ سَعِيدِ بْنِ جُبَيْرٍ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ - رضى الله عنهما - قَالَ لَمَّا كَانَ بَيْنَ إِبْرَاهِيمَ وَبَيْنَ أَهْلِهِ مَا كَانَ ، خَرَجَ بِإِسْمَاعِيلَ وَأُمِّ إِسْمَاعِيلَ ، وَمَعَهُمْ شَنَّةٌ فِيهَا مَاءٌ ، فَجَعَلَتْ أُمُّ إِسْمَاعِيلَ تَشْرَبُ مِنَ الشَّنَّةِ فَيَدِرُّ لَبَنُهَا عَلَى صَبِيِّهَا حَتَّى قَدِمَ مَكَّةَ ، فَوَضَعَهَا تَحْتَ دَوْحَةٍ ، ثُمَّ رَجَعَ إِبْرَاهِيمُ إِلَى أَهْلِهِ ، فَاتَّبَعَتْهُ أُمُّ إِسْمَاعِيلَ ، حَتَّى لَمَّا بَلَغُوا كَدَاءً نَادَتْهُ مِنْ وَرَائِهِ يَا إِبْرَاهِيمُ إِلَى مَنْ تَتْرُكُنَا قَالَ إِلَى اللَّهِ . قَالَتْ رَضِيتُ بِاللَّهِ . قَالَ فَرَجَعَتْ فَجَعَلَتْ تَشْرَبُ مِنَ الشَّنَّةِ وَيَدِرُّ لَبَنُهَا عَلَى صَبِيِّهَا ، حَتَّى لَمَّا فَنِىَ الْمَاءُ قَالَتْ لَوْ ذَهَبْتُ فَنَظَرْتُ لَعَلِّى أُحِسُّ أَحَدًا . قَالَ فَذَهَبَتْ فَصَعِدَتِ الصَّفَا فَنَظَرَتْ وَنَظَرَتْ هَلْ تُحِسُّ أَحَدًا فَلَمْ تُحِسَّ أَحَدًا ، فَلَمَّا بَلَغَتِ الْوَادِىَ سَعَتْ وَأَتَتِ الْمَرْوَةَ فَفَعَلَتْ ذَلِكَ أَشْوَاطًا ، ثُمَّ قَالَتْ لَوْ ذَهَبْتُ فَنَظَرْتُ مَا فَعَلَ - تَعْنِى الصَّبِىَّ - فَذَهَبَتْ فَنَظَرَتْ ، فَإِذَا هُوَ عَلَى حَالِهِ كَأَنَّهُ يَنْشَغُ لِلْمَوْتِ ، فَلَمْ تُقِرَّهَا نَفْسُهَا ، فَقَالَتْ لَوْ ذَهَبْتُ فَنَظَرْتُ لَعَلِّى أُحِسُّ أَحَدًا ، فَذَهَبَتْ فَصَعِدَتِ الصَّفَا فَنَظَرَتْ وَنَظَرَتْ فَلَمْ تُحِسَّ أَحَدًا ، حَتَّى أَتَمَّتْ سَبْعًا ، ثُمَّ قَالَتْ لَوْ ذَهَبْتُ فَنَظَرْتُ مَا فَعَلَ ، فَإِذَا هِىَ بِصَوْتٍ فَقَالَتْ أَغِثْ إِنْ كَانَ عِنْدَكَ خَيْرٌ . فَإِذَا جِبْرِيلُ ، قَالَ فَقَالَ بِعَقِبِهِ هَكَذَا ، وَغَمَزَ عَقِبَهُ عَلَى الأَرْضِ ، قَالَ فَانْبَثَقَ الْمَاءُ ، فَدَهَشَتْ أُمُّ إِسْمَاعِيلَ فَجَعَلَتْ تَحْفِزُ . قَالَ فَقَالَ أَبُو الْقَاسِمِ صلى الله عليه وسلم « لَوْ تَرَكَتْهُ كَانَ الْمَاءُ ظَاهِرًا » . قَالَ فَجَعَلَتْ تَشْرَبُ مِنَ الْمَاءِ ، وَيَدِرُّ لَبَنُهَا عَلَى صَبِيِّهَا - قَالَ - فَمَرَّ نَاسٌ مِنْ جُرْهُمَ بِبَطْنِ الْوَادِى ، فَإِذَا هُمْ بِطَيْرٍ ، كَأَنَّهُمْ أَنْكَرُوا ذَاكَ ، وَقَالُوا مَا يَكُونُ الطَّيْرُ إِلاَّ عَلَى مَاءٍ . فَبَعَثُوا رَسُولَهُمْ ، فَنَظَرَ فَإِذَا هُمْ بِالْمَاءِ ، فَأَتَاهُمْ فَأَخْبَرَهُمْ فَأَتَوْا إِلَيْهَا ، فَقَالُوا يَا أُمَّ إِسْمَاعِيلَ ، أَتَأْذَنِينَ لَنَا أَنْ نَكُونَ مَعَكِ أَوْ نَسْكُنَ مَعَكِ فَبَلَغَ ابْنُهَا فَنَكَحَ فِيهِمُ امْرَأَةً ، قَالَ ثُمَّ إِنَّهُ بَدَا لإِبْرَاهِيمَ فَقَالَ لأَهْلِهِ إِنِّى مُطَّلِعٌ تَرِكَتِى . قَالَ فَجَاءَ فَسَلَّمَ فَقَالَ أَيْنَ إِسْمَاعِيلُ فَقَالَتِ امْرَأَتُهُ ذَهَبَ يَصِيدُ . قَالَ قُولِى لَهُ إِذَا جَاءَ غَيِّرْ عَتَبَةَ بَابِكَ . فَلَمَّا جَاءَ أَخْبَرَتْهُ قَالَ أَنْتِ ذَاكِ فَاذْهَبِى إِلَى أَهْلِكِ . قَالَ ثُمَّ إِنَّهُ بَدَا لإِبْرَاهِيمَ فَقَالَ لأَهْلِهِ إِنِّى مُطَّلِعٌ تَرِكَتِى . قَالَ فَجَاءَ فَقَالَ أَيْنَ إِسْمَاعِيلُ فَقَالَتِ امْرَأَتُهُ ذَهَبَ يَصِيدُ ، فَقَالَتْ أَلاَ تَنْزِلُ فَتَطْعَمَ وَتَشْرَبَ فَقَالَ وَمَا طَعَامُكُمْ وَمَا شَرَابُكُمْ قَالَتْ طَعَامُنَا اللَّحْمُ ، وَشَرَابُنَا الْمَاءُ . قَالَ اللَّهُمَّ بَارِكْ لَهُمْ فِى طَعَامِهِمْ وَشَرَابِهِمْ . قَالَ فَقَالَ أَبُو الْقَاسِمِ صلى الله عليه وسلم « بَرَكَةٌ بِدَعْوَةِ إِبْرَاهِيمَ » . قَالَ ثُمَّ إِنَّهُ بَدَا لإِبْرَاهِيمَ فَقَالَ لأَهْلِهِ إِنِّى مُطَّلِعٌ تَرِكَتِى . فَجَاءَ فَوَافَقَ إِسْمَاعِيلَ مِنْ وَرَاءِ زَمْزَمَ ، يُصْلِحُ نَبْلاً لَهُ ، فَقَالَ يَا إِسْمَاعِيلُ ، إِنَّ رَبَّكَ أَمَرَنِى أَنْ أَبْنِىَ لَهُ بَيْتًا . قَالَ أَطِعْ رَبَّكَ . قَالَ إِنَّهُ قَدْ أَمَرَنِى أَنْ تُعِينَنِى عَلَيْهِ . قَالَ إِذًا أَفْعَلَ . أَوْ كَمَا قَالَ . قَالَ فَقَامَا فَجَعَلَ إِبْرَاهِيمُ يَبْنِى ، وَإِسْمَاعِيلُ يُنَاوِلُهُ الْحِجَارَةَ ، وَيَقُولاَنِ ( رَبَّنَا تَقَبَّلْ مِنَّا إِنَّكَ أَنْتَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ ) قَالَ حَتَّى ارْتَفَعَ الْبِنَاءُ وَضَعُفَ الشَّيْخُ عَلَى نَقْلِ الْحِجَارَةِ ، فَقَامَ عَلَى حَجَرِ الْمَقَامِ ، فَجَعَلَ يُنَاوِلُهُ الْحِجَارَةَ ، وَيَقُولاَنِ ( رَبَّنَا تَقَبَّلْ مِنَّا إِنَّكَ أَنْتَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ ) .
