Bana Abdân, ona Abdullah (T); Bize Ahmed b. Salih, ona Anbese, onlara Yunus, ona İbn Şihâb ez-Zührî, ona Enes b. Mâlik, ona da Ebu Zer'in (ra) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur:
"Ben Mekke’deyken evimin çatısı açıldı ve Cebrail (as) indi. Göğsümü yardı ve onu zemzem suyu ile yıkadı. Sonra hikmet ve iman dolu altın bir tas getirdi ve onu göğsüme boşalttı. Ardından göğsümü kapattı. Elimden tutup beni semâya çıkardı. Dünya semâsına geldiğimizde Cebrail dünya semâsının bekçisine 'kapıyı aç' dedi. Bekçi 'kimdir o?' diye sorunca 'Cebrail!' diye cevap verdi. Bekçi 'yanında kimse var mı?' diye sordu. Cebrail (as) 'evet, yanımda Muhammed (sav) var' diye cevap verdi. Bekçi 'o gönderildi mi?' diye sordu. Cebrail 'evet' dedi. Bunun üzerine kapıyı açtı. Dünya semasına çıktığımızda bir adam gördük. Sağında bir karaltı, solunda bir karaltı vardı. Sağ tarafa baktığında gülüyor, sol tarafa baktığında ise ağlıyordu. 'merhaba, salih peygamber, salih evlat' dedi. 'Ey Cebrail! Bu kim?' diye sordum. 'Bu Âdem'dir (as). Sağ ve sol tarafındaki bu karaltılar çocuklarının ruhlarıdır. Sağ taraftakiler cennetliklerdir. Sol taraftakiler ise cehennemliklerdir. Sağ tarafına bakınca güler, sol tarafına bakınca ağlar' dedi. Sonra Cebrail beni çıkarmaya devam etti ve ikinci göğe geldik. Oranın bekçisine 'Kapıyı aç' dedi. Buranın bekçisi de ona dünya semasının bekçisinin söylediği sözleri söyledi."
Enes b. Mâlik, "Hz. Peygamber (sav) gökyüzünün her bir katında Hz. Âdem, Hz. İdris, Hz. İsa ve Hz. Musa’yı (as) gördüğünü ifade etmiş, ancak onların konumlarından (hangi semada gördüğünden) bahsetmemiş, sadece Hz. Âdem’i (as) dünya semasında, Hz. İbrahim’i (as) ise altıncı semada gördüğünü zikretmiştir" dedi. (Hz. Peygamber (sav) anlatmaya şöyle devam etmiştir: "Cebrail Hz. İdris’e (as) uğrayınca Hz. İdris (as) 'merhaba, salih peygamber, salih kardeş' dedi. Ben 'bu kimdir?' diye sordum. Cebrail (as) 'bu İdris' diye cevap verdi. Sonra Musa’ya (as) uğradım. O da bana 'merhaba, salih peygamber, salih kardeş,' dedi. Cebrail’e (as) 'bu kimdir?' diye sordum. 'Bu Musa' diye cevap verdi. Sonra İsa’nın (as) yanına uğradım. O da bana 'merhaba, salih peygamber salih kardeş' dedi. Cebrail’e (as) 'bu kimdir?' diye sordum. Bana 'o Meryem oğlu İsadır' diye cevap verdi. Sonra Hz. İbrahim’in (as) yanına uğradım. O da bana 'merhaba, salih peygamber, salih evlad' dedi. Cebrail’e (as) 'bu kimdir?' diye sordum. Cebrail (as) 'İbrahim’dir' diye cevap verdi."
(İbn Şihâb der ki): bana İbn Hazm, ona da İbn Abbas ve İbn Habbe el-Ensârî'nin rivayetine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Sonra beni o kadar yukarıya çıkardılar ki kalemlerin çızırtısını duyar hale geldim."
İbn Hazm ve Enes b. Mâlik'in (r. anhuma) rivayetine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Allah ümmetime elli vakit namaz farz kıldı. Ben bu emirle döndüm ve Hz. Musa’nın yanına uğradım. Bana 'Rabbin ümmetine ne farz kıldı?' diye sordu. 'Elli vakit namaz farz kıldı' dedim. Bana 'Rabbine dönüp müracaat et, ümmetin buna güç yetiremez' dedi. Ben de Rabbime döndüm. Elli vakit namazı yarıya indirdi. Tekrar Musa’nın yanına döndüm ve ona durumu anlattım. 'Rabbine dönüp tekrar hafifletmesini iste, ümmetin buna güç yetiremez' dedi. Ben de Rabbime dönüp tekrar niyaz ettim. Rabbim 'O beş vakittir. (Ama) sevap olarak (ellidir). Ben de söz değişmez' buyurdu. Sonra Musa’ya (as) tekrar döndüm. O 'Rabbine bir kez daha müracaat et' dedi. 'Artık Rabbimden haya ediyorum' dedim. sonra yürüdük, Sidretülmüntehâ'ya geldik. Orayı bilmediğim bir sürü renk kuşatmıştı. Sonra cennete girdim. Orada inciden kubbeler vardı. Toprağı da miskti."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
287173, B003342-2
Hadis:
قَالَ عَبْدَانُ أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ أَخْبَرَنَا يُونُسُ عَنِ الزُّهْرِىِّ ح حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ صَالِحٍ حَدَّثَنَا عَنْبَسَةُ حَدَّثَنَا يُونُسُ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ قَالَ قَالَ أَنَسٌ كَانَ أَبُو ذَرٍّ - رضى الله عنه - يُحَدِّثُ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ « فُرِجَ سَقْفُ بَيْتِى وَأَنَا بِمَكَّةَ ، فَنَزَلَ جِبْرِيلُ ، فَفَرَجَ صَدْرِى ، ثُمَّ غَسَلَهُ بِمَاءِ زَمْزَمَ ، ثُمَّ جَاءَ بِطَسْتٍ مِنْ ذَهَبٍ مُمْتَلِئٍ حِكْمَةً وَإِيمَانًا فَأَفْرَغَهَا فِى صَدْرِى ، ثُمَّ أَطْبَقَهُ ثُمَّ أَخَذَ بِيَدِى ، فَعَرَجَ بِى إِلَى السَّمَاءِ ، فَلَمَّا جَاءَ إِلَى السَّمَاءِ الدُّنْيَا ، قَالَ جِبْرِيلُ لِخَازِنِ السَّمَاءِ افْتَحْ . قَالَ مَنْ هَذَا قَالَ هَذَا جِبْرِيلُ . قَالَ مَعَكَ أَحَدٌ قَالَ مَعِىَ مُحَمَّدٌ . قَالَ أُرْسِلَ إِلَيْهِ قَالَ نَعَمْ ، فَافْتَحْ . فَلَمَّا عَلَوْنَا السَّمَاءَ إِذَا رَجُلٌ عَنْ يَمِينِهِ أَسْوِدَةٌ ، وَعَنْ يَسَارِهِ أَسْوِدَةٌ ، فَإِذَا نَظَرَ قِبَلَ يَمِينِهِ ضَحِكَ ، وَإِذَا نَظَرَ قِبَلَ شِمَالِهِ بَكَى فَقَالَ مَرْحَبًا بِالنَّبِىِّ الصَّالِحِ وَالاِبْنِ الصَّالِحِ . قُلْتُ مَنْ هَذَا يَا جِبْرِيلُ قَالَ هَذَا آدَمُ ، وَهَذِهِ الأَسْوِدَةُ عَنْ يَمِينِهِ ، وَعَنْ شِمَالِهِ نَسَمُ بَنِيهِ ، فَأَهْلُ الْيَمِينِ مِنْهُمْ أَهْلُ الْجَنَّةِ ، وَالأَسْوِدَةُ الَّتِى عَنْ شِمَالِهِ أَهْلُ النَّارِ ، فَإِذَا نَظَرَ قِبَلَ يَمِينِهِ ضَحِكَ ، وَإِذَا نَظَرَ قِبَلَ شِمَالِهِ بَكَى ، ثُمَّ عَرَجَ بِى جِبْرِيلُ ، حَتَّى أَتَى السَّمَاءَ الثَّانِيَةَ ، فَقَالَ لِخَازِنِهَا افْتَحْ . فَقَالَ لَهُ خَازِنُهَا مِثْلَ مَا قَالَ الأَوَّلُ ، فَفَتَحَ » . قَالَ أَنَسٌ فَذَكَرَ أَنَّهُ وَجَدَ فِى السَّمَوَاتِ إِدْرِيسَ وَمُوسَى وَعِيسَى وَإِبْرَاهِيمَ ، وَلَمْ يُثْبِتْ لِى كَيْفَ مَنَازِلُهُمْ ، غَيْرَ أَنَّهُ قَدْ ذَكَرَ أَنَّهُ وَجَدَ آدَمَ فِى السَّمَاءِ الدُّنْيَا ، وَإِبْرَاهِيمَ فِى السَّادِسَةِ . وَقَالَ أَنَسٌ فَلَمَّا مَرَّ جِبْرِيلُ بِإِدْرِيسَ . قَالَ مَرْحَبًا بِالنَّبِىِّ الصَّالِحِ وَالأَخِ الصَّالِحِ . فَقُلْتُ مَنْ هَذَا قَالَ هَذَا إِدْرِيسُ ، ثُمَّ مَرَرْتُ بِمُوسَى فَقَالَ مَرْحَبًا بِالنَّبِىِّ الصَّالِحِ وَالأَخِ الصَّالِحِ . قُلْتُ مَنْ هَذَا قَالَ هَذَا مُوسَى . ثُمَّ مَرَرْتُ بِعِيسَى ، فَقَالَ مَرْحَبًا بِالنَّبِىِّ الصَّالِحِ وَالأَخِ الصَّالِحِ . قُلْتُ مَنْ هَذَا قَالَ عِيسَى . ثُمَّ مَرَرْتُ بِإِبْرَاهِيمَ ، فَقَالَ مَرْحَبًا بِالنَّبِىِّ الصَّالِحِ وَالاِبْنِ الصَّالِحِ . قُلْتُ مَنْ هَذَا قَالَ هَذَا إِبْرَاهِيمُ . قَالَ وَأَخْبَرَنِى ابْنُ حَزْمٍ أَنَّ ابْنَ عَبَّاسٍ وَأَبَا حَبَّةَ الأَنْصَارِىَّ كَانَا يَقُولاَنِ قَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « ثُمَّ عُرِجَ بِى حَتَّى ظَهَرْتُ لِمُسْتَوًى أَسْمَعُ صَرِيفَ الأَقْلاَمِ » . قَالَ ابْنُ حَزْمٍ وَأَنَسُ بْنُ مَالِكٍ - رضى الله عنهما - قَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « فَفَرَضَ اللَّهُ عَلَىَّ خَمْسِينَ صَلاَةً ، فَرَجَعْتُ بِذَلِكَ حَتَّى أَمُرَّ بِمُوسَى ، فَقَالَ مُوسَى مَا الَّذِى فُرِضَ عَلَى أُمَّتِكَ قُلْتُ فَرَضَ عَلَيْهِمْ خَمْسِينَ صَلاَةً . قَالَ فَرَاجِعْ رَبَّكَ ، فَإِنَّ أُمَّتَكَ لاَ تُطِيقُ ذَلِكَ . فَرَجَعْتُ فَرَاجَعْتُ رَبِّى فَوَضَعَ شَطْرَهَا ، فَرَجَعْتُ إِلَى مُوسَى ، فَقَالَ رَاجِعْ رَبَّكَ ، فَذَكَرَ مِثْلَهُ ، فَوَضَعَ شَطْرَهَا ، فَرَجَعْتُ إِلَى مُوسَى ، فَأَخْبَرْتُهُ فَقَالَ رَاجِعْ رَبَّكَ ، فَإِنَّ أُمَّتَكَ لاَ تُطِيقُ ذَلِكَ ، فَرَجَعْتُ فَرَاجَعْتُ رَبِّى فَقَالَ هِىَ خَمْسٌ ، وَهْىَ خَمْسُونَ ، لاَ يُبَدَّلُ الْقَوْلُ لَدَىَّ . فَرَجَعْتُ إِلَى مُوسَى ، فَقَالَ رَاجِعْ رَبَّكَ . فَقُلْتُ قَدِ اسْتَحْيَيْتُ مِنْ رَبِّى ، ثُمَّ انْطَلَقَ ، حَتَّى أَتَى السِّدْرَةَ الْمُنْتَهَى ، فَغَشِيَهَا أَلْوَانٌ لاَ أَدْرِى مَا هِىَ ، ثُمَّ أُدْخِلْتُ { الْجَنَّةَ } فَإِذَا فِيهَا جَنَابِذُ اللُّؤْلُؤِ وَإِذَا تُرَابُهَا الْمِسْكُ » .
