59 Kayıt Bulundu.
Bana İbrahim b. Musa, ona Hişâm, ona Ma'mer, ona Zührî, ona Salim, ona da İbn Ömer (r.anhuma) şöyle demiştir: Kardeşim Hafsa'nın yanına girdim, (yıkandığı için hala) saç örgülerinden su damlıyordu. Ona "İnsanların sorunu (Ali ile Muaviye'nin arasındaki hilafet kavgası) gördüğün gibi. Benimse idarecilikten nasibim yok. (bu yüzden hakem toplantısına katılmayacağım)" dedim. Hafsa "toplantılara katıl. Çünkü insanlar senin tavrını izliyorlar. katılmamanı muhalefet olarak algılamalarından çekiniyorum" dedi ve kardeşi İbn Ömer'i toplantıya gitmeye razı edene kadar ısrar etti. Toplantı bitip insanlar dağılınca Muaviye (kendisini halife varsayarak) kürsüye çıkıp insanlara hitap etti ve (Abdullah b. Ömer'i kast ederek) "bu (halife seçimi) konusunda bir diyeceği olan ve ortaya çıksın. Zira biz hilafete hem ondan hem de babasından daha fazla hak sahibiyiz" dedi. Habib b. Mesleme, İbn Ömer'e "Muaviye'ye cevap vermedin mi?" dedi. İbn Ömer "Hemen maşlahımın bağını çözüp ona 'sana ve babana karşı savaşan (Ali) halifelik işine senden daha lâyıktır' diyeyim istedim ama toplumu ayrılığa düşürecek, kan dökmeye yol açacak ve amacı dışında yorumlanacak bir söz söylemekten çekindim ve Allah'ın sabreden kuluna hazırladığı mükâfatını düşündüm ( de Muaviye'ye karşılık vermedim)." dedi. Bunun üzerine Habib "sen bir fitneden uzak durmuş ve fenalıktan korunmuşsun" dedi. Mahmud, Abdurrazzak'tan yaptığı rivayetinde "nesvâtuha" kelimesi "nevsâtuha" şeklinde söylemiştir.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Mahmud b. Ğaylân arasında inkıta vardır.
Bize Abdullah b. Muhammed, ona Yahya b. Adem, ona Ebu Bekir b. Ayyâş, ona Ebu Husayn, ona da Ebu Meryem Abdullah b. Ziyâd el-Esedî şöyle demiştir: Talha, Zübeyir ve Âişe Basra üzerine yürüdükleri zaman, Ali, (insanları seferber etmek üzere) Ammâr b. Yâsir ile Hasan b. Ali'yi (Kûfe'ye) yolladı. Onlar Kûfe'ye, bizim yanımıza gelip minbere çıktı. Hasan b. Ali minberin üst tarafında, Ammâr ise Hasan'dan daha aşağıda durdu, bizler de onlara doğru toplandık. Ben Ammâr'ın şöyle dediğini işittim: Âişe, Basra'ya doğru yürümüştür. Ve vallahi, Âişe elbette Hz. Peygamber'in dünya ahiret eşidir. Ancak Allah Tebâreke ve Taâlâ, kendisine mi yoksa Âişe'ye mi itaat ettiğiniz ortaya çıksın diye sizi denemektedir.
Bize Ali b. Abdullah, ona Süfyân, ona Amr, ona Muhammed b. Ali, ona da Usame b. Zeyd'in azatlısı Harmele; (T) Amr der ki: Ben Harmele'yi gördüm şöyle diyordu: Usame beni (ticaret için) Ali'nin yanına gönderdi ve şöyle dedi: Ali sana şimdi “efendin Usame bana yardım etmede niçin geri durdu?” diye sorar. Sen ona cevap olarak “eğer sen aslanın ağzının içinde olsaydın, ben muhakkak orada seninle beraber olmayı arzu ederdim. Lâkin ben Müslümanlarla savaşmayı doğru bulmuyorum” dediğimi ilet. Harmele der ki: Ben Ali'ye geldim fakat o bana hiçbir şey vermedi. Bunun üzerine ben İbn Ca'fer'in oğulları Hasan ve Hüseyin'in yanına gittim, onlar beni binek deveme kadar yüklediler.