Tercemesi:
Bize Abdullah b. Muhammed, ona Ebu Âmir Abdulmelik b. Amr, ona İbrahim b. Nâfi‘, ona Kesir b. Kesir, ona Said b. Cübeyr’in rivâyet ettiğine göre İbn Abbas (r.anhumâ) dedi ki: İbrahim ile ailesi arasında olanlar olduktan sonra o da İsmail’i ve İsmail’in annesini alıp çıktı. Beraberlerinde içinde bir miktar su bulunan bir kırba vardı. İsmail’in annesi kırbadan su içmeye başladı, böylelikle de çocuğu için süt oluyordu. Nihâyet Mekke’ye geldi. İbrahim onu büyükçe bir ağacın altında bıraktı, sonra da ailesinin yanına geri döndü. İsmail’in annesi arkasından gitti. Kedâ denilen yere vardıklarında arkasından ona: Ey İbrahim, bizi kime bırakıyorsun, diye seslendi. O: Allah’a, dedi. İsmail’in annesi: Ben de (beni) Allah’a (bırakmana) razı oldum, dedi. Sonra tekrar geri dönüp kırbadan su içmeye ve çocuğu için o su dolayısıyla süt gelmeye başladı. Sonunda su bitince İsmail’in annesi: Bir gidip de baksam belki kimseleri görebilirim, dedi. Gitti Safa’nın üzerine çıktı, bir kimse görebilir mi diye baktıkça baktı, fakat hiçbir kimse göremedi, vadiye vardığı zaman koştu ve Merve’ye geldi. Aynı şeyi defalarca tekrar ederek gidip geldi, sonra: Bari gideyim de –küçük çocuğu kast ederek- o ne yaptı, bir göreyim deyip gitti ve onu gördü, onun olduğu gibi durduğunu, adeta ölüm baygınlığındaymış gibi hırıltı çıkardığını gördü. Fakat yine içten içe huzursuz oldu. Keşke gidip belki birisini görürüm diye baksam, dedi ve gidip Safa’ya çıktı, uzun uzun baktıkça baktı kimseyi göremedi. Sonunda bunu yedi defaya kadar tamamladı. Sonra: Bari gidip çocuğun ne yaptığını bir görsem, dedi. Ansızın bir ses işitti. O: Eğer yanında bir hayır varsa imdadımıza yetiş, dedi. Meğer gelen Cebrail imiş. (İbn Abbas) dedi ki: (Allah Rasulü) ayağının topuğuyla işaret ede¬rek gösterdi: Cibril ayağının topuğu ile yeri dürttü. Dedi ki: Akabin¬de hemen su fışkırdı. İsmail’in annesi dehşete düştü. Suyun önünde çukur yapmaya koyuldu. (İbn Abbas) dedi ki: (Ebu’l-Kasım) dedi ki: “Eğer onu (kendi haline) bırakmış olsaydı su açıkta görünür olacaktı.” (Devamla) dedi ki: (İsmail’in annesi) su içmeye başladı ve çocuğunun da sütü gelmeye devam etti, derken vadinin iç taraflarında Cürhümlülerden bir takım kimseler geçti. O sırada onlar bir takım kuşların dolanmakta olduğunu gördüler. Bunu garip karşılar gibi oldular ve: Bu kuşlar ancak su olan yerde bulunurlar deyip, elçilerini gönderdiler. O da duruma bakınca suyun yakınında olduklarını gördü. Elçileri yanlarına gidip, onlara durumu haber verdi, onlar da İsmail’in annesinin yanına geldiler.
-Ey İsmail’in annesi, seninle beraber olmamıza yahut da seninle beraber burada yerleşmemize izin verir misin? dediler.
Daha sonra oğlu buluğa erişti, onlardan bir kadın nikâhladı. Dedi ki: Sonra İbrahim’in kalbine onların yanına gitmek doğdu. Eşine: Ben geride bırakıp geldiklerimi gidip görmek istiyorum dedi. Gelip selam verdi ve (İsmail’in eşine): İsmail nerede? dedi. Onun hanımı: Avlanmaya gitti, dedi. İbrahim: O geldiği zaman ona kapının eşiğini değiştir, de, dedi. İsmail döndüğünde eşi ona durumu haber verdi. İsmail: O eşik sensin, haydi ailenin yanına git, dedi. (Devamla) dedi ki: Sonra tekrar İbrahim’in içine (çoluk çocuğunu görmek düşüncesi) doğdu ve eşine: Ben orada bıraktıklarımı gidip görmek istiyorum, dedi. İbrahim gelince: İsmail nerede? dedi. Eşi: Avlanmaya gitti, dedi. Eşi: İnip de bir şeyler yiyip, içmez misin? dedi. İbrahim: Ne yer ne içersiniz? deyince, kadın: Yediğimiz et, içtiğimiz de sudur, dedi. İbrahim: Allah’ım, yediklerini ve içtiklerini onlar için mübârek kıl, diye dua etti. (İbn Abbas) dedi ki: Bunun üzerine Ebu’lKasım (sav): “(Onların yiyeceklerinde) İbrahim’in duası sebebiyle bir bereket vardır” buyurdu. Daha sonra tekrar İbrahim’in içine oğlunu ziyaret etmek düşüncesi doğdu. Ben gidip bıraktıklarımı göreceğim, dedi. Mekke’ye geldiğinde İsmail ile Zemzemin arkasında rastlaştı, oklarını düzeltiyordu. İbrahim: Ey İsmail, Rabbim bana kendisi için bir ev yapmamı emretti, dedi. İsmail: Rabbine itaat et, dedi. İbrahim: O bana bunu yapmak için senin de bana yardımcı olmanı emretti, dedi. İsmail: O halde ben de yardım ederim, dedi –ya da bunun gibi bir söz söyledi.