Tercemesi:
Bana Abdân, ona Abdullah (T); Bize Ahmed b. Salih, ona Anbese, onlara Yunus, ona İbn Şihâb ez-Zührî, ona Enes b. Mâlik, ona da Ebu Zer'in (ra) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur:
"Ben Mekke’deyken evimin çatısı açıldı ve Cebrail (as) indi. Göğsümü yardı ve onu zemzem suyu ile yıkadı. Sonra hikmet ve iman dolu altın bir tas getirdi ve onu göğsüme boşalttı. Ardından göğsümü kapattı. Elimden tutup beni semâya çıkardı. Dünya semâsına geldiğimizde Cebrail dünya semâsının bekçisine 'kapıyı aç' dedi. Bekçi 'kimdir o?' diye sorunca 'Cebrail!' diye cevap verdi. Bekçi 'yanında kimse var mı?' diye sordu. Cebrail (as) 'evet, yanımda Muhammed (sav) var' diye cevap verdi. Bekçi 'o gönderildi mi?' diye sordu. Cebrail 'evet' dedi. Bunun üzerine kapıyı açtı. Dünya semasına çıktığımızda bir adam gördük. Sağında bir karaltı, solunda bir karaltı vardı. Sağ tarafa baktığında gülüyor, sol tarafa baktığında ise ağlıyordu. 'merhaba, salih peygamber, salih evlat' dedi. 'Ey Cebrail! Bu kim?' diye sordum. 'Bu Âdem'dir (as). Sağ ve sol tarafındaki bu karaltılar çocuklarının ruhlarıdır. Sağ taraftakiler cennetliklerdir. Sol taraftakiler ise cehennemliklerdir. Sağ tarafına bakınca güler, sol tarafına bakınca ağlar' dedi. Sonra Cebrail beni çıkarmaya devam etti ve ikinci göğe geldik. Oranın bekçisine 'Kapıyı aç' dedi. Buranın bekçisi de ona dünya semasının bekçisinin söylediği sözleri söyledi."
Enes b. Mâlik, "Hz. Peygamber (sav) gökyüzünün her bir katında Hz. Âdem, Hz. İdris, Hz. İsa ve Hz. Musa’yı (as) gördüğünü ifade etmiş, ancak onların konumlarından (hangi semada gördüğünden) bahsetmemiş, sadece Hz. Âdem’i (as) dünya semasında, Hz. İbrahim’i (as) ise altıncı semada gördüğünü zikretmiştir" dedi. (Hz. Peygamber (sav) anlatmaya şöyle devam etmiştir: "Cebrail Hz. İdris’e (as) uğrayınca Hz. İdris (as) 'merhaba, salih peygamber, salih kardeş' dedi. Ben 'bu kimdir?' diye sordum. Cebrail (as) 'bu İdris' diye cevap verdi. Sonra Musa’ya (as) uğradım. O da bana 'merhaba, salih peygamber, salih kardeş,' dedi. Cebrail’e (as) 'bu kimdir?' diye sordum. 'Bu Musa' diye cevap verdi. Sonra İsa’nın (as) yanına uğradım. O da bana 'merhaba, salih peygamber salih kardeş' dedi. Cebrail’e (as) 'bu kimdir?' diye sordum. Bana 'o Meryem oğlu İsadır' diye cevap verdi. Sonra Hz. İbrahim’in (as) yanına uğradım. O da bana 'merhaba, salih peygamber, salih evlad' dedi. Cebrail’e (as) 'bu kimdir?' diye sordum. Cebrail (as) 'İbrahim’dir' diye cevap verdi."
(İbn Şihâb der ki): bana İbn Hazm, ona da İbn Abbas ve İbn Habbe el-Ensârî'nin rivayetine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Sonra beni o kadar yukarıya çıkardılar ki kalemlerin çızırtısını duyar hale geldim."
İbn Hazm ve Enes b. Mâlik'in (r. anhuma) rivayetine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Allah ümmetime elli vakit namaz farz kıldı. Ben bu emirle döndüm ve Hz. Musa’nın yanına uğradım. Bana 'Rabbin ümmetine ne farz kıldı?' diye sordu. 'Elli vakit namaz farz kıldı' dedim. Bana 'Rabbine dönüp müracaat et, ümmetin buna güç yetiremez' dedi. Ben de Rabbime döndüm. Elli vakit namazı yarıya indirdi. Tekrar Musa’nın yanına döndüm ve ona durumu anlattım. 'Rabbine dönüp tekrar hafifletmesini iste, ümmetin buna güç yetiremez' dedi. Ben de Rabbime dönüp tekrar niyaz ettim. Rabbim 'O beş vakittir. (Ama) sevap olarak (ellidir). Ben de söz değişmez' buyurdu. Sonra Musa’ya (as) tekrar döndüm. O 'Rabbine bir kez daha müracaat et' dedi. 'Artık Rabbimden haya ediyorum' dedim. sonra yürüdük, Sidretülmüntehâ'ya geldik. Orayı bilmediğim bir sürü renk kuşatmıştı. Sonra cennete girdim. Orada inciden kubbeler vardı. Toprağı da miskti."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Ehadîsü'l-Enbiya 5, 1/865
Senetler:
1. Ebu Zer el-Ğıfârî (Cündüb b. Abdullah b. Cünade)
2. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Yunus b. Yezid el-Eyli (Yunus b. Yezid b. Mişkan)
5. Anbese b. Halid el-Kuraşi (Anbese b. Halid b. Yezid b. Ebu Nicad)
6. Ebu Cafer Ahmed b. Salih el-Mısrî (Ahmed b. Salih)
Konular:
Mirac,
Mirac, İsra
Namaz, mahiyeti
Zemzem, suyun hikayesi, özellikleri, vs.
Bize Abdullah b. Muhammed, ona Ebu Amir, ona Hemmâm, ona da Ebu Cemre el-Dubbaî şöyle demiştir:
Ben Mekke'de İbn Abbâs'ın meclisinde oturuyordum. Derken beni ateşli hastalık yakaladı. Bunun üzerine İbn Abbas şöyle dedi: Sen kendinden bu hastalığı Zemzem suyu ile serinlet. Çünkü Rasulullah (sav): "Humma [sıtma veya ateş yükselmesi] cehennemin şiddetli hararetinden bir [parça]dır. Onu su ile soğutunuz." buyurdu.
Veya O (sav) "Zemzem suyu ile serinletiniz" buyurdu. [Hangisi olduğu konusunda] Hemmâm şüphe etti.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
32575, B003261
Hadis:
حَدَّثَنِى عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُحَمَّدٍ حَدَّثَنَا أَبُو عَامِرٍ حَدَّثَنَا هَمَّامٌ عَنْ أَبِى جَمْرَةَ الضُّبَعِىِّ قَالَ كُنْتُ أُجَالِسُ ابْنَ عَبَّاسٍ بِمَكَّةَ ، فَأَخَذَتْنِى الْحُمَّى ، فَقَالَ أَبْرِدْهَا عَنْكَ بِمَاءِ زَمْزَمَ ، فَإِنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ " الْحُمَّى مِنْ فَيْحِ جَهَنَّمَ فَأَبْرِدُوهَا بِالْمَاءِ " . أَوْ قَالَ " بِمَاءِ زَمْزَمَ " . شَكَّ هَمَّامٌ .
Tercemesi:
Bize Abdullah b. Muhammed, ona Ebu Amir, ona Hemmâm, ona da Ebu Cemre el-Dubbaî şöyle demiştir:
Ben Mekke'de İbn Abbâs'ın meclisinde oturuyordum. Derken beni ateşli hastalık yakaladı. Bunun üzerine İbn Abbas şöyle dedi: Sen kendinden bu hastalığı Zemzem suyu ile serinlet. Çünkü Rasulullah (sav): "Humma [sıtma veya ateş yükselmesi] cehennemin şiddetli hararetinden bir [parça]dır. Onu su ile soğutunuz." buyurdu.
Veya O (sav) "Zemzem suyu ile serinletiniz" buyurdu. [Hangisi olduğu konusunda] Hemmâm şüphe etti.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Bedü'l-Halk 10, 1/850
Senetler:
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Ebu Cemre Nasr b. İmran ed-Duba'î (Nasr b. İmran b. Asım b. Vasi)
3. Ebu Abdullah Hemmâm b. Yahya el-Avzî (Hemmâm b. Yahya b. Dinar)
4. Ebu Âmir Abdülmelik b. Amr el-Kaysî (Abdülmelik b. Amr)
5. Ebu Cafer Abdullah b. Muhammed el-Cu'fî (Abdullah b. Muhammed b. Abdullah)
Konular:
Cehennem,
Cehennem, Dereceleri
Tedavi, Hz. Peygamber döneminde Tedavi şekilleri,
Tedavi, su ile
Zemzem, suyun hikayesi, özellikleri, vs.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Halife b. Hayyat arasında inkıta vardır.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
280493, B003207-2
Hadis:
حَدَّثَنَا هُدْبَةُ بْنُ خَالِدٍ حَدَّثَنَا هَمَّامٌ عَنْ قَتَادَةَ. وَقَالَ لِى خَلِيفَةُ حَدَّثَنَا يَزِيدُ بْنُ زُرَيْعٍ حَدَّثَنَا سَعِيدٌ وَهِشَامٌ قَالاَ حَدَّثَنَا قَتَادَةُ حَدَّثَنَا أَنَسُ بْنُ مَالِكٍ عَنْ مَالِكِ بْنِ صَعْصَعَةَ - رضى الله عنهما - قَالَ قَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم:
"بَيْنَا أَنَا عِنْدَ الْبَيْتِ بَيْنَ النَّائِمِ وَالْيَقْظَانِ - وَذَكَرَ بَيْنَ الرَّجُلَيْنِ - فَأُتِيتُ بِطَسْتٍ مِنْ ذَهَبٍ مُلِئَ حِكْمَةً وَإِيمَانًا ، فَشُقَّ مِنَ النَّحْرِ إِلَى مَرَاقِّ الْبَطْنِ ، ثُمَّ غُسِلَ الْبَطْنُ بِمَاءِ زَمْزَمَ ، ثُمَّ مُلِئَ حِكْمَةً وَإِيمَانًا، وَأُتِيتُ بِدَابَّةٍ أَبْيَضَ دُونَ الْبَغْلِ وَفَوْقَ الْحِمَارِ الْبُرَاقُ، فَانْطَلَقْتُ مَعَ جِبْرِيلَ حَتَّى أَتَيْنَا السَّمَاءَ الدُّنْيَا قِيلَ مَنْ هَذَا قَالَ جِبْرِيلُ. قِيلَ مَنْ مَعَكَ قِيلَ مُحَمَّدٌ. قِيلَ وَقَدْ أُرْسِلَ إِلَيْهِ قَالَ نَعَمْ. قِيلَ مَرْحَبًا بِهِ، وَلَنِعْمَ الْمَجِىءُ جَاءَ. فَأَتَيْتُ عَلَى آدَمَ ، فَسَلَّمْتُ عَلَيْهِ، فَقَالَ مَرْحَبًا بِكَ مِنِ ابْنٍ وَنَبِىٍّ. فَأَتَيْنَا السَّمَاءَ الثَّانِيَةَ، قِيلَ مَنْ هَذَا قَالَ جِبْرِيلُ. قِيلَ مَنْ مَعَكَ قَالَ مُحَمَّدٌ صلى الله عليه وسلم. قِيلَ أُرْسِلَ إِلَيْهِ قَالَ نَعَمْ. قِيلَ مَرْحَبًا بِهِ، وَلَنِعْمَ الْمَجِىءُ جَاءَ. فَأَتَيْتُ عَلَى عِيسَى وَيَحْيَى فَقَالاَ مَرْحَبًا بِكَ مِنْ أَخٍ وَنَبِىٍّ. فَأَتَيْنَا السَّمَاءَ الثَّالِثَةَ، قِيلَ مَنْ هَذَا قِيلَ جِبْرِيلُ. قِيلَ مَنْ مَعَكَ قِيلَ مُحَمَّدٌ. قِيلَ وَقَدْ أُرْسِلَ إِلَيْهِ قَالَ نَعَمْ. قِيلَ مَرْحَبًا بِهِ وَلَنِعْمَ الْمَجِىءُ جَاءَ. فَأَتَيْتُ يُوسُفَ فَسَلَّمْتُ عَلَيْهِ، قَالَ مَرْحَبًا بِكَ مِنْ أَخٍ وَنَبِىٍّ فَأَتَيْنَا السَّمَاءَ الرَّابِعَةَ، قِيلَ مَنْ هَذَا قِيلَ جِبْرِيلُ. قِيلَ مَنْ مَعَكَ قِيلَ مُحَمَّدٌ صلى الله عليه وسلم. قِيلَ وَقَدْ أُرْسِلَ إِلَيْهِ قِيلَ نَعَمْ. قِيلَ مَرْحَبًا بِهِ، وَلَنِعْمَ الْمَجِىءُ جَاءَ. فَأَتَيْتُ عَلَى إِدْرِيسَ فَسَلَّمْتُ عَلَيْهِ، فَقَالَ مَرْحَبًا مِنْ أَخٍ وَنَبِىٍّ. فَأَتَيْنَا السَّمَاءَ الْخَامِسَةَ، قِيلَ مَنْ هَذَا قَالَ جِبْرِيلُ. قِيلَ وَمَنْ مَعَكَ قِيلَ مُحَمَّدٌ. قِيلَ وَقَدْ أُرْسِلَ إِلَيْهِ قَالَ نَعَمْ. قِيلَ مَرْحَبًا بِهِ، وَلَنِعْمَ الْمَجِىءُ جَاءَ. فَأَتَيْنَا عَلَى هَارُونَ، فَسَلَّمْتُ عَلَيْهِ فَقَالَ مَرْحَبًا بِكَ مِنْ أَخٍ وَنَبِىٍّ. فَأَتَيْنَا عَلَى السَّمَاءِ السَّادِسَةِ، قِيلَ مَنْ هَذَا قِيلَ جِبْرِيلُ. قِيلَ مَنْ مَعَكَ قَالَ مُحَمَّدٌ صلى الله عليه وسلم. قِيلَ وَقَدْ أُرْسِلَ إِلَيْهِ مَرْحَبًا بِهِ، وَلَنِعْمَ الْمَجِىءُ جَاءَ. فَأَتَيْتُ عَلَى مُوسَى، فَسَلَّمْتُ { عَلَيْهِ } فَقَالَ مَرْحَبًا بِكَ مِنْ أَخٍ وَنَبِىٍّ. فَلَمَّا جَاوَزْتُ بَكَى. فَقِيلَ مَا أَبْكَاكَ قَالَ يَا رَبِّ، هَذَا الْغُلاَمُ الَّذِى بُعِثَ بَعْدِى يَدْخُلُ الْجَنَّةَ مِنْ أُمَّتِهِ أَفْضَلُ مِمَّا يَدْخُلُ مِنْ أُمَّتِى. فَأَتَيْنَا السَّمَاءَ السَّابِعَةَ، قِيلَ مَنْ هَذَا قِيلَ جِبْرِيلُ. قِيلَ مَنْ مَعَكَ قِيلَ مُحَمَّدٌ. قِيلَ وَقَدْ أُرْسِلَ إِلَيْهِ مَرْحَبًا بِهِ، وَنِعْمَ الْمَجِىءُ جَاءَ. فَأَتَيْتُ عَلَى إِبْرَاهِيمَ، فَسَلَّمْتُ عَلَيْهِ فَقَالَ مَرْحَبًا بِكَ مِنِ ابْنٍ وَنَبِىٍّ، فَرُفِعَ لِىَ الْبَيْتُ الْمَعْمُورُ، فَسَأَلْتُ جِبْرِيلَ فَقَالَ هَذَا الْبَيْتُ الْمَعْمُورُ يُصَلِّى فِيهِ كُلَّ يَوْمٍ سَبْعُونَ أَلْفَ مَلَكٍ، إِذَا خَرَجُوا لَمْ يَعُودُوا إِلَيْهِ آخِرَ مَا عَلَيْهِمْ، وَرُفِعَتْ لِى سِدْرَةُ الْمُنْتَهَى فَإِذَا نَبِقُهَا كَأَنَّهُ قِلاَلُ هَجَرٍ، وَوَرَقُهَا كَأَنَّهُ آذَانُ الْفُيُولِ، فِى أَصْلِهَا أَرْبَعَةُ أَنْهَارٍ نَهْرَانِ بَاطِنَانِ وَنَهْرَانِ ظَاهِرَانِ، فَسَأَلْتُ جِبْرِيلَ فَقَالَ أَمَّا الْبَاطِنَانِ فَفِى الْجَنَّةِ، وَأَمَّا الظَّاهِرَانِ النِّيلُ وَالْفُرَاتُ، ثُمَّ فُرِضَتْ عَلَىَّ خَمْسُونَ صَلاَةً، فَأَقْبَلْتُ حَتَّى جِئْتُ مُوسَى، فَقَالَ مَا صَنَعْتَ قُلْتُ فُرِضَتْ عَلَىَّ خَمْسُونَ صَلاَةً. قَالَ أَنَا أَعْلَمُ بِالنَّاسِ مِنْكَ، عَالَجْتُ بَنِى إِسْرَائِيلَ أَشَدَّ الْمُعَالَجَةِ، وَإِنَّ أُمَّتَكَ لاَ تُطِيقُ، فَارْجِعْ إِلَى رَبِّكَ فَسَلْهُ. فَرَجَعْتُ فَسَأَلْتُهُ، فَجَعَلَهَا أَرْبَعِينَ، ثُمَّ مِثْلَهُ ثُمَّ ثَلاَثِينَ، ثُمَّ مِثْلَهُ فَجَعَلَ عِشْرِينَ، ثُمَّ مِثْلَهُ فَجَعَلَ عَشْرًا، فَأَتَيْتُ مُوسَى فَقَالَ مِثْلَهُ، فَجَعَلَهَا خَمْسًا، فَأَتَيْتُ مُوسَى فَقَالَ مَا صَنَعْتَ قُلْتُ جَعَلَهَا خَمْسًا، فَقَالَ مِثْلَهُ، قُلْتُ سَلَّمْتُ بِخَيْرٍ، فَنُودِىَ إِنِّى قَدْ أَمْضَيْتُ فَرِيضَتِى وَخَفَّفْتُ عَنْ عِبَادِى، وَأَجْزِى الْحَسَنَةَ عَشْرًا."
وَقَالَ هَمَّامٌ عَنْ قَتَادَةَ عَنِ الْحَسَنِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ -رضى الله عنه- عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم ' فِى الْبَيْتِ الْمَعْمُورِ'.
Tercemesi:
Bize Hudbe b. Hâlid, ona Hemmâm, ona Katâde; (T)
Bana Halîfe, ona Yezîd b. Zürey', ona Saîd ile Hişâm, onlara Katâde, ona Enes b. Mâlik, ona Mâlik b. Sa'saa'nın (r.anhüma) rivayet ettiğine göre Peygamber (sav) şöyle buyurdu:
"Bir defasında ben Kabe'nin yanında yarı uyanık bir halde bulunuyordum." Peygamber burada iki kişi arasındaki bir adamı zikretti ve şöyle devam etti; "Derken bana içine hikmet ve iman doldurulmuş altından bir tas getirildi. Göğüsten karnın alt tarafına kadar yarıldı. Sonra karın Zemzem suyu ile yıkandı. Sonra hikmet ve iman ile dolduruldu. Ve bana katırdan küçük, eşekten büyük beyaz bir hayvan getirildi ki, o Burak'tır. Ardından ben Cibril ile birlikte gittim. Nihayet alt semâya vardık. 'O kim?' denildi. 'Cibril'dir' dedi. 'Yanındaki kimdir?' denildi. Cibril tarafından: 'Muhammed'dir' diye cevap verildi. 'Ona buraya gelmesi için davet edildi mi?' diye soruldu. Cibril: 'Evet' dedi. 'Merhaba bu gelene. Bu gelen kişinin gelişi ne güzeldir!' denildi. Ardından Âdemin yanına geldim ve ona selâm verdim. O da: 'Merhaba sana, evlat ve Peygamber!' dedi. Sonra ikinci semâya vardık. 'Kimdir o?' denildi. 'Cibril'dir' dedi. 'Yanındaki kimdir?' denildi. Cibril: 'Muhammed'dir' dedi. 'Ona gelmesi için haber gönderildi mi?' denildi. Cibril: 'Evet gönderildi' dedi. 'Merhaba ona, bu gelenin gelişi ne güzeldir!' denildi. Ardınan İsa ve Yahya'nın yanına vardım. Onlar: 'Merhaba sana, kardeş ve Peygamber!' dediler. Sonra üçüncü semâya vardık. 'Kimdir o?' denildi. 'Cibril'dir' dedi. 'Yanındaki kimdir?' denildi. Cibril: 'O Muhammed'dir' dedi. 'Ona davet gönderilmiş midir?' denildi. Cibril: 'Evet' dedi. 'Merhaba ona, bu gelen kişinin gelişi ne güzeldir!' denildi. Sonra Yusuf'un yanına vardım ve ona selâm verdim. O da: 'Merhaba sana kardeş ve peygamber! dedi. Sonra dördüncü semâya vardık. 'Kimdir o?' denildi. 'Cibril'dir' denildi. 'Yanındaki kimdir?' denildi. Cibril tarafından: 'Muhammed'dir' denildi. 'O davet edilmiş midir?' denildi. Cibril: 'Evet' dedi. 'Merhaba ona, bu gelenin gelişi ne güzeldir!' denildi. Sonrasında İdris Peygamber'in yanına vardım ve ona selam verdim. O da: 'Bir kardeş ve bir peygamber merhaba! dedi. Sonra beşinci semâya vardık. 'Kimdir o?' denildi. 'Cibril'dir' dedi. 'Yanındaki kimdir?' denildi. 'Muhammed'dir' denildi. 'Ona davet gönderilmiş midir?' denildi. Cibril: 'Evet' dedi. 'Merhaba ona, bu gelen kişi ne güzel yolcu!' denildi. Akabinde biz Harun'un yanına geldik. Ben ona selâm verdim. O da: 'Bir kardeş ve bir peygamberden merhaba' dedi. Sonra altıncı semâya vardık. 'Kimdir o?' denildi. 'Cibril'dir' dedi. 'Yanındaki kimdir?' denildi. 'Muhammed'dir' denildi. 'Ona davet gönderilmiş midir?' Bu gelen kişiye merhaba ve O'nun bu gelişi ne güzeldir! denildi. Akabinde ben Musa'nın yanına vardım ve ona selâm verdim. O da: 'Bir kardeşten ve peygamberden sana merhaba!' dedi. Ben Musa'yı bırakıp geçince Musa ağladı. Musa'ya: 'Seni ağlatan nedir?' denildi: Musa: 'Yâ Rabb! Benden sonra peygamber gönderilen bu genç ki, onun ümmetinden cennete girecekler benim ümmetimden gireceklerden daha faziletlidir (de ona ağlıyorum)!' dedi. Sonra yedinci semâya vardık. 'Kimdir o?' denildi. 'Cibril'dir' dedi. 'Yanındaki kimdir?' denildi. 'Muhammed'dir' denildi. 'O'na davet gönderilmiş midir? Bu gelen kişiye merhaba, bu gelen kişi ne güzel yolcu!' denildi. Akabinde İbrahim Peygamber'in yanına vardım ve ona selâm verdim. O da: 'Bir evlat ve peygamber, merhaba sana!' dedi. Sonra bana el-Beytü'l-Ma'mûr gösterildi. Ben Cibril'e bunu sordum. Cibril: 'Bu el-Beytu'l-Ma'mûr'dur, her gün onun içinde yetmiş bin melek namaz kılar, bundan çıktıkları zaman artık bu onların son girişidir, bir daha oraya dönmezler' dedi. Bana Sidretü'l-Müntehâ da gösterildi. Bir de gördüm ki, sidre ağacının yemişleri sanki Yemen'in Hecer şehri testileri gibi; yaprakları ise fillerin kulakları gibiydi. Sidre'nin dibinde dört nehir vardır: İkisi gizli nehir, ikisi de açık nehir. Ben Cibril'e bunları sordum. Cibril: 'Gizli olan iki nehir cennettedir. Açık olan iki nehir ise Nil ile Fırat nehirleridir' dedi. Sonra bana (günlük) elli namaz farz kılındı. Ben bunları kabul ettim ve Musa'ya geldim. Musa: 'Ne yaptın?' dedi. 'Üzerime elli namaz farz olundu, dedim. Musa: 'Ben insanları senden daha iyi biliyorum; ben İsrail oğullarını sıkı bir denemeye tabi tuttum. Senin ümmetin her gün elli rekat namaz kılmaya güç yetiremez. Onun için Rabb'ine dön de hafifletmesini iste' dedi. Ben de döndüm ve hafifletmeyi istedim. Rabb'im namazları kırk yaptı. Sonra evvelki gibi Mûsâ 'ya; akabinde Rabb 'ime gidip yine hafifletme istedim. Sonra Rabb'im namazları otuz yaptı. Sonra yine bundan önceki gibi Musa'ya;akabinde Rabbi'me gidip hafifletme istedim. Bu sefer Rabb'im namazları yirmi yaptı. Sonra yine Musa'ya ve akabinde Rabb'ime gidip hafifletme istedim. Bu sefer Rabb'im namazları on yaptı. Sonra Musa'ya geldim. O da yine hafifletme istememi söyledi. Bu sefer Rabb'im namazları beşe düürdü. Akabinde Musa'ya geldim. Musa: 'Ne yaptın?' dedi. 'Rabb'im namazları beşe düşürdü' dedim. Musa önceki gibi yine hafifletme istememi söyledi. Ben Musa'ya: 'Hayırla selamette kal (ben bunu kabul ettim) dedim. Akabinde Allah tarafından: 'Ben beş vakit namazla farzları imza ve infaz ettim ve kullarımdan fazlasını hafiflettim; ben güzelliği on kat ile karşılarım!' diye nida olundu."
