253 Kayıt Bulundu.
Bize Ebu Nuaym, ona İbn Uyeyne, ona Zuhrî; (T) Bana Mahmud, ona Abdurrezzâk, ona Ma'mer, ona Zuhrî, ona Urve, ona da Usame b. Zeyd (r.anhuma) şöyle demiştir: Peygamber (sav) yüksek bir yerden Medine evleri arasından yükselen köşklere baktı ve "benim görmekte olduğum fitneleri siz de görebiliyor musunuz?" buyurdu. Sahâbe “Hayır” dedi. Rasulullah (sav) "şüphesiz ben, evlerinizin aralarına dökülen fitneleri, şiddetli yağmur sellerinin açtığı yarıklar gibi görüyorum" buyurdu.
Bize Ömer b. Hafs b. Ğiyâs, ona babası (Hafs b. Ğiyâs), ona Suveyd b. Gafele ona da Ali (ra) şöyle demiştir: Sizlere Rasulullah'tan (sav) diye bir hadis rivayet ettiğim zaman, yalan söylemektense semadan (yere) düşmeyi daha çok severim. Benimle sizler arasında konuştuğum zaman ise (durum farklıdır), çünkü savaş ancak bir hiledir. Rasulullah'ı (sav) şöyle buyururken dinledim: "Ahir zamanda yaşları genç, akılları ermez bir takım kimseler gelecek, yaratılmışların en hayırlılarının konuştukları gibi konuşacak ama okun hedefini delip geçmesi gibi İslâm'dan öylece çıkacaklar. İmanları gırtlaklarından aşağı geçmeyecektir. Onlarla nerede karşılaşırsanız onları hemen öldürün çünkü onları öldürmek, kıyamet gününde öldürenler için bir ecirdir."
Açıklama: Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım: الْحَرْبُ خَدْعَةٌ
Bize Muhammed b. Yusuf, ona Süfyân, ona da Zübeyir b. Adiyy şöyle demiştir: Haccâc'ın bize yaptığı zulmü Enes b. Mâlik'e gidip şikâyet ettik, bize şöyle dedi: Ben Peygamberinizden (sav) şu sözü işittim. "Sabredin, çünkü gelecek, zaman, bundan daha kötü olacak ve bu durum siz Rabbinize kavuşuncaya kadar böyle sürüp gidecektir."
Bize Muhammed b. Müsennâ, ona Velîd b. Müslim, ona İbn Cabir, ona Büsr b. Übeydullah el-Hadramî, ona Ebu İdris el-Havlânî, ona da Huzeyfe b. Yemân şöyle demiştir: İnsanlar, Rasulullah'a (sav) gelecekte olacak olan hayırlı olayları sorardı, bense bana erişmesinden tedirgin olarak, kötü olayları sorardım. Bu endişe ile bir defasında “Ey Allah'ın Rasulü, biz vaktiyle bir cahiliye ve kötülük ortamında idik. Sonra Allah bize şu hayrı (İslam'ı) getirdi. Bu hayırdan sonra bir kötülük ve fitne var mıdır?” diye sordum. Rasulullah (sav) "evet vardır" buyurdu. Ben “o şer ve fitneden sonra bir hayır var mıdır?” dedim. Rasulullah (sav) "evet, bir hayır vardır. Fakat onun içinde bir duman bulunacak" buyurdu. Ben “o hayrın dumanı nedir?” dedim. Rasulullah (sav) "o devirde bir grup, benim yoluma (sünnetime) aykırı bir yol tutacak. Sen onların tutumlarının bir kısmını onaylayacak, bir kısmını da hoş karşılamayacaksın" buyurdu. Ben “bu karışık hayır devrinden sonra, yine bir kötülük devri gelecek midir?” dedim. Rasulullah (sav) "evet gelecektir. O devirde birtakım davetçiler halkı cehennem kapılarına çağıracak. Her kim onların davetine uyarsa, onu cehenneme atacaklar" buyurdu. Ben “ey Allah'ın Rasulü bu davetçileri bize tarif etsen” dedim. Rasulullah (sav) "onlar bizim içimizden birileri olup bizim dilimizle konuşurlar" buyurdu. Ben “o döneme kadar yaşarsam bana nasıl hareket etmemi emredersin?” dedim. Rasulullah (sav) "İslam toplumundan ayrılma ve onların devlet başkanlarına itaat et" buyurdu. “Onların bir topluluğu ve başlarında bir devlet reisi yoksa?” dedim. Rasulullah (sav) "bir ağaç kökünü kemirerek yaşamaya mal olsa da o grupların hepsinden ayrıl ve ölüm erişinceye kadar bu ayrılık üzere bulun" buyurdu.