- (Devamla): Her ikisi de kalkıp işe koyuldular. İbrahim binayı yapmaya, İsmail de ona taş uzatmaya koyuldu, her ikisi de: “Rabbimiz, bizden kabul buyur. Şüphesiz ki sen her şeyi işitensin, her şeyi bilensin” diyorlardı. Dedi ki: Nihâyet bina yükseldi, o yaşlı zat (İbrahim) taş taşımaktan yorulduğu için Makam(-ı İbrahim’deki) o taşın üzerine çıktı ve (bu halde iken, İsmail) ona taşları vermeye devam etti. Her ikisi de: “Rabbimiz bizden kabul buyur. Şüphesiz ki sen her şeyi işitensin, her şeyi bilensin” (Bakara, 2/127) diye dua ediyorlardı.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Ehadîsü'l-Enbiya 9, 1/874
Senetler:
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Ebu Abdullah Said b. Cübeyr el-Esedî (Said b. Cübeyr)
3. Kesir b. Kesir (Kesir b. Kesir b. Muttalib b. Ebu Vedâ'a)
4. İbrahim b. Nafi' el-Mahzumi (Ebu İshak İbrahim b. Nafi')
5. Ebu Âmir Abdülmelik b. Amr el-Kaysî (Abdülmelik b. Amr)
6. Ebu Cafer Abdullah b. Muhammed el-Cu'fî (Abdullah b. Muhammed b. Abdullah)
Konular:
DUA ZAMAN VE MEKAN İLİŞKİSİ
Hac, Sa'y etmek
Hac, Safa ve Merve
KABE
Kabe, Hz. İbrahim ve Hz. İsmail tarafından inşası
Peygamberler, Hz. İbrahim, Eşi Hacer ve oğlu İsmail'i Mekke'ye götürmesi
Peygamberler, Hz. İsmail ve nesli
Peygamberler, yakınları, Hz. Hacer
Sosyal Katmanlar, Cürhümlüler
Umre
Zemzem, suyun hikayesi, özellikleri, vs.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
23339, N002776
Hadis:
أَخْبَرَنَا عَمْرُو بْنُ عَلِىٍّ قَالَ حَدَّثَنَا يَحْيَى قَالَ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ قَتَادَةَ عَنْ أَبِى حَسَّانَ الأَعْرَجِ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ أَنَّ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم لَمَّا كَانَ بِذِى الْحُلَيْفَةِ أَمَرَ بِبَدَنَتِهِ فَأُشْعِرَ فِى سَنَامِهَا مِنَ الشِّقِّ الأَيْمَنِ ثُمَّ سَلَتَ عَنْهَا وَقَلَّدَهَا نَعْلَيْنِ فَلَمَّا اسْتَوَتْ بِهِ عَلَى الْبَيْدَاءِ أَهَلَّ .
Tercemesi:
Bize Amr b. Ali, ona Yahya (b. Said), ona Şu'be (b. Haccac), ona Katade (b. Diâme), ona Ebu Hassan (Müslim b. Abdullah) el-A'rec, ona da (Abdullah) b. Abbas şöyle demiştir: Rasulullah (sav) Zü'l-huleyfe’ye gelince kurban için bir deve ayrılmasını ve devenin hörgücünün sağ tarafına kurban olduğunu belirtecek bir işaret yapılmasını emretti. Yine kurbanlık olduğu bilinsin diye devenin boynuna gerdanlık gibi iki nalın taktı. Sonra Beydâ denilen yere gelince de ihrama girdi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Menâsiku'l-hacc 64, /2267
Senetler:
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Ebu Hassan Müslim b. Abdullah el-Basrî (Müslim b. Abdullah)
3. Ebu Hattab Katade b. Diame es-Sedusî (Katade b. Diame b. Katade)
4. Şube b. Haccâc el-Atekî (Şu'be b. Haccac b. Verd)
5. Ebu Said Yahya b. Said el-Kattan (Yahya b. Said b. Ferruh)
6. Ebu Hafs Amr b. Ali el-Fellâs (Amr b. Ali b. Bahr b. Kenîz)
Konular:
Kurban, Hedy kurbanını işaretlemek
Umre
Öneri Formu
Hadis Id, No:
23346, N002778
Hadis:
أَخْبَرَنَا الْحَسَنُ بْنُ مُحَمَّدٍ الزَّعْفَرَانِىُّ قَالَ أَخْبَرَنَا يَزِيدُ قَالَ أَخْبَرَنَا يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ الْقَاسِمِ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَائِشَةَ قَالَتْ كُنْتُ أَفْتِلُ قَلاَئِدَ هَدْىِ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَيَبْعَثُ بِهَا ثُمَّ يَأْتِى مَا يَأْتِى الْحَلاَلُ قَبْلَ أَنْ يَبْلُغَ الْهَدْىُ مَحِلَّهُ .