Ve Hemmâm b. Yahya, Katâde'den; o Hasen'den; o Ebu Hureyre'den; o da Peygamber'den el-Beytu'l-Ma'mûr hakkında farklı bir hadis nakletti.
Açıklama:
Rivayet muallaktır; Buhari ile Halife b. Hayyat arasında inkıta vardır.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Bedü'l-Halk 6, 1/840
Senetler:
1. Malik b. Sa'sa'a el-Mâzinî (Malik b. Sa'sa'a b. Vehb)
2. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
3. Ebu Hattab Katade b. Diame es-Sedusî (Katade b. Diame b. Katade)
4. Hişam b. Ebu Abdullah ed-Destevâî (Hişam b. Senber)
5. Ebu Muaviye Yezid b. Zürey' el-Ayşî (Yezid b. Zürey' b. Yezid)
6. Ebu Amr Halife b. Hayyat el-Usfurî (Halife b. Hayyat b. Halife b. Hayyat)
Konular:
Mirac, İsra
Zemzem, suyun hikayesi, özellikleri, vs.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Halife b. Hayyat arasında inkıta vardır.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
280494, B003207-3
Hadis:
حَدَّثَنَا هُدْبَةُ بْنُ خَالِدٍ حَدَّثَنَا هَمَّامٌ عَنْ قَتَادَةَ. وَقَالَ لِى خَلِيفَةُ حَدَّثَنَا يَزِيدُ بْنُ زُرَيْعٍ حَدَّثَنَا سَعِيدٌ وَهِشَامٌ قَالاَ حَدَّثَنَا قَتَادَةُ حَدَّثَنَا أَنَسُ بْنُ مَالِكٍ عَنْ مَالِكِ بْنِ صَعْصَعَةَ - رضى الله عنهما - قَالَ قَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم:
"بَيْنَا أَنَا عِنْدَ الْبَيْتِ بَيْنَ النَّائِمِ وَالْيَقْظَانِ - وَذَكَرَ بَيْنَ الرَّجُلَيْنِ - فَأُتِيتُ بِطَسْتٍ مِنْ ذَهَبٍ مُلِئَ حِكْمَةً وَإِيمَانًا ، فَشُقَّ مِنَ النَّحْرِ إِلَى مَرَاقِّ الْبَطْنِ ، ثُمَّ غُسِلَ الْبَطْنُ بِمَاءِ زَمْزَمَ ، ثُمَّ مُلِئَ حِكْمَةً وَإِيمَانًا، وَأُتِيتُ بِدَابَّةٍ أَبْيَضَ دُونَ الْبَغْلِ وَفَوْقَ الْحِمَارِ الْبُرَاقُ، فَانْطَلَقْتُ مَعَ جِبْرِيلَ حَتَّى أَتَيْنَا السَّمَاءَ الدُّنْيَا قِيلَ مَنْ هَذَا قَالَ جِبْرِيلُ. قِيلَ مَنْ مَعَكَ قِيلَ مُحَمَّدٌ. قِيلَ وَقَدْ أُرْسِلَ إِلَيْهِ قَالَ نَعَمْ. قِيلَ مَرْحَبًا بِهِ، وَلَنِعْمَ الْمَجِىءُ جَاءَ. فَأَتَيْتُ عَلَى آدَمَ ، فَسَلَّمْتُ عَلَيْهِ، فَقَالَ مَرْحَبًا بِكَ مِنِ ابْنٍ وَنَبِىٍّ. فَأَتَيْنَا السَّمَاءَ الثَّانِيَةَ، قِيلَ مَنْ هَذَا قَالَ جِبْرِيلُ. قِيلَ مَنْ مَعَكَ قَالَ مُحَمَّدٌ صلى الله عليه وسلم. قِيلَ أُرْسِلَ إِلَيْهِ قَالَ نَعَمْ. قِيلَ مَرْحَبًا بِهِ، وَلَنِعْمَ الْمَجِىءُ جَاءَ. فَأَتَيْتُ عَلَى عِيسَى وَيَحْيَى فَقَالاَ مَرْحَبًا بِكَ مِنْ أَخٍ وَنَبِىٍّ. فَأَتَيْنَا السَّمَاءَ الثَّالِثَةَ، قِيلَ مَنْ هَذَا قِيلَ جِبْرِيلُ. قِيلَ مَنْ مَعَكَ قِيلَ مُحَمَّدٌ. قِيلَ وَقَدْ أُرْسِلَ إِلَيْهِ قَالَ نَعَمْ. قِيلَ مَرْحَبًا بِهِ وَلَنِعْمَ الْمَجِىءُ جَاءَ. فَأَتَيْتُ يُوسُفَ فَسَلَّمْتُ عَلَيْهِ، قَالَ مَرْحَبًا بِكَ مِنْ أَخٍ وَنَبِىٍّ فَأَتَيْنَا السَّمَاءَ الرَّابِعَةَ، قِيلَ مَنْ هَذَا قِيلَ جِبْرِيلُ. قِيلَ مَنْ مَعَكَ قِيلَ مُحَمَّدٌ صلى الله عليه وسلم. قِيلَ وَقَدْ أُرْسِلَ إِلَيْهِ قِيلَ نَعَمْ. قِيلَ مَرْحَبًا بِهِ، وَلَنِعْمَ الْمَجِىءُ جَاءَ. فَأَتَيْتُ عَلَى إِدْرِيسَ فَسَلَّمْتُ عَلَيْهِ، فَقَالَ مَرْحَبًا مِنْ أَخٍ وَنَبِىٍّ. فَأَتَيْنَا السَّمَاءَ الْخَامِسَةَ، قِيلَ مَنْ هَذَا قَالَ جِبْرِيلُ. قِيلَ وَمَنْ مَعَكَ قِيلَ مُحَمَّدٌ. قِيلَ وَقَدْ أُرْسِلَ إِلَيْهِ قَالَ نَعَمْ. قِيلَ مَرْحَبًا بِهِ، وَلَنِعْمَ الْمَجِىءُ جَاءَ. فَأَتَيْنَا عَلَى هَارُونَ، فَسَلَّمْتُ عَلَيْهِ فَقَالَ مَرْحَبًا بِكَ مِنْ أَخٍ وَنَبِىٍّ. فَأَتَيْنَا عَلَى السَّمَاءِ السَّادِسَةِ، قِيلَ مَنْ هَذَا قِيلَ جِبْرِيلُ. قِيلَ مَنْ مَعَكَ قَالَ مُحَمَّدٌ صلى الله عليه وسلم. قِيلَ وَقَدْ أُرْسِلَ إِلَيْهِ مَرْحَبًا بِهِ، وَلَنِعْمَ الْمَجِىءُ جَاءَ. فَأَتَيْتُ عَلَى مُوسَى، فَسَلَّمْتُ { عَلَيْهِ } فَقَالَ مَرْحَبًا بِكَ مِنْ أَخٍ وَنَبِىٍّ. فَلَمَّا جَاوَزْتُ بَكَى. فَقِيلَ مَا أَبْكَاكَ قَالَ يَا رَبِّ، هَذَا الْغُلاَمُ الَّذِى بُعِثَ بَعْدِى يَدْخُلُ الْجَنَّةَ مِنْ أُمَّتِهِ أَفْضَلُ مِمَّا يَدْخُلُ مِنْ أُمَّتِى. فَأَتَيْنَا السَّمَاءَ السَّابِعَةَ، قِيلَ مَنْ هَذَا قِيلَ جِبْرِيلُ. قِيلَ مَنْ مَعَكَ قِيلَ مُحَمَّدٌ. قِيلَ وَقَدْ أُرْسِلَ إِلَيْهِ مَرْحَبًا بِهِ، وَنِعْمَ الْمَجِىءُ جَاءَ. فَأَتَيْتُ عَلَى إِبْرَاهِيمَ، فَسَلَّمْتُ عَلَيْهِ فَقَالَ مَرْحَبًا بِكَ مِنِ ابْنٍ وَنَبِىٍّ، فَرُفِعَ لِىَ الْبَيْتُ الْمَعْمُورُ، فَسَأَلْتُ جِبْرِيلَ فَقَالَ هَذَا الْبَيْتُ الْمَعْمُورُ يُصَلِّى فِيهِ كُلَّ يَوْمٍ سَبْعُونَ أَلْفَ مَلَكٍ، إِذَا خَرَجُوا لَمْ يَعُودُوا إِلَيْهِ آخِرَ مَا عَلَيْهِمْ، وَرُفِعَتْ لِى سِدْرَةُ الْمُنْتَهَى فَإِذَا نَبِقُهَا كَأَنَّهُ قِلاَلُ هَجَرٍ، وَوَرَقُهَا كَأَنَّهُ آذَانُ الْفُيُولِ، فِى أَصْلِهَا أَرْبَعَةُ أَنْهَارٍ نَهْرَانِ بَاطِنَانِ وَنَهْرَانِ ظَاهِرَانِ، فَسَأَلْتُ جِبْرِيلَ فَقَالَ أَمَّا الْبَاطِنَانِ فَفِى الْجَنَّةِ، وَأَمَّا الظَّاهِرَانِ النِّيلُ وَالْفُرَاتُ، ثُمَّ فُرِضَتْ عَلَىَّ خَمْسُونَ صَلاَةً، فَأَقْبَلْتُ حَتَّى جِئْتُ مُوسَى، فَقَالَ مَا صَنَعْتَ قُلْتُ فُرِضَتْ عَلَىَّ خَمْسُونَ صَلاَةً. قَالَ أَنَا أَعْلَمُ بِالنَّاسِ مِنْكَ، عَالَجْتُ بَنِى إِسْرَائِيلَ أَشَدَّ الْمُعَالَجَةِ، وَإِنَّ أُمَّتَكَ لاَ تُطِيقُ، فَارْجِعْ إِلَى رَبِّكَ فَسَلْهُ. فَرَجَعْتُ فَسَأَلْتُهُ، فَجَعَلَهَا أَرْبَعِينَ، ثُمَّ مِثْلَهُ ثُمَّ ثَلاَثِينَ، ثُمَّ مِثْلَهُ فَجَعَلَ عِشْرِينَ، ثُمَّ مِثْلَهُ فَجَعَلَ عَشْرًا، فَأَتَيْتُ مُوسَى فَقَالَ مِثْلَهُ، فَجَعَلَهَا خَمْسًا، فَأَتَيْتُ مُوسَى فَقَالَ مَا صَنَعْتَ قُلْتُ جَعَلَهَا خَمْسًا، فَقَالَ مِثْلَهُ، قُلْتُ سَلَّمْتُ بِخَيْرٍ، فَنُودِىَ إِنِّى قَدْ أَمْضَيْتُ فَرِيضَتِى وَخَفَّفْتُ عَنْ عِبَادِى، وَأَجْزِى الْحَسَنَةَ عَشْرًا."