Bize Abdân, ona Ebu Hamza, ona A'meş, ona da Şakîk b. Seleme şöyle demiştir: Ben Ebu Mes'ûd, Ebu Mûsâ ve Ammâr ile birlikte oturuyordum. Ebu Mes'ûd, Ammâr'a şöyle dedi: Ben senin dışındaki arkadaşlarının her birine “Peygamber'e sahabîlik yaptığından beri benim sende gördüğüm en ayıplı şey (Ali ile Muâviye arasındaki) bu işe süratle dalmandır” derdim. Ammâr da “ey Ebu Mes'ûd, ben de sende ve arkadaşlarında, Peygamber'e sahâbî olmanızdan beri, gördüğüm en ayıplı davranış bu işten geri durmanızdır” dedi. Bunun üzerine hali vakti yerinde olan Ebu Mes'ûd, hizmetçisine “Delikanlı, iki takım elbise getir, onlardan birini Ebu Musa'ya, diğerini de Ammâr'a ver” dedi ve onlara da “bu yeni elbiseler içinde cuma namazına gidin” dedi
Bize Abdân, ona Ebu Hamza, ona A'meş, ona da Şakîk b. Seleme şöyle demiştir: Ben Ebu Mes'ûd, Ebu Mûsâ ve Ammâr ile birlikte oturuyordum. Ebu Mes'ûd, Ammâr'a şöyle dedi: Ben senin dışındaki arkadaşlarının her birine “Peygamber'e sahabîlik yaptığından beri benim sende gördüğüm en ayıplı şey (Ali ile Muâviye arasındaki) bu işe süratle dalmandır” derdim. Ammâr da “ey Ebu Mes'ûd, ben de sende ve arkadaşlarında, Peygamber'e sahâbî olmanızdan beri, gördüğüm en ayıplı davranış bu işten geri durmanızdır” dedi. Bunun üzerine hali vakti yerinde olan Ebu Mes'ûd, hizmetçisine “Delikanlı, iki takım elbise getir, onlardan birini Ebu Musa'ya, diğerini de Ammâr'a ver” dedi ve onlara da “bu yeni elbiseler içinde cuma namazına gidin” dedi
Bize Abdân, ona Ebu Hamza, ona A'meş, ona da Şakîk b. Seleme şöyle demiştir: Ben Ebu Mes'ûd, Ebu Mûsâ ve Ammâr ile birlikte oturuyordum. Ebu Mes'ûd, Ammâr'a şöyle dedi: Ben senin dışındaki arkadaşlarının her birine “Peygamber'e sahabîlik yaptığından beri benim sende gördüğüm en ayıplı şey (Ali ile Muâviye arasındaki) bu işe süratle dalmandır” derdim. Ammâr da “ey Ebu Mes'ûd, ben de sende ve arkadaşlarında, Peygamber'e sahâbî olmanızdan beri, gördüğüm en ayıplı davranış bu işten geri durmanızdır” dedi. Bunun üzerine hali vakti yerinde olan Ebu Mes'ûd, hizmetçisine “Delikanlı, iki takım elbise getir, onlardan birini Ebu Musa'ya, diğerini de Ammâr'a ver” dedi ve onlara da “bu yeni elbiseler içinde cuma namazına gidin” dedi
Bana Abdullah b. Muhammed, ona Yahya b. Maîn, ona Haccâc, ona İbn Cureyc, ona da İbn Ebu Müleyke şöyle demiştir: Abdullah b. Abbâs ile Abdullah b. Zübeyir arasında bir soğukluk vardı. Ben İbn Abbâs'ın yanına gittim ve “İbn Zübeyir ile savaşarak Allah'ın Harem'inin (Mekke'nin) hürmetini ihlal mi etmek istiyorsun?” dedim. İbn Abbâs “bundan Allah'a sığınırım. Demek ki Allah, İbn Zübeyir ile Ümeyye oğullarının kaderine, Harem'de savaşarak onun hürmetini ihlal etmeyi yazmış. Vallahi ben asla Harem'in hürmetini ihlal etmem” dedi ve şöyle devam etti: İnsanlar bana “İbn Zübeyir'e biat et” dediler. Ben de onlara şöyle dedim: Bu hilafet İbn Zübeyir'e uzak değildir. Zira onun babası -Zübeyir'i kastederek- Peygamber'in havarisi, dedesi -Ebu Bekir'i kastederek- Peygamber'in mağara arkadaşı, annesi -Esma'yı kastederek- iki kuşak sahibi, teyzesi -Âişe'yi kastederek- müminlerin anası, halası -Hatice'yi kastederek- Peygamber'in zevcesi, Peygamber'in halası -Safiye'yi kastederek- onun nenesidir. Sonra İbn Zübeyir'in kendisi, İslâm'ı yaşamada iffet sahibi, ayıplardan uzak ve güzel Kur'an okuyan birisidir. Vallahi eğer Ümeyye oğulları bana ulaşıp iyilik ederse, hısımlıktan dolayı iyilik eder, emir olursa, benim gibi kerim kişiler, benim emirim olmuş olur. Ama İbn Zübeyir benim yerime Tuveytleri, Usameleri ve Humeydleri tercih etti. -İbn Abbâs, Abdulmelik b. Mervân'ı kastederek- İbn Ebu Âs meydana çıkıp, ilerliyor, -İbn Zübeyir'i kastederek- o ise bu işlerde geriye düşmüş durumda.
Bize Muhammed b. Ubeyd b. Meymûn, ona İsa b. Yunus, ona Ömer b. Saîd, ona da İbn Ebu Müleyke şöyle demiştir: İbn Abbâs'ın yanına girdik, o bize şöyle dedi: Şu hilafet davasına kalkışan İbn Zübeyir'e hayret etmiyor musunuz? Ben kendi kendime “nefsimle, Ebu Bekir ve Ömer için yapmadığım muhasebeyi İbn Zübeyir için yapacağım, Çünkü Ebu Bekir ve Ömer'in, hayır konusunda İbn Zübeyir'e önceliği vardır” dedim. Ve yine kendi kendime “İbn Zübeyir, Hz. Peygamber'in halasının oğlu, Zübeyir'in oğlu, Ebu Bekir'in oğlu (torunu), Hatice'nin erkek kardeşinin oğlu, Âişe'nin kız kardeşinin oğludur” dedim. Ama gördüm ki, o üstünlük taslayarak benden uzaklaşıyor ve beni kendi yakınında istemiyor. Bunun üzerine ben de kendi kendime şöyle dedim: Ben artık, benim ona yumuşak ve mütevazi davranmamın, onun bu tavrını terk etmesine ve benim hakkımda hayır düşünmesine yol açacağını zannetmiyorum. Bu durumda şüphesiz başkalarının emir olup idareyi ele almasındansa amcamın oğullarının idareyi ele alması bana daha sevimlidir.