Tercemesi:
Bize Hasan b. Muhammed ez-Za'ferânî, ona Yezid (b. Harun el-Vâsitî), ona Yahyâ b. Saîd (el-Ensârî), ona Abdurrahman b. Kasım, ona babası (Kasım b. Muhammed et-Teymî), ona da Hz. Âişe (r. anhâ) rivayet etmiş ve şöyle demiştir:
"Rasulullah'a (sav) ait hedy kurbanlıklarının gerdanlık iplerini bükerdim. Rasulullah (sav) bu kurbanlıkları gönderir ve hedy kurbanlıkları henüz yerine ulaşmamışken ihramsız kişinin yaptığı her şeyi yapardı."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Menâsiku'l-hacc 65, /2267
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Ebu Muhammed Kasım b. Muhammed et-Teymî (Kasım b. Muhammed b. Ebu Bekir es-Sıddîk)
3. Ebu Muhammed Abdurrahman b. Kasım et-Teymî (Abdurrahman b. Kasım b. Muhammed b. Ebu Bekir Sıddîk)
4. Ebu Said Yahyâ b. Saîd el-Ensârî (Yahyâ b. Saîd b. Kays b. Amr)
5. Ebu Halid Yezid b. Harun el-Vasitî (Yezid b. Harun b. Zâzî b. Sabit)
6. Ebu Ali Hasan b. Muhammed ez-Za'ferânî (Hasan b. Muhammed b. Sabbah)
Konular:
Kurban, hedy kurbanı ve etlerinin yenmesi
Umre
أَخْبَرَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ مَسْعُودٍ قَالَ حَدَّثَنَا خَالِدٌ قَالَ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ مَنْصُورٍ قَالَ سَمِعْتُ إِبْرَاهِيمَ عَنِ الأَسْوَدِ عَنْ عَائِشَةَ قَالَتْ كُنْتُ أَفْتِلُ قَلاَئِدَ هَدْىِ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم غَنَمًا .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
23371, N002787
Hadis:
أَخْبَرَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ مَسْعُودٍ قَالَ حَدَّثَنَا خَالِدٌ قَالَ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ مَنْصُورٍ قَالَ سَمِعْتُ إِبْرَاهِيمَ عَنِ الأَسْوَدِ عَنْ عَائِشَةَ قَالَتْ كُنْتُ أَفْتِلُ قَلاَئِدَ هَدْىِ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم غَنَمًا .
Tercemesi:
Bize İsmail b. Mesud, ona Halid (b. Haris el-Hüceymî), ona Şube (b. Haccac el-Atekî), ona Mansur (b. Mu'temir es-Sülemî), ona İbrahim (b. Yezid en-Nehaî), ona Esved (b. Yezid en-Nehaî) ona da Aişe (bt. Ebu Bekir es-Sıddîk) şöyle rivayet etmiştir:
"Rasulullah'ın (sav) (Mekke'ye gönderilecek) kurbanlık koyunlarının gerdanlıklarını ben bükerdim."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Menâsiku'l-hacc 69, /2268
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Ebu Amr Esved b. Yezid en-Nehaî (Esved b. Yezid b. Kays b. Abdullah b. Malik)
3. Ebu İmran İbrahim en-Nehaî (İbrahim b. Yezid b. Kays b. Esved b. Amr)
4. Ebu Attab Mansur b. Mu'temir es-Sülemî (Mansur b. Mu'temir b. Abdullah)
5. Şube b. Haccâc el-Atekî (Şu'be b. Haccac b. Verd)
6. Halid b. Haris el-Hüceymî (Halid b. Haris b. Selim b. Süleyman)
7. İsmail b. Mesud el-Cahderi (İsmail b. Mesud)
Konular:
Kurban, Hedy kurbanını işaretlemek
Umre