وَقَالَ هَمَّامٌ عَنْ قَتَادَةَ عَنِ الْحَسَنِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ -رضى الله عنه- عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم ' فِى الْبَيْتِ الْمَعْمُورِ'.
Tercemesi:
Bize Hudbe b. Hâlid, ona Hemmâm, ona Katâde; (T)
Bana Halîfe, ona Yezîd b. Zürey', ona Saîd ile Hişâm, onlara Katâde, ona Enes b. Mâlik, ona Mâlik b. Sa'saa'nın (r.anhüma) rivayet ettiğine göre Peygamber (sav) şöyle buyurdu:
"Bir defasında ben Kabe'nin yanında yarı uyanık bir halde bulunuyordum." Peygamber burada iki kişi arasındaki bir adamı zikretti ve şöyle devam etti; "Derken bana içine hikmet ve iman doldurulmuş altından bir tas getirildi. Göğüsten karnın alt tarafına kadar yarıldı. Sonra karın Zemzem suyu ile yıkandı. Sonra hikmet ve iman ile dolduruldu. Ve bana katırdan küçük, eşekten büyük beyaz bir hayvan getirildi ki, o Burak'tır. Ardından ben Cibril ile birlikte gittim. Nihayet alt semâya vardık. 'O kim?' denildi. 'Cibril'dir' dedi. 'Yanındaki kimdir?' denildi. Cibril tarafından: 'Muhammed'dir' diye cevap verildi. 'Ona buraya gelmesi için davet edildi mi?' diye soruldu. Cibril: 'Evet' dedi. 'Merhaba bu gelene. Bu gelen kişinin gelişi ne güzeldir!' denildi. Ardından Âdemin yanına geldim ve ona selâm verdim. O da: 'Merhaba sana, evlat ve Peygamber!' dedi. Sonra ikinci semâya vardık. 'Kimdir o?' denildi. 'Cibril'dir' dedi. 'Yanındaki kimdir?' denildi. Cibril: 'Muhammed'dir' dedi. 'Ona gelmesi için haber gönderildi mi?' denildi. Cibril: 'Evet gönderildi' dedi. 'Merhaba ona, bu gelenin gelişi ne güzeldir!' denildi. Ardınan İsa ve Yahya'nın yanına vardım. Onlar: 'Merhaba sana, kardeş ve Peygamber!' dediler. Sonra üçüncü semâya vardık. 'Kimdir o?' denildi. 'Cibril'dir' dedi. 'Yanındaki kimdir?' denildi. Cibril: 'O Muhammed'dir' dedi. 'Ona davet gönderilmiş midir?' denildi. Cibril: 'Evet' dedi. 'Merhaba ona, bu gelen kişinin gelişi ne güzeldir!' denildi. Sonra Yusuf'un yanına vardım ve ona selâm verdim. O da: 'Merhaba sana kardeş ve peygamber! dedi. Sonra dördüncü semâya vardık. 'Kimdir o?' denildi. 'Cibril'dir' denildi. 'Yanındaki kimdir?' denildi. Cibril tarafından: 'Muhammed'dir' denildi. 'O davet edilmiş midir?' denildi. Cibril: 'Evet' dedi. 'Merhaba ona, bu gelenin gelişi ne güzeldir!' denildi. Sonrasında İdris Peygamber'in yanına vardım ve ona selam verdim. O da: 'Bir kardeş ve bir peygamber merhaba! dedi. Sonra beşinci semâya vardık. 'Kimdir o?' denildi. 'Cibril'dir' dedi. 'Yanındaki kimdir?' denildi. 'Muhammed'dir' denildi. 'Ona davet gönderilmiş midir?' denildi. Cibril: 'Evet' dedi. 'Merhaba ona, bu gelen kişi ne güzel yolcu!' denildi. Akabinde biz Harun'un yanına geldik. Ben ona selâm verdim. O da: 'Bir kardeş ve bir peygamberden merhaba' dedi. Sonra altıncı semâya vardık. 'Kimdir o?' denildi. 'Cibril'dir' dedi. 'Yanındaki kimdir?' denildi. 'Muhammed'dir' denildi. 'Ona davet gönderilmiş midir?' Bu gelen kişiye merhaba ve O'nun bu gelişi ne güzeldir! denildi. Akabinde ben Musa'nın yanına vardım ve ona selâm verdim. O da: 'Bir kardeşten ve peygamberden sana merhaba!' dedi. Ben Musa'yı bırakıp geçince Musa ağladı. Musa'ya: 'Seni ağlatan nedir?' denildi: Musa: 'Yâ Rabb! Benden sonra peygamber gönderilen bu genç ki, onun ümmetinden cennete girecekler benim ümmetimden gireceklerden daha faziletlidir (de ona ağlıyorum)!' dedi. Sonra yedinci semâya vardık. 'Kimdir o?' denildi. 'Cibril'dir' dedi. 'Yanındaki kimdir?' denildi. 'Muhammed'dir' denildi. 'O'na davet gönderilmiş midir? Bu gelen kişiye merhaba, bu gelen kişi ne güzel yolcu!' denildi. Akabinde İbrahim Peygamber'in yanına vardım ve ona selâm verdim. O da: 'Bir evlat ve peygamber, merhaba sana!' dedi. Sonra bana el-Beytü'l-Ma'mûr gösterildi. Ben Cibril'e bunu sordum. Cibril: 'Bu el-Beytu'l-Ma'mûr'dur, her gün onun içinde yetmiş bin melek namaz kılar, bundan çıktıkları zaman artık bu onların son girişidir, bir daha oraya dönmezler' dedi. Bana Sidretü'l-Müntehâ da gösterildi. Bir de gördüm ki, sidre ağacının yemişleri sanki Yemen'in Hecer şehri testileri gibi; yaprakları ise fillerin kulakları gibiydi. Sidre'nin dibinde dört nehir vardır: İkisi gizli nehir, ikisi de açık nehir. Ben Cibril'e bunları sordum. Cibril: 'Gizli olan iki nehir cennettedir. Açık olan iki nehir ise Nil ile Fırat nehirleridir' dedi. Sonra bana (günlük) elli namaz farz kılındı. Ben bunları kabul ettim ve Musa'ya geldim. Musa: 'Ne yaptın?' dedi. 'Üzerime elli namaz farz olundu, dedim. Musa: 'Ben insanları senden daha iyi biliyorum; ben İsrail oğullarını sıkı bir denemeye tabi tuttum. Senin ümmetin her gün elli rekat namaz kılmaya güç yetiremez. Onun için Rabb'ine dön de hafifletmesini iste' dedi. Ben de döndüm ve hafifletmeyi istedim. Rabb'im namazları kırk yaptı. Sonra evvelki gibi Mûsâ 'ya; akabinde Rabb 'ime gidip yine hafifletme istedim. Sonra Rabb'im namazları otuz yaptı. Sonra yine bundan önceki gibi Musa'ya;akabinde Rabbi'me gidip hafifletme istedim. Bu sefer Rabb'im namazları yirmi yaptı. Sonra yine Musa'ya ve akabinde Rabb'ime gidip hafifletme istedim. Bu sefer Rabb'im namazları on yaptı. Sonra Musa'ya geldim. O da yine hafifletme istememi söyledi. Bu sefer Rabb'im namazları beşe düürdü. Akabinde Musa'ya geldim. Musa: 'Ne yaptın?' dedi. 'Rabb'im namazları beşe düşürdü' dedim. Musa önceki gibi yine hafifletme istememi söyledi. Ben Musa'ya: 'Hayırla selamette kal (ben bunu kabul ettim) dedim. Akabinde Allah tarafından: 'Ben beş vakit namazla farzları imza ve infaz ettim ve kullarımdan fazlasını hafiflettim; ben güzelliği on kat ile karşılarım!' diye nida olundu."
Ve Hemmâm b. Yahya, Katâde'den; o Hasen'den; o Ebu Hureyre'den; o da Peygamber'den el-Beytu'l-Ma'mûr hakkında farklı bir hadis nakletti.
Açıklama:
Rivayet muallaktır; Buhari ile Halife b. Hayyat arasında inkıta vardır.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Bedü'l-Halk 6, 1/840
Senetler:
1. Malik b. Sa'sa'a el-Mâzinî (Malik b. Sa'sa'a b. Vehb)
2. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
3. Ebu Hattab Katade b. Diame es-Sedusî (Katade b. Diame b. Katade)
4. Ebu Nadr Said b. Ebu Arûbe el-Adevî (Saîd b. Mihrân)
5. Ebu Muaviye Yezid b. Zürey' el-Ayşî (Yezid b. Zürey' b. Yezid)
6. Ebu Amr Halife b. Hayyat el-Usfurî (Halife b. Hayyat b. Halife b. Hayyat)
Konular:
Mirac, İsra
Zemzem, suyun hikayesi, özellikleri, vs.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Hemmâm b. Yahya arasında inkıta vardır.
Ayrıca Hasan el-Basrî ile Ebu Hureyre arasında inkıta vardır (Cevâmiulkelim).