Bize Ebu Yemân, ona Şuayb, ona Zührî, ona Ebu Seleme b. Abdurrahman, ona da Ebu Saîd el-Hudrî (ra) şöyle demiştir: Rasulullah (sav) ganimet taksimi yaparken biz de yanındaydık. Bu sırada Temîm oğullarından Zulhuveyrisa isimli bir adam geldi ve “ey Allah'ın Rasulü, adil ol” dedi. Rasulullah (sav) "yazıklar olsun sana, ben adaletli olmayacağım da kim olacak? Eğer sana adaletle davranmasaydım kaybetmiş ve zarara uğramış olacaktın" buyurdu. Bunun üzerine Ömer “Ey Allah'ın Rasulü, izin ver, bunun boynunu vurayım” dedi. Rasulullah (sav) "bırak onu, (onlar öyle ibadet ederler ki) sizden biriniz kıldığı namazı, tuttuğu orucu, onun dostlarından herhangi birinin namazı ve orucuyla karşılaştırdığında kendi namaz ve orucunu değersiz bulur. Onlar Kur'an da okurlar. Fakat Kur'an onların köprücük kemiklerinden öteye geçmez. Onlar okun avdan (delip) çıktığı gibi İslâm'dan çıkacaklar. (Avı delip geçen) okunun demirine bakılır, orada kan namına bir şey bulunmaz. Sonra okun yaya giriş yerine bakılır, orada da bir şey bulunmaz. Sonra okun ağaç kısmına bakılır, orada da bir şey bulunmaz. Sonra okun yelesine -tüyüne- bakılır, orada da bir şey bulunmaz. Ok, avın işkembesi içindeki şeylere ve kana girip çıkmış, fakat onlardan hiçbir şey oka yapışmamıştır. Onların alâmeti iki pazısından biri kadın memesi gibi yahut öteye beriye gidip gelen büyük bir et parçası gibi olan siyah bir adamdır. Onlar insanlar arasında bir ayrışma olduğu zaman ortaya çıkarlar" Ebû Saîd der ki: Ben bu hadisi Rasulullah'tan işitmiş olduğuma şehadet ediyorum. Ve yine şehadet ediyorum ki, Ali b. Ebu Tâlib, ben de onun maiyetinde iken bunlarla savaştı. Ali bu hadiste tarif edilen adamın aranmasını emretti. Adam arandı, neticede bulup getirildi. Hatta ben ona baktım ve Rasulullah'ın tarif ettiği gibi olduğunu gördüm.
Bize Muhammed b. Kesîr, ona Süfyan, ona Muhammed, ona Hayseme, ona Süveyd b. Ğafele, ona da Ali şöyle demiştir: Sizlere Rasulullah'tan (sav) diye bir hadis rivayet ettiğim zaman, yalan söylemektense semadan (yere) düşmeyi daha çok severim. Benimle sizler arasında konuştuğum zaman ise (durum farklıdır), çünkü savaş ancak bir hiledir. Rasulullah'ı (sav) şöyle buyururken dinledim: "Ahir zamanda yaşları genç, akılları ermez bir takım kimseler gelecek, yaratılmışların en hayırlılarının konuştukları gibi konuşacak ama okun hedefini delip geçmesi gibi İslâm'dan öylece çıkacaklar. İmanları gırtlaklarından aşağı geçmeyecektir. Onlarla nerede karşılaşırsanız onları hemen öldürün çünkü onları öldürmek, kıyamet gününde öldürenler için bir ecirdir."
Bize Yezid b. Harun, ona Ebu Malik, ona Rib'î b. Hirâş, ona Huzeyfe şöyle söylemiştir: O, Ömer'in (ra) yanından geldi ve dedi ki, dün Ömer ile oturduğumuzda O, Hz. Muhammed'in (sav) ashabına ondan fitnelere dair bir söz işitip işitmediklerini sordu. Bunun üzerine orada bulunan sahâbîler işittik dediler. Hz. Ömer, 'Galiba siz kişinin ailesi ve malı ile ilgili fitneyi kastediyorsunuz' dedi. Onlar da, 'evet' dediler. Hz. Ömer, 'ben bunu sormadım. Bu fitneye namaz, oruç ve sadaka keffaret olur. Lakin Hz. Peygamber'in (sav) deniz dalgaları gibi kabaran fitne ile ilgili sözünü hanginizin işittiğini soruyorum' deyince herkes sustu. Beni kastettiğini düşünerek ben dedim. Hz. Ömer, aferin sana! diye karşılık verdi. Huzeyfe de, Rasulullah'tan (sav) işittiğini şöyle anlattı: "Fitneler kalplere hasırın çubukları gibi dal dal iz yapar. Hangi kalp fitneden hoşlanmaz, onu reddederse orada beyaz bir nokta oluşur. Hangi kalp de onu içine alır kabul ederse onda siyah bir nokta oluşur. Neticede iki kalp meydana gelmiş olur. Bunlardan biri parlak taş gibi bembeyazdır, yer ve gök durduğu müddetçe hiç bir fitne ona zarar veremez. Diğeri ise ters dönüp kararmış testi gibidir. Ne marufu tanır, ne de münkeri reddeder. Sadece kendisine sirayet eden hevaya göre hareket eder."
Açıklama: إِنَّكُمْ سَتَرَوْنَ بَعْدِى أَثَرَةً وَأُمُورًا تُنْكِرُونَهَا Esereten için dünyevi, Umur için ise ahirete yönelik bir ayrım için bk. Ḳasṭalânî, Ebû’l-ʿAbbâs Aḥmed b. Muḥammed el-. İrşâdu’s-Sârî li Şerḥi Ṣaḥîḥi’l-Buḫârî. Mısır: el-Maṭbaʿatu’l-Kubrâ’l-Emîrîyye, 1323), 10/168.