Öneri Formu
Hadis Id, No:
280495, B003207-4
Hadis:
حَدَّثَنَا هُدْبَةُ بْنُ خَالِدٍ حَدَّثَنَا هَمَّامٌ عَنْ قَتَادَةَ. وَقَالَ لِى خَلِيفَةُ حَدَّثَنَا يَزِيدُ بْنُ زُرَيْعٍ حَدَّثَنَا سَعِيدٌ وَهِشَامٌ قَالاَ حَدَّثَنَا قَتَادَةُ حَدَّثَنَا أَنَسُ بْنُ مَالِكٍ عَنْ مَالِكِ بْنِ صَعْصَعَةَ - رضى الله عنهما - قَالَ قَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم:
"بَيْنَا أَنَا عِنْدَ الْبَيْتِ بَيْنَ النَّائِمِ وَالْيَقْظَانِ - وَذَكَرَ بَيْنَ الرَّجُلَيْنِ - فَأُتِيتُ بِطَسْتٍ مِنْ ذَهَبٍ مُلِئَ حِكْمَةً وَإِيمَانًا ، فَشُقَّ مِنَ النَّحْرِ إِلَى مَرَاقِّ الْبَطْنِ ، ثُمَّ غُسِلَ الْبَطْنُ بِمَاءِ زَمْزَمَ ، ثُمَّ مُلِئَ حِكْمَةً وَإِيمَانًا، وَأُتِيتُ بِدَابَّةٍ أَبْيَضَ دُونَ الْبَغْلِ وَفَوْقَ الْحِمَارِ الْبُرَاقُ، فَانْطَلَقْتُ مَعَ جِبْرِيلَ حَتَّى أَتَيْنَا السَّمَاءَ الدُّنْيَا قِيلَ مَنْ هَذَا قَالَ جِبْرِيلُ. قِيلَ مَنْ مَعَكَ قِيلَ مُحَمَّدٌ. قِيلَ وَقَدْ أُرْسِلَ إِلَيْهِ قَالَ نَعَمْ. قِيلَ مَرْحَبًا بِهِ، وَلَنِعْمَ الْمَجِىءُ جَاءَ. فَأَتَيْتُ عَلَى آدَمَ ، فَسَلَّمْتُ عَلَيْهِ، فَقَالَ مَرْحَبًا بِكَ مِنِ ابْنٍ وَنَبِىٍّ. فَأَتَيْنَا السَّمَاءَ الثَّانِيَةَ، قِيلَ مَنْ هَذَا قَالَ جِبْرِيلُ. قِيلَ مَنْ مَعَكَ قَالَ مُحَمَّدٌ صلى الله عليه وسلم. قِيلَ أُرْسِلَ إِلَيْهِ قَالَ نَعَمْ. قِيلَ مَرْحَبًا بِهِ، وَلَنِعْمَ الْمَجِىءُ جَاءَ. فَأَتَيْتُ عَلَى عِيسَى وَيَحْيَى فَقَالاَ مَرْحَبًا بِكَ مِنْ أَخٍ وَنَبِىٍّ. فَأَتَيْنَا السَّمَاءَ الثَّالِثَةَ، قِيلَ مَنْ هَذَا قِيلَ جِبْرِيلُ. قِيلَ مَنْ مَعَكَ قِيلَ مُحَمَّدٌ. قِيلَ وَقَدْ أُرْسِلَ إِلَيْهِ قَالَ نَعَمْ. قِيلَ مَرْحَبًا بِهِ وَلَنِعْمَ الْمَجِىءُ جَاءَ. فَأَتَيْتُ يُوسُفَ فَسَلَّمْتُ عَلَيْهِ، قَالَ مَرْحَبًا بِكَ مِنْ أَخٍ وَنَبِىٍّ فَأَتَيْنَا السَّمَاءَ الرَّابِعَةَ، قِيلَ مَنْ هَذَا قِيلَ جِبْرِيلُ. قِيلَ مَنْ مَعَكَ قِيلَ مُحَمَّدٌ صلى الله عليه وسلم. قِيلَ وَقَدْ أُرْسِلَ إِلَيْهِ قِيلَ نَعَمْ. قِيلَ مَرْحَبًا بِهِ، وَلَنِعْمَ الْمَجِىءُ جَاءَ. فَأَتَيْتُ عَلَى إِدْرِيسَ فَسَلَّمْتُ عَلَيْهِ، فَقَالَ مَرْحَبًا مِنْ أَخٍ وَنَبِىٍّ. فَأَتَيْنَا السَّمَاءَ الْخَامِسَةَ، قِيلَ مَنْ هَذَا قَالَ جِبْرِيلُ. قِيلَ وَمَنْ مَعَكَ قِيلَ مُحَمَّدٌ. قِيلَ وَقَدْ أُرْسِلَ إِلَيْهِ قَالَ نَعَمْ. قِيلَ مَرْحَبًا بِهِ، وَلَنِعْمَ الْمَجِىءُ جَاءَ. فَأَتَيْنَا عَلَى هَارُونَ، فَسَلَّمْتُ عَلَيْهِ فَقَالَ مَرْحَبًا بِكَ مِنْ أَخٍ وَنَبِىٍّ. فَأَتَيْنَا عَلَى السَّمَاءِ السَّادِسَةِ، قِيلَ مَنْ هَذَا قِيلَ جِبْرِيلُ. قِيلَ مَنْ مَعَكَ قَالَ مُحَمَّدٌ صلى الله عليه وسلم. قِيلَ وَقَدْ أُرْسِلَ إِلَيْهِ مَرْحَبًا بِهِ، وَلَنِعْمَ الْمَجِىءُ جَاءَ. فَأَتَيْتُ عَلَى مُوسَى، فَسَلَّمْتُ { عَلَيْهِ } فَقَالَ مَرْحَبًا بِكَ مِنْ أَخٍ وَنَبِىٍّ. فَلَمَّا جَاوَزْتُ بَكَى. فَقِيلَ مَا أَبْكَاكَ قَالَ يَا رَبِّ، هَذَا الْغُلاَمُ الَّذِى بُعِثَ بَعْدِى يَدْخُلُ الْجَنَّةَ مِنْ أُمَّتِهِ أَفْضَلُ مِمَّا يَدْخُلُ مِنْ أُمَّتِى. فَأَتَيْنَا السَّمَاءَ السَّابِعَةَ، قِيلَ مَنْ هَذَا قِيلَ جِبْرِيلُ. قِيلَ مَنْ مَعَكَ قِيلَ مُحَمَّدٌ. قِيلَ وَقَدْ أُرْسِلَ إِلَيْهِ مَرْحَبًا بِهِ، وَنِعْمَ الْمَجِىءُ جَاءَ. فَأَتَيْتُ عَلَى إِبْرَاهِيمَ، فَسَلَّمْتُ عَلَيْهِ فَقَالَ مَرْحَبًا بِكَ مِنِ ابْنٍ وَنَبِىٍّ، فَرُفِعَ لِىَ الْبَيْتُ الْمَعْمُورُ، فَسَأَلْتُ جِبْرِيلَ فَقَالَ هَذَا الْبَيْتُ الْمَعْمُورُ يُصَلِّى فِيهِ كُلَّ يَوْمٍ سَبْعُونَ أَلْفَ مَلَكٍ، إِذَا خَرَجُوا لَمْ يَعُودُوا إِلَيْهِ آخِرَ مَا عَلَيْهِمْ، وَرُفِعَتْ لِى سِدْرَةُ الْمُنْتَهَى فَإِذَا نَبِقُهَا كَأَنَّهُ قِلاَلُ هَجَرٍ، وَوَرَقُهَا كَأَنَّهُ آذَانُ الْفُيُولِ، فِى أَصْلِهَا أَرْبَعَةُ أَنْهَارٍ نَهْرَانِ بَاطِنَانِ وَنَهْرَانِ ظَاهِرَانِ، فَسَأَلْتُ جِبْرِيلَ فَقَالَ أَمَّا الْبَاطِنَانِ فَفِى الْجَنَّةِ، وَأَمَّا الظَّاهِرَانِ النِّيلُ وَالْفُرَاتُ، ثُمَّ فُرِضَتْ عَلَىَّ خَمْسُونَ صَلاَةً، فَأَقْبَلْتُ حَتَّى جِئْتُ مُوسَى، فَقَالَ مَا صَنَعْتَ قُلْتُ فُرِضَتْ عَلَىَّ خَمْسُونَ صَلاَةً. قَالَ أَنَا أَعْلَمُ بِالنَّاسِ مِنْكَ، عَالَجْتُ بَنِى إِسْرَائِيلَ أَشَدَّ الْمُعَالَجَةِ، وَإِنَّ أُمَّتَكَ لاَ تُطِيقُ، فَارْجِعْ إِلَى رَبِّكَ فَسَلْهُ. فَرَجَعْتُ فَسَأَلْتُهُ، فَجَعَلَهَا أَرْبَعِينَ، ثُمَّ مِثْلَهُ ثُمَّ ثَلاَثِينَ، ثُمَّ مِثْلَهُ فَجَعَلَ عِشْرِينَ، ثُمَّ مِثْلَهُ فَجَعَلَ عَشْرًا، فَأَتَيْتُ مُوسَى فَقَالَ مِثْلَهُ، فَجَعَلَهَا خَمْسًا، فَأَتَيْتُ مُوسَى فَقَالَ مَا صَنَعْتَ قُلْتُ جَعَلَهَا خَمْسًا، فَقَالَ مِثْلَهُ، قُلْتُ سَلَّمْتُ بِخَيْرٍ، فَنُودِىَ إِنِّى قَدْ أَمْضَيْتُ فَرِيضَتِى وَخَفَّفْتُ عَنْ عِبَادِى، وَأَجْزِى الْحَسَنَةَ عَشْرًا."
وَقَالَ هَمَّامٌ عَنْ قَتَادَةَ عَنِ الْحَسَنِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ -رضى الله عنه- عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم ' فِى الْبَيْتِ الْمَعْمُورِ'.
Tercemesi:
Bize Hudbe b. Hâlid, ona Hemmâm, ona Katâde; (T)
Bana Halîfe, ona Yezîd b. Zürey', ona Saîd ile Hişâm, onlara Katâde, ona Enes b. Mâlik, ona Mâlik b. Sa'saa'nın (r.anhüma) rivayet ettiğine göre Peygamber (sav) şöyle buyurdu:
"Bir defasında ben Kabe'nin yanında yarı uyanık bir halde bulunuyordum." Peygamber burada iki kişi arasındaki bir adamı zikretti ve şöyle devam etti; "Derken bana içine hikmet ve iman doldurulmuş altından bir tas getirildi. Göğüsten karnın alt tarafına kadar yarıldı. Sonra karın Zemzem suyu ile yıkandı. Sonra hikmet ve iman ile dolduruldu. Ve bana katırdan küçük, eşekten büyük beyaz bir hayvan getirildi ki, o Burak'tır. Ardından ben Cibril ile birlikte gittim. Nihayet alt semâya vardık. 'O kim?' denildi. 'Cibril'dir' dedi. 'Yanındaki kimdir?' denildi. Cibril tarafından: 'Muhammed'dir' diye cevap verildi. 'Ona buraya gelmesi için davet edildi mi?' diye soruldu. Cibril: 'Evet' dedi. 'Merhaba bu gelene. Bu gelen kişinin gelişi ne güzeldir!' denildi. Ardından Âdemin yanına geldim ve ona selâm verdim. O da: 'Merhaba sana, evlat ve Peygamber!' dedi. Sonra ikinci semâya vardık. 'Kimdir o?' denildi. 'Cibril'dir' dedi. 'Yanındaki kimdir?' denildi. Cibril: 'Muhammed'dir' dedi. 'Ona gelmesi için haber gönderildi mi?' denildi. Cibril: 'Evet gönderildi' dedi. 'Merhaba ona, bu gelenin gelişi ne güzeldir!' denildi. Ardınan İsa ve Yahya'nın yanına vardım. Onlar: 'Merhaba sana, kardeş ve Peygamber!' dediler. Sonra üçüncü semâya vardık. 'Kimdir o?' denildi. 'Cibril'dir' dedi. 'Yanındaki kimdir?' denildi. Cibril: 'O Muhammed'dir' dedi. 'Ona davet gönderilmiş midir?' denildi. Cibril: 'Evet' dedi. 'Merhaba ona, bu gelen kişinin gelişi ne güzeldir!' denildi. Sonra Yusuf'un yanına vardım ve ona selâm verdim. O da: 'Merhaba sana kardeş ve peygamber! dedi. Sonra dördüncü semâya vardık. 'Kimdir o?' denildi. 'Cibril'dir' denildi. 'Yanındaki kimdir?' denildi. Cibril tarafından: 'Muhammed'dir' denildi. 'O davet edilmiş midir?' denildi. Cibril: 'Evet' dedi. 'Merhaba ona, bu gelenin gelişi ne güzeldir!' denildi. Sonrasında İdris Peygamber'in yanına vardım ve ona selam verdim. O da: 'Bir kardeş ve bir peygamber merhaba! dedi. Sonra beşinci semâya vardık. 'Kimdir o?' denildi. 'Cibril'dir' dedi. 'Yanındaki kimdir?' denildi. 'Muhammed'dir' denildi. 'Ona davet gönderilmiş midir?' denildi. Cibril: 'Evet' dedi. 'Merhaba ona, bu gelen kişi ne güzel yolcu!' denildi. Akabinde biz Harun'un yanına geldik. Ben ona selâm verdim. O da: 'Bir kardeş ve bir peygamberden merhaba' dedi. Sonra altıncı semâya vardık. 'Kimdir o?' denildi. 'Cibril'dir' dedi. 'Yanındaki kimdir?' denildi. 'Muhammed'dir' denildi. 'Ona davet gönderilmiş midir?' Bu gelen kişiye merhaba ve O'nun bu gelişi ne güzeldir! denildi. Akabinde ben Musa'nın yanına vardım ve ona selâm verdim. O da: 'Bir kardeşten ve peygamberden sana merhaba!' dedi. Ben Musa'yı bırakıp geçince Musa ağladı. Musa'ya: 'Seni ağlatan nedir?' denildi: Musa: 'Yâ Rabb! Benden sonra peygamber gönderilen bu genç ki, onun ümmetinden cennete girecekler benim ümmetimden gireceklerden daha faziletlidir (de ona ağlıyorum)!' dedi. Sonra yedinci semâya vardık. 'Kimdir o?' denildi. 'Cibril'dir' dedi. 'Yanındaki kimdir?' denildi. 'Muhammed'dir' denildi. 'O'na davet gönderilmiş midir? Bu gelen kişiye merhaba, bu gelen kişi ne güzel yolcu!' denildi. Akabinde İbrahim Peygamber'in yanına vardım ve ona selâm verdim. O da: 'Bir evlat ve peygamber, merhaba sana!' dedi. Sonra bana el-Beytü'l-Ma'mûr gösterildi. Ben Cibril'e bunu sordum. Cibril: 'Bu el-Beytu'l-Ma'mûr'dur, her gün onun içinde yetmiş bin melek namaz kılar, bundan çıktıkları zaman artık bu onların son girişidir, bir daha oraya dönmezler' dedi. Bana Sidretü'l-Müntehâ da gösterildi. Bir de gördüm ki, sidre ağacının yemişleri sanki Yemen'in Hecer şehri testileri gibi; yaprakları ise fillerin kulakları gibiydi. Sidre'nin dibinde dört nehir vardır: İkisi gizli nehir, ikisi de açık nehir. Ben Cibril'e bunları sordum. Cibril: 'Gizli olan iki nehir cennettedir. Açık olan iki nehir ise Nil ile Fırat nehirleridir' dedi. Sonra bana (günlük) elli namaz farz kılındı. Ben bunları kabul ettim ve Musa'ya geldim. Musa: 'Ne yaptın?' dedi. 'Üzerime elli namaz farz olundu, dedim. Musa: 'Ben insanları senden daha iyi biliyorum; ben İsrail oğullarını sıkı bir denemeye tabi tuttum. Senin ümmetin her gün elli rekat namaz kılmaya güç yetiremez. Onun için Rabb'ine dön de hafifletmesini iste' dedi. Ben de döndüm ve hafifletmeyi istedim. Rabb'im namazları kırk yaptı. Sonra evvelki gibi Mûsâ 'ya; akabinde Rabb 'ime gidip yine hafifletme istedim. Sonra Rabb'im namazları otuz yaptı. Sonra yine bundan önceki gibi Musa'ya;akabinde Rabbi'me gidip hafifletme istedim. Bu sefer Rabb'im namazları yirmi yaptı. Sonra yine Musa'ya ve akabinde Rabb'ime gidip hafifletme istedim. Bu sefer Rabb'im namazları on yaptı. Sonra Musa'ya geldim. O da yine hafifletme istememi söyledi. Bu sefer Rabb'im namazları beşe düürdü. Akabinde Musa'ya geldim. Musa: 'Ne yaptın?' dedi. 'Rabb'im namazları beşe düşürdü' dedim. Musa önceki gibi yine hafifletme istememi söyledi. Ben Musa'ya: 'Hayırla selamette kal (ben bunu kabul ettim) dedim. Akabinde Allah tarafından: 'Ben beş vakit namazla farzları imza ve infaz ettim ve kullarımdan fazlasını hafiflettim; ben güzelliği on kat ile karşılarım!' diye nida olundu."
Ve Hemmâm b. Yahya, Katâde'den; o Hasen'den; o Ebu Hureyre'den; o da Peygamber'den el-Beytu'l-Ma'mûr hakkında farklı bir hadis nakletti.
Açıklama:
Rivayet muallaktır; Buhari ile Hemmâm b. Yahya arasında inkıta vardır.
Ayrıca Hasan el-Basrî ile Ebu Hureyre arasında inkıta vardır (Cevâmiulkelim).
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Bedü'l-Halk 6, 1/840
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Said Hasan el-Basrî (Hasan b. Yesâr)
3. Ebu Hattab Katade b. Diame es-Sedusî (Katade b. Diame b. Katade)
4. Ebu Abdullah Hemmâm b. Yahya el-Avzî (Hemmâm b. Yahya b. Dinar)
Konular:
Mirac, İsra
Zemzem, suyun hikayesi, özellikleri, vs.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
32450, B003207
Hadis:
حَدَّثَنَا هُدْبَةُ بْنُ خَالِدٍ حَدَّثَنَا هَمَّامٌ عَنْ قَتَادَةَ. وَقَالَ لِى خَلِيفَةُ حَدَّثَنَا يَزِيدُ بْنُ زُرَيْعٍ حَدَّثَنَا سَعِيدٌ وَهِشَامٌ قَالاَ حَدَّثَنَا قَتَادَةُ حَدَّثَنَا أَنَسُ بْنُ مَالِكٍ عَنْ مَالِكِ بْنِ صَعْصَعَةَ - رضى الله عنهما - قَالَ قَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم:
"بَيْنَا أَنَا عِنْدَ الْبَيْتِ بَيْنَ النَّائِمِ وَالْيَقْظَانِ - وَذَكَرَ بَيْنَ الرَّجُلَيْنِ - فَأُتِيتُ بِطَسْتٍ مِنْ ذَهَبٍ مُلِئَ حِكْمَةً وَإِيمَانًا ، فَشُقَّ مِنَ النَّحْرِ إِلَى مَرَاقِّ الْبَطْنِ ، ثُمَّ غُسِلَ الْبَطْنُ بِمَاءِ زَمْزَمَ ، ثُمَّ مُلِئَ حِكْمَةً وَإِيمَانًا، وَأُتِيتُ بِدَابَّةٍ أَبْيَضَ دُونَ الْبَغْلِ وَفَوْقَ الْحِمَارِ الْبُرَاقُ، فَانْطَلَقْتُ مَعَ جِبْرِيلَ حَتَّى أَتَيْنَا السَّمَاءَ الدُّنْيَا قِيلَ مَنْ هَذَا قَالَ جِبْرِيلُ. قِيلَ مَنْ مَعَكَ قِيلَ مُحَمَّدٌ. قِيلَ وَقَدْ أُرْسِلَ إِلَيْهِ قَالَ نَعَمْ. قِيلَ مَرْحَبًا بِهِ، وَلَنِعْمَ الْمَجِىءُ جَاءَ. فَأَتَيْتُ عَلَى آدَمَ ، فَسَلَّمْتُ عَلَيْهِ، فَقَالَ مَرْحَبًا بِكَ مِنِ ابْنٍ وَنَبِىٍّ. فَأَتَيْنَا السَّمَاءَ الثَّانِيَةَ، قِيلَ مَنْ هَذَا قَالَ جِبْرِيلُ. قِيلَ مَنْ مَعَكَ قَالَ مُحَمَّدٌ صلى الله عليه وسلم. قِيلَ أُرْسِلَ إِلَيْهِ قَالَ نَعَمْ. قِيلَ مَرْحَبًا بِهِ، وَلَنِعْمَ الْمَجِىءُ جَاءَ. فَأَتَيْتُ عَلَى عِيسَى وَيَحْيَى فَقَالاَ مَرْحَبًا بِكَ مِنْ أَخٍ وَنَبِىٍّ. فَأَتَيْنَا السَّمَاءَ الثَّالِثَةَ، قِيلَ مَنْ هَذَا قِيلَ جِبْرِيلُ. قِيلَ مَنْ مَعَكَ قِيلَ مُحَمَّدٌ. قِيلَ وَقَدْ أُرْسِلَ إِلَيْهِ قَالَ نَعَمْ. قِيلَ مَرْحَبًا بِهِ وَلَنِعْمَ الْمَجِىءُ جَاءَ. فَأَتَيْتُ يُوسُفَ فَسَلَّمْتُ عَلَيْهِ، قَالَ مَرْحَبًا بِكَ مِنْ أَخٍ وَنَبِىٍّ فَأَتَيْنَا السَّمَاءَ الرَّابِعَةَ، قِيلَ مَنْ هَذَا قِيلَ جِبْرِيلُ. قِيلَ مَنْ مَعَكَ قِيلَ مُحَمَّدٌ صلى الله عليه وسلم. قِيلَ وَقَدْ أُرْسِلَ إِلَيْهِ قِيلَ نَعَمْ. قِيلَ مَرْحَبًا بِهِ، وَلَنِعْمَ الْمَجِىءُ جَاءَ. فَأَتَيْتُ عَلَى إِدْرِيسَ فَسَلَّمْتُ عَلَيْهِ، فَقَالَ مَرْحَبًا مِنْ أَخٍ وَنَبِىٍّ. فَأَتَيْنَا السَّمَاءَ الْخَامِسَةَ، قِيلَ مَنْ هَذَا قَالَ جِبْرِيلُ. قِيلَ وَمَنْ مَعَكَ قِيلَ مُحَمَّدٌ. قِيلَ وَقَدْ أُرْسِلَ إِلَيْهِ قَالَ نَعَمْ. قِيلَ مَرْحَبًا بِهِ، وَلَنِعْمَ الْمَجِىءُ جَاءَ. فَأَتَيْنَا عَلَى هَارُونَ، فَسَلَّمْتُ عَلَيْهِ فَقَالَ مَرْحَبًا بِكَ مِنْ أَخٍ وَنَبِىٍّ. فَأَتَيْنَا عَلَى السَّمَاءِ السَّادِسَةِ، قِيلَ مَنْ هَذَا قِيلَ جِبْرِيلُ. قِيلَ مَنْ مَعَكَ قَالَ مُحَمَّدٌ صلى الله عليه وسلم. قِيلَ وَقَدْ أُرْسِلَ إِلَيْهِ مَرْحَبًا بِهِ، وَلَنِعْمَ الْمَجِىءُ جَاءَ. فَأَتَيْتُ عَلَى مُوسَى، فَسَلَّمْتُ { عَلَيْهِ } فَقَالَ مَرْحَبًا بِكَ مِنْ أَخٍ وَنَبِىٍّ. فَلَمَّا جَاوَزْتُ بَكَى. فَقِيلَ مَا أَبْكَاكَ قَالَ يَا رَبِّ، هَذَا الْغُلاَمُ الَّذِى بُعِثَ بَعْدِى يَدْخُلُ الْجَنَّةَ مِنْ أُمَّتِهِ أَفْضَلُ مِمَّا يَدْخُلُ مِنْ أُمَّتِى. فَأَتَيْنَا السَّمَاءَ السَّابِعَةَ، قِيلَ مَنْ هَذَا قِيلَ جِبْرِيلُ. قِيلَ مَنْ مَعَكَ قِيلَ مُحَمَّدٌ. قِيلَ وَقَدْ أُرْسِلَ إِلَيْهِ مَرْحَبًا بِهِ، وَنِعْمَ الْمَجِىءُ جَاءَ. فَأَتَيْتُ عَلَى إِبْرَاهِيمَ، فَسَلَّمْتُ عَلَيْهِ فَقَالَ مَرْحَبًا بِكَ مِنِ ابْنٍ وَنَبِىٍّ، فَرُفِعَ لِىَ الْبَيْتُ الْمَعْمُورُ، فَسَأَلْتُ جِبْرِيلَ فَقَالَ هَذَا الْبَيْتُ الْمَعْمُورُ يُصَلِّى فِيهِ كُلَّ يَوْمٍ سَبْعُونَ أَلْفَ مَلَكٍ، إِذَا خَرَجُوا لَمْ يَعُودُوا إِلَيْهِ آخِرَ مَا عَلَيْهِمْ، وَرُفِعَتْ لِى سِدْرَةُ الْمُنْتَهَى فَإِذَا نَبِقُهَا كَأَنَّهُ قِلاَلُ هَجَرٍ، وَوَرَقُهَا كَأَنَّهُ آذَانُ الْفُيُولِ، فِى أَصْلِهَا أَرْبَعَةُ أَنْهَارٍ نَهْرَانِ بَاطِنَانِ وَنَهْرَانِ ظَاهِرَانِ، فَسَأَلْتُ جِبْرِيلَ فَقَالَ أَمَّا الْبَاطِنَانِ فَفِى الْجَنَّةِ، وَأَمَّا الظَّاهِرَانِ النِّيلُ وَالْفُرَاتُ، ثُمَّ فُرِضَتْ عَلَىَّ خَمْسُونَ صَلاَةً، فَأَقْبَلْتُ حَتَّى جِئْتُ مُوسَى، فَقَالَ مَا صَنَعْتَ قُلْتُ فُرِضَتْ عَلَىَّ خَمْسُونَ صَلاَةً. قَالَ أَنَا أَعْلَمُ بِالنَّاسِ مِنْكَ، عَالَجْتُ بَنِى إِسْرَائِيلَ أَشَدَّ الْمُعَالَجَةِ، وَإِنَّ أُمَّتَكَ لاَ تُطِيقُ، فَارْجِعْ إِلَى رَبِّكَ فَسَلْهُ. فَرَجَعْتُ فَسَأَلْتُهُ، فَجَعَلَهَا أَرْبَعِينَ، ثُمَّ مِثْلَهُ ثُمَّ ثَلاَثِينَ، ثُمَّ مِثْلَهُ فَجَعَلَ عِشْرِينَ، ثُمَّ مِثْلَهُ فَجَعَلَ عَشْرًا، فَأَتَيْتُ مُوسَى فَقَالَ مِثْلَهُ، فَجَعَلَهَا خَمْسًا، فَأَتَيْتُ مُوسَى فَقَالَ مَا صَنَعْتَ قُلْتُ جَعَلَهَا خَمْسًا، فَقَالَ مِثْلَهُ، قُلْتُ سَلَّمْتُ بِخَيْرٍ، فَنُودِىَ إِنِّى قَدْ أَمْضَيْتُ فَرِيضَتِى وَخَفَّفْتُ عَنْ عِبَادِى، وَأَجْزِى الْحَسَنَةَ عَشْرًا."
وَقَالَ هَمَّامٌ عَنْ قَتَادَةَ عَنِ الْحَسَنِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ -رضى الله عنه- عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم ' فِى الْبَيْتِ الْمَعْمُورِ'.
Tercemesi:
Bize Hudbe b. Hâlid, ona Hemmâm, ona Katâde; (T)
Bana Halîfe, ona Yezîd b. Zürey', ona Saîd ile Hişâm, onlara Katâde, ona Enes b. Mâlik, ona Mâlik b. Sa'saa'nın (r.anhüma) rivayet ettiğine göre Peygamber (sav) şöyle buyurdu:
"Bir defasında ben Kabe'nin yanında yarı uyanık bir halde bulunuyordum." Peygamber burada iki kişi arasındaki bir adamı zikretti ve şöyle devam etti; "Derken bana içine hikmet ve iman doldurulmuş altından bir tas getirildi. Göğüsten karnın alt tarafına kadar yarıldı. Sonra karın Zemzem suyu ile yıkandı. Sonra hikmet ve iman ile dolduruldu. Ve bana katırdan küçük, eşekten büyük beyaz bir hayvan getirildi ki, o Burak'tır. Ardından ben Cibril ile birlikte gittim. Nihayet alt semâya vardık. 'O kim?' denildi. 'Cibril'dir' dedi. 'Yanındaki kimdir?' denildi. Cibril tarafından: 'Muhammed'dir' diye cevap verildi. 'Ona buraya gelmesi için davet edildi mi?' diye soruldu. Cibril: 'Evet' dedi. 'Merhaba bu gelene. Bu gelen kişinin gelişi ne güzeldir!' denildi. Ardından Âdemin yanına geldim ve ona selâm verdim. O da: 'Merhaba sana, evlat ve Peygamber!' dedi. Sonra ikinci semâya vardık. 'Kimdir o?' denildi. 'Cibril'dir' dedi. 'Yanındaki kimdir?' denildi. Cibril: 'Muhammed'dir' dedi. 'Ona gelmesi için haber gönderildi mi?' denildi. Cibril: 'Evet gönderildi' dedi. 'Merhaba ona, bu gelenin gelişi ne güzeldir!' denildi. Ardınan İsa ve Yahya'nın yanına vardım. Onlar: 'Merhaba sana, kardeş ve Peygamber!' dediler. Sonra üçüncü semâya vardık. 'Kimdir o?' denildi. 'Cibril'dir' dedi. 'Yanındaki kimdir?' denildi. Cibril: 'O Muhammed'dir' dedi. 'Ona davet gönderilmiş midir?' denildi. Cibril: 'Evet' dedi. 'Merhaba ona, bu gelen kişinin gelişi ne güzeldir!' denildi. Sonra Yusuf'un yanına vardım ve ona selâm verdim. O da: 'Merhaba sana kardeş ve peygamber! dedi. Sonra dördüncü semâya vardık. 'Kimdir o?' denildi. 'Cibril'dir' denildi. 'Yanındaki kimdir?' denildi. Cibril tarafından: 'Muhammed'dir' denildi. 'O davet edilmiş midir?' denildi. Cibril: 'Evet' dedi. 'Merhaba ona, bu gelenin gelişi ne güzeldir!' denildi. Sonrasında İdris Peygamber'in yanına vardım ve ona selam verdim. O da: 'Bir kardeş ve bir peygamber merhaba! dedi. Sonra beşinci semâya vardık. 'Kimdir o?' denildi. 'Cibril'dir' dedi. 'Yanındaki kimdir?' denildi. 'Muhammed'dir' denildi. 'Ona davet gönderilmiş midir?' denildi. Cibril: 'Evet' dedi. 'Merhaba ona, bu gelen kişi ne güzel yolcu!' denildi. Akabinde biz Harun'un yanına geldik. Ben ona selâm verdim. O da: 'Bir kardeş ve bir peygamberden merhaba' dedi. Sonra altıncı semâya vardık. 'Kimdir o?' denildi. 'Cibril'dir' dedi. 'Yanındaki kimdir?' denildi. 'Muhammed'dir' denildi. 'Ona davet gönderilmiş midir?' Bu gelen kişiye merhaba ve O'nun bu gelişi ne güzeldir! denildi. Akabinde ben Musa'nın yanına vardım ve ona selâm verdim. O da: 'Bir kardeşten ve peygamberden sana merhaba!' dedi. Ben Musa'yı bırakıp geçince Musa ağladı. Musa'ya: 'Seni ağlatan nedir?' denildi: Musa: 'Yâ Rabb! Benden sonra peygamber gönderilen bu genç ki, onun ümmetinden cennete girecekler benim ümmetimden gireceklerden daha faziletlidir (de ona ağlıyorum)!' dedi. Sonra yedinci semâya vardık. 'Kimdir o?' denildi. 'Cibril'dir' dedi. 'Yanındaki kimdir?' denildi. 'Muhammed'dir' denildi. 'O'na davet gönderilmiş midir? Bu gelen kişiye merhaba, bu gelen kişi ne güzel yolcu!' denildi. Akabinde İbrahim Peygamber'in yanına vardım ve ona selâm verdim. O da: 'Bir evlat ve peygamber, merhaba sana!' dedi. Sonra bana el-Beytü'l-Ma'mûr gösterildi. Ben Cibril'e bunu sordum. Cibril: 'Bu el-Beytu'l-Ma'mûr'dur, her gün onun içinde yetmiş bin melek namaz kılar, bundan çıktıkları zaman artık bu onların son girişidir, bir daha oraya dönmezler' dedi. Bana Sidretü'l-Müntehâ da gösterildi. Bir de gördüm ki, sidre ağacının yemişleri sanki Yemen'in Hecer şehri testileri gibi; yaprakları ise fillerin kulakları gibiydi. Sidre'nin dibinde dört nehir vardır: İkisi gizli nehir, ikisi de açık nehir. Ben Cibril'e bunları sordum. Cibril: 'Gizli olan iki nehir cennettedir. Açık olan iki nehir ise Nil ile Fırat nehirleridir' dedi. Sonra bana (günlük) elli namaz farz kılındı. Ben bunları kabul ettim ve Musa'ya geldim. Musa: 'Ne yaptın?' dedi. 'Üzerime elli namaz farz olundu, dedim. Musa: 'Ben insanları senden daha iyi biliyorum; ben İsrail oğullarını sıkı bir denemeye tabi tuttum. Senin ümmetin her gün elli rekat namaz kılmaya güç yetiremez. Onun için Rabb'ine dön de hafifletmesini iste' dedi. Ben de döndüm ve hafifletmeyi istedim. Rabb'im namazları kırk yaptı. Sonra evvelki gibi Mûsâ 'ya; akabinde Rabb 'ime gidip yine hafifletme istedim. Sonra Rabb'im namazları otuz yaptı. Sonra yine bundan önceki gibi Musa'ya;akabinde Rabbi'me gidip hafifletme istedim. Bu sefer Rabb'im namazları yirmi yaptı. Sonra yine Musa'ya ve akabinde Rabb'ime gidip hafifletme istedim. Bu sefer Rabb'im namazları on yaptı. Sonra Musa'ya geldim. O da yine hafifletme istememi söyledi. Bu sefer Rabb'im namazları beşe düürdü. Akabinde Musa'ya geldim. Musa: 'Ne yaptın?' dedi. 'Rabb'im namazları beşe düşürdü' dedim. Musa önceki gibi yine hafifletme istememi söyledi. Ben Musa'ya: 'Hayırla selamette kal (ben bunu kabul ettim) dedim. Akabinde Allah tarafından: 'Ben beş vakit namazla farzları imza ve infaz ettim ve kullarımdan fazlasını hafiflettim; ben güzelliği on kat ile karşılarım!' diye nida olundu."
Ve Hemmâm b. Yahya, Katâde'den; o Hasen'den; o Ebu Hureyre'den; o da Peygamber'den el-Beytu'l-Ma'mûr hakkında farklı bir hadis nakletti.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Bedü'l-Halk 6, 1/840
Senetler:
1. Malik b. Sa'sa'a el-Mâzinî (Malik b. Sa'sa'a b. Vehb)
2. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
3. Ebu Hattab Katade b. Diame es-Sedusî (Katade b. Diame b. Katade)
4. Ebu Abdullah Hemmâm b. Yahya el-Avzî (Hemmâm b. Yahya b. Dinar)
5. Ebu Halid Hüdbe b. Halid el-Kaysî (Hüdbe b. Halid b. Esved b. Hüdbe)
Konular:
Mirac, İsra
Zemzem, suyun hikayesi, özellikleri, vs.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
45029, HM003390
Hadis:
حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ حَدَّثَنَا أَيُّوبُ قَالَ أُنْبِئْتُ عَنْ سَعِيدِ بْنِ جُبَيْرٍ قَالَ
قَالَ ابْنُ عَبَّاسٍ فَجَاءَ الْمَلَكُ بِهَا حَتَّى انْتَهَى إِلَى مَوْضِعِ زَمْزَمَ فَضَرَبَ بِعَقِبِهِ فَفَارَتْ عَيْنًا فَعَجِلَتْ الْإِنْسَانَةُ فَجَعَلَتْ تَقْدَحُ فِي شَنَّتِهَا فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ رَحِمَ اللَّهُ أُمَّ إِسْمَاعِيلَ لَوْلَا أَنَّهَا عَجِلَتْ لَكَانَتْ زَمْزَمُ عَيْنًا مَعِينًا
Tercemesi:
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ahmed b. Hanbel, Müsned-i Ahmed, Abdullah b. Abbas b. Abdulmuttalib 3390, 1/899
Senetler:
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Ebu Abdullah Said b. Cübeyr el-Esedî (Said b. Cübeyr)
3. Eyyüb es-Sahtiyânî (Eyyüb b. Keysân)
4. Ebu Bişr İsmail b. Uleyye el-Esedî (İsmail b. İbrahim b. Miksem)
Konular:
Tarihsel Şahsiyetler, Hacer, Hz. İbrahim'in hanımı
Zemzem, suyun hikayesi, özellikleri, vs.
عبد الرزاق عن معمر عن ابن طاووس عن أبيه أنه سمع ابن عباس يقول أيضا : وهو قائم عند زمزم ، مثل ذلك .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
78710, MA009115
Hadis:
عبد الرزاق عن معمر عن ابن طاووس عن أبيه أنه سمع ابن عباس يقول أيضا : وهو قائم عند زمزم ، مثل ذلك .
Tercemesi:
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Abdürrezzak b. Hemmam, Musannef, Menâsik 9115, 5/114
Senetler:
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Ebu Abdurrahman Tâvus b. Keysan el-Yemanî (Tâvus b. Keysan)
3. Ebu Muhammed Abdullah b. Tavus el-Yemanî (Abdullah b. Tâvus b. Keysan)
4. Ebu Urve Mamer b. Raşid el-Ezdî (Mamer b. Râşid)
Konular:
Abdest, zemzemle
KTB, ABDEST
Zemzem, suyun hikayesi, özellikleri, vs.
عبد الرزاق عن الثوري عن ابن خثيم أو عن العلاء - شك أبو بكر - عن أبي الطفيل عن ابن عباس قال : سمعته يقول : كنا نسميها شباعة يعني زمزم ، وكنا نجدها نعم العون على العيال .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
78742, MA009120
Hadis:
عبد الرزاق عن الثوري عن ابن خثيم أو عن العلاء - شك أبو بكر - عن أبي الطفيل عن ابن عباس قال : سمعته يقول : كنا نسميها شباعة يعني زمزم ، وكنا نجدها نعم العون على العيال .
Tercemesi:
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Abdürrezzak b. Hemmam, Musannef, Menâsik 9120, 5/117
Senetler:
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Ebu Tufeyl Amir b. Vasile el-Leysi (Amir b. Vasile b. Abdullah b. Umeyr b. Cabir)
Konular:
Zemzem, suyun hikayesi, özellikleri